Etiket: Riskini

  • Hamilelik varis riskini artırıyor

    Op. Dr. Muhammed Fatih Yılmaz, hamileliğin varis riskini artırdığını söyledi.

    Medical Park Ankara Hastanesi Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Muhammed Fatih Yılmaz, “Anne adaylarının hamilelikte sık karşılaştığı problemlerin başında varisler geliyor. Bu durum anne adaylarının güzelliğini tehdit etmekle birlikte sağlık açısından da problemlere sebep oluyor” dedi.

    Hamilelik sorunlarının kişiden kişiye değişkenlik gösterdiğini ifade eden Op. Dr. Yılmaz, “Ancak hamilelikte oluşan varisler birçok bayanın derdi. Varis yüzeysel toplardamarın özelliğini yitirerek fonksiyon gösterememesi ve vücuda zarar vermesi ile seyreden bir hastalıktır. Hamilelik varise zemin hazırlayacak nedenlerden biridir. Çünkü anne karnındaki bebeğin ihtiyaçlarının karşılanması için kan hacmi belirgin şekilde artar. Bu nedenle de bacaklarda oldukça biriken kan miktarı meydana gelir. Kan miktarı artışına bağlı olarak damarlar genişler ve kalp damar sisteminde kanın geriye yani ayaklara doğru kaçmasını engelleyen kapakçık sistemi kapansa dahi kanın geri kaçmasına mani olamaz. Engellenemeyen bu durum nedeniyle ince damarlar belirgin hale gelir, sonrasında da damarlar varisleşmeye başlar. Diğer yandan hamilelik hormonu progesteron da varis oluşmasında önemli rol oynar. Progesteron damar duvarlarını gevşeterek daha kolay genişlemelerine sebep olur. Ailevi yatkınlık söz konusu ise yine varis oluşması kaçınılmazdır. Varis hamile bayanların birçoğunda meydana gelebilir. En çok diz arkasında ve baldır bölgesinde oluşur” diye konuştu.

    “Hamilelik sonlanana kadar varis çorabı giyilmesi ve hareketsiz kalınmaması gerekiyor”

    Varis oluştuktan sonra yani damar genişleyip reflü oluştuktan sonra müdahale gerektiğini kaydeden Op. Dr. Yılmaz, “Hamilelik döneminde haliyle kilo artışına bağlı olarak variste ciddi bir artma beklenmektedir. Ancak doğacak bebeğe zarar vermemesi için kesinlikle ilaç kullanılmaz. Hamilelik döneminde yapılabilecek tek şey hastanın varis çorabı kullanması ve mümkün mertebe egzersiz yaparak hareketsiz kalmamasıdır. Hamilelik dönemi bitene kadar bebeğe zarar vermemek birinci önceliğimiz olmalıdır. Bu dönemde anestezi kullanmadan uyguladığımız venablock yöntemi de dahil hiçbir müdahaleyi tavsiye etmiyoruz. Anestezi ve ilaç kullanılmasa dahi bir ameliyat stresi oluşacağı için ve bu stresin bebeğe zarar vermemesi için müdahale önermiyoruz. Hamilelik sonlanana kadar varis çorabı giyilmesi ve hareketsiz kalınmamasını öneriyoruz. Ayrıca bacak bacak üstüne atılmamalı ve sandalyede otururken baldırın sıkışması önlenmelidir. Ayrıca hamilelik öncesi kişide varis mevcutsa varislerini kontrol ettirmek için mutlaka kalp damar ve cerrahi uzmanına gitmeli. Çünkü var olan varis hamilelik boyunca daha da artış göstereceği için ön tedbir alınması gerekir. Bu sayede varis problemi yaşamadan hamilelik mümkün hale gelebilir” açıklamalarında bulundu.

  • Sıcak hava beyin kanaması riskini artırıyor

    Gaziantep Özel deva Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Lokman Bayrak, son dönemlerde yükselen hava sıcaklıklarına dikkat çekerek, özellikle belirli bir yaştan sonra tansiyon hastalarında beyin kanamalarının sıcak havalarda artış gösterdiğini kaydetti.

    Op. Dr. Lokman Bayrak, gerek şehir içinde çalışma hayatına devam edenler, gerekse tatilde deniz ve güneşin keyfini çıkaranlara sıcak hava konusunda uyarılarda bulunarak, “İnsanların sıcak havanın olumsuz etkilerinden korunmak için pek çok yolu deniyor. Cilt sağlığınız için güneş koruyucular, saç bakımınız için maskeler derken hayati önem taşıması nedeni ile atlanmaması gereken bir nokta da beyin sağlığı. Özellikle belirli bir yaştan sonra, tansiyon hastalarında görülen beyin kanamaları sıcak havalarda daha da artış gösteriyor” dedi.

    Tansiyon hastaları dikkat

    Bayrak, aşırı sıcaklarında tansiyon hastalarının daha çok etkilendiğini anlatarak, “Aşırı sıcak havalar, en çok yüksek tansiyona sahip hastaları etkilemektedir. Tansiyonun ani ve denetimsiz yükselmesi çok korkulan bir sonuca, beyin kanamasına neden olabilir. Beyin kanamasına başka (doğumsal damar değişiklikleri, pıhtılaşma bozuklukları, pıhtılaşmayı engelleyici ilaç kullanımı, bazı karaciğer hastalıkları, yüksek dozda alkol kullanımı, v.b.) nedenlerin de yol açtığı bilinmekle beraber en önemlisi yüksek ve dengesiz tansiyondur” dedi.

    Öğle saatinde dışarı çıkmayın

    Özellikle belli yaş üstündeki insanlar ve kalp damar ile tansiyon gibi hastalıkları bulunan insanların öğle saatlerinde dışarıya çıkmamalarını tavsiye eden Op. Dr. Bayrak, “Havanın çok sıcak olduğu saat 11:00’le 15:00 arasındaki öğle sıcağında dışarıya çıkmamaya özen göstermeliler. Aşırı sıcak dediğimiz normal ortalama sıcaklık değerlerinden 5 ile 8 derece üzerindeki durumlarda mutlaka serin yerlerde bulunmaları gerekiyor” şeklinde konuştu.

    Beyin kanamasında ilk müdahalenin önemi

    Op. Dr. Lokman Bayrak, beyin kanaması sırasında hastanın yere düşüp bayılması halinde öncelikle hastanın solunumunun kontrol edilmesi gerektiğini belirterek, “Solunumun düzenlenmesini sağlamak beyin içi basıncın artacak olması nedeniyle bulantı kusma gibi durumlarda kusmuk materyalinin nefes borusuna ve akciğere kaçmasının önlenmesi sağlanmalı, hastanın dili dışarıya çıkarılmalı ve hava pasajı açılmalı ve hasta yan çevrilerek kusmuğunun dışarıya atılması sağlanmalıdır” uyarılarında bulundu.

    Sıcak havalarda dikkat edilmesi gerekenler

    Bayrak, sıcak havalarda insanların dikkat etmesi gereken konularla ilgili ise, “Güneş altında uzun süre kalmamaya özen göstermeli, güneşin direkt etkilerinden kendilerini korumak için baş bölgelerini koruyacak şapka ya da bandana ile dolaşmalı, sabah 11.00 ile öğleden sonra 15.00 arasında güneş altında kalmamalı, Aç kalmamaya dikkat edip sağlıklı ve düzenli beslenmeye özen göstermeli, gün içerisinde artan su ihtiyacını gidermeli, Aşırı şiddetli baş ağrısı durumunda dikkatli olmalı, İlaçlarını düzenli olarak almalı, tansiyon kontrollerini daha sık yapmalıdırlar” diye konuştu.

  • Çocukluk döneminde tüketilen süt ve süt ürünleri kanser riskini azaltıyor

    Çocukluk çağında tüketilen süt ve süt ürünleri gelişime katkı sağlamasının yanında, kemik sağlığı açısından da büyük önem taşıyor. Süt ve süt ürünlerinin tüketimiyle ileride oluşabilecek hipertansiyon ve kanser gibi rahatsızlıklarında riski azalıyor.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. İlke Beyitler, çocukluk çağında süt ve süt ürünleri tüketiminin büyüme ve gelişmeye katkı sağlayıp, hipertansiyon ve kanser riskini azaltarak, vücut ağırlığının kontrolünde de koruyucu rol oynadığını kaydetti.

    “Süt tüketen çocuklar içmeyenlere göre daha başarılı”

    Düzenli süt tüketen çocukların, süt içmeyen çocuklara kıyasla daha başarılı olduklarının tespit edildiğine dikkat çeken Beyitler, büyüme ve gelişmenin yanı sıra yapısında bulunan moleküller, enzimler, büyüme hormonları, büyüme faktörleri, antibakteriyel ajanlar gibi protein ve peptid yapılı öğeler ile yağ asitleri, vitamin ve minerallerden dolayı yaşam döngüsü içerisinde birçok önemli özelliğe sahip olan süt veya süt ürünlerinin, özellikle kalsiyum ve fosfor başta olmak üzere önemli mineraller, protein ve riboflavin gibi bazı B Grubu vitaminlerin kaynağı olduğunu belirtti.

    Beyitler konuşmasını şöyle sürdürdü: “Süt proteinlerinin büyüme ve gelişmeye katkısı, doku farklılaşmasındaki etkinliğine ek olarak kalsiyum emilimi ve immün fonksiyonlar üzerindeki olumlu etkisi, hipertansiyon ve kanser riskini azalttığı, vücut ağırlığının kontrolünde etkin olduğu ve diş çürüklerine karşı koruyucu olduğu bilinmektedir. Düzenli süt tüketiminin, çocukların soyut düşünce, bellek, dikkat, problem çözme, konsantrasyon gibi zihinsel yetenekler açısından, süt içmeyen çocuklara kıyasla daha başarılı olmalarına yardımcı olduğu tespit edilmiştir.”

    Çocuklara yatarken süt içirmeyin!

    Süt tüketmeyen çocukların peynir, yoğurt gibi süt ürünlerini kullanmaları konusunda ebeveynlerin çocukları teşvik etmelerini söyleyen Beyitler: “ Sütün tadını sevmeyen çocuklar için şeker ya da kakao kullanmayın. Bunların yerine süte pekmez veya bal ekleyin. Ek olarak, günde yarım litre süt tüketimi önerilen bir yaşından sonraki çocukluk döneminde, daha fazla miktarda süt tüketimi halinde, demir eksikliğine bağlı kansızlık ve kabızlık görülebilir. Bu nedenle çocuklar günde 2 bardak süt tüketmelidir. Çocuklara uyurken veya yatar pozisyonda süt verilmemelidir. Çocuklar, süt içtikten 1-2 saat sonra uyutmalıdır. Böylece mide içeriğiyle birlikte mide asidinin yemek borusuna geri kaçışını önlemiş olunur. Bu yöntemle ebeveynler hem bebeklerde hem de çocuklarda tekrarlayan kusma, yemek borusunda yanık oluşumuna bağlı huzursuzluk, iştahsızlık, kilo alamama ve sütün akciğerlere aspirasyonuna bağlı oluşabilecek akciğer enfeksiyonları ve boğulmaları da önlemiş olurlar” dedi.

  • Dr. Yemenici: “Meme kanserinde erken teşhis ölüm riskini azaltıyor”

    Afyonkarahisar İl Sağlık Müdürü Dr. Necip Yemenici, Meme Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle yaptığı açıklamada erken teşhisin kansere bağlı ölüm riskini yüzde 20-70 arasında azalttığını kaydetti.

    Dr. Yemenici, her yıl Ekim ayının Dünya Sağlık Örgütü tarafından “Meme Kanseri Farkındalık Ayı” olarak kabul edildiğini ve bu çerçevede çeşitli etkinlikler düzenlendiğini belirterek, “Kanser, sebebi bilinen ölümlerin en başında gelirken Meme Kanseri de kadınların en sık yakalandığı hastalıkların başında geliyor. Son yıllarda artarak, kendisini daha çok belli eden kanser, hastanın hayatını olumsuz etkilemesinin yanında tedavi sürecinin maliyetli olması açısından da oldukça zor bir hastalıktır. Her şeye rağmen erken teşhis ve tedavi kanser hastalığı için büyük bir avantaj olarak gözükmektedir. Elimizdeki verilere göre erken tanı, kansere bağlı ölüm riskini yüzde 20 ile yüzde 70 arasında azaltabilmektedir. Bu yüzden kadınlarımızı Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM)’e bekliyoruz. Burada yapılacak kontroller ile olası bir kanser vakasının tedavisine başlanacak ve hastamız kanseri yenme noktasında büyük bir yol alacaktır. Kadınların kendi kendine de yapabileceği meme kanseri kontrollerinde en büyük belirti memede ağrısız bir kitlenin hissedilmesidir. Diğerleri ise meme derisinde kalınlaşma, şişlik, deride tahriş ya da bozulmalar, akıntılar, göğüs ucunun hassaslaşması yada içe dönmesi gibi belirtilerdir. Genel olarak kanser, yüzde 90 çevresel, yüzde 10 ise genetik faktörlere bağlı oluşur. Çevresel faktörler arasında da tütün, alkol, obezite ve enfeksiyonlar ilk sıralarda yer alıyor. Özellikle 40 yaşını aşmış kadınların mamografi için KETEM’e başvurmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü meme kanserinde en önemli tarama yöntemi mamografidir. Meme kanserini erken teşhis etmek için 40 yaşından sonra belirli aralıklarla mamografi çekilmesi gerekiyor” diye konuştu.

  • Diyetisyen Baysal: “Bitter çikolata, erken doğum riskini azaltıyor”

    Gebe bireylere, kalsiyum, magnezyum ve potasyum bakımından oldukça zengin olan bitter çikolatayı her gün yemelerini tavsiye eden Diyetisyen Fatma Baysal, bitter çikolatanın erken doğum riskini azalttığını da ifade etti.

    Bitter çikolatanın gebelikte artan mineral ihtiyacını karşılamaya yardımcı olduğunu ifade eden Medical Park İzmir Hastanesi Diyetisyeni Fatma Baysal, “Gebe bireylerde yapılan çalışmalarda kan basıncını dengelediği, kan şekeri ve karaciğer enzimlerinde olumlu etki yaptığı gözlemlenmiştir. Gebeliğe bağlı demir eksikliğinde de tüketilmesi tavsiye edilir. Aynı zamanda yoğun tadı ile artan tatlı ihtiyacını bastırır. Tüketilirken özellikle daha az şeker ve yağ içerdiği, asıl yararlı olan kakao maddesini daha çok içerdiği için yoğun bitter olanları tercih edilmelidir. Günde 20 gram (2 kırık) bitter yeterli olacaktır. Ancak kafein ve yüksek kalori içerdiği için fazla tüketilmemelidir” dedi.

    “Erken doğum riskini azaltıyor”

    Haftada 3 porsiyondan fazla çikolata tükettiklerini belirten kadınlarda erken doğum riskinin büyük oranda azaldığını ifade eden Baysal, “Bilim adamları, çikolata yemenin preeklampsi olarak bilinen ve erken doğuma neden olan durumu azalttığını belirlediler. Gebelik şekeri olmayan gebe bireyler günde maksimum 2-3 kırık bitter çikolatayı rahatlıkla tüketebilir. Çikolatanın içerdiği kakao sayesinde tadının cezbedici olmasının yanında sağlık için de oldukça faydalı etkileri var. Bitter, birçok enzimin salgılanmasını tetikleyerek, vücuda sağlık kazandırır. İçerdiği flavonoidler ile kalp damar sağlığını koruyucu etkisi yüksektir. Aspirin benzeri bir şekilde kan sulandırıcı etkisi olduğu bilinmektedir. Yaşlanma geciktirici etkisi nedeniyle kakao tüketilmesi veya kakao yağının lokalize kullanılması önerilmektedir. En çok bilinen etkisi ile beyindeki endorfin seviyeleri arttırarak mutluluk sağlamasıdır. Endorfin seviyesindeki artış ise genel olarak keyif verir. Endorfin vücudun kendi doğal ağrı kesicisidir” dedi.