Etiket: Riskini

  • Jeoloji mühendisleri odası Erzurum’daki deprem riskini azaltmaya yönelik bildirge hazırladı

    Jeoloji mühendisleri odası Erzurum’daki deprem riskini azaltmaya yönelik bildirge hazırladı

    Jeoloji mühendisleri Odası Erzurum’daki deprem riskine karşılık yapılması gereken hazırlıklarla ilgili bildirge yazısı hazırladı.

    Erzurum Jeoloji Mühendisi İl Temsilcisi Eyüp Tavlaşoğlu kentin depreme karşı hazırlanması gereken konular hakkında açıklamalar yaptı.

    Yönetim kurulu Başkanı Hüseyin Alan ve Erzurum jeoloji mühendisi il temsilcisi Eyüp Tavlaşoğlu, “Erzurum’da kent merkezi dahil l0’u aşkın mahallesi doğrudan diri fay hatları veya zonlar üzerine oturmaktadır. Tarihsel dönemde çok sayıda yıkıcı depremle karşı karşıya kalan Erzurum ilimizin deprem zararlarından etkilenmesinin önlenmesi amacıyla bir dizi çalışmayı acilen başlatması gerektiği düşünülmektedir. Bu kapsamda; Erzurum Valiliği veya Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından kent ölçeğinde uluslararası uygulama örnekleri de baz alınarak Mikro bölgeleme çalışmaların yapılması, mikro bölgeleme çalışması yapılmış yerleşim birimleri var ise bunların yenilenmesi, Mikro bölgeleme çalışmalar kapsamında diri fayların yerinin yerleşime uygunluk açısından hassas olarak belirlenmesi ve deprem iletme potansiyellerinin üzerlerinde paleosismoloji çalışmaların yapılması gereklidir. Bu bilgilere dayanılarak Deprem Master Planının hazırlanması gereklidir. Deprem Master planı dikkate alınarak kentin gelişim ve yerleşim stratejilerinin yeniden belirlenmesi, gerekmektedir. Aynca; bu plan dikkate alınarak imar alanları oluşturulmalı ve kentsel dönüşüm yapılarak riskli alanlarda yaşayan yurttaşlarımızın can ve mal güvenliklerinin sağlanması şarttır. fay sakınım bandı içindeki alanlar için yapı sınırlaması getirilmesi ile bu sorunların çözümüne vesile olacağını düşündüğüm düzenlemenin TBMM’de acilen görüşülerek yasalaşması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

  • Kalpte ritim bozukluğu inme riskini arttırıyor

    Kalpte ritim bozukluğu inme riskini arttırıyor

    Kardiyoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kenan Durna, kalp hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olarak gösterilen inmenin(felç), yaş ilerledikçe (özellikle 60-65 yaşlarından sonra) daha sık görüldüğünü söyledi.

    İnmeye yol açan nedenlerin başında kalpte en sık görülen ritim bozuklukları arasında yer alan “atriyal fibrilasyon”un geldiğini belirten Medicana Samsun Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Kenan Durna, kalp sağlığı ve inme ilişkisi hakkında bilgi verdi.

    Aritmiye bağlı inme daha tehlikeli olabildiğini belirten Durna, “Atriyal fibrilasyon (AF) yani anormal kalp ritmi ya da aritmi altta kalp kapak hastalıkları gibi başka bir kalp hastalığı yatmasa bile inme riskini 4-5 kat artırmaktadır. Tüm inmelerin yaklaşık üçte birinin aritmiye bağlı geliştiği görülmektedir. Ayrıca aritmiye bağlı inme daha ağır bir seyir göstermekte ve daha ölümcül olmaktadır. Aritmide yaş ile birlikte inme sıklığı artış göstermektedir. Yaş dışında birçok etken aritmi ile birlikte inme geçirme riskini yükseltir. Örneğin aritmi ile birlikte diyabet, hipertansiyon, kalp yetmezliği, daha önceden inme, geçici iskemik atak veya başka bir damar hastalığı geçirmiş olma öyküsü, kadın cinsiyet gibi durumlar bu riski artıran en önemli risk faktörleridir” dedi.

    Aritmiye bağlı inmeden korunma yöntemleri hakkında bilgi veren Durna, “Aritmiye bağlı inmelerin önlenmesinde günümüzdeki en etkin yaklaşım oral antikoagülan (OAK) yani kan sulandırıcı ilaç kullanımıdır. Günümüzde koruyucu tedavi gereksinimi olan hastaları bulup seçme yerine gerçekten düşük riskli olup tedavi gerektirmeyen hastaları bulmak yaklaşım olarak ön plana geçmiştir. Buna göre 65 yaşın altında, yalnızca aritmisi olan yani başka risk faktörü olmayan hastalarda tedaviye gerek kalmamaktadır. Pratik olarak diğer tüm hastalarda OAK tedavisine başvurmak gerekmektedir” diye konuştu.

    Dr. Öğr. Üyesi Kenan Durna aritmide inmeden korunmada ilaç kullanımı hakkında şu bilgileri verdi:

    “Günümüzde aritmide aspirin ile etkili inme korumasına dair kanıtlar zayıftır. Tek başına kullanıldığında sanki aspirin daha az kanama riski taşır gibi yanlış bir kanı vardır. Ancak aspirinin özellikle yaşlı hastalarımızda neredeyse oral antikoagülanlara benzer bir kafa içi kanama riski taşıyabildiği unutulmamalıdır. Bu nedenle aspirin aritmiye bağlı inme korumasında yalnızca kan sulandırıcı ilaçların kullanımını reddeden hastalarla sınırlı tutulmalıdır. İlaçlı koruma kararı verilirken kan sulandırıcı ilaç tedavisinin yüksek ölüm ve kısıtlılık riski nedeniyle en korkulan komplikasyonu olan beyin kanamasını da içeren ağır kanama riski, inme tehlikesine karşı göz önünde bulundurulmalıdır. İlaçlı koruma başlatılmadan bir kanama riski değerlendirmesi yapılmalıdır. Kontrol altında olmayan hipertansiyon, anormal böbrek/karaciğer fonksiyonu, kanama öyküsü veya eğilimi, eş zamanlı ilaç/alkol kullanımı bu risklere örnek olarak verilebilir. Amaç koruyucu ilacı verebilmek için değiştirilebilir kanama risklerini ortadan kaldırmaya çabalamaktır. Kan sulandırıcı ilaç tedavisinin yararlarının potansiyel zararlarından fazla olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Tedaviye karar verirken hekim ve hasta için önemli olan davranış, kanama riskinden korkulmasından çok inmeden korunmak olmalıdır.”

  • ’’Sosyalleşmenin azalması yaşlı bireylerde depresyon ve kaygı riskini arttırıyor’’

    ’’Sosyalleşmenin azalması yaşlı bireylerde depresyon ve kaygı riskini arttırıyor’’

    Koronavirüs salgınındaki korunma tedbirleri nedeniyle hastaneye gidemeyen alzheimer hastaları zorlu bir süreçten geçiyor. Salgının olumsuz etkilerine karşı yaşayacakları kayıpların azaltılması için tedavilerin kesintiye uğramaması önemli. Hastalara bu zorlu süreçte çevrimiçi yöntemlerle uygulanan egzersiz, dil ve konuşma terapileri ile destek olunuyor.

    Pandemi sürecinde alzheimer hastalarına hizmet veren merkezlerin salgın nedeniyle hizmetlerine ara vermesi ve hastanelere başvurma konusundaki çekinceler hastaların genel sağlığıyla ilgili endişelere neden oldu. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü dolayısıyla çağın hastalığına bir kez daha dikkat çeken Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Nilgün Çınar, salgına karşı alınan önlemlerin Alzheimer hastalarında davranışsal problemleri artırabileceği, dikkat ve hafıza gibi becerilerinin beklenenden daha erken kaybına neden olabileceğini dikkat çekti.

    Sosyalleşmenin azalmasının yaşlı bireylerde depresyon ve kaygı riskini artırdığını da vurgulayan Prof. Dr. Çınar, pandemi döneminde internetten online olarak hastalara bilişsel eğitim, fiziksel egzersiz, dil ve konuşma terapisi programlarının uygulanmasına önem verdiklerini söyledi.

    Online alzheımer tedavisi

    Prof. Dr. Çınar bilişsel fonksiyonların korunması ve geliştirilmesinde bilgisayar temelli programlar kullandıklarını, bilişsel becerilere yönelik oyunlar içeren ve bu becerilerin takibini mümkün kılan internet üzerinden ulaşılabilen egzersiz programlarıyla hastaları takip ettiklerini söyledi. Prof. Dr. Çınar, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bilgisayar temelli tedavi sisteminin bilişsel becerilere yönelik oyunların yanında bir diğer bileşeni ise video temelli fiziksel egzersizlerdir. Bu sayede sistem hem direkt olarak dikkat, hafıza, işlem ve problem çözme becerisi gerektiren oyunlarla, hem de dolaylı olarak fiziksel egzersizlerin beyin sağlığı üzerine pozitif etkileri ile kullanıcıların bilişsel düzeylerinin korunmasını ve geliştirilmesini hedefliyoruz. Uygulamayla kullanıcıların bilişsel düzeylerini takip edebiliyoruz. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde polikliniklerimizde yürütülen projelerde bilgisayar temelli bilişsel becerilere yönelik oyunlar ve fiziksel egzersizler içeren programlar uygulanarak unutkanlık şikayeti olan ancak demans veya benzeri herhangi bir tanı konulmamış, hafif bilişsel hasarlı bireylere bilgisayar üzerinden bir rehabilitasyon sunulması da planlanıyor”.

    “Fizyoterapistler egzersiz yaptırıyor’’

    Alzheimer hastalığından korunmada değiştirilebilir risk faktörlerine yönelik girişimlerin başında fiziksel aktivitenin artırılması geliyor. Yüksek fiziksel aktivite düzeyinin bilişsel düzeyin iyi olmasıyla ilişkili olduğunu belirten Prof. Dr. Çınar, Alzheimer hastalığında korunmada ön planda olan fiziksel egzersiz programlarının online olarak fizyoterapistler yardımıyla uygulandığını vurguladı. Fiziksel egzersizler ile hafıza, dikkat gibi bilişsel fonksiyonlarındaki gerilemenin ev ortamlarında yapılan uygulama ile önlenmeye çalışıldığını kaydeden Prof. Dr. Çınar, telefon ve video konferans aracılığıyla düzenli olarak hastaların evlerine misafir olduklarını söyledi. Katılım ve memnuniyet oranı yüksek olan bu çalışma ile daha çok hastanın hayatına dokunulabileceği ve onlara gerekli sağlık hizmetlerinin ulaştırılabileceğine dikkat çekti.

    “Hedef yaşam kalitesini korumak’’

    Online dil ve konuşma terapisi seanslarının da çok önemli olduğunu, dil ve konuşma terapisti tarafından yürütülen uygulama ile iletişimin güçlü yanlarını, iletişimi etkileyen zorlukları belirlemek, dilbilimsel ilerlemeyi sağlamak, alternatif-destekleyici iletişim becerileri öğretmeyi amaçladıklarını açıklayan Prof. Dr. Çınar, bu sayede hastaların yaşam kalitesini olabildiğince uzun süre korumayı hedeflediklerini söyledi.

    Prof. Dr. Çınar, sözlerini şöyle tamamladı: “Hasta yakınları ve hastalar ile yapılan ilk değerlendirmede hastanın yaşadığı dil ve iletişim sorunları ve ailelerin terapiden beklentileri belirleniyor. Aileden alınan bilgiler ve hastanın iletişimsel özellikleri çerçevesinde bireye özgü online terapiler planlanıyor. Terapiler sayesinde günlük yaşama katılımı artan hastaların yaşam kalitesi olumlu şekilde etkileniyor. Daha önce hatırlayamadığı bir kelimeyi sohbet içinde kullanmak, hastalara ve hasta yakınlarına moral desteği sağlıyor ve hastalıkla savaşma gücü veriyor. Ayrıca, Alzheimer hastalarının yutmalarının değerlendirilmesi ve bakım verenlerin hastaların yaşayabileceği yutma problemleri konusunda farkındalıklarının arttırılması için bilgilendirme çalışmalarımız devam ediyor. Ailelerden aldığımız olumlu yorumlar çalışmalarımız için bizi motive etmeye devam ediyor”.

  • MASKİ Seyrantepe’de taşkın riskini ortadan kaldırdı

    MASKİ Genel Müdürlüğü, Salihli ilçesinin Seyrantepe Mahallesi’ndeki derede gerçekleştirdiği temizlik çalışması ile taşkın riskini ortadan kaldırdı.

    Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi (MASKİ) Genel Müdürlüğü, il genelindeki derelerde temizlik çalışmalarına devam ederek su akışını daha güvenli ve sağlıklı hale getiriyor. Bu kapsamda MASKİ, Salihli ilçesine bağlı Seyrantepe Mahallesi’nde yağışlı havalarda mahalle merkezine kadar taşkın sularının ulaşmasına neden olan dere yatağında temizlik çalışması gerçekleştirdi. Muhtar ve mahalle sakinlerinin talebi doğrultusunda harekete geçen MASKİ ekipleri, temizlik çalışması gerçekleştirerek dağdan gelen yağmur sularının mahalleye zarar vermesinin önüne geçti.

    Mahalle Muhtarı Süleyman Yıldız, “Kış mevsiminin başlamasıyla birlikte şiddetli yağışlarda dağdan gelen sular mahallemize ve bahçelerimize kadar iniyordu. Sularla birlikte pislik ve çamur mahalleliyi zor durumda bırakıyordu. Sağ olsun MASKİ ekipleri derede bulunan setleri temizleyerek tıkanıklıkları giderdi. MASKİ sayesinde yağmurdan çamurdan kurtulduk. Büyükşehir ve MASKİ’nin tüm hizmetlerinden memnunuz ve bu hizmetlerin devamlı olacağına da inanıyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanımız Cengiz Ergün’e ve emeği geçen MASKİ personeline hizmetlerinden dolayı teşekkür ederiz, selamlarımızı iletiriz” dedi.

  • Emzirmek kanser riskini azaltıyor

    Özel Gaziantep Anka Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın,1-7 Ekim Emzirme Haftası kapsamında anne sütünün önemine dikkat çekti.

    Bebeğin fiziksel ve ruhsal sağlığı için en uygun besinin anne sütü olduğunu dile getiren Özel Gaziantep Anka Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın, bu nedenle doğumdan hemen sonra her annenin bebeğini emzirmeye başlamasının önemli olduğunu belirtti. Bebeklerin ilk altı ay yalnızca anne sütü ile beslenmesinin bebek ölümleri ve hastalanmalarını engelleyeceğini söyleyen Op. Dr. Tanın, “Her damlası hazine değerinde olan anne sütünün yerini hiçbir mama tutamaz. Annelerin bebeklerini emzirmeye ilk 1 saat içinde başlaması ve ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslemesi önemlidir. Genellikle doğumun birinci gününde gelen ve ortalama 4-7 gün süren ağız sütü bebeğin ilk aşısıdır. Çinko, sodyum, potasyum, protein açısından zengin, büyüme faktörleri ve enfeksiyonla mücadelede bebek için birçok faydası bulunan ağız sütünün bir damlası bile altın değerindedir. Ağız sütü bebeğin mikroplara karşı direkt savunma yapmasını sağlar. Sarılığı önler kabızlık ve ishale engel olur. Alerji riskini azaltır. Anne sütü ile beslenen çocuklar hastalıklara karşı daha dirençli olur” dedi.

    “Anne sütü kalkan görevi görüyor”

    Hayat boyu etkilerinin hissedileceği anne sütünün adeta kalkan gibi koruyucu olduğunu dile getiren Tanın, emzirmenin sadece bebek için değil, anne için de önemli olduğunu belirtti. Op. Dr. Tanın, “Düzenli ve uzun süreli emzirme, bebeğin sağlıklı gelişimine yardımcı olduğu gibi anneyi dekorumaktadır. Emziren annelerde doğum sonrası rahim daha kolay toparlanmakta, meme, yumurtalık kanseri ve idrar yolu iltihabı daha az görülmektedir.Emzirmek anneleri anemi riskinden ve romatizmal hastalıklardan korumaktadır. Doğumdan hemen sonra, annenin bebeği emzirmesi, doğum sonrası kanamaların azalmasını sağlar.Hamilelik süresince alınan kiloların verilmesine yardımcı olur.Emzirme ile anne ve bebek arasında duygusal bağ oluşur. Diğer yandan emziren annelerin daha sakin olduğu gözlenmiştir“şeklinde konuştu

    Annenin kendi sağlığı ve anne sütünün verimli olması için emziren annenin beslenmesine özen göstermesi gerektiğini söyleyen Özel Gaziantep Anka Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın, “Anne, emzirdiği sürece enerji, protein ve kalsiyum bakımından zengin gıdalar tüketmelidir. Zayıflamak için en az 6 ay boyunca diyet uygulamamalıdır. Çünkü zayıflama kaygısı ile yapılan yanlış diyetler süt oluşum düzeyini etkiler, hattasütün kesilmesine neden olabilir. Annelerin sütünü arttırması için doğal ve dengeli beslenmenin yanında günde 2,5-3 litre su tüketilmesi de önemlidir. Sağlıklı emzirme için, emziren annelerin beslenme kadar uyku düzenlerine, meme temizliği ve emzirme pozisyonlarına da dikkat etmeleri gerek” ifadelerini kullandı.

    Birçok annenin sütünün bebekleri için yetersiz olduğu endişesine kapıldığını da ifade eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Yasemin Dokuzoğlu Tanın,“Doğumdan hemen sonra anne, sütü yeterince gelmediği için hemen endişeye kapılmamalı ve emzirmeye devam etmelidir. Bebeğin günde en az 5-6 kez idrar ,2-3 kez de dışkı yapması,ayda en az 500-600 gram kilo alması anne sütünün yeterli olduğunu göstermektedir. Bebek huzursuzsa ve uyumakta zorluk çekiyorsa yeterli beslenmemiş olabilir. Bu durum sadece yetersiz beslenmediğinde değil,annenin bebeği rahatsız edici gıdalar alması ve bunun da süt yoluyla bebeğe geçmesinden kaynaklı da olabilir. O nedenle emzirme döneminde anne yediklerine çok dikkat etmelidir ” diye konuştu.