Etiket: Riski

  • Konya’da göçük riski olan bina boşaltıldı

    Konya’da çeşitli yerlerinde çatlaklar oluşan bir bina göçük riski gerekçesiyle boşaltıldı.

    Olay merkez Selçuklu İlçesi Demiryolu Caddesi üzerinde bulunan 5 katlı bir binada meydana geldi. Edinilen bilgiye göre saat 23.30 sıralarında apartman sakinleri binadan ses geldiğini fark etti. Bunun üzerine apartmandan çıkan vatandaşlar polisi arayarak ihbarda bulundu. İhbar üzerine olay yerine polis, itfaiye, AFAD ve 112 Acil Servis ekipleri sevk edildi. Kısa surede olay yerine gelen polis ekipleri binayı boşaltarak bina çevresinde güvenlik önlemi aldı. Göçük riskine karşı binanın doğalgaz ve elektriği kesildi. Olay yerine gelen AFAD ekiplerinin ve belediye yetkililerinin apartmanda yaptıkları incelemenin ardından bina güvenlik gerekçesiyle tamamen boşaltılarak tahliye edildi. AFAD ekipleri tahliye edilen binanın hemen yanında bulunan apartmanda da göçük riski olabileceği ihtimali üzerine inceleme yaptı.

    Ayrıca çatlaklar oluşarak güvenlik gerekçesiyle boşaltılan apartmanın yaklaşık yüz metre yakınında bulunan Kerkük Caddesi’nde 2 Şubat 2004 tarihinde 11 katlı Zümrüt Apartmanı çökmüş, 92 kişi hayatını kaybetmiş ve 30 kişi yaralanmıştı.

  • 50 yaş üstü erkeklerde kırık riski prostat kanseri riskinden yüzde 27 daha fazla

    Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, 50 yaş üstü erkeklerde kırık riskinin prostat kanserinden yüzde 27 daha fazla olduğuna ve bir kere kırığa maruz kalan bir kişide yeniden kırık olma riskinin yüzde 85’den fazla olduğunu söyledi.

    4’üncü EndoBridge Kongresi Amerikan Endokrin Derneği, Avrupa Endokrinoloji Derneği ve Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Antalya’nın Belek bölgesinde alanında uzman çok sayda davetlinin katılımıyla gerçekleştirildi. Diyabet, obezite, lipid bozuklukları, tiroid, kemik ve osteoporoz, hipofiz, böbreküstü bezi, nöroendokrin tümörler, kadın ve erkek üreme endokrinolojisi dahil olmak üzere tüm hormon ve metabolizma hastalıklarının ele alındığı kongrede 29 ülkeden 420 uzman konuştu.

    EndoBridge Kurucu Başkanı Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, iskelet sisteminde meydana gelen kırıklarla ilgili konuştu. Dünyada 50 yaş üstü kadın ve erkeklerde osteoporoza bağlı kırıklardan söz eden Prof. Yıldız, “Dünyada 50 yaş üstü her 3 kadından ve her 5 erkekten biri osteoporoza bağlı kırığa maruz kalıyor. Erkekte kırık riski prostat kanseri riskinden yüzde 27 daha fazla. Her 3 saniyede 1 kişide kırık meydana geliyor. Dünyada yılda 9 milyon kişide kırık meydana geliyor. Bir kere kırık meydana gelen bir kişide yeniden kırık olma ihtimali riski yüzde 85’den fazla” dedi.

    Avrupa osteoporoza yılda 40 milyar Euro harcıyor

    Avrupa Birliği ülkelerinde osteoporoz tedavisinin yıllık maliyetinin yaklaşık 40 milyar Euro olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yıldız, bu rakamın yüzde 66’sının akut, yüzde 29’unu uzun dönem kırık bakımı, yüzde 5’inin ise osteoporoz ilaçlarının teşkil ettiğini vurguladı. Diyabet ve kalp damar hastalıklarına da değinen Prof. Dr. Yıldız, “Diyabetli bireylerde kalp damar hastalıkları hem daha erken hem çok daha sık görülüyor. Her 6 saniyede bir diyabetli birey yaşamını yitiriyor. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre dünyada tüm nedenlere bağlı ölüm oranı her yıl bin kişide 7.8 kişi iken her yıl bin diyabetli bireyin 27’si kalp ve damar hastalıkları nedeniyle kaybediliyor” dedi.

    İyot eksikliği tiroid kanserine neden oluyor

    Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sait Gönen de tiroid hastalıklarına değindi. Prof. Dr. Gönen, tiroid nodüllerinin belki de en sık karşılaşılan klinik problemlerden olduğunu, epidemiyolojik çalışmalarda elle yapılan muayene ile kadınların yüzde 5’i, erkeklerin yüzde 1’inde görüldüğünü ve ultrasonla yapılan çalışmalarda kadınların yüzde 19-68’inde saptanabileceğini ifade etti. Guatrın en önemli sebebinin iyot eksikliği olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Gönen, “Guatr, tiroid bezinin kanser olmayan büyüme sebeplerinden birisidir. En sık sebebi iyot eksikliğidir ve halen ülkemizde ve dünyada büyük bir sorundur. Kadınlarda 40’lı yaşlarda daha sık görülmektedir” diye konuştu.

    “Son 2 yılda aşırı kilodan ölenlerin sayısı yetersiz kilodan ölenlerin sayısını geçti”

    Avrupa Endokrinoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Aart Jan Van Der Lely kongrede aşırı kiloya dikkat çekti. Aşırı kilodan ölüm oranlarına değinen Lely, “Son 2 yılda aşırı kilodan ölenlerin sayısı yetersiz kilodan ölenlerin sayısını geçmiştir. Endobridge’te de, program obezite problemine dikkat gösteriyor. Avrupa Endokrinoloji Derneği, onun kardeş örgütleri gibi, bu önemli uzmanlığın geleceğini temsil eden genç endokrinologların katılımına özellikle değer vermektedir. Birçok hastalığın önemli endokrin yönler vardır. Yani, hastalığın sebebi veya tedavisinde hormonlar söz konusu olmaktadır” şeklinde konuştu.

  • Prof. İnan: “Projede öngörülmeyen eklemeler veya eksiltmeler riski yükseltir”

    Mersin Üniversitesi (MEÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim İnan, olası bir depremde kayıp ve zararları azaltmaya yönelik hazırlıklar ne kadar iyi yapılırsa afet zararlarının o kadar azaltılabileceğini belirterek, “Binaya projede öngörülmeyen eklemeler ya da eksiltmeler yapılması riski yükseltir. Ülkemizdeki yapısal risklerin çok önemli bölümü, yapım sırasında inşaatın ilgili standart ve yönetmelik şartlarına uyulmamasından kaynaklanıyor” dedi.

    MEÜ Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İnan, Dünya Afet Zararlarını Azaltma Günü çerçevesinde Çiftlikköy Yerleşkesi Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi’nde “Afet Bölgelerinde Yapısal Hasarların Azaltılmasında Bina Yapımı ve Zemin Koşullarının Önemi” başlıklı bir konferans verdi. Konferansta, afet zararlarının azaltılmasına ilişkin yapısal riskler ve bu riskleri ortadan kaldırmanın yollarını anlatan İnan, Kocaeli, Marmara ve Van depremlerinden fotoğraflarla binalarda yapılan hataları aktardı.

    Türkiye nüfusunun yüzde 70’inin birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde yaşadığına dikkat çeken İnan, bu kapsamda gerek zemin etüdü gerekse bina yapımında deprem hasarlarının azaltılması için gerekli önlemlerin alınmasının önemine vurgu yaptı. Kayıp ve zararları azaltmaya yönelik hazırlıklar ne kadar iyi yapılırsa afet zararlarının o kadar azaltılabileceğini söyleyen Prof. İnan, “Binaya projede öngörülmeyen eklemeler ya da eksiltmeler yapılmışsa, zemin özellikleri dikkate alınmamışsa, malzeme özellikleri ve miktarında standartlara uyulmamışsa, yatay ya da düşey düzlemde düzensizlikler varsa yapısal riskler yüksektir” ifadelerini kullandı.

    Binalardaki en büyük hataları ise kat döşemelerinin aynı hizada olmaması, komşu yapılarda kolon kırılmaları, zayıf kolon-güçlü kiriş, gereksiz ağır kütleler, ağır cephe askıları, panel ve kaplamalar olarak sıralayan İnan, ayrıca malzeme hataları, kalitesiz beton ve donatı hatalarının da olası bir depremde hasara neden olduğunu belirtti. İnan, hasarların ortadan kaldırılması için onarım ve güçlendirme yapılaması, zeminin jeolojik özelliklerinin göz önüne alınması, mikro bölgeleme çalışması yapılması ve imar çalışmasının da buna göre yapılması gerektiğinin altını çizdi.

    İnşaat yapımı sırasında denetim mekanizmasının uygulamadaki eksikliğine de işaret eden İnan, “Ülkemizdeki yapısal risklerin çok önemli bölümü, yapım sırasında inşaatın ilgili standart ve yönetmelik şartlarına uyulmamasından kaynaklanıyor” diye konuştu.

  • Menopoz’da inme riski artıyor

    Kadınların koruyucu kalkanı östrojenin menopoz sonrası kaybolması kalp damar hastalıklarını tetikliyor. Özellikle kalp krizi ve inme gibi durumların erkeklere nazaran daha şiddetli seyrettiğine dikkat çeken uzmanlar, önlem almada ise doğum, spor ve düzenli beslenme gibi faktörlerin önemli rol oynadığını kaydediyor.

    Menopoza kadarki süreçte kadınların doğal bir kalkan görevi gören östrojen hormonu tarafında korunduğunu ifade eden Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko, ”Kadınlar menopoza kadar güvendeler. Östrojen hormonu damar sertliğine karşı kadınlarda adeta bir kalkan görevi görüyor. Kadınları koruyan bir diğer önemli etken de doğum. Doğum da kadınlarda damar hastalıklarından korunma konusunda ciddi bir siper çünkü doğumla birlikte vücut yenileniyor” dedi.

    Menopoz sonrası kadınların çok kısa bir sürede yıprandığına dikkat çeken Prof. Dr. Yusuf Kalko, ”Bu dönemde koruyucu kalkan olan östrojen görevini yapamamaya başlıyor ve özellikle damar hastalıkları ciddi tehdit oluşturuyor. Bu dönemde kadınlarda kalp krizi, şah damarına bağlı felç, kontrolsüz yüksek tansiyon gibi durumlara çok sık rastlıyoruz. Bu hastalıkların seyrinin ağır ilerlemesinde en büyük etken sigara kullanımı. Günümüzde yasakların da etkisi ile gençlerde sigara kullanımının önemli ölçüde düştüğünü gözlemliyoruz ancak 70-80 kuşağı maalesef sigaradan vazgeçmiyor. Bu olumsuz alışkanlığa hareketsizlik, kilo, özellikle doğum sonrası göbek çevresinin yağlanması gibi faktörler de eklendiğinde bu sefer insülin direnci artıyor. Biliyoruz ki, şeker damar sertliğini en olumsuz etkileyen nedenlerden biri. Öte yandan bazı özel durumlarda menopoz öncesi de yani genç yaşta da bazı damar hastalıklarına rastlayabiliyoruz. Bunlar Marfan sendromu ya da kolesterole bağlı çeşitli hastalıklardır. Menopoz öncesi damar hastalığı görülmüşse mutlaka bu açıdan incelenmeleri gerekir” şeklinde konuştu.

    Doğum ve spor önlem almada önemli rol oynuyor

    Menopoz sonrası dönemde bu hastalıklardan korunmanın ya da olumsuz etkilerini azaltmanın mümkün olduğunu kaydeden Prof. Dr. Kalko, ”Hareketli yaşam ve spor kadınların yaşam şekli haline getirmesi gereken en önemli faaliyeti olmalı. Öte yandan doğumun yenileme özelliği kadınları bu anlamda korurken, doğum sonrası kiloların mutlaka verilmesi gerekir. Çünkü biliyoruz ki göbek çevresi yağları kalp krizi ve inmelerin en büyük tetikleyicilerinden. Ayrıca düzenli ve sağlıklı beslenme de önlem almada önemli etkenler arasında yer alıyor” ifadelerini kullandı.

  • Kulak iltihabında ölüm riski

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Argün Ediz Yorgancılar, kulak iltihaplarının, sağırlığın yanında kişinin ölümüne de neden olabileceğini söyledi.

    Memorial Dicle Hastanesi’nde görevli Doç. Dr. Yorgancılar, sağırlık ve kulak iltihabı ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. İşitme kayıplarının değişik sebeplerle ortaya çıkabildiğini belirten Doç. Dr. Yorgancılar, işitme kayıplarının ileri derecede olması durumunu sağırlık olarak adlandırdıklarını söyledi. Sağırlığın değişik sebeplerinin olduğunu kaydeden Doç. Dr. Yorgancılar, “Buna bazı sebeplerle doğuştan gelebilen işitme kayıpları var. Akraba evlilikleri nedeni ile çocuklarda doğuştan iki kulakta da işitme kaybı olabiliyor. Bu da çocuğun ilerideki gelişimine büyük zararlar verebilir. Örneğin iki taraflı işitme kaybı sebebiyle çocuk konuşmasını geliştiremez ve dilsiz dediğimiz bir engelli pozisyonuna düşer. Bu tür olayları engellemek için ülkemizde yeni doğan işitme kaybı programı var. Bu programda biz çocukları doğar doğmaz işitme taramasından geçirip işitme seviyelerini ölçüyoruz ve ileri düzeyde işitme kaybı olan çocukları rehabilite ediyoruz. Bu doğuştan sebepler dışında sonradan gelişimsel olarak ve hayatta karşılaşılan değişik sebeplerle de sağırlık pozisyonuna düşerler. Bunların değişik sebepleri var en çokta görülenlerden biride kulak iltihapları” dedi.

    Kulak iltihabı deyip geçmeyin

    Kulak iltihaplarının ileri seviyeye ulaşması durumunda işitme kaybına neden olabileceğini aktaran Doç. Dr. Yorgancılar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Doğuştan olan işitme kayıpları genetik işitme kayıpları bir süre sonra kendini gösterebilir ve işitme kaybı ileri seviyeye belli bir yaştan sonra da ortaya çıkabilir. Bunlar kendini zaman içerisinde gösteren işitme kaybı şeklinde gösterecektir. Bunun dışında ani işitme kaybı dediğimiz bir olay var aslında hepimizin başına gelebilecek bir olay. Bir virüs olduğu düşünülen ama sebeplerde de ortaya çıkabilir. Kulağın birinin veya ikisinin bir anda işitmede tam veya kısmen ortaya çıkan bir olay. Bu böyle bir olay ki acilen tedavi edilmesi gerekiyor. Bu yüzden kişilerin eğer kulaklarında birden işitme kaybı çıkarsa vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmaları gerekiyor. Çünkü bu tedavi acil kategorisinde yapılan bir tedavi ne kadar geç başvurulursa kulağın geri dönüşü de zor oluyor. Bunun haricinde kulak iltihapları sağırlaştırabiliyor. Bu iltihaplar ölümcül dereceye ulaşabilecek komplikasyonlara da yol açabilir. Örneğin kulak içinde başlayan bir enfeksiyon tedbirler ve tedaviler yeterince yapılmazsa bir süre sonra kulak kafa kemiği içerisine yayılır ve beyin, beyin zarı daha beyin iç damarlarına ulaşan komplikasyonlara yol açarak hastalarda ölümcül nedenler otaya çıkarabilir. O yüzden kulak iltihapları hiçbir şekilde göz ardı edilmemesi lazım. Kulak iltihabı akan kulak iltihaplarında mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. Gerekli olan tedaviler gerek cerrahi gerek medikal tedavilerin bir an önce uygulanması gerekiyor.”