Etiket: Riski

  • Deprem riski taşıyan okul binasının yıkımına başlandı

    Deprem riski taşıyan okul binasının yıkımına başlandı

    Manisa’nın Kula ilçesinde depreme dayanıksız olarak tespit edilen ve yıkım kararı çıkarılan 4 Eylül Ahmet ve Sabahat Özmen Ortaokulu binasının yıkımına başlandı. Yıkılan okul binasının yerine 4 katlı ve 24 derslikli ilkokul ve ortaokulun tamamını kapsayacak şekilde yeni okul binası eğitime kazandırılacak.

    Kula’da 1995 yılında hayırsever tarafından yaptırılan 4 Eylül Ahmet ve Sabahat Özmen Ortaokulu için 2019-2020 eğitim öğretim yılının ikinci döneminin başında alınan karara ikili eğitime geçilmesi planlanmış, daha sonrasında yürütülen deprem tahkik raporları kapsamında ise okul binasının yıkımına karar verilmişti. 9 dersliği ile 330 öğrenciye eğitim veren ortaokulun binası, yıkım kararının yürürlüğe girmesinin ardından yıkılmaya başlandı. İçerisinde çok amaçlı salon, toplantı salonu, idari bölüm, bilgisayar laboratuvarı, spor odası ile uygulamalı laboratuvarların bulunacağı yeni okul binasının yapımı ise, yıkım işlemlerinin tamamlanmasının ardından başlayacak. Yeni okul binasının eğitime kazandırılması için çalışmalara hız verilecek ve 24 derslikli olarak inşa edilecek yeni okul binası 2021-2022 eğitim öğretim yılında eğitime kazandırılacak.

    2020 yılının başlarında riskli deprem hattında bulunan Manisa ve çevresinde yaşanan depremlerin ardından başlatılan deprem tahkik raporları çerçevesinde deprem riski taşıyan okul olarak tespit edilen ve yıkılması için çalışmalara başlanan 4 Eylül Ahmet ve Sabahat Özmen Ortaokulu’na yıkım kararı verilmesinin ardından yıkım çalışmalarına başladıklarını dile getiren İlçe Milli Eğitim Müdürü Adem Sümen, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın destekleriyle yeniden yapılacak olan okul binasının mevcut öğrencilerin tamamına hizmet vereceğini söyledi. 2021-2022 eğitim öğretim yılında hizmete açmayı hedeflenen yeni okul binasının 24 derslikli ve daha kullanışlı olarak inşa edileceğini vurgulayan Sümen, bu yıl öğrencilerin ikili eğitim yapacaklarını söyledi. 2020-2021 eğitim öğretim yılında okul binası yıkılan ortaokul öğrencilerinin sabahçı, ilkokul öğrencilerinin ise öğlenci olarak eğitim göreceklerini ifade eden Sümen, eğitimde herhangi bir aksama yaşanmaması için gerekli çalışmaların tamamlandığını söyledi. Yeni yapılacak okul binasının Kula’daki eğitime olumlu katkılar sunacağını dile getiren Sümen, okul binasının yıkım kararının verilmesi ve yeniden inşa edilmesi için yürütülen çalışmalarda kendilerine destek olan başta Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu olmak üzere, Kula Kaymakamı Kemal Duru’ya, Manisa milletvekillerine, siyasi parti ilçe başkanlarına ve emeği geçen herkese teşekkür etti.

  • “Deprem riski korona virüsten daha tehlikeli”

    “Deprem riski korona virüsten daha tehlikeli”

    İnşaat Müteahhitleri Sanayici ve İşadamları Derneği (İMSİAD) Başkan Yardımcısı Mehmet Kurt 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada, “Türkiye’de 7 milyona yakın yenilenmesi gereken konut var. Kentsel dönüşüm çok yavaş ilerliyor. Kentsel dönüşümün parsel veya ada bazında değil şehri planlayarak yapılması gerekiyor. Kentsel dönüşüm heyeti acilen kurulmalıdır. Riskli yapılardaki vatandaşlarımız evlerinden tahliye edilerek, şehirlerin doğusu ve batısındaki alanlara yapılacak yeni yerleşim yerlerine taşınması şarttır. Bu evlerin hepsi mezarlık, bu mezarlıktan bir an önce çıkılması gerekiyor. Deprem riski koronavirüsten daha tehlikelidir.” dedi.

    17 Ağustos Marmara Depremi’nin çok büyük can ve mal kayıplarına neden olduğu hatırlatan İMSİAD Başkan Yardımcısı Mehmet Kurt, “Bir daha böyle büyük acıların yaşanmaması için gerekli önlemlerin bir an önce alınması kaçınılmazdır. Türkiye deprem kuşağında olan bir ülke bu gerçek hiçbir zaman değişmeyecek. Depremlerde can kayıplarının en büyük nedenleri güvenli olmayan yapılardır. Sağlam temelleri olmayan, kaliteli malzemeler kullanılmayan yapılar özelliklede 1999 yılından önce yapılan yapılar şuanda çok büyük risk taşıyor. Tüm depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına sabır diliyorum.” Dedi.

    “Milyonlarca kişi risk altında”

    Milyonlarca kişinin risk altında olduğuna vurgu yapan Kurt, “Marmara Depremi’nden sonra inşaat sektöründe birçok yönetmelik ve kriterler değişti. Kullanılan malzemelerin kalitesi, beton yönetmeliği kısacası inşaat sektörünü ilgilendiren tüm bileşenlerin standartları değişikliğe uğradı. Bu anlamda 2000 yılından sonra yapılan binaların birçoğu yeni standartlara göre yapıldığından asıl risk, yaşlı binalarda hala devam ediyor. Şu anda Türkiye’ de projesine uygun olmadığı tespit edilen 3 milyondan fazla yapı bulunuyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca bildirilen yenilenmesi gereken 6,7 milyon konut mevcut. Bakanlık tarafından açıklanan Kentsel Dönüşüm Eylem Planı ile 1,5 milyon konutun dönüşümünün 5 yıl içerisinde sağlanacağı ifade ediliyor.” dedi.

    Kentsel dönüşüm sürecinin çok sağlıklı ve hızlı ilerlemesi gerektiğine vurgu yapan Kurt, “Yer sahiplerinin kentsel dönüşüm konusunda istekleri çok fazla. Müteahhitlerde kar elde etmek zorunda olduklarından süreç çok yavaş ilerliyor. Kentsel dönüşümün hızlı ilerlemesi için; Mimarlar Odası, Mühendisler Odası, Valilik, Belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan temsilcilerin oluşturulacağı bir heyetin biran önce kurulması şart olmuştur. Dönüşüm kapsamında faaliyet gösterebilecek firmaların belirlenerek, riskli binaların tespitleri yapılmalıdır. Şu anda riskli yapılar belirleniyor, binaların içerisinde insanlar ikamet ederken dönüşüm konusunda pazarlıklar devam ediyor. Uzun yıllar süren bu süreç yanlış ve riskli. Çürük binaların kurulacak heyetin kararının ardından hızlı bir şekilde tahliye edilmesi şarttır. Çürük raporu olmasına rağmen yıllardır boşaltılmayan yapılar var. Bu evlerin hepsi mezarlık bu mezarlıktan bir an önce çıkılması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

    “Kentsel dönüşüm şehri planlayarak yapılmalı”

    Müteahhitlerin en büyük problemlerimden birinin arsalar olduğuna dikkat çeken Kurt, “Arsa fiyatları çok yüksek. Şehirleri doğru planlayarak şehrin doğusunda batısında imar alanları açılmalıdır. Alt yapı ve üst yapısı sağlıklı bir şekilde tamamlanan bölgelerin imara açılması gerekiyor. Alt yapı çalışmaları tamamladıktan sonra müteahhitlerin o bölgeden yeni proje oluşturmalarına izin verilmesini sağlamalıyız. Evleri kentsel dönüşüm kapsamına giren hak sahiplerinin bu alanlara taşınma işlemlerini gerçekleştirmeliyiz. Nüfusun yoğun olduğu ilçelerde mevcut altyapının karşılamayacağı şekilde evler inşa edilmeye devam ediyor. Bu aynı zamanda şehir içi trafiğine de yansıdığı gibi birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Şehirleri bir kere planlayıp dönüşüm sağlıklı bir şekilde yapılması kaçınılmaz olmuştur. Ada bazında, parsel bazında dönüşümler değil şehri bütün olarak planlayarak kentsel dönüşümü hayata geçirmeliyiz.” diye konuştu.

  • Gazetecilere ’diyabet riski’ anketi yapıldı

    Gazetecilere ’diyabet riski’ anketi yapıldı

    Yozgat Diyabet Derneği, 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı dolayısıyla kentte görev yapan basın mensuplarını ziyaret etti.

    Yozgat Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dilara Karakoç ve Bahadır Muhlis Gökgül ile şehirde görev yapan ulusal ve yerel basın mensuplarını ziyaret eden Yozgat Diyabet Derneği Başkanı Meltem Yılmaz, gazetecilerin 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını kutladı.

    Yozgat Diyabet Derneği Başkanı Meltem Yılmaz, basın mensuplarının diyabet riski taşıyıp taşımadığına dair ‘Tip 2 Diyabet Riski Taşıyor musunuz?’ anketi uyguladı. Basın çalışanları arasında diyabet konusunda farkındalık oluşturmak isteyen Yılmaz, çalışanlara diyabet dergisi hediye etti.

    Yozgat’ta görev yapan basın mensuplarının 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramını kutladığını dile getiren Dernek Başkanı Yılmaz, “Diyabet konusunda gazeteci arkadaşlarımıza ‘Tip 2 Diyabet Riski Taşıyor musunuz?’ anketi yaptık, farkındalık oluşturmak istedik. Bu ankete internet üzerinden tüm vatandaşlarımız rahatlıkla ulaşabilirler ve kendileri de yapabilirler. Diyabetle ilgili farkındalık çalışmalarımız devam ediyor. Amacımız Yozgat’ta diyabet farkındalığını oluşturmak. Pandemi süresinde diyabetli hastalarımızın maske kullanımına ve sosyal mesafe kurallarına özellikle uymalarını istiyorum. Bu vesileyle tekrardan gazetecilerimizin basın bayramını kutluyorum” dedi.

  • KKKA virüsünün ölüm riski, Covid-19’dan daha yüksek

    KKKA virüsünün ölüm riski, Covid-19’dan daha yüksek

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr. İlhan Çetin, kene ısırması ile ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi virüsünün Covid-19’dan daha öldürücü olduğunu belirtip, bu yıl Türkiye’de görülen 490 vakadan 16’sının hayatını kaybettiğini söyledi.

    Çetin, İhlas Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada bu yıl kene ısırması sonucu ortaya çıkan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) vakalarında önceki yıla oranla 5 kat artış gözlendiğini hatırlatıp, “Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesine şuana kadar gelen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastamızın sayısı 106 civarında. Bu hastalarımızdan maalesef 5 tanesini kaybettik. Diğer hastalarımız ciddi manada iyileşmektedir. Şuanda servisimizde yatan toplam hasta sayımız 11’e kadar düştü. Bizim Tıp Fakültemizde ölüm oranı yüzde 3-4’ lerde. Aslında bu hastalığın Dünyada ki ölüm oranı yüzde 30’lara kadar çıkmakta. Türkiye de en iyi tedavi edilen yer olarak ta bizim üniversite hastanemiz bilinmektedir” dedi.

    Kene’leri sağlık kuruluşlarında çıkartın

    Çetin, vaka sayısını azaltmak için kene ısırmasını engellemenin şart olduğunu, yapışan kenelerin ise sağlık kuruluşlarında çıkartılması gerektiğini belirtip, “Bu noktada KKKA vaka sayılarını azaltmanın en büyük yollarından bir tanesi vücuda kene yapışması ve kenenin insanı ısırmasını engellemektir. Bunun için bizler beyaz elbise giyecek olursak vücudumuzda bir kenenin gezindiğini veyahut elbiselerimiz üzerinde gezindiğini çok daha çabuk bulabiliyoruz. İkincisi de eğer masa örtümüz veya yerde bir takım aktiviteler yapıyorsak örtülerimiz beyaz olunca o bölgede kene olup olmadığını da biz o nokta da hissetmiş oluyoruz. Eğer tabiatta bir şekilde bir etkinlik yapıyorsak, pantolon paçalarımızı çoraplarımızın içine koymamızda çok ciddi manada bir engelleyici tedbirdir. Arkasından da yine bütün bunlara rağmen de eve geldiğimizde tabiattaki bir etkinlikten sonra mutlaka vücutta bir kene kontrolü yapmakta fayda vardır. Eğer vücudumuzu kene ısırmış ise bunu mümkün olduğu kadar sağlık kuruluşlarında çıkarttırmakta fayda var. Çünkü bunu mümkünse tek defada örselemeden kusturmadan yaptırmamız gerekir diye düşünüyorum. Patlatmak suretiyle öldürmek kenenin taşımış olduğu virüslerin vücuda verilmesi konusunda en önemli etkenlerden bir tanesi. Bundan mutlaka kaçınmamız lazım. Bazen sigara basmak, ateş tutmak gibi keneleri çok rahatsız edici uygulamalar kusmalarına neden olur. Kenenin kusmasından kaynaklı KKKA virüsünün vücuda girmesine ve hastalığın meydana çıkmasına sebebiyet verilmektedir. Biz onun için diyoruz ki mutlaka kene rahatsız edilmemelidir. Mümkünse bir sağlık kuruluşunda çıkarılmalıdır. Eğer öyle bir imkan yok ise tek bir defa da cımbızla başından tutmak suretiyle bir defada çıkarılmaya çalışılmalıdır. Çıkarılmış olsa dahi mutlaka bir sağlık kuruluşuna giderek bir kan testi yapılmalıdır.” dedi.

    Covid-19’dan daha ölümcül

    Çetin, KKKA’nın Covid-19’dan daha ölümcül olduğunu ifade edip, “Özellikle Türkiye de bugün itibarı ile yaklaşık 490 KKKA vakamız var. Bunlardan 16 kişiyi kaybettik. Yani öldürücülük oranı bizim Covid-19’dan iki-üç kat daha fazla. Bizim ülkemizde ölüm oranı düşük olsa da bazı ülkelerde yüzde 30-40’lara kadar ölüm oranlarının yüksek olduğunu biliyoruz.

    Kan yoluyla bulaşıyor

    Çetin, KKKA virüsünün insanlardan insanlara kan yolu ile bulaşabileceğine dikkat çekip, “Genelde insandan insana kan yoluyla bulaşabilir. Yani KKKA hastalığını geçirmekte olan bir insanın kanı başka bir insanın vücuduna girecek olursa o insanda bu hastalık olabilir. Vücuttan çıkartılan keneye kesinlikle çıplak elle dokunmamak gerekir. Kenenin temasa neden olmayacak şekilde tıbbı bir kap içerisinde muhafaza edilmesi gerekir” dedi.

    Belirtileri nelerdir

    Çekin, KKKA belirtilerini ise şu şekilde sıraladı, “KKKA belirtileri arasında; yorgunluk, ateş yükselmesi, baş ağrısı yer almaktadır. Normalde 3-7 gün arasında kuluçka süresi vardır ve ondan sonrada hastalık belirtileri artarak devam etmektedir. En kesin belirtisi ise 3 günün ardından vücutta oluşabilecek kanamalardır. Hastaları da kaybetmemizde ki en önemli faktör kan kaybıdır. Sağlam insanlardan almış olduğumuz taze kanın trombosit dediğimiz kanın hücrelere verilmesi şeklinde tedavi yöntemini kullanıyoruz. Mide ve bağırsak sisteminde veyahut da solunum sisteminde oluşabilen bir kanamadan bahsediyoruz. İnsanların özellikle büyük abdestinden, ağzından, burnundan gelebilecek veyahut öksürükle gelebilecek kanamalar oluşabiliyor ve bu şekilde bir kan kaybından dolayı biz insanlarımızı genellikle kaybediyoruz”

    Kenenin en büyük düşmanı kanatlı hayvanlar

    Çetin, kanatlı hayvanların kene ile mücadelede etkin olduğunu ifade ederek, “Kuşlar, tavuklar ve keklik gibi bir takım hayvanlar keneleri toplamak suretiyle onların sayılarını ciddi manada azaltabiliyorlar. Mücadelede biz bunu kullanıyoruz. Bir takım keklik türlerini çoğaltmak suretiyle tabiata bırakıp özelikle vahşi alanda ki keneleri toplamaları için biz tabiata bırakıyoruz. Kendi sosyal alanlarımızda ise tavukların mümkün olduğu kadar sayısını arttırmak suretiyle o bölge de kene popülasyonunun azaltılmasında da etkisi olduğunu biliyoruz. Ancak bunların hepsi aynı zamanda kenelerin taşınmasında da etkisi olabiliyor. Çünkü keneler kuşlarla kuşların kanatları arasında kıtalar arası taşındığını da biliyoruz” dedi.

    Bu illerde yaşayanlar daha fazla dikkat etmeli

    Çetin, ölümcül vakalara neden olan kenelerin yaşadığı illeri sıralayarak, “Yozgat, Çorum, Tokat, Giresun’un Güneyi, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan, Sivas ve Kayseri bölgesinde KKKA ve buna sebebiyet veren kene sayısında bir oranda artış var. Bu dönmede biz mümkün olduğu kadar dikkatli olmamızda fayda var. Dikkatli olduğumuz zaman bu tür hastalıklar ile mücadelenin en önemli dikkat unsuru bizim bunun farkında olmamızdır. Eğer biz bunun farkında olup yeterli mücadelemizi yapacak olur isek hastalıktan korkmaya, ürkmeye sebep yoktur. Yeter ki biz konuda dikkatli olalım tedbirlere uyalım” şeklinde konuştu.

  • Devrim Akarsu’dan futbolculara “sakatlık riski” uyarısı

    Devrim Akarsu’dan futbolculara “sakatlık riski” uyarısı

    Ünlü futbolcuların bireysel antrenörü Devrim Akarsu, korona sürecinden sonra yeniden başlamaya hazırlanan ligde çoğu oyuncunun sakatlanma riski olduğuna dikkat çekti.

    Liglerin tekrar başlaması arifesinde sporcu sağlığı açısından önlemler alınması gerektiğini belirten Devrim Akarsu, birçok teknik adamın “hazırlanmak için yaklaşık 1 ay lazım” dediğine dikkat çekti.

    Daha önce Cristiano Ronaldo, Luis Nani, Garry Rodrigues, Michal Kadlec, Bruno Alves, Jeremain Lens ve daha birçok ismi özel olarak çalıştırarak maçlara hazırladığını, şu anda da yine Fenerbahçe’nin eski futbolcuları Portekizli Luis Nani ve Bruno Alves’e bireysel antrenmanlar yaptırdığını kaydeden Dünya ve Avrupa kickboks şampiyonu ve fitness eğitmeni Devrim Akarsu, “Futbolcuların tempolu idmanlara başlamadan önce esneklik ve dayanıklılık kazanması gerekiyor. Onlara risksiz çalışmalar yaptırarak kaslarını zinde tutuyoruz. Canlı bağlantı yolu ile Nani ile akşam, Alves ile öğle saatlerinde çalışıyoruz. Adalelerini koruyacak şekilde idman yapıyoruz. Futbol yeniden başladığında oyuncuların sakatlanmaması için şimdiden tedbir alıyoruz” dedi.

    Türkiye’den de birçok futbolcuyla bazen sakatlık dönemlerinde bazen performanslarını en üst seviyeye çıkarmak için çalıştıklarını hatırlatan Akarsu, futbolcuların maç formunu yakalamaları için belirli bir süre tekrar takım halinde antrenman yapmaları gerektiğini vurguladı. Akarsu, sakatlık yaşanmaması, hatta bunun kronik hale dönüşmemesi için fonksiyonel çalışmaların önemine dikkat çekti.