Etiket: risk

  • (Özel) Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: “Kimseyi risk altına atamayız açıkçası”

    (Özel) Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan: “Kimseyi risk altına atamayız açıkçası”

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Rakamların takip edileceği ve buna göre okulların açılıp açılmayacağını bilmeleri gerekiyor. Zira Sağlık Bakanımız evet okulların açılmasını istiyor. Milli Eğitim Bakanımız da yine benzer bir düşüncede. Ama kimseyi de risk altına atamayız açıkçası” dedi.

    Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, dün uzaktan eğitimle başlanan 2020-2021 eğitim-öğretim yılının ilk ders zilini çaldı. Velilerden okulların açılması için yoğun talep olduğunu ve kendilerinin de okulları açmak istediğini belirten Bakan Selçuk, “Risk varsa biz yokuz. Şu anda açılmamasının daha uygun olduğu konusunda ortak bir kanaat oluştu. ‘Uzaktan başlayalım’ dedik” ifadelerini kullandı.

    Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, okulların açılma durumunun vaka artış oranına göre değişebileceğini ve kimsenin risk altına alınamayacağını belirtti.

    “Kimseyi risk altına atamayız açıkçası”

    Okulların açılması durumunun vaka artış oranına göre değişebileceğini belirten Prof. Dr. İlhan, “Bugün dünyada 25 buçuk milyon korona virüs vakası almış insan var. Ülkemizde de biliyorsunuz vaka sayıları hayli yüksek rakamlara ulaştı. Bu nedenle salgınların dinamik bir süreç olduğunu kabul etmek gerekiyor. Toplum genelde şöyle bir talepte bulunuyor; şu gün açılsın, bugün kapansın, ya da şu rakam olursa açılsın. Ama bunu bugünden yarına bile kestirmek çok güç açıkçası. O yüzden toplumdan da şunu istemek gerekiyor. Rakamların takip edileceği ve buna göre okulların açılıp açılmayacağını bilmeleri gerekiyor. Zira Sağlık Bakanımız evet okulların açılmasını istiyor. Milli Eğitim Bakanımız da yine benzer bir düşüncede. Ama kimseyi de risk altına atamayız açıkçası. Ne çocuklarımızı, ne öğretmenlerimizi, ne velilerimizi ne de servis şoförlerimizi. Rakamlara bakarız, eğer rakamlar iyi gidiyorsa Sayın Sağlık Bakanımızın da dediği gibi 21 Eylül’de açarız. Yoksa ona göre biraz ertelenir. Duruma göre değişiklik arz edebilir” ifadelerini kullandı.

    “Bu mücadele en önemli şey teması azaltmak”

    Okulların açılması durumunda Bilim Kurulunca belirlenen kurallara kesinlikle uyulması ve temasın en alt seviyede tutulması gerektiğini belirten Prof. Dr. İlhan, “Okullar açılırsa zaten alınacak önlemleri biliyorsunuz. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun aldığı ve internet sayfasında da yayınlanan önlemler. Bunlar nedir? Çocukların okula maske ile gitmesi, öğretmen ve idarecilerin mutlaka her an maske ile çalışması, çocukların birbirinden ayrı olmaları. Sınıf mevcutlarının azaltılması, hem de örneğin çocukların teneffüslere farklı zamanlarda çıkmaları, hani diyoruz ya bu mücadele en önemli şey teması azaltmak. Bunun yanı sıra, eskiden biliyorsunuz, müzik dersi beden dersi ve seçmeli dersler için başka sınıflara gidilirken şimdi, öğretmenin çocukların sınıfına gelmesini istiyoruz. Yine daha dar ve daha havasız olan tuvaletlerde, spor salonları gibi alanlarda, yine dezenfektan kullanımı ve havalandırmanın maksimum şekilde yapılması söz konusu. Biliyorsunuz Milli Eğitim Bakanımız bir senaryo açıklamıştı, işte 2 gün okul 1 gün ara gibi. Bunun gibi bir sisteme geçilebilir. Ya da bir kısım uzaktan bir kısım hibrit (karma) gibi bir sistem olabilir. Ya da tam açılabilir. Hepimizin arzusu aslında, keşke rakamlar istediğimiz seviyeleri görsek de okullar tam açılsa, çocuklarımızı okula gönderebilsek” diye konuştu.

    “Dünyada korona virüs azalmadan bizde bittiğini söylemek çok güç olacak”

    Salgınla mücadelede en başarılı aracın virüsü kabullenip ona göre önlemler ile yaşamaya alışmak olduğunu belirten, Prof. Dr. İlhan, “Şu mesajın ben çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hepimiz bu korona virüs gerçeğini kabullenmeli, alışmalı ve bununla yaşamayı bir yaşam biçimi haline getirmemiz gerekiyor. Gözüken o ki, korona virüs yine nereden baksanız, eğer çok olağan dışı bir mutasyon olmazsa en az seneye bu zamanlara kadar, 2021 Haziran’a kadar belli seviyede gidecek. Üstelik bizde vakalar sıfır olsa dahi, hatta hastanede tedavi gören kişi sayısı sıfır olsa ve üzerinden 1 ay geçse dahi bu kadar temasın çok olduğu bir ülkede, yani dünya ile bu kadar iç içe olduğumuz bir ortamda eğitim vesilesiyle, turizm, ticaret vesilesiyle, uçuşlar vesilesiyle bizde olmaması mümkün değil. Yani dünyada korona virüs azalmadan bizde bittiğini söylemek çok güç olacak” şeklinde konuştu.

  • Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Özhan: “Normal doğumda risk daha az”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Özhan: “Normal doğumda risk daha az”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jin. Opr. Dr. Sefa Erdem Özhan, “Normal doğumda annelerimiz anestezi almıyor. Enfeksiyon ve kanama riski daha düşük. Sezaryenle karşılaştırıldığında bebeğin doğum sonrası solunum sıkıntısı yaşama riski daha düşük” dedi.

    Büyük Anadolu Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Jin. Opr. Dr. Sefa Erdem Özhan Normal doğumun, sezaryen doğuma göre avantajları hakkında bilgilendirmelerde bulundu.

    Doğum yönteminin birçok anne adayının endişe duyduğu konularda biri olduğunu belirten Opr. Dr. Sefa Erdem Özhan, “Kırk haftalık doğum sürecini tamamladık. Her şey yolunda gitti. Annemiz, bebeğimiz gayet sağlıklı. Sıra geldi doğuma. Peki sezaryen doğum mu, yoksa normal doğum mu? Bu kararı vermekte annelerimizin doğum korkuları ön plana çıkmaktadır” diye konuştu.

    Risk daha az

    Normal doğumun avantajlarından bahseden Sefa Erdem Özhan, “Normal doğum hastanede kalış süresini kısaltıyor ve annenin daha hızlı iyileşmesine de katkıda bulunuyor. Büyük cerrahi risklerden kaçınıyoruz, annelerimiz anestezi almıyor. Enfeksiyon ve kanama riski daha düşük. Erken emzirmede normal doğum sezaryene göre daha avantajlı. İlk bir saat içerisindeki emzirme, bebeğin altı ay içerisindeki emzirme alışkanlıklarını büyük ölçüde etkilemektedir. Sezaryenle karşılaştırıldığında normal doğumda bebeğin doğum sonrası solunum sıkıntısı yaşama riski daha düşüktür. Normal doğumda bebeğiniz faydalı bakterileri alacağı için bağışıklık sistemi daha kuvvetli olacaktır. Normal doğum yapan bebeklerin, sezaryen bebeklere göre ileri çocukluk yaşlarında astım ve obezite riski azalmaktadır” şeklinde konuştu.

  • Beyaz etteki risk kapıda

    Artan masraflara yetişmekte zorluk çeken üreticiler kümeslere civciv koymama kararı almaya hazırlanıyor. Balıkesir Tavuk Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mehmet Duran, “Masraflarımız 2018 yılı içerisinde toplam yüzde 50-55 oranında arttı. Bakıcı ücretlerimiz geçtiğimiz ay yapılan fiyat ayarlamasıyla yüzde 5 gibi komik bir rakamda kaldı. Özellikle kış aylarında üretime devam etme şansımız maalesef yok. Birçok arkadaşımız Balıkesir’de üretimden çekilmiş durumda” dedi.

    Balıkesir’in tavukçuluk sektöründe Türkiye’de ilk üç içerisine giren önemli illerden biri olduğunu hatırlatan Balıkesir Tavuk Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mehmet Duran, “Toplam bin üretici, iki buçuk milyon metrekarede, yılda beş yüz bin ton üretim yapan bir sektörden bahsediyoruz. Aynı zamanda yurt dışına ciddi ihracat yapan bir sektörden bahsediyoruz. Ama bu sektörün, bizler üreticiler kısmında ise ciddi sorunlarımız var. Bu sorunlarımızın maalesef bundan sonraki süreçte belki de üretime devam edemeyecek noktalara ulaştığını ifade etmek istiyorum” dedi.

    Masraflarımız yüzde 55 oranında zamlandı

    Üreticilerin belirli 5-6 kalemle toplanabilecek masrafları olduğuna dikkat çeken Mehmet Duran, “Bu masraflarımız kümesimizin ısıtılması için kullandığımız kömür, civcivlerimizin altına atmış olduğumuz kavuz veya talaş yani altık malzemesi, kümeslerimizi havalandırmak için kullandığımız elektrik, işçi çalıştırıyoruz işçilerimizin maaşları yani bu tip birçok kalem masraflarımız var. Bu masraflarımız 2018 yılı içerisinde toplam yüzde 50-55 oranında maalesef ki zamlandı. Ama bizim aldığımız bakıcı ücretlerimiz ise ancak geçtiğimiz ay bir fiyat ayarlaması yapıldı bu da yüzde 5 gibi komik bir rakamda kaldı. Yani biz bu şartlarda, özellikle kış aylarında üretime devam etme şansımız maalesef yok ki birçok arkadaşımız Balıkesir’de üretimden çekilmiş durumda. Bu üretimden çekilmelerin artmaması için, üretimin devam edebilmesi için, yurt dışına ciddi oranda mallar satabilmemiz için biz üreticilere hem şirketlerimizden hem de devletimizden bir beklentilerimiz var. Bu beklentilerimizin karşılanmasını talep ediyoruz” şeklinde konuştu.

    Zam talebimiz karşılanırsa bizler üretime devam ederiz

    Elektrik ve kömür masraflarının ağırlığına değinen Mehmet Duran, “Bunlara süspansiyon yapılabilir. Bizlere daha uygun fiyatlarda verilebilir ki daha önceki yıllarda bunlar bizlere sağlanıyordu. Şirketlerimiz ise bizlere fiyatlarımızda özellikle yılbaşında bir fiyat ayarlaması bekliyoruz. Tekrar en az yüzde 10-15 oranında bir fiyatlarımıza, bakım ücretlerimize zam talebimiz var. Bu zam talebimizi de karşılarlarsa bizler üretime devam ederiz. Hem şirketler yurt dışına mallarını satmaya başlarlar hem de biz üretimimize devam edip ciddi bir protein kaynağı olan, çocuklarımızdan tutun da büyüklerimize kadar herkesin tüketmesini istediğimiz beyaz et tekrar eski günlerine geri döner” şeklinde sözlerini tamamladı.

  • Siber saldırılar, iş dünyası açısından bir numaralı risk haline geldi

    Tüm dünyada; işsizlik, artan siber riskler, ulusal yönetimlerden kaynaklanan sorunlar ve enerji fiyatlarında yaşanan dalgalanmalar konularındaki endişe artıyor. 140 ülkede 12 binden fazla yöneticinin katılımıyla hazırlanan İş Dünyası İçin Bölgesel Riskler Raporu, tüm dünya genelinde artan riskleri tekrar gözler önüne serdi.

    Dünya Ekonomik Forumu tarafından 140 ülkeden 12 bin 548 yöneticinin katılımıyla hazırlanan ‘İş Dünyası İçin Bölgesel Riskler Raporu’ çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Çalışma kapsamında katılımcılardan, ‘önümüzdeki 10 yıl içerisinde ülkelerinde iş dünyası açısından en büyük endişe kaynağı olacağına inandıkları beş küresel riski’ seçmeleri istendi. Söz konusu listede terör saldırıları, aşırı hava olayları, devletlerin batması ve krizin de bulunduğu 30 risk yer aldı.

    Rapor yıl boyunca 12 binden fazla yöneticinin katıldığı Dünya Ekonomik Forumu’nun yıllık “Yönetici Görüşleri Anketi”nden alınan bilgilere dayalı olarak hazırlandı. Rapor kapsamında; sekiz bölgenin risk algılarında ciddi farklılıklar olduğu ortaya çıktı. İşsizlik, ulusal yönetimlerden kaynaklanan sorunlar ve enerji fiyatlarında yaşanan dalgalanmalar endişe yaratan konular arasında en üst sıralarda yer aldı.

    Siber saldırıları risk olarak gören bölgeler artışa geçti

    Rapora göre siber saldırıların Avrupa, Doğu Asya ve Pasifik ile Kuzey Amerika bölgelerinde bir numaralı risk olarak görüldüğü ortaya çıktı. Bu durumun da teknolojik risklerle ilgili endişelerin artığının en önemli göstergesi olarak ortaya çıktığı belirtildi. Yine yürütülen çalışmalara göre siber saldırılar 2017 yılında Doğu Asya ve Pasifik ile Kuzey Amerika’da, 2016 yılında ise yalnızca Kuzey Amerika’da en önemli risk kategorisinde gösterildiği ifade edildi.

    “Bölgeler arası işbirliği kritik önem taşıyor”

    Rapor kapsamında Güney Amerika ve Güney Asya’da bir numaralı risk olarak ifade edilen ‘ulusal yönetimlerden kaynaklanan sorunların’, son yıllarda dünyanın önemli bir bölümünü etkileyen siyasi gerilimlerin yüksek maliyetleriyle ilişkili bir durum olarak ortaya çıktığı aktarıldı. Avrasya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi zengin enerji kaynaklarına sahip bölgelerde ise enerji fiyatlarında yaşanan dalgalanmaların iş dünyası açısından en büyük riski oluşturduğu belirtildi. Raporda Sahra Altı Afrikası’nda iş dünyası açısından en büyük riski teşkil eden işsizliğin, bölgedeki talep sıkıntısının oluşturduğu bir sonuç olduğu ifade edildi.

    Raporla ilgili açıklamalarda bulunan Dünya Ekonomik Forumu İcra Kurulu Üyesi ve Jeopolitik ve Bölgesel Çalışmalar Başkan Yardımcısı Mirek Dusek, “Küresel düzeyde etkili olan jeopolitik belirsizlikler dikkate alındığında, bölgeler arasında kurulacak işbirlikleri kritik önem taşıyor. Bu bakımdan iş dünyası liderlerinin farklı bölgelerde ortaya çıkan riskleri anlamak için çalışmalarda bulunmaları gerekiyor” dedi.

    Dünya Ekonomik Forumu Küresel Riskler ve Jeopolitik Çalışmalar Başkanı Aengus Collins ise “Rapor, risk hassasiyetinin dünya genelinde nasıl bir seyir izlediğini görmemizi sağlıyor. Siber saldırılar giderek daha önemli hale gelse de, iş dünyasının liderlerinin önemli bir kısmının işsizlik ve ulusal yönetimlerin en ciddi riskler olduğuna dikkat çekmesi önemle üzerinde durulması gereken bir konu” diye konuştu.

    “Siber saldırılar, iş dünyası açısından bir numaralı risk haline geldi”

    Siber saldırıların küresel GSYİH’in yüzde 50’sini oluşturan pazarlarda iş dünyası açısından bir numaralı risk haline geldiğine dikkat çeken Zurich Insurance Group Küresel Siber Risk Başkanı ve Dünya Ekonomik Forumu Küresel Siber Güvenlik Geleceği Konseyi Üyesi Lori Bailey de “Bu durum, yüksek düzeyde bağlantılı bir dijital ekonomide geleceğe güvenle bakabilmek için hükümetlerin ve şirketlerin siber güvenliği güçlendirmeleri gerektiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı.

    Marsh Küresel Risk ve Dijital Başkanı John Drzik ise, şu açıklamaları yaptı:

    “Gelişmiş ülkelerde geniş çaplı siber saldırılar yöneticiler açısından bir numaralı sorun olarak belirtilirken, gelişmekte olan pazarlarda ulusal yönetimlerden kaynaklanan sorunların yaratacağı sonuçlarla ilgili endişelerin artığına tanık oluyoruz. Halihazırda vergilerin ve yaptırımların artmasına yol açan ve gelecekte kamulaştırma veya politik şiddet tehdidini artırabileceği öngörülen jeopolitik sürtüşmeler de tüm dünyada endişe oluşturuyor.”

  • Elazığ’da”Ekonomik Gelişmeler ve Risk Yönetimi Stratejileri” Paneli

    Elazığ TSO tarafından “Son Ekonomik Gelişmeler ve Risk Yönetimi Stratejileri” paneli düzenlendi.

    Elazığ Ticaret ve Sanayi Odası (Elazığ TSO) Konferans salonunda ekonomistler Ateşan Aybars, Arzu Tokay, Prof Dr. Burak Arzova ve Mert Yılmaz’ın anlatımlarıyla “Son Ekonomik Gelişmeler ve Risk Yönetimi Stratejileri” paneli gerçekleştirildi. Panele TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Malatya TSO Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu, Elazığ TSO Meclis Başkanı Ahmet Yaşar, Elazığ TSO Başkanı Asilhan Arslan , yönetim kurulu,meclis Üyeleri, STK’lar, kamu kurumu , finans sektörü temsilcileri, sanayiciler ve çok sayıda davetli katıldı.

    Dünya’da ciddi ekonomik gelişme ve dengeler savaşı yaşandığını vurgulayan Elazığ TSO Meclis Başkanı Ahmet Yaşar “Dünyada çok hızlı bir şekilde ekonomik gelişmeler ve dengeler savaşı yaşanıyor. AB ülkeleri içerisinde kendi para birimine geçen İngiltere, Avrupa’nın ekonomik anlamda kaptan köşkünü idare eden Almanya ve ABD arasında üstü kapalı şekilde yaşanan bir ekonomik savaş var. Bu savaşa zaman zaman Çin, Japonya ve Rusya’nın da direk veya dolaylı katıldığını ya da katılmak zorunda kaldığını görüyoruz. ABD başta olmak üzere bir çok ülkede son 10 yıl içerisinde ekonomik dalgalanmalar ve krizler yaşandı. Dünya ticaretinin ve ekonomisinin bir parçası olan Türkiye’nin de bu gelişme ve yaşananlardan uzak kalması elbette mümkün değil. Bu dalgalanmalar, ekonomik büyüklüğümüz ve gücümüz oranında ülkemizi ve iş dünyamızı etkilemiş olup, döviz kurlarındaki son gelişmeler ekonomide yeni tedbirler alınması ve buna göre hareket edilmesini gerekli kılmıştır. Devletimiz, Merkez Bankası üzerinden döviz baskısını azaltma ve piyasaları rahatlatma adına tedbirler geliştirirken bir yandan da reel sektöre yönelik bir takım teşvikler ve süreli destekler getirmiştir”dedi.

    “Sürecin çok iyi planlanması, tedbir alınarak atlatılması gerekmektedir”

    TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Malatya TSO Başkanı Oğuzhan Ata Sadıkoğlu da,” Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde, borçlanmanın ve faiz artışları yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu görüyoruz. Bu nedenle içinden geçmekte olduğumuz sürecin hem kamu hem özel sektör olarak çok iyi planlanması ve tedbir alınarak atlatılması gerekmektedir. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak Başkanımız öncülüğünde iş dünyasının bu beklenti ve taleplerini ilgili tüm kurum ve en üst düzey makamlara iletiyoruz. Kısa bir süre önce yine Elazığ TSO tarafından organize edilen Bölge İstişare Toplantısı’na da katılarak bu önemli çalışmanın da sonuçlarını TOBB’ye taşıdık”diye konuştu.

    Elazığ TSO Asilhan Arslan ise,” Elazığ ve iş dünyası için çok büyük bir şanstır. Ben onunla birlikte bu süreçte görev yapmanın mutluluğunu yaşıyorum. TOBB çatısı altında çok önemli görevleri ve kendisinden beklentiler var. İnşallah elbirliği ile Elazığ, Malatya ve tüm bölgemiz için çok değerli çalışmaları birlikte yapacağız” ifadelerini kullandı.

    “Sakin olmak ve akılcıl düşünmek gerekli”

    Avrupa’yla ilişkilerin iyi olması gerektiğini vurgulayan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova ise Amerika’da ekonomik açıdan 2018 yılında büyük bir sorun gözükmediğini belirtti.

    Belirli enflasyon hedefleri olduğuna değinen Prof.Dr. Arzova,” Bu hedeflerine yaklaşıyorlar. Amerika ve Avrupa’yı konuşuyoruz çünkü biz bunlardan bağımsız değiliz. Dünya birbiriyle ilişki ve iletişim halinde. Dünyanın en uç noktasındaki gelişim hepimizi etkiliyor. Avrupa Birliği ile olan ilişkiler çok önemli. AB’nin sağlamış olduğu ekonomik ve siyasi üstünlüğe kavuşabilmek o yola kendini adamaktan geçiyor. Avrupa’yla ilişkilerin yakın olması Türkiye’nin gelecek vizyonunu sağlayabilmesi açısından çok önemli. Biz ülke ve bireyler olarak fevri hareket ediyoruz ve tepkilerimizi bir sonraki adımı düşünmeden atıyoruz. Bu yüzden kazanabileceğimiz kazanımları kaybediyoruz. Sakin olmak ve akılcıl düşünmek gerekli”şeklinde konuştu.

    Diğer panalistlerde ihracata dayalı büyüme modelinin gelişmesi ve risk yönetim stratejilerini aktardı.