Etiket: rengi

  • Güneşe karşı ten rengi ayarı

    Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, vatandaşları güneş ışınlarına karşı ten rengine göre uyardı. Doç. Dr. Oğuz Özyaral gün içerisinde toplam 12 bardak sıvı tüketilmesini de önerdi.

    Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Oğuz Özyaral, yaz mevsiminde aşırı sıcaklıklarda yapılması gerekenler hakkında bilgi verdi. Güneş ışınlarının dikey geldiği saatlerde yapılması gerekenleri sıralayan Özyaral, “İdeali saat 11.00 ile 15.00 arası. Bu ışınların dikey geldiği süreçte hiçbir koruyucu kullanmaksızın, beyaz tenli iseniz 1- 12 dakika buğday tenliler yani melanin yapısı arttıkça 15 dakika, daha da koyulaştıkça 20-25 dakika. Daha da esmer kişiler ise 25-30 dakika kadar bu söylediğimiz zaman dilimi içerisinde güneş alması gerekliliğini söylüyoruz. Bunun nedeni ise D vitamin ihtiyacıdır. Türkiye’de toplumumuzun yüzde 80’inin D vitamini artçılığını yaşadığını görüyoruz ki bu çok kötü. Besinler ile süt, yoğurt ya da takviye gıdalar ile olabilecek bir şey değil. Bu sadece yüzde 20’lik bir kısmını tamamlıyor” dedi.

    Cilt kanserine karşı koruyucu

    Güneşin radyasyon etkisinin unutulmaması gerektiğini, konu hakkında dermatologların uyarılarının dikkate alınması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Oğuz Özyaral, “Dermatolog arkadaşlarımızın tavsiyelerine muhakkak uyun. Kendinize göre güneş yanığı olduğunda, bir problem yaşadığınız da asla diş macunu, şampuan, gazlı içecekler gibi bir şeyler ile ne yanmayı, ne korumayı, ne de yanıkları tedavi etmeyi planlayınız. Lütfen en kısa mesafedeki aile hekimine müracaat ediniz ve tedavinizin sağlanmasını isteyiniz. Bunlar çok önemli noktalar. Bunları yapmadığımız zaman sorunlar yaşamaya devam ediyoruz. Güneşin altında kalındığında, bu söylediğimiz süreler uzadığında top oynayabilirsiniz. Benim tavsiyem elma suyu içmektir. Katkısız bir elma suyu ile spora başlamaktır. Portakal suyu enerjiyi yükseltir ama çok hızlı bir şekilde susatır. Vücudum terledi, susadı diye asla soğuk su içmeyelim. Tam tersi ılık bir suyu tüketmek her zaman iyidir” şeklinde konuştu.

    “12 bardak şartı”

    Günde 12 bardağı tamamlayacak sıvı ihtiyacına özellikle önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Özyaral, “Vücutta terleme ile atılan su mutlaka yerine konmalıdır. Böbreklerin anatomik yapısını bozmamak, mide bağırsak sisteminin de düzgün çalışmasını sağlamak gerekiyor” dedi.

    “Tuzlu gıdalardan uzak durulmalı”

    Mide-barsak sisteminin doğru çalışması için önemli ayrıntıları da paylaşan Doç. Dr.Özyaral, “Dondurma yerine, meyve ile hazırlanan yoğurt dondurması yemek hem serinletir, hem de kişiyi ferahlatır. Aynı zamanda mide barsak sisteminin doğru çalışmasına katkıda bulunur. Bu tür yerlerde kızarmış yiyecekler, fast food ve cips gibi ürünler yemek çok tuzlu olduğu için aşırı susamaya neden olup, dengesizliğe neden olacaktır. Daha çok meyve, salata gibi ürünleri yanınızda getirirseniz ve ara ara tüketmeye devam ederseniz vücudumuzun su ihtiyacını bir yandan tamamlamaya devam ederiz. Çok kuru ve yağlı gıdalardan uzak kalıyoruz” diye konuştu.

    “Kıyafette pamuklu tercih edin”

    Kılık kıyafet konusuna da dikkat çeken Özyaral, “pamuklu giyilmesini şiddetle tavsiye ediyoruz. Sentetik ürünlerden kaçmalı ve vücut terletilmemeli. Pamuklu ürünün en büyük özelliği teri emdiği için rahatsızlıkları yani rüzgarla gelebilecek üşütme gibi problemlerin ortadan kalkmasına neden olur” dedi.

    “En az yarım saat denizde yüzülmeli”

    Vücudun deniz suyu ihtiyacının normal sürede 30 dakika olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Özyaral, “İstanbul Florya’da bulunan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait olan muhteşem plajın en önemli özelliklerinden bir tanesi de kuma yansıyan ışınlar sizin ihtiyacınız olan güneş enerjisini toplamanıza yardımcı olmaktadır. Yüzme saatlerinizin dışındaki vakitlerinizi tentelerin altında geçirerek harcayınız. Deniz suyuna çok ihtiyacımız var. Denizin kendi özel tuzu mevcut. Dolayısıyla en az yarım saat denizde yüzmek, 5-10 dakika kadar o tuzlu suyu vücudunuzda tutmak gerek. Daha sonra onunla devam etmemek gerek ve temiz bir duş alıp koruyucu kreminizi sürdükten sonra güzel bir yaz tatili geçirebilirsiniz” açıklamasında bulundu.

    ““Nerelerde denize girilmeli?”

    İstanbul’da nerelerde denize girilmesi gerektiği konusunda da açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Özyaral, “Bayraklı yerlerden denize girilmesini, özellikle de belediyemizin ve diğer belediyelerin önerdiği, tahlillerin yapıldığı plajlardan mutlaka denize girilmeli. Başka yerler asla tercih edilmemeli. Uyarı işaretlerinin asla dışını çıkılmamalı. Cankurtaranlar var. Bayrak sistemi var. Lütfen bunu dikkate alalım” dedi.

  • İdrarın Rengi Su İhtiyacını Belli Ediyor

    Sağlık sorunu yaşamamak için her gün düzenli olarak su içmek gerekiyor. Uzmanlar, vücudun su ihtiyacının idrar renginden anlaşılabileceğini ifade ediyor.

    İzmir Üniversitesi Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral, su içmenin yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu belirterek, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi için su dengesinin korunması gerektiğini söyledi. Göral, günde iki buçuk litre su tüketmek gerektiğini ifade ederek, “Vücutta biriken toksini atmak, vücudun ısı dengesini sağlamak vücuda alınan suyla sağlanmaktadır. Öğünlerden 15 veya 30 dakika önce içilen su metabolizmayı hızlandırır. Günde iki buçuk litre su içmek yeterli olacaktır” dedi.

    İDRAR RENGİNDEN ANLAŞILIYOR

    Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Göral, vücudun su ihtiyacını birçok şekilde dışa vuracağını ifade ederek, “Cilt pul pul dökülüyorsa, yemek yenilmesine rağmen sürekli açlık hissi varsa, yorgunluk ile artan eklem ve kas ağrıları vücudun su ihtiyacı olduğunu gösterir. İdrar koyu renkliyse vücudun suya ihtiyacı vardır ve yeterli miktarda su alınmalıdır. İdrar açık renkliyse vücudun su ihtiyacı yoktur” diye konuştu.

    Doğada hiç bir canlının su olmadan yaşayamayacağını belirten Vedat Göral, şunları söyledi: “Su, kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler. Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını engeller. Vücudun soğutma ve ısıtma işlemi için vazgeçilmezdir. Vücutta biriken toksinlerin deri, akciğer, böbrekler ve sindirim kanalı ile atılmasını sağlar. Bağırsakları en iyi çalıştıran bir maddedir. Kilo vermenin iyi bir yolu da yeterli su içmektir. Ayrıca zihin ve vücut fonksiyonlarını bütünleştirir. Yaşlılıkta bellek kaybının önlenmesine, alzaymır, Multipl skleroz ve parkinson gibi hastalıklardan korunmaya yardımcı olur.”

    Prof. Dr. Göral, insan vücudunda kullanılabilecek bir su deposu olmadığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: “Bu nedenle gün boyunca düzenli olarak su içmemiz gerekir. Susuzluğu çay ve kahve gibi sıvılarla gidermeye çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Aşırı su kaybı (dehidrasyon) cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir. Acıktığınız zaman aşırı yememeli ama susadığınızda mutlaka su içmelisiniz. Su içmek hayat kurtarır.”

  • “Değişen İdrar Rengi Böbrek Kanseri Habercisi Olabilir”

    Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, idrar rengindeki değişikliğin böbrek kanseri habercisi olabileceğini vurguladı.

    Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, her yıl 10 bin kişiden birine böbrek kanseri tanısı konulduğunu söyleyerek 1-7 Nisan Kanser Haftası’nda bu hastalık ile ilgili bilgi verdi. Hastalığın belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi veren Ekici, “Değişen idrar rengi böbrek kanseri habercisi olabilir” dedi.

    Ekici, erken evrede belirti vermeyen böbrek kanserinin fark edilmesi için düzenli kontrolün gerektiğini söyleyerek tedavisinin ise bireyselleştirilerek vakaya uygun yöntemlerle yapılabildiğini belirtti. Sigara kullanımı, obezite, hareketsiz yaşam, et ve süt ürünlerinin fazla tüketilmesi gibi faktörlerin böbrek kanseri riskini artırdığını belirten Ekici, “Her yıl 10 bin kişiden birine böbrek kanseri tanısı konulmakla birlikte böbrek kanseri sinsi bir seyir gösterdiğinden dolayı tanı konulduğunda, hastaların yüzde 25’inde hastalık ilerlemiş ve yayılmış olmaktadır. Böbrek kanserlerinin yüzde 90’ı “renal hücreli kanser” tipindedir. Erkeklerde 2-3 kat daha fazla görülebilen hastalık, idrar oluşumunu sağlayan böbrek dokusundan köken alır. Genetik geçişli hastalığı olanlarda daha erken yaşlarda görülmektedir. En sık 50-70 yaş aralığında görülen hastalıkta, 45 yaşından sonra düzenli kontrol yaptırmak hayati önem taşımaktadır” dedi.

    “HASTALIK BELİRTİ VERMEDEN SİNSİCE İLERLEYEBİLİYOR”

    Ultrasonografinin yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte, herhangi bir nedenle yapılan ultrasonografide rastlantısal olarak, hiç bir şikayet nedeni değilken, kolaylıkla bir böbrek kanserinden şüphe duyulabildiğini ve bu sayede hastalığın erken yakalanabilmekte olduğunu dile getiren Ekici, “Önemli olan, hastanın hiçbir şikayeti olmadan böbrek kanserinin erken yakalanabilir. Çünkü erken evrede yakalanırsa, kanserden tamamen kurtulma şansı çok yüksektir. Kanserin evresine bağlı olarak belirtiler ortaya çıkabilir. İdrarda çıplak gözle görülebilen ya da tetkiklerde ortaya çıkan kanama veya idrar renginde değişme, böbrek bölgesinde ele gelen kitle ve ağrı, genel halsizlik, yorgunluk hissi, iştahsızlık, kilo kaybı, tekrarlayan yüksek ateş, kansızlık (anemi), yüksek tansiyon, karaciğer fonksiyon bozukluğu, çarpıntı, bacaklarda şişlik ve kanserin yayılım yaptığı organa göre ağrı, öksürük, nefes darlığı, kanlı balgam çıkarma, kemik ağrısı, baş ağrısı, şuur kaybı, felç gibi belirtiler görülebilir. Yılda bir böbrek ultrasonografisi ve tam idrar analizi yaptırmak, böbrek kanserinin erken tanısı için önerilecek en önemli yöntemdir. Özellikle, kanser gelişimi için risk faktörlerine sahip insanların mutlaka ürolojik onkolojide uzman bir üroloji doktoruna gitmeleri hayati önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.

    “TEDAVİ YÖNTEMİ HASTANIN DURUMUNA GÖRE BELİRLENİYOR”

    Ekici, böbrek kanserlerinde en etkili tedavi yönteminin ameliyat olduğunu söyleyerek “Ameliyatın tipi hastanın tıbbi durumu, kanserin yerleşimi, evresi, büyüklüğü ve sayısına göre ya radikal ameliyat ile böbrek, böbrek üstü bezi ve etrafındaki kılıf ve yağ tabakaları ile birlikte tamamen çıkarılması ya da kısmi olarak sadece kanserli dokunun çıkarılarak böbreğin kalan kısmının korunması şeklinde yapılır. Amaç, sadece kanserli dokuyu çıkartırken normal böbrek dokusunu da koruyabilmek olmalıdır. Çünkü böbreğin tümü çıkarıldığında kalan diğer böbrek, vücudun yükünü tek başına taşımak zorunda kalacak ve zaman içinde kronik böbrek yetmezliği ve kalp-damar hastalıkları gelişme riski artacaktır. Özet olarak, yapılacak ameliyatın tipinin belirlenmesi, her hastaya özgü yapılacak detaylı değerlendirme sonucunda alınacak bir karardır” dedi.

    “TÜMÖRÜN YAYILIM DERECESİ VE EVRESİ İLE AMELİYAT YÖNTEMİ BELİRLENİYOR”

    “Ameliyat yöntemini belirlerken hastalığın evresi önemli bir kriterdir” ifadesini kullanan Ekici, “Günümüzde laparoskopik veya robot yardımlı yöntemlerin sıklıkla kullanılmasına rağmen, ilerlemiş evredeki hastalıkta halen açık cerrahi tercih edilmektedir. Bu yöntemlerin seçiminde, kansere ve hastaya ait faktörler rol oynar. Tanıyı kesinleştirmek için, çıkarılan örnekler patolojik yöntemlerle incelenir ve tümörün cinsi, karakteri ve yayılım derecesi belirlenir. Sonuca göre, bazı hastalarda cerrahi sonrası ek bir tedavi gerekebilmektedir. Nüks riskinin yüksek olması nedeniyle bu hastalar yakın takip edilmelidir. Böbrek kanserlerinin yüzde 80’i şeffaf hücreli kanser tipinde olup, kemoterapiye ve radyoterapiye dirençli olmakla birlikte cevap vermezler. Cerrahi sonrasında gerek görüldüğünde veya ilerlemiş hastalık durumunda cerrahiye ek olarak biyolojik tedaviler kullanılır. Böbrek kanserinde şu an için en etkili biyolojik tedavi “hedefe yönelik tedaviler”dir. Kanserli dokunun damarlanması ve çoğalmasında görev alan mikromoleküllerin oluşumunu veya etkilerinin ortaya çıkmasını engelleyen ilaçlar kullanılır. Hastaya ait faktörler ve kanserin patolojik tipi ilaç seçiminde önemlidir. Yan etkileri nedeniyle deneyimli merkezlerde uygulanması gereklidir” diye konuştu.

    Böbrek kanserli hastaların tedavi sonrası sık ve düzenli olarak kontrol altında olmalarının çok önemli vurgulayan Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, “Kontrol sıklığı ve içeriğinin her hastaya göre ayrı ayrı belirlenmesi daha akılcı bir yoldur. Cerrahi tedavi ile kanserli doku tamamıyla çıkartılmış olsa dahi yüzde 20-30 oranında kanserin nüksetme riski vardır. Bu ihtimali azaltacak bir önlem şu an için yoktur. Bu nedenle, hastalıkta bir nüks oluşursa bunun hemen fark edilmesi ve tedavi edilmesi için düzenli kontrollere devam etmek hayati öneme sahiptir. Her kanser hastalığında olduğu gibi böbrek kanserinde de beslenme şekli önem taşımaktadır. Kanserin başlıca sorumlularından biri sigara kullanımıdır. Sigara alışkanlığı, böbrek kanseri oluşumunda en önemli faktördür. İçinde birçok kimyasal ve kansere yol açabilecek maddeler bulunduran sigaradan uzak durmak ve kullanılıyorsa en yakın sürede bırakmak kansere karşı alınabilecek önlemler arasında en başta gelmelidir. Beslenme şeklinde uzun süreli yüksek kalorili yağlı beslenilmesi veya diyet yapılması, et ve süt ürünleri gibi yüksek protein içeren besinlerin fazlaca tüketilmesi kansere yol açabilmektedir. Ayrıca uzun süreli radyasyon, hemodiyaliz ve kimyasal maddelere maruz kalma durumu böbrek kanseri risk faktörünü artıran nedenlerdendir. Aile öyküsünde kanser hastalığına yakalanmış kişilerin kansere yakalanma riski 2 kat daha fazladır. Bu nedenle mutlaka düzenli olarak muayene olmaları gerekmektedir” şeklinde konuştu.

  • Hizmetin Rengi Proasist

    Müşterilerine karlı teknik hizmetler üreten Proasist, yeni kurumsal yüzü ile büyümeye devam ediyor.

    Teknik hizmetler sektöründe 5. yılını kutlayan Proasist, Türkiye’nin her köşesinde mağaza, restoran, endüstriyel tesis, alışveriş merkezi, hastane gibi farklı sektörlerden işletmelere periyodik koruyucu bakım ve teknik hizmetlerin tamamını veriyor. Türkiye’de yeni bir pazar yaratan Proasist, her temasta yüzde 100 müşteri memnuniyetini hedefleyen, yer ve zamandan bağımsız, her konuda yüksek kaliteli, karlı teknik çözümler üreten bir marka haline geldi. 5 yıllık süreçte müşterileriyle kurduğu ortak hayale ulaşmak için dönüşümünü yeni kurumsal kimliğine yansıtan Proasist, dönüşümün nasıl olduğunu Four Seasons Otel’de düzenlediği relansmanda paylaştı. Farklı sektörlerin önde gelen temsilcilerinin katıldığı etkinlikte konuşan Proasist Genel Müdürü Öner Çelebi, firmanın ilk 5 yıl içinde teknik bakım ve onarım hizmetleri sunan bir şirketten her türlü temasında müşterisinin karlılığını arttırmaya odaklı bir şirket haline dönüştüğünü belirtti. Çelebi, “Bu değişim ve gelişimleri logomuza da yansıtmak istedik. En üst seviyedeki hizmetin rengi olan mor ve enerjinin rengi olan turuncuyu logomuza yansıttık. Müşterilerimize kazanç ve rahat nefes alma imkanı sunmak için tutku ile çalışıyoruz. Dünya değiştikçe biz de buna ayak uyduruyoruz ve dönüşüyoruz. Hedeflerimizi gerçekleştirmek için dönüşmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

    2015 ENDEAVOR TÜRKİYE GİRİŞİMCİSİ SEÇİLDİ

    Proasist’in Uluslararası Girişimci Destekleme Derneği (Endeavor) tarafından 2015 yılında Türkiye girişimcisi seçildiğini söyleyen Genel Müdür Çelebi, ’’Endeavor bizim için gerçekten çok önemli. Önümüzü açan, bize geri dönüşler veren bir dernek. Derneğin danışma kurulu ve yönetim kurulu üyeleri Türkiye’nin çok önde gelen işveren, firma sahipleri ve CEO’ları. Proasist’i onlara anlattığımızda bizim farkında olamadığımız birçok konuda bize geri bildirim verdiler. Bizi çok yukarı taşıdılar ve taşımaya devam ediyorlar. İnanıyorum ki 2016 yılında Dünya Seçim Paneli’nden de başarıyla çıkıp, dünya girişimcisi olacağız. Endeavor Dünya Girişimcisi olduğumuzda ise sadece Türkiye’de değil dünya platformunda da tanınacağız. Bu yüzden Endeavor’u çok önemsiyoruz’’ diye konuştu.

    “HEDEFİMİZ ULUSLARARASI MARKA OLMAK”

    Çelebi, Proasist olarak İstanbul, Ankara, Bursa, Trakya ve İzmir başta olmak üzere 4 bini aşkın noktada 24 saat süreyle hizmet verdiklerini belirtti. Ancak Türkiye’nin her noktasına 7/24 hizmet verebilen bir firma olmayı amaçladıklarını vurgulayan Çelebi, “40’a yakın konuda hizmet veriyoruz. AR-GE çalışmalarıyla birlikte bu sayı 80’e ulaşacak. Tüm Türkiye’ye hitap eden bir firma olmak istiyoruz. Bu hizmetlerimizi bir iş modeli haline getirip tüm çevre ülkelere taşımayı, uluslararası bir marka olmayı hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

    PROASİST HOME VE PROASİST AKADEMİ

    Öner Çelebi, Proasist’in yeni vizyonu kapsamında önümüzdeki dönemde sadece firmalara değil, bireylere de hizmet vermeye başlayacağını açıkladı. Çelebi, “Yakın dönemde Proasist olarak evlerinizde de elektrikten klimaya, hatta damlatan bataryaya varıncaya kadar aklınıza gelen her tür teknik konuda hizmet vermeye başlayacağız” diye konuştu.

    Bu arada Proasist, Şişli ve Esenler Endüstri Meslek Liseleri’nde eğitim vererek temellerini attığı Proasist Akademi Projesi’ni 2016 yılında gerçekleştirmeyi hedefliyor. Böylece kendi yetiştirdiği donanımlı teknik çalışanları sektöre kazandırmayı amaçlıyor.

  • ’Türkülerin 7 Rengi’ Konserleri Başlıyor

    Türk Halk Müziği sanatçısı Murat Erbey, ’Türkülerin 7 Rengi’ adlı albümünün konserlerine kısa süre sonra başlayacağını açıkladı.

    Türk Halk Müziği sanatçısı Murat Erbey, 2015 yılının son çeyreğinde çıkardığı ’Türkülerin 7 Rengi’ adlı albümünün konserlerine kısa süre sonra başlayacağını söyledi. Erbey, konselerine Bağlama Sanatçısı Çetin Akdeniz ile Neyzen Başar Dikici’yi de eklediğini açıkladı.

    Erbey, konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Albümüm çıkarken dile getirmiştim bu albüm ile kültürümüzü ve türkülerimizi yeni gençlere de tanıtmak istiyordum ve bunun ile ilgili çalışmalara başladım. Bağlama sazının Türkiye’deki en önemli icra ustası Çetin Akdeniz ve Ney sazının en önemli icracılarından Neyzen Başar Dikici’ye projemden bahsettim, onlar da sağ olsunlar projede yer almaktan mutluluk duyacaklarını dile getirdiler böylece ’Türkülerin 7 Rengi’ konserleri projesinin startını vermiş oldum’” dedi.

    Erbey, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. ve diğer illerdeki belediyelerin kültür müdürlükleri ile görüşmelerinin devam ettiğini belirterek “Görüştüğümüz bir çok yetkili sağ olsunlar projemizi çok beğendiklerini ve destek için ve kültürümüzün unutulmaması için ellerinden gelen her türlü desteği vereceklerini söylediler. Yakın zamanda konser anlaşmalarımızı imzalayıp ilk konserimizin startını vermek için heyecanla çalışmaya devam ediyoruz” dedi.