Etiket: Rekabete

  • KESOB Başkanı Övüç: “Ekmekte haksız rekabete izin vermeyiz”

    Bazı fırıncı esnafının, ekmeğin gramajını düşürerek ucuza sattıklarını, ancak fiyat bilgisiyle birlikte gramaj bilgisi vermeyerek vatandaşı aldattıklarını belirten Kayseri Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Ahmet Övüç, “Ekmekte haksız rekabete izin vermeyiz” dedi.

    Altı ay önce ilde yapılan düzenlemeyle 250 gram ekmeğin fiyatının 1 TL olarak açıklandığını hatırlatan Başkan Övüç, “Halen yürürlükte olan Kodeks Kanununa göre, 250 gram ağırlıktan başlamak üzere, 50’şer gram artarak ya da eksilerek ekmek, kepekli ekmek, tam buğday ekmeği ve ekşi hamur ekmekleri 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren en az 200 gram ağırlıktan başlayarak 10’ar gram artırmak suretiyle piyasaya arz edilecektir. Toplum tüketim yerleri için çeşitli sözleşme ve taahhütler neticesinde üretilen ve doğrudan tüketiciye arz edilmeyen ekmek çeşitleri muhtelif ağırlıklarda üretilebilir” diye konuştu.

    Halen 250 gram ekmek üretileceğine dair kodeks geçerli olmasına rağmen, bazı esnafın 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek kodeksin belirlediği, ekmeğin en düşük 200 gram olarak üretileceğine dair belirlemeye göre hareket ettiğini kaydeden Başkan Övüç, “Ancak aynı esnaf, 200 gram ekmek üretip bunu 80 Kuruş’tan satışa sunarken, vatandaşı gramaj konusunda bilgilendirmemektedir. Vatandaş düşük gramajlı ekmeği ucuza satın aldığını bilmemektedir. Bu şekilde bu esnaf arkadaşlarımız haksız rekabete neden olmaktadır. Ahi kültürüne göre vatandaşı aldatan esnafımızın karşısındayız. Ama işini hakkıyla yapan, insanlığa hizmet eden esnafımızın da her zaman yanındayız. Vatandaşlarımızı ve esnafımızı bu konuda uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Şehirler Uluslararası Rekabete Hazır Olmalı

    Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, “Gençlik ve Belediye” temasıyla gerçekleştirilen AK Parti 5. Yerel Yönetimler Sempozyumu’nda ödül alan Medeniyet Okulu ile belediye hizmetlerini anlattı.

    Sempozyumun “Belediyecilik – Hizmet Alanları” başlıklı oturumunda konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, şehirleri uluslararası rekabete hazırlamanın önemine dikkat çekti. Başkan Akyürek, “Belediye yöneticiliği sorumluluğunu üstlenenlerin mutlaka değişimi, gelişimi yakalaması, 21. yüzyıl belediyeciliği ne getiriyor, bunu dikkate alarak çalışması gerekiyor. Tarihte önemli şehir olmak yetmez, bugünü yakalamak, bugün de ona göre çalışma yürütmek, değişimin ve gelişimin dışında kalmamak gerekiyor” dedi. Kardeş şehir ilişkileri kurmanın, şehirlere kazandıracak projelere ağırlık vermenin son derece önemli olduğunu belirten Başkan Akyürek, Mevlana Kültür Merkezi, Bilim Merkezi, yeni stadyum gibi büyük yatırımların Konya’ya kazandırdıklarını anlattı. Konuşmasında, sempozyumda ödül alan Medeniyet Okulu Projesi’nden de bahseden Başkan Akyürek, okul, öğrenci sayısı ve program içeriği açısından Türkiye’nin en geniş kapsamlı değerler eğitimi çalışması olan Medeniyet Okulu’nun her yıl 4. ve 5. sınıf öğrencilerini kapsadığını, böylece süreç içinde tüm öğrencilerin programa dahil olduğunu söyledi. Başkan Akyürek, fiziki çalışmaların yanında belediye olarak sosyal ve kültürel çalışmalar ile insan yetiştirme faaliyetlerine daha fazla ağırlık verdiklerini de sözlerine ekledi.

    Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in konuştuğu oturumda Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Nevşehir Belediye Başkanı Hasan Ünver, Tatvan Belediye Başkanı Fettah Aksoy ile İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sinan Mert Şener de sunum yaptı.

  • MTSO Başkanı Aşut: “ABD Ve AB Ttıp’da Sona Gelirken Türkiye Rekabete Hazır Mı?”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, ABD ve AB arasında devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) müzakerelerinin, 21. yüzyılın KOBİ’lerin çağı olacağını ortaya koyduğunu belirterek, “Bu görüşmeleri sadece izleyen durumunda olan Türk ekonomisi, KOBİ’lerini bu yarışta nasıl rekabetçi yapacak?” dedi.

    MTSO Başkanı Aşut, dünyanın iki dev ekonomisi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) serbest ticaret anlaşmasına doğru yol alırken, bundan etkilenecek ve pastadan alacağı pay azalacak olan Türkiye’nin sadece izleyen konumunda olduğunu ileri sürdü. Yazılı bir açıklama yaparak, ABD ile AB arasında devam eden TTIP görüşmelerini ve Türkiye’nin durumunu değerlendiren Aşut, dünya ekonomisinin yüzde 70’ini elinde bulunduran iki dev ekonomi ABD ve AB’nin bir serbest ticaret anlaşmasına doğru yol aldıklarına dikkat çekti.

    TTIP’da 2016 sonunda tüm fasıl görüşmelerinin tamamlanmasının beklendiğini ifade eden Aşut, “Dünya ekonomisinin iki dev kıtasının yapacağı bu ortaklıktan, bu bölgelerle iş yapan ülkelerin etkilenmemesi mümkün mü? Onların pastadan alacakları payın artması, bizim payımızın azalması anlamına gelir. Bir hazırlığımız veya endişemiz var mı? TTIP müzakerelerinde, AB ve ABD’nin yanı sıra tüm dünyayı yakından ilgilendirecek ticarete ilişkin ve hatta üretim sürecini de yakından etkileyebilecek yeni kurallar ve ilkeler belirlenmektedir” dedi.

    “KOBİ’LER DAHA ÖNEMLİ HALE GELİYOR”

    TTIP’de, AB’nin ilk defa bir serbest ticaret anlaşmasında yalnızca KOBİ’lere yönelik ayrı, özel bir bölüm ayırmak istemesinin dikkat çekici önemli bir konu olduğunu vurgulayan Aşut, TTIP ile KOBİ’lerin ülke dışına daha fazla ihracatta bulunabilmeleri ve yatırım yapabilmelerinin sağlanması ve aynı zamanda küresel tedarik zincirinde yer almalarının kolaylaştırılmasının amaçlandığını kaydetti.

    Taraflar arasında yapılan görüşmelerde KOBİ’lerin iş yapmalarını ve ihracatta bulunmalarını kolaylaştıracak önlemlerin değerlendirildiğine işaret eden Aşut, “Gerek ABD gerekse AB ekonomisinin omurgasını KOBİ’ler oluşturuyor. Teknoloji ile değişen ve temelinde internetin olduğu bilgi iletişim teknolojileri ile dönüşen yeni sanayi ve üretim devrimi ile KOBİ’ler daha da önemli hale gelmektedir. Gelişmiş dünya bunu görüyor ve bütün stratejisini buna göre kurguluyor” ifadelerini kullandı.

    “TÜRK EKONOMİSİ KOBİ’LERİNİ BU YARIŞTA NASIL REKABETÇİ YAPACAK?”

    TTIP ile küresel ekonominin bambaşka bir boyuta doğru gittiğini vurgulayan Aşut, şöyle devam etti: “İşler bizim için daha da zorlaşıyor. Çünkü taraflardan biri olan AB pazarı, bizim en büyük ihracat pazarımız. Bu anlaşma 2016 sonunda yürürlüğe girerse bize yansımaları neler olacak? Bu anlamda iş dünyamızın bilgisi olmadığı gibi bir tedbiri ve B planı olduğunu da düşünmüyorum. Peki, bu gelişmeler ışığında sadece bu görüşmeleri izleyen durumunda olan Türk ekonomisi KOBİ’lerini bu yarışta nasıl rekabetçi yapacak?”

    AB ve ABD arasında farklı uygulanan yasal düzenlemelerden dolayı meydana gelen ek maliyet ve artan bürokratik işlemlerin ve çifte uygulamaların önüne geçilmesinin de hedeflendiğini dile getiren Aşut, “Müzakerelerde KOBİ’lere ilişkin görüşmelerde odaklanılan bir diğer konu da bilgi paylaşımıdır. AB ve ABD yetkilileri KOBİ’lere kapsamlı ve güncel bilgilerin verildiğinin garanti edilmesi gerektiği görüşündeler. Taraflar ayrıca KOBİ’lerin TTIP’in uygulanması konusunda daha fazla seslerini duyurabilmeleri için bir komite oluşturmayı öngörmektedirler. Bu gelişmeler kendi KOBİ’lerimizi küresel ticarette ve üretimde nelerin beklediğini görmeleri anlamında yeterince sinyal veriyor olmalı. TTIP konusunda ülke olarak yavaş kaldığımızı, bu konuya yeterince dahil olamadığımızı düşünüyorum” dedi.

    “SANAYİCİ MÜTEAHHİT OLDU”

    ABD ve AB KOBİ’lerinin her anlamda eli güçlenir, önlerindeki engeller kalkarken, Türk KOBİ’lerinin hala birçok sorunla boğuştuklarını belirten Aşut, şunları kaydetti:

    “Biz henüz kendi gümrük prosedürlerini aşamazken, KOBİ’lerimiz ve ihracatçımız kendi gümrüğümüzün yarattığı yavaşlatıcı bürokrasi sarmalında boğuşurken, TTIP’de gümrük ve ticaretin kolaylaştırılmasına ilişkin yürütülen görüşmelerde, Avrupa Komisyonu, bir yandan ürünlerin gerekli gümrük kontrollerinden geçişleri sağlanırken, öte yandan AB ve ABD arasındaki ihracat ve ithalat işlemlerinin kolaylaştırılmasını ve hızlandırılmasını istemektedir. Son müzakere turunda anlaşmanın bu bölümüne ilişkin metinde önemli mesafeler kat edildiği belirtilmektedir. ABD ve AB KOBİ’lerinin her anlamda eli güçlenirken, önlerindeki engeller kalkarken, Türk KOBİ’leri bu şartlarda nasıl rekabetçi olacak? Hele hele üretimden çıkan bir Türkiye’nin küresel ekonomideki hedefi ne olacak? Evet, sanayi üretim rakamları yıllık bazda büyüdüğümüzü gösteriyor. Ancak bu sanayi büyümesi ülke ekonomisinin arzu ettiği büyümeyi, cari açığı düşürmeyi, milli geliri arttırmayı ve gereken istihdamı sağlamayı başarmaktan uzak görünüyor. Enerji sarfiyatı artmadan ortaya çıkan bu büyüme daha çok stokların eritilmesi ile açıklanabilir. Bunu reel piyasada görüyoruz. Ekonomik sıkıntıları aşmaya çalışan sanayiciler müteahhit olmayı tercih ediyor.”

    “ÇÖZÜM TEKRAR ÜRETİM KANALINA DÖNMEKTİR”

    “Çözüm tekrar üretim kanalına dönmektir” diyen Aşut, bunun yolunun da sanayi ve üretimi cazip hale getirmek olduğunun altını çizdi. Aşut, “Çünkü üretim kanalına girmek istihdam yaratmak, ihracat yapmak, cari açığın düşmesi demektir. Üretmek demek, ülke ekonomisinin büyümesi demektir. Burada önemli olan 21. yüzyılın ekonomik ve sanayi dönüşümlerindeki gelişmeleri yakalamaktır. Ekonomimizi orta üstü ve yüksek teknolojili üretim bandına sokabilmektir. Bunun da temel payandası doğru bir eğitim sistemidir. Teknoloji değişiyorsa eğitim de ona koşut değişmelidir. Dünya başka bir çağı yaşıyorsa eğitim de bu çağı yakalamalıdır” ifadelerini kullandı.

  • UFK: “Ürün Sigortası Rekabete Açılmalı”

    Ulusal Fındık Konseyi (UFK), fındıkta sadece TARSİM’in sigorta yaptığına dikkat çekerek, ürün sigortası yapan özel sigorta şirketlerinin de piyasaya girmesini ve sigorta başlama tarihinin de erkene alınmasını istedi.

    UFK tarafından hazırlanan ‘2015 Fındık Raporu’nda fındıkta sadece TARSİM’in sigorta yapmasının yanlış olduğu dile getirildi. Ürün sigortasının üreticiler tarafından tercih edildiği ancak riske göre üreticilerin ödediği primin yüksek olduğuna dikkat çekildi.

    Raporda, şu görüşlere yer verildi: “Bu sistem kapsamında ürün sigortası yapacak sigorta şirketleri arasında bir rekabet ortamı oluşturulmalıdır. Bu rekabet ortamında ilgili şirketlerle üreticinin prim pazarlığı yapması olanağı ortaya çıkacaktır. Bugün bir arabayı ya da bir demirbaşı sigortalatırken serbest piyasadaki birçok sigorta şirketinden teklif almak mümkünken ve bu şirketler arasında rekabet söz konusuyken, TARSİM’in bu uygulama ve teamüllerin dışında kalmaması gerekir. TARSİM kapsamında ürün sigortalatan üreticinin ‘eli mahkum’ değil de bir ‘müşteri’ olarak görülmesi sağlanmalıdır.”

    Ürün sigortasının sadece zirai don için değil kuraklık için de yapılması gerektiği belirtilen raporda, uygulamanın kapsamının genişletilmesi gerektiğini de belirtilerek, “Sigortanın başlama tarihi Şubat ayı ortalarına çekilmelidir. Fındık, diğer meyvecilikle aynı kategoride değerlendirilmektedir. Fındıkta çiçek açımı daha erken olmaktadır, bu durum dikkate alınarak sigorta başlama tarihi revize edilmelidir” denildi.