Etiket: Rekabetçi

  • Türkiye’nin en rekabetçi ili; İstanbul

    ‘Türkiye İçin Bir Rekabet Endeksi’ raporuna göre Türkiye’nin en rekabetçi ili İstanbul oldu.

    Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) işbirliği ile hazırlanan ‘Türkiye İçin Bir Rekabet Endeksi’ raporunun çıktıları, İstanbul Sanayici ve İş Adamları Dernekleri Federasyonu (İSİFED) ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda mercek altına alındı. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, İSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Ömeroğlu, ve TÜRKONFED Ekonomi Danışmanı / Rapor Yazarı Pelin Yenigün Dilek’in katılımlarıyla gerçekleştirilen toplantıda; İstanbul özelinde ortaya çıkan veriler katılımcılarla paylaşıldı.

    İstanbul 2008-2014 yılları arasında rekabetçilik gücünü korudu

    Daha gelişmiş bir veri seti ve metodoloji ile güncellenen 2008 yılında hazırlanan ilk rapor, 2008-2014 yılları arasındaki değişiklikleri analiz etme imkanı sunarak, Türkiye’de rekabetçiliğin bölgesel dağılımına dair de daha tamamlayıcı bir tablo ortaya koydu. Buna göre İstanbul, sekiz alt endeksin birleşiminden oluşan genel rekabetçilik endeksinde en rekabetçi birinci il olarak yerini korudu.

    Sekiz alt endeks ve 65 değişkene göre rekabetçilik araştırıldı

    Raporda il bazında rekabetçilik endeksini oluşturan sekiz alt endeks ile 65 değişkenin ışığında rekabetçi dinamikler araştırıldı. Rekabetçilik endeksine baz oluşturan alt endekslerde İstanbul; makroekonomik istikrar, finansal derinlik ve piyasa büyüklüğü endekslerinde birinci sırada, fiziki altyapı ve oluşturucu sermaye endekslerinde ikinci sırada, insan sermayesi endeksinde 4’üncü sırada, emek piyasaları endeksinde 6’ncı sırada, sosyal sermaye endeksinde ise 18’inci sırada yer aldı. Bu başlıklar altında, okullaşma oranından, kişi başına elektrik tüketimine kadar birçok değişken değerlendirmeye alındı.

    “Ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği reformlarla sağlanabilir”

    Kredi Garanti Fonu (KGF) başta olmak üzere, hükümet teşviklerinin reel sektörde oluşturduğu canlanmanın ekonomik büyümede ana faktör olduğunu belirten TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Üçüncü çeyrekte hane halkı tüketim harcamaları yüzde 11.7, kamu harcamaları ise yüzde 2.8 büyüdü. Sabit sermaye oluşumundaki yüzde 12.8 oranındaki artış da göz önüne alındığında; üçüncü çeyrekte büyüme hem tüketim harcamaları hem de imalat sanayi ile ivme kazandı. Büyümeye tüketimin katkısı yüzde 7 olurken, sabit sermayenin katkısı yüzde 3.6 ve net ihracatın katkısı ise yüzde 0.4 oldu. Her zaman dile getirdiğimiz bir gerçeğin büyüme rakamlarının detaylarında da kendini gösterdiğini söylemek mümkün. Yani, KOBİ odaklı politikalar büyüme üzerinde çarpan etkisi oluşturmaktadır. İnşaat sektöründe yüzde 12’lik büyümenin yanı sıra ilk iki çeyrekte gerileyen makine ve teçhizat yatırımlarının yüzde 15.3’lük bir artış sergilemesi önemlidir. Şimdi hedef, bu yatırımların ve büyümenin devamlılığını sağlayacak adımlar atılmasındadır. Odaklanmamız gereken ana alan burasıdır. Büyümede sanayi odaklı bir ekonomik model ile üretim, yatırım ve istihdam artışında hedeflenen noktalara gelebiliriz. Sürdürülebilirliği de ancak bu hedeflere ulaşmamızı sağlayacak reformlarla sağlayabiliriz” dedi.

    “Türkiye’nin gündemindeki en önemli sorun enflasyon”

    İş dünyasının çok büyük bir faiz yükü altında yatırım yapmanın zorluğunu yaşadığını ifade eden Kadooğlu; “Enflasyonun Türkiye’nin gündemindeki en önemli sorun olduğunu düşünüyoruz. 2018 yılında büyümenin sürdürülebilirliği için enflasyonun yüzde 5’ler seviyesine indirilmesi çok önemlidir. Büyüme ve enflasyonun çift hanede arttığı bir süreçte ekonomide sürdürülebilirliği sağlamak zorlaşacaktır. Enflasyon ve faizle mücadelede kurumlar arasındaki işbirliği ne kadar önemliyse, kurumların bağımsızlığı ve kurumsallaşma kültürü de bir o kadar değerli ve önemlidir. Ekonomide mali disiplini korumak, makroekonomik istikrarı dengede tutacak politikalar belirlemek ve bunları da kurumlar arası eşgüdümle yürütmek, uluslararası yatırımcılara ve kuruluşlara da olumlu sinyaller verecektir” şeklinde konuştu.

    “KOBİ’lerin yüksek teknolojili üretim temelli teşvik ve desteklere ihtiyacı var”

    2018’in ekonomik politikalar ve sonuçları açısından, birden fazla dengeye dikkat edilmesi gereken hassas bir yıl olacağını söyleyen Kadooğlu, şöyle devam etti: “Önceliği doğru belirlenen, iyi anlatılmış, uygulama kararlığını ispat eden bir reform haritası, ülkemizi 2018 yılında küresel ekonomik risklerden ve finansal piyasa oynaklığından koruyacaktır. Diğer yandan ekonomide nicelik değil niteliğin öne çıktığı dijitalleşen dünyada. KOBİ’lerimizin yüzde 60’ı düşük teknolojili üretim yaparken, sadece yüzde 4’ü yüksek teknolojili üretim gerçekleştirmektedir. Bu da bize Türkiye’nin 4. Sanayi devrimi sürecinde acil olarak bir değişim ve dönüşüme ihtiyacı olduğunu ortaya koymaktadır. Sürdürülebilir büyüme ve verimlilik artışı ancak KOBİ odaklı politikaların hayata geçirilmesiyle mümkündür. KOBİ’lerin nitelikli insan kaynağından finansmana, Ar-Ge ve inovasyondan dijitalleşmeye, yatırımdan istihdama; yüksek teknolojili üretim temelli teşvik ve desteklere ihtiyacı vardır. Kredi Garanti Fonu, vergi indirimleri ve teşvikler ile kısa vadede ekonomiye can suyu etkisi başarılı olurken, orta ve uzun vadede 4. Sanayi devriminin konuşulduğu, dijitalleşmenin hayatın her alanını etkilediği yeni dünya gerçekleri dikkate alınarak Türkiye’nin reformları gündeminin ilk sırasına alması gerekmektedir. Nitelikli iş gücü için eğitim sisteminin bilgi bazlı yeni nesiller yetiştirmesi, mesleki eğitimin uluslararası standartlarda yeniden düzenlenmesi, kadınların iş gücüne katılımının artırılmasına dönük politikaların uygulanması ekonominin temellerini sağlamlaştıracak adımlardır.”

    “Küçüğüyle büyüğüyle şirketlerimiz ülke ekonomisinin taşıyıcıları”

    Ekonominin hükümetin aldığı tedbirler ile toparlanma ve hızlı bir şekilde büyüme hızını artırma evresinde olduğunu belirten İSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Ömeroğlu ise “Ancak içinden geçmiş olduğumuz dönemde, şirketlerimizin bir çoğu öz sermayesinin ötesinde borçlanmıştır. Bu duruma ek olarak, son aylarda başlayan E-hacizler ile şirketler zor bir ekonomik dar boğaza girmektedir. Küçüğü ile büyüğü ile, bu şirketlerin ülke ekonomisi için taşıyıcı değerler olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla şirketlerimizi ayakta tutmanın yolu aranmalı, borcunu ödeyenle ödemeyen aynı kefeye konmamalıdır. Diğer bir önemli konu da, özellikle İstanbul’da nitelikli mavi yaka elemanlarda yaşanan açıktır. Fabrikalarımız kapasitelerinin altında çalışmaktadır. Dünyada da Türkiye’de de insanların sanayide çalışmak istememesi, biz sanayicilerin maliyetlerine yansımaktadır. Üretim maliyetlerini hızla yukarı çıkarmakta, dünya ile rekabetimizi zora sokmaktadır. Aslında bu sorun şirketlerimizi bekleyen büyük bir gündemin habercisidir. 2020 yılına kadar şirketlerimizin Sanayi 4.0’a geçişini yapamazsak, birçok sektör bitmek durumunda kalacaktır. Dolayısı ile çok hızlı davranmalıyız. Şirketlerimiz; Sanayi 4.0‘ı yakalayabilmeleri için gerekli olan finansmana daha hızlı ve ucuz bir şekilde ulaşabilmelidir. İstanbul sanayisi için diğer bir önemli konu da fabrikalarımızın etrafının konut alanı olması ve bu durumun getirdiği taşınma zorunluluğu. Bizler artık, altyapısı hazırlanmış kalıcı yerler istiyoruz. Aksi takdirde işletmelerimizi büyütemeyiz. Ülkemize en iyi şekilde hizmet edebilmek için önümüzdeki bu gibi engellerin giderilmesini istiyoruz” dedi.

    “İstanbul, rekabetçiliğin ve gelirin Türkiye için itici gücüdür”

    İstanbul’un en rekabetçi il sıralamasında 2008 ve 2014 yıllarında Türkiye’nin en rekabetçi ili olduğunu belirten TÜRKONFED Ekonomi danışmanı ve Rapor Yazarı Pelin Yenigün Dilek, “Özellikle piyasa büyüklüğünü yansıtan göstergelerde birinci sıralarda yer alan İstanbul, rekabetçiliğin ve gelirin Türkiye için itici gücü olarak gözükmektedir. Araştırma yapılan yıllar için öne çıkan özellik, rekabet endeksinde ve kişi başına gelirde Türkiye ortalaması İstanbul’a bir parça yaklaşırken, İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en rekabetçi olan illerinin İstanbul ile farkı açıldığının görülmesidir. İnovasyon odaklı, sanayi ve hizmet sektörleri arasındaki çizgilerin azaldığı, alan uzmanlığının teknoloji uzmanlığı ile birleştirildiği bir ortamda, rekabetçiliği iten ve çeken unsurlar hızla değişmektedir. İstanbul’un bu yeni dönemde alan uzmanlığı ile teknolojik dönüşümü birleştirme becerisi ve hızı, Türkiye’nin rekabetçilik düzeyini de belirleyecektir ve kritik bir öneme sahiptir” diye konuştu.

  • (Özel Haber) ’Rekabetçi Sektörler Programı’ 81 ili kapsayacak

    AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü AB Mali Programları Daire Başkanı Murat Altun, ilgili kurumlara Rekabetçi Sektörler Programı’nın (RSP) “ikinci dönem” projesine katılmaları için çağrıda bulunarak, “İkinci programımız kapsamında çağrıya çıktık. Sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları, borsalar, üniversiteler, valilikler bu programımızdan yararlanabilirler” dedi.

    Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) mali iş birliği anlaşması çerçevesinde 2007 yılından bu yana yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı’nın, Türkiye’nin 81 ilini kapsayan ikinci dönem projesinin tanıtımı İhlas Haber Ajansı’na (İHA)yapıldı. Program kapsamında; “imalat sanayinde dönüşüm”, “hizmetler ve yaratıcı endüstriler”, “Ar-Ge ve yenikçilik”, “teknoloji transferi ve ticarileşme” ekseninde geliştirilecek projelere 405 milyon avro kaynak oluşturuldu. 2026 yılının sonuna kadar devam edecek projeye valilikler, belediyeler, il özel daireleri, kalkınma ajansları, üniversiteler, TOBB ve bağlı odalar, borsalar, sanayi ve teknoloji ile ilgili dernek ve vakıflar, ihracatçı birlikleri genel sekreterlikleri, organize sanayi bölgeleri ve teknoloji geliştirme bölgeleri yönetimleri gibi kuruluşlar başvuru yapabilecekler.

    RSP’ye ilişkin İHA muhbirlerine açıklama yapan AB ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü AB Mali Programları Daire Başkanı Murat Altun, “Rekabetçi Sektörler Programı, Türkiye ve Avrupa Birliği eş finansmanı ile desteklenen ve özünde de KOBİ ve girişimcilik sektörüne destek sağlayan bir program. İki ayrı dönemden oluşturuluyor. İlk programımız 2007-2013 bütçe dönemini kapsayan uygulamalar ile 2018 yılının sonuna kadar devam edecek olan programımız. İkinci programımız da 2014-2020 yılını kapsayan bir bütçe dönemi ve uygulamalar itibariyle de 2026 yılına kadar devam edecek olan bir destek programı” bilgisi verdi.

    “Temel amaç rekabet gücünü artırmak”

    İlk programın Türkiye genelinde milli gelir ortalamasının yüzde 75’in altında kalan illerde uygulandığını, tanıtımını yaptıkları ikinci dönemin ise tüm illerde uygulanacağını açıklayan Murat Altun, programlarını bütün ülkeye yayarak daha nitelikli projeler almayı hedeflediklerini kaydetti. İkinci programlarında da geri kalmış bölgelere yine alt yapı açısından destek vereceklerinin altını çizen Altun, “Özellikle gelişmiş Batı bölgelerimizden katma değeri yüksek, inovativ projeler bekliyoruz, bunu da her ortamda dile getirmeye çalışıyoruz. Temel amacımız bölgelerimizde ya da illerimizde öne çıkan sektörlerin karşılaştıkları sorunları gidererek, o sektörlerin rekabet gücünü daha da artırmak” dedi.

    “Çok güzel uygulama örnekleri ortaya koyduğumuzu düşünüyorum”

    2007 yılından bu yana yürütülen ilk dönem programından örnekler de veren Altun, şunları söyledi:

    “Çok güzel uygulama örnekleri ortaya koyduğumuzu düşünüyorum. Örneğin; Bayburt ilimizde bir doğal taş fabrikasını yaptık ve faaliyete geçirdik. Bu bölgemizde çıkarılan doğal taşlarımız daha önce işlenmeden, bloklar haklinde yurt dışına katma değer oluşturmadan ihraç ediliyorken şu anda o bölgede çıkarılan taşlar yine o bölgede işlenmek suretiyle katma değer oluşturarak artık piyasaya çıkartılıyor.”

    “İkinci programımız kapsamında çağrıya çıktık”

    Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında ikinci programlarının tanıtımını yapmaya başladıklarını söyleyen Altun, “İkinci programımız kapsamında çağrıya çıktık. Sivil toplum kuruluşları, ticaret odaları, borsalar, üniversiteler, valilikler, bu programımızdan yararlanabilirler. Şu anda çağrımız açık. Bu kurum ve kuruluşların bizim programımıza katılmalarını, projelerini geliştirmelerini ve rekabet güçlerini arttırmalarını istiyoruz. Bu bağlamda da özellikle Ar-Ge inavasyona yönelik teknolojinin ticarileştirilmesi, markalaşma ve aynı zamanda da imalat sanayinin dijital dönüşümüne yönelik projelerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

    Proje 2026 yılının sonuna kadar devam edecek.

    Türkiye’nin kalkınma stratejisinde yer alan birçok alanda geliştirilmiş projeye finansal ve teknik destek sağlayan bir program olan RSP’nin birinci döneminde amacı; Türkiye’deki gayri safi milli hasılası yüzde 75’in altında bulunan bölgelerdeki farklılıkların dengelenmesi için KOBİ’lerin rekabet gücünü artırarak sosyal ve ekonomik kalkınma sağlanması, böylelikle Türkiye’nin ekonomisinin AB ülkeleri seviyesine yükseltilmesi oldu. Programın 2007-2013 yıllarını kapsayan birinci döneminde; Türkiye’nin görece daha az gelişmiş 43 iline bölgesel rekabet gücünü artırarak sosyo-ekonomik gelişmeye katkı sağlamak amacıyla sunulan projelere 565 milyon euro mali kaynak aktarıldı.

  • Rekabetçi Sektörler Programı’nda yeni dönem

    İmalat sanayinde dönüşüm, hizmetler ve kreatif endüstriler, AR-GE ve yenilikçilik, teknoloji transferi ve ticarileştirme ekseninde gerçekleştirilecek projeler için 405 milyon Euro kaynak oluşturulan Rekabetçi Sektörler Programı’nın tanıtım semineri, Adana’da yapıldı.

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uygulanan, Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti eş finansmanıyla gerçekleştirilen Rekabetçi Sektörler Programının 2007-2013 yıllarını kapsayan birinci döneminde, Türkiye’nin görece daha az gelişmiş 43 ilinde bölgesel rekabet gücünü artırarak sosyoekonomik gelişmeye katkı sağlamak amacıyla sunulan projelere 565 milyon Euro mali kaynak aktarıldı.

    Rekabetçi Sektörler Programının Türkiye’nin 81 ilini kapsayacak yeni döneminde ise imalat sanayinde dönüşüm, hizmetler ve kreatif endüstriler, Ar-Ge ve yenilikçilik, teknoloji transferi ve ticarileşme ekseninde geliştirilecek projeler için 405 milyon Euro kaynak oluşturuldu. Bu kapsamda 2016 yılı sonu, 2017 yılı başında teklif çağrısı yapılarak desteklenecek projelerin seçimi başlayacak.

    Yeni dönemde geliştirilecek projelerin, ihracatın ve katma değerin artırılmasına; üniversite-kamu-sanayi işbirliğine; kreatif endüstriler ile imalat sanayi arasında ilişkilerin güçlendirilmesine, kreatifliğin rekabetçiliğe kanalize edilmesine, yenilikçi ürünlerin ticarileşmesine, yenilikçi fikirler ile sermaye yatırımcıları arasında işbirliği kurulmasına katkı sağlayacak nitelikte olması bekleniyor.

    Programlama dönemi 2007-2013 yıllarını kapsayan Rekabetçi Sektörler Programı birinci döneminde projelerin seçimi ve olgunlaştırılması tamamlandı; uygulaması ise 2017 yılı sonuna kadar devam ediyor. Programlama dönemi 2014-2020 yıllarını kapsayan ikinci dönemin ise uygulaması 2026 yılı sonuna kadar devam edecek.

    Bölgesel seminerlere kimler katılıyor?

    Bölgesel seminerler geniş bir katılımla gerçekleşiyor. Rekabetçi Sektörler Programı’nın yeni dönem proje desteklerine valilikler, belediyeler, il özel idareleri, kalkınma ajansları, üniversiteler, TOBB ve bağlı oda ve borsalar, sanayi ve teknoloji ile ilgili dernek ve vakıflar, ihracatçı birlikleri genel sekreterlikleri, organize sanayi bölgeleri ve teknoloji geliştirme bölgeleri yönetimleri gibi kuruluşlar başvurabilecek. Projelerin destek görmesi için Rekabetçi Sektörler Programının hedeflerine yapacağı katkı göz önünde bulundurulacak.

    Rekabetçi Sektörler Programı nedir?

    Rekabetçi Sektörler Programı, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği mali işbirliği anlaşması çerçevesinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen, yaklaşık 900 milyon euroluk bir bütçeyi projeler aracılığı ile kullandıran bir programdır. 2007 yılından bu yana yürütülen program ile Türkiye’deki bölgesel farklılıkların dengelenmesi için KOBİ’lerin rekabet gücünün artırılarak sosyal ve ekonomik kalkınma sağlanması amaçlanıyor.

    Programın, 2007-2013 yıllarını kapsayan ilk döneminde yaklaşık 500 milyon Euro bütçeyle Hatay’dan Sinop’a, Mardin’den Yozgat’a 43 ilde büyük çaplı yatırımlar hayata geçiriliyor. Rekabetçi Sektörler Programı ile KOBİ’lerin altyapı ve teknoloji ihtiyaçlarını karşılayacak ortak kullanım atölyeleri ve üretim tesislerinin kurulması, yenilikçi teknolojilerle üretimin katma değerinin artırılması, finansa erişim ve turizm altyapısının geliştirilmesini sağlayan projelere mali kaynak aktarılıyor.

    Bu önemli yatırım programı, yüzlerce KOBİ ve işletmeye teknik altyapı, AR-GE, dış ticaret, pazarlama ve işletme yönetimi, lojistik ve depolama gibi alanlarda kendisini geliştirme ve bu sayede iş ve rekabet edebilme gücünü artırarak yeni pazarlara açılma şansı sağlayacak. Artan iş ve rekabet gücüyle, sağlanan yeni iş imkanlarıyla Programın hedef bölgelerinde ekonomik ve sosyal refahın da artırılması hedefleniyor. AB-Türkiye mali işbirliğinin yeni dönemi kapsamında, 2014-2020 yılları arasında hedef bölgesi tüm Türkiye olarak genişlemiş olan Rekabetçi Sektörler Programı, yenilikçilik ve AR-GE gibi alanları da destek kapsamına alarak kalkınma hamlelerini daha geniş bir coğrafyaya yaymayı planlıyor.

    Programın tanıtım semineri Adana’da yapıldı

    Ocak 2017 başına kadar düzenlenecek tanıtım seminerinin Adana ayağı bir otelde başladı.

    Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü AB Mali Programları Dairesi Başkanı Murat Altun, program hakkında yaptığı sunumda, yatırımlarda altyapıdan ziyade AR-GE, inovatif ve katmadeğer sağlayan ürün konularına odaklandıklarını kaydetti. Programın bir amacının bölgesel kalkınma diğer amacının ise Türkiye’nin rekabet gücüne destek vermek olduğunu vurgulayan Altun, “Daha inovatif, daha yenilikçi projeler ülkenin ekonomik yapısına katkılar sunacaktır” şeklinde konuştu.

    Rekabetçi Sektörler Programı’nın tanıtım seminerine kent protokolü, oda ve sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra davetliler katıldı.