Etiket: Prostat

  • Prostat ameliyatları artık daha kolay yapılıyor

    Medicana Konya Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Umut Gönülalan, prostat ameliyatlarının artık korkulu rüya olmadığını, gelişen teknoloji ile ameliyatın daha kolay yapıldığını ve hastaların daha çabuk ayağa kalktığını belirtti.

    Doç. Dr. Umut Gönülalan, prostat hastalığının ilerlemesi halinde cerrahi müdahalenin şart olduğunu söyledi. Gönülalan, “Benign Prostat Hiperplazisi (BPH) iyi huylu prostat büyümesini tarifleyen ve işemede güçlük, sık idrara gitme, kesik kesik işeme ve gece idrar yapma gibi şikayetlerle seyreden bir hastalıktır. Bu hastalıkta ilaç tedavisi birinci seçenek olmakla beraber ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı ya da prostat büyümesine eşlik eden böbrek yetmezliği veya mesane taşları gibi patolojilerin varlığında cerrahi tedavi gerekli olmaktadır. Prostat ameliyatlarının hemen hemen hepsinde oldukça düşük oranlarda kanama, idrar kanal darlığı, idrar kaçırma ve tekrar operasyon gerekliliği gibi komplikasyonlar olmakla beraber günümüzdeki gelişmeler sayesinde bu komplikasyonlar çok nadir olan komplikasyonlar haline gelmiştir” dedi.

    Hastalığın ameliyat sürecinden de bahseden Doç. Dr. Gönülalan, “İyi huylu prostat büyümesinde cerrahi tedavide açık veya kapalı (endoskopik) yöntemler tercih edilir. Açık prostat ameliyatları prostat hacmi 100 gram üzerindeki hastalarda tercih edilmektedir. Bu ameliyatlarda göbek altı kesi ile prostata ulaşılır ve prostat çıkarılır. Bu ameliyat tarihsel olarak en eski yöntem ve günümüzde güvenle yapılan bir ameliyat olmakla beraber nadiren kanama, yara yeri problemleri ve uzun hastane yatışı gibi bazı dezavantajlara sahiptir. Açık ameliyatlardaki bu dezavantajlar nedeniyle ve güncel teknolojik gelişmeler sayesinde kapalı (endoskopik) prostat ameliyatları tanımlanmış ve günümüzde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kapalı ameliyatlar arasında en uzun süredir uygulanan ve halen altın standart olan yöntem transüretral prostatektomi (TUR-P) yöntemidir. Bu yöntem monopolar ya da bipolar sistemlerle yapılabilmektedir. Özellikle bipolar sistemler ile kanama ve ameliyat sonrası sıvı yüklenmesine bağlı olarak oluşan komplikasyonlar oldukça azalmıştır. Bu yöntemle hastaların hastanede kalış süresi ve sondalı takip süreleri kısalmakta ve ameliyat sonrası ağrı yakınmaları oldukça az olmaktadır. Bu yöntemin en önemli dezavantajı çok büyük prostatlara uygulanamamasıdır” şeklinde konuştu.

    “Son yıllarda lazer teknolojisindeki gelişmeler, lazer ile kapalı prostat ameliyatlarının da önünü açmıştır”

    Son yıllarda gelişen teknolojilerle bu ameliyatın daha kolay bir hal aldığını kaydeden Gönülalan, hastaların ameliyat sonrası yatış sürelerinin oldukça kısa olduğunu belirtti. Doç. Dr. Gönülalan, “Son yıllarda lazer teknolojisindeki gelişmeler lazer ile kapalı yani endoskopik prostat ameliyatlarının da önünü açmıştır. Lazer kullanımında farklı dalga boyundaki lazer uygulamaları vardır. Bu yöntemlerle prostat dokusu buharlaştırılmakta ve prostata bağlı tıkanıklık ortadan kaldırılmaktadır. Greenlight olarak bilinen KTP-LBO lazer uygulaması prostat buharlaştırmasında yaygın kullanılmıştır. Bunun da TUR-P operasyonlarına benzer avantajları vardır. Ameliyat sonrası ağrı, hastanede kalış süresi ve sondalı takip süreleri oldukça düşüktür. Kanama komplikasyonu da oldukça nadir olmaktadır. Ancak en büyük dezavantajı büyük prostatlarda oldukça sabır gerektiren ve uzun olan ameliyat süreleridir. İyi huylu prostat büyümesi için gerek açık ameliyatlar, gerekse kapalı (endoskopik) ameliyatlar ürolojide uzun yıllardır güvenle ve yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu ameliyatlarda görülen komplikasyonlar oldukça düşük ve ameliyatlar ile sağlanan tedavi başarısı ise oldukça yüksektir. Tecrübeli ekipler tarafından hangi ameliyat yapılırsa yapılsın hastaların iyileşme beklentisi başarı ile karşılanabilmektedir” ifadelerini kullandı.

  • Centilmenler prostat kanseri farkındalığı için yol aldı

    Prostat kanseri konusunda farkındak oluşturmak için düzenlenen ’The Distinguished Gentleman’s Ride’ etkinliği ünlülerin katılımıyla İstanbul Kalamış Marina’da yapıldı. ’Tak Bir Mavi Kravat, Prostat Kanserine Dikkat’ sloganıyla düzenlenen etkinlikte motosiklet kullanıcıları mavi kravatları ve mavi papyonlarıyla sürüş yaptı.

    Prostat kanseri farkındalığı için tüm dünyada düzenlenen ’The Distinguished Gentleman’s Ride’ etkinliği bu yıl İstanbul’da Astellas İlaç Türkiye’nin katkılarıyla Kalamış Marina’da gerçekleşti. Yalnızca klasik ve klasik görünümlü motosikletlerin katıldığı sürüşte motosiklet kullanıcıları, mavi kravatları ile prostat kanserine dikkat çekti. Yaklaşık 200 motosikletin katıldığı etkinliğe ’Tak Bir Mavi Kravat, Prostat Kanserine Dikkat!’ sloganı öne çıktı. Etkinliğe ünlü oyuncular Yosi Mizrahi, Ege Aydan, Uğur Yıldıran, Mustafa Yıldıran, Yalçın Hafızoğlu ve Onur Ayçelik de motosikletleriyle sürüşe katılarak destek verdi.

    ’ ’Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden’’

    Etkinlikte konuşan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği üyelerinden Prof. Dr. Özlem Er, ’’Prostat kanseri önemli bir sağlık sorunu. Burada erkekler hastalıklarına sahip çıktı diyebiliriz. Erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser türü. İlerleyen yaş ile birlikte sıklığı artıyor. Genç yaşlardan itibaren bu farkındalığı edinmek ve bilgili olmak çok önemli. Eğer babasında, amcasında ya da dedesinde prostat kanseri varsa o kişileri daha erken taramak gerekiyor. Aile öykünüzü biliyorsunuz, kanseriniz yok ama yaşınız ilerliyor. Bu durumda sağlık kontrollerinden geçmeyi, doktor muayenesi olmayı ve idrar ile ilgili yakınmalarınız varsa mutlaka doktora başvurmanızı öneriyoruz. Prostat kanseri kanserler içinde tedavi başarısı en yüksek kanser türlerinden biri. Özellikle erken evrelerde saptadığımız zaman yüzde 100’e yaklaşan bir tedavi başarısı var.Günümüzde, ileri evre prostat kanserini yeni tedavi seçenekleri sayesinde, kemoterapi olmaksızın da tedavi edilebiliyoruz’’ dedi.

    ’’Prostat kanseri Türkiye’de ve dünyada erkelerde en sık rastlanan 2’nci kanser türü’’

    Etkinliğe destek veren Astellas İlaç Türkiye’nin Pazarlama Direktörü Ayçin Oğuz şöyle konuştu:

    ’’Prostat kanseri tedavisinde çalışan ve alanında öncü bir firma olarak Centilmenler Sürüşüne destek vermekte kendimizi sorumlu hissettik. Prostat kanseri alanında da erkeklerde bu farkındalığı oluşturma rolümüzün olmasını görev bildik. Sürüş dünyada çeşitli ülkelerde eş zamanlı düzenleniyor vesponsorlarla gerçekleştiriliyor. Türkiye’de bu seneki sponsoru biz olduk. ’Tak Bir Mavi Kravat Prostat Kanserine Dikkat’ diyoruz. Tüm ailelerin ve erkeklerin bu noktada dikkatini çekip düzenli testlerin yapılmasını ve prostat kanserinin erken teşhisinde rol alması için dikkatlerini çekmek istiyoruz’’.

    20 yıldır motosiklet kullandığını dile getiren Yosi Mizrahi, organizasyonun önemine dikkat çekerek prostat kanseri için erkeklerin kontrollerini yaptırması gerektiğini söyledi. Etkinliğe katılmaktan dolayı mutlu olduğunu belirten Ege Aydan ise insanların erkeklerin prostat kanseri konusunda daha dikkatli olması gerektiğine vurgu yaptı.

  • Kastamonu’da ilk kez prostat kanseri ve böbrek kanseri ameliyatı karın zarı açılmadan yapıldı

    Kastamonu’da ilk kez 3 boyutlu Full HD görüntülemeyle 4 santimetre büyüklüğündeki böbrek tümörü çıkartılırken, böbrek korundu ve yine ilk kez prostat kanser ameliyatı da aynı yöntemle yapıldı. Her iki ameliyatta da karın zarı açılmadan ameliyatlar gerçekleştirildi.

    Op. Dr. Emin Kemal Küçük tarafından Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde geçen hafta prostat tümörlü bir hastanın prostat dokusu Kastamonu’da ilk kez 3 boyutlu Full HD görüntüleme sistemi kullanılarak laparoskopik yöntemle karın zarı açılmadan başarılı bir şekilde çıkartıldı ve ameliyattan sonra 1 gün bile geçmeden hasta ayağa kalkarak yürümeye başladı. Hasta 3 gün sonra taburcu edildi.

    Yine son bir ay içinde Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde Op. Dr. Emin Kemal Küçük tarafından Kastamonu’da ilk kez 3 boyutlu Full HD görüntüleme sistemi kullanılarak 4 santimetre böbrek tümörlü hastanın tümörü karın zarı açılmadan laparoskopik (kapalı) yöntemle böbreğin geri kalan tümörsüz kısmı korunarak çıkartıldı. Ameliyattan bir gün sonra yürüyebilen hasta 3 gün sonra taburcu edildi.

    Op. Dr. Emin Kemal Küçük, 3D gözlüklerle derinlik algısı oluşturulan sistemle operasyonların hastanın içindeymiş gibi yapıldığını, görüntülemenin mükemmel olması nedeniyle 3 boyutlu film izler gibi ameliyat alanının her yerine ulaşılabildiğini söyledi. Daha önceleri sadece robot yardımı ile yapılan ameliyatlarda 3 boyutlu görüntüleme sağlanabilirken artık yeni geliştirilen laparoskopik görüntüleme sisteminde de 3 boyutlu görüntüleme ile ameliyatların yapılabildiğini belirten Op. Dr. Küçük, artık Kastamonu’da Özel Kastamonu Anadolu Hastanesinde ürolojik laparoskopi ameliyatlarını (prostat kanseri, böbrek kanseri gibi) 3 boyutlu görüntüleme ile yapabildiklerini kaydetti.

    Op. Dr. Küçük, “Görüntüleme teknolojisindeki ilerlemeler yani yüksek çözünürlüklü 3 boyutlu görüntüleme sistemi sayesinde laparoskopik cerrahinin kalitesi yükseliyor, doğal 3 boyutlu görüntü ve derinlik algısı sağlanıyor. Daha önceden 3 boyutlu görüntüleme ile ameliyat yapabilmek sadece robotla yapılan ameliyatlarda mümkünken teknolojideki ilerlemeler sayesinde artık laparoskopik ameliyatlarda 3 boyutlu görüntüleme ile yapılabilmektedir. 3 boyutlu görüntüleme sayesinde sanki açık ameliyat yapıyormuşsunuz gibi, kapalı cerrahi yapıyorsunuz, derinlik algısı da olduğu için daha kolay ve hızlı dikiş atmak mümkün, kan damarları daha iyi ayırt edilebilmekte kanamalar daha az olmakta. Laparoskopide karın içi ya da pelvik organların cerrahi tedavisinde geniş ameliyat kesileri (10 cm-20 cm yaklaşık 1-2 karış) yerine 0.5-1 santimetrelik kesilerden yerleştirilen 3-4 adet trokar aracılığıyla bu ameliyatlar yapılmaktadır (laparoskopik ameliyatları 3-4 delikten ve ince kanallar içinden gerçekleştiriyoruz). Organların görüntüsü teleskopa monte edilmiş ufak kamera sistemi ile bir ekrana yansıtılarak organın yaklaşık 10 kat büyütülmüş görüntüsü eşliğinde cerrahi gerçekleştirilmektedir. Laparoskopik böbrek kanseri ve prostat kanseri operasyonları daha rahat ve daha kısa sürede ve daha az kanama ile yapılabilmekte operasyonlar sonrası hastalar 2-3 gün içinde taburcu edilebilmektedir” dedi.

    Ürolojik laparoskopik vakalarda görüntüleme sisteminin çok büyük öneminin olduğunu söyleyen Op. Dr. Küçük, “Artık yüksek çözünürlüklü ve 3 boyutlu sistemlerin uyarlanması ile ürolojik laparoskopi ameliyatları daha ayrıntılı ve daha hızlı yapılabilmektedir. Standart laparoskopik sistemlerin yerini giderek derinlik algısı ve daha iyi görüntü kalitesi sağlayan 3 boyutlu Full HD sistemlerin gelecek seneler içinde alacağını düşünmekteyim. 2D laparoskopik sistemlere göre 3D Full HD sistemler cerrahın derinlik algısına hitap etmekte stür (dikiş) atarken hızlı ve konforlu bir biçimde işlemi gerçekleştirebilmeyi mümkün kılmaktadır” diye konuştu.

    Op. Dr. Emin Kemal Küçük, “Laparoskopik cerrahide kullanılan ufak kesiler nedeniyle laparoskopik cerrahi sonrası açık cerrahideki geniş ameliyat kesilerine göre çok az rahatsızlık ve ağrı olmakta ve kozmetik açıdan daha iyi bir görünüm sağlanmaktadır. Hasta açık cerrahiye bağlı oluşan büyük bir yara izi ile yaşamak zorunda kalmıyor. Laparoskopik ameliyat sonrası açık cerrahiye göre ameliyat ağrısı, bu nedenle ağrı kesici kullanımı, hastanede yatış süresi ve iyileşme süresi oldukça azalmaktadır. Laparoskopi ile açık cerrahinin artık tartışılır bir tarafı kalmadı ameliyat eğer aynı etkiyi sağlayacaksa laparoskopik olarak yapılmalı. 3 boyutlu görüntülemenin Laparoskopi’ye de girmesi ile robotla yapılan ameliyatlara göre 2 boyutlu görüntülemedeki dezavantaj olan derinlik hissi olmaması ve buna bağlı güçlükler artık yaşanmıyor, robota pek de ihtiyaç kalmıyor” şeklinde konuştu.

    Laparoskopide artık 3 boyutlu Full HD sistemin girmesi ile robotik radikal prostatektomi ameliyatlarına benzer sonuçlar elde edilebildiğini ifade eden Op. Dr. Emin Kemal Küçük, şöyle konuştu: “Anostomoz dikişleri çok daha kolay ve hızlı atılabiliyor böylece idrar kaçırma oranları oldukça azalıyor, saç teli kadar ince idrar kaçırmayı engelleyen kasları bu teknikle daha iyi görerek koruyabilmekteyiz. Görüntü kalitesinin daha iyi olması nedeniyle penis sertleşmesini sağlayan sinirler, daha iyi görüntülenerek bu sinirler daha iyi korunuyor. Böylece iktidarsızlık gibi cinsel fonksiyon bozuklukları daha az olmaktadır”

    laparoskopik 3D Full HD görüntüleme ile yapılan laparoskopik ameliyatların robot ile yapılan ameliyatlardan çok daha ekonomik olduğunu belirten Op. Dr. Küçük, bu ameliyatların karın zarı açılmadan gerçekleştirildiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Hızla gelişen Kastamonu’muzda, bu ameliyatların yapılabilmesinin yolunu açan Özel Kastamonu Anadolu Hastanesine ve yöneticilerine teşekkür ediyorum.”

  • Prostat kanserinin erken teşhisinde PSA’nın önemi

    Prof. Dr. Hasan Biri, prostat kanserinin erken teşhisinde PSA’nın büyük öneme sahip olduğunu söyledi. Prof Dr. Biri, PSA’nın prostata özgün madde anlamına geldiğini ve yalnızca erkeklerde bulunduğunu belirterek, “PSA erkelere özgüdür. Yani bayanlarda bulunmaz. Kandan bakılan bir testtir. Prostat bezinden salınır ve sperm içerisine ancak bir miktar kan dolaşımına geçer. Prostat bezi hücrelerinin tahribatı genellikle prostat kanserinde meydana geldiği için Prostat kanserli hastaların kanlarında ölçülen PSA değerleri yüksek olarak ölçülmektedir” dedi.

    PSA testinin ilk olarak 1986 yılında prostat kanserinin ilerleyişini takip etme amaçlı olarak kullanılmaya başlandığını söyleyen Prof. Dr. Hasan Biri, 1994 yılında FDA kurumu tarafından prostat kanseri için parmakla rektal muayene ile birleştirilmiş şekilde bir prostat kanseri için tarama testi olarak kabul edildiğini ifade etti.

    Prostat kanserinde yükselen PSA değerlerinin kanser dışında iyi huylu prostat büyümesi, prostatit denilen prostat bezinin iltihabı, meni boşalması (ejekülasyon), prostat biyopsisi, parmakla rektal muayene, idrar yolu enfeksiyonu ve idrar yolu ameliyatları sebebiyle artabildiğini anlatan Prof. Dr. Hasan Biri, “Bu nedenle PSA nın yükselmesini doğru bir şekilde değerlendirebilmek için; ejekülasyondan 48 saat sonra, prostat masajından 3 gün geçtikten sonra, transrektal ultrasondan 7 gün ve prostat biyopsisinden 6 hafta geçtikten sonra PSA ölçümü tekrarlanmalıdır” dedi.

    PSA düzeyleri için özel bir normal ya da anormal değerin olmadığını ifade eden Prof. Dr. Hasan Biri, “Geçmişte bu düzey 4.0 ng/ml olarak kabul edilirdi. Bu düzeyin üstündeki değerlerde sıklıkla prostat biyopsisi önerilirdi. Ancak son zamanlarda değeri 2.5’a kadar indiren yayınlarda bulunmaktadır. Bunun sebebi PSA düzeyi 2.5 ile 4 arasında çıkanların yüzde 25’inde prostat kanseri tespit edilmesidir.Hatta bu sebeple yaşa göre PSA normal değerleri belirlenmeye başlamıştır. Buna göre, 40-49 yaş 0 – 2.5 ng/ml, 50-59 yaş 0 – 3.5 ng/ml, 60-69 yaş 0 – 4.5 ng/ml, 70 üzeri 0 – 6.5 ng/ml olarak belirlenmiştir” diye belirtti.

    Genelde 50 yaşını geçen her erkeğin yılda en az bir defa PSA testi yaptırmasını ören Prof. Dr. Hasan Biri, 1. derece aile üyeleri arasında prostat kanseri olanların, 45 yaşından itibaren PSA taraması yaptırması gerektiğini vurguladı.

    PSA düzeylerinin yaşla beraber doğal bir yükseliş gösterdiğini fakat bu oranın yılda 2 ng/ml ya da daha fazlasına ulaşırsa prostat kanseri riski oluştuğunu belirten Prof. Dr. Hasan Biri, “Bunun dışında 4-10 ng/ml arasındaki değerler, şüpheli sınır değerlerdir. 10 ng/ml üzerinde çıkan değerler ise yüksek olarak değerlendirilir” şeklinde konuştu.

    PSA’nın kanda düşük olarak da tespit edilebildiğine dikkati çeken Prof. Dr. Hasan Biri, “Bu durum bazı yayınlarda testosteron düşüklüğü ile ilişkilendirilmektedir. Ayrıca prostat küçültücü bazı ilaçlar (finasteride, dutasteride) PSA düzeylerini yalancı olarak düşük gösterebilmektedir. PSA değerinin normalden yüksek ancak 10’un altında çıkması durumunda prostat kanserinden başka birçok sebep olabileceği için PSA testinin prostat kanserine daha özgü olmasına yönelik çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bunlardan bir tanesi; PSA’nın proteinlere bağlanmamış serbest şeklinin (Free PSA) toplam PSA miktarına bölünmesi ile elde edilen orandır. Prostat kanseri olmayan erkeklerde PSA’nın yüzde 75’i bağlı, yüzde 25’i serbest haldeyken, prostat kanserlilerde ise PSA’nın yüzde 90 bağlı, yüzde 10’u serbest haldedir” dedi.

    Bir diğer değerlendirmenin de PSA velositesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Biri, “Kandaki PSA değerinin belirli bir süre içerisindeki artış hızı demektir. Yıllık 0.75 ng/ml’nin üzerindeki artışlarda kanser saptama spesifikliği yüzde 90 ve sensitivitesi yüzde 80 olarak bildirilmiştir.” diye belirtti.

    PSA dansitesinin de PSA değerinin, prostat hacmine bölünmesi ile elde edildiğini ifade eden Prof. Dr. Hasan Biri, “PSA seviyesi 4-10 ng/ml arasında olanlarda 0.15 veya daha yüksek PSA dansite değeri olan hastalarda prostat kanseri olma ihtimali yüksek olduğu bildirilmiş ve bu hastalara prostat biyopsisi önerilmiştir.Ayrıca PSA düzeyi ne olursa olsun rektal muayenede şüpheli nodül varlığında da biyopsi önerilmektedir. PSA değerinin yüksek çıkması kanser şüphesi taşımakla birlikte kesin tanı için yeterli değildir. Sadece prostattan alınan bir örnek (Prostat biyopsisi) sayesinde kanser teşhisi konulabilir” diye anlattı.

    Prof. Dr. Hasan Biri, sözlerine şöyle devam etti; “Prostat biyopsisi, makatta rektum denilen kalın bağırsağın son kısmına yerleştirilen bir ultrasonografi cihazı ve cihazın içinden geçirilen bir iğne vasıtası ile prostat bezinin belirli bölgelerinden 12 veya daha fazla sayıda örnek alınması ile gerçekleştirilir. İşlem öncesinde yapılan lokal anestezi ile biyopsi sırasında ağrı oluşmamaktadır. İşlem yaklaşık 10 dakika sürmekte ve hastanede yatışa gerek kalmadan biyopsi sonrasında hasta günlük hayatına hemen dönebilmektedir. Alınan parçalar patolojik inceleme maksatlı patoloji laboratuvarına gönderilir ve birkaç gün içerisinde sonuçlanır. Biyopsi için kullanılan bölgenin temiz bir bölge olmaması nedeni ile çok düşük oranda enfeksiyon riski bulunmaktadır. Enfeksiyon riskini daha fazla düşürmek amacıyla işlem öncesi makatın temizlenebilmesi için lavman uygulaması ve antibiyotik uygulaması yapılmaktadır.”

  • Lazer teknolojisi ile prostat büyümesi kabus olmaktan çıkıyor

    Acıbadem Ankara Hastanesi Üroloji Kliniğinde uygulanan HoLEP yöntemi ile prostat büyümesi artık kabus olmaktan çıkıyor.

    İyi huylu prostat büyümesi, 50 yaşındaki erkeklerin yüzde 50’sini, 80 yaşındaki erkeklerin ise yüzde 90’ını etkiliyor. Erkeklerde yaygın bir şekilde görülen bu rahatsızlığın tedavisinde ise yeni yöntemler dikkat çekiyor. Acıbadem Ankara Hastanesi Üroloji Kliniğinde lazerle uygulanan HoLEP yöntemi ile hastalık tedavi ediliyor. Cerrahi yöntemler arasında son zamanlarda en sık kullanılan HoLEP yöntemi ile prostat tamamen çıkarılıyor ve böylece hastalığın bir daha tekrar etme riski en aza indirgeniyor.

    Tedavi edilmezse böbrekleri etkiliyor

    Prostat büyümesinin kişide yol açtığı en büyük sıkıntı, idrar yolunu tıkayarak akışı engellemesi. Tıkanıklığın derecesine bağlı olarak hastalarda idrar yapmayla ilgili bazı şikayetler ortaya çıkıyor. İdrar akım hızının azalması, güç idrara çıkma, kesik kesik yapma, tam boşaltamama, idrarda kan görülmesi, sık sık idrara çıkma hissi ve idrar kaçırma gibi şikayetlerden biri ya da birkaçına sahip olan hastaların hayat kalitesi düşüyor. Bununla beraber tedavinin geciktirilmesi de ciddi sağlık sorunlarına sebep oluyor. Örneğin idrar torbasının kasılma fonksiyonundaki bozulma ile idrar torbası idrarı tam olarak boşaltamıyor. İçeride kalan idrar ise tekrarlayan enfeksiyonlara ve böbrek fonksiyonlarında bozulmaya yol açıyor. Sonuç olarak BPH tedavi edilmezse hem hayat kalitesinde azalma hem de organlarda fonksiyon kayıpları ortaya çıkıyor.

    Prostat tedavisinde uygulanan yöntemler

    Acıbadem Ankara Hastanesi Üroloji Kliniğinin prostat tedavisinde uygulanan tedavi yöntemleri ise şöyle:

    “İyi huylu prostat büyümesinin tedavisinde tercih edilen ilk seçenek ilaçla tedavi. Ancak ilaç tedavisine cevap vermeyen kişilerde veya ilaca cevap verip ileride ilacın yetersiz geldiği kişilerde cerrahi yöntemlere başvurulabiliyor. İlacın yan etkileri nedeniyle sorun yaşayacak olanlar da tedaviden faydalanamıyor. Ayrıca prostat büyümesiyle birlikte mesanesinde taş bulunan, idrar yolu kanaması ya da iltihabı olan kişilerde de ameliyat gerekebiliyor. Transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P) denen ve yakın zamana kadar en çok kullanılan cerrahi yöntemde, elektrik enerjisi yardımıyla prostat dokusu içeriden yakılarak küçük parçalar halinde çıkarılıyor. İşlem sonrası hastanın en az 3-4 gün sondaya bağlı olması gerekiyor. Prostat büyüklüğü 100 gram ve üzeri olan hastalarda ise açık prostat ameliyatı uygulanabiliyor. Ancak iyileşme dönemi uzun ve kanama ihtimali yüksek bir ameliyat olduğundan günümüzde tercih edilme oranı giderek azalıyor. Son zamanlarda özellikle lazer teknolojisinin cerrahide yaygın olarak kullanılmaya başlamasının da etkisiyle prostat cerrahisinde de değişiklikler görülüyor. Amerika ve Avrupa’da son 10 yılda giderek yaygınlaşmış ve avantajları sebebiyle prostat büyümesi cerrahisinde altın standart olmayı başaran HoLEP’te prostat tamamen çıkarıldığından hastalığın bir daha tekrar etme ihtimali azalıyor. Tüm prostat boyutlarında uygulanabilecek yöntem, kan sulandırıcı ilaçlar kullanmak zorunda olan hastalar için de oldukça güvenli. Bu yöntemle ameliyat olanlar, diğer ameliyat yöntemleriyle karşılaştırıldığında bazı avantajlara sahip. Birincisi; prostat dokusu tam olarak çıkarıldığından hastalık yineleme riski yok denecek kadar az. İkincisi; ‘elektrik enerjisi ile yakma’ yerine ‘lazer ile ayırma’ prensibiyle yapıldığı için sondası çekilen kişi, idrar yaparken yanma hissi (disüri) yaşamıyor. Ayrıca ameliyatla çıkarılan dokularda yanma defekti oluşmadığı için, doku patologlar tarafından daha rahat inceleniyor ve olası kötü huylu oluşumların (malignite) gözden kaçma ihtimali azalıyor. Yöntem, sağlıklı dokuya etkisi 0.4 mm’den daha az olduğu için prostat kapsülü etrafından geçen ve cinsel fonksiyonları düzenleyen sinirlere de hasar vermiyor ve ameliyat sonrası sertleşme problemine neden olmuyor. HoLEP yöntemi, daha düşük kanama riski, daha kısa hastanede yatış süresi ve daha hızlı iyileşme süreci gibi avantajlar da sağlıyor.”