Etiket: Programı

  • Gülüç Belediyesi Aşure Programı Düzenledi

    Zonguldak’ın Ereğli ilçesine bağlı Gülüç Belediyesi tarafından Muharrem ayı nedeniyle aşure programı düzenlendi.

    Gülüç Belediyesi tarafından Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’nda Aşure programı düzenlendi. Programa Alaplı Belediye Başkanı Nuri Tekin, Gülüç Belediye Başkanı Gökhan Demirtaş, CHP Zonguldak Milletvekili Adayı Ünal Demirtaş, CHP Kdz. Ereğli İlçe Başkanı Hayrettin Kartal, mahalle muhtarları, belediye meclis üyeleri ile çok sayıda vatandaş katıldı. Gülüç Belediye Başkanı Gökhan Demirtaş’ın programın açılışında yaptığı konuşmada birlik ve beraberlik mesajları verdi. Demirtaş “Muharrem ayı münasebetiyle düzenlediğimiz Kur’an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okunması programımıza hepiniz hoş geldiniz. Bu programda siyasi konuşma yapmak istemiyorum, yaptığımız çalışmalar belli. Halkımız yaptığımız çalışmaları takdir ediyorsa ne mutlu bizlere. Biz ekibimizle birlikte sizlere layık hizmetleri gerçekleştirmek için gece gündüz çalışıyoruz. Yüce Mevla’m okumuş olduğumuz Kur’an-ı Kerim’i, yapmış olduğumuz dualarımızı kabul etsin. Bu Pazar Gülüç’te Merkez Mahallemizin muhtarlık seçimi yapılacak. 7 Muhtar adayımızda örnek bir davranış sergileyerek hepsi aynı masada buluştu ve onlarda aramızdalar. Ben kendilerine çıkmış oldukları yolda başarılar diliyorum. Ben bu gecenin hazırlanmasında emeği geçen tüm personelime ve bu etkinliğimize katılıp bizleri yalnız bırakmayan siz değerli Gülüç halkına teşekkür ediyorum” dedi.

    Başkan Demirtaş’ın konuşmasının ardından beldede ki camilerde görevli imam hatipler tarafından Kur’an-ı Kerim tilaveti ve Mevlid-i Şerif okundu. Gecede Gülüç Belediyesi tarafından hazırlanan aşureler programa katılan vatandaşlara dağıtıldı.

  • SGM’de Çocuklar İçin Yeni Bir Eğitim Programı Başlıyor

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Davut Yüce, SGM tarafından çocuklar için yeni bir eğitim programı başlatılacağını açıkladı.

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Gelişim Merkezi (SGM) tarafından yeni bir eğitim programı başlatılıyor. Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanı Davut Yüce, “Çocuk İlim Akademisi adını verdiğimiz yeni bir eğitim programı başlatıyoruz. 9-14 yaş aralığındaki öğrencilerin katılımları ile gerçekleştirilecek kurslarımızda 7 branşta çocuklarımızın ilmi bilgilerine katkı sunacağımız teorik ve pratik eğitimler gerçekleştireceğiz. Tüm öğrencilerimizi İlim Akademisi’ne bekliyoruz” diye konuştu.

    Yüce açıklamalarını şöyle sürdürdü; “Çocuk İlim Akademisi için kayıtlarımız başladı ve 5 Kasım Perşembe gününe kadar da devam edecek. İnşallah ilk derslerimizi de 8 Kasım’da başlatıyoruz. Çocuklarımızın ilmi bilgilerine katkı sağlayacak türden çalışmaları Sosyal Gelişim Merkezi’nde gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Çocuklarımız için hep en iyisini düşünüyoruz. İnşallah ilim akademimizde de faydalı çalışmalar gerçekleştirilecek” ifadelerini kullandı.

    Davut Yüce, “Çocuk İlim Akademimizde Kitap Okumaları ve Münazara Eğitimi, Sosyal Hayatta Davranış ve İletişim, Bilim Atölyesi, Bilinçli Tüketim, Müzik Atölyesi, Dünya Şehirleri ve Çocukları, Anne-Baba Atölyesi gibi farklı branşlarda. Çocuklarımızın kitaba, bilime, müziğe, dünyaya yeni ufuklar açacağız. Çocuk İlim Akademimiz ile ilgili ayrıntılı bilgi almak isteyen hemşerilerimiz merkezimizin 444 40 54 (dahili: 3787) numarasını arayabilirler” ifadelerini kullandı.

    Çocuk kulüpleri kurslarında da eğitimlerin devam ettiğini açıklamalarına ekleyen Yüce, “5 Ekim’de başladığımız yeni dönemde yaklaşık 4 bin öğrencimiz ile eğitimlerimiz sürüyor. 16 branşta, alanında uzman eğitmen kadromuzla birbirinden farklı eğitim ve faaliyetleri çocuklarımıza sunuyoruz. Hamdolsun SGM’de bir aile ortamı var. Her zaman ifade ediyoruz; ‘çocukların daima yüzlerinin güldüğü’ bir anlayışla hizmet ediyoruz” dedi.

  • Bilim, Sanayi Ve Teknoloji Bakanı Işık’ın Aksaray Programı

    AKSARAY (İHA) – Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Aksaray’da siyaset ve iş dünyasının bir araya geldiği toplantıya katıldı. Bakan Işık, “Türkiye’nin yine önü açık derken bir paralel ihanet şebekesi darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Ama Allah’a hamd olsun milletimizin feraseti basireti Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın o liderlik vasfıyla o paralel ihanet şebekesinin darbe girişimini de bertaraf ettik” dedi.

    AK Parti Aksaray İl Başkanlığı tarafından organize edilen toplantıda konuşan Bakan Işık, 3 Kasım 2002’de Türkiye’nin bir buçuk yılını tamamlamamış bir partiyi Türkiye de güçlü bir şekilde tek başına iktidar yaptığını söyledi. AK Parti olarak o günden beri durmadan çalıştıklarını aktaran Işık, “Türkiye’nin kronik meselelerinin tamamına el atıp çözmek ve Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmak için de gece gündüz 13 yıldır emek veriyoruz. Bu vesile ile yarın kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı’nızı tebrik ediyorum. Rabbim 2023 yılında çok daha güçlü dünyanın en güçlü 10 ekonomisi arasına girmiş bir cumhuriyeti hepimize nasip eylesin. Bunun için çalışıyoruz. Bütün gayemiz milletimizin refahını yükseltmek. Devletimizin itibarını yükseltmek” diye konuştu.

    Türkiye’nin ne zaman yükselmeye başladığında önünün kesilmeye, hızının azaltılmaya çalışıldığını ifade eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Tam bu ümitle heyecanla sevinçle hareket ederken maalesef bir gezi kalkışmasıyla Türkiye karşı karşıya kaldı. Bu kalkışmanın benzerini Mısır’da da Ukrayna’da da ortaya koymuşlardı. Mısır’da biliyorsunuz darbeyle başarılı oldular. Ukrayna bölündü ama Türkiye’de bunu başaramadılar muvaffak olamadılar. Ama bir şeye muvaffak oldular. Türkiye’nin hızını bir miktar düşürmeye muvaffak oldular. Bu süreç de geçildikten sonra biz Türkiye’nin yine önü açık derken bir paralel ihanet şebekesi darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Ama Allah’a hamd olsun milletimizin feraseti basireti Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın o liderlik vasfıyla o paralel ihanet şebekesinin darbe girişimini de bertaraf ettik. Biz ülkemizi büyütelim ülkemizi kalkındıralım insanımızın refah seviyesini yükseltelim devletimizin itibarını çok daha yüksek noktalara taşıyalım derken maalesef bazıları dışarıdan bazıları içerden Türkiye’nin paçalarından tutup aşağı çekmek için sistematik olarak çalıştılar” şeklinde konuştu.

    Türkiye’nin ilk 13 yıllık AK Parti iktidarı döneminde yakaladığı büyümeyi kalıcı hale getirebilmek için ikinci bir sıçramaya ihtiyacı olduğunu ifade eden Işık, “Türkiye yeni bir sıçrama yapmak durumundadır. Türkiye artık bugün ki noktada kalamaz. Daha büyük bir büyüme oranına ulaşmak durumundadır. Bunun için de Türkiye’nin önündeki tek seçenek var o da üretmek, üretmek üretmek” dedi.

    Terör örgütüyle son 35 yılın en başarılı operasyonlarının yürütüldüğünü belirten Işık, “Bugün itibariyle terör örgütünün beli kırıldı diyebiliriz. Peki neden daha önce dağ taş bombalanıp da mağaralarda keyiflerine bakarken şu an da bu kadar zaiyat verdi terör örgütü derseniz işte sorunun cevabı savunma sanayinde milli ve yerli teknolojinin kullanılmasıdır” şeklinde konuştu.

    Şu anda Türkiye’nin kendi uydusunu kendisinin yaptığını vurgulayan Işık, “Bizim Göktürk 2 uydumuz var. Bunu biz tamamen yerli imkanlarla ürettik ve bütün yazılımı yerli. Bu uydu 2 buçuk günde bir Kandil’in üzerinden geçiyor. Oradaki fotoğrafları çekiyor ve yazılımla 2 buçuk günde orada bir çukur mu kazılmış, bir tümsek mi var, bir kulübe mi yapılmışsa onu fotoğraflıyor. Sonra yerel istihbarat yapılanın ne olduğunu tespit ediyor. Operasyonlar başladığı anda Kandildeki terör örgütünün bütün hedefleri yüzde yüze yakın isabetle vuruldu. Bütün mühimmat depoları imha edildi. Uyuşturucu depoları imha edildi. Para kasaları imha edildi. Eğitim kampları tamamen yerle bir imha edildi. Şimdi AK Parti’yi eleştirenlere şu konuda sormak isterim. Eğer o Göktürk 2 uydusunu biz kendi imkanlarımızla geliştirmeseydik yazılımları bizde olmasaydı acaba kandilden geçerken o fotoğrafları çekebilir miydik? Fotoğraflar fulü çıkarsa orada ne yapıldığını görebilir miydi? Şimdi AK Parti’yi eleştirenleri burada insafa davet ediyorum. Allah’a hamdolsun bu teknolojiyi kendimiz geliştirdiğimiz için bugün artık dedik ki artık terör örgütü düşünsün. Günah bizden gitti. Şu anda yukarda bombalama var altta ben mağaramda keyfime bakarım dönemi bitti. Mağaraları onlara zindan eden silahlarımızı geliştirdik. Kimseyi öldürmek istemeyiz ama hiç kimse de Türkiye Cumhuriyeti’nin gücünü sınamaya kalkmasın” dedi.

    Türkiye’nin artık yeni hedef ve ideallerinin olduğunu ifade eden Işık, “Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için yeni bir sıçrama arzumuz var. Bu da artık yerli yenilikçi ve yeşil üretimi Türkiye’de çok daha arttırmaktan geçiyor. Biz şimdi yerli otomobil dedikçe birileri hopluyor. Türkiye gibi medeniyet kurmuş bir ülkenin bir otomobil markasının olmaması bir eksiklik değil midir? Şu ana kadar gittiğimiz yerler gittiğimizde ya neden böyle boş işlerle uğraşıyoruz diyen çıkmadı çok şükür. Aksine ilk arabayı ben istiyorum ben de alacağım bütün filomu değiştireceğim diyen pek çok insanımızla karşılaştık. Bazıları neden hopluyor derseniz prototipleri paylaştık hemen çakma devşirme otomobil dediler. Onların derdi Türkiye değil onların derdi başka” şeklinde konuştu.

  • “millete Vefa Yolunda 20 Yıl” Programı

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bölücü terör örgütü güvenlik birimlerimize karşı alçakça, haince saldırlar düzenliyor. Bu ülkenin bir siyasi partisinin hem de Cumhuriyetle yaşıt olmakla övünen, Atatürk’ün kurmasıyla övünen bir siyasi partinin genel başkanı çıkıp ’PKK niye silah bıraksın’ diyebiliyor. Dikkat edin Pensilvanya medyası ile PKK medyası aynı dili kullanabiliyor. PKK ile DEAŞ aynı istikamet doğrultusunda hareket edebiliyor” dedi.

    Memur-Sen Konfederasyonu’nun Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlenen “Millete Vefa Yolunda 20 Yıl” programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millete vefa boyunca 20 yıl boyunca Memur-Sen çatısı altında memurlarımıza, çalışanlarımıza, ülkemize ve milletimize hizmet eden tüm kardeşlerime bugün burada bir kez daha teşekkür ediyorum. 20 yıllık mücadele sürecinde ahirete irtihal eden kardeşlerime de Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Memur-Sen’in kurucusu, değerli ağabeyimiz, şair, mütefekkir Mehmet Akif İnan’ı rahmetle, minnetle yad ediyor, mekanı inşallah cennet olsun, Rabbim ondan razı olsun diye dua ediyorum” diye konuştu.

    Merhum Akif İnan’ın 20 yıl önce, 1995 yılında Memur-Sen’i kurarken aslında sadece bir memur sendikası kurma gayesinde olmadığına işaret eden Erdoğan, “Zira tek başına sendikal mücadele Akif İnan merhumun o ummanlar kadar geniş, o yeryüzünü kucaklayan, kuşatan gönlü için gerçekten mütevazı bir hedefti” dedi.

    “850 BİNİN ÜZERİNDE ÜYESİYLE MEMUR-SEN TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK

    SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akif İnan’ın Memur-Sen’i kurarak sadece çalışanların, özellikle de memurların hak mücadelesini vermek istediğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

    “Ancak öyle zannediyorum ki asıl gayesi emek mücadelesini, hak mücadelesini, bütün Türkiye’yi, bütün Ortadoğu’yu, İslam coğrafyasını, bütün dünyayı sarıp sarmalayacak bir vizyona ulaştırmaktı. Akif İnan memurların haklarını savunurken, o acısını her an yüreğinde hissettiği, Kudüs’ün, Filistin’in, mazlum, mağdur tüm insanların da haklarını savunacak bir örgüt, bir sendika tahayyül ediyordu. Hamdolsun onun hayalleri gerçekleşti. Bugün 850 binin üzerinde üyesiyle, 11 sendikasıyla Memur-Sen Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütlerinden biri konumuna yükseldi. Nereden nereye. Emeği geçenlerden Rabbim razı olsun. Şuanda Türkiye’nin daha ileri demokrasiye ulaşması için, daha özgür, daha büyük ve daha güçlü bir ülke olması için mücadele veren bir Memur-Sen var. Şuanda 780 bin kilometrekarede hak mücadelesi veren, bununla yetinmeyip tam da Akif Hocamızın hayal ettiği gibi Kudüs için, Filistin için, Suriye’nin, Irak’ın, Somali’nin, tüm mazlumlar için sesini yükselten bir Memur-Sen var. Perşembe günü gerçekleştirilen ’Hak-İş’in Genel Kurulu ve 40. yıl dönümü’nde de ifade ettim. Eğer bugün buradaysak, eğer bugün özgüven içinde başımız dik, alnımız ak bir şekilde geleceğe umutla bakıyorsak bunda Hak-İş gibi Memur-Sen gibi gönül hareketlerinin çok büyük payı var. Eğer Memur-Sen olmasaydı 28 Şubat’ı çok daha ağır yaşayabilirdik, eğer Memur-Sen olmasaydı Anadolu ihtilali dediğimiz, 3 Kasım 2002’de başlayan o yeni Türkiye sürecini bu kadar kolay zaferle buluşturamazdık. Buradan genç kardeşlerimize, Genç Memur-Sen’in üyelerine özellikle bir hatırlatma yapmak isterim; gençler bugünlere kolay gelmedik, bugünlerin kıymetini bilin. Ama en önemlisi bugünleri muhafaza etmek için, bu seviyeleri çok daha yukarı taşımak için her zaman özgüvenli olun, her zaman ümitvar olun.”

    “MENZİLE ULAŞMAK, HEDEFE ULAŞMAK, SANCAĞI BURÇLARA DİKMEK İÇİN YOLLARA ÇIKMIŞLARDI”

    Merhum Akif İnan’ın yanındaki birkaç arkadaşıyla yokluk içinde, mahrumiyet içinde tüm baskılara rağmen Memur-Sen gibi büyük bir örgütün temellerini attığını vurgulayan Erdoğan, “Menzile ulaşmak, hedefe ulaşmak, sancağı burçlara dikmek için yollara çıkmışlardı ama vazifelerinin yol yürümek olduğunu, zaferin ancak ve ancak Allah’ın takdiri olduğunu biliyorlardı. Eğer Akif İnan ve arkadaşlarının yola çıkarkenki hissiyatını, bu gönül hareketinin temel felsefesini anlayamazsanız, Allah korusun bu yolda takılıp kalırsınız, düşersiniz. Siz makam peşinde, mevki peşinde, rütbe, paye peşinde olmayacaksınız. Ne güzel sözdür, ’Gayret bizden tevfik Allah’tan.’ Mesele bu. Siz çalışacak, mücadele edecek, ter dökecek Allah’ın takdirini, Allah’ın zafer nasip etmesini bekleyeceksiniz. ’Fe iza azemte fe tevekkel alellah.’ Bütün mesele burada. Bir kere azmettin mi ondan sonra Allah’a tevekkül et yeter, ancak o zaman vazifenizi yapmış olursunuz. İşte ancak o zaman ülkeye, millete, insanlığa ve elbette merhum Akif İnan ve arkadaşlarına vefa borcunuzu ödemiş olursunuz” ifadelerini kullandı.

    “BİZ SADECE RÜKUDA EĞİLİRİZ, BAŞKA YERDE ASLA”

    “Türkiye’nin toprakları -Allah’a hamdolsun- her anlamda bereketli topraklardır. Sadece meyvesiyle sebzesiyle tahıl ürünleriyle madenleriyle değil bu topraklar tarihe istikamet çizen, insan yetiştirme noktasında da son derece bereketli topraklardır” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bu bereketli toprakları çoraklaştırmak için on yıllar boyunca çok büyük zulüm ve baskı politikası izlendi. Bu topraklardan ’adam yetişmesin’ diye ellerinden geleni yaptılar. Bize yıllar boyunca sahte isimler dayattılar, bir takım isimleri öne sürdüler. Dediler ki ’münevver mi istiyorsunuz, mütefekkir, şair, yazar mı istiyorsunuz. İşte o isimler bu isimlerdir’ dediler. Şunu unutmayın biz sadece rükuda eğiliriz, başka yerde asla. Ve şunu unutmayalım kula kul olmayacağız, sadece hakka kul olacağız. Hedefimiz bu olacak. Bize on yıllar boyunca küfürbazları sanatçı diye yutturmak istediler. Bize tek sesli, tek renkli, diktatörlerin karşısında el pençe divan duran medyayı, gazete budur, televizyon budur diye yutturmak istediler, bize bir takım örgütleri, sivil budur, sivil toplum örgütü budur diye yutturmak istediler. Bize sahtekarları, şaklabanları, şarlatanları, insanların hem inançlarını hem de alınterlerini sömürenleri, ’hoca budur, din alimi budur’ diye yutturmak istediler. Geçende açıkladım, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olanları bize bu şekilde anlattılar. İşte biz en başta bu kirli oyunu bozduk.”

    “ONUN İÇİN FERYAT EDİYOR, ONUN İÇİN SALDIRIYORLAR”

    Bu toprakların çorak olmadığını, bu toprakların tam tersine son derece bereketli olduğunu hem Türkiye’ye hem dünyaya gösterdiklerini, göstermeye de devam edeceklerini söyleyen Erdoğan, “Altını çiziyorum, kendimiz için değil, sadece belli bir kesim için değil 78 milyonun her bir ferdi için özgürlükleri genişlettik. Onların dayattığı sanatçılara karşı biz, ’Kendi sanatçılarımızı dayatalım’ demedik, ’Bu ülkede gerçek manada sanatçı yetişsin’ dedik. Onların operasyon medyası karşısında biz ’Kendi medyamızı dayatalım’ demedik, ’Bu ülkede medya özgür olsun, renkli olsun, rekabet olsun’ dedik. Onların fikir dayatmalarına karşı biz de ’Kendi fikrimizi dayatacağız’ demedik, ’Bu ülkede özgürce fikir üretilsin, fikirler özgürce ifade edilsin’ dedik. Onların dayatmacı, sahte, kendi ülkesine ihaneti dahi meşru gören din anlayışları karşısında biz bu ülkeye din, mezhep, inanç dayatanlardan olmadık, inanç özgürlüğünün önünü daha da açtık. İşte bundan rahatsız oldular, saltanatları çöktü, ’tek adam’ rejimleri çöktü, dayatmaları çöktü. İşte ondan dolayı bugün çok rahatsızlar. Sanatçı, yazar, gazeteci, din alimi denildiğinde akla sadece bunlar geliyordu. Toplumu bunlar ifsad ediyordu, bunlar adeta birer virüs gibiydi. Şimdi bu bereketli topraklardan gerçek yazarlar, gerçek sanatçılar, sorumluluk sahibi din alimleri yetişmeye başlayınca altlarındaki zeminin kaydığını gördüler, rantın ellerinden gittiğini gördüler. Onun için feryat ediyor, onun için saldırıyorlar” ifadelerini kullandı.

    “YENİ TÜRKİYE’YE KARŞI PERVASIZCA SALDIRIYORLAR”

    Şuanda on yıllardır zorbalıkla muhafaza ettiği dayatmacı iktidarları sarsılan kim varsa millete karşı, yeni Türkiye hedefine karşı saldırıya geçtiğinin altını çizen Erdoğan, “Bazı siyasi partiler o eski vesayet günlerini özledikleri için yeni Türkiye’ye pervasızca saldırıyorlar. Terör örgütleri -isimleri ne olursa olsun- PKK, DAİŞ, DHKP-C, YPG yeni Türkiye’ye karşı ittifak halinde saldırıyorlar, ayrı ayrı değil. İşte hemen burada, yanı başımızda, garın önündeki o saldırı kolektif bir terör eylemidir. Bunu böyle biliniz, kolektiftir. Bazı sivil toplum örgütleri saltanatları sarsıldığı için, dayatmaları boşa çıktığı için yeni Türkiye’ye taarruz ediyorlar. Bir kısım medya, bu ülkede artık renkli bir medya olduğu için, çok sesli, özgür bir medya olduğu için yeni Türkiye’ye saldırıyorlar. Eğer dikkatle bakarsanız hepsinin aynı dili kullandığını, aynı üslubu kullandığını, aynı kaynaktan beslendiğini görürsünüz” dedi.

    “BİRBİRİNE BENZEMEZ AMA NEDEN BİR ARAYA GELDİLER?”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Bölücü terör örgütü güvenlik birimlerimize karşı alçakça, haince saldırlar düzenliyor. Bu ülkenin bir siyasi partisinin hem de Cumhuriyetle yaşıt olmakla övünen, Atatürk’ün kurmasıyla övünen bir siyasi partinin genel başkanı çıkıp ’PKK niye silah bıraksın’ diyebiliyor. Dikkat edin Pensilvanya medyası ile PKK medyası aynı dili kullanabiliyor. PKK ile DEAŞ aynı istikamet doğrultusunda hareket edebiliyor. Neden? Birbirine benzemez, acaba neden bir araya geldiler? Çünkü hedefler aynı, hepsinin de hedefi yeni Türkiye, hepsinin de hedefi güçlü, büyük, diklenmeden dik durabilen, Filistin mücadelesini yüreklice savunabilen, ’Dünya beşten büyüktür’ diyebilen bir Türkiye. Düşünebiliyor musunuz, dünyada 200’e yakın ülkenin kaderini beş ülkeden, daimi üyeden bir tanesinin dudaklarının arasından çıkacak sese mahkum eden bir anlayış. Böyle bir şey olabilir mi? Ama şuanda böyle. ’Erdoğan bunu söylüyor, seslendiriyor’ diye ’Çok ileri gidiyorsun’ diyenler olabilir, köşelerinde bunu yazanlar olabilir. Onlar ne derse desin Hakkı tutar, kaldırırız. O kadar. Sanmayın ki bunlar bana saldırıyor, sanmayın ki benim aileme, arkadaşlarıma saldırıyor. Bunların hedefi biz değiliz, bunların hedefi Türkiye’dir, millettir, bunların hedefi milli iradedir. Mısır’da da aynısını yapmadılar mı? Yüzde 52 halkın oyuyla Mursi işbaşına geldi ve işbirliği yaptılar, Mursi’yi indirdiler. Kim? Kendi kabinesine bakan yaptığı bir general. Hal bu.”

  • Memur-Senin Millete Vefa Yolunda 20 Yıl Programı

    Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “İddiamız Kamu-Sen ve KESK Genel Başkanlarını da Memur-Sen’e üye yapacak iradenin bizde olduğudur” dedi.

    Ankara Arena Spor Salonunda bugün yapılacak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılacağı “Millete Vefa Yolunda 20 Yıl” programının ilk ayağı Ankara Büyük Anadolu Otel’de yapıldı. Eski ve yeni Memur-Sen yöneticilerinin bir araya getirildiği programda Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın eski ve yeni yönetime hitap etti. Programda Memur-Sen’in eski genel başkanları kısa sunum gerçekleştirdi.

    “YETER BİZE VEFA ELBİSELERİ”

    “Mensubu olmaktan onur duyduğumuz kadim medeniyet, insan tasavvurunu insani değerler ve erdemlilik üzerine bina etmiştir” diyen Yalçın, “İnsana eşrefi mahlûkat olma hazzını yaşatan bu değerler arasında vefa, vefalı olma, vefa gösterme şüphesiz ayrı bir öneme sahiptir. Erdemliler hareketinin öncüsü, Kudüs Şairi, Yedi Güzel Adam’ın sivil toplumcusu ve Memur-Sen’in kurucusu Mehmet Akif İnan ağabey de, ‘Bütün giysileri yırtsak yeridir. Yeter bana vefa elbiseleri’ derdi” şeklinde konuştu.

    “VEFA SINAVLARINDAN DAİMA BAŞARIYLA ÇIKTIK”

    Yalçın, Memur-Sen ailesinin her daim vefanın çocukları olduğunu gösterdiğini ifade etti. Memur-Sen’in vefa sınavlarından daima başarıyla çıktığını anlatan Yalçın, “Bu kapsamda, başta Mehmet Akif İnan, Ahmet Yıldız, İsmail Karakaya ağabeylerimizi, Erol Battal, İbrahim Keresteci, Tahsin Suda ve Zekeriya Ceyhan kardeşimizi unutmadık, unutmayacağız. Bu vesileyle bir kez daha bu kıymetli öncülerimizi rahmetle anıyorum” dedi.

    Yalçın, konuşmasında, erdemli yolculuğa çıkarken ve bu yolda ilerlerken hep yanlarında gördüğü Hak-İş ve MÜSİAD yöneticilerini unutmadıklarını, unutmayacaklarını söyledi. Bu kutlu yolculuğa çıkma fikrini ateşleyen ve manevi önderlik yapan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a, büyüme ve yükseliş döneminde hep yanımızda olan, yol gösteren milletin adamı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı hep hatırlayacaklarını anlatan Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Küresel ve ulusal vesayetçilerle mücadelesinde hep yanında olacağız. Konfederasyon ve sendikalarımızın kuruculuğunu yapan, genel başkanlık, genel başkan yardımcılığı, il başkanlığı, şube başkanlığı, şube yönetim kurulu üyeliği, ilçe temsilciliği ve üyelik yapmış tüm dava arkadaşlarımızı unutmadık, unutmayacağız.”

    “DAVADA BULUŞANLAR DUADA BULUŞMALI”

    Erdemliler hareketi ve sevgi medeniyetinin mensupları olarak, öldükten sonra rahmetle anmanın kendilerine yetmeyeceğini, yaşarken muhabbetle buluşmanın ve kucaklaşmanın gerektiğini kaydeden Yalçın, “Kucaklaşmak, sohbetle dostluğumuzu ve davadaşlığımızı pekiştirmek yakışır bize. O zaman yaşarken, görüşelim, birbirimizi görelim, birbirimize görünelim. Hasret çekelim ama hasretle bitirmeyelim ömrümüzü. Davada buluşanlar dua da buluşmalı, duada buluşanlar yaşarken hep kucaklaşmalı dedik. Vefa buluşmaları başlattık” diye konuştu.

    Vefa ekenlerin vefa bulacaklarını vurgulayan Yalçın, bu gerçeklerin farkında bir teşkilat olduklarını söyleyerek, bu minvalde vefa toplantıları yaptıklarını belirtti. Bunu yaparken tek gayelerinin Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu söyleyen Yalçın, “Bugün, ömürlerini, bedenlerini ve akıllarını Allah’ın rızasını kazanmaya adamış vefalı insanlar olarak bir kez daha kucaklaşıyoruz. Bir kez daha vefayı iliklerimize kadar yaşıyoruz. ama son kez yaşamayacağız. Bugün burada yaşanan bu sahneler biz yaşadığımız sürece Memur-Sen var olduğu sürece, yaşanmaya ve yaşatılmaya inşallah devam edecek” ifadelerini kullandı.

    “MEMUR-SEN DİĞER ÜLKELERDE YUVALAR KURUYOR, YARALAR SARIYOR”

    “Vefa insanları tarafından kurulan Memur-Sen, vefa rüzgârını sadece ülke sınırları içerisinde estirmekle yetinemezdi, yetinmedi” diyen Yalçın sözlerine şöyle devam etti:

    “İşte bu yüzden, Filistin’e destek vermek zorundaydık, verdik. Gazze’nin acılarına ortak olmamız gerekiyordu, olduk. Çin tarafından Uygurlu kardeşlerimize yapılan mezalimi haykırmak zorundaydık, haykırdık. Somalili çocuklara el uzatmak zorundaydık, uzattık. Kardeş ülke Pakistan halkının yardımına koşmak gerekiyordu, koştuk. Katil Esat’ın zulmünden kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimize ensar anlayışı ile sahip çıkmamız gerekiyordu, çıktık. Ortak kültür ve medeniyet dostlarımız ve kardeşlerimizle buluşmalar gerçekleştirdik. Ne benci olduk, ne de bencil olduk. Bütün bunları hep birlikte yaptık. Dün, genel merkezinde çay dahi demleyecek mali gücü bulunmayan Memur-Sen, bugün dünyanın başka ülkelerinde aş evleri kuruyor, kazanlar kaynatıyor, yuvalar kuruyor, yaralar sarıyor. Bu sonucun arkasında vefa var, adanmışlık var, sendikamızı zirveye taşıma kararlılığı var.”

    850 bini aşan üye sayısıyla hem genel de hem de hizmet kollarının tamamında yetkili olan Memur-Sen’in kuruluş hikâyesinin fedakârlıklarla ve kararlı mücadelelerle dolu olduğunu ifade eden Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kutlu idealler adına başlatılan bu soylu mücadelenin başlangıcından bu yana yaşananları anlatmaya ne sayfalar ne de burada birlikte geçireceğimiz süre yeter. Aynı şekilde Eğitim-Bir-Sen’imiz, Sağlık-Sen, Diyanet-Sen’imiz, Bem-Bir-Sen’imiz, Büro Memur-Sen’imiz, Toç-Bir-Sen’imiz, Enerji-Bir-Sen’imiz, Bayındır Memur-Sen’imiz, Ulaştırma Memur-Sen’imiz, Birlik Haber-Sen’imiz ve Kültür Memur-Sen’imiz zorlu yollardan geçerek, imkansızlıkları aşarak, sistemin koyduğu barikatları kaldırarak yetkili ve etkili oldular, üyelerine hizmet yolculuğunda gece gündüz yol aldılar.”

    “AKİF İSMİ GİBİ DİRENDİK, SEBAT ETTİK”

    Konuşmasına ‘Akif’ isminin anlamına değinerek devam eden Yalçın, şunları söyledi: “Akif direnen, sebat eden demektir. Bu nokta da, Memur-Sen’in kurucu genel başkanının Mehmet Akif İnan ağabey olmasına büyük anlamlar yüklemek mümkün. Haksızlıklara karşı direnmek için kurulan Memur-Sen’in kurucu genel başkanının ismiyle müsemma aksiyoner bir dava adamı olduğuna hem fikiriz. Milletle resmen çekişme halinde olan, millet düşmanlığı yapan sözde sivil toplum kuruluşlarıyla mücadele etti. 28 Şubat’ta 5’li çete gazete gazete, televizyon televizyon dolaşarak darbe çığırtkanlığı yapıp, generallerin brifinglerine katılmayı onur sayarken, Memur-Sen, Mehmet Akif İnan ağabeyin öncülüğünde Nemrut’un yaktığı ateşi söndürmek için su taşıyan karınca misali, 28 Şubat sürecinin ülkenin ve milletimizin başına açacak felaketlere dikkat çekti. Sendikamız ve konfederasyonumuz, başta İstanbul teşkilatları olmak üzere, yaptığı eylemlerle 28 Şubat sürecini boykot ediyordu. Tarih ve bu vefakâr millet; Memur-Sen’in 28 Şubat sürecindeki onurlu, soylu ve dik duruşunu, bu dik duruşun mimarı olan ve söz konusu millet iradesiyse dik başlılık yapmayı görev sayan onurlu, soylu insanları yani sizleri unutmayacaktır.”

    “DİK DURUŞUMUZU BOZMADIK”

    Kendilerinin de Akif İnan’ın izinden gittiğini, dik duruşlarını hiç bozmadığını vurgulayan Yalçın, sözlerine şöyle devam etti:

    “Ayışığı, Balyoz, Sarıkız, Yakamoz, Eldiven darbe girişimleriyle başlayan, ülkemize büyük zarar veren 367 kriziyle devam eden, 27 Nisan e-muhtırasıyla zirve yaptırılmak istenen Ergenekon darbe sürecini, ortak akıl mitingleriyle püskürten Memur-Sen oldu, siz oldunuz. Darbelerle vesayetlerini güçlendirmek isteyenlerin heveslerini, ortak akıl mitingleriyle kursaklarında bıraktınız, boğazlarında düğümlediniz. 12 Eylül referandumunda taraftar değiliz milletin tarafıyız diyerek, demokrasiden yana olduk, darbecilerin hayalini kurduğu vesayet iklimine karşı birlikte mücadele verdik, yüzyıllık vesayetin kalıntılarını yüzde 58’le temizledik. Darbeciler adına sendikacılık yapanları deşifre ettik, emeğin gücünü darbeciler adına, vesayetçiler namına kullanan sendikaların, milleti hedef alan kirli senaryolarda figüranlık yapan sendikacıların ipliğini pazara çıkardık. Vesayetin artçıları olan Gezi kalkışması, 6-8 Ekim Kobani ayaklanması, 17-25 Aralık darbe girişimiyle amansız mücadele eden Memur-Sen oldu, siz oldunuz. 7 Haziran seçimlerinden sonra terörü devreye sokan iç ve dış güçlere karşı Diyarbakır’da yaptığınız mitingle, ‘Teröre hayır kardeşliğe evet’ eylemleriyle en güçlü sesi yükselten Memur-Sen oldu, siz oldunuz. Millet için, milletle birlikte, milletin gücüyle ve milletin iradesiyle, millet adına sendikacılık yapmanın hazzını yaşadık, onurunu paylaştık.”

    Yalçın, konuşmasının sonunda millete ve ülkeye vefa borçlarını ifa ettiklerini vurgulayarak, “Milletimizin huzur ve refaha kavuşmasını engelleyen, ülkemizin kalkınması ve dünyada söz sahibi olması noktasında barikat oluşturan yasakların, vesayetlerin kalkmasına öncülük ettik” diye konuştu.

    Yalçın, konuşmasına Türkiye’nin yakın siyasi, sosyal, ekonomi ve iş dünyasında meydana gelen değişimleri şöyle sıraladı:

    “Darbecilerin sanık kürsüsüne oturtulması yetmez dedik. Darbeci üretme çiftliği işlevi gören TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi kaldırılmalı ve bu çiftlik kapatılmalı dedik, kapandı. Mühendislik projesi olarak kullanılan Emasya protokolü yırtılıp atıldı. 28 Şubat sürecinde generallerin emir eri YÖK yöneticilerinin “sınır tanımaz yasaklarından” başörtüsü yasağı kaldırıldı. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki kılık kıyafet dayatması büyük oranda kaldırıldı.”

    TBMM’nin, öncelikle içtüzüğündeki “tayyör dayatmasından” ve “başörtü yasağından” kurtulması gerekir dediklerini anlatan Yalçın, şunları söyledi: “Meclis’te başörtüsü yasağı kaldırıldı. Böylece Türkiye kamusal alan yalanından kurtuldu. Yargılanamaz denilen generaller ve darbeciler yargılandı. Okulları kışlayan çeviren, fişleme apoletine dönüşen, Milli Güvenlik dersine son verildi. Anadolu çocuklarının önünde dağ gibi engel oluşturan katsayı adaletsizliği tarihin çöp sepetine atıldı. Çocuklarımız ve gençlerimiz 28 Şubat mekanizmasının dayattığı ucube kesintisiz eğitimden kurtuldu. İmam hatiplerin orta kısımlarının yeniden açılması sağlandı. Tüm okullarda Kur’an ve siyer öğretimi getirildi. Kur’an kurslarında yaş sınırlaması kaldırıldı. Medeniyet ve kültür dillerimizden Osmanlı Türkçesi seçmeli ders olarak müfredatta yer aldı. Tek tip insan yetiştirmek ve vesayet aracı olarak kullanılan andımız zorunlu olmaktan çıkarıldı. Değerler eğitimini geleceğe taşımak, medeniyetle bağımızı sürdürmek ve inşacı süreci devam ettirmek için gençlere büyük bir önem verdik, bu anlayışla Genç Memur-Sen’i kurduk. Bu noktada teşkilatlarımızın özel bir hassasiyet göstermesini, gençlere sahip çıkmasını bekliyorum.”

    Yalçın, “20 yıllık dönemde siyasal reformlara ve sistemsel dönüşümlere katkı yapmanın yanında ekonomik ve sosyal kazanımların altına imza atarak kamu görevlileri için rekor sayıda kazanımlar ürettik, enflasyonun üzerinde mali haklara kavuşturduk. Kamu görevlilerine vefa anlayışımızın sonucunda yüzlerce insani ve vicdani kazanımlar elde ettik” diye konuştu.

    Yalçın, kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı elde ederek çalışma hayatında büyük bir sosyal devrim gerçekleştirdiklerini söyledi. Yıllardır mücadelesini verdiği sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi talebini büyük oranda gerçekleştirdiklerini anlatan Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “4/C’lilerin mali, soyla ve özlük haklarında ciddi iyileştirmeler sağladık. Birinci ve ikinci toplu sözleşmelerde elde ettiğimiz kazanımların üzerine bu yıl üçüncü toplu sözleşmeyle 213 yeni kazanım üreterek tarihi başarının altına imza attık. İnsanların cuma namazı ibadetini özgürce yerine getiremediği 28 Şubatlardan cuma namazı izninin toplu sözleşmeyle belirlendiği demokratik bir zemine kavuştuk. Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya Türküsündeki ifadesiyle “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya!” muamelesine tabi tutulanlara öncülük yaptık, hak ettikleri yerlere taşıdık. 28 Şubat’ta bedel ödemiş kamu görevlilerinin mağduriyetlerini giderdik.”

    Yalçın, 20 yılda büyük mesafe kat ettiklerini belirterek şöyle konuştu: “Ancak yetmez diyoruz. Yeni hedeflerle yeni yolculuğumuza devam ediyoruz. Sivil, demokratik, özgürlükçü ve milleti kucaklayan anayasa yapılması, kamu görevlilerine yönelik siyaset yasağının kaldırılması, toplu sözleşmenin parçası olan grev hakkının verilmesi, emeklilere sendika hakkının tanınması, örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldırılması, tercih hakkını yok eden karma eğitime son verilmesi, üniformalı kamu görevlilerine uygulanan başörtüsü yasağının kaldırılması, Filistin’e yönelik ambargoya son verilmesi, İsrail işgalinin bitirilmesi, Mısır’da Sisi darbesinin son bulması, kanlı terör örgütlerinin imha edilmesi, tüm dünyadaki sömürünün ortadan kaldırılması için soylu mücadelemizi artırarak devam ettireceğiz.”

    “İDDİAMIZ KAMU-SEN VE KESK GENEL BAŞKANLARINI MEMUR-SEN’E ÜYE YAPACAK İRADENİN BİZDE OLDUĞUDUR”

    Yalçın, bunun içinde öncü medeniyet, güçlü sendikacılık ve büyük Türkiye parolası ile 1 milyon üyeye ulaşmayı hedeflediklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “1 milyon varış noktamız değil, yeni başlangıç noktamızdır. Hedefimiz bütün kamu görevlilerini Memur-Sen’in üyesi, soylu mücadelemizin ortağı yapmaktır. İddiamız Kamu-Sen ve KESK Genel Başkanlarını da Memur-Sen’e üye yapacak iradenin bizde olduğudur. Zirveden yeni ufuklara misyonumuz budur. Kararlı adımlarla güvenli yarınlara vizyonumuzun sonucu budur. Biz rakiplerimizi yok ederek değil, Memur-Sen ailesine dâhil ederek büyüyeceğiz.”

    “Kimseyi küçümsemeyeceğiz, hiç kimseye büyüklenmeyeceğiz. Sadece ve sadece emeğin mücadelesini vererek ekmeğimizi büyüterek hakkı kuşanıp hakkımızı isteyerek büyümeye, devam edeceğiz” diyen Yalçın, “Ahde vefa ile çıktığımız bu yolda feda ettiklerimiz, bedel ödediklerimiz bizim için hakikat yolculuğunun sermayesidir” ifadesini kullandı.

    Memur-Sen’in sendikal mücadelede istikrarın adresi olduğunu anlatan Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak istikrar sadece Memur-Sen’e mahsus olmamalıdır. Siyasette, istikrar, ekonomide istikrar, diplomaside istikrar ve nihayetinde ülkede istikrar için sorumluluk almalıyız. Bu yüzden 1 Kasım seçimlerinde istikrarı sürdürecek, parlak bir istikbali üretecek, istiklalden taviz vermeyecek iradenin yanında olacağız. Kim bu ülkeyi güçlü Türkiye’ye dönüştürecek ise, kim bu ülkeyi eski Türkiye’den kurtaracaksa, kim Anadolu’yu yeniden Büyük Türkiye’nin kuruluş merkezi yapacaksa onu destekleriz. Kim dünyadaki zulme direnecekse, vahşet erbabına haddini bildirecekse, daha adil bir dünya için yola düşecekse onunla o yolda oluruz, yol arkadaşlığı yaparız. Taraftarlık yapmayız, ancak hakkın tarafında yer alırız. 10 yılda bir vesayet ayarı çekenlere her seçimde demokrasi ayarı çeken milletimiz 1 Kasım’da da gerekli cevabı verecektir. Bu düşüncelerle, milletimizin bin yılı aşkın süredir müntesibi olduğu değerlerin ışığında 1995 yılının 9 Haziran’da hak için yola düşen Memur-Sen’in siz değerli öncülerini, saygıyla selamlıyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.”

    “MEMUR-SEN MÜCADELENİN ADIDIR”

    Memur-Sen Onursal Başkanı, AK Parti Milletvekili ve Meclis İdare Amiri Ahmet Gündoğdu, “Vefa’nın İstanbul’da bir semt olarak kalmaması ve yaşatılması en çok Memur-Sen’e yarar. Herkesten Allah razı olsun, Akif İnan ağabey başta olmak üzere vefat etmiş bütün öncülerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Memur-Sen, mücadelenin, davanın ve duruşun adıdır, bu duruşu daima göstereceğine inanıyorum. Akif İnan ağabeye bıraktığı bu değerli miras için bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.

    “SILA-İ RAHİM BİZİ MEMNUN ETTİ”

    Sıla-i Rahimin dinimizde önemli bir değere sahip olduğunu kaydeden Memur-Sen Eski Genel Başkanı Ahmet Aksu ise, “Bu değeri yaşatan değerli genel başkanımıza teşekkür ederim. Aynı davaya baş koymuş arkadaşlarımızı bir kez daha gördüğümüz için çok memnun oldum. Hepimize ilk önce Peygamber Efendimizin, daha sonra da Hz.Hüseyin efendimizin yolundan ayrılmamaya davet ediyorum” diye konuştu.

    “MEMUR-SEN DAİMA HAKKIN YANINDA OLMUŞTUR”

    Kısa bir selamlama konuşması yapan eski Memur-Sen Genel Başkanı Fatih Uğurlu, “850 bine gelmiş bir Memur-Sen var, 1 milyon üye hedefinin de kısa zamanda gerçekleşeceğine inanıyorum. Memur-Sen her zaman hakkın yanında haksızlığın karşısında olmuştur, daima da olacaktır” ifadelerini kullandı.

    Kur’an tilavetiyle başlayan program, belge takdimi ve akşam yemeğiyle sona erdi.