Etiket: Planlama

  • Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, ilk öğrencilerine ‘merhaba’ dedi

    ÇOMÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nün 2018-2019 Eğitim-Öğretim Yılında ilk kez öğrenci alması nedeniyle bölüm öğrencilerine ‘hoş geldin’ etkinliği düzenlendi.

    Mimarlık ve Tasarım Fakültesi fuaye alanında gerçekleştirilen etkinliğe öğrencilerin yanı sıra Rektör Vekili Prof. Dr. Mustafa Görün, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah Kelkit, Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Alper Sağlık, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İsmail Tarhan ile akademik ve idari personel katıldı.

    Etkinlikte bir konuşma yapan Prof. Dr. Abdullah Kelkit, fakültenin ikinci bölümü olan Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nün eğitim-öğretime başlamasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek fakülte olarak hedeflerinin, Peyzaj Mimarlığı Bölümü ile Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nün yanında Mimarlık Bölümü, İç Mimarlık Bölümü ve Endüstri Tasarımı Bölümü’nün eğitim öğretime başlayarak, fakültedeki 5 bölümün de aktif hale gelmesi olduğunu belirtti. Prof. Dr. Kelkit bölümün, öğretim üyelerine ve öğrencilere hayırlı olmasını dileyerek, “Önünüzde uzun bir süreç var. Biz de bu süreçte idare olarak her zaman yanındayız” dedi.

    Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde yetişen öğrencilerin şehre de büyük katkısı olacağına inandığını söyleyen Prof. Dr. Mustafa Görün, hem yeni açılan bölümler için hem de diğer bölümler için yapılması gerekenler konusunda yönetim olarak destek vermeye hazır olduklarını vurguladı.

    Bölüm Başkanı Doç. Dr. Arzu Başaran Uysal ise, “Bölümün hem Mimarlık ve Tasarım Fakültesi için hem Üniversite için hem de Çanakkale için çok önemli ve etkili olacağına inanıyorum. Bölüm öğrencileri Üniversitenin kentte görünürlüğünü arttıracaktır. Çünkü bizim laboratuvarımız Çanakkale ve her zaman sahada olacağız” dedi.

  • Bakan Ersoy’dan “teşvik yerine planlama” vurgusu

    Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, önümüzdeki 5 yıl içinde İzmir’e gelen turist sayısını iki katına çıkaracaklarını söyledi. Ersoy, “İzmir’in kurtuluşunun teşvikler olduğunu düşünmüyorum. Turizm sektöründe önü an açık şehirlerin başında İzmir geliyor. Doğru planlamalarla İzmir çok iyi yerlere gelecek” dedi.

    İzmir Ticaret Odası’nda (İZTO) gerçekleşen ‘Turizm Sektörü İzmir Buluşması’na Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanı sıra İzmir Valisi Erol Ayyıldız, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener ve turizm sektörü temsilcileri katıldı. Konuşmasında İzmir’in turizmde önü en açık şehir olduğunun altını çizen Bakan Ersoy, doğru planlamayla 5 yıl içinde turist sayısını iki katına çıkaracaklarını belirtti. Ersoy, “İzmir’in kurtuluşunun teşvikler olduğunu düşünmüyorum. Turizm sektöründe önü an açık şehirlerin başında İzmir geliyor. Doğru planlamalarla İzmir çok iyi yerlere gelecek. 5 yıl içinde gelen turist sayısını iki katına çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu hep beraber gerçekleştireceğiz. Bunu yaparken de teşvikle yapmayacağız. Kurtuluş teşvik değil, doğru planlarla şehri geliştirmektir. Barcelona’da turistler resmen kovuluyor ancak turistler hala oraya gitmeye devam ediyor. Teşvik, orman yangınını musluk suyuyla söndürmeye benziyor. Gecelik 3 dolar teşvikle bir yere varamayız. Bizim algıyı düzeltmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

    “Turistik yerlerdeki altyapı sorununu çözeceğiz”

    Çeşme ve Bodrum gibi turistik yerlerin altyapı sorununa vurgu yapan Ersoy, “Çeşme’nin ve Bodrum’un ana sorunu planlama. Tek tip turizm hareketine göre planlama yapılıyor. Ağırlıklı olarak Türk turist hedeflendiği için sezon süresi düşüyor ve bayram tatillerinde istenmeyen görüntüler oluşuyor. Ne yaparsanız yapın altyapı sistemi kaldıramıyor. İhtiyaç teşvik değil, doğru bir planlama. Yatırımcılara sezonunuzu uzatmanız için öneriler ve planlarımız olacak. Bu bölgelere üç katı arıtma da yapsak sorun devam eder. Artık geçici çözümlerle sorunları halının altına süpürmekten vazgeçeceğiz. Sırasıyla tüm kıyı bölgelerdeki arıtma ve altyapı projelerine bakanlığımız bütçesinden destek verip 2 yıl içinde sorunu çözmek istiyoruz” diye konuştu.

    “Yapmayacaklarsa geri alacağız”

    Bakanlık olarak yavaşlayan projeleri incelemeye aldıklarını belirten Bakan Ersoy, “Göreve başlar başlamaz yatırımı yavaşlatan projeleri incelemeye başladık ve bu hafta incelemeleri tamamlayacağız. Bizim gerçek yatırımcılara ihtiyacımız var. Süreci uzatan yatırımcılara daha fazla süre tanımayı düşünmüyoruz. Eğer yapmayacaklarsa tahsis sahiplerinin Bakanlığa verilmesini talep edeceğiz” dedi. Bakan Ersoy, ayrıca İzmir’de ’kongre vadisi’ oluşturulması gerektiğini belirterek, bu konuda yerel yönetime destek vereceklerini söyledi.

    Özgener’den kruvaziyer mesajı

    İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener ise, kruvaziyer gemilerinin yeniden İzmir’e gelmesi için çalıştıklarını söyledi. Özgener şöyle konuştu:

    “Oda olarak kruvaziyer gemilerine çok önem verdik. O günlere tekrar geri dönmek için çalışmalara devam ediyoruz. Bu ay içinde İzmir’e davet ettiğimiz Carnival Cruises yetkililerine Türkiye’nin ve İzmir’in güvenli bir destinasyon olarak sunduğu güzellikleri anlatacağız. Gelin İzmir’den dünyaya tüm Türkiye için güçlü bir kruvaziyer mesajı verelim. Kruvaziyer limanlarına yatırımcı çekilmesi, Türk kruvaziyer gemilerinin inşa edilmesi, Deniz Turizmi Yönetmeliği’nin revize edilmesi gibi konularda Bakanlığımızın desteğine çok ihtiyacımız var.” Özgener ayrıca İzmir’den Avrupa’ya direkt uçuşların da artırılması gerektiğini de sözlerine ekledi.

    “Yönetmeliğin güncellenmesi gerekiyor”

    İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkanı Tamer Kıran da, Deniz Turizmi Yönetmeliği’nin güncellenmesi gerektiğinin altını çizdi. Kıran, “2009’da yürürlüğe giren Deniz Turizmi Yönetmeliği’nde düzenlenmesi gereken hususlar var. Yürürlüğe girdiği günden bu yana neredeyse 10 yıl geçtiği için yönetmeliğin güncellenmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Akdeniz’in aktörü İzmir’dir”

    İzmir Büyükşehir Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’in geçtiğimiz yıllarda diğer şehirlere oranla daha az geliştiğini belirterek, “İzmir 1965 yılından 2003 yılına kadar ne yazık ki az gelişmiş bir şehirdi. Diğer şehirlere bakarsak İzmir bu süreçte çöküntü yaşamış ve büyüme hızı olarak diğer şehirlerin gerisinde kalmıştır. Yıllardan bu yana Akdeniz ticaretinin en önemli aktörü olan İzmir, bu özelliğini limanı ve tarım faaliyetlerinden almıştır. 2004’te göreve geldiğimizde yaptığımız stratejik plan çizgisinde yürüdük. İzmir sıçramayı turizm ve sanayi alanında yapacaktır” açıklamasında bulundu.

    “Lokomotif olmalıyız”

    İzmir Valisi Erol Ayyıldız ise, turizm sektöründe lider ülke olmak için sektör temsilcilerine büyük iş düştüğünü söyledi. Ayyıldız, “Devletimiz ve hükümetimiz dünyadaki emsallerine göre turizm sektörüne en fazla yatırım yapan hükümetlerin başında geliyor. İsteğimiz vagon olmaktan kurtulup lokomotif haline gelebilmektir. Bu anlamda dünyaya önderlik yapmak da sektör temsilcilerine düşüyor” diye konuştu.

  • AOSB’de İş Gücü Planlama ve Norm Kadro eğitimi

    Adana Organize Sanayi Bölgesi’nde (AOSB) sanayici ve çalışanlarına eğitim desteği sağlamak amacıyla kurulan AOSB Akademide “İş Gücü Planlama ve Norm Kadro Eğitimi” konulu seminer düzenledi.

    AOSB Seyhan Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen organizasyona konuşmacı olarak katılan uzman Özlem Yurdanur, stratejik insan kaynakları yönetimi perspektifinden insan kaynağı planlamanın önemi, iş analizi ve süreç yönetimi, optimum kadro tasarımı, süreç optimizasyonu ve termin belirleme konularında bilgiler sundu.

    İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY)’nin son yıllarda çalışma hayatında geniş yankı uyandıran bir yaklaşım haline geldiğini söyleyen Yurdanur, “Bilimsel yönetim yaklaşımı ile başlayan yönetim felsefesi, günümüzde İKY aşamasına ulaşmıştır. İKY işletmelerde çalışan bireylerin ihtiyaçları, eğitim ve geliştirilmeleri gibi konularda insan odaklı modern bir yönetim anlayışıdır” dedi.

    “Çalışanların yönetiminde dönüm noktası”

    1980’li yıların çalışanların yönetiminde dönüm noktası olarak kabul edildiğine işaret eden Özlem Yurdanur, İKY ile çalışanların yönetimine stratejik bakış açısı kazandırıldığı bu dönemde iş dünyasının eskisinden farklı hale gelen üretim ve yönetim ilişkileriyle karşı karşıya kaldığını kaydetti.

    Üretim modellerinin ekonomik, sosyolojik ve teknolojik olarak dünyanın yaşadığı evrimlere paralel olarak hızlı değişimlerle yüz yüze kaldığını hatırlatan Yurdanur, işletmelerdeki insani varlık için de yeni yönetim modellerini zorunlu hale getirdiğini ifade etti. İKY’nin hem bu ihtiyacı karşılaması, hem de işveren ile çalışanlar arasında ezeli bir uzlaşma sağlaması savıyla gündemde popüler bir yer edindiğini vurgulayan Özlem Yurdanur, İKY modelinin ilkelerini, “Yeterlilik, kariyer, eşitlik, güvence ve yansızlık” diye sıraladı.

    İnsan kaynakları biriminin, işletmelerdeki insan kaynağını en etkili ve verimli biçimde harekete geçirecek faaliyetleri yürütmekten sorumlu olduğunun altını çizen Özlem Yurdanur, bu kapsamda İKY’de “iş stratejileri ile paralellik, tutarlılık, değişimi destekleyen araçlarla yönetim, bağlılık ve motivasyon” stratejilerinin dikkat çektiğini aktardı.

    Kurumlarda genel olarak İK birimlerinin çalışma alanları ve fonksiyonlarının benzer olduğuna işaret eden Yurdanur, bunları “İş dizaynı-analizi, İK planlama, işe alma ve yerleştirme, oryantasyon, eğitim ve geliştirme, performans değerlendirme, ücret ve diğer faydaların yönetimi, kariyer planlama, işten ayrılma ve çıkarma” başlıkları altında özetledi.

    “Kurumsal devamlılık ve gelişim”

    Kurumsal stratejik yönetimde ‘devamlılık, gelişim ve hedeflerin’ en öncelikli konulardan geldiğini dile getiren Özlem Yurdanur, tüm İK stratejilerinin kurumsal gelişim temelinde yapılandırılması gerektiğini söyledi. Stratejik yönetimin, “Bütünsel, kendi içinde tutarlı, değişimi desteklemesi, esnek, bağlılık ve motivasyon” sağlaması gibi özellikleri üzerinde duran Yurdanur, stratejik yönetimde yöneticilerin çalışma alanlarına ilişkin şunları söyledi:

    “Hedeflere ulaşmalıdır. Takım oluşturmalıdır. Kişileri geliştirmelidir. Gelecek yönetiminde ise; stratejilerle hareket edilmeli. Stratejiler sürekli gözden geçirilmeli ve gerekli revizyonlar yapılmalı. Kaynak ve çevre analizleri güncel tutulmalı. Sürekli planlama yapılmalı. Bütünsel uygunluğa odaklanmalı.”

    Çalışanların performans hedefleri ile kurum hedeflerinin uyumlandırılması süreci olan çalışan performans yönetimi hakkında bilgiler sunan Özlem Yurdanur, “Çalışan performansına yönelik bilgi toplama, değerlendirme, geri bildirim verme ve organizasyonel etkinliği artırmak amacıyla yönlendirmeyi içeren sistemin bütünüdür. İşlerin tanımlanması, performans kriterlerinin belirlenmesi, ölçülmesi, değerlendirmesi, geliştirilmesi; eğitim, ücret yönetimi, kariyer planlama sistemleri ile entegrasyonu faaliyetlerini içermektedir” şeklinde konuştu.

    AOSB’deki firmalardan çok sayıda İnsan Kaynakları yöneticisi ve çalışanının katıldığı eğitimde Yurdanur, eğitimin sonunda katılımcıların sorularını cevapladı.

  • ZEKA’dan UTSO Stratejik Planlama Yönetimi projesine destek

    Zafer Kalkınma Ajansı (ZEKA) Teknik Destek Programı kapsamında Uşak Ticaret ve Sanayi Odası’na Stratejik Plan Eğitim ve Hazırlama Hizmeti konusunda eğitim ve danışmanlık desteği başladı.

    Zafer Kalkınma Ajansı, yerel aktörlerin bölgesel kalkınma açısından önem arz eden projelerinin hazırlık aşamasına katkı sağlama ve uygulama aşamalarında da uygulanabilirliği açısından danışmanlık ve eğitim konularında destek vermektedir. Uşak Ticaret ve Sanayi Odası’na sağlanan destek ile hazırlanacak 4 senelik stratejik plan ve alınacak stratejik plan eğitim hizmetleri sayesinde; odanın 2018-2021 yılında yapacağı faaliyetler planlamasının yapılması, odanın kurumsal yapısının daha da geliştirilmesi, oda üyelerinin çözüm odaklı çalışan bir odadan hizmet alması, odanın TOBB Akreditasyon Sisteminde devamlılığının sağlanması ve yönetim kapasitesinin arttırılması amaçlanmaktadır.

    Zafer Kalkınma Ajansı çalışmalarından duyduğu memnuniyeti dile getiren Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı S. Selim Kandemir; “Rekabetçi üstünlük sağlayabilmemiz için esnek, sürekli kendini geliştiren, değişime açık, bilgi üreten ve bilgiyi paylaşan bir yapıya sahip olmamız ve bu yapıyı etkin şekilde planlamamız ve yönetebilmemiz gerekmektedir. Zafer Kalkınma ile ortak yürüteceğimiz bu projenin Odamızın Stratejik Planlama alanındaki çalışmalarımıza önemli katkılar sağlayacağı şüphesizdir. Projemizde emeği geçenlere teşekkür ediyorum” dedi.

  • TMMOB 11. Enerji Sempozyumu kapsamında enerjide planlama, uygulama ve sonuçları ele alındı

    TMMOB 11. Enerji Sempozyumu’nun ilk gününde düzenlenen panelde, enerjide kaynak ve üretim planlaması yapılabilmesi, dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için öncelikle üretim sektörlerinde yaşanan gelişimin değerlendirilmesi, planlama yapılması ve dış alıma bağımlı üretim yapısından kurtulmak gerektiği vurgulandı.

    Panelin yöneticiliğini üstlenen eski Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı ve Merkez Bankası Banka Meclisi önceki üyelerinden Prof. Dr. Bilsay Kuruç, enerjinin geleceği ana teması kapsamında şikayet yerine geleceğe dair konuşmalar yapmanın önemine dikkat çekti.

    Türkiye’nin enerjisinin yüzde 75’ini dışarıdan getirmekle yükümlü olduğunu, bu oranın giderek büyüdüğünü ifade eden Prof. Dr. Kuruç, “Bankacılığın yüzde 70’i dışarıdan. Dünya sermayesi tıpkı enerjide olduğu gibi bankacılığa el koymuş durumda. Şimdi sermaye ait olduğu yere gidiyor, Türk parasından kaçıyor. İthalat ile işleyen bir rejimin içerisinde yaşıyoruz. Bu ithalat kendi rantlarını oluşturuyor. Türk sermaye sınıfı enerji alanını çok seviyor. Çünkü çok kolay rantlar var. Kömür santrallerini niye seviyorlar? Özel sektör toplum için değil, kendi için optimizasyon yapar. Maliyet olabildiğince küçük, fiyat daima yüksek olacak. Fiyatın içinde bugün rantlar var. Rantlar siyaset kanalıyla dağıtılıyor. En kolay alan enerji ihaleleri. Dolayısıyla özelleştirmenin bedelini toplum olarak ödüyoruz” dedi.

    Jeopolitikte enerji güvenliği

    EMO 39 ve 40. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler, enerji alanını jeopolitik açıdan değerlendiren bir sunum yaptı. Çokça sözü edilen strateji, taktik, stratejik planlama kavramlarını ele aldığı konuşmasında Ulusaler, enerji politikaları belirlenirken iç ve dış faktörlerin söz konusu olduğunu belirterek, bu faktörleri “güvenlik, coğrafi konum, emperyal algılar, teknolojik gelişmeler, iklim değişikliği, bölgesel çatışmalar, işgaller” olarak sıraladı. Güvenlik denildiğinde ilk akla enerji kaynakları açısından arz güvenliğinin geldiğini belirten Ulusaler, petrole bakıldığında yüzde 66’sının Ortadoğu’da olduğunu, hemen arkasından Güney Amerika ve diğer ülkelerin geldiğini; doğalgaza bakıldığında yine Ortadoğu, Suudi Arabistan, İran ve Rusya’nın görüldüğünü anımsattı. Ulusaler konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Küresel aktörler politikaları belirlerken süreç içerisinde dönemin şartlarına göre kendilerine planlar koyuyorlar. Sovyetler’in dağıldığı dönemde bazı haritalar çiziyorlar. Balkanlar bizim için önemlidir diyor önce. Hindistan’ın batısından, yine Ortadoğu’yu kapsıyor, Kafkasları alıp bir çerçeve çiziyor. Gözümüzü dikeceğimiz nokta burasıdır diyor. Süreç değişince bu sefer Büyük Ortadoğu Projesi çizeceğiz diyor. Cebelitarık’tan alıyor, Kuzey Afrika, Kafkasları, Ortadoğu’yu alıp geliyor. Burada kesişen bir nokta var. Ortadoğu bu kesişen kümelerin içerisinde yer alıyor. Bütün ilgi buraya yöneliyor. Çatışmalar, işgaller, savaşlar gündeme geliyor.”

    “Santraller kapasitelerinin altında çalışıyor”

    MMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Orhan Aytaç, 2016 yıl sonu itibarıyla 78 bin megavatlık kurulu güçte fosil yakıtların yüzde 56, üretimde yüzde 67 payı olduğunu, üretimde ithal yakıtın payının da yüzde 51 olduğunu kaydetti. Bu yıl yatırımdan vazgeçenleri düşerek, sadece lisans almış yatırımlara bakıldığında 2020’de 92 bin 88 megavat, 2023’te 111 bin 33 megavat kurulu güce ulaşılacağını belirten Aytaç, fosil yakıtların da kurulu güçteki payının yüzde 55, üretimdeki payının da yüzde 65-70 arasında olacağını bildirdi. Aytaç, dünyada ise fosil yakıtın payının 2025’te yüzde 58’e, 2040’da yüzde 40’a düşürülmesinin hedeflendiğini ifade etti.

    “Kurulu güçle en yüksek anlık tüketim arasındaki makas yıllardır açılıyor, 2009’dan beri de daha geniş açılıyor” diyen Aytaç, TEİAŞ’ın güvenilir üretim kapasiteleri esas alındığında santrallerin üretimlerinin bu güvenilir üretim kapasitesinin hep altında kaldığına dikkat çekti. Yeterli verimde, iyi işletilmeyen santraller bulunduğu ve arz fazlalığına gidildiği tespitini paylaşan Aytaç, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Haziran 2016’da kurulu gücümüz 76 bin megavat civarında. En yüksek ihtiyaç 44 bin 700 megavat. Yani yüzde 58’i kadar anlık kullanımı var. Tüketime baktığımız zaman sadece güvenilir kapasitelerini düşünsek bile 70 bin megavet az ürettiklerini, güvenilir kapasitelerinin ancak yüzde 80’ini kullandıklarını, yüzde 20 fazla kapasiteleri olduğunu saptırıyoruz. 2023’te baz değerlerle anlık enerji kullanımının kurulu kapasiteye oranı yüzde 50 civarında olacak, tüketimde ise kapasitenin ancak yüzde 68’i kullanılacak diye öngörüyoruz. Yeni yatırımlarda fosil ve uranyum yakıtlı santral projelerinden kaçınan, yenilenebilire öncelik veren yatırımlar yapılması arz güvenliği açısından mümkün. Yenilenebilirde doğal ve sosyal çevrenin korunması şartı ile öncelik verilmelidir. Kaynak, üretim ve yatırım planlaması yapılmalıdır.”