Etiket: “Piyasaların

  • TBB Başkanı Aydın: “Piyasaların ateşi düşüyor”

    CEO Club Bankacılar Zirvesi’nde geleceğin bankacılığı konuşuldu. Zirveye katılan ve bir konuşma gerçekleştiren TBB Başkanı Hüseyin Aydın, “Para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak riskler makul düzeylere gerilemekte, öngörülebilirlik artmaktadır. Piyasaların ateşi düşüyor” dedi.

    Türk finans sektörünün liderlerini bir arayan getiren en önemli etkinlikler arasında yer alan CEO Club ‘Bankacılar Zirvesi’, 2018 yılında da Vodafone Türkiye’nin ana sponsorluğunda, Accenture ve NGN’in co-sponsorluğunda gerçekleşti. Türkiye bankacılık sektörünün 2018 performansının yanı sıra gelecek hedeflerin masaya yatırıldığı etkinlik Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın ve Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin’in açılış konuşmalarıyla başladı.

    Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın ‘Bankacılık 2019’ başlığıyla yaptığı konuşmada piyasalardaki normalleşmeye vurgu yaptı. Aydın, “Para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak riskler makul düzeylere gerilemekte, öngörülebilirlik artmaktadır. Bu sayede kısa vadeli olsa yurtdışı kaynak girişinin yeniden artması, ticari ilişkilerin normalleşmesi, likidite baskısının azalmasını bekliyoruz” dedi.

    Bölgedeki jeopolitik risklerin yüksek kalmaya devam ettiğini, ve yine bölgedeki ülkelere yönelik yaptırımların ticareti ve finansal hizmetleri olumsuz etkilediğinin altını çizen Aydın, “AB küresel krizin zorluklarını yaşarken Brexit gibi önemli bir mesele ile de uğraşmaktadır. Bundan dolayı dünya ekonomisinde kısa dönemde sürekli ve istikrarlı bir büyüme ve ticaret ortamının oluşması kolay görülmüyor. Hal böyleyken, dikkatli olmak gerekiyor. Disiplini elden bırakmadan, dengeleri sağlam kurmak ve sürdürmek, tüm zorluklara rağmen bir yandan döviz gelirlerimizi, bir yandan da iç tasarruflarımızı arttırmaya yönelik daha fazla çaba göstermek gerekiyor” diye konuştu.

    “YEP’e piyasalar pozitif tepki verdi”

    Dış gelişmeler ve iç dinamikler dikkate alınarak hazırlanan ve uygulanan yeni ekonomik programa piyasaların pozitif tepkiler verdiğini aktaran Aydın, Para piyasalarında oynaklık azaldı. TL’nin değer kaybı durdu, en kötüyü dikkate alırsak değerlenme var. Enflasyonist bekleyişlerde düzelme var. Faiz oranlarında aşağı yönlü bir seyir var. Türkiye’nin risk göstergesi (CDS) düştü. Bankaların yurtdışı borçların çevrilmesindeki gayretleri önemli ölçüde başarılı oldu. Krediler ile mevduat arasındaki fark azalmaya başladı. Merkez Bankası rezervlerindeki düşüş önemli ölçüde yavaşladı. Uluslararası ilişkilerde de olumlu gelişmeler var; ABD ile daha yapıcı bir iletişim var, AB ile ilişkiler yeniden rasyonel bir yörüngeye oturdu” şeklinde konuştu.

    Özetle, piyasaların ateşinin düştüğünü söyleyen Aydın şöyle konuştu: “Para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak riskler makul düzeylere gerilemekte, öngörülebilirlik artmaktadır. Bu sayede kısa vadeli olsa yurtdışı kaynak girişinin yeniden artması, ticari ilişkilerin normalleşmesi, likidite baskısının azalmasını bekliyoruz.

    Şimdi sıra üretim, yatırım ve ticari alanlarda toparlanmaya geldi.”

    Hüseyin Aydın, bu çerçevede, bankacılık sektörü olarak yapılan çalışmaları şu şekilde özetledi:

    “Dış kaynak girişinin sürmesi için olup-bitenlerin banka bilançolarına etkileri ve Yeni Ekonomik Program hakkında muhabirlerimizle, yurtdışı kreditörlerle ve yatırımcılarla görüşüyoruz. Kaynakların ekonomi için en doğru alanlarda ve miktarlarda kullanılması için öncelikleri belirliyoruz.

    Bu bağlamda, kredilerin çevrilmesi için bankalar olarak tek tek veya birlikte müşterilerimiz ile sürekli iletişim içindeyiz. Tüm çabamızla kredi kanallarını açık tutmaya, vade ve fiyatlamalarda esneklik sağlamaya gayret ediyoruz.

    Bu aşamada hepimizin dikkat etmesi gereken konu, ekonominin şoklara karşı direncinin yüksek kalmasıdır. Bundan dolayıdır ki makro dengeleri daha sağlam kurmayı amaçlayan programın uygulanmasına tüm sektörler olarak destek vermeliyiz. Olup bitenleri doğru anlamalıyız. Esas olan Türkiye ekonomisinin sağlıklı büyümesidir. Zor dönemlerde, her birimizin kendimiz için en iyisini yapıyor olmak makroekonomi için doğru olmayabilir. Kişisel veya sektörel sorunlarımızı ülke sorunu haline getirmemeliyiz. Talep ve önerilerimizi oluştururken rasyonel olmalıyız. En iyi yaptığımız işe odaklanıp daha iyisini yapmalıyız.

    Dönem birbirimizi anlama ve destek olma, yardım etme, işbirliği ve güç birliği yapma dönemidir. Konularımız yönetilebilir ölçektedir. Türkiye ekonomisi sağlam bir bünyeye sahiptir ve güçlü bir yapıdadır. Yeni Ekonomik Program’ın beklentileri iyileştireceğine ve öngörülebilirliği artıracağına inanıyoruz.”

    Meltem Bakiler Şahin: “Finansman ve teknolojinin gücünü bir araya getirip Türkiye’ye birlikte kazandıralım”

    Günümüzde bankacılık sektörünün dijitalleşme ile birlikte yeni medyan okumalarla karşı karşıya olduğunu belirten Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin de şunları kaydetti: “Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisinden büyük veri uygulamalarına, robot teknolojileri ve yapay zekadan, sosyal medya ve anlık iletişime kadar dijitalleşme ile yaşanan tüm gelişmelerin, bankacılık sektörü açısından fırsatlar barındırdığını düşünüyoruz. Vodafone olarak, şebeke ve teknoloji çözümlerimizle, bankaların çalışanlarının birbiriyle daha hızlı ve etkin iletişim kurmasını, müşterilerine daha kaliteli hizmet vermelerini ve iş süreçlerindeki operasyonel çevikliğin artırılmasını sağlıyoruz. Dünyanın en büyük 50 küresel bankasının yüzde 50’si, Vodafone Grubu’nun yaygın küresel şebeke erişimi, mobil ve sabit iletişimin yanı sıra Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisi ve Bulut çözümleri alanlarındaki uzmanlığından yararlanıyor. Türkiye’de de bankaların ve finans kuruluşlarının ‘dijital iş ortağı’ olarak, sektör için katma değer odaklı 360 derece telekom çözümleri sunuyoruz. Vodafone olarak geleceği heyecan verici bulduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Bu heyecan verici yolculukta, Türkiye’de bankacılık sektörüyle beraber yol alabilmeyi, yapacağımız iş birlikleriyle geleceğin bankacılığını birlikte şekillendirebilmeyi istiyoruz. Belli sektörler belirleyerek işletmelerin ihtiyaçlarına özel, onları yarının dünyasına bir adım daha yaklaştıracak çözümleri birlikte üretebiliriz. Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme hedefine katkımızı beraberce artırmaya, finansman ve teknolojinin gücünü bir araya getirerek hem işletmelere hem de Türkiye’ye birlikte kazandırmaya hazırız.”

  • TBB Başkanı Aydın: “Piyasaların ateşi düşüyor”

    CEO Club Bankacılar Zirvesi’nde geleceğin bankacılığı konuşuldu. Zirveye katılan ve bir konuşma gerçekleştiren TBB Başkanı Hüseyin Aydın, “Para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak riskler makul düzeylere gerilemekte, öngörülebilirlik artmaktadır. Piyasaların ateşi düşüyor” dedi.

    Türk finans sektörünün liderlerini bir arayan getiren en önemli etkinlikler arasında yer alan CEO Club ‘Bankacılar Zirvesi’, 2018 yılında da Vodafone Türkiye’nin ana sponsorluğunda, Accenture ve NGN’in co-sponsorluğunda gerçekleşti. Türkiye bankacılık sektörünün 2018 performansının yanı sıra gelecek hedeflerin masaya yatırıldığı etkinlik Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Hüseyin Aydın ve Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin’in açılış konuşmalarıyla başladı.

    Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın ‘Bankacılık 2019’ başlığıyla yaptığı konuşmada piyasalardaki normalleşmeye vurgu yaptı. Aydın, “Para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak riskler makul düzeylere gerilemekte, öngörülebilirlik artmaktadır. Bu sayede kısa vadeli olsa yurtdışı kaynak girişinin yeniden artması, ticari ilişkilerin normalleşmesi, likidite baskısının azalmasını bekliyoruz” dedi.

    Bölgedeki jeopolitik risklerin yüksek kalmaya devam ettiğini, ve yine bölgedeki ülkelere yönelik yaptırımların ticareti ve finansal hizmetleri olumsuz etkilediğinin altını çizen Aydın, “AB küresel krizin zorluklarını yaşarken Brexit gibi önemli bir mesele ile de uğraşmaktadır. Bundan dolayı dünya ekonomisinde kısa dönemde sürekli ve istikrarlı bir büyüme ve ticaret ortamının oluşması kolay görülmüyor. Hal böyleyken, dikkatli olmak gerekiyor. Disiplini elden bırakmadan, dengeleri sağlam kurmak ve sürdürmek, tüm zorluklara rağmen bir yandan döviz gelirlerimizi, bir yandan da iç tasarruflarımızı arttırmaya yönelik daha fazla çaba göstermek gerekiyor” diye konuştu.

    “YEP’e piyasalar pozitif tepki verdi”

    Dış gelişmeler ve iç dinamikler dikkate alınarak hazırlanan ve uygulanan yeni ekonomik programa piyasaların pozitif tepkiler verdiğini aktaran Aydın, Para piyasalarında oynaklık azaldı. TL’nin değer kaybı durdu, en kötüyü dikkate alırsak değerlenme var. Enflasyonist bekleyişlerde düzelme var. Faiz oranlarında aşağı yönlü bir seyir var. Türkiye’nin risk göstergesi (CDS) düştü. Bankaların yurtdışı borçların çevrilmesindeki gayretleri önemli ölçüde başarılı oldu. Krediler ile mevduat arasındaki fark azalmaya başladı. Merkez Bankası rezervlerindeki düşüş önemli ölçüde yavaşladı. Uluslararası ilişkilerde de olumlu gelişmeler var; ABD ile daha yapıcı bir iletişim var, AB ile ilişkiler yeniden rasyonel bir yörüngeye oturdu” şeklinde konuştu.

    Özetle, piyasaların ateşinin düştüğünü söyleyen Aydın şöyle konuştu: “Para ve sermaye piyasalarındaki normalleşmeye bağlı olarak riskler makul düzeylere gerilemekte, öngörülebilirlik artmaktadır. Bu sayede kısa vadeli olsa yurtdışı kaynak girişinin yeniden artması, ticari ilişkilerin normalleşmesi, likidite baskısının azalmasını bekliyoruz.

    Şimdi sıra üretim, yatırım ve ticari alanlarda toparlanmaya geldi.”

    Hüseyin Aydın, bu çerçevede, bankacılık sektörü olarak yapılan çalışmaları şu şekilde özetledi:

    “Dış kaynak girişinin sürmesi için olup-bitenlerin banka bilançolarına etkileri ve Yeni Ekonomik Program hakkında muhabirlerimizle, yurtdışı kreditörlerle ve yatırımcılarla görüşüyoruz. Kaynakların ekonomi için en doğru alanlarda ve miktarlarda kullanılması için öncelikleri belirliyoruz.

    Bu bağlamda, kredilerin çevrilmesi için bankalar olarak tek tek veya birlikte müşterilerimiz ile sürekli iletişim içindeyiz. Tüm çabamızla kredi kanallarını açık tutmaya, vade ve fiyatlamalarda esneklik sağlamaya gayret ediyoruz.

    Bu aşamada hepimizin dikkat etmesi gereken konu, ekonominin şoklara karşı direncinin yüksek kalmasıdır. Bundan dolayıdır ki makro dengeleri daha sağlam kurmayı amaçlayan programın uygulanmasına tüm sektörler olarak destek vermeliyiz. Olup bitenleri doğru anlamalıyız. Esas olan Türkiye ekonomisinin sağlıklı büyümesidir. Zor dönemlerde, her birimizin kendimiz için en iyisini yapıyor olmak makroekonomi için doğru olmayabilir. Kişisel veya sektörel sorunlarımızı ülke sorunu haline getirmemeliyiz. Talep ve önerilerimizi oluştururken rasyonel olmalıyız. En iyi yaptığımız işe odaklanıp daha iyisini yapmalıyız.

    Dönem birbirimizi anlama ve destek olma, yardım etme, işbirliği ve güç birliği yapma dönemidir. Konularımız yönetilebilir ölçektedir. Türkiye ekonomisi sağlam bir bünyeye sahiptir ve güçlü bir yapıdadır. Yeni Ekonomik Program’ın beklentileri iyileştireceğine ve öngörülebilirliği artıracağına inanıyoruz.”

    Meltem Bakiler Şahin: “Finansman ve teknolojinin gücünü bir araya getirip Türkiye’ye birlikte kazandıralım”

    Günümüzde bankacılık sektörünün dijitalleşme ile birlikte yeni medyan okumalarla karşı karşıya olduğunu belirten Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Meltem Bakiler Şahin de şunları kaydetti: “Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisinden büyük veri uygulamalarına, robot teknolojileri ve yapay zekadan, sosyal medya ve anlık iletişime kadar dijitalleşme ile yaşanan tüm gelişmelerin, bankacılık sektörü açısından fırsatlar barındırdığını düşünüyoruz. Vodafone olarak, şebeke ve teknoloji çözümlerimizle, bankaların çalışanlarının birbiriyle daha hızlı ve etkin iletişim kurmasını, müşterilerine daha kaliteli hizmet vermelerini ve iş süreçlerindeki operasyonel çevikliğin artırılmasını sağlıyoruz. Dünyanın en büyük 50 küresel bankasının yüzde 50’si, Vodafone Grubu’nun yaygın küresel şebeke erişimi, mobil ve sabit iletişimin yanı sıra Nesnelerin İnterneti (IoT) teknolojisi ve Bulut çözümleri alanlarındaki uzmanlığından yararlanıyor. Türkiye’de de bankaların ve finans kuruluşlarının ‘dijital iş ortağı’ olarak, sektör için katma değer odaklı 360 derece telekom çözümleri sunuyoruz. Vodafone olarak geleceği heyecan verici bulduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Bu heyecan verici yolculukta, Türkiye’de bankacılık sektörüyle beraber yol alabilmeyi, yapacağımız iş birlikleriyle geleceğin bankacılığını birlikte şekillendirebilmeyi istiyoruz. Belli sektörler belirleyerek işletmelerin ihtiyaçlarına özel, onları yarının dünyasına bir adım daha yaklaştıracak çözümleri birlikte üretebiliriz. Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme hedefine katkımızı beraberce artırmaya, finansman ve teknolojinin gücünü bir araya getirerek hem işletmelere hem de Türkiye’ye birlikte kazandırmaya hazırız.”

  • Burkay: “Piyasaların moral ve motivasyona ihtiyacı var”

    Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Türkiye ekonomisinin hassas bir süreçten geçtiğini belirterek, “Bu süreçten şehir ve ülke ekonomimizi ayakta tutan firmalarımıza karşı üretilen dedikodu ve karalama kampanyalarıyla değil, piyasaların moral ve motivasyonunu artırarak güçlü çıkabiliriz” dedi.

    BTSO’nun ekim ayı meclis toplantısı oda hizmet binasında yapıldı. Toplantıda konuşan Başkan İbrahim Burkay, yeni ekonomi programı, ABD ile ilişkilerin düzelme eğilimi ve Merkez Bankası’nın elindeki argümanları iş dünyasının beklentileri doğrultusunda harekete geçirmesiyle Türk Lirası’nın yeniden değer kazandığını vurguladı. Tedbirler ve hayata geçirilen düzenlemelerle finansal piyasaların hızla dengelendiğini söyleyen İbrahim Burkay, “Ülkemizin ekonomideki son 20 yıllık başarı hikayesinin merkezinde yer alan reel sektörümüzün öncülüğünde üretimi, ihracatı ve istihdamı yeniden şaha kaldırma hedefi de yeni kalkınma hamlemizin anahtarı olacaktır. Bu kapsamda Bankalar Birliği’nin reel sektörümüzün kredi borç ödemelerinin yapılandırılmasına ilişkin tavsiye kararını da oldukça önemli buluyorum. Türkiye, hedeflerine mâlî sektör ile reel sektörümüzün birlikteliğiyle ulaşacak” diye konuştu.

    Burkay’dan konkordato iddialarına cevap

    Kalkınma hedeflerinin önündeki en büyük engellerden birisinin fiyat istikrarsızlığı olduğunu dile getiren Burkay, devletin başlattığı iktisadî mücadeleyi Bursa iş dünyası olarak sonuna kadar desteklediklerini vurguladı. Devlet – millet el ele vererek bu hassas günlerde güçlü bir mücadele örneği sergilerken, ortaya atılan kriz söylentilerinin bu süreci baltaladığını kaydeden İbrahim Burkay, şöyle konuştu:

    “Özellikle kârlılıklarını koruyan ya da yatırım potansiyeli bulunan firmalarımız için ortaya atılan konkordato iddiaları, firmalarımızın güven ve itibarlarıyla birlikte ülke ekonomimize ve milletimizin geleceğine zarar vermektedir. Bugün itibariyle Bursa’da 3 aylık geçici konkordato ilân eden firma sayısı sadece 10. Piyasalarda konuşulan dedikodulara baktığınızda yüzlerce firma için konkordato söylentileri var. Sizler de biliyorsunuz, 2008 krizini hep beraber yaşadık. Bu krizin yaklaşık yüzde 50’si moral ve motivasyon eksikliğinden kaynaklanıyor. Biz ülkede ‘kriz yok’ demiyoruz. Fakat iş dünyası temsilcileri olarak krizi aşmak için kullanılacak politikaları biliyoruz. Bugünkü sancılı süreçten kent ve ülke ekonomimizi ayakta tutan firmalarımıza karşı üretilen dedikodu ve karalama kampanyalarıyla değil, piyasaların moral ve motivasyonunu artırarak güçlü çıkabiliriz” dedi.

    “Mağdur olan üyelerimiz için Disiplin Kurulumuz göreve hazır” ifadelerini kullanan BTSO Yönetim Kurulu Başkanı Burkay, “Konkordato mahkemede alınan bir karar. Bir firma için üretilen dedikodu, o şirketin çalıştığı tedarik zincirine baktığınızda yüzlerce firmayı etkiliyor. İşlerinde hiçbir sıkıntı olmayan dostumuz mağdur oluyor. Her gün onlarca üyemizle görüşüyorum. En büyük şikâyet, piyasada rekabet içinde olan firmalar hakkında çıkarılan dedikodular… Bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeye devam edeceğiz.” dedi.

    İbrahim Burkay, Bursa’daki görev süresini tamamlayan Vali İzzettin Küçük’e şehir için yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ederken, Bursa Valiliği’ne getirilen Yakup Canbolat’a da yeni görevinde başarı diledi.

  • Türk Lirası ile yapılan sözleşme piyasaların ateşini düşürebilir

    ‘Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar’ ile sözleşmelerin TL üzerinde zorunlu yapılmasının tüketiciye fiyat avantajı olarak yansıyabileceğini belirtildi.

    Finansal piyasalarda, döviz kuru riskine karşı hamleler art arda devam ediyor. İhracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin tebliğe ek olarak geçtiğimiz günlerde de ‘Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar’ yürürlüğe girdi. Yalnızca Türk Lirası üzerinden sözleşme yapılması zorunluluğu getiren kararı değerlendiren Yaşar Üniversitesi Ekonomi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Serpil Kahraman, kararın tüketiciye fiyat avantajı olarak yansıyabileceğini söyledi.

    Dr. Kahraman, “Ekonomide hep ifade ettiğimiz gibi ‘belirsizlik’ belki de en önemli risk faktörü, hatta finansal krizlerin en temel nedeni. Dolayısıyla bu yeni karar, belirsizlik faktörünü azaltarak piyasalarda dalgalanmaları yumuşatan yeni düzenlemeler olarak nitelendirilmekte. Buna ilaveten esasen dövizle borçlanma da kısıtlanmış oluyor. Aslında Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde döviz cinsi açık pozisyon ve sert dalgalanmalar, belirsizlik ve krizlerin yayılmacı etkisiyle birimlerden bankalara oradan tüm finans sistemine ve makroekonominin bütününe yansıyarak ülkeleri borç krizlerine sürükleyen bir etken” dedi.

    Kararın artıları ve eksileri

    Menkul ve gayrimenkul alım satımı ile kiralamayı döviz cinsinden yapılmasını ortadan kaldıran kararı tüketiciler ve şirketler bazında değerlendiren Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Serpil Kahraman, “Konuyu sektörel hatta şirket ve birim bazında değerlendirmek gerek. Üretimin ve dolayısıyla da ihracatın bir nevi ithalata bağımlı oluşu dolayısıyla ithalatı dövizle gerçekleştirip, ihracat gelirini ise TL de tutma aksiyonu, kur maliyeti nedeniyle ithalata bağımlı ihracat yapan şirketleri zora sokabilir. Zira ithal ham madde kullanan söz konusu şirketler, ihracat gelirlerinin önemli bir bölümünü ithalat finansmanında kullanarak operasyon yapmaktalar. Karardan etkilenen bir diğer taraf olarak da dövizle kira ödemesi yapan birimleri, özellikle AVM mağaza kiralarını örnek verebiliriz. Cirolarının ciddi bir bölümünü döviz cinsi ödemelere ayıran firmaların maliyet avantajları, tüketiciye fiyat avantajı olarak yansıyabilir. Öte yandan dövizle finansman sağlayan ya da borçlanan yatırımcıların, ödemeleri TL endeksli olmaları da yatırımcıyı zorlayabilir. Dolayısıyla çift taraflı aksiyon belirlenmesine ihtiyaç olduğu aşikar” şeklinde konuştu.

    “Belirsizlik en önemli risk unsuru”

    Alınan kararın eklerine göre 30 gün içinde mevcut sözleşmelerin döviz endeksinden sıyrılarak, revize edilmesi gerektiğini de belirten Dr. Kahraman, “Şu noktada mevcut sözleşmeler hangi fiyatlamayla yani hangi kur bandı üzerinden yeniden belirlenip yoluna devam edecek ve Bakanlık, hangi sözleşmeleri istisna sayacak, yine önümüzdeki günlerde göreceğiz. Nihai olarak, belirsizlik gelişmekte olan ülkeleri krize sürükleyebilecek belki de en önemli risk unsuru. Haliyle finansal piyasaların ateşini hafifletecek düzenlemeler ayrıca önem arz etmekte” diye konuştu.

    Kararın yükümlülükleri neler?

    Söz konusu karara, ‘Türkiye’de yerleşik kişilerin, bakanlıkça belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz’ ibaresi eklenmiş olup, bakanlıkça belirlenen istisnalar dışında olmak üzere, halihazırda mevcut yükümlülüklerin ise Türk Lirası’na çevrilmesi esası belirlenmiştir.

  • Başbakan Yardımcısı Şimşek: “Piyasaların Kafası Çok Karışık”

    Başbakan Yardımcısı Şimşek, “Enflasyonda yüzde 10’a yaklaşan resim ile karşı karşıyayız bu ciddi bir tehdit çünkü büyüme potansiyelini aşağıya çekiyor” dedi.

    Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) 46’ıncı Olağan Genel Kurulu’nda konuştu. Küresel ekonominin ciddi belirsizliklerle karşı karşıya olduğunu belirten Şimşek, “Bir ay öncesine göre Amerika’da resesyon riskinden bahsediliyor. Bu risk kimisine göre yüzde 30, kimisine göre yüzde 20. Faiz artışının üzerinden çok geçmedi. Çin bankaları eğer Çin’de sert bir düşüş olursa kayıplar ’subprime krizi’nin 4-5 katı olabilir, 3 yılda 7,7 trilyon dolarlık sermaye ihtiyacı doğabilir diye başlıklar var. Diğer başlık dünyanın önde gelen kargo şirketleri ’içinde yaşadığımız süreç küresel finansal krizden daha kötü’ diyor” dedi.

    TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes’ın kendisine “Enflasyona ilişkin kaygılarımı ifade ettim” dediğini anlatan Şimşek, “Dünyada da belli yerlerde ciddi deflasyon riski var. Aslında deflasyon bizim çok da aşina olmadığımız ama enflasyona göre o kadar daha tehlikeli olan bir durum ki hayal edemezsiniz. Deflasyonist süreç enflasyona göre çok daha yıkıcı ve etkilidir. Türkiye’deki enflasyonist süreci küçümsemek için söylemiyorum, o ayrı bir konu” ifadelerini kullandı.

    Başbakan Yardımcısı Şimşek, dünyada petrol fiyatlarının düşmesinin iyi mi kötü mü diye sorulacak olursa, normalde süper bir haber denileceğini, tüketicilerin cebinde daha fazla harcanabilir gelir kalacağını, dünya ekonomisi için de iyi olacağını söyledi. Petrol fiyatlarındaki düşüşün piyasaları neden kaygılandırdığını soran Şimşek, “İyi olduğuna dair hiç görüntü var mı? Sizce merkez bankalarının para basması o ülkelerin para birimlerinin değer kaybetmesini sağlamaz mı? Peki ne oluyor? Yen değer kazanıyor. Halbuki parasal genişleme devam ediyor, avro son haftaları. Belki de ilk defa yani yaşam süremizce bu kadar karmaşık, nispeten belirsizliğin fazla olduğu bir dönem içerisinde yaşıyoruz. Hakikaten ciddi belirsizlikler var, jeopolitik gerginlikler var. Küresel kriz üzerinden 8 yıl geçti. Ancak dünya ekonomisinin bilinen anlamda toparlanmaya giremedi” diye konuştu.

    TÜSİAD Genel Kurulu’nun hayırlı, verimli ve başarılı olmasını dileklerini söyleyen Şimşek, TÜSİAD’ı ve diğer iş aleminin sivil toplum çatı örgütlerini partner olarak gördüklerini, Türkiye’nin sorunlarının, kazanımlarının olduğunu, sorunların beraber çözüleceğini, kazanımların beraber ileriye taşınacağını kaydetti. Şimşek, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun (EKK) ilk toplantısının basına kapalı şekilde iş aleminin liderleriyle yaptıklarını anımsatarak, “O toplantıda birkaç karar verdik. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin sorunlarının masaya yatırılmasında ve çözüme ilişkin birlikte çalışacağız dedik” dedi.

    Şimşek, küresel büyümenin kriz öncesi döneme göre düşük olduğunu, performans ve potansiyel büyümenin de düştüğünü belirterek şunları söyledi:

    “Buradan çıkışın tek yolu var. Yapısal reformlar. Çok konuşuluyor fakat o konuda henüz adım yok. Gelişmiş ülkeler zor bir dönemden geçti, şu anda Amerika’da kısmi toparlanma var, başka yerlerde sıkıntılar kısmen devam ediyor. Son döneme bakıldığında gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki payı hem artıyor hem de büyümeye katkısı yüzde 70’in altına düşmemiştir. Gelişmekte olan ülkelerin sağlığı o kadar önem arz ediyor ki. Onlarsız bu dünya eski güzel dönemine kavuşamayacak ama gelişmekte olan ülkelere bakıldığında Çin’den başlayan emtia fiyatlarıyla devam eden, diğer jeopolitik gerginlikler anlamında sıkıntılar var.

    Gelişmekte olan ülkelerin büyüklüklerine baktığınızda varsayım şu; Çin sert düşüş yaşamayacak, kademeli yavaşlama sürecine devam ettirecek. Brezilya’da sıkıntılar kısmen siyasetle ilişkili, Hindistan nispeten iyi konumda, Rusya’yı anlatmama gerek yok kısmen petrol ve kısmen başka faktörler geçerli. Gelişmiş ülkelerde enflasyon yok denilecek kadar düşük, gelişmekte olan ülkelerde enflasyon nispeten yüksek. Dünya ticaret hacmi bir türlü toparlanamadı. Önümüzde ciddi riskler var.”

    Fed’in faiz artışına değinen Şimşek, “Piyasaların kafası çok karışık, aslında hızlı fikir değişiyor. Bir, iki ay önce Fed piyasalara yön verdi. Dedi ki; ben 2018 itibarıyla faizi yaklaşık yüzde 3,25’e çıkaracağım. Şu anda da çok değişiklik yok gibi. Fakat piyasalar 2018’de faiz olsa olsa yüzde 1 diyorlar. Bu kadar fark olabilir mi? Çünkü şu an resesyondan bahsedenler var. Yakın dönemde gelişmekte olan ülkelere ciddi fon akışı var. Rezervler hariç net gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı geçen sene yaklaşık 531 milyar dolar, bu sene de 350 milyar dolarlık para çıkışı yaşanır diye düşünülüyor. Geçen ay Çin’den 100 milyar dolar çıktı diye piyasalar sevindi. İçinden geçtiğimiz konjonktürün karmaşık ve zor olduğunu göstermek için bunlardan bahsettim” diye konuştu.

    Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek enflasyonla ilgili ise şunları kaydetti: “Enflasyonda yüzde 10’a yaklaşan resim ile karşı karşıyayız bu ciddi bir tehdit çünkü büyüme potansiyelini aşağıya çekiyor. Enflasyonu kalıcı düşük haneye çekmemiz gerekiyor. Enflasyondaki sorun kurdaki değer kaybı ve gıda fiyatları. Enflasyonun düşmesi için kurda göreceli istikrar gerekiyor; gıda fiyatlarına yönelik tedbirleri çalışıyoruz. Enflasyonu kalıcı olarak aşağı çekmek için yapısal reformlarla birim maliyetleri aşağı çekmemiz, arzı güçlendirmemiz gerekiyor.

    Cari açık önemli bir sorun. Hanehalkındaki tasarruf düşüş trendini geri çevirmeye başladık. Büyüme, asgari ücretin de etkisiyle bu yıl yüzde 4.5’e çıkabilir. Büyümenin yüzde 5’e çıkması ve kalıcı olması için yapısal reformlar gerekli”.