Etiket: Pek

  • Başhekimden korona virüs uyarısı: “Bu reçeteyi belki şu an pek önemsemiyorsun, umarım pişman olmazsın”

    Başhekimden korona virüs uyarısı: “Bu reçeteyi belki şu an pek önemsemiyorsun, umarım pişman olmazsın”

    Osmaniye’de korona vakaların arttığına dikkat çeken Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Tamer Gülsur, vatandaşları uyararak, “Reçete belli! Zorunlu haller dışında evinden dışarı çıkma! Bu reçeteyi belki şu an pek önemsemiyorsun, umarım pişman olmazsın” dedi

    Devlet Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Gülsur, sosyal medyadan üzerinden yaptığı açıklamada, “Vaka sayıları ilimizde de hızla artıyor. Reçete belli! Zorunlu haller dışında evinden dışarı çıkma! Düğün, asker uğurlama vb. toplu ortamlara kesinlikle girme! İnsanlarla arana en az 1,5 metre mesafe koy! El sıkmak, sarılmak kesinlikle yasak! Ellerini sık yıka, dezenfekte et! Bu reçeteyi belki şu an pek önemsemiyorsun, umarım pişman olmazsın” ifadelerini kullandı.

  • Prematüre bebek riski pek çok nedene bağlı olarak ortaya çıkıyor

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Liya Alkılıç, bebeklerin erken doğması olarak bilinen prematüre doğumun pek çok nedeni olabileceğini ifade ederek, “Bunlar; daha önceden prematüre bebek doğurmuş olan kadınlar, ikiz, üçüz veya daha fazla doğum yapacak olan hamile kadınlar, belli rahim veya servikal anormalliklere sahip kadınlar, ilk kez doğum yapan gençler, ilk çocuklarını doğuran 37 yaş üzeri kadınlar” dedi.

    17 Kasım Dünya Prematüre Günü nedeniyle Özel Ege Şehir Hastanesinde etkinlik düzenlendi. Prematüre bebekler, aileleri ve minik bedenleri sağlığına kavuşturan çalışanların katıldığı etkinlik yoğun ilgi gördü.

    Hastane Başhekimi Dr. Volkan Ertuğrul, prematüre bebeklerin tedavisinin deneyimli ellerde ve tam donanımlı hastanelerde yapılması gerektiğini söyledi. Ertuğrul, tedavi sırasında hastane personeline de çok büyük iş düştüğünü sözlerine ekledi.

    “Prematüre doğumun nedenleri”

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Yenidoğan Yoğun Bakım Uzmanı Dr. Liya Alkılıç, sağlıklı büyüme için organ gelişiminin çok önemli olduğunu söyledi ve prematüre bebeklerle ilgili önemli bilgiler paylaştı. Alkılıç, “Bebekler normal süre olarak 38 ile 42 hafta arasında dünyaya gözlerini açar. Yeni doğan bebek, 37 hafta ve öncesinde doğmuş ise bu bebeğe prematüre denir. Prematüre bebeklerin ağırlığı tam zamanında doğan bebeklere göre çok daha azdır. Prematüre bebekler, organlarının gelişmeye zamanı olmadığı için sağlık sorunları yaşayabilir. Prematüre bebek riski pek çok nedene bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Bunlar, daha önceden prematüre bebek doğurmuş olan kadınlar, ikiz, üçüz veya daha fazla doğum yapacak olan hamile kadınlar, belli rahim veya servikal anormalliklere sahip kadınlar, ilk kez doğum yapan gençler, ilk çocuklarını doğuran 37 yaş üzeri kadınlar” şeklinde konuştu.

    “Anne sütü önemli”

    Bebeğe anne sütü verilmesinin önemine vurgu yapan Dr. Liya Alkılıç, “Anne sütü bebeği rahatlatır ve her annenin sütü kendi bebeği için uygundur. Anne sütündeki koruyucu etmenler küçük prematüreler için oldukça önemlidir. Anne sütünün alerjen etkisi yoktur ve daha kolay tolere edilir. Emmesi olmayan bebekler için anne sütü steril ortamda sağılıp biriktirilmeli ve bebeğe verilmelidir. Hastanemizin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi, yoğun bakım ihtiyacı olan tüm bebeklere gerekli desteği sağlamaktadır. Güncel bilgiler ışığında, modern tıbbi donanımıyla bebekleri kısa sürede ailelerine kavuşturmakta, ailelerin bilgilendirilmesinde ve eğitiminde gerekli kaynakları sağlamaktadır” dedi.

  • Doç. Dr. Şener: “Eğirdir Gölü’nün bugünkü durumunu muhafaza etmesi pek mümkün görünmemektedir”

    Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Su Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Şehnaz Şener, Eğirdir Gölü’nde su seviyesinin 24 Ekim Çarşamba tarihi itibariyle 916.186 metre şeklinde ölçüldüğünü ifade etti. Geçmişten günümüze ölçülen su kotlarının 950,50 metre ila 918,96 metre arasında değiştiğini belirten Doç. Dr. Şener, “Su kaybının olduğu aşikar. Eğirdir Gölü Özel Hükümleri kapsamında yapılması gereken çalışmalar bir an önce gerçekleştirilmelidir” dedi.

    SDÜ Su Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Şehnaz Şener, Eğirdir Gölü ile ilgili soruları yanıtladı. Eğirdir Gölü’nün son durumu hakkında açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Şehnaz Şener, “Türkiye’nin ikinci büyük Tatlısu gölü olan Eğirdir Gölü’nün kuzeyinde kalan daha küçük kısmına Hoyran, güneyde kalan kısmına ise Eğirdir Gölü denmektedir. İki gölün arasındaki Hoyran Boğazı’nın genişliği 3 kilometredir. Gölün ortalama derinliği 8-9 metre arası olup en derin yeri 13-14 metre arasındadır. Eğirdir Gölü’nün geçmişten günümüze ölçülmüş su kotları 950,50 metre ile 918,96 metre arasında değişmektedir. Eğirdir Gölü’nde maksimum işletme kotu olan 918,96 metrede, gölün yüzey alanı 487,76 kilometrekare, hacmi 4.005,10 hm3’dür. Minimum su seviyesi olan 914,62 metrede göl yüzey alanı 431,08 kilometrekare, göl hacmi ise 2097,96 hm3’tür. Devlet Su İşleri (DSİ) VXIII. Bölge Müdürlüğü verilerine göre 24 Ekim 2018 Çarşamba tarihinde ölçülen göl seviyesi 916.186 metredir” dedi.

    “Türkiye’deki 454 kuş türünden 225’i Eğirdir Gölü ve çevresinde yaşamını sürdürüyor”

    “Eğirdir Gölü’nün Isparta, Batı Akdeniz ve Türkiye’de eko-sistem içerisindeki değeri nedir?” şeklindeki soruyu da yanıtlayan Doç. Dr. Şener şunları söyledi:

    “Eğirdir Gölü Türkiye’nin Batı Akdeniz bölümünde, Isparta sınırları içerisinde, Eğirdir, Senirkent, Yalvaç ve Gelendost ilçe sınırları ile çevrilidir. Eğirdir Gölü, Beyşehir Gölü’nden sonra Türkiye’nin ikinci büyük tatlısu gölüdür. Isparta’nın içme suyunun temin edildiği Eğirdir Gölü, göl-dağ turizmi açısından olduğu kadar balık avcılığı, su sporları ve rekreasyon imkanları da sunmaktadır. Eğirdir Gölü’nün suyu, tatlı su balıklarının yaşamasına elverişli olması, amatör ve profesyonel balık avcılığı imkanı sağlamaktadır. Eğirdir Gölü’ndeki ekonomik su ürünleri tatlısu istakozu, sudak balığı, sazan balığı, Eğrez, gümüşi havuz balığı ve gümüş balığıdır. Eğirdir Gölü biyoçeşitlilik yönünden uluslararası öneme sahip bir ekosistem. Örneğin Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) verilerine göre Türkiye’deki 454 kuş türünden 225’i Eğirdir Gölü ve çevresinde yaşamını sürdürüyor.”

    “Eğirdir Gölü’nün bugünkü durumunu gelecekte muhafaza etmesi pek de mümkün görünmemektedir”

    Eğirdir Gölü’ndeki çekilme ve su kaybı ile ilgili kayıpların nedenini de anlatan Doç. Dr. Şener, “Gelecekte Eğirdir Gölü’nün kuruma tehlikesi var mı?” yönünde soruya şöyle yanıt verdi:

    “Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü verilerine göre 24.10.2018 tarihinde ölçülen göl seviyesi 916.186 metre olup göl seviyesinde azalma kaydedilmiştir. Mevcut durumda ’Su kaybının tek sebebi budur’ demek mümkün değil. Yağış miktarının azalması, buharlaşma kayıplarının artması, su kullanımları gibi problemlerin hepsi su kaybına etkendir. Bu problemleri net bir şekilde ortaya koyabilmek ve Eğirdir Gölü’nün gelecekte tamamen veya kısmen kuruması konusunda bilgi paylaşabilmek için kapsamlı bir ’Hidrolojik Modelleme’ yapılmalıdır. Söz konusu çalışmalardan elde edilen çıktılar neticesinde bu soruya cevap verilebilir.”

    Doç. Dr. Şener, “Tarım ve Orman Bakanlığının 2016 yılında tamamladığı ’İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi’ Projesi kapsamında, Eğirdir Gölü’nün de içerisinde bulunduğu Antalya Havzasında iklim değişikliği projeksiyonları yapılmıştır. Antalya Havzası’nda HadGEM2-ES, MPI-ESM-MR ve CNRM-CM5.1 modelleri RCP4.5 ve RCP8.5 senaryoların göre hazırlanan ortalama sıcaklık ve toplam yağış verileri modellenmiştir. Buna göre havzada sıcaklıkların 2100 yılına kadar en kötü senaryoya göre 5.6 derece artacağı, ortalama yıllık toplam yağışların ise 197.7 mm azalacağı öngörülmektedir. Bununla birlikte Eğirdir Gölü havzasında su kullanımları nüfus artışına bağlı olarak günümüzden çok daha fazla olacaktır. Dolayısıyla Eğirdir Gölü’nün bugünkü durumunu gelecekte de koruması çok muhtemel görünmemektedir. Yapılacak kapsamlı ’Hidrolojik Modelleme’ çalışmaları ile birlikte sektörel su tahsislerinin planlanması ve uygulamadaki eksiklerin giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca halkın bilinçlendirilmesi sürdürülebilir su yönetimi için en önemli aşamalardan birisidir” dedi.

    Eğirdir Gölü’ndeki kirletici unsurlar ve kirliliğin engellenmesi için alınması gereken tedbirleri anlatan Şener, “Eğirdir Gölü genel olarak birinci su kalite sınıfında olmasına rağmen, yer yer antropojenik girdilerin etkin olabileceği derelerin göle boşalım noktalarında azot ve fosfor yükleri bakımından daha düşük sınıfları temsil etmektedir. Ayrıca, çeşitli ulusal ve uluslararası içme suyu standartlarında belirtilen sınır değerlere göre Eğirdir göl suları genel olarak içilebilirlik standartlarına uygun özelliklere sahiptir. Ancak yer yer BOİ, amonyum, bulanıklık, alüminyum, demir ve nikel parametreleri açısından içme suyu olarak kullanıma uygun olmadığı belirlenmiştir” şeklinde konuştu.

    “Gerekli önlemler alınmadığı takdirde göl suyunun zamanla içilemez duruma geleceğini söylemek mümkündür”

    Şener, “Göl su kalitesini olumsuz olarak etkileyen en önemli kirletici kaynaklar, evsel atık sular, katı atık depolama alanları, endüstriyel faaliyetler gibi noktasal kirleticiler ve tarımsal aktivitelerdir. Havza genelinde bitkinin ihtiyacından çok fazla tarım ilacı kullanılmakta, kullanılan sulama yöntemleri ile kirletici unsurların yeraltı suyu ve yüzey sularına taşınımı sağlanmakta, ilaç ambalajlarının gelişigüzel atılması ve yüzey sularında yıkanması ile direkt kirlilik etkisi oluşmakta ve doğa dostu olarak bilinen pestisitlerin kullanımı ise en az seviyede bulunmaktadır. Eğirdir Gölü beslenme havzası içerisinde yeraltı suyu ve yüzey suyu akımlarının göle doğru olması havzadaki kirleticilerin göle etkisini arttırmaktadır” ifadelerini kaydetti.

    “Eğirdir Gölü Özel Hükümleri kapsamında yapılması gereken çalışmalar biran önce gerçekleştirilmelidir”

    Şener ayrıca, “Göldeki kirliliğin engellenmesi için öncelikle ‘Eğirdir Gölü Özel Hükümleri’ kapsamında yapılması gereken çalışmalar biran önce gerçekleştirilmelidir. 2016 yılına kadar işletmeye alınması gereken ’Atık Su Arıtma Tesisleri’ hala işletmeye alınmamıştır. Mevcut durumda katı atıkların bertarafıyla ve tarımsal kirliliğin yönetimi ile ilgili eksiklikler bulunmaktadır” dedi.

    Son olarak Eğirdir Gölü’nün hangi kanun, yönetmelik gibi kurallarla korunduğuna değinen Şener, “Eğirdir Gölü Özel Hüküm Belirleme ve Havza Koruma Planı Projesi kapsamında belirlenen ve Eğirdir Gölü Havzasında, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 16- 20’inci maddeleri yerine uygulanacak olan Özel Hükümler, 16. 06. 2012 tarihinde Isparta gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup, Özel Hükümlerin uygulaması Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca yürütülmektedir” ifadelerine yer verdi.

  • BMD Başkanı Öncel: “Kur fırtınasına önlem alamamak pek çok markanın sonu olabilir”

    Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel, “Unutmayalım ki markalarımız dövizli harcamalarının tamamını sermayesinden, çalışanından, imalatçısından veya yatırımından kısarak yapıyor. Mevcut tablonun devam etmesi halinde üzülerek söylüyorum mağaza kapanışları hızlanacak” dedi.

    BMD Başkanı Sinan Öncel, İstanbul Beşiktaş’ta düzenlediği basın toplantısında perakendenin Türkiye için stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, kur fırtınasına acil çözüm bulunmaması durumunda faturayı, oluşturması yılları bulan markaların ve çalışanların ödemek zorunda olacağını söyledi.

    Başkan Öncel, kur konusunun bugünün sorunu olmadığını, tehlikeyi çok önce gördüklerini ve bir yılı aşkın süredir kamuoyunu bıktırma pahasına ’döviz üzerinden yapılan eski kira kontratları günün gerçeklerine uygun hale getirilsin’ talebini yinelediklerini hatırlattı.

    BMD üyesi 412 markanın 380 AVM’de ve caddelerde yaklaşık 70 bin mağazada 400 bine yakın kişiyi istihdam ettiğini ifade eden Başkan Sinan Öncel, “Son iki yılda açılan AVM’lerin büyük bölümü ’kazan-kazan’ yani sabit kira olmadan ’cirodan belli oranda kira ödeme’ sistemi ile açıldı. Ancak bugünün koşullarına uymayan eski kontratlar markaları içinden çıkılmaz bir yöne doğru götürmeye devam ediyor. Bunun çaresi maalesef uzlaşılamayan noktada mağaza kapamak olacak. Doğrusunu isterseniz bizim kaptanlığımızdan şüphemiz yok. Ancak fırtına uzadıkça hasar alıyoruz. Unutmayalım ki markalarımız dövizli harcamalarının tamamını sermayesinden, çalışanından, imalatçısından veya yatırımından kısarak yapıyor. Mevcut tablonun devam etmesi halinde üzülerek söylüyorum mağaza kapanışları hızlanacak” diye konuştu.

    “Kurlardaki aşırı oynaklık ve artış markalar için problem oluşturuyor”

    Kiranın markalar açısından en büyük gider kalemlerinden birini oluşturduğunu belirten ve kurda son 3 yılda meydana gelen değişimi aktaran BMD Başkanı Sinan Öncel, “Dövize endeksli çalışmanın markalarımız üzerinde iki tür etkisi oluyor. Birincisi kurlardaki aşırı oynaklık. Biz bugünden bir yıl sonrasının üretimini planlamak durumundayız. Ancak bir yıl sonra kurun hangi seviyelerde olacağını öngöremediğimiz için sağlıklı plan yapıp gerçekçi bir maliyet çıkarmakta zorlanıyoruz. Bir diğer problem kurlardaki aşırı artış. Kur yükseldikçe kirasını dövizle ödeyen markalarımızın üzerindeki maliyet baskısı daha da büyüyor. Çok gerilere gitmemize gerek yok. Ocak 2015’te dolar 2,35, avro 2,83 TL idi. Bugün dolar 3,95, avro 4,72 TL’ye ulaştı. Yani üç yılda dolar kuru yüzde 68, avro yüzde 67 arttı. Kiranın markalar için en büyük gider kalemlerinden birini oluşturduğu bir piyasa gerçeğinde bu durumun sürdürülebilir olamayacağını herkesin bilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Kiralamalarda KDV oranı mutlaka yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmeli”

    Kur sorununa kalıcı çözüm için önerilerini ortaya koyan Sinan Öncel, şöyle konuştu: “Günün piyasa gerçekleriyle uyuşmayan kira sözleşmeleri en kısa zamanda yenilenmeli. İsteyen kirasını yine dövizle ödeyebilir ancak markalara mutlaka TL seçeneği sunulmalı. Yasal mevzuat markalarımızı döviz kuruna esir etmeyecek şekilde güncellenmeli. Kiralamalarda KDV oranı mutlaka yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmeli”.

    “Metrekare başına kira maliyeti yüzde 7,7 artarken, metrekare başına ciro artışı sadece yüzde 4,4”

    BMD Başkanı Öncel, dövize endeksli kira başta olmak üzere perakendenin diğer maliyet kalemlerinde de ciddi artışlar olduğunu ve markaların brüt kâr marjlarının her yıl biraz daha düştüğünün altını çizdi. Hazırladıkları ‘Birleşmiş Markalar Derneği Üye Performans Analizi’nin sorunun ciddiyetini tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğuna dikkat çeken Öncel, çalışma hakkında şu bilgileri verdi: “Perakende sektörünün kan değerlerine baktık. Çalışma çerçevesinde 32 markamızın 2014-2016 dönemini kapsayan üç yıllık bilançolarını inceledik. Yani bu 32 markamız üzerinden sektörü check-up’tan geçirdik. Üzerinde konuşulacak çok veri var. Ancak ben acilen tedavi edilmediği takdirde çok daha ağır bir tabloyla karşılaşmamıza neden olabilecek başlıkları sizinle paylaşmak istiyorum; perakendede reel büyüme hızı düşüyor. Örneğin mağazacılık faaliyetlerinin yüzde 11,9 büyüdüğü 2016’da enflasyon yüzde 8,53 olarak gerçekleşti. Yani geçen yıl mağazacılık faaliyetlerinin reel büyümesi yüzde 3,5’larda kaldı. Metrekare başına kira maliyeti yüzde 7,7 artarken, neredeyse yıl boyu devam eden indirim kampanyalarına rağmen metrekare başına ciro artışı sadece yüzde 4,4. Açılan yeni mağazalarla birlikte satış alanında yüzde 6,4’lük bir artış olduğu halde stoklar yüzde 20,1 yükseldi. İstihdam büyümesinde de yavaşlama var. Satış alanı yüzde 6,4 arttığı halde istihdamda artış sadece yüzde 3. Hazır giyim özelinde ise istihdamda yüzde 2 daralma ile karşı karşıyayız. Faaliyet kârlarının büyüme oranının net satışlara oranında da bir yılda 9 puanlık düşüş söz konusu. Biz bütün bu göstergelerin perakende için çok ciddi uyarı fişekleri olarak değerlendiriyoruz”.

    Sinan Öncel, dövize endeksli kira başta olmak üzere mevcut sorunları bir an önce çözüp asıl işleri olan tasarıma, inovasyona ve katma değerli üretime ve ticarete odaklanmak istediklerini sözlerine ekledi.

  • Başbakan Yardımcısı Işık: “Kurbanı idrak edebilmiş olsaydık, bugün dünyada pek çok sıkıntı yaşanmamış olacaktı”

    Kocaeli’de gerçekleştirilen geleneksel kent bayramlaşmasında konuşan Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, “Şu yaşadığımız dünyada kurbanın anlamına o kadar çok ihtiyacımız var ki, inanın şu kurbanı idrak edebilmiş olsaydık, bugün dünyada yaşanan pek çok sıkıntı yaşanmamış olacaktı” dedi.

    Kocaeli Valiliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Kent Konseyi işbirliği ile 2004 yılından bu yana düzenlenen kent bayramlaşmasının 28’incisi Yunus Emre Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Bayramlaşma törenine Başbakan Yardımcısı Fikri Işık’ın yanı sıra Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ve çok sayıda vatandaş katıldı. Bayramlaşmada başta barış olmak üzere birlik, beraberlik, kardeşlik, yardımlaşma duygularının bayramları anlamlı kılan güzellikler olduğuna vurgu yapıldı. Bayram vesilesiyle bir araya gelen Kocaelililer birbirleri ile kucaklaşarak bayramlaştı.

    Bütün vatandaşların bayramını kutlayan Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, “Kurban paylaşmak demektir. Kurban aynı kutsi değerler uğruna yapılan fedakarlık demektir. Şu yaşadığımız dünyada kurbanın anlamına o kadar çok ihtiyacımız var ki, inanın şu Kurbanı idrak edebilmiş olsaydık, bugün dünyada yaşanan pek çok sıkıntı yaşanmamış olacaktı. Şu anda dünyada maalesef obezite ve obeziteden kaynaklanan hastalıklardan dolayı milyonlarca insan hayatını kaybederken, diğer yanda da bir lokma ekmeğe, bir damla temiz suya ulaşamadığı için, hayatını kaybeden insanlar var. Bu dünya bizim dünyamız olamaz. Bu dünya adaletin tecelli ettiği bir dünya olamaz. Bir taraftan daha fazla kazanmak için her türlü değeri ayaklar altına alan şirketler ve ülkeler dolayısıyla, kendi elimizle mahvettiğimiz iklim değişikliğine sebep olduğumuz bir dünya var. Diğer yandan da bu iklim değişikliklerinden dolayı meydana gelen felaketlerde hayatını kaybeden milyonlarca insan var. Bir tarafta daha fazla refah artışı için hiçbir etik değeri tanımayan yapılar varken, diğer taraftan bunların kurbanı olan milyonlar var. Hakkın ve adaletin hakim olması için mücadeleyi sürdürmeliyiz. Bu konuda ülkemiz dünyaya örnek bir ülkedir. Şu anda insani yardım da dünyada en fazla yardım yapan ikinci ülke Türkiye. Dünyanın her köşesine Türkiye’den yardımlar yağıyor” diye konuştu.

    28. Kent Bayramlaşması programı, her yıl olduğu gibi hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.