Etiket: panel

  • Din Hizmetleri Konulu Panel Düzenlendi

    Düzce Üniversitesinin 10. Yıl Etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Din Hizmetleri” başlıklı panel, Cumhuriyet Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

    Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen programa, Rektör Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Genç, Düzce İl Müftüsü Selami Emen, davetli konuşmacılar, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.

    Diyarbakır Ulu Camii Baş İmam Hatibi Mehmet Emin Mülayim tarafından okunan Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan panelin moderatörlüğünü İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arif Aytekin yaptı. Bu programların Düzce’nin manevi kalkınmasına katkı yapacağını belirten Doç. Dr. Aytekin sözü konuşmacılara bıraktı.

    Programın ilk konuşmacısı olan Düzce İl Müftüsü Selami Emen, din hizmetinin Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) ve etrafındaki sahabe tarafından yürütüldüğünü ifade ederek o dönemden sonra din hizmetinin okullaştığını ve medreselere dönüştüğünü söyledi. Osmanlı Devleti’nde Şeyhülislam tarafından yürütülen bu hizmetin, 1924 yılında kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtasıyla devam ettirildiğini ifade eden Emen, ilk Diyanet İşleri Başkanı’nın Rıfat Börekçi olduğunu dile getirdi.

    Yabancı dil, fen bilimleri, coğrafya gibi dersleri öğrenmenin sünnetin gereği olduğunu ifade eden Selami Emen, insanın önce Allah’ı ve dinini bilmesinin şart olduğunu sözlerine ekledi. İlahiyat Fakültesi öğrencilerine Kuran’daki tüm sureleri anlamlarıyla birlikte öğrenmelerini, çok çalışmalarını ve kendilerini gelece hazırlamalarını tavsiye eden Selami Emen, insanın öncelikle kendini tanımasının önemi üzerinde durdu.

    Düzce Müftülüğü’nün bütün öğrencilere açık olduğunu söyleyen Selami Emen, başta Rektör Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar olmak üzere programın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür etti.

    Panel, İlahiyat Fakültesi Öğretim Gör. Yıldız Hızal’ın konuşmalarıyla devam etti. Kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’i ilk ezberleyenin Peygamber Efendimiz (S.A.V.) olduğunu söyleyen Öğretim Gör. Yıldız Hızal, İslam’ın ilk dönemlerinden beri hafızlığın yapıldığını ve Osmanlı döneminde de devam ettirildiğini ifade etti. Günümüzde hafızların Kuran Kursları tarafından yetiştirildiğini dile getiren Öğretim Gör. Hızal, 13 yaşında hafız olduğunu söyleyerek, hafızlığın önemi konusundaki bilgi ve tecrübelerini katılımcılarla paylaştı.

    Panelin bir diğer konuşmacısı Üniversitemiz İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Furat Akdemir, yurt dışı din hizmetleri hakkında bilgiler verdi. “Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza ve Müslümanlara din hizmeti vermek, bizim görevimizdir.” diyen Akdemir, Kanada’dan Rusya’ya, Afrika’dan Avrupa’ya kadar din hizmetlerinin Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından yerine getirildiğini sözlerine ekledi. 1980 yılından sonra yurt dışı din hizmetleri için daimi din görevlilerin yabancı ülkelere gönderildiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Furat Akdemir, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın dinlerini, kültürlerini, örf ve adetlerini kaybetmemek için bu ülkelerde birçok cami yaptıklarını vurguladı.

    Panelin son konuşmacısı Kuran Kursu Öğreticisi Zeynep Şahin, erken yaşta din eğitimi ve ebeveynlerin sorumluluğu konulu bir sunum gerçekleştirdi. Çocuklarda eğitimin anne karnında başladığına dikkat çeken Şahin, 4-6 yaş arası çocuklarda eğitimin önemli olduğunu söyledi. Din eğitiminin ne kadar erken yaşta başlarsa o kadar iyi ve yararlı sonuçları olacağının altını çizen Zeynep Şahin, “Çocuklarınıza süt verirken, onlara dini öğütler de verin.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

    Panelin sonunda davetli konuşmacılara teşekkür belgesi takdim edildi.

  • Kahta’da, “Ali Şeriati’nin Şahsiyeti Ve Eğitim Anlayışı” Konulu Panel Düzenlendi

    Adıyaman’ın Kahta ilçesinde Eğitimle Diriliş Derneği tarafından “Ali Şeriati’nin Şahsiyeti ve Eğitim Anlayışı” konulu panel düzenlendi.

    Eğitimle Diriliş Derneği Konferans Salonunda gerçekleşen panele, Kahta İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri, okul müdürleri, öğretmenler ve vatandaşlar katıldı. Panelin Yöneticisi Hacı Ocak açılış konuşmasını yaparak Eğitimle Diriliş Derneği’nin faaliyetlerine değindi. Ali Şeriati’nin şahsiyeti sunumunun üç bölümden oluştuğunu belirten panele konuşmacı olarak katılan Eğitimci İsmail Uluçay, “Şeriati’yi böylesine önemli bir şahsiyet yapan karakteristik özellikleri, halkla iç içe olması, ilimle ameli bir arada götürmesi, davasındaki yılmaz kararlılığı, çok okuması, bilgiye ön yargıyla yaklaşmaması, Batı eğitimi almış olmasına rağmen Batı hayranlığının olmamasıdır” Şeriati, modernizeyi iyi okumuş ve analiz etmiş bir alimdir. Tebliğ çalışması sadece Müslümanları değil tüm insanlığı kapsamaktadır. Günümüz global dünyasında tüm insanlığı kapsayacak ve modernizeyi eleştirebilme yetisine sahip alimlere ihtiyacımız vardır ve Şeriati bunlardan bir tanesidir. Bu sebeple Şeriati’yi okumamız lazım” dedi. Daha sonra Eğitimci Lütfi Başlı, “Şeriati’nin eğitim anlayışının yarım saatte anlatılamaz fakat bir özet geçmek üzere söz almış bulunuyoruz. Ali Şeriati’ye göre kitap okuma dışında geçen zamanlar boşa geçmiştir. Daha çocukken kendi hayatını bırakıp toplumun düştüğü olumsuz durumun sorumluluğunu omuzlarında hissetmiştir. Yazılı bir mektupta babasına Allah’ın inayeti ile öyle bir yola koyuldum ki, ömrümün bir anını bile kişisel mutluluğum için harcayamam. Mademki Allah’ın yardımı benim zayıflıklarımı telafi ediyor ve mademki bu ömür bir gün nasıl olsa bitecektir, öyleyse ömrümü bu uğurda harcamadan daha büyük ne olabilir ki diyerek büyük bir sorumluluğu kendi üzerine almıştı. Toplum, gün geçtikçe bozulmakta daha kötü bir evreye gitmektedir. Ali Şeriati işte bu duruma dur diyebilmek için kendisini sorumlu hissetmiştir. Bunun için mücadele etmiştir. Bunun için belki genç yaşta vefat etmiştir. Eşinin deyimiyle evet Şeriati bir mütefekkirdi. Ama köye gittiğinde köy çocukları için hediyelerle ve buna benzer şeylerle eli dolu olarak giderdi. Köyde okuma yazma bilmeyenleri kendine dert edinirdi, onları okuması için teşvik ederdi, arifler gibi dünya kayıtsızdı dervişler gibi sade yaşardı” dedi.

  • YYÜ’de ‘Uluslararası Göçler Ve Türkiye’ Konulu Panel

    İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya, hala bir takım sorunlara rağmen bu ülkede iç savaş yaşanmıyorsa bunun en temel nedenlerinden birisinin göç olgusu olduğunu söyledi.

    Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi tarafından organize edilen ‘Uluslararası Göçler ve Türkiye’ konulu panel, YYÜ Mühendislik Mimarlık Fakültesi Nihat Bayşu Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Panele YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Programın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Battal, paneli organize eden YYÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Zeki Taştan’a, yardımcılarına ve bölüm başkanı öğretim üyelerine teşekkür ederek sözlerine başladı. Bu tür toplantıları çok önemsediğini ve bugünkü programın çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Battal, “Göç olayı dünyada hepimizin son dönemlerde dikkatine sunulan en önemli hususlardan bir tanesidir. Çünkü önemli bir insanlık görevidir. Yani insanlar yerinden edildikten sonra en büyük sorunu ailesi ile sığınacağı bir liman aramasıdır. İşte bu dünyanın gündemine girdi ama ilginçtir dünya kaybederken bu sınavı, Türkiye kazandı. Hem de çok yüksek bir puanla kazandı. Çok büyük ilgi ve alakayla bu sınavı kazandı. Ben başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve AFAD Başkanımıza teşekkürlerimi sunuyorum. Hepsi bu süreçte çok önemli görev ifa ettiler. Milyonlarca insanı ülkemize alıp barındırıyoruz. Dolayısıyla bu göçle beraber birçok kentimizde bir şekilde dışarıdan gelen, göç eden bu insanlarla muhatap olan halkımızda var. Ben bütün halkımıza da teşekkür ediyorum, ilgi alakalarından dolayı. Toplumumuzun hassasiyetlerinin özellikle canlı olduğunu görüyoruz. Son dönemlerde yoğun bir göçe maruz kalan kentlerimizde herkes bu insanları bağrına bastı” dedi.

    “TÜRKİYE CUMHURİYETİ GÖÇLERLE İNŞA EDİLEN BİR ANADOLU COĞRAFYASI”

    Yapılan açılış konuşmasının ardından Prof. Dr. Ali Fuat Doğu’nun moderatörlüğünde ‘Uluslararası Göçler ve Türkiye’ konulu panele geçildi. Konuşmacı olarak panele katılan İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya, ‘Günümüzde Göç Ülkesi Türkiye, Tehditler, Fırsatlar ve Açılımlarla’ ilgili açıklamalarda bulundu. Slayt sunum eşliğinde konuşmalarını yapan Prof. Dr. Kaya, “Bu coğrafya Asya’dan Anadolu’ya gelmeye çalışan kavimlerle sınırlıdır. Son yıllarda biraz yurtdışı misafir işçiliği göçü de eklemlenmiştir. Avrupa’da yaşayan Türkiyeliler, Türkler konu haline gelmiştir ama yine sınırlıdır. Halbuki biz Türkiye’nin tarihine baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti göçlerle inşa edilen bir Anadolu coğrafyasını bize verir aslında. Dolayısıyla Türkiye tarihi boyunca, Anadolu toprakları tarihi boyunca göçleri her zaman yaşayan bir coğrafya olmuştur. Ben her zaman buradaki sıyrılıktan şikayet ettim ve müfredatlarımızda göç konusunun yetirince işlenmediğini, bu biraz tabi cumhuriyetçi anlayışın getirisi olarak düşünülebilir, çünkü daha homojenleştirici bir ulus devlet formasyonu söz konusudur. Daha tek tip bir ulus devlet formasyonu söz konusudur. Farklılıkları pek fazla görmez ulus devlet. Onun haklı tarafları vardır ama öbür taraftan 1990-2000’li yıllara gelindiğinde insanlar farklılıklarını ifade etmeye başladıkları zamanda, cumhuriyetin sınırlarına çarpmaya başlamışlardır ve orada bir takım sınırların olduğunu fark etmişlerdir. Halbuki bugünün dünyası biraz daha farklılıkların ön plana çıkarıldığı, zaman zaman eleştireceğimiz nedenlerle de olsa, küçük farklılıkların yüceltildiği bir düzlemde de olsa farklılıkları artık bugün yadsımamız mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye’ye baktığımız vakit sadece Anadolu coğrafyasında biz biliyoruz ki en azında 50 kadar irili ufaklı etnik, kültürel ve dinsel topluluk vardır. En azından 50. Dolayısıyla bu coğrafya aslında farklılığın hep var olduğu bir coğrafyadır. Ama homojenleştirici ulus devlet formasyonu biraz bu farklılıkları görmezden gelip, biraz bu farklılıkların üzerinde bir bütünlük yakalamaya çalışmamızı beraberinde getirdi. Bunun bir takım avantajları dezavantajları olabilir. Belli zamanlarda bu projeksiyon tutmuş olabilir. Özellikle 90’lı yıllara kadar bu projeksiyon tutmuştur. Ama 90’lı yıllardan sonra bu projeksiyon küreselleşme ile birlikte bir takım tehditlere maruz kaldığını biliyoruz. İnsanlar artık ‘ben farklıyım’ diyor. Özellikle kimlik politikaları dediğimiz 1960’lı yıllarda Amerika Birleşik Devletlerinde gündeme gelen ve daha sonra bütün dünyaya aslında etki etmeye başlayan kimlik politikaları, kültür politikaları, din politikaları gibi politikalara alternatif politikaların şekillerinin ortaya çıkması ile birlikte artık o eski geçmişe dönük milliyetçilik anlayışının çok da fazla işlemediğini görmeye başlıyoruz” diye konuştu.

    “DEMOKRASİ AZINLIKLARIN HAKLARINI KORUYAN BİR REJİMDİR”

    Göç konusunun önemli bir şekilde her zaman önlerinde olmaya devam edeceğini vurgulayan Prof Dr. Kaya, “Anadolu aslında ne kadar canlı, ne kadar farklılıklara ev sahipliği yapan bir göç coğrafyasıdır. Bu ülkede çoğunluk Türk unsurlardan oluştuğunu, özellikle bu çoğunluğu Sünni ve Hanefi Müslüman Türk’tür. Ama azınlıklarda vardır. Demokrasi de azınlıkların haklarını koruyabilen bir rejimdir. Böyle bir şeyin olması gerekir. Zaman zaman bu ülkede azınlık olduğu düşünülen, illa yasal terimlerle ifade ettiğim bir azınlıktan bahsetmiyorum, antropolojik, sosyolojik anlamda kendilerini azınlık olarak hisseden insanlar kendilerini bu dezavantajlar nedeniyle azınlık olarak görebilirler” şeklinde konuştu.

    “KİMSE ANAVATANINI İSTEYEREK, GÜLEREK TERK ETMEZ”

    Ulus devlet meselesi ile problemim var olduğunu, hep de var olmaya devam edeceğini de dile getiren Prof Dr. Kaya, “Sınırları kaldırdığınız zaman aslında insanlar kuşlar gibi diğer canlılar gibi göç etmek durumundadırlar. Göç teorilerini bizim her zaman altını çizdiğimiz bir şey vardır. Normal koşullarda göç döngüseldir. Göçün döngüsel olmasının nedeni. İnsanlar ihtiyaçları olduğu zaman göç ederler, ihtiyaçlarını karşılarlar ve tekrar anavatanlarına geri dönerler, kimse anavatanını gülerek, isteyerek, arzu ederek terk etmez. Herkes mutlaka anavatanına geri dönmeyi ister. Eğer geri dönmüyorsa, orada yaşam korkusu vardır, ölüm riski vardır, orada bir takım riskler vardır. Dolayısıyla normal koşullarda göçün döngüsel olduğunu bilmeniz gerekir. Mesela AB ülkeleri göçü ne zaman sorun etmeye başladılar. Göç onlar için ne zaman sorun olmaya başladı. 1974 yılında göçü resmi olarak sona erdirdikleri zaman göç sorunu başlıyor. İşte 1974 yılında petrol krizi başlıyor bu nedenle de göçü kesiyorlar. Göçü kesiyorsunuz, o güne kadar döngüsel olarak aile reislerin gidip geldiği göç yollarını kestiğiniz zaman insanları bir karar almaya zorluyorsunuz. Göçü bitirmeye çalıştığınız zaman daha büyük bir göç ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Gerçekten regüle etmeniz çok da mümkün değil. Çünkü koşullar onu ona zorluyor biraz böyle bakmak gerekir. Göçü güvenlik meselesi olarak algılamaktan ziyade insanların oluşturduğu, küresel adaletsizliğin oluşturduğu bir sonuç olarak ele almak gerekir. Göçü her zaman bir semptom olarak ele almak gerekiyor. Göç aslında var olan yapısal sorunların bir sonucudur” ifadelerini kullandı.

    “BU ÜLKEDE İÇ SAVAŞ YAŞANMIYORSA BUNUN TEMEL NEDENLERİNDEN BİRİSİ GÖÇ OLGUSUDUR”

    “Türkiye’de Allah’tan iyi ki göç var” diyen Prof. Dr. Kaya, “Göç bizleri kentsel alanlarda bir arada yaşamaya karşılaşmaya zorladı. Karşılaşma durumları zordur. Çatışmalı şeyleri barındırabilir ama çatıştığımız zamanda o anlarda çözümlerini aramaya başlarız. Hala bir takım sorunlara rağmen bu ülkede iç savaş yaşanmıyorsa bence bunun temel nedenlerinden birisi var olan göç olsudur. Bizi birbirimize yakınlaştırıyor ama onun hukukunu, birlikte yaşama hukukunu bu toplum bu ülke her zaman oluşturmuştur, oluşturmaya da devam edecektir. Dolayısıyla benim o konuda bir korkum yok. Çünkü tarihimize baktığımız hakikaten göçlerle yoğrulan bu coğrafya 2 milyon insanı da 3 milyon insanı da barındırıyor. Dolayısıyla bu bizim mayamızda, coğrafyamızda, tarihimizde, geçmişimizde ve habitusumuzda var. Bizim alışkanlığımız bu. Ama bunu siyasal olarak da tanımamız gerekiyor. Bunu sadece toplumsal anlamda değil, bizler sadece kendi düşüncelerimizde günlük hayatımızda değil, bunu siyasal olarak da kabul etmek gerekiyor. Onu kitaplarımıza koymak, insanlara alıştırmamız gerekiyor” dedi.

    Prof Dr. Kaya’nın ardından Doç. Dr. Orhan Deniz ‘Türkiye’nin sınırları ve yasadışı göç’, Doç. Dr. Zeydin Yıldız ise ‘Bir savaş ve göç coğrafyası olarak Ortadoğu’ konu başlıkları altında slayt sunumlar eşliğinde bilgiler aktardı.

  • Besni Ziraat Odasından “Kırsal Kalkınmayı Destekleme” Konulu Panel

    Adıyaman’ın Besni Ziraat Odası ve GAP TEYAP iş birliği ile Besni ilçesinde “Kırsal Kalkınmayı Destekleme” konulu panel düzenlendi.

    Besni Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğü Toplantı Salonunda düzenlenen panele, Besni Ziraat Odası Başkanı İsmail Sümer, Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Mehmet Kösekul, muhtarlar ve çiftçiler katıldı. Panele konuşmacı olarak katılan İpek Yolu Kalkınma Ajansından Onur Yıldız, GAP İdaresinden Orhan Yaşar, GAP TEYAP Adıyaman İl Koordinatörü Bünyamin Arslan, Kırsal Kalkınma Şube Müdürlüğünden Mustafa Beyaztaş ve Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden Ayhan Polat, çiftçi ve muhtarlara desteklemelere nasıl başvurulur, hangi amacı kapsar, hangi şartlarda başvuru yapılır, hibe oranları ve süreleri ile ilgili bilgiler verdi. Panel sonunda açıklama yapan GAP TEYAP Adıyaman İl Koordinatörü Bünyamin Aslan, “GAP İdaresi TEYAP Projesi kapsamında Kırsal Kalkınmayı Destekleme konulu panel düzenledik. Var olan destekler, şu ana kadar verilmiş hibe programları, destekleme konuları, hibe programları ve amaçları gibi konularda çiftçilerimize ve muhtarlarımıza bilgilendirmede bulunduk. Panelimize katılan kurumlar da kendi sunumlarını yaparak özellikle Besni’de vermiş oldukları destekler konusunda çiftçileri ve muhtarları bilgilendirdiler” dedi.

  • NEÜ’de ’Azerbaycan Katliamları’ Konulu Panel Düzenlendi

    Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Türk Dünyası Kültür Topluluğu tarafından, ’Acının Gözünden Bir Damla Kanlı Yaş: Azerbaycan Katliamları’ konulu panel düzenlendi.

    Prof. Dr. Filiz Kılıç Yerleşkesi Kongre ve Kültür Merkezi Türkuaz Salon’da düzenlenen konferansa Rektör Yardımcısı Prof. Dr. H. Abdullah Şengül, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

    Panelin açılış konuşmasını yapan Türk Dünyası Kültür Topluluğu Başkanı Kurucu Akademik Danışmanı Araş. Gör. M. Emin Yıldızlı, “Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan ve yaşadığımız elim hadiselerden dolayı tüm şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Bunun akabinde dünyanın çeşitli yerlerinde zulme uğrayan fakat zalimlik yapmayan tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyoruz. Zulme uğramadan zalimler altında yaşamayan bir Türk topluluğu diliyoruz.” dedi.

    Yıldızlı’nın konuşmasının ardından ‘Hocalı Katliamı’ konulu kısa belgesel film gösterimi yapıldı. Daha sonra Rektör Yardımcısı Prof. Dr. H. Abdullah Şengül, günün anlam ve önemine dair şunları söyledi:

    “Günümüzde toplumların en büyük problemimden bir tanesi terör. Terörün sadece bugünle ilişkilendirilmesi ya da bugünün problemi gibi gösterilmesi her şeyden önce çözümün bulunması açısından yanıltıcıdır. Onun için bu tür konferans ile panelleri önemsiyor ve bunların mutlaka sıklıkla tekrar edilmesi gerektiğine inanıyorum. Son olarak da Ankara ve İstanbul’da patlayan bombalarda bu zulmü gördük.”

    Açılış konuşmalarının ardından, Balıkesir Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Ahmet Kolbaşı ‘19. Yüzyıl Sonlarına Kadar Ermenistan’ın Teşekkülü’, Doç. Dr. Sebahattin Şimşir de “1918’den Hocalıya Azerbaycan’da Yaşanan Soykırımlar” hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

    Panel, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. H. Abdullah Şengül tarafından konuşmacılara teşekkür belgelerinin takdimi ve toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.