Etiket: ’Özgürlükler

  • AP Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi KKTC’de

    Avrupa Parlamentosunun (AP) Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi’nden (LIBE) bir heyet kayıp şahıslar konusunda KKTC’de temaslarda bulunuyor.

    AP’nin Sivil Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi’nden (LIBE) bir heyet, kayıp olarak listelenen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların akıbetinin belirlenmesi için Kayıp Şahıslar Komitesi (CMP) tarafından yürütülen çalışmalar hakkında güncel bilgi almak üzere adada temaslarda bulunuyor.

    Kayıplar konusunda AP Raportörü ve Komite Başkanı İspanyol Juan Fernando Lpez Aguilar, ara bölgedeki Antropoloji Laboratuvarı’nın avlusunda yaptığı açıklamada, AP’nin sadece Kıbrıs’taki kayıp şahıslar değil, AB genelindeki kayıplar meselesi hakkında çok hassas olduğunu söyledi. Aguilar, “Bu nedenle, mümkün olanın en çoğu yapılana kadar çalışmalar sürdürülmelidir, bu amaçla Avrupa Birliği devamlı olarak bu konuya kaynak ayırmaktadır. AB bu konuda en çok bağışı yapan kurumdur” dedi.

    Komite olarak adaya yapılan ilk ziyaret olmadığını, kendisinin Komite adına üç kez adada temaslarda bulunduğunu, ziyaret sebeplerinin çalışmalar hakkında güncel bilgi sahibi olmak, kayıp yakınları ile doğrudan temas kurmak olduğunu ifade eden Aguilar, 2 bin civarında ismin yer aldığı kayıp listesindekilerin yarısının kalıntılarının tespit edildiğini, çalışmaların devamını sağlamak için gerekli olan kaynağın garanti edilmesi adına AB Bütçe Komitesi ile çalışmalarını sürdüreceklerini kaydetti.

    “Tüm belgeler paylaşılmalı”

    Bir soruya karşılık Aguilar, yaptıkları temaslarda askeri bölgelere giriş ve arşivlerdeki belgelere erişme sıkıntısının yaşandığını gördüklerini, Avrupa Birliğinin bu sıkıntıların aşılmasına olanak sağlayacak zeminin oluşturulması için ortaya konacak tüm diplomatik çabaları desteklediğini ve desteklemeye devam edeceğini ifade etti. Aguilar, kayıplarla ilgili çalışmaların askeri bölgelerde de yapılmasına izin verilmesinin esas konulardan biri olduğunu kaydetti.

    Bazı kayıpların Paşaköy’den Dikmen’e taşındığı iddialarıyla ilgili bir soru üzerine Aguilar, geçmişte kalıntıların yerinin değiştirildiği durumların olduğunu ancak bunun bir daha yer almaması gerektiğini söyledi.

    Kıbrıslı Rum kayıplarla ilgili Türkiye’den yeni işbirliği gelmemesi durumunda Türkiye’nin AB üyelik sürecinin devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerinde Aguilar, Türkiye ile AB’nin ilişkileri konusunda kendi görüşlerini söylemenin yeri olmadığını, kendisinin burada Komiteyi temsil ettiğini belirtti.

    Aguilar, Kıbrıs’ta 1974 öncesi olaylarla ilgili soruşturma yapılması konusunda AP’nin tutumunun sorulması üzerine, uluslararası hukuka aykırı olayların yaşandığını, bugün dahi pek çok ülkede yaşanmakta olduğunu ancak AP’nin CMP ile ilgili aldığı kararlarda soruşturma konusuna değinilmediğini kaydetti. Aguilar, AP’nin CMP’nin çalışmalarıyla ilgili tutumunun, AP tarafından ayrılan kaynağın doğru amaçlar için kullanılması ve çalışmaların öngörülebilir bir sürede tamamlanmasına yardımcı olmak olduğunu belirtti.

    Kıbrıs Rum Yönetiminin kayıplarla ilgili elindeki bilgileri CMP ile ne zaman paylaşacağı konusunda bir bilgisinin olup olmadığının sorulması üzerine Aguilar, bunun beklemede olan bir konu olduğunu, AP olarak, kayıpların akıbetinin belirlenmesine yardımcı olarak tüm bilgilerin paylaşılması için elinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını belirtti. Aguilar, İspanya’da 1930’larda yaşanan iç savaşta 1 milyon insanın öldüğünü, 300 bin insanın kayıp olarak bildirildiğini ancak bu konunun AB mevzusu yapılmadığını, Kıbrıs’taki kayıpların ise AB mevzusu yapıldığını, bunun bu konuyu ne kadar önemsediklerini gösterdiğini kaydetti.

  • Amerikan Sivil Özgürlükler Sendikası’ndan Trump yönetimine dava

    Amerikan Sivil Özgürlükler Sendikası (ACLU), sığınmacılara yönelik insanlık dışı muamele nedeniyle Federal Mahkemede dava açtı. ACLU, açtığı davada Trump yönetiminin sistematik olarak sığınmacı aileleri ve çocukları birbirinden ayırarak, sığınmacıların gözünü korkutup ABD’ye gelmesini engellemekle suçladı.

    Amerikan Sivil Özgürlükler Sendikası, Amerika Birleşik Devletlerine karşı sığınmacı aileleri ayırdığı için dava açtı. Cuma günü Kongolu bir kadın ile kızının 3200 km mesafede ayrı göçmenlik tesisinde tutulması ile ilgili bir davayı üstlenen ACLU, San Diego’da bulunan Federal Bölge Mahkemesinde toplu dava açtı. Açtığı davada Trump yönetiminin sistematik olarak sığınmacı aileleri ve çocukları birbirinden ayırarak, sığınmacıların gözünü korkutup ABD’ye gelmesini engellemek ile suçladı.

    Kongo’dan gelen kadın San Diego’da bulunan gözaltı merkezinde tutulurken, 7 yaşında olan kızı Chicago’da bulunan Refakatçısı Olmayan Çocuk Göçmen Merkezinde tutuluyordu. Dava ayrıca Ağustos ayında sığınma talebinde bulunduktan sonra 14 yaşındaki oğlundan ayrı Texas’ta gözaltında tutulan kadının da durumunu kapsıyor. Kadının oğlu da Chicago’da bulunan merkezde tutulmuştu. Göçmenlik bürosu zaman zaman bazı ailelerin ayrıldığını ama bunun büronun genel politikası olmadığını söyledi.

    Dava ile ilgili açıklama yapmayan Yurt Güvenliği Bürosu (Department of Homeland Security – DHS) Basın Sekreteri vekili Tyler Houlton geçen hafta yaptığı Kongolu kadının durumu ile ilgili yaptığı açıklamada, büronun ABD’ye getirilen çocukların insan kaçakçılığının kurbanı olmadığından ve yanındakilerin gerçek ailesi olduğundan emin olmak zorunda olduğunu belirtmişti.

    Kadın Sığınmacılar Komisyonu, Göçmen Hakları ve Adalet Programı yöneticisi Michelle Brane, Trump’ın başa geçmesinden bu yana 426 göçmen yetişkin ve çocuğun birbirinden ayrıldığını tespit ettiklerini belirterek “Yeni yönetim geldiğinden bu yana göçmen gözaltı merkezlerinde çocuklarının nerede olduğunu bilmeyen ebeveynler ile ilgili daha çok rapor geliyor” dedi.

  • Uluslararası Sempozyumda ‘Özgürlükler’ Tartışıldı

    İfade ve din özgürlüğü sınırlarını tartışılmasını konu alan ‘Özgürlükler Böler mi Birleştirir mi’ uluslar arası sempozyumunda insan haklarından farklı ifade biçimlerine uzanan nefret söylemi ve ifade özgürlüğü başlıkları öne çıktı.

    Charlie Hebdo saldırılarının ardından dinin ifade özgürlüğü sorunsalını irdelediğini ve sempozyumun ana hattının bu fikirle inşa edildiğini belirten Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Recep Şentürk, saldırıların yorumlanma biçimlerini aktardı:

    ‘‘Özgürlükler böler mi birleştirir mi çok kültürlü bir toplumda din ve ifade özgürlüğü sınırlarının yeniden çizilmesi bu uluslar arası sempozyum fikri, Fransa’daki Charlie Hebdo saldırılarından sonra geldi. Bir taraf ifade özgürlüğüm var istediğimi söyleyebilirim diyor, diğer tarafta benim din özgürlüğüm var. Allah’ım, Peygamber’im, kitabım kutsaldır kimsenin buna hakaret etmemesi gerekiyor, çünkü din özgürlüğüm bunu gerektirir, diyor’.

    Din ve ifade özgürlüğünün bu bağlamda çatışma olarak görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Recep Şentürk, böyle bir durumda devletin müdahilliğinde ifade ve din özgürlüğü sınırlarını çizmesi gerektiğini ekledi.

    ‘ÇATIŞAN ÖZGÜRLÜKLERE SINIR ÇİZİLMESİ KÜRESEL BİR İHTİYAÇ’

    Devletlerin çok kültürlü bir toplumda bu sınırları çizmesinin elzem olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Şentürk, ‘bu bir küresel ihtiyaç’ vurgusu yaptı. Sadece Müslüman dünyasını ilgilendiren ya da sadece buradan çözülebilecek bir sorun olmadığını bildiren Şentürk,

    “Uluslar arası tarafların bu sempozyumda bir araya getirilmesi hedeflendi. Birleşmiş Milletler’den, Avrupa Birliği’nden de olmak üzere dünyanın farklı yerlerinden gelen uzmanlar konuyu tartışmak için buraya geldi” dedi.

    KİTABA DÖNÜŞTÜRÜLECEK

    ‘Özgürlükler Böler mi Birleştirir mi’ sempozyumundaki tartışmaların kitaba dönüştürülerek uzman görüşüne sunulacağı bilgisini veren Prof. Dr. Şentürk, detayları aktardı:

    “Sempozyum süresince yapılan tartışmalarsa bir kitap olarak Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde basılacak. Kitap, ifade ve din özgürlüğü uzmanlarının, hukukçuların, siyasetçilerin görüşlerine sunulacak. Nefret söylemi, din özgürlüğünün ve ifade özgürlüğünün sınırlarını nasıl belirleyebiliriz başlıkları üzerinden tartışmalar yapılacak”.

    24 KONUŞMACI İFADE VE DİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TARTIŞTI

    ‘Özgürlükler Böler mi Birleştirir mi’ Sempozyumu, 20-21 Kasım’da Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü’nde yapıldı. Açılış konuşmalarını sempozyumu düzenleyen kurumların temsilcileri olarak Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Recep Şentürk ve Brigham Young University’den Cole Durham yaptı. 24 konuşmacının yer aldığı 6 panelden oluşan iki gün süren sempozyumda, farklı ifade biçimlerine yer verildi. Dinler arası yaklaşımla barışçıl yöntemlerle çatışma durumlarında pratik uygulamaların anlatıldığı sempozyumda çok kültürlü bağlamda örnek olay incelemelerine de yer verildi.

    İFADE VE DİN ÖZGÜRLÜĞÜ NEDİR?

    Düşünce özgürlüğünün üç temel öğesinden biri olarak ifade özgürlüğü, düşüncelerini açıklama, yayma ve başkalarına aşılamayı kapsar. İfade özgürlüğü, bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçıl yoldan açığa vurulmasının ve ya dış dünyada ifade edilmesinin serbest olmasıdır. Din özgürlüğü, bir bireyin ya da toplumun, kamusal veya özel alanda dinini veya inancını yerine getirme, uygulama, ibadet etme ve öğretme özgürlüğünü destekleyen bir ilke olarak ifade edilir. Bu kavram, ayrıca din değiştirme veya hiçbir dine mensup olmama özgürlüğünü de kapsamaktadır.

  • FSMVÜ’de ’Özgürlükler Böler Mi Birleştirir Mi’ Sempozyumu

    Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) Medeniyetler İttifakı Enstitüsü (MEDİT) ile Brigham Young University işbirliğinde düzenlenen “Özgürlükler Böler mi Birleştirir mi?” konulu uluslararas sempozyum, 20-21 Kasım’da üniversitenin Topkapı Yerleşkesi’nde gerçekleştirilecek.

    İfade ve din özgürlüklerinin sınırlarının yeniden çizilmesi meselesini gündeme getirileceği “Özgürlükler Böler mi Birleştirir mi?” sempozyumunda açılış konuşmalarını FSMVÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Duman ve Medeniyetler İttifakı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Recep Şentürk yapacak. Bilkent, İstanbul, Oxford, Harvard, Malezya İslam Üniversitesi’nin bulunduğu üniversitelerden akademisyenler, ifade özgürlüğü ve nefret söylemini mercek altına alacak. Sempozyumda ayrıca İslam medeniyetinde insan haklarının önemi, Fransa örneği üzerinden giyinme özgürlüğü, Charlie Hebdo karikatürlerinin ifade özgürlüğündeki yeri, radikalleşmenin nasıl önleneceği, gerginliklerden barışçıl çözüme geçiş ve paralel konuları konuşulacak.