Etiket: Özdebir

  • ASO Başkanı Özdebir Ekonomik Gelişmeleri Değerlendirdi

    Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, “Yeni hükümetten en önemli beklentimiz, gündemin yine süratle ekonomiye dönmesi, üretime, yatırıma ve ihracata odaklanmasıdır” dedi.

    ASO’nun Mayıs ayı olağan meclis toplantısında ASO Başkanı Özdebir gündemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Konuşmasına Başbakan Binali Yıldırım ve tüm Bakanlar Kurulu üyelerini tebrik ederek başlayan Özdebir, “Başbakan Sayın Binali Yıldırım, hepimizin çok yakından tanıdığı tecrübeli bir isim. Tecrübesi ve bilgi birikimiyle bu görevi en iyi şekilde yapacağına inanıyorum. Yine kabine ekonomiyi bilen deneyimli isimlerden oluşmuş durumda. Yeni hükümetten en önemli beklentimiz, gündemin yine süratle ekonomiye dönmesi, üretime, yatırıma ve ihracata odaklanmasıdır. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu dün yaptığı toplantıda faiz koridorunun üst bandını 0.50 puan indirerek, 9.50 seviyesine indirdi. Politika faizini ise değiştirmeyerek 7,5 oranında sabit tuttu. Merkez Bankası’nın bu kararına ’yetmez ama evet’ diyoruz. Merkez Bankası’nın daha önce gerçekleştirdiği 0.50 puanlık indirim piyasa faizlerinde düşüşlere yol açmıştı. Ben bu indirimde de bankaların gerekli hassasiyeti göstererek, piyasa faizlerinde indirime gitmesi gerektiğini düşünüyorum. Yağmurlu havalardan geçtiğimiz bu günlerde, bankaların reel sektörün içinde bulunduğu durumu göz önüne alarak şemsiyelerini kapatmamasını diliyorum” ifadelerini kullandı.

    “TÜRKİYE’DE POTANSİYEL GİRİŞİMCİLERİN ORANI YÜZDE 32”

    Çok genç ve girişimci bir nüfusa sahip olunduğunu söyleyen Özdebir, “Girişimcilik önemli bir konu ancak bundan daha önemli olan girişimcilik ekosistemidir. Birkaç uluslararası veriyle bunu açmak istiyorum. Küresel Girişimcilik ve Gelişim Enstitüsü’nün ülkelerdeki girişimcilik ortamının görünümünü ortaya koyduğu GEDI Endeksi’nin 2014 yılı sonuçlarına göre ilk sırada 82,5 puan ile ABD yer alırken, Kanada ikinci, Avustralya ise üçüncü sırada yer almaktadır. Endekste Türkiye ise 44,7 puan ile 121 ülke arasında 40’ıncı sırada bulunmaktadır. Yine, 24 ülkeyi kapsayan Amway Küresel Girişimcilik Araştırması’na göre Türkiye’de ankete katılan her 5 kişiden 3’ü (yüzde 61) kendi işine sahip olmak istiyor. Türkiye, bu oranla araştırmaya katılan 24 ülke arasında 5’inci sırada yer alıyor. Ayrıca üniversite mezunu katılımcıların (yüzde 67), üniversite mezunu olmayanların (yüzde 60) girişimciliğe karşı daha olumlu yaklaştıkları görülüyor. Özellikle 30 yaşın altındaki genç katılımcılar (yüzde 53) ve öğrenciler (yüzde 56) ciddi bir girişimcilik ruhu sergiliyor. Yine Global Enterpreneurship Monitor (GEM) araştırmasına göre (2014) Türkiye’de potansiyel girişimcilerin oranı yaklaşık yüzde 32” diye konuştu.

    “GÜVEN ORTAMI YOKSA GİRİŞİMCİLİK DE, EKONOMİ DE KADÜK KALMAKTADIR”

    Özdebir, her 100 kişiden 32 tanesinin üç yıl içerisinde girişimcilik faaliyetinde bulunma niyetinde olduğuna vurgu yaparak, “Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 14 fakat Cornell Üniversitesi’nin global inovasyon endeksinde ise Türkiye 142 ülke içinde 68’inci sırada. Son olarak Toronto Üniversitesi’nin global yaratıcılık endeksinde de Türkiye, 82 ülke içinde 68’inci sırada. Bu beş endeksin bize söylediği aslında şu; girişimci ruha sahip bir ülkeyiz ama konu girişimci ortamına, habitata ya da inovasyon kültürüne geldiğinde vasatı aşamıyoruz. Amway Küresel Girişimcilik Araştırması’na göre Türkiye’de kendi işinin sahibi olma yönündeki isteklilik yüzde 39 oranla dünya ortalamasının üzerindedir. Türkiye’deki her 3 kişiden 2’si (yüzde 66) girişimlerinde başarısız olma korkusunu işletme kurmalarının önünde bir engel olarak görmektedir. BIC Angel Investments, Türkiye’deki girişimcileri daha iyi anlamak amacıyla online bir araştırma gerçekleştirmiş. Buna göre iki ortaklı girişimler yüzde 44 ile en yüksek orana sahip. İnsanların birbirlerine güveninin olmadığı bir ortamda iki ortaklı bir girişim dahi riskli görülebilmektedir. Girişimcilik ekosisteminin gelişmesi için genel ekonomiye, siyasete güven gerektiği gibi, kişilerin de birbirine güven duyması gerekir. Son günlerde bu güvenin çok düştüğünü görüyorum. Güven ortamı yoksa girişimcilik de, ekonomi de kadük kalmaktadır. Tüm bunlardan çıkarmamız gereken sonuç; genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Ancak girişimciliğin erken yaşlarda kazandırılması gereken bir kültür olduğunu unutmamamız gerekir” değerlendirmesini yaptı.

    “TÜRKİYE’NİN SON 60 YILLIK BÜYÜME ORANI YÜZDE 4.8”

    “Türkiye’nin son 60 yıllık büyüme oranının yüzde 4.8 olduğu görülmektedir” diyen Özdebir şunları kaydetti:

    “Bu oranı Türkiye’nin doğal büyüme oranı olarak kabul etmek mümkündür. Her ne kadar IMF, Dünya Bankası gibi kaynaklarda Türkiye’nin önümüzdeki döneme ilişkin büyüme beklentileri daha düşük olsa da, uygun makro ekonomik koşullar ve dünya konjonktüründe Türkiye’nin yüzde 4.8’lik oranın ötesinde bir büyüme oranı yakalaması mümkün görünmektedir. Harvard Üniversitesi’ne bağlı Uluslararası Kalkınma Merkezi, dünya ülkelerinin gelecek dönem büyümelerini tahmin etmeye çalışan bir model geliştirdi. Merkez bu modelini diğerlerinden farklı olarak ülkelerin ne ürettikleri ve ne ihraç ettiklerine bakarak yapmaktadır. Bu merkeze göre 2014-2023 döneminde Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5,3 olabilecektir. Bu sonuçtan hareketle aslında Türkiye’nin mevcut üretim yapısı ile son 60 yıllık ortalama büyüme oranının 0.5 puan üzerinde büyüyebilecek bir ülke konumunda olduğu anlaşılmaktadır. Bir diğer önemli sonuç ise, bu rakamın ötesinde sürdürülebilir bir büyüme isteniyorsa ancak üretim yapısındaki dönüşüm ile bunun sağlanabileceğidir. Büyüme noktasında öne çıkan bir diğer konu, net dış borçluluktur. 2012 sonrası dönem incelendiğinde, yüzde 1’lik büyüme için kullanılan net dış borç, 2002-2007 dönemine kıyasla iki katından fazla yükselmiştir. Bunun anlamı, Türkiye’nin 2012 sonrası döneme ait büyümesi artan bir dış borç yükünü de beraberinde getirmiştir. Bu noktada Türkiye’nin tasarruf oranına ilişkin kısa bir değerlendirme yapmak gerekmektedir. Dünya Bankası tarafından yapılan bir çalışmada Türkiye’de verimlilik artışının olmadığı hallerde GSYİH’da yüzde 5’lik büyüme oranı yakalayabilmek için gereken tasarruf oranının en az yüzde 30 olması gerektiği tespit edilmiştir. Bu analize göre dış borçluluğu yükseltmeksizin Türkiye’nin sürdürülebilir tarihsel büyüme oranı olan yaklaşık yüzde 5’i yakalayabilmesi için mevcut tasarruf oranını iki katından fazla artırması gerekmektedir.”

    “BAKANLIĞIN PROJESİNİ DESTEKLİYORUZ”

    Tasarrufların yanı sıra verimliliği de artırmak zorunda olduklarını ifade eden Özdebir, “Faktör verimliliği noktasında Türkiye en önemli problemi KOBİ’lerde yaşamaktadır. AB’de büyük ölçekli imalatçı firmalar, küçük ve orta boy imalatçı firmalara göre 1.8 kat daha verimli iken, Türkiye’de bu oran 5.1 katına çıkmaktadır. Bu oran bize çok net bir şekilde KOBİ’lerde verimliliğe odaklanmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. İşletmelerimizde verimlilik artışı denildiğinde genellikle teknolojik gelişme, makine ve teçhizat yatırımlarıyla çalışan sayısını düşürerek iş gücü maliyetlerini azaltmak akla geliyor. Ancak, şirketlerimizde verimlilik artışını sağlamak için yapılacak başka şeyler de var. Yalın üretim kavramı verimlilik artışını sağlayarak maliyetleri düşürecek bir başka yöntem. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı işletmelerde israfı önleyen sistematik bir yöntem olan yalın üretim kavramını kuracağı bir model fabrikayla Türkiye’nin gündemine getirmeye çalışıyor. Bakanlık, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ile işbirliği içinde bu projeyi geliştiriyor. Biz de ASO olarak Bakanlığın bu projesini büyük bir memnuniyetle destekliyor, projenin gerçekleşmesi için her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyoruz” şeklinde konuştu.

  • ASO Başkanı Özdebir Üniversite Öğrencileri İle Bir Araya Geldi

    Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen ‘‘Kariyer Günleri ve AR-Ge Merkezleri Sergisi 2016’’ etkinliğine katıldı. Öğrencilere seslenen Özdebir, “Yüksek katma değerli üretim için en büyük gücümüz sizsiniz” dedi.

    Türk Patent Enstitüsü toplantı salonunda gerçekleşen etkinlikte bir konuşma yapan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, öğrencilere sanayicilerin istihdama katılacak öğrencilerden neler beklediklerini anlattı. Günümüzde bilim ve teknolojide baş döndürücü gelişmelerin yaşandığını belirten Özdebir, ‘‘Artık çağımız bilgi ve iletişim çağı. Ancak bu bilgi ve iletişim çağında ilginç bir paradoks yaşanmaktadır. Günümüzde ne bildiğinizin önemi giderek azalmaktadır. Çünkü her bilgiye internetten kısa sürede ve çok ucuza ulaşmak mümkündür. Ayrıca bilgi de çok kısa sürede eskimekte, sıradanlaşmaktadır. Böyle bir ortamda bilgiden çok sahip olunan beceriler ve kişisel özellikler ön plana çıkmaktadır. Çünkü ne bildiğinizden çok bildiklerinizle ne yapabileceğiniz ve hangi değeri yaratabileceğiniz önem taşımaktadır” dedi.

    Günümüzde yüksek katma değerli ürünlerin bilgi ve teknoloji yoğun mal üretilen sektörlerde gerçekleştiğini dile getiren Özdebir, “Bu sektörler, temel bilimler ve matematik donanımlı, sorunları tespit etme ve çözüm üretebilme becerisine sahip, değişen koşullara uyum sağlayabilen yaratıcı bireyler istiyor. Çünkü inovasyon ancak bu becerilere sahip bireylerle mümkün. Biz ise, bu becerilere ve donanıma sahip yeterli sayıda bireyler yetiştiremediğimiz için küresel ekonomiyle, değer zincirinin alt halkalarında düşük katma değer yaratarak entegre olmuş durumdayız. Bu durumu değiştirmek, beceri açığını kapatarak inovasyona yönelmek ve değer zincirinin üst halkalarına tırmanmak zorundayız. Yüksek katma değerli üretim için en büyük gücümüz sizsiniz’’ ifadesini kullandı.

    Şirketlerin aradığı becerilerin başında öğrenme yeteneği, beceri, sorun çözme ve liderlik becerisi olduğunu belirten Özdebir, şunları kaydetti:

    “Bilginin hızla eskidiği bir çağda yeni bilgiye ulaşmak ve onu kullanabilmek ve ondan değer yaratabilmek büyük önem taşımaktadır. Parça parça bilgileri derleyip, aradaki bağlantıları kurup onları sorun çözümüne yöneltme becerisi, içinde bulunduğumuz rekabet ortamında büyük önem taşımaktadır. Bir grupla çalışırken karşılaşılan sorunları çözmek için uygun zamanda ortaya çıkmak ve gruba liderlik etmek ve gerektiğinde kenarda durup bir başkasına liderlik fırsatı vermek sizde aranan becerilerden olacak. Burada alçak gönüllülük ve sahiplenme duygusu ön plana çıkmaktadır. Sorunları sahiplenmek ve sorunların çözümünde başkalarının daha iyi fikirlerini benimseme alçak gönüllülüğünü gösterebilmek çok önemli becerilerdir. Ayrıca alçak gönüllülük, öğrenme becerisini destekleyen bir kişilik özelliğidir. Çünkü alçak gönüllü olmayanların yeni fikirleri benimsemesi, yeni şeyler öğrenmesi çok zordur. Eğer yeni bir fikriniz ve risk alacak cesaretiniz varsa kendi işinizi kurabilir ve hayata girişimci olarak da devam ederseniz birlikte çalışacağınız kişilerde arayacağınız özellikler öğrenme yeteneği, beceri, sorun çözme ve liderlik becerisi olacaktır.”

    Dünyada yeni bir sanayi devrimi yaşandığını ve bu devrimin de “Sanayi 4.0” olduğunu belirten Özdebir, ‘‘Bu devrim, değer zinciri organizasyonunda kullanılmaya başlanan yeni teknolojileri ve yeni kavramları anlatmak için kullanılıyor. Sanayi 4.0’da bilgisayarlar internet üzerinden birbirine bağlanarak akıllı fabrikaların oluşturulması hedefleniyor. Bu akıllı fabrikalarda bilgisayarlar, üretim süreçlerini sürekli denetliyor, makinaların bakım ve onarım programlarını düzenliyor, satış yerlerindeki bilgisayarlar ile kurdukları iletişim sayesinde yeni siparişlere göre üretim miktarını ayarlıyor ve fabrikadaki insanların aldıkları kararların uygunluğunu denetleyerek gerekirse uyarılarda bulunuyorlar. Birbirleriyle bağlananlar sadece fabrikalar da değil. Evler, arabalar, hastanelerdeki bilgisayarlar da internet üzerinden birbirleriyle sürekli iletişim içinde insanlara yardımcı oluyor, karar alma süreçlerini kolaylaştırıyor. Bu günlerde sayılarının 15 milyar olduğu tahmin edilen birbirleriyle iletişimdeki cihaz sayısının 2020’de 50 milyara yükseleceği tahmin ediliyor. Sanayi 4.0’la birlikte rekabet ortamı daha da zorlaşıyor. Sizler böyle bir iş ortamına giriyorsunuz’’ diye konuştu.

  • ASO Başkanı Özdebir, Asansörde Kalite İçin Ürün Sigortası Önerdi

    ANKARA (İHA) – Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, “Asansör sektöründe kaliteyi sağlamanın en önemli yollarından birinin ürün sigortası olduğunu düşünüyorum” dedi.

    Ankara’da üretim yapan asansörcüler, çeşitli sorunlarını tartışmak için Ankara Sanayi Odası’nın ev sahipliğinde bir araya geldi. Ankara Sanayi Odası Asansör Sanayi Meslek Grubu ve Anadolu Asansörcüler Derneği’nin birlikte gerçekleştirdiği toplantıya Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İl Müdürü Vehbi Konarılı, Dernek Başkanı Gürhan Cihaner ve çok sayıda asansör sanayicisi katıldı.

    Toplantının açılışında konuşma yapan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, asansör üretiminin fazla sermaye gerektirmeyen, merdiven altı üretime açık bir sektör olduğuna dikkat çekti.

    Sektörde iş potansiyelinin yüksek olduğunu belirten Özdebir, buna karşılık çok büyük sorunların olduğunu da ifade etti. Özdebir, bu alanda mesleki yeterliliğin sağlanması gerektiğini de belirterek, “Nerdeyse artık tüm binalarda asansör var. Bizler canımızı sizlere emanet ediyoruz. Ama merdiven altı atölyelerde yeterliliği olmayan kişilerce yapılan üretimler hepimizin hayatını tehlikeye atıyor. Sektörde kaliteyi sağlamanın en önemli yollarından birinin ürün sigortası olduğunu düşünüyorum. Bu yöntemle kaliteli ve standartlara uygun üretim yapan firmaların risk primleri düşük olacak, kalitesiz ve standartlara uygun üretim yapmayanlar ise daha yüksek prim yükleriyle karşı karşıya kalacaklar. Böylece sektörde kaliteyi teşvik eder ve çantacı diye nitelendirdiğimiz kalitesiz üretimi frenleriz” dedi.

    Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Vehbi Konarılı ise bir yıl içinde Avrupa ülkelerinin tamamında bile Türkiye’deki kadar asansör kazası olmadığını vurguladı.

    Konarılı, “Uçak kazalarında ölen sayısından daha fazla insan asansör kazalarında hayatını kaybediyor. Sektörde standardı ve kaliteyi sağlamak zorundayız. Çeşitli sorunların olduğunu biliyoruz. Ancak sorunlar konusunda önce kendi aranızda mutabakat sağlayın çözüm için biz her konuda yardıma hazırız” ifadesini kullandı.

  • ASO Başkanı Özdebir:

    ASO Başkanı Nurettin Özdebir, hukuk sisteminin iyileştirilmesi ve hızlandırılması gerektiğini söyledi.

    Ankara Sanayi Odası ve Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı işbirliğinde kurulan ASO Tahkim, Arabulucuk ve Uzlaştırıcılık Merkezi (ASOTAUM) iş hayatında yaşanan hukuki uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan çözümlenmesini hedefliyor.

    Ankara Sanayi Odası 1. Organize Sanayi Bölgesinde düzenlenen toplantıyla ASOTAUM ve işleyişi hakkında Ankara iş dünyasına bilgi verildi. Açılışını ASO Başkanı Nurettin Özdebir’in yaptığı toplantıda Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı Hakan Öztatar ile Arabulucu Avukat Selda Kutlay, bölgede bulanan sanayicilere Arabuluculuk hakkında bilgi verdi.

    Toplantının açılışında konuşan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Türkiye’nin ilerleyebilmesinin önündeki en büyük engellerden bir tanesi mevcut hukuk sisteminin olduğunu söyledi. Özdebir; ’’Türkiye’deki hukuk sisteminden, bunun sağlamış olduğu adaletten, kararların çok geç tecelli etmesinden mutlaka şikayetçi olmuşunuzdur. Bunun için de hukuk sisteminin mutlaka iyileştirilmesi ve hızlandırılması lazım. Hukuk sistemi içerisinde başka alternatif yollar da var. Bu yol da Arabuluculuk yöntemi. Arabuluculuk aslında bizim toplum olarak yabancı olduğumuz bir kültür değil. Bizim örf ve adetlerimizin içerisinde olan, aileyle ilgili olaylarda aile büyüklerinin araya girmesiyle, ticaretle ilgili olanlarda hatırı sayılır kişilerin araya girmesiyle çözülen bir yöntemi arabuluculukla yeniden keşfediyoruz. Arabuluculuk, herkesin kendi duygularını aktarıp kendi savunmasını yaparak ortak bir paydada buluşmalarıdır. Bu ortak paydada buluşulduğu zaman, gerçek anlamda vicdani adalet sağlanmış oluyor. Tabii ticaretin her alanında, ev sahibi-kiracı ilişkilerinde, işçi-işveren ilişkilerinde, her iki tarafın da bizim kültürümüz gereği helalleşmeyi gerektiren, helalleşmeyi sağlayan bir sonuç ortaya çıkıyor. Çünkü uzlaşmada her iki taraf da sonucundan mutlu olduğu bir duruma ulaşmış oluyorlar. Bunun içinde Arabuluculuğu şiddetle tavsiye ediyorum’’ diye konuştu.

    Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı Hakan Öztatar da arabuluculuğun hukuki uyuşmazlıklarda bağımsız ve tarafsız üçüncü kişi aracılığıyla tarafların kendi kararlarını kendilerinin vermelerini sağlayan dostane bir çözüm yöntemi olduğunu belirtti. Arabuluculuk kurumunun Türkiye için yeni bir kurum ama her geçen güngelişimini tamamlamak için uğraşan bir kurum olduğunu söyleyen Öztatar; ’’ 2013 yılının sonlarında çıktığımız bu yolda sadece bir arabulucumuz vardı. Şuan da 2600 tane sicile kayıtlı arabulucumuz oldu. 7 bine yakın kişi arabuluculuk eğitimi aldı ve 3 bin kişi daha şu anda arabuluculuk eğitimi alıyor. Haziran ayı itibariyle arabuluculuk eğitimi alan kişi sayısı 10 bin olacak. Yani hemen hemen her 4 avukattan 1 avukat arkadaşımız artık arabuluculuk eğitimi almış olacak’’ dedi.

    Ülkemizde işçi-işveren uyuşmazlıklarının ciddi bir şekilde arttığını belirten Öztatar; ’’Şu anda arabuluculuk merkezlerine 1750’ye yakın işçi-işveren uyuşmazlığı başvurusu oldu. Bu uyuşmazlıkların tamamına yakını anlaşmayla çözüldü. Yani işçi-işveren uyuşmazlılarında yüzde 99 başarı oldu. Demek ki insanlarımız bir masa etrafında toplanırsa menfaatleri ve ilişkileri ortaya çıkarıldığında mutlak suretle anlaşmaya yakın olduklarını anlıyoruz. O yüzden işçi-işveren uyuşmazlıklarında taraflar mahkeme yerine ilk önce arabuluculuk merkezlerine başvurmalıdır’’ dedi.

    İŞÇİ İŞVEREN UYUŞMAZLIKLARINDA ARABULUCUK ZORUNLU HALE GELİYOR

    Arabuluculuk sistemini mahkeme öncesi çözüm yolu olarak zorunlu hale getirmeye çalıştıklarını söyleyen Öztatar sözlerine söyle devam etti;

    ’’İlk olarak işçi-işveren uyuşmazlıklarında arabuluculuk zorunlu hale geliyor. Geçen hafta itibariyle taslak haline getirip, bakanlığımıza sunduk

    ve bu hafta da Kanunlar Genel Müdürlüğü sitesinde yayınlandı. Haziran ayı içerisinde de kanunlaşmış olacak, Meclis’ten geçecek ve ondan sonra da artık işçilere öncelik verilecek. Yapılacak kanun değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra işçi alacakları ile işe iade talepleri için öncelikle arabuluculuk yoluna başvurulması gerekecek. Kanunun yürürlüğe girmesiyle işçi alacakları ile işe iade talepleri için doğrudan dava açılamayacak. Arabulucuya başvurmadan dava açılması halinde dava yokluğu nedeniyle usulden reddedilecek. Taraflar arabuluculuk yoluna başvurdukları halde anlaşamazlarsa dava açabilecekler. Zorunlu arabuluculuk, adliyelerde kurulacak arabuluculuk merkezleri tarafından yönetilecek. İşçi oraya gidecek, orada iki tarafın da istediği bir arabulucu varsa var, yoksa otomatik atama sistemiyle, aynı bugün Ankara Sanayi Odası’nda kurduğumuz ASOTAUM gibi otomatik atama sistemiyle arabulucuya gidilecek. Bir aylık bir süre verdik. Bir ay içinde anlaşlamalarını umuyoruz. Anlaşmaz ise dava yolunu kapatmıyoruz. Bir ayda biz çok rahatlıkla anlaşacağına inanıyoruz. Anlaşılmazsa ücreti devlet ödeyecek. Kim arabuluculuk sürecine gelmezse haklı bir neden olmazsa, haklı çıksa bile yargılama giderini ödeyecek.

    Zorunlu arabuluculuk ile birlikte işçi-işveren uyuşmazlıkları çok kısa sürede ve devlet katkısı sayesinde taraflara ek bir yük getirmeden çözüme

    kavuşabilecek’’ diye konuştu. İşçi-işveren uyuşmazlıklarında gizliliğin de önemine dikkat çeken Öztatar; ’’Arabuluculuk merkezlerinde güvenilirlik ve gizlilik önemlidir. Taraflar mahkemede konuşamadıklarını burada rahatça konuşabilirler. Görüşme sırasındaki beyanlar ve ifadeler gerek taraflarca gerekse arabulucu tarafından kesinlikle üçüncü kişilere anlatılmaz. Eğer taraflardan birisi gizliliği bozarsa 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılır’’ dedi.

    Arabulucu Avukat Selda Kutlay ise arabuluculuk müessesesini yargının dışındaki yöntemlerden biri olarak çok önemsediklerini söyledi. Kutlay;

    ’’Arabulucu arkadaşlarımızın hepsi şahsi olarak çok ciddi çabalar sarf ediyorlar, çok güzel dosyalar çözdük. Gizlilik ilkesi gereği hepsini

    anlatmak burada mümkün değil. Sadece şunu söyleyebilirim. Asla yargıdan alamayacağımız sonuçları insanların el sıkışarak, memnuniyetle teşekkür ederek, bazılarını sadece özürle bağladığımız çok güzel sonuçlar elde ettik’’ diye konuştu.

  • ASO Başkanı Özdebir: “İlk Üç Sanayi Devrimini Uzaktan İzleyen Türkiye, Dördüncüyü Kaçırmamalı”

    Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, ilk üç sanayi devrimini uzaktan seyreden Türkiye’nin bu kez erken davranması gerektiğini söyledi.

    Ankara Sanayi Odası tarafından düzenlenen OSB Sohbetleri başlıklı konferanslar dizisinin ilkinin açılışında konuşan Özdebir, Türkiye’de sanayileşme başladığında dünyanın üçüncü sanayi devrimini yaşadığını kaydederek, bugünlerde ise bilgisayarların internet üzerinden birbirlerine bağlanmasıyla akıllı fabrikaların oluşturulmasını içeren ’Sanayi 4.0’ kavramının gündeme geldiğini bildirdi. Bu akıllı fabrikalarda bilgisayarların, üretim süreçlerini sürekli denetlediğine vurgu yapan Nurettin Özdebir, “Fabrikadaki insanların aldıkları kararların uygunluğunu denetleyerek gerekirse uyarılarda bulunuyorlar. Birbirleriyle bağlananlar sadece fabrikalar da değil. Evler, arabalar, hastaneler deki bilgisayarlar da internet üzerinden birbirleriyle sürekli iletişim içinde insanlara yardımcı oluyor, karar alma süreçlerini kolaylaştırıyor” dedi.

    İletişimde bulunan cihaz sayısının 2020 yılında 50 milyara yükseleceğinin öngörüldüğünü ifade eden Özdebir, “Bütün bu gelişmelerin bizleri doğrudan ilgilendirmeyeceği ve etkilemeyeceğini düşünmek büyük bir hata olur. Çünkü geleceğin dünyası Sanayi 4.0 ile şekilleniyor ve geleceğin kurallarını koyuyor. Sanayi 4.0 sadece büyükleri değil, KOBİleri de yakından ilgilendiriyor” ifadelerini kullandı.

    Toplantıda konuşan Dünya Gazetesi yazarı Dr. Rüştü Bozkurt ise üretim süreçlerinin çok yeni bir döneme girdiğini belirterek, işletmelerin buna ayak uydurması gerektiğini söyledi. “Veriyi bilgiye çevirmek ve anlamak değil, bunu artık değere çevirmek” önemli diyen Rüştü Bozkurt, Ankaralı sanayicileri uyararak, “Bunu idrak etmiyorsanız, gelecek 10 yılınız yoktur” dedi.

    İş yapma yöntemlerinde çok büyük değişiklikler olduğunun altını çizen Bozkurt, gerekli tedbirleri alıp uyum yeteneğini geliştirmeyen işletmelerin yüzde 60’ının 10 yıl içinde tasfiye olacağını öne sürdü.

    Üretim ve iş yapma sürecini Analitik 3.0 ile Endüstri 4.0 olmak üzere iki kısma ayıran Bozkurt, işyerlerinde hiç defter tutmayanların Analitik 0.0, defteri vergi için değil, kendisi için tutanların Analitik 1.0, dünya genelindeki bilgiler(Big Data) içinde kendisine yarayanları seçenlerin Analitik 2.0, işe yarar bilgiyi üretim sürecine gömüp rekabet avantajı yakalayanların ise Analitik 3.0 seviyesinde olduğunu söyledi.

    Endüstri 4.0 sürecinin ise daha önemli olduğuna vurgu yapan Rüştü Bozkurt, dünyanın yeni öğrenmeye başladığı Endüstri 4.0’da Türkiye’nin en az ABD kadar şanslı olduğunu, ancak elini çabuk tutması gerektiğini bildirdi. Bugün sanayicinin sürecin neresinde olduğunu sorgulamaması halinde de önümüzdeki 10 yılda yok olacağını dile getiren Bozkurt, makinelerin birbiriyle konuştuğu dönmemde artık Çin’deki ucuz emeğe de ihtiyaç kalmadığını kaydetti.