Etiket: Özdağ’dan

  • Özdağ’dan Üzüm Üreticilerine Hayati Uyarı

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, üzüm üreticilerini uyararak, “Avrupa birliği yeni standartlar oluşturdu; Chlorpyrifos-Ethyl etkin maddesinin maksimum kalıntı limiti 0,5 PPM’den 0,01 PPM’e çekildi. Eğer üzümcülerimiz bu ilacı bu rakamın üzerinde kullanırlarsa ihracat yapamayacaklar. Ürünler ellerinde kalacak.” dedi.

    AK Parti Genel Başkan Yardımcı Özdağ’dan, Manisalı üzüm üreticilerine 2016 ürünleri için hayati değerde bir uyarı geldi. Özdağ üreticilerin getirilen düzenlemeye uymamaları durumunda üzümlerini satamayacaklarını bildirdi.

    “CHLORPYRİFOS-ETHYL ETKİN MADDESİNE DİKKAT”

    Üzümün binlerce ailenin geçim kaynağı olduğunu ifade eden Özdağ, şöyle konuştu:

    “Burada çiftçilerimize özellikle bir duyuru yapmak istiyorum. Avrupa birliği yeni standartlar oluşturdu: Chlorpyrifos-Ethyl etkin maddesinin maksimum kalıntı limiti 0,5 PPM’den 0,01 PPM’e çekildi. Eğer üzümcülerimiz bu ilacı bu rakamın üzerinde kullanırlarsa ihracat yapamayacaklar. İşletmeciler bu üzümü almayacaklar ve satamayacaklar. Böylece ellerinde kalacak. O nedenle kullanacakları ilaca dikkat etmeleri gerekiyor. Kendilerini bu konuda uyarıyorum.”

    Özdağ, üzüm ihracatında dünya lideri olduğu ve ülkemize her sezon 500 Milyon Dolara yakın girdi sağladığını hatırlatarak, ihracatın yüzde 85’inin Avrupa Birliği ülkelerine yapıldığını söyledi.

    “OKULLARDA ÜZÜM ALINMASI İÇİN İHALEYE ÇIKILACAK”

    Okullara üzüm alınması için yeniden ihaleye çıkılacağı müjdesini veren Özdağ, “Şuan Tarım Bakanımız Sayın Faruk Çelik ile görüşerek üzüm meselesini dile getirdim. Milli Eğitim Bakanımız tamam dedi. Maliye Bakanımız tamam dedi. Tarım Bakanımız da okullara üzüm alınması için yeniden ihaleye çıkacak yakında. İşletmeler, TARİŞ hep beraber ihaleye girecek. 10-15 bin ton üzüm vermiş olacaklar. Çocuklarımız da üzüm yemiş olacaklar. Böylece piyasayı da regüle etmiş olacağız.” diye konuştu.

    Özdağ sözlerine şöyle devam etti:

    “Tarım Bakanımız talimat verdi. Bütün bakanlık birimleri üzüm yetiştirilen bölgelerde çiftçilerimizi bilgilendiriyorlar. Şuan Manisa’dalar. İlaç kullanmayın, kullanacağınız ilaçları 0,01 PPM’in üzerine çıkarmayın. AB Standartlarının dışına çıkmayın diyerek uyarıyorlar. Ben de bir Manisa Milletvekili olarak, AK Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı olarak çiftçilerimizi uyarıyorum. Özellikle ihracat yapanları uyarıyorum. 0,01 PPM’İN üzerine ilaç kullandığınız takdirde üzümler elinizde kalacak. Lütfen buna dikkat edin. Üzüm ihracatından yaklaşık 500 Milyon dolar civarında para kazanıyoruz. 40 bin dönüm arazimiz organik tarım olarak kullanılıyor. 800 Bin dönüm arazimizde normal tarım ürünleri yetiştirilmesinde kullanılıyor. Manisa bir tarım memleketi olarak Türkiye tarımının yüzde 17’sini biz ihraç ediyoruz. Dünya üzümünün de yüzde 50’sini biz üretiyoruz ve biz ihraç ediyoruz. Çekirdeksiz üzüm noktasında Türkiye üzümünün yüzde 85’ini üretiyoruz. Bu kadar gelir getiren bir konumda olan üzüm ihracatının sekteye uğramaması için çiftçilerimiz ilaç kullanımına dikkat edecekler ve AB Standartlarının dışına çıkmayacaklar.”

  • MHP’deki Görevinden İstifa Eden Ümit Özdağ’dan Açıklama

    Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki Genel Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Ümit Özdağ, MHP Kayseri Milletvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, MHP 24. Dönem Ankara Milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri’nin de imzalarını taşıyan metinle görevinden istifa etmesinin nedenlerini anlattı.

    MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ, haber merkezlerine gönderdiği basın açıklamasında, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu’da 1990’dan bu yana devletlerin yıkılarak sınırların yeniden çizildiğini hatırlattı. Özdağ açıklamasında, “1990’da başlayan ve nihayet Suriye’de yaşanan iç savaş, ülkemizin sınırlarını zorlamaya başlamıştır. Ortadoğu’daki gelişmelerden cesaret alan PKK terör örgütü AK Parti’nin yanlış politikalarının neticesinde güçlenmiş ve ülkemizi bölmek için emperyalistler ile işbirliği içinde bir saldırı başlatmıştır. Türkiye izlediği yanlış dış politikalar sonucunda dünyada yalnızlaşmıştır. Dış borç ve iç tüketime dayanan israf ekonomisi artık kaldırılamaz ve sürdürülemez bir noktadadır. Ülkemiz ağır bir ekonomik krizden geçmektedir. Bütün bunlar göz önüne alındığında Türkiye’nin Cumhuriyet tarihinin en büyük tehdidi ile karşı karşıya olduğu bir dönem yaşanmaktadır. Öte yandan Türk Dünyasının ayrılmaz ve vazgeçilmez parçaları olan Kerkük, Telafer, Tuzhurmatı, Halep ve Bayır-Bucak’ta Ortadoğu Türkmenliği tasfiye edilmektedir. Türkiye’mize ve Türk Dünyasına yönelik bu ağır tehditler, ülke hassasiyetlerini gözeten, Türkiye’nin varlığı ve birliğini her şeyin üzerinde gören güçlü bir Milliyetçi Hareket Partisi’ne ne kadar ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Nitekim Milliyetçi Hareket Partisi kurulduğu günden buyana sarsılmaz ve geri adım atmaz milli duruşu ile ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğünün en önemli siyasal ve toplumsal güvencelerinden biri olmuştur. Türkiye’yi ve Türk Milletini bu ağır ve büyük krizden, ancak Kuva-i Milliye’nin gerçek temsilcisi olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin çıkarabileceği, geniş halk kesimlerinin ortak düşüncesidir. Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ağır ve büyük tehdidi aşabilmesi için de her zamandan daha fazla güçlü bir Milliyetçi Hareket Partisi’ne ihtiyaç vardır. Ancak 1 Kasım seçimlerinde alınan sonuç, öncelikle Milliyetçi Hareket Partililer ve ülkücü taban tarafından haklı olarak kabullenilmemiştir. Ülkücüler bilmektedir ki, Milliyetçi Hareket Partisi’nin toplumdaki karşılığı 1 Kasım seçimlerinde alınan sonuçlar ile ölçülemez” ifadelerine yer verdi.

    Milliyetçi Hareket Partisi’nin yarım asırdır Türk siyasi hareketinin ana damarı olduğunu vurgulayan Özdağ, “Milliyetçi Hareket Partisi, bastığı toprak, tuttuğu bayrak, döndüğü kıblesi tartışmasız belli olan tek partidir. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin milli güç dinamosudur. Velhasıl Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin kurtuluş reçetesidir. Zira ülkemizdeki tüm insanları birleştirecek ve milli birliği temin edecek yegane siyasi organdır. Zaten milliyetçiliğin temeli de, ülke insanları arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin tümünü kucaklamak değil midir? Milliyetçi Hareket Partisinin milli sınırlarımız tehdit altında iken mahkeme kapılarına sürüklenmesini kabullenmek mümkün değildir. Milliyetçi Hareket Partisinin AKP’nin PKK açılımı adını verdiği teröre teslimiyet politikasının sonucunda Güneydoğu Anadolumuzun bazı yerleşim yerlerinde iç savaş benzeri görüntüler sergilenirken, enerjisini iç çekişmeler ile tüketmesi onaylanamaz. Milliyetçi Hareket Partisinin, parlamenter demokrasi ve üniter yapımız tehdit edilir, milli değerlerimiz başta olmak üzere tüm değerlerimiz tahrip edilirken, hukuk devleti tasfiye edilirken, kaderinin yargı eline teslim edilmesi asla ülkücü duruş ile bağdaştırılamaz. Milliyetçi Hareket Partisinin 1 Kasım seçimlerinin ortaya çıkardığı ağır üzüntü ve derin hayal kırıklığını hızla aşarak bütün gücünü Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunların çözümüne harcaması ve Türk Milletine güven verebilecek bir mücadeleye ve çalışmaya başlaması gerekmekte ve beklenmektedir” ifadelerini kullandı.

    Bahçeli’nin partiyi genel kurula getirmesini isteyen Özdağın açıklamasında, “Kurucu önderimiz, ülkücü hareketin başbuğu Alparslan Türkeş’in yanında 12 Eylül sonrasında yaşanan krizin aşılmasında birinci derecede görev alan ve Türkeş’in vefatından sonra ilk seçimlerde Milliyetçi hareket Partisini iktidara taşıyan Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin hizmetlerini tarih unutmayacaktır. Devlet Bahçeli ile ilgili tarihsel gerçek günlük kızgınlık ve gerginliklerin ötesinde ülkücü hareketin Devlet ağabeyi olduğu ve Devlet ağabeyi olarak kalacağıdır. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin Milliyetçi Hareket Partisi’ni yaşanan ağır üzüntü ve derin hayal kırıklığını aşmak, mevcut istikrarsızlığa son vermek için artık ülkücülerin çok büyük bir bölümünün olduğu gibi toplumunda beklentisi haline gelen olağanüstü kongreye götürmesi büyük bir toparlayıcı adım olacaktır. Olağan üstü kongre Milliyetçi Hareket Partisini tartışılır parti olmaktan çıkaracak, Milliyetçi hareket Partisi’ne atılım yapmak için büyük bir güç verecektir. Bazı siyasi partiler erken genel seçim için değişik boyutlardaki çalışmalarını başlatmış bulunmaktadır. Bütün bunlar yaşanırken, MHP Genel Merkezi olağanüstü kongre için imza veren üst kurul delegelerinin çoğunlukta olduğu parti teşkilatlarını kapatmaktadır. Bazı ülküdaşlarımız son günlerin gerilimi ile Sayın Genel Başkanımıza ve Genel Merkez yönetimine karşı kabul edilemez sert ifadeler kullanmış olsalar dahi birleştirici olması gereken Genel Merkez’dir. Tasfiyeci tavır Milliyetçi Hareket Partisi’ni muhtemel bir erken genel seçimde büyük sıkıntılar ile karşı karşıya bırakacaktır. Olağan üstü kongre için imza veren MHP üst kurul delegeleri parti tüzüğünde yer alan demokratik haklarını kullanan saygıdeğer ülküdaşlarımızdır. Olağan üstü kongre için imza verenler de vermeyenler de aynı derecede saygın ülkücüler ve Milliyetçi Hareket Partililerdir. Bu kadroların birlikte sayın genel başkanımızı, merkez yürütme kurulunu seçtiği unutulmamalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, mahkemeye düşürülüp, kaderi yargının ellerine teslim edilmemelidir. Yargının ne karar vereceği hiç önemli değildir. Hangi kararı verirse versin Milliyetçi Hareket Partisi kendi iradesi ile Kongresi ve geleceği ile ilgili karar almamış duruma düşecektir. Bunu herkese anlatsak bile ülküleri uğruna can veren şehitlerimize anlatamayız. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, Türkiye’de demokratik rejimin otoriterleşmesini engellemek, parlamenter sistemin tek adam diktasına dönüşmesini durdurmak için mücadele eden bir siyasi lider olduğunu kabul ediyoruz. Sayın Genel Başkanımızın Türkiye için istediği demokrasiyi Milliyetçi Hareket Partisinde de uygulamasını istiyoruz. Sayın Genel Başkanımızdan ülkücü iradeye inanarak ve güvenerek Milliyetçi Hareket Partisini en kısa zamanda olağanüstü kongreye götürmesini rica ediyoruz. Sonuç olarak şunu da açıkça belirtmek isteriz ki, bu açıklamamız, hiçbir grup veya kişiye destek amacını taşımadığı gibi Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye karşı da bir tavır olarak görülmemelidir. Amacımız Milliyetçi Hareket Partisinin her mensubunu barış ve kardeşlik içinde kucaklamak, birleştirici anlayışı ve Milliyetçi Hareket Partisinin layık olduğu iktidara taşımayı arzulayan bir demokratik girişimi ortaya koymaktır. Zira her ülkücünün ve dava arkadaşımızın, kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesini milli bir zaruret olarak görmekteyiz’’ dedi.

  • AK Partili Özdağ’dan Kılıçdaroğlu’na Cevap

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında şahsını zikrederek, cümlelerini bağlamından çıkararak konuşmasını yadırgadığını belirterek, “Cümlelerimi çarpıttığı için aynı zamanda AK Parti’ye bühtanda bulunduğu için şahsım ismi üzerinden AK Parti’nin şahsiyetini izam ettiği için suç duyurusunda bulunmak gerekir diye düşünüyorum” dedi.

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısındaki “AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın bir cümlesini okuyacağım, ’PKK çözüm sürecinde 200 bin kilo bombayı şehirlere doldurdu’, itirafa bak” sözlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Özdağ, “Denizli İl Teşkilatımızın Güneydoğu Anadolu’da, Sur’da, Cizre’de, Silopi’de diğer yerlerde sokağa çıkma yasağı olup kaldırılan yerlerle ilgili mağdur olan vatandaşlarımıza devletimiz bir yandan yardım yaparken, kira yardımı ve yiyecek yardımı, bir diğer yandan hükümetimiz bunları işe yerleştirme konusunda çalışmalar yaparken bizde AK Parti İl Teşkilatı olarak çeşitli illerde Bursa gibi, Kocaeli gibi, İzmir gibi, Antalya gibi, Konya gibi ve Denizli, Manisa gibi illerde arkadaşlarımızla beraber buralara kampanya yaparak yiyecekler, ihtiyaçlar gönderiyoruz” diye konuştu.

    “ÇÖZÜM SÜRECİNDE BUNLARI DOLDURDULAR DEMEDİM”

    Denizli’de 6 TIR yiyecek göndermek istediklerini ve bunların uğurlanmasında bir konuşma yaptığını hatırlatan Özdağ, “Konuşmasını bağlamından çıkararak bugün grup toplantısında CHP Genel Başkanı ‘İşte bunlar bir itiraftır. AK Parti terör örgütüne yardım ve yataklık yapan partidir’ diye ithamlarda bulunarak benim adımı da zikretti. Oysaki konuşmamda kesinlikle çözüm süreci dönemini kastetmiyorum. Çözüm süreci bittikten sonra cümlesini kullanıyorum. ‘Çözüm süreci bittiğinden itibaren’ cümlem böyle. Kendisi şunu söylüyor, ‘PKK çözüm sürecinde şehir merkezine 200 ton bomba koymuştur.’ Kesinlikle çözüm süreci kelimesini kullanmıyorum. ’Silahlı unsurlarla yaklaşık 200 ton bombayı o şehirlere doldurdular. 200 ton bomba şuana kadar çözüm süreci bittiğinden itibaren ve çözüm sürecini bunlar bitirdiler.’ Cümlem aynen böyle. İşte Güneydoğu Anadolu’da çözüm sürecine inanmayanlar, 12 Eylül öncesi sokakları, mahalleleri kurtarılmış bölge ilan etmek isteyen Marksist, Leninistler aynı işi yaptılar. Şimdi de yine aynı şekilde Marksist, Leninist fikirlere inananlar fakat Stalinist metotlarla beraber şimdi de kurtarılmış ilçelerimiz, illerimiz olsun diyerek buraları çözüm süreci bittikten sonra yakalanan bombaları kast ettim ben. 200 ton bomba yakalandı şuana kadar. Yakalanmayanları bilmiyoruz. Ama çözüm sürecinde bunları doldurdular demedim. Cümlemi çarpıtması zaten çok mahir olduğu bir alan Sayın Kılıçdaroğlu’nun” açıklamasında bulundu.

    “KILIÇDAROĞLU BEŞPARMAK DAĞLARI’NDA ECEVİT İLE ÖVÜNÜYORSA EĞER, ONUN YANINDA ERBAKAN DA VARDI”

    Kılıçdaroğlu’nun ‘Milliyetçiliğimizinden kimse şüphelenmesin’ ifadesiyle ilgili değerlendirmede bulunan Özdağ, şunları kaydetti:

    “‘Test etmeye kalkmasın’ diyor. Madem öyle milliyetçiydi Sayın Kılıçdaroğlu, Tunceli Milletvekili geçen dönem Sayın Aygün, Meclis’te şöyle bir konuşma yapmıştı; ‘Kurtuluş Savaşı öncesinde 40 bin Rum’u öldürdük. 40 bin Rum’a soykırım yaptık.’ Atatürk ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı’nda 40 bin Rum’u mu öldürdüler? Kendisi Atatürk’ün kurduğu partinin genel başkanı ve CHP’yi Atatürk kurdu. Atatürk’ün kurduğu parti ve Atatürk’ün başında bulunmuş olduğu parti 40 bin Rum’u mu öldürdü? Peki ne yaptın sen Tunceli Milletvekiline, böyle bir iftirada bulunan, Atatürk’e, Atatürk’ün kurduğu partiye, Atatürk’ün kurmak istediği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne iftirada bühtanda bulunan bir şahsiyete ne yaptın? Hiçbir şey yapmadın. Sizin milletvekilleriniz Sayın Kılıçdaroğlu Meclis kürsüsünde, ‘Yolumuz Sinan Cemgil’in, Mahir Çayanlar’ın yoludur, yolumuz Deniz Gezmişler’in yoludur’ derken niye sesin çıkmadı. Sinan Cemgil kimdi? Mahir Çayan kimdi? Asker öldürdüler, polis öldürdüler, bakan öldürdüler, başbakan öldürdü bu insanlar. Sen o milletvekiline bir şey yapmadın. Ama kime ne yaptığını söyleyeyim. Bir gün Ayman Güler’e ‘Oturduk paralelle işbirliği yaptık’ dediği için partiden ihraç ettiniz. Aynı şekilde Ermeni Milletvekili Avrupa Parlamentosu’nda ‘Aynen Osmanlı 1915’te Ermenilere soykırım yaptığı gibi şimdi de DAEŞ Hıristiyanlara soykırım yapıyor. Bu sözümü kabul edenler ayağa kalksın’ dediği zaman Gülsün Bilgehan Toker daha sonra siz bu milletvekilinizi Meclis Başkanlığı’na aday gösterdiniz. Bu hanımefendi ayağa kalktı, Osmanlı’nın soykırım yaptığını söyledi. DAEŞ’in de Suriye’de Hıristiyanlara karşı soykırım yaptığını ifade etmek adına ayağa kalktı. Ne yaptı Sayın Kılıçdaroğlu? Kendisine hiçbir şey yapmadınız. Ama bir yandan siz Sezgin Tanrıkulu’nu alkışlıyorsunuz. Atatürk’ün posteri bir milletvekilinin odasından indirildi dediler, Aylin Nazlıaka’yı partiden ihraç etmek için disipline verdiniz. Atatürk’ün partisinde Atatürk’ün posterini koruyan kişiyi disipline veriyorsunuz. Atatürk’ün partisinde ‘Atatürk soykırım yaptı Rumlara’ diyeni muhafaza ediyorsunuz. Sonra ’Milliyetçiliğimizi kimse test etmesin. Beşparmak Dağları’nda izimiz duruyor’ diyorsunuz. Bir kere insanlar bulundukları dönemle değerlendirilir. Partilerin son anına, insanların son anına bakmak gerekir. Ama Sayın Kılıçdaroğlu Beşparmak Dağları’nda Ecevit ile övünüyorsa eğer, onun yanında Erbakan da vardı. Onun yanında Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardı. Bugün Sayın Kılıçdaroğlu Ecevit’in mirasına da sahip çıkmıyor. Ecevit’i de çok sık anmıyor kendisi. Özellikle buna da vurgu yapmak isterim. Aynı zamanda Sayın Kılıçdaroğlu Sayın Cumhurbaşkanına da hakaretlerde bulunmayı maharet kabul ediyor. Daha önce CHP Kongresi’ne misafir olarak gitmiştik, ‘diktatör bozuntusu’ ifadesini kullandı ve salonu terk etmiştim. Ardından grup başkanvekilleri, milletvekilleri aynı suça bizde iştirak ediyoruz diyerek toplu dilekçe verdiler 134 imzalı. Ben inanmıyorum orada 134 tane CHP milletvekilinin imzası olduğuna, inanmıyorum. Deniz Baykal’ın imzası var mı mesela, Aylin Nazlıaka’nın imzası var mı? Ben inanmıyorum orada 35-40 milletvekili imza atmamıştır.”

    “KILIÇDAROĞLU İFTİRA ATMAYI, BÜHTANDA BULUNMAYI MESLEK HALİNE GETİRDİ”

    “Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanına hakaret etti. Hakareti meslek haline getirdi” diyen Özdağ, “‘Vallahi enayi’ ifadesini kullanıyor Sayın Cumhurbaşkanına. 2,5 milyon kişi Türkiye’de 7 Haziran seçimleri öncesinde şunu söylemişti; ‘iktidara gelirsem bu 2,5 milyon kişiyi Suriye’ye göndereceğim’ dedi. Kendisine ben şöyle bir şey söylemiştim, 800 bin Kürt var gelenler arasında. Ey Demirtaş konuşsana o Kürtleri gönderemezsin. Hani sen Kürtlerin hamiliğine savunuyorsun ya. Diyorsun ya 800 bin kişiyi Suriye’ye gittiği zaman Esed tarafından, DAEŞ tarafından ve PYD tarafından öldürülecek, zaten PYD tarafından korkarak geldi ülkemize. Sen kimsin Kılıçdaroğlu diyememişti o zaman Demirtaş. O anlaşmaya niye imza attın diyor. Ne yapacaktık, o 2,5 milyonu orada ölüme mi terk edecektik. Madem Beşparmak Dağları’nda Türkün orada asaletini savunuyorsun, bugün Türkiye Cumhuriyeti asil davranıyor. Peşmergeleri getirirken de asildi, şimdi 2,5 milyon Yezidi’yi, Hıristiyan’, Arab’ı getirirken de yine asil. Kılıçdaroğlu iftira atmayı, bühtanda bulunmayı meslek haline getirdi. En güzel cevabı da Deniz Baykal verdi; ‘Kendisi yeterli değil, artık orada durmasına gerek yok. Kılıçdaroğlu ile 3 yıl sonrasını kucaklayamayız’ ifadesini kullanmıştı” dedi.

    “KILIÇDAROĞLU’NUN BUGÜN ADIMI, ŞAHSIMI ZİKREDEREK GRUPTA BÖYLE CÜMLELERİMİ BAĞLAMINDAN ÇIKARARAK KONUŞMUŞ OLMASINI YADIRGIYORUM, KINIYORUM”

    CHP’nin HES’lerle ilgili muhalefet ettiğini ve kendisinin de ‘Herkes bunlara muhalefet ediyor. Çok muhalefet edene İnönü müsün be mübarek derler’ gibi atıfta bulunduğuna değinen Özdağ, “Oradan grup başkanvekili bana ‘İnönü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusudur. Kurucu bir insana böyle konuşamazsınız’ diye cevap vermişti. İki gün sonra da grup başkanvekilleri basın toplantısı yaptı. ‘Diktatör bozuntusu Recep Tayyip Erdoğan’a cevap verdim’ dedi. Bunların dili zehirli bir dil. Biz bir benzetme yaptık İnönü hayatı boyunca muhalefette kaldı diyerek, ama bir diğer yandan benim üslubumu daha dikkatli olması gerektiği noktasında uyarıda bulunan bir Özgür Özel, kendisi Recep Tayyip Erdoğan’a, seçilmiş bir şahsiyete ‘diktatör bozuntusu’ ifadesini kullanıyordu. Ben Kılıçdaroğlu’nun bugün adımı, şahsımı zikrederek grupta böyle bir cümlelerimi bağlamından çıkararak konuşmuş olmasını yadırgıyorum, kınıyorum. Benim cümlelerimi moda mod kelime kelime hepsi yazılı. Keşke gazete başlıklarına bakarak konuşmasaydı. Bazı gazetelerdeki demecimin tamamını okusaydı. Danışmanları doğru danışmanlık yapmış olsaydı. Ben orada asla çözüm sürecinden bahsetmiyorum. Eğer niyetiniz halis olmazsa, orada art niyetli olursanız ‘acaba buradan iktidar partisinin genel başkan yardımcısının vermiş olduğu demeçten vurabilir miyiz’ diye düşünürseniz baltayı taşa vurursunuz. Kendisini kınıyorum. Daha doğru konuşmaya doğru ifadelerle iktidar partisini tenkit edeceksek elbette ki eleştirilere açığız. Ama eleştirileri yaparken de olmayan bir cümleyi varmış gibi takdim etmek CHP Genel Başkanı, 92. yıllık bir partinin genel başkanına yakıştıramadığımı söylemek isterim. Kendisini kınadığımı söylüyorum” şeklinde konuştu.

    “SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMAK GEREKİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM”

    Hukuki bir süreç başlatıp başlatmayacağına ilişkin ise Özdağ, “Bulunmak lazım. Ben kendisi hakkında en azından böyle bir ifadem yok. Ben bir yandan konuşmamı dinledim. Cümlelerimi çarpıttığı için aynı zamanda AK Parti’ye bühtanda bulunduğu için şahsım ismi üzerinden AK Parti’nin şahsiyetini izam ettiği için suç duyurusunda bulunmak gerekir diye düşünüyorum. Yapmam lazım” dedi.

  • Özdağ’dan ‘Sandığa Hazır Olun’ Mesajı

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, Manisa’nın Akhisar ilçesinde gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

    2016 yılı sonuna doğru Türkiye’yi yeni bir sandığın beklediğini kaydeden Özdağ, “Kimse erken seçim için senaryo üretmeye kalkmasın ama 2016 yılı sonunda referandum sandığı her an kapımızı çalabilir. Referandumdan da Türkiye’de yeni bir dönem, yeni bir merhale başlamış olur, yeni bir milat yeni bir kilometre taşı başlamış olur” dedi.

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, Manisa programı dahilinde bir dizi ziyaretlerde bulundu. Özdağ, ziyaretleri esnasında Akhisar’da oturan Şehit Uzman Jandarma Çavuş Serdar Denizer’in ve geçen günlerde Hakkın rahmetine kavuşan Akhisar Belediyesi Meclis Üyesi Hasan Paşalı’nın ailesine taziye ziyaretinde bulunarak acılarını paylaştı.

    Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacının bulunduğunu belirten ve partililerine yeni bir sandık için hazırlıklı olun mesajı veren Özdağ, şöyle konuştu:

    “1921 ve 1924 anayasaları kurtuluş ve kuruluş anayasaları, 1961 ve 1982 anayasaları ise darbe anayasalarıdır. Türkiye’nin sivil yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bu anayasa istiklal anayasası olacak. Bu anayasayı 26. dönem milletvekilleri olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapmamız gerekiyor. Yeni bir anayasa komisyonu kuruldu. Her partiden üç üye var ve bu üyeler çalışmaya başladı. Hem CHP’nin hem MHP’nin, gerek 12 Eylül 2010 referandumundan gerek 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden ders alarak yeni anayasanın yapımında ciddi şekilde katkıda bulunacaklarını tahmin ediyorum. Türkiye’deki tüm seçmen, CHP’nin, MHP’nin ve AK Parti’nin seçmenleri, Mecliste bir Anayasa yapılsın istiyor. Eğer bu anayasayı 7-8 ay içerisinde Meclis’te olgunlaştırabilirsek bu taslağı birlikte beraberce referanduma götürebiliriz diye düşünüyorum.”

    YENİ ANAYASA ZENGİNLİK, ÖZGÜRLÜK VE MİLLİ İRADE DEMEK

    Yeni anayasanın zenginlik, özgürlük ve milli irade demek olduğunu kaydeden Özdağ, şunları söyledi:

    “Yeni anayasa demek sivil çoğulculuğa, sivil iradeye ve evrensel hukuk kurallarına ram olmak demek. Türkiye bunu fazlasıyla hak ediyor. Bin yıldır bu coğrafyada yaşayanlar, Yunanistan’ın, Portekiz’in, İspanya’nın, Güney Amerika devletlerinin niye gerisinde kalsın? Onlar darbecilerin ve cuntacıların yapmış olduğu Anayasaları çöpe attı, biz de darbecilerin ve cuntacıların yapmış olduğu Anayasayı çöpe atalım. Birkaç defa yamalı bohça haline getirdik ama komple değişikliğe ihtiyaç var, bir bütünlük içerisinde değişikliğe ihtiyaç var. Değişmeyen bir gerçek var o da dünyada değişim. O değişimi Türkiye biliyor ve Allah nasip ederse ’her gün güneş yeniden doğar, her sabah taze bir başlangıçtır’ şiarıyla hareket etmeye devam edeceğiz. Ümit ediyorum ki AK Parti, CHP ve MHP’nin milletvekilleri, bu konuda duyarlı olacaklar ve 2016’nın sonuna doğru da bir referandumla beraber Türkiye tarih sahnesinde, özellikle muasır medeniyetler seviyesine ulaşma noktasındaki çabalarını daha güçlü bir şekilde hızlandıracaktır.”

    ÖZDAĞ’DAN ÖNEMLİ ZİYARETLER

    Özdağ, Akhisar’da gerçekleştirdiği taziye ziyaretlerinden sonra geçen hafta evlatları yeni dünyaya gelen Danışmanı Yunus Öztürk ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Volkan Layık’a hayırlı olsun, babası sağlık tedavisi gören CHP eski ilçe Başkanı Engin Uzun’a ise geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Ziyaretleri esnasında Özdağ’a AK Parti Manisa İl Başkanı Zülfikar Gürcan ve partililer eşlik etti.

    Selçuk Özdağ, CHP eski ilçe Başkanı Engin Uzun’un bazı medya yayın organlarında yayınlanan yazılarını takip ettiğini kaydederek yazılarını objektif ve cesur bir şekilde kaleme aldığı için kendisini kutladı. Mustafa Uzun’un emekli bir öğretmen olduğu hatırlatmasında bulunan Özdağ, “Nesilleri geleceğe hazırlayan öğretmenlerimize çok şey borçluyuz” ifadesini kullandı.

    CHP YERLİ SOL OLMAYI BAŞARMALI

    CHP’nin öncelikle Kürtçülük siyasetinden ve Marksist-Leninist yapıdan kurtulup yerli sol olmayı başarması gerektiğini kaydeden Özdağ, Engin Uzun’un Başkanlık sistemiyle ilgili sorusunu da cevaplandırdı. Özdağ, başkanlık sisteminin gerekliliğine ilişkin en önemli örneğin 7 haziran seçimleri olduğunu belirterek, eğer Türkiye başkanlık sistemiyle yönetilmiş olsaydı, 7 Haziran’da ülkede kaos ortamının yaşanmayacağını öne sürdü.

    BAŞKANLIK SİSTEMİ OLSAYDI 7 HAZİRAN KAOSUNU YAŞAMAZDIK

    Başkanın, Bakanlar Kurulunu seçip atayarak Türkiye’nin yoluna devam edebileceğine vurgu yapan Özdağ, şunları kaydetti:

    “O kaoslu dönemi yaşamazdık. Sadece parlamento alacalı, renkli olurdu, başka bir şey olmazdı. Eğer yapabilirsek, başarabilirsek, Türkiye çağ atlayacak. Bugün Devlet Bahçeli’nin başkanlık sistemine hayır demesini anlayabilmiş değilim. 12 Eylül 2010 referandumunda hayır dedi, düğmeyi yanlış ilikledi. O hayırlar hiç hayır gelmedi. Sadece bir hayır demesinde hayır geldi. 7 Haziran seçimlerinde koalisyon yapamayacağım hayır dedi. 1 Kasım seçimlerinin doğmasına sebebiyet verdi. Kendisine teşekkür edeceğim hiç aklıma gelmezdi. Teşekkür ediyorum böylece.”

  • AK Partili Özdağ’dan Büyükşehir Belediyesi’ne Ziyaret

    AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ı ziyaret etti.

    Yeni Türkiye’de Sivil Toplum Buluşmaları toplantısı ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine gönderilmek üzere hazırlanan TIR’ların uğurlanması programına katılmak üzere Denizli’ye gelen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanı Selçuk Özdağ, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ı ziyaret etti. Ziyarete, Genel Başkan Yardımcısı Özdağ’ın yanı sıra AK Parti Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkan Yardımcısı Nevzat Yanmaz, AK Parti Denizli İl Başkanı Necip Filiz, önceki dönem Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Denizli Milletvekili Şahin Tin, 24. Dönem Milletvekili Rıfat Sait ve Ekrem Çelebi ile davetliler katıldı. Başkan Zolan, ziyarette yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, bakanlarımızın ve milletvekillerimizin gayretleri ile Denizli’de de hizmet etmeye gayret ediyoruz Allah’ım mahcup etmesin. Sizlerin de desteğiyle her türlü güzelliği ortaya koymak için çaba gösteriyoruz.”

    Genel Başkan Yardımcısı Özdağ ise, Denizli’nin Ege Bölgesi’nde kazandıkları tek büyükşehir olduğuna dikkati çekerek, “Bu bir başarı. Başarının göstergesi nedir? Sandıktır” dedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın Belediye Başkanlığı görevini devraldıktan sonra aldığı görevi seçimle de taçlandırdığını belirten Genel Başkan Yardımcısı Özdağ, “Burada ona destek veren ailesine, milletvekillerine, bütün Denizlililere çok teşekkür ediyorum. Kendisi de bizi mahcup etmedi. Çalışkan, dürüst, yeni projelerle, milletvekilleriyle, meclis üyeleriyle, teşkilatla, halkla ve STK’larla uyumlu bir anlayış sergiliyor. Gülen bir yüz, çalışkan bir yüz. inşallah bunlara devam ederek bizi daha yükseklere çıkaracak” dedi.

    Başarılı olmanın önemli olduğunu vurgulayan Genel Başkan Yardımcısı Özdağ, “Ama başarıyı sürdürmek daha önemlidir. Başarılı bir şekilde devam etmek, onu taçlandırmak çok daha önemlidir. Alt ve üst yapısıyla, gerek maddi, gerekse manevi ve kültürel olarak Denizli’ye hizmet eden Sayın Osman Zolan, inşallah daha büyük başarılara ima atacak. Kendisini ziyaret etmekten mutluyum.” Başkan Zolan, konuşmaların ardından ziyaretin anısına Genel Başkan Yardımcısı Özdağ’a çeşm-i bülbül hediye etti.