Etiket: Önerileri

  • Erzurum’da; Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu Çalışanları Sorun ve Çözüm Önerileri Çalıştayı

    Erzurum’da; Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu Çalışanları Sorun ve Çözüm Önerileri Çalıştayı

    Eğitim Bir-Sen Erzurum 1 nolu Şube Başkanlığınca “Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu Çalışanları Sorun ve Çözüm Önerileri Çalıştayı” gerçekleştirildi.

    Eğitim Bir-Sen Erzurum 1 nolu Şube Başkanı Hüsrev Yaşa, 2019 Toplu Sözleşme öncesi Atatürk Üniversitesi Turizm Fakültesi Uygulama Oteli Konferans Salonlarında yapılan Eğitim Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu Çalışanları Sorun ve Çözüm Önerileri Çalıştayı açılış konuşmasında; Genel Merkezin hizmet kolu çalışanlarının mali hakları ve sosyal hakları, çalışma koşulları, diğer özlük haklarına ilişkin sorunları ile bu sorunlara ilişkin çözüm önerilerinin tespiti suretiyle toplu sözleşme görüşmeleri başta olmak üzere sendikal faaliyetlerimize yönelik politika geliştirmek, bilgi ve veri seti ortaya çıkarılması amacıyla çalıştay yapılmasına karar verdiğini belirtti.

    Bu çalıştayın ilk ayağının “Şube Çalıştayı” olacağını dile getiren Şube Başkanı Hüsrev Yaşa, “Buradan aldığımız veriler Mayıs ayında Ankara’da “Genel Çalıştay” da değerlendirilecektir. Genel Çalıştay da alınan kararlar ise maddeler halinde toplu sözleşme masasına yatırılacaktır. Bu yüzden burada ki faaliyet; Hak ve Emek mücadelemiz açısından çok önemlidir Biz çalışanların sorunlarını, taleplerini ve bunlara ilişkin çözüm önerilerini doğru bir şekilde tespit edip Genel Çalıştay’ ın alt verisini oluşturmamız amacımızın temelini oluşturmaktadır.

    Şurası unutulmamalıdır ki; aldığımız her müspet karar üyelerimizin menfaatine olacaktır. Bugün yapacağımız bu çalışmanın büyük kazanımların elde edilmesinde ön ayak olacaktır. Üyelerimizin beklentilerinin büyük bir kısmının elde edileceğinden hiç bir şüphem yoktur” diye konuştu.

    Eğitim Bir Sen 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş ise yaptığı konuşmada; Toplu sözleşme sürecine giderken sahada yapılan çalışmaların sorun belirleme taraması anlamında önemli olduğunu, Üniversite çalışanlarının her kademesinde çalışan arkadaşlarımızın çalıştıkları alanlarla ilgili sorunları belirleyerek bir arşiv çalışması olduğunu belirtti.

    Sendika yasasındaki eksiklikleri dile getiren Karataş, toplu sözleşme masasının etkili kılınması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını günübirlik sendikacılık yapmak yerine ilkeli sendikacılığın kazandıracağını, dün masaya tek oturmak isteyenlerin bu gün masaya yetkili oturanın yanında oturma arzularının ilkesizlik olduğunu bunun sendikal pazarlık gücünü zayıflattığını dile getirerek Yetkili olan sendikanın tek başına masada olması gerektiğini ifade etti.

    Karataş, yetkili olmanın bir bedeli olduğunu bedel ödemeyen ve üye olmayanların alınan kazanımlardan da ancak dayanışma aidatı ödeyerek faydalanmaları gerektiğini vurguladı.

    Çalıştay sonucunda oluşturulan Akademik, İdari, Kyk Çalışanları, Kadın Çalışanlar ve Engelli Çalışanlar Komisyonunun talep ve çözüm önerileri daha sonra rapor haline getirilerek çalışanlara ve kamuoyuna duyurulacağı açıklandı.

  • Yılbaşında Sağlıklı Beslenme Önerileri

    SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Görevlisi Funda Esin Fakılı, sağlıklı beslenmenin yılbaşı sofralarında da yerini alması gerektiğini söyleyerek önerilerde bulundu.

    Yeni yıl denince akla yeni umutların, yeni heyecanların, yeni başlangıçların geldiğini belirten Fakılı, “Yeni bir yıla girerken yeni hedefler belirlenir, yeni kararlar alınır. Bunların en başta geleni ise sağlıklı bir yaşam temennileridir” dedi.

    Sağlıklı bir yaşam için sağlıklı beslenmenin şart olduğunu ve sağlıklı beslenmenin yılbaşı sofralarında da ihmal edilmemesi gerektiğini anlatan Fakılı, yeni yılda beklenen bolluk ve bereket için bir başlangıç olsun diye yılbaşı sofralarının çok çeşitli yiyecekler ile donatıldığını anımsattı.

    Diyet yapanlarda, “bir günden bir şey olmaz, bugün istediğimi yiyeyim, yarın dikkat etmeye başlarım düşüncesi” oluştuğuna vurgu yapan Fakılı, “Yılbaşı gecesi ağır yemeklerden oluşan bir menü yerine hafif yiyecekler ile oluşturulmuş bir menü tercih edersek, ertesi gün yaşayacağımız sıkıntıları hafifletmiş oluruz” uyarısını yaptı.

    Yılbaşı beslenmesi

    Yılbaşı akşamı hazırlanan sofralarda aşırı yağlı yemekler ve kızartmalar yerine zeytinyağlıları ve salataları tercih etmek gerektiğine dikkat çeken Fakılı, ana yemek olarak fırında veya ızgarada pişmiş etlerin hazırlanabileceğinin altını çizdi. Yılbaşı akşamı denilince akla ilk olarak hindi geldiğini kaydeden Fakılı, hindi etinin özelliklerini şöyle özetledi:

    “Hindi eti yüksek protein içeriği, düşük yağ ve kolesterol oranı ile yeni yıl akşamının gözdesi olmaya adaydır, mineral deposudur. İçeriğinde bulunan çinko ile bağışıklık sistemini güçlendiren hindieti aynı zamanda yaraların çabuk iyileşmesine de katkı sağlar. Hindi eti demir, fosfor, magnezyum, B grubu vitaminleri ve özellikle triptofandan oldukça zengindir. Triptofan mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin üretimi için kullanılan önemli bir amino asittir. Beslenmenizde çeşitlilik oluşturmak ve bu faydalı özellikleri için yeni yıl akşamı dışında da sofranızda hindiye yer açın.”

    Yılbaşı akşamının vazgeçilmezlerinden birinin de kuru yemişler olduğunu hatırlatan Fakılı, “Kuruyemişler, içerdikleri bitkisel steroller sayesinde kötü huylu kolesterolü düşürürken, posa içerikleri nedeniyle kabızlığın engellenmesinde önemli rol oynamaktadırlar. Kuru yemişlerin her birini sağlık hazinesi olarak adlandırmak yanlış olmasa gerek. Dikkat etmemiz gereken nokta bedenimize fayda sağlayalım derken miktarı abartıp yağlanmamak. Bu özel akşamı kilo almadan atmak için kuru yemişleri avuç avuç değil, kararında tüketin” ifadelerini kullandı.

    Yılbaşında tatlısız olmaz diyenler için de önerilerde bulunan Fakılı, “Tatlısız olmaz diyenlerdenseniz yemeğin hemen üzerine değil, birkaç saat sonra ara öğün gibi, bir porsiyonu geçmeyecek şekilde yemeyi tercih edin. Aşırı kremalı ve şerbetli tatlılar yerine meyveli tatlılara, sütlü tatlılara ve meyveye ağırlık verin” diye konuştu.

  • Yeni yıla sağlıklı girme önerileri

    Beslenme Uzmanı Diyetisyen Berna Ertuğ, “Renkli yılbaşı sofraları ile yeni yılı karşılamaya hazırlanırken, dengeli ve ölçülü beslenmeyi unutmamak gerekiyor” dedi.

    Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Berna Ertuğ, yılbaşı günü dikkat edilmesi gereken beslenme kuralları hakkında bilgi verdi.

    “Yılbaşı gecesine kadar kendinizi aç bırakmayın”

    Uzun süreli açlıkların normalin üzerinde yemek tüketilmesine ve vücudun yağ depolamasına sebep olabildiğini ifade eden Ertuğ, “Bu nedenle gerek akşama hazırlanmak gerekse metabolizmanın yavaşlamasını engellemek için güne kahvaltı ile başlanmalıdır. Öğle yemeğinde çorba veya sebze yemekleri ile yoğurt gibi hafif ve düşük kalorili yemekler tüketilebilir. Gün içerisinde hafif ana ve ara öğünler tercih edilmelidir. Ara öğün olarak yağsız yoğurt, kefir, sütlü kahve veya taze bir mevsim meyvesi tercih edilebilir. Yeterli sıvı alımına özen gösterilmeli, mutlaka 8-10 bardak su içilmelidir. Yılbaşı gecesi pek çok insan birbirinden renkli ziyafet sofralarının cazibesine kapılarak sağlıksız yemekler yiyebilir. Bundan kaçınmak için sofraya çok aç oturulmamalıdır. Aşırı açlık halinde çok çeşitli mezeler ve yemekler karşısında normalde yenilmesi gereken miktarlar kolayca aşılabilir. Sağlıklı bir çorba ve mevsim yeşilliklerinden oluşan bir salata ile ana yemeğe hazırlanılabilir. Bu doygunluk hissi akşamın ilerleyen saatlerinde aşırıya kaçılmasını engeller” dedi.

    “Küçük bir kase kuruyemiş ile kendinizi sınırlandırın”

    Diyetisyen Berna Ertuğ şöyle devam etti:

    “Yeni yıl kanepeler, cips ve patlamış mısır gibi atıştırmalıkların bulunduğu bir sofrada karşılanacaksa öncesinde hafif bir ana öğün yapılmalıdır. Bu tip atıştırmalıkların küçük ama doyurucu olmayan ve kalorisi yüksek besinler olduğu unutulmamalıdır. Bunun için ufak bir kase belirlenmeli ve içine beyaz leblebi, ceviz, fındık, fıstık, badem, kuru kayısı, kuru erik gibi çeşitlerden azar azar doldurulmalıdır. Belirlenen kase bittiğinde devam edilmemelidir. Daha fazla atıştırma ihtiyacı hissediliyorsa salatalık, havuç gibi taze sebzeler tüketilebilir. Alkol limiti de geceye başlarken belirlenmeli ve aşırıya kaçılmamalıdır. Yeni yılın ilk gününde belki biraz geç uyanılabilir ancak çok da geç kalkmamaya özen gösterilmelidir. Tüm günü yatakta hareketsiz geçirmek bu dönemde yapılan önemli yanlışlardan biridir. Hafif tempoda ve açık havada yapılacak 90 dakikalık bir yürüyüş, gece alınan kalorilerin yağa dönüşmesini engeller. Ayrıca yeni yılın ilk günü 3 litre su içilmeye özen gösterilmelidir. Suyun yanında bitki çaylarından da destek alınabilir. Sabah kalkar kalkmaz 2 bardak su tüketmek gerekir. Daha sonra da her saat başı içilecek 1 bardak su, günlük ihtiyacın karşılanmasını sağlayacaktır.”

    Yeni yıla sağlıklı girmek için 10 beslenme önerisinde bulunan Ertuğ, “Taze sebze ve meyveler her zaman sofralarda olmalıdır. Süt ve süt ürünleri mutlaka tüketilmelidir. İyi kalite protein için et ve et ürünleri tercih edilmelidir. Vücudun sıvı dengesi için günlük su tüketimi sağlanmalıdır. Haftada 3-4 kez fiziksel aktivite yapılarak kilo kontrolü sağlanmalıdır. Kızartma ve hamur işi türevi gıdalardan uzak durulmalıdır. Çay ve kahve tüketiminde şeker kullanımı bırakılmalıdır. Uyandıktan sonra ilk 1-1.5 saat içinde mutlaka kahvaltı yapılmalıdır. Haftada 1-2 gün mutlaka kuru baklagiller tüketilmelidir. Kuru meyve ve kuruyemişler beslenme planında dengeli olarak yer almalıdır.”

  • Öğrencilere böbrek sağlığı ve beslenme önerileri anlatıldı

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Vakfı Okulları öğrencilerine düzenlenen seminerde ’Böbrek Sağlığı ve Beslenme Önerileri’ anlatıldı.

    Beslenme Dostu Okul Projesi kapsamında Sivas İl Sağlık Müdürlüğü diyetisyeni Alican Daşdemir, öğrencilere nasıl beslenilmesi gerektiğini anlattı. Cumhuriyet Üniversitesi Vakfı Okulları etkinlik salonunda gerçekleştirilen programda Daşdemir, büyüme ve gelişme çağındaki çocukların beslenmelerine çok dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.

    Sağlıklı beslenmenin püf noktalarını anlatan Daşdemir,”Hastalıklara karşı dirençli olmanın en temel kuralı kahvaltı yapmaktır. Kahvaltı yapmadan okula geldiğiniz zaman büyüme ve gelişmeniz duruyor. Derslerdeki başarınız azalıyor. O yüzden kahvaltı yapmadan güne başlamamanız gerekiyor. Okula gelirken tost, simit ya da poğaça yemek kahvaltı değildir. Tost ya da poğaça yemekle kahvaltı yapmış olmuyorsunuz.” dedi.

    Abur cubur diye tabir edilen yiyeceklerden kesinlikle uzak durulması gerektiğine vurgu yapan Daşdemir, şeker ihtiyacının meyve tüketilerek karşılanması gerektiğini ifade etti.

  • Diyabetle yaşam önerileri

    Araştırmalara göre Türkiye’de diyabetli hasta oranının yüzde 13,7’ye kadar yükseldiğini belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Kan, diyabetin iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlenebilen bir hastalık olduğunu söyledi.

    Diyabetin, “çağın salgını” olarak ilan edildiğini ifade eden Medicana International Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Erdal Kan, Türkiye’nin de diyabet tehdidi altında olduğunu belirtti. Diyabet hakkında açıklamalarda bulunan Kan, “Pre-diyabet (diyabet öncesi dönem) döneminin önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de tehdit eder hale gelen diyabet, adeta çağın salgınına dönüşmüş durumda. Hastalık, özellikle çeşitli organlarda oluşturduğu tahribatlarla istenmeyen sonuçlara kadar ilerleyebiliyor. Ancak diyabet konusunda bilinçli hareket edip tedaviye uyum gösteren hastalar yaşam kaliteleri düşmeden hayatlarına devam edebiliyor. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından ilki 1997-1998 yıllarında yapılan TURDEP II (2010) araştırmasının sonuçlarına göre Türkiye’de diyabetli oranı yüzde 13.7’ye kadar yükseldi. Rakamlar arasında en çok dikkat çeken ise, 6,5 milyonu bulan diyabetli hastaların neredeyse yarısının yeni diyabet hastası olarak listeye eklenmesi. Toplumda daha yaygın olarak görülen tip 2 diyabete neden olan faktörlerin en başında kilo sorunu geliyor. Çünkü diyabet obeziteyle, vücut yağlanmasıyla ilişkili bir hastalık. Tabii obezitenin de birçok nedeni var. Hareketsizlik, TV seyretme saatlerinin artması ve beslenme problemleri bunların başında geliyor. Düşünün ki artık çocuklarda dahi tip 2 diyabet görülüyor. Eskiden tip 1 ve Tip 2 diye ayrılıyordu fakat artık bu ayrım eskisi kadar keskin değil” dedi.

    “Risk grupları içinde misiniz”

    İlk zamanlarda sinsi bir hastalık olarak seyreden diyabette, risk faktörü olan grupların büyük önem taşıdığını belirten Kan, “Örneğin ailesinde diyabetli olanlar, fazla kilolular, hipertansiyon hastaları, kalp hastaları ve kolesterol problemi yaşayanlar en riskli gruplar olarak öne çıkıyor. Bu noktada riskli gruplara uygulanacak tarama testlerinin olası diyabet öykülerinin erken teşhis edilmesini sağlıyor. Diyabet riskinin arttığı dönemi pre-diyabet olarak tanımlıyoruz. Halk arasında ‘gizli şeker’ diye bilinen bu dönemde, hastanın diyabet riski artmış oluyor. Pre-diyabeti çok önemsiyoruz; çünkü bu dönemde bazı önlemleri almak, birtakım ilaçlar kullanmak, hayat tarzını değiştirmek ya da diyet yapmak gibi pek çok adım, muhtemel bir diyabeti önlemektedir. Yemeklerden sonra sürekli acıkma hissi varsa, çok fazla susama söz konusuysa, ani kilo kaybı olduysa kan şekerinin yükselmesinden şüphelenebilirsiniz. Ancak kan şekeri ölçümü normal çıkarsa ve hastanın kilosu, fiziki muayene sonuçları yerindeyse herhangi bir endişeye gerek yok. Hastanın vücut kitle indeksi 30’un üstündeyse, ailede diyabet mevcutsa, hiperlipidemi, hipertansiyon ya da kalp hastalığı öyküleri varsa bu kez tarama testleri ve şeker yükleme testi devreye giriyor. Kişinin açlık şekeri normal çıkabilir fakat şeker yükleme testi yapmadan pre-diyabet olup olmadığını anlamayabilirsiniz. Bu testle kişinin pre-diyabet olup olmadığını; eğer pre-diyabet varsa diyabete ne kadar yakın olduğunu da öğrenmek mümkün” diye konuştu.

    “Düzenli spor, sağlıklı beslenme”

    Pre-diyabet döneminde bazen diyabete gidişi yavaşlatan ilaçlar kullanın gerektiğini belirten Kan, “Fakat ilaç kullanmadan önce hastalarımıza, beslenmelerini düzeltmelerini ve hareketli olmalarını öneriyoruz. Eğer hasta bunları uygular ve belirli bir kilo kontrolünü sağlayıp bunu devam ettirmeyi başarırsa zaten ilaca da ihtiyacı kalmıyor. Önemli olan, pre-diyabet döneminde kilo kontrolünü sağlayabilmektir. Diyabetin korkutan komplikasyonlarının da, iyi bir takip ve hasta uyumuyla önlendiğini hatırlatmakta fayda var. Çünkü önemli olan, kan şekerinin belirli bir düzeyde tutulmasıdır. Diyabete neden olan genetik faktörleri değiştiremeyiz fakat yaşam tarzımızı değiştirerek diyabete meydan okuyabiliriz. Özellikle gizli şeker olarak bilinen pre-diyabet döneminde gerekli tarama testleriyle önlem almak, diyabete erken yakalanma riskini de düşürmektedir. Egzersizin diyabet hastalarında sıklıkla etkilenebilen bacak ve kollarda dolaşımı iyileştirirken, kolesterol ve kan basıncını da düşürebiliyor. Egzersize yavaş ve düşük hızda başlayıp giderek tempoyu artırın. Kendinizi aşırı zorlamayın. Yanınızda her zaman diyabet hastası olduğunuzu belirten bir yazı, bileklik vb. taşıyın. Haftada 3-5 kez yürüyüş yapın. Ayak probleminiz varsa yüzme ve bisiklet gibi ayağa daha az yük bindiren sporları tercih edin. Spor ayakkabınızı ve spor kıyafetlerinizi her an görebileceğiniz yerlerde tutun. Böylece egzersiz her an aklınızda olacaktır. Ayaklarınızı sık sık kontrol edin (kızarıklık, su toplaması vb). Egzersiz süresince yanınızda glukoz kaynağı besinler bulundurun. Geç vakitlerde egzersizden kaçının, tek başınıza egzersiz yapmayın. Adımsayar kullanın ve 10 bin adımı hedefleyin. Bilimsel çalışmalar adımsayar kullananların, kullanmayanlara göre 2 bin 500 adım daha fazla attığını ve daha fazla kilo verdiğini gösteriyor. Yeterli miktarda su için. Egzersiz öncesi ve sonrası kan şekerinizi ölçün” şeklinde konuştu.