Etiket: önemli

  • KKTC Cumhurbaşkanı Adayı Denktaş: “Kimin ne kadar oy aldığından çok daha önemli olan şey, bu ülkenin iradesinin gittikçe erozyona uğramasıdır”

    KKTC Cumhurbaşkanı Adayı Denktaş: “Kimin ne kadar oy aldığından çok daha önemli olan şey, bu ülkenin iradesinin gittikçe erozyona uğramasıdır”

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş yaptığı açıklamada, “Kimin ne kadar oy aldığından çok daha önemli olan şey, bu ülkenin iradesinin gittikçe erozyona uğramasıdır” dedi.

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) bugün yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde adayların hiçbirinin oyların salt çoğunluğunu alamaması nedeni ile ikinci tura kaldı. Seçimlerin ikinci tura kalmasının ardından Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş açıklamalarda bulundu. Denktaş, “Kimin ne kadar oy aldığından çok daha önemli olan şey, bu ülkenin iradesinin gittikçe erozyona uğramasıdır” dedi.

    Denktaş, bir seçimin daha geride bırakıldığını ve aldığı oydan memnun olmadığını ifade ederek, “Ancak üzerinde durmamız gereken ve benim de önümüzdeki günlerde üzerinde kafa yoracağım konu, ülkemiz insanın yarısının sandığa gitmediği gerçeğidir” ifadelerini kullandı. Denktaş, “Ben öncelikle aileme, sonra da benimle birlikte canla başla çalışan ekibime ve mesajlarımın kitlelere ulaşmasını sağlayan basın mensuplarına teşekkür ederim. Elbette önümüzdeki bir iki gün içerisinde çok kapsamlı bir değerlendirme yapıp seçim sonuçları ile ilgili fikirlerimi halkımla paylaşacağım” dedi.

  • Tokat’ta ceviz üretimine önemli destek

    Tokat’ta ceviz üretimine önemli destek

    Tokat’ta ceviz üretimine geliştirilmesi amacıyla yılda ortalama olarak 250 bin ceviz fidanı yetiştirilerek üreticilere dağıtılıyor.

    Tokat Orta Karadeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından “Tarım Tokat” projesi kapsamında meyve fidanı üretimi yapılıyor. Yılda ortalama olarak 250 bin ceviz fidesinin üretildiği tesiste Vali Ozan Balcı incelemelerde bulundu. Tokat’ta ceviz üretiminin önemine dikkat çeken Vali Balcı “Geçen yıl 250 bin ceviz diktik. Bu yıl 150 bin ceviz fidanı daha tohumdan dikeceğiz. Yine önümüzdeki yıl 100 bin meyve ve 100 bin ceviz fidanı daha dikmeyi planlanıyoruz. Tarımın gelişmesi, çiftçimizin zenginleşmesi için hep birlikte çalışıyoruz.” dedi.

    “Tokat’ı meyveciliğin başkenti yapacağız”

    Vali Balcı, meyveciliğin Tokat için büyük önem arz ettiğini belirterek, “Tokat’ın tarımsal ürün çeşitliliğini, bölgenin meyve ihtiyacını karşılanmasını ve çiftçimizin tarımsal girdisini artırmayı amaçlıyoruz. İlimizin kalkınması için önce çiftçimizi zenginleştireceğiz. Tokat’ı meyveciliğin başkenti yapacağız. İlimiz her alanda diğer illere örnek olmalı. Kalkınması, ekonomisi, tarımı, esnafı ve çiftçisiyle örnek bir il olmalı. Hedeflerimizi bu yönde hep yüksek tutmalıyız. Bunun için ise çiftçinin derdine derman olmalı, onları yüreklendirip desteklemeliyiz” diye konuştu.

  • Koç, “Çocuklarda bu üç sorunun cevabı çok önemli”

    Koç, “Çocuklarda bu üç sorunun cevabı çok önemli”

    DÜZCE(İHA) – Prof. Dr. Mustafa Koç, Okul öncesi ve ilkokul birinci sınıfların okula başladığı düşünüldüğünde, her bir velinin çocuğunun bulunduğu eğitim kademesine göre bir özeleştiri yapmasının faydalı olacağını söyledi.

    Düzce Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Koç, Covid-19 salgını gölgesinde çocukların okul öncesi eğitimi ve ilkokul süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

    “Güvende miyim? Sevilesi biri miyim? Başarabilir miyim?” Prof. Dr. Mustafa Koç, ilkokul dönemi başlayıncaya kadar çocuğun; “Güvende miyim? Sevilesi biri miyim? Başarabilir miyim?” olmak üzere bu üç soruyu kendine sorduğunu ve bu üç soruya verdiği cevaplara göre akademik ve sosyal yaşamının şekillendiğini belitti.

    “Hayır, diyerek başlamanın sonuçları”

    Çocukların ilkokula bu üç soruya “hayır” diyerek başlamalarının sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Koç, “Çocuk ilkokula bu tablo ile başlarsa, çalışkanlık yerine aşağılık duygusu gelişir. Aşağılık duygusu, çocuğun kendini diğerleri ile kıyaslayıp yetersizlik duygusu yaşaması olarak tanımlanabilir. Çocuğu sistem içinde tutma, motivasyonunu artırma, istendik davranışları kazandırma ve daha uyumlu hale getirmek için kıyaslamanın temel yöntem olarak kullanılması, çocuğun sahip olduğu içsel aşağılık duygusunu daha da olumsuz hale getirmektedir. Okul devamsızlığı, ders devamsızlığı ve okul terkinin en yüksek olduğu Avrupa ülkesi olmanın bir nedeni de gelişimsel süreçte okula başlayıncaya kadar çocuğun kazanması gereken gelişimsel özellikleri kazanmaya katkı sağlayacak doğru deneyimlere sahip olamamadır denilebilir” ifadelerini kullandı.

    “Velilerin özeleştiri yapması faydalı olur”

    Okul öncesi ve ilkokul birinci sınıfların okula başladığı düşünüldüğünde, her bir velinin çocuğunun bulunduğu eğitim kademesine göre yukarıda yapılan açıklamalar bağlamında bir özeleştiri yapmasının faydalı olacağını dile getiren Prof. Dr. Koç, sürecin çocuklar için daha olumlu ve işlevsel olması için kendini yeniden düzenlemeye ihtiyaç olduğunu söyleyerek konuyla ilgili önerilerde bulundu.

    Çocuğun sorduğu sorulara cevap vermeden önce, sorduğu soruya ne cevap vereceğini öğrenmenin önemli olduğunu söyleyen Koç, “Unutmayalım ki hangi yaşta olursa olsun insan, soruyu öncelikle kendine soruyor. Ya bulduğu cevaba onay almak için ki genellikle bunun için başkasına sorar, bazen de bilmediği için sorar. Çocuğun sorduğu sorular, hangi düşünce tarzına sahip olduğunu da göstereceği için sorulan sorular ve bu sorulara çocuğu da katarak cevap vermek önemlidir” şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Koç, “Çocuğun sorduğu soruya cevap vermeden önce bu soruyu daha önce başkasına sorup sormadığını öğrenmek ve sorduysa nasıl cevap verdiğini bilmek önemlidir. Çünkü çocuk soru soruyorsa, ya yeni bir şema oluşturma gereğinin, ya da var olan şemada bir değişiklik yapma ihtiyacının göstergesidir. Verilecek cevapların doğru ve tutarlı olması, çocuğun bilişsel anlamda çelişki yaşamasını engeller. Cevaplardaki tutarsızlık şemalarda da karşılık bulur, böyle bir durumda aynı uyarıcıya karşı nasıl tepki vereceğine ilişkin bilişsel kararsızlık, psikolojik olarak kendine güvensizlik ile sonuçlanır.”

    Koç, “Çocuk yapması gerekenleri sürekli erteliyor ve sonrasında da kolayca vazgeçiyor, bu sürece ilişkin hissettikleri durumla örtüşmüyor ise, çocuğun sürekli yaptığı fakat fark edilmeyen durum kendini suçlamasıdır. Böyle bir durumda çocuğa sürekli ne yapacağını hatırlatmanın ya da söylemenin bir faydası yoktur. Bunun yerine çocuğu ilgi ve yeteneklerine uygun, başarabileceğimizden emin olduğumuz sorumluluklar vererek başarma ve yeterlik duygusu yaşamasını sağlamaktır. Unutmayalım ki bizim için küçük, hatta gereksiz diye düşündüğümüz her görev onun için büyük bir adımdır” diye konuştu.

    “Çocuklarımızı beklenti zengini fakirlere dönüştürmeyelim”

    Okul öncesi ve ilkokula başlayan çocukların, öğrenme stillerini, bağlanma tarzlarını, dikkat ve eylem kontrol düzeylerini, duygu düzenleme becerilerini ve temel yetenek düzeylerini belirlemenin önemli bir unsur olduğuna işaret eden Prof. Dr. Mustafa Koç, “Nasıl öğrendiğini, nasıl bağlandığını, dikkat ve yelme kontrol düzeyini, algılama, hatırlama ve ayırt etme beceri düzeylerini bilmediğimiz çocuklara ilişkin beklentilerimiz, onların önündeki en büyük engel ve stres kaynağı haline gelebilmektedir. Çocuklarımızı beklenti zengini fakirlere dönüştürmeyelim” şeklinde görüşlerini iletti.

    Prof. Dr. Koç, “Okula başlayacak çocuklara ilişkin, özellikle okulun varsa psikolojik danışmanına ve öğretmenine çocuğun; fiziksel sağlığı, gelişimi, uyumsuz davranışları, bu uyumsuz davranışlara karşı aldığınız önlemler, ilgi ve varsa gözlenen ya da ölçülen özel yetenekleri, okula başlamaya hazırlanma süreci, aile ilişkileri, ebeveyn tutumları vb. konularda mutlaka bilgi verilmelidir” dedi.

    Okula başlamayla birlikte çocuğun yaptığı veya yapmadığı davranışlarla ilgili açıklamalarına devam eden Koç, “Daha yaptığı artık yapmadığı, artık yapmadığı ya da daha yapmadığı artık yapmaya başladığı benlik bütünlüğünü bozucu ve kişilik gelişimini engelleyici davranışların olup olmadığı gözlenmeli, nedenine ve çözümüne ilişkin süreci ilgili tarafları da bilgilendirerek başlatmalıdır. Bu bağlamda evde yapılan ve iyi sonuçlar veren uygulamaların okulla paylaşılması, okulda uygulanan ve iyi sonuçlar veren yöntemlerin ebeveyn ile paylaşılması gerekir” dedi.

    “Neden” ve “Niye” kelimelerini kullanmadan çocuklarla konuşmak

    Ailelere faydalı tavsiyelerine devam eden Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi Koç, “Okul öncesi ve ilkokul döneminde çocuğu olan ailelere ve her bir gelişim döneminde yapılacak en işlevsel tavsiyelerden biri de; çocuğun yapması gerektiği halde yapmadığı ya da yapmaması gerektiği halde yaptığı davranışları konuşmaya başlarken ‘neden’ ve ‘niye’ kelimelerini kullanmadan yapmaktır. ‘Neden’ ve ‘niye’ ile başlayan konuşmalarda çocuğun önceliği ne yaptığını ve yaptığının sonuçlarını düşünmeden, saldırı altında olan benlik yapısını korumaktır. Bu dönemde en iyi yöntem, davranışı yapanı konuşmak yerine, davranışı ve davranışın sonuçlarını konuşmanın yanında alternatif davranışları konuşmak gerekir” ifadelerinde bulundu.

    “İstenmeyen çocuk değil, istenmeyen yaptığı davranışlarıdır”

    “Çocuklarla iletişimde duyguları temel iletişim aracı olarak kullanmayan ebeveynler, yetişkin yaşama bilişsel, fiziksel, duygusal, baş etme ve affetme esneklik berilerinden mahrum bir robot hazırlıyor denilebilir” tespitinde bulunan Prof. Dr. Koç, “Duyguların iletişim aracı olarak kullanılması, anlaşılmanın ve hatta var olmanın en işlevsel yoludur. Çocuklarda istenen davranışları artırmanın ve istenmeyen davranışları söndürmenin yolu, bu davranışların diğer insanlar üzerindeki duygusal etkilerini fark etmesine ve kabullenmesine bağlıdır. Çocuğa ne yaptığını hatırlatma yerine, yaptığı şeyin sizde oluşturduğu duyguyu söyleyin. Bu ayını zamanda çocuğun benliği ile davranışı arasında önemli bir koruyucu bariyer görevi de görür. Yani istenmeyen çocuk değil, istenmeyen yaptığı davranışlarıdır. Çocuk bu ayrımı fark edince kendisinin değil, davranışının değişmesi gerektiğini bilir. Sadece öğrenmesi gereken şey, istenmeyen davranış yerine, hangisinin öğrenileceğini ve nasıl öğrenileceğini bilmesidir. Burada en işlevsel öğretme yöntemi model olmaktır. Unutmayalım çocukların davranışlarında daha önemli olan bu davranışlara karşı ebeveynlerin nasıl tepki verdiğidir. Yani asıl sorun, çocuğu yaptığı davranıştan daha çok, bu davranışla baş etmek için kullanılan yöntemin kendisidir. Ağlayarak isteklerine ulaşmayı öğrenen bir çocuğu, bir isteğinin gerçekleşmesine ilişkin engellenme durumunda yapacağı şey daha önce yaptığı bu sonuca ulaştığı ağlamaktan başka bir şey değildir. Sorun burada ne çocuğun isteğidir, ne de isteğine ulaşmak için ağlamasıdır, sorun çocuğun isteğini ağlayınca karşılamaktır” şeklinde konuştu.

    “Psikolojik miras kendini yönetebilmenin anahtarıdır”

    Ebeveynlerin çocuklarına daha çok maddi miras bırakabilmenin kaygısını yaşadığına işaret eden Düzce Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Koç, “Bunun yanında çocuğa bırakılması gereken sosyal ve psikolojik miraslar da vardır. Maddi ve sosyal mirası koruyacak, geliştirecek, etkin ve işlevsel kılacak olan ise psikolojik mirastır. Psikolojik miras, çocuğun yerinde ve zamanında isteklerinden vazgeçebilmesi, yerinde ve zamanında ihtiyaçlarını erteleyebilme becerisidir. Bu beceri başarmanın, tahammül etmenin, psikolojik sağlamlığın, kendini toparlama gücünün, kendine yetmenin, kendini taşıyabilmenin kısacası kendini yönetebilmenin anahtarıdır” sözleriyle açıklamalarını sonlandırdı.

  • Million Hair Center CEO’ su Fatih Köse: ’’Saç ekiminin en önemli noktaları ön saç çizgisi ve doğal görünümdür’’

    Million Hair Center CEO’ su Fatih Köse: ’’Saç ekiminin en önemli noktaları ön saç çizgisi ve doğal görünümdür’’

    Türkiye’de saç ekiminde birçok yöntem uygulanıyor. Son dönemlerde artan saç ekim operasyonlarında geçmişe göre daha yeni yöntemler kullanılıyor.

    Türkiye, saç ekiminde önde gelen ülkelerden bir tanesi. Hatta saç ekimi için yurtdışından birçok turist Türkiye’ye geliyor, sağlık turizmine katkı sağlıyor. Son dönemlerde artan saç ekim operasyonlarında geçmişe göre daha yeni yöntemler kullanılıyor. Bu yöntemler uygulanırken saçın doğal görünmesi için bazı dikkat edilmesi gereken noktalar var. Million Hair Center CEO’su Ve Medical Direktörü Fatih Köse, saç ekiminde dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgiler verdi.

    ’’Saç çizgileri kişiye özel belirlenir’’

    Saç ekimi gerçekleştirecek doktor ve hastanın iletişimine vurgu yapan Fatih Köse, ’’Saç ekimi yapılacak kişilerde saç kayıplarının derecesi dikkate alınır ve maksimum sayıda greft (saç kökü) ekilerek en doğal sonuçlara ulaşılır. Tabii bunların en başında ön saç çizgisi geliyor, bir saç naklinin iyi ve başarılı olup olmadığını ilk önce saç çizgisi belirler. Sonra doğal görünümü ve sıklığı belirler. Ön saç çizgisi herkesin kas yapısına göre değişiklik gösterir. Her bir insanın kas yapıları farklıdır, bu yüzden de saç çizgileri kişiye özel belirlenir. Günümüzde bununla ilgili geliştirilen aletler ve yöntemler var. Saç çizgisi için kişiye özel saç çizgi lazeri aletiyle daha kolay ve doğal yapılmaktadır’’ dedi.

    Fatih Köse, sözlerini şöyle tamamladı: ’’Saç çizgisi ne kadar düzgün çizilse de doğal görünüm elde etmek için ön çizgiye açılacak kanallar ve en ön sıraya ekilecek greftlerde çok önemlidir. Saç çizgisi kişiyle beraber netleştirilir. Yüzdeki ilgili sınırlarla uyum içinde olmalı ve estetik açıdan belirli kurallar içinde değerlendirilmelidir. Ön saç çizgisine açılacak kanallar düz açıldığında düz bir çizgi olacağından, hafif dalgalı zikzak görünümlü açılması gerekmektedir. Böylelikle kişinin hem saç ekimi yaptırdığı belli olmayacak hem de doğal bir görünüm sağlayacaktır’’.

  • Bakan Kurum’dan Sur ilçesine ilişkin önemli açıklamalar

    Bakan Kurum’dan Sur ilçesine ilişkin önemli açıklamalar

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, geldiği Diyarbakır’da Yenişehir ilçesindeki Millet Bahçesi ile Sur ilçesinde bulunan yeni yapıları ve Kurşunlu Cami’de incelemede bulundu. Bakan Kurum, “Sur’da boş alan olsa dahi, yapmış olduğumuz 506 konut, tescilli 347 yapı dışında hiç bir şekilde Suriçi’nde yapılaşmaya müsaade etmeyeceğiz” dedi.

    Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, geldiği Diyarbakır’da Yenişehir ilçesindeki Millet Bahçesi ile Sur ilçesinde bulunan yeni yapıları ve Kurşunlu Cami’de incelemede bulundu. Bakan Kurum’a incelemeler sırasında AK Parti Diyarbakır Milletvekilleri, Mehmet Mehdi Eker, Oya Eronat ile Ebubekir Bal, Vali ve Büyükşehir Belediye Başkan vekili Münir Karaloğlu, Sur ilçe Kaymakamı ve Belediye Başkan vekili Abdullah Çifti ile kurum müdürleri eşlik etti.

    Yenişehir ilçesinde bulunan ve eski Diyarbakır Stadyumun olduğu yerde inceleme yapan Bakan Kurum, millet bahçesi hakkında firma yetkililerinden bilgi aldıktan sonra Sur ilçesinde bulunan Lalebey Mahallesi ile Kurşunlu Cami’nin olduğu bölgeye geçti.

    Lalebey Mahallesi’nde bulunan evleri incelemeyen bakan Kurum ve beraberindekiler ardından Kurşunlu Cami’ye geçtiler. Burada incelemelerini tamamlayan Bakan Kurum kameraların karşısına geçerek açıklamalarda bulundu.

    “Suriçi’nde başka yapılaşmaya müsaade etmeyeceğiz”

    Burada sadece vatandaşımız için konut değil, terör olaylarında zarar gören tescilli yapıların da restorasyonunu yaptıklarını belirten Bakan Kurum, “Terör eylemlerinde zarar görmüş kiliselerimiz, camilerimiz, okullarımız, hanlarımız gibi bu bölgede ne kadar tescilli korunması gereken yapı varsa aslına uygun bir şekilde inşasını gerçekleştiriyoruz. Bu süreçten sonra Sur’da boş alan olsa dahi, yapmış olduğumuz 506 konut, tescilli 347 yapı dışında hiç bir şekilde Suriçi’nde yapılaşmaya müsaade etmeyeceğiz. Bu önemli bir karardır. Biz burayı tarihi değerleriyle, kültürel değerleriyle inşallah aslına uygun bir şekilde inşa edip, gelecek nesille aktarmak istiyoruz” dedi.

    “Konutların vadelerini 10 yıldan 15 yıla çıkarıyoruz”

    Bu çerçevede vatandaşlar çekmiş olduğu kuralları 30 Ekim tarihine kadar gidip sözleşmelerini yapmaları taktirde burada oturabileceklerini belirten Bakan Kurum, “Burada çok farklı proje hazırlıyoruz. Ticari ünitelerin de satışı yakın bir zamanda olacak. Bunlardan bir kısmını ayıracağız. Bu ayırdığımız ticari üniteleri de şehirdeki sanatı, gümüşçülük, tesbihçilik, bakırcılık, puşuculuk gibi zanaatların devam etmeni adına valiliğimize vereceğiz. Uygun şartlarda kiralamak suretiyle el sanatlarını gelecek nesillere aktarmak istiyoruz. Kalan diğer ticari üniteleri de ihale çıkarılacak. İnsanların buraya geldiklerinde mutlu oldukları, huzurlu bir şekilde vakit geçirdikleri isteyen vatandaşımızın kiliseye gittiği, isteyen vatandaşımızın camide namaz kıldığı, yeşil alanlarda vakit geçirilecek bir alan haline gelecek. Buradan gelen talep ve Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı üzerine konutların vadelerini 10 yıldan 15 yıla çıkarıyoruz. Buradaki konutlarımız sıfır faizle vadelendirdik. Vatandaşımız kiranın da altında bir bedelle burada hak sahibi olabilecek” diye konuştu.

    Diyarbakır’ın en tarihi yerlerinden biri olan Dağkapı Meydanı’na ilişkinde konuşan Bakan Kurum, Diyarbakır’a yakışacak yepyeni bir meydan yapacaklarını sözlerine ekledi.