Etiket: Öncelik

  • Yalçın: “Çalışma hayatında öncelik liyakat olmalıdır”

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2.si düzenlenen Mesleki Yeterlilik Çalıştayı Ankara’da yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, ÇSGB Bakan Yardımcısı Orhan Yeğin, Eski Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Çorum Milletvekili Salim Uslu, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı Adem Ceylan, İŞKUR Genel Müdürü Cafer Uzunkaya, TOBB Başkanvekili Faik Yavuz ve çok sayıda davetlinin katıldığı çalıştayın açılış töreninde ayrıca Mesleki Yeterlilik eğitimine katılan katılımcılara sertifika verildi.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından düzenlenen Mesleki Yeterlilik Çalıştayı’nın 2.si Ankara’da gerçekleştirildi. Çalıştayın açılışına Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Aslan, ÇSGB Bakan Yardımcısı Orhan Yeğin, Emrullah İşler, Salim Uslu, Bendevi Palandöken ve çok sayıda davetli katıldı. Açılış töreninde ayrıca mesleki yeterlilik eğitimine katılan katılımcılara sertifikaları verildi.

    Çalıştayda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, programın çalışma hayatının bütün tarafları açısından hayırlı sonuçlara vesile olmasını temenni ederek “Ülkemiz açısından mesleki yeterliliğin tarihini kavramsal açıdan 90’lardan, kurumsal olarak da 2000’li yılların ikinci yarısından itibaren başlatmayı açıkça yanlış bulurum. Gerek İnanç-medeniyet ilişkisi bağlamında, gerekse kurumsal yapılanma ve toplumsal karşılık olarak “mesleki yeterlilik”, çok eski tarihsel içeriğe sahiptir” dedi.

    Ahiliği Yeni ve Özgün Modellerle Yeniden Kurgulamalıyız

    Yalçın, Ahilik sisteminin yeni ve özgün bir model ile kurgulanması gerektiğini ifade ederek “Tarihi bir değerimiz olarak Ahiliği; övünç gerekçesi bir nostalji kaynağı olarak kullanmaktan vazgeçmeliyiz. Aslolan Ahilik Kurumu’nu; yeni ve özgün modellerle güne taşımak ve bugünün ihtiyaçlarıyla yeniden kurgulamaktır” şeklinde konuştu.

    Yalçın, çalışma hayatında liyakate önem verilmesi gerektiğini vurgulayarak “MYK, hem mesleklerin standartlarını hem de mesleği icra edenlerin yeterliklerini belirlemek gibi, ‘nitelikli işgücü’ noktasında doğrudan sonuç üreten faaliyetleri nedeniyle stratejik öneme sahiptir. Çünkü malumunuz, toplumumuzun neredeyse çoğunluğunu oluşturan İslam inancının, doğrudan bireye yönelen emirlerinden biri ‘Emaneti, ehline veriniz’ ayetidir. Bu emrin içeriğindeki iki kavram, ‘emanet ve ehliyet’ genelinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın özelde İş Kurumu ile MYK’nın faaliyet alanıdır” diye konuştu.

    Yalçın, bu noktada Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun önemli bir yere sahip olduğunu belirterek “Emaneti yani iş, görev ya da sorumluluğu insanla ilişkilendirmek İş Kurumu’nun, iş, görev ve sorumlulukla ilişkilendirilecek insanın, sahip olması gereken nitelikleri, yeterlikleri, özellikleri ya da vasıfları belirlemek ise Mesleki Yeterlik Kurumu’nun görev sahasında yer alıyor. Kamu hizmetini üretenlerin, yönetenlerin ve politika çerçevesini belirleyenlerin bütününü kapsayan “liyakat” kavramı, 657 sayılı Kanunun temel kavramlarından. Burada altını çizmek istediğim husus, mesleki yeterlilik ya da liyakat veya ehliyet adına her ne dersek diyelim bizim açımızdan 30, 40 yıllık bir maziden ibaret değildir” ifadelerini kullandı.

    Yalçın: AB Standartları Bizi Telaşa İtmemelidir

    Yalçın, Avrupa Birliği müzakereleri çerçevesinde verilen taahhütlerin çalışma hayatında telaşa sürüklememesi gerektiğine değindi. Yalçın, “Özellikle AB müzakere sürecinde ‘İş Kurma ve Hizmet Sunumu Faslı’ kapsamındaki taahhütlerimiz, bizi bir telaşa itmemelidir. Bu bağlamda; meslek standartları ve mesleki eğitim konusunda AB müktesebatına uyum çabasını, tek taraflı direktifler ve dayatılan ödevlerden ibaret bir süreç olarak algılanmasını doğru bulmuyoruz” diye konuştu.

    Yalçın, “Eğitim seviyeleri, sertifikalandırma, standartlar ve referanslama süreçleriyle ilgili atılan adımlar, kat edilen mesafeyi önemli bulmakla beraber; sıkıştırılmış takvimlerin, ayakları yere basmayan düzenlemelere neden olabileceği kaygımızı da ifade etme ihtiyacı hissediyorum” ifadelerini kullandı.

    Yalçın, sürecin yalnızca verilen taahhütlerin gerçekleştirme aciliyeti ile değil aynı zamanda uzun vadeli gelişmenin de hesap edilerek yürütülmesi gerektiğini belirttiği konuşmasında “AB ile yürütülen projeler, AB müktesebatı ve tavsiyelerinin çalışma hayatımız, sosyo-kültürel yapımız ve eğitim dünyamızda tetikleyeceği değişiklikler; etki analizleri yapılarak , makul takvimler bağlanarak, rafine reformlara dönüştürülerek, uygulanabilir ve sürdürülebilir düzenlemelerle desteklenerek yönetilmeli ve hayata geçirilmelidir. Aksi taktirde; bizim gerçeklerimizle örtüşmeyen tercüme düzenlemeler ve gerekliliğine inanılmayan ruhsuz değişikliklerden ibaret bir sonuca mahkum oluruz” sözlerini kullandı.

    İşsizliği Ortak Bir Zeminde Çözmeliyiz

    Türkiye’deki işsizlik sorununa da değinen Yalçın, Türkiye’de işsizlik, istihdam, nitelikli işgücü, iş gücü piyasası arz ve talepleri konu olduğunda hem süreç hem de sonuç aşamasında kendisine tereddütsüz sorumluluk yüklenebilecek iki kurum olduğunu ve bunların MYK ve İş Kurumu olduğunu dile getirdi. Yalçın, MYK ve İş Kurumu arasında sağlıklı bir eşgüdüm ve sürekli bilgi ve veri paylaşımı kurmanın gerekli olduğunu vurgulayarak işi herkes için beğenilir hale getirmenin ve iş görenleri nitelikli hale getirmenin ortak bir zeminde gerçekleşmesi gerektiğini belirtti.

    Temsil Sorunu Düzeltilmeli

    MYK Genel Kurulu’ndaki temsiliyete ilişkin de konuşan Yalçın, “faaliyetlerinde kamu politikaları, kamu görevlileri ve kamu hizmeti gibi boyutlar bulunan MYK’nın ana gövde yapılarında ve alt birimlerinde kamu görevlilerinin temsilcisi konumundaki konfederasyonların bulunmamasını; sadece eksiklik olarak nitelemek yeterli olmaz” diye konuştu.

    Yalçın, sorunun düzeltilmesine olan inancı taşıdığını belirterek “MYK genel kurulunun ve yönetim kurulunun, kamu görevlileri sendikaları konfederasyonlarının birikiminden mahrum kalması, haksızlığından mutlaka kurtarılmalıdır. İş Sağlığı Güvenliği Konseyi’nin üyesi olacaksınız, Türkiye İş Kurumu’ Genel Kurulu’nda temsil edileceksiniz, daha da ötesi Ekonomik ve Soyal Konseyi’in doğal üyesi sayılacaksınız, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi’nin üyesi olarak katkı sağlayacaksınız fakat bu alanların tamamıyla teması bulunan Mesleki Yeterlilik Kurumu’nda münhasır temsil sıfatından yoksun tutulacaksınız. Bunu biran önce düzeltmemiz gerektiğine inanıyorum ve düzeltileceği umudunu taşıyorum” ifadelerini kullandı.

    Yalçın, son olarak “Yeniden Büyük Türkiye hedefinin ancak nitelikli insan ve güçlü toplum hedefiyle gerçekleşebileceğine olan inancımı ifade ediyor; ‘Çalışma Hayatında Mesleki Yeterlilik Çalıştayı’nın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

    Arslan: Tarihi Bir Sorumluluğu Yerine Getirdik

    Programda bir selamlama konuşması yapan Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan ise “Bu kuruluşun kurumsal anlamda kapasitesini geliştirmesi konusunda ve daha geniş anlamda görev ve sorumluluklarını yerine getirmesi için desteklenmesi gerekiyor. HAK-İŞ olarak ilk defa bir işçi konfederasyonu olarak MEYEP gibi bir kuruluşu gerçekleştirerek yeterliliklerin, sınav ve belge merkezlerinin oluşturulmasıyla tarihi bir sorumluluğu da yerine getirmiş olduk” diye konuştu.

    Çalıştayda katılan ÇSGB Bakan Yardımcısı Orhan Yeğin, Eski Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Çorum Milletvekili Salim Uslu, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı Adem Ceylan, TOBB Başkanvekili Faik Yavuz da birer konuşma yaparak çalıştayın çalışma hayatında hayırlara vesile olmasını temenni ettiler.

  • MASKİ’de öncelik eğitim

    Manisa Büyükşehir Belediyesi Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi MASKİ Genel Müdürlüğü, 250 personeline AFAD tarafından verilendeprem eğitim semineri düzenlerken, saha personelini kaza ve meslek hastalıkları hakkında bilinçlendirmek amacıyla Soma ve Kırkağaç ilçesinde görevli çalışanlara eğitim verdi.

    MASKİ Genel Müdürlüğü, bünyesinde görev yapan çalışanların acil durum ve doğal afet anında bilinçlendirilmesini sağlamak amacıyla eğitimlerini sürdürüyor. Bu kapsamda İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi ile Destek Hizmetleri Dairesi başkanlıklarınca organize edilerek,Manisa Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) tarafından düzenlenen eğitimle MASKİ personeliafet bilinci konusunda bilgilendirildi. 3 ayrı oturum şeklinde düzenlenen ve toplamda 250 personelin faydalandığı eğitim programının ilk oturumuna MASKİ Genel Müdür Yardımcıları Mahmut Bilgen ve Şehnaz Başaran ile daire başkanları da katıldı. Seminerin açılış konuşmasını gerçekleştiren Genel Müdür Yardımcısı Mahmut Bilgen, “Deprem ülkemizin ve Manisa özelinde de ilimizin bir gerçeği. Her ne kadar bu, önüne geçilemez bir doğal afet olsa da, en azından bundan mümkün olan en az zararla sıyrılmak için üzerimize düşeni yapmamız gerek. Biz de MASKİ Genel Müdürlüğü olarak personelimizin bu gibi konularda bilinçlenmesine önem veriyoruz. Amacımız bu hususta ortak bir çaba sergileyerek, deprem bilincini oluşturmaktır” diye konuştu.

    AFAD Arama Kurtarma Teknisyeni Fırat Şen tarafından gerçekleştirilen sunumda, olası afetler öncesinde yapılması gereken hazırlıklar, acil durum anındaki davranış biçimleri ve sonrasında yaşanan travmanın atlatılabilmesine yönelik bilgiler verildi. Teorik bilgi aktarımı sonrasında seminerde anlatılanlar uygulamaya dökülerek, küçük çaplı bir de tatbikat gerçekleştirildi. Yapılan mizansende siren sesini duyan personel, eğitimde öğretildiği şekilde güvenli bölgeler temin ederek kendisini koruma altına aldı.

    Öte yandan MASKİ Genel Müdürlüğü, il genelindeki personele iş sağlığı ve güvenliği bilincini temin etmek amacıyla yürüttüğü eğitimlerini sürdürüyor. Bu amaçla düzenlenen seminerler kapsamında, Soma ve Kırkağaç ilçesinde görevli 66 saha çalışanı bilgilendirildi. İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi ile Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlıklarınca düzenlenen ve 2 gün süren eğitim kapsamında Ruhan Bayraktar tarafından kazı çalışmaları esnasındaki risklere karşı alınabilecek önlemlerin yanı sıra, zehirli ve boğucu gazlara ilişkin tedbirler ile ilgili kişisel koruyucu donanımların kullanımı konusunda sunum yapıldı.

    Yürütülen altyapı faaliyetleri sırasında karşı karşıya kalabilecekleri kaza ve hastalık riskleri hakkında bilinç aşılanan MASKİ çalışanları, eğitimin kendileri için çok faydalı olduğunu ifade ettiler. Olası kazaların meydana gelmesini önlemek için kişisel farkındalığın ve bu kazalardan kaçınma çabasının büyük öneme sahip olduğunu belirten personel, konu hakkında bilgilendirildikleri için memnuniyet duyduklarını söyledi.

  • Öncelik personelin can güvenliği

    MASKİ Genel Müdürlüğü, Akhisar ilçesinin ardından Alaşehir’de de sahada görev yapan personele yönelik “İş Sağlığı ve Güvenliği Mesleki Risk Eğitimi” düzenledi.

    Manisa Büyükşehir Belediyesi Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, 17 ilçede iş sağlığı ve güvenliği konusunda titiz adımlar atmaya devam ediyor. Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Akhisar ilçesinin ardından Alaşehir’de görev yapan saha personeline yönelik Mesleki Risk Eğitimi düzenledi. İnsan Kaynakları ve Eğitim Dairesi Başkanlığı işbirliği ile düzenlenen programda, sahada dikkat edilmesi gereken hususlar, Ruhan Bayraktar tarafından anlatıldı. Meslek hastalıklarının ve iş kazalarının önüne geçmek için yürütülen eğitim programı sayesinde personel görev alanında uyması gereken kurallar hakkında bilgilendirildi. Alaşehir Gençlik Merkezi Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen eğitim, Eğitim Şube Müdürü Necmi Şirinkaya’nın gözetiminde yapıldı.

    MASKİ Genel Müdür Yardımcısı ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu Başkanı Mahmut Bilgen, il genelinde görev yapan personele yönelik iş sağılığı ve güvenliği eğitimlerini düzenli olarak verdiklerini ifade ederek, “İş sağlığı ve güvenliğine büyük önem veriyoruz. Verdiğimiz eğitimler, MASKİ bünyesinde özel olarak hazırlanmış programlardır. Personelimizin can güvenliğini sağlamak bizim için en önemli unsurdur. Eğitimlerimize hız kesmeden devam edeceğiz” dedi.

  • Başkan Demirtaş: “İdam ve AB referandumları ertelenmeli, öncelik ekonomi”

    İzmir Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, acilen yapısal reformlarla işsizliği ve enflasyonu düşürecek, büyümeyi hızlandıracak adımlar atılması gerektiğini belirterek, “Ekonomi böyleyken gündeme idam, AB gibi konularda referandumun gelmesi ertelenmeli. Önce belimizi doğrultalım. 2019 yılından önce inşallah önümüze seçim sandığı gelmez” dedi.

    İzmir Ticaret Odası Nisan ayı Meclis Toplantısı İTO Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Nisan ayında terörle mücadelede hayatını kaybeden şehitler için saygı duruşu ile başlayan toplantıda, şehitlerin isimleri de tek tek okundu. Konuşmasına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni getiren anayasa değişikliği referandum sonucunu değerlendirerek başlayan Ekrem Demirtaş, “Vatandaşımızın tercihine saygı duyuyoruz. Ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun. Ama hala tartışmalar devam ediyor. Artık, referandum sürecinde içeride ve dışarıda kırılıp dökülenleri onarma zamanı. 2019 Kasım ayına kadar bizim oda seçimleri hariç seçim yok. O nedenle bir durum muhasebesi yapma zamanı. Çünkü hızlı çözüm bekleyen sorunlarımız var” dedi.

    “AB’nin ders vermesine ihtiyacımız yok”

    AB ile ilişkilerde de onarılması gereken konular olduğunu, Türkiye’nin iç huzura ve barışa ihtiyaç duyduğunu belirten Demirtaş, “Gerginlik siyaseti zamanı değil. Sokakların hareketlenmesi istikrarı bozabilir. Dün, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi aldığı karar ile bizi 2004 öncesine ittirdi. Ülkemizin gururu ve onuru her şeyin üzerindedir. Avrupa Birliği’nin bize ders vermesine ihtiyacımız yok. Fransa’yı örnek alalım, Hollande’nin ofisine helikopterlerle ateş edilse, Elysee Sarayı’na bomba atılsa, Fransa bizim yaptığımızdan farklı bir şey mi yapar? Bir yıldan fazla bir süredir Fransa’da OHAL var. Bizdeki OHAL’i öne sürerek Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) ’siyasi denetim’ kararı alması tam bir haçlı ruhu. Avrupa’nın kendine göre doğruları var bizim de doğrularımız var. Cumhurbaşkanı ve Başbakan çok serinkanlı davrandı. Ben aslında daha büyük tepki bekliyordum. Bu kararın yok hükmünde olduğunu söylediler. Silah kullanılan bir darbe girişimi var bu ülkeli yönetenler OHAL yapmayacak da ne yapacaklar. Bize bu konuda hak vermesi gerekenlerin bu davranışını haksız ve yanlış buluyoruz” diye konuştu.

    “8 yıldır yerimizde sayıyoruz”

    Büyüme rakamlarının hedeflerin gerisinde kaldığını belirten Demirtaş, şunları söyledi:

    ” 2015 yılında 11 bin 14 dolar olan kişi başına düşen gelir ise 2016’da 10 bin 807 dolara geriledi. 8 yıldır yerimizde sayıyoruz. Olumsuz koşullara karşın yüzde 2,9’luk gibi önemli bir büyüme gerçekleşti. Ama bizim hedefimiz yüzde 5 ve üzerinde büyüme. İşsizlik rakamları belli oldu. İşsiz sayımız 4 milyon kişiye dayandı. İşsizlik oranı yüzde 13, genç işsiz oranı ise yüzde 25. Ayrıca, iş ve yardım bekleyen 4 milyona yakın Suriyeli sığınmacı da var. Suriyeliler huzurumuzu, şehir görüntümüzü de bozdu. Buradan çıkıp İzmir Ticaret Borsası’nın kavşağına geldiğimizde en az 7-8 Suriyeli çocuk görüyoruz. Sadece bizim değil Avrupa’nın da güvenliğini bozuyor. Bizden çıkıp Avrupa’ya gidiyorlar.”

    “İdam ve AB konuları ertelenmeli”

    Türkiye’nin toplam döviz açığının 377 milyar dolar olduğunu belirten Demirtaş, “Reel sektörün açığı ise 201 milyar dolar. Ekonomi böyleyken gündeme idam, AB gibi konularda referandumun gelmesi ertelenmeli. Önce belimizi doğrultalım. 2019 yılından önce inşallah önümüze seçim sandığı gelmez. Tüm bunları alt alta koyduğumuz zaman, gündemimizin ilk sırasında neden ekonomi gelmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Acilen yapısal reformlara ihtiyacımız var. İşsizliği ve enflasyonu düşürecek, büyümeyi hızlandıracak adımlar atılmalı” dedi.

    “Yapılandırmada 60 ile 120 vade olmalı”

    Ekonomide sevindirici gelişmeler de olduğunu belirten Demirtaş, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, vergi borç yapılandırılması ile ilgili yeni düzenleme yapılacağı açıklamasını anımsatarak, “24. kez yapılacak. 25. kez yapılandırma olmaması için, Yüksek tutarlı borçlarda ödeme süresi için 60 ile 120 ay vade yapılması, faizlerin silinmesi gerekir. Aksi halde, yüksek faizlerle ödenemez hale gelmiş olan bu borç birikimi ortadan kalkamaz” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Bizim için en büyük öncelik FETÖ ele başının ülkemize en kısa zamanda iadesidir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim için en büyük öncelik bu darbe teşebbüsünün ve FETÖ ele başının ülkemize en kısa zamanda özellikle iadesidir. Tabi burada mahkeme kararından bahsediyorlar. Bizler 15 Temmuz öncesi bu örgütün yaptıklarına dair bütün dosyaları 85 koli halinde gönderdik” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki 2 saat 25 dakika süren görüşmelerinin ardından ortak basın açıklaması yaptı. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ı bu yıl ikinci kez Türkiye’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, “Çok farklı bir zeminde, çok farklı bir zamanda bu ağırlamayı yapmış olmaktan dolayı duyduğum üzüntüyü de ifade etmek istiyorum. Çok daha farklı, normal şartlarda keşke bu görüşmeyi yapabilseydik. Kendisine bir kez daha ülkeme, başkentimize hoş geldiniz diyorum. Özellikle 15 Temmuz akşamı girişilen bu darbe girişimi sebebiyle askeri üniformaları giymiş Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının gerçekleştirme gayreti içinde olduğu ama başaramadıkları bu darbe olayını milletimiz gerçekten çok çok farklı bir girişimle, farklı bir direnişle püskürtmüştür. Ve ben milletimle iftihar ediyorum, milletimle gurur duyuyorum. Fetullahçı Terör Örgütü’nün elinde F-16’lar vardı, helikopterler vardı, tanklar vardı, toplar vardı. Fakat benim milletimin elinde, vatandaşımın elinde sadece bayrağı vardı ve o bayrağıyla beraber tankların üzerine yürüyor ve yüreğini inancıyla bütünleştirmek suretiyle de 12 saat gibi kısa bir zaman içerisinde bu darbe girişimini püskürtüyordu. Öncelikle milletime tekrar şükranlarımı ifade ediyorum, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün şehitlerimizin sayısı 241 oldu, gazilerimizin sayısı 2 bin 194 oldu. Onlara da şifalar diliyorum. Gerçekten 15 yaşındaki gencinden tutun, 70-75 yaşındaki yaşlısına, kadın erkek demeden onlar bu direnişi sergilediler. Bu bir farkın ifadesiydi, bu bir ortaya konulan tavrın ifadesiydi. Bundan dolayı milletimizle iftiharımız çok farklı. Çünkü demokrasi milletin bu şekilde sahiplenişiyle ayakta durabilirdi ve demokrasisine benim milletim sahip çıktı böylece de bu yoldaki yürüyüşümüz devam ediyor” şeklinde konuştu.

    “Darbe girişimi müsebbibi FETÖ hakkında tüm milletimizin hissiyatını ilk elden müşahede etme fırsatını bulduğu için bende ayrıca memnunum”

    Türkiye ile ABD arasında uzun bir geçmişe dayanan stratejik bir ortaklığın olduğunun altını çizen Erdoğan, “Bu, Sayın Barak ile stratejik ortaklıktan model ortaklığa dönüştü ve model ortaklık da çok da çok daha farklı bir zemine ulaşmış oldu. Sayın Biden ülkemize gerçekleştirmiş olduğu bu ziyareti ile darbe girişiminin vahim boyutlarını, TBMM’yi de gezmek suretiyle bizzat yerinde görme fırsatını bulmuştur. Bende kendilerine biraz sonra elimizdeki bazı belgeleri, bilgileri ayrıca vereceğim. Darbe girişimi müsebbibi FETÖ hakkında tüm milletimizin hissiyatını ilk elden müşahede etme fırsatını bulduğu için bende doğrusu ayrıca memnunum” ifadelerini kullandı.

    “Bizim için en büyük öncelik bu darbe teşebbüsünün ve FETÖ ele başının ülkemize en kısa zamanda özellikle iadesidir”

    15 Temmuz gecesi Türk milletinin direncinin çok farklı bir şekilde geliştiği gibi büyük bir kazanım da elde edildiğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Tüm siyasi partiler, düşünce grupları birliği yakaladı, beraberliği yakaladı. Bu bizim için önemli bir imkandı, önemli bir fırsattı. Sayın Biden ile görüşmemizde kendi milletine dahi saldırmaktan çekinmeyen bu eli kanlı terör örgütüyle mücadelemiz ve aldığımız tedbirlik hakkında da bilgi verdik. Bizim için en büyük öncelik bu darbe teşebbüsünün ve FETÖ ele başının ülkemize en kısa zamanda özellikle iadesidir. Tabi burada mahkeme kararından bahsediyorlar. Bizler 15 Temmuz öncesi bu örgütün yaptıklarına dair bütün dosyaları 85 koli halinde gönderdik. Ayrıca şu anda da 15 Temmuz’dan sonrasına ait olan dosyaları, yine hazırlıklar yapılıyor, onlar da kendilerine ulaştırılacak fakat ABD ile Türkiye arasında suçluların iadesiyle ilgili anlaşma, sözleşmemiz gereği bu tür kişiler en azından gözaltına alınır, tutuklanır ve mahkeme boyunca da gözaltında bulunurlar. Şu anda bu zat bulunduğu yerden hala terör örgütünü idare etmeye devam ediyor. 170 ülkede okulları, iş yerleri, dernekleri vesaire birçok şeyleri var; onları oradan yönetmeye devam ediyor. Birçok basın mensupları Pensilvanya’ya götürülmek suretiyle, Pensilvanya’da onlarla söyleşiler yapıyorlar. Aynı şekilde ABD’deki yayın organlarıyla, yazılı görsel, orada söyleşiler yapıyorlar ve bunlarla dünyadaki eylemini devam ettiriyor, yönlendiriyor, şekillendiriyor. Bu bakımdan, bunun kontrol altında tutulması ancak gözaltına alınmasıyla ki, zaten bu bizim sözleşmemizde var, bunun göz ardı edilmemesi gerekir diye, bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. ABD’nin bu konudaki haklı beklentilerimizi karşılayacak gerekli adımı atacağına da inanıyorum.”

    “DAİŞ şuan itibariyle Cerablus’u terk etme durumunda kalmış vaziyettedir”

    Cerablus’a gerçekleştirilen askeri harekattaki son durum hakkında da bilgi veren Erdoğan, “Görüşmemizde DAİŞ dahil, terörle mücadele bölgemizdeki en önemli konu durumundadır. Nitekim bugün Cerablus noktasında bir adım atılmıştır. Cerablus ülkemize, sınırımızı 20-30 kilometre mesafede olan bir il konumundadır. Sürekli oradan bizim ilçemiz Karkamış’a yapılan havan topu atışları sebebiyle rahatsızlığımızı dile getirdik fakat bu anlatılamadı veya anlaşılamadı. Bugün ise koalisyon güçleriyle yaptığımız görüşmelerimizi yaptıktan sonrasında artık bizler nihai kararımızı verdik ve Cerablus’a Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte, onların özellikle kara harekatına destek vermek suretiyle, koalisyon güçlerinin hava desteğiyle oraya giriş sağlandı ve şuan itibariyle Cerablus’u ÖSO mensupları ve Cerabluslu olanlar şuanda geri almış durumdalar. Oradaki hükümete ait veya oradaki resmi konutları ele geçirmiş durumdalar. DAİŞ’de şuan itibariyle Cerablus’u terk etme durumunda kalmış vaziyettedir. İster DAİŞ olsun, ister PKK olsun, ister PYD olsun, YPG olsun, ister DHKP-C olsun bütün bunlar bize göre terör örgütüdür. Hangisi olursa olsun terör örgütüdür. Terör örgütünün iyisi kötüsü diye bir ayrım yapamayız. Hepsi teröristtir, hepsi kötüdür. Bir terör örgütünü bir başka terör örgütüne karşı mücadele etmesi onu aklamaz” diye konuştu.

    “Esed’in başında olduğu bir Suriye asla demokrasiye ulaşamayacaktır”

    “Milli güvenliğimizin, birlik ve bütünlüğümüzün tehdit edilmesine asla müsaade edemeyiz” diyen Erdoğan, “Ne yazık ki her gün, her zaman Aylan Kürdiler’in, yeni Ümranlar’ın yüreğimizi kanatan fotoğraflarına şahit oluyoruz. Bunları çok da fazla görmek istemiyoruz. İnşallah bundan sonra Suriye halkının kendi seçeceği bir yöneticiyle yönetilmesi anlayışını yakalarız. Suriye halkının evet demediği bir kişiyle zorla idare edilmesine müsaade etmemeliyiz. Esed’in başında olduğu bir Suriye asla demokrasiye ulaşamayacaktır. Bunların geçmişini biliyoruz. 600 bine yakın insanı öldürmüş olan, devlet terörü estiren böyle bir insanın yanında yer almayı biz Türkiye olarak, Türk milleti olarak zül addediyoruz. ABD’nin de bu konuda çok daha hassas ve gerekli desteği vereceğine inanıyorum. Bütün bunların yanında zaten Sayın Başbakanımızla da etraflıca yaptıkları görüşmeler neticesinde gayet güzel, başarılı bir görüşme zinciri olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.