Etiket: Oluşturulmalı

  • İstanbul Aile Sağlığı Ebe ve Hemşireler Derneği Başkanı: “Covıd-19 Aşılama Merkezleri oluşturulmalı”

    İstanbul Aile Sağlığı Ebe ve Hemşireler Derneği Başkanı: “Covıd-19 Aşılama Merkezleri oluşturulmalı”

    Aile Sağlığı Merkezleri’nde Covid-19 aşılaması için 50 milyon doz aşının gelmesiyle birlikte ciddi yoğunluk oluşacağını belirten İstanbul Aile Sağlığı Ebe ve Hemşireler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yasemin Çelik, “Acilen Covid-19 Aşılama Merkezleri oluşturulmalıdır. Bu şekilde vatandaşların hem aşıya erişimi kolaylaşacak hem de Aile Sağlığı Merkezleri’nde işleyişimiz minimal düzeyde aksayacaktır” dedi.

    Pandemi sürecinin başından beri toplum sağlığı için salgına karşı zorlu mücadele veren Aile Sağlığı Merkezleri’nde çalışan ebe ve hemşireler, üstün bir çabayla görevini yerine getirmeye devam ediyor.

    Covid-19 aşılaması için 50 milyon doz aşının gelmesiyle birlikte Aile Sağlığı Merkezlerinde ciddi yığılmalar olacağını söyleyen Aile Sağlığı Merkezlerinde görevli ebe ve hemşireler, bu durumun vatandaşlar ve çalışanlar açısından risk oluşturduğunu ve acilen ‘Covid-19 Aşılama Merkezleri’nin oluşturulması gerektiğini belirtiyor.

    “Pandemi sürecinde yükümlülüklerimiz de fazlasıyla arttı”

    Konuya ilişkin açıklama yapan İstanbul Aile Sağlığı Ebe ve Hemşireler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yasemin Çelik, “Aile Sağlığı Merkezleri’nde tüm koruyucu sağlık hizmetleri olduğu gibi aşılama da biz ebe ve hemşireler tarafından yapılmaktadır. Oldukça ağır bir iş yükü altında ezilirken pandemi süreci özelinde yükümlülüklerimiz de fazlasıyla arttı. Hızlı bir biçimde risk grubu kişilerin grip ve zatürre aşılamalarını yapıyoruz. Yine okulların açılmaması nedeniyle çocukluk çağı aşılarının devamı olan okul aşılamaları da Aile Sağlığı Merkezi ebe ve hemşireleri tarafından yapılmaya başlanmıştır” dedi.

    “Covid-19 Aşılama Merkezleri oluşturulmalıdır”

    Çelik, “Önümüzdeki süreçte Covıd-19 aşılamalarını da hesaba katarsak Aile Sağlığı Merkezleri’nde oluşacak yığılmalardan ve işleyişin aksamasından dolayı ciddi endişelerimiz var. Sadece Covıd-19 aşılaması için 50 milyon doz aşılamadan bahsediyoruz. Bu durumun merkezlerimizde ciddi yığılmalara neden olacağı açıkça ortadadır. Hem kuruma başvuran vatandaşlar hem de çalışanlar ciddi risk altındadır. Bu işlemin tek bir merkezden yapılması her açıdan risklidir. Acilen Covid-19 aşılama merkezleri oluşturulmalıdır. Bu şekilde vatandaşların hem aşıya erişimi kolaylaşacak hem de Aile Sağlığı Merkezleri’nde işleyişimiz minimal düzeyde aksayacaktır” diye konuştu.

  • Tekli: “Yerli otomotivde Mersin lobisi oluşturulmalı”

    Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi (MTOSB) Başkanı Sabri Tekli otomotiv sektörünün ülke ekonomisi açısından önemli bir yere sahip olduğunu belirterek, yerli otomotivde Mersin lobisi oluşturulması gerektiğini vurguladı.

    Kur ve faiz artışlarıyla son 2 aydır yüzde 50’nin üzerinde daralan otomotiv sektörünün uzun süredir beklediği müjdeli haber resmi gazetede yayınlandı. Cumhurbaşkanlığı kararıyla otomobil vergisine konu olan ÖTV matrah limitleri yeniden belirlendi. Buna göre, motor silindir hacmi 1600 cc ve altı araçlar için ÖTV matrahının alt limiti yüzde 52 artışla 46 bin liradan 70 bin liraya, üst limiti ise yüzde 50 artışla 80 bin liradan 120 bin liraya yükseltildi. Tekli, “Türkiye’nin her yerinde yerli otomotiv hususunda lobi faaliyetleri oluşturuluyor. Gerek sanayimiz gerekse bölgemiz yerli otomotiv üretimine elverişlidir. Bu oluşumun Mersin’de de sürdürülebilmesi için Mersin valisi, belediyeler, MTSO, odalar, kentin önemli dernekleri ve iş dünyası ortak bir lobi oluşturmalıdır. Yerli otomotivin bir ayağının da Mersin’de olması kentimize ciddi bir değer katacaktır” dedi.

    “Yerli otomotiv ülke ekonomisine ciddi katkılar sunacak”

    Otomotiv sektörüne yönelik ÖTV düzenlemesinin yerinde bir hamle olduğunu belirten Tekli, “Kur ve faiz artışlarıyla son 2 aydır yüzde 50’nin üzerinde daralan otomotiv sektörünün dün yapılan yerinde hamle ile birlikte olumlu sonuçlar getireceğini düşünüyorum. Keza yerli otomotiv Türkiye ekonomisine büyük bir güç katarak dış pazardaki en önemli gücümüz olacaktır. Bunun bir an önce faaliyete geçmesi adına Türkiye’nin birçok ilinde lobi faaliyetleri oluşturuluyor. Mersin yerli otomotiv üretimi ve ihracatı açısından kilit şehirlerden bir tanesidir. Gerek sanayimiz gerekse limanımızla üretilen otomotivlerin dış pazara hakimiyeti tartışılmaz noktadadır. Bu sebeple Mersin’in diğer şehirlere oranla daha güçlü bir lobi faaliyeti içinde bulunması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Mersin’in lojistik üstünlüğü var”

    Mersin’in limanı ve yeni yapılacak olan Çukurova Bölgesel Havalimanı ile birçok ilden lojistik üstünlüğü olduğunu belirten Tekli, “Mersin bulunduğu konum, limanı ve yeni yapılacak olan Çukurova Bölgesel Havalimanı ile birlikte yerli otomotivin gerek pazarlanmasında gerekse üretiminde en hızlı sonuç alınabilecek ildir. Bu durumun ciddi oranda masaya yatırılması ve Mersin’in lojistik üstünlüğü göz önünde bulundurularak hareket edilmesi gerekiyor. Özellikle yeni yapılacak olan Çukurova Bölgesel Havalimanı Türkiye’nin çeşitli illerinden yedek parça ve makine akışını kolaylaştıracaktır” şeklinde konuştu.

  • Kavak: “Hatay Tanıtım Grubu oluşturulmalı”

    Akdeniz Yaş Sebze ve Meyve İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Kavak, Hatay’ın içeride ve dışarıda iyi tanıtılamadığını söyledi.

    Kavak, yaptığı açıklamada, Hatay’ın üzerinde var olan kötü algıyı yıkmak ve Hatay’ın huzur kenti olduğunu anlatabilmek için bir oluşum kurulması gerektiğini belirterek, bu alanda kendisine ve başında olduğu kuruma düşen her görevi yapmaya hazır olduğunu ifade etti.

    Hatay’ın yüzyıllardır barışın, hoşgörünün simgesi ve üç semavi dinin Anadolu’ya ilk giriş noktası olduğuna dikkat çeken Kavak, kentin tanıtımını sağlayacak bileşenlerin bir araya gelerek, ‘Hatay Tanıtım Grubu’nun oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.

    “Engin bir tecrübeyle hareket ediliyor”

    Ali Kavak, tanıtım grubunun Hatay Valisi Erdal Ata ve Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’ın önderliğinde sivil toplum kuruluşlarının da destekleriyle daha aktif hale getirebileceğinin altını çizerek şunları söyledi:

    “Hatay hakkındaki yanlış algıyı değiştirmek için yapılabilecekler konusunda tüm kamu kurum kuruluşlarımız ve sivil toplum örgütleriyle el birliği içinde çalışmalar yapılması gerekiyor. Bunu bireysel olarak ya da ferdi olarak değil, birlikte hareket ederek elbirliği içerisinde yapmalıyız. Sınır kenti olmamızı, Orta Doğu’daki sıkıntıları ve bu kentin gerek dini anlamdaki çeşitliliğini gerekse mezhep farklılıklarını kullanarak bazı karışıklıklar çıkartmaya çalışan kimselerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama Allah’a şükür bu kentin güzel insanları, gönlü geniş hoşgörülü insanları, herkesi kucaklayabilecek, herkese karşı sevgiyle sarılabilecek engin bir tecrübe ile hareket ediyor. Birlikte yaşama kültürünün getirdiği güzellikle biz kötü niyetli olanlara karşı durabiliyoruz. Biz bu birlikteliği devam ettirdiğimiz sürece kötü niyetli insanların emellerine ulaşması mümkün olmayacaktır.”

    “Hatay gelecekte yatırımlar için ideal kent”

    Hatay’ın Roma döneminden itibaren Ortadoğu’da köprü vazifesi yapmış önemli bir stratejik il olduğunu belirten Kavak, “Ayrıca Hatay’da deniz, doğa, kaplıca ve din turizmi var. Zamanının en büyük değeri olan İpek Yolu buradan geçmiş. Ovamızın, toprağımızın bereketi, gübre ve enerji sektörleri ve yatırıma açık daha birçok sektörle Hatay gelecek için yatırım anlamında ideal bir şehir. Türkiye’den yaş sebze meyve ve narenciye ihracatının 3’te 1’i ilimizden gerçekleşmektedir. Narenciye, yaş sebze ve meyve de Hatay önemli bir potansiyele sahip durumdadır. Ama ne yazık ki, ilimizi ne içeride, ne dışarıda bugüne kadar tanıtabildik ve istediklerimizi uygulayabildik. Ümit ediyorum ki, valimizin ve büyükşehir belediye başkanımızın girişimleriyle atılacak adımlar, Hatayımız harekete geçirecektir” dedi.

    “Hatay’da savaş var algısını yıkmalıyız”

    Dışarıdan bakıldığında, sanki ‘Hatay’da savaş var’ algısı oluşturulmaya çalışıldığını ifade eden Kavak, “Hatay’ın ne kadar huzurlu ve güvenli bir kent olduğunu anlatmalı ve insanları buraya davet ederek, şehrimizin huzur ve güven içerisinde olduğunu göstermeliyiz. Oluşturulacak ‘Hatay Tanıtım Grubu’nda Hatay’ın her meslekten, her dinden ve mezhepten insanımız yer almalı. Hatay’ın bütün renklerini bir araya getirerek, bir bütün olduğunu göstermeliyiz. ’Hatay Tanıtım Grubu’ sayesinde, Hatay’ımız üzerinde oluşturulmak istenen bu kötü algıyı yıkabiliriz. Yine, bugüne kadar tanıtım eksikliği yaşayan ilimizin bu açığını da bu şekilde kapatmış olacağız” diye konuştu.

    Türkiye’nin çevresine güven veren ekonomisiyle istikrarı ile geleceğe güvenle bakan bir ülke oyduğunu vurgulayan Ali Kavak, “Hatay ise farklı dil, din, ırk ve mezheplerin bir arada kardeşçe yaşadıkları bir coğrafya. Hatay coğrafyasının tüm renklerinin korunması için tüm özeni gösterdiğimizin ve sorumluluklarımızın farkında olduğumuzun bilinmesini istiyorum. Güzel kentimizi daha iyi yarınlara taşımak için hepimize önemli görevler düşüyor. Ümit ediyorum ki, Sayın Valimizin ve Büyükşehir Belediye Başkanımızın önderliğinde kentimizin tanıtılması yönünde önemli adımlar atılacaktır” ifadelerini kullandı.

  • Palandöken: “İşsiz Esnaf İçin Acilen İşsizlik Fonu Oluşturulmalı”

    TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan terör olaylarının esnaf ve sanatkarları etkilediğini belirterek, işsiz esnaf için işsizlik fonu oluşturulması gerektiğini söyledi.

    Doğu ve Güneydoğu ile büyük şehirlerde işyeri bulunan, esnaf ve sanatkârlık yaparak evine ekmek götürmeye çalışan esnaf ve sanatkârların yaşanan terör olaylarından olumsuz etkilendiğini belirten TESK Genel Başkanı Palandöken, “Günlerce işyerlerini açamaz, işini kaybetmiş bulunan binlerce esnaf ve sanatkâr var. En önemlisi yaşanan ekonomik krizlerden etkilenerek iş yerini kapatmak zorunda kalan esnaf ve sanatkârlara mutlaka işsizlik maaşı bağlanmalı. Bunun içinde acilen Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığı BAĞ-KUR üyesi esnaf ve sanatkârlar için mutlaka işsizlik fonu oluşturulmalı. 1 Ocak 30 Nisan 2016 tarihi arasında ülke genelinde 36 bin 593 kişi iş yerini kapatmış. Bu insanlara mutlaka işsizlik maaşı verilmeli ve sağlık hizmetlerinden faydalandırılmalıdır” dedi.

    ’HAKLAR EŞİT OLMALI’

    Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tüm kesimlerini bir şemsiye altında toplayarak eşitlik sağlamak için kurulduğuna dikkat çeken Bendevi Palandöken, “ Nasıl ki sigortalı olarak çalışan işçiler işten ayıldıktan sonra belli bir gün sağlık hizmetlerinden faydalanıp işsizlik maaşı alıyorlarsa işyerini kapatan esnaf ve sanatkarlarda hem sağlık, hizmetlerinden faydalanmalı, hem de işsizlik maaşı almalıdır. Çünkü aksi durum anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu sosyal devletin bir gereğidir” diye konuştu.

  • Doç. Dr. Şahin: ‘’Teröre Karşı Önleyici Kentler Oluşturulmalı”

    Patlamanın ardından başlayan ‘güvenlik zafiyeti ve istihbarat süreçleri’ tartışmalarını ele alan Atılım Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, ‘’İstihbarat kadar önemli bir diğer nokta da, kent merkezlerimizde ve kamusal alanlarımızdaki tasarım, düzenleme ve alınan güvenlik önlemleri’’ dedi.

    Türkiye’de son beş yıldır, kentler çok ciddi terör saldırıları ile karşılaşmaya başladı. Bu saldırıların konumu, etki alanı ve verdiği zarar da giderek artıyor. Özellikle son altı ayda Başkent Ankara’da sırasıyla Gar’da, Devlet Mahallesi’nde ve Güvenpark’ta gerçekleşen saldırılar toplumda ciddi bir güvenlik bunalımının ortaya çıkmasına sebep oldu. Toplumun tüm kesimleri arasında bu güvenlik zafiyetlerinin nasıl giderileceği ve terör olaylarına nasıl engel olunacağı tartışmaları sürerken Atılım Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, ‘’Karşı karşıya kalınan durumun önemli bir kısmı güvenlik zafiyetleri ve istihbarat süreçleri ile yakından ilişkili olsa da, gözden kaçan en az istihbarat kadar önemli bir kısmı da kent merkezlerimizde ve kamusal alanlarımızdaki tasarım, düzenleme ve alınan güvenlik önlemleri ile çok yakından ilgili olduğunu görmek gerekiyor’’ dedi.

    ‘’KENTLERDE KAMUSAL ALANLARIN GÜVENLİĞİNİN ARTTIRILMASI ÖNEM KAZANIYOR’’

    Tüm dünyada artan terör önlemleri ve yaygınlaşan düşük yoğunluklu savaş ortamları sebebiyle kentlerin nasıl daha güvenli hale getirileceğinin önemli bir tartışma konusu olduğunu ifade eden Şahin, ‘’Bu anlamda ‘dayanıklı kent’, ya da ‘savunan kent’ kavramları kullanılıyor. Bu kavramlarla kentlerin içinde yaşayan insanları iç ve dış tehditlerden koruyan, önemli savunma ve koruma işlevlerini yerine getirmeleri ifade ediliyor. Çünkü ortaya çıkan yeni tehditler kentlerde sadece kolluk kuvvetleri tarafından değil, kent yönetimleri tarafından da alınması gereken bütüncül önlemleri gündeme getiriyor. Özellikle kentlerde kamusal alanların yeniden düzenlenmesi yoluyla güvenliğin arttırılması için çaba harcanması önem kazanıyor’’ diye konuştu.

    ‘’ÖNLEYİCİ KENT’’ YAKLAŞIMININ GETİRDİĞİ 5 AYRI UYGULAMA STRATEJİSİ

    Bu açıdan bakıldığında dünyada kentlerin teröre karşı güvenli hale getirilmesinde uygulanan ‘önleyici kent’ yaklaşımlarının getirdiği 5 ayrı uygulama stratejisi olduğunu dile getiren Şahin, bu uygulamaları şu şekilde sıraladı: ‘’İlk olarak, kentteki kamusal mekanların ve toplanma alanlarının terör saldırılarının doğrudan hedef alınamayacağı şekilde görsel gizleme altına alınması ‘örtülmüş mekan’ uygulaması olarak adlandırılıyor. İkinci uygulama ise ‘kaygan mekan’. Bu uygulama stratejisi içeri kentteki kamusal mekânların dolaylı bir şekilde erişilebilecek biçimde tasarlanmasını kapsıyor. Üçüncü uygulama, kentteki kamusal alanlarda patlama ve terör olaylarına karşı önleyici elemanlar yerleştirilmesi, denetim noktaları oluşturulması şeklinde yapılacak bir düzenlemeyi ele alan ‘pütürlü mekan’ uygulaması. ‘Dikenli mekan’ olarak adlandırılan dördüncü uygulama ise kentteki kamusal alanlarda terör davranışlarını zorlaştıracak şekilde kent mobilyalarının yeniden ele alınmasını içeriyor. Son ve beşinci uygulama ise ‘gergin mekan’. Bu uygulamada ise kentteki kamusal alanların etkin gözetim araçlarıyla sürekli izlenmesi ele alınıyor.

    ‘’TÜRKİYE’DE, KENTLERDE ALINAN ÖNLEMLER DAHA ÇOK ‘GERGİN MEKAN’ STRATEJİSİNE UYGUN’’

    Türkiye’de kentlerde alınan güvenlik önlemlerinin daha çok ‘gergin mekân’ stratejisine uygun göründüğünü söyleyen Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, ‘’Kentlerde kamusal mekânlarda kolluk güçlerinin ve güvenlik kameralarının sayısı arttırılmakta. Ancak, yapılan araştırmalar, gözetime dayalı olarak alınan önlemlerin kentlerde teröre karşı korkuyu azaltmamakta, bilakis arttırmakta olduğunu göstermektedir. Esas olarak kentlerin teröre karşı daha güvenli ve dayanıklı hale getirilmesi için kentsel tasarım ve planlama ile yapısal önlemler alınması gerekmektedir’’ ifadelerinde bulundu.

    KENT MERKEZLERİNDEKİ DÜZENLEMELERDE YAPILAN YANLIŞLAR NELER?

    Başkent başta olmak üzere, Türkiye’de, kentlerde son yirmi yılda yoğunlaşan iki düzenleme biçiminin bu önlemlerin tam tersi bir durum oluşturduğuna dikkat çeken Şahin, ‘’Öncelikle kent merkezi ve kent merkezinde bulunan kamusal alanlar otomobil odaklı bir ulaşım anlayışıyla transit trafiğe açılmıştır. Öyle ki, kent merkezinde bulunan tüm kamu kurumları, alışveriş merkezleri ve kamusal alanlar, bombalı araçların kolaylıkla erişebileceği bir hale gelmiştir. İkinci olarak, da kent merkezlerinde bulunan kamusal alanların azaltılması ve var olanların da tasarımlarında güvenlik unsurunun hiç dikkate alınmaması, olası terör eylemlerinin etkisini arttırmaktadır. Yan yana, hiçbir tasarım ve güvenlik önlemi alınmamış toplu taşıma durakları, kapasitesi üzerinde kullanılan bekleme alanları, terör olaylarında zarar gören insan sayısının ne yazık ki artmasına sebep olmaktadır’’ diyerek sözlerini sürdürdü.

    NE TÜR ÖNLEMLER ALINABİLİR?

    Türkiye’de akılcı biçimde üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konular ve yapılması gerekenleri de sıralayan Şahin, bu şekilde terör olaylarının daha fazla kayba sebep olmasının önüne geçilmesi için daha etkin önlemler alınmış olabileceğini altını çizdi. Şahin, üzerinde düşünülmesi gereken konuları ve alınabilecek önlemleri ise şöyle anlattı: ‘’Devletin üst düzeyinde güvenlik için oluşturulan kriz masalarında kentlerin durumu da mutlaka ele alınmalıdır. Kent yönetimleri, bu konuda bilinçlenmeli, üniversitelerle ve sivil toplum örgütleriyle işbirliğine giderek kentlerin güvenli tasarımı konusunda birer eylem planı oluşturmalıdır. Kent merkezindeki yoğun kullanımlar ve aşırı yoğun toplu taşıma aktarım istasyonları dağıtılmalı, daha yaygın bir ağa dönüştürülmelidir. Kent merkezleri aşırı yoğun transit trafiğe kapatılmalı, yaygın yayalaştırma çalışmaları yapılarak yaya bölgelerinin sayısı ve kapsamı genişletilmelidir. Kent merkezlerinde terör olaylarının olası etkilerini azaltacak kentsel tasarım uygulamaları yapılmalıdır. Kentsel kamusal alanlara terör olayları öncesi ve sonrasında acil durum ekiplerinin erişimini kolaylaştıracak, yurttaşların tahliyesini sorunsuz sağlayacak koridorlar oluşturulmalıdır.’’