Etiket: Ölümcül

  • Tedavi edilmeyen alerji ölümcül olabilir

    Tedavi edilmeyen alerji ölümcül olabilir

    Medical Park Gaziantep Hastanesi, İmmünoloji /Alerji Hastalıkları ve İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Tuğba Songül Tat, alerji ile ilgili uyarılarda bulunarak, tedavi edilmeyen alerjinin ölümcül olabileceğini ifade etti.

    Uzman Doç. Dr. Tuğba Songül Tat, sık tekrar eden enfeksiyonların bağışıklık sisteminde bir sorunun habercisi olabileceğini belirterek, “Bağışıklık bilimine İmmünoloji ismi verilmektedir. İmmün sistemimizin ana görevi, bizi zararlı mikroplardan korumaktır. Bu immün sistemimiz çeşitli hücre ve proteinlerden oluşmaktadır. Bu hücre ya da proteinlerde herhangi bir sorun olduğu zaman, bu bizim karşımıza genellikle sık tekrarlayan enfeksiyonlar ile gelmektedir. Bağışıklık sistemindeki sorunun nerede olduğuna ve derecesine bağlı olarak hastalarda gördüğümüz klinik de değişkenlik göstermektedir. Bir kişide sık tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları, yani boğaz iltihabı, kulak iltihabı, sinüzit gibi enfeksiyonlar; alt solunum yolu enfeksiyonları, uygun tedaviye rağmen geç düzelen enfeksiyonlar, alışılmışın dışında bir mikrop ile enfeksiyon geçirme durumu, hayati tehdit eden bir enfeksiyonun varlığı durumlarında, ciltte ya da iç organlarda apse oluşumunda, lenf bezleri ve dalak büyümesi olduğu durumlarda mutlaka bağışıklık sisteminde bir sorun olabileceği akla gelmelidir. Bu hastalar bağışıklık sistemi yetmezliği açısından detaylı olarak araştırılmalıdır. Bu hastalara ne kadar erken tanı konulup, etkin tedavi edilirlerse, hayat kaliteleri o kadar artmakta ve o derecede hayata tutunabilmektedirler” dedi.

    Doç. Dr. Tuğba Songül Tat, immünoloji alerjik hastalıkların günümüzde çok sık görüldüğünü hatırlatarak, alerjinin zararlı olmayan bir maddeye karşı bağışıklık sisteminin beklenenden daha güçlü tepki vermesi durumu olduğunu ifade etti. Alerjinin tedavi edilmemesi durumunda ölümcçül olabileceğini vurgulayan Tat, “Alerjik hastalıklar birçok organ ve sistemi etkileyip, hastanın yaşam kalitesini azaltabilmekte iken, bazı durumlarda da hayati tehdit eden reaksiyonlar da görülebilmektedir. Sık gördüğümüz alerjik hastalıkları alerjik rinit yani saman nezlesi, astım, alerjik konjuktivit, deri alerjilerinden ürtiker yani kurdeşen, dabaz, kontakt dermatit, atopik dermatit, ilaç ve besin alerjileri, arı alerjileri olarak söyleyebiliriz. Alerjik rinitte hapşırma, burunda tıkanıklık, akıntı, geniz akıntısı, damak kaşıntısı sık gördüğümüz belirtiler olup, bazı hastalarda gözlerde kaşıntı, yanma, batma, kızarma ile giden alerjik konjuktivit dediğimiz hastalık ile de birlikte olabilmektedir. Astım da hem yaşam kalitesini azaltması hem de hayatı tehdit eden bir durum olması nedeniyle çok önemli bir alerjik hastalıktır. Günümüzde bu alerjik hastalıkların tedavisinde çok tedavi seçenekleri mevcuttur. Alerjen immünoterapi yani aşı tedavisi, hap, sprey, inhaler tedaviler ve biyolojik ajanlar başarı ile kullanılabilmektedir” şeklinde konuştu.

    “Cilt hastalıkları da alerji ile bağlantılıdır”

    Doç Dr. Tat, cilt alerjik hastalıklarından da en sık görülen ciltte kaşıntı, yanma, batma, kızarıklık, kabarıklık ile giden ürtiker, yani kurdeşen, dabaz denilen hastalık olduğunu kaydederek, “Ürtiker bazı hastalarda cilt altında şişlik ile giden anjioödem ile birlikte olabilmektedir. Yine kontakt dermatit, atopik dermatit sık görülen alerjik hastalıklardandır. Hayatı tehdit eden cilt altında şişlik ile karakterize herediter anjioödem denilen hastalığı da bu grupta sayabiliriz. Besin alerjileri de çocukluk çağında daha fazla görülmesine rağmen erişkin yaşta da görülebilmektedir. Arı alerjileri ve ilaç alerjileri, ani ölüme sebep olabilmesi nedeniyle bizim için çok önemli olan hastalıklarımızdandır. İmmünolojik ve alerjik hastaların detaylı değerlendirilmesi, doğru ve erken tanı konulup, uygun tedavi planlamasının yapılması, hastaların yaşam kalitesinin artması, hastalığın ilerlemesinin durdurulması ve de hayatı tehdit eden bir durumla karşılaşılmaması açısından çok önemlidir’” diye konuştu.

  • 100 yaşında ölümcül ritmden kurtulup sağlığına kavuştu

    AYDIN (İHA) – Aydın’ın Bozdoğan ilçesinde yaşayan 100 yaşındaki ölümcül ritim bozukluğu hastası Ali Kurt, ablasyon (yakım) tedavisiyle sağlığına kavuştu.

    Evde oturduğu esnada baygınlık geçiren ve ani kalp çarpıntıları olan 100 yaşındaki Ali Kurt’a, ölümcül ritm bozukluğu (Ventriküler Taşikardi) nedeniyle Uzm. Dr. İbrahim Kocaoğlu, Uzm. Dr. Mahmut Akpek ve Uzm. Dr. Nazmi İlker Bayrak öncülüğünde ablasyon (yakım) tedavisi uygulandı.

    Hasta hakkında bilgi veren Uzm. Dr. İbrahim Kocaoğlu, “Hasta bize geldiğinde oldukça bitkindi. Hastalığının teşhisini koyup, yakınlarının da rızası alarak hastaya, kalp çarpıntısının yakılarak veya dondurularak tedavi edilme yöntemi olan ‘ablasyon’ tedavisini uyguladık. Bozdoğan ilçesinden gelen Ali Kurt, tedavi sonrası çok kısa bir sürede iyileşti ve sağlıklı bir şekilde taburcu edildi” dedi.

    Aydın ilinde her zaman kalp açısından ilkleri başardıklarını belirten Uzm. Dr. İbrahim Kocaoğlu, “Bu hasta Türkiye’nin belki de Dünya’nın en yaşlı hastası olmuştur. Önceden Aydın ilindeki hastalar kalp sorunları için 3 büyükşehre giderlerdi. Hastanemizde sunduğumuz bu hizmetlerimiz ile Aydın’daki hastalar artık kendi illerinde tedavi olup merkezimizden memnun olarak ayrılmaktadırlar” diye konuştu.

    Sağlığına Kavuşan 100 yaşındaki hasta Ali Kurt ise, “Doktorlarımıza çok teşekkür ederim. Önceden kalbim ağzıma geliyor gibi oluyordu. Bacaklarım çok ağrıyordu. Şimdi bu ağrılarım geçti. Hepsinden Allah razı olsun” dedi.

  • “Kalp yetmezliği birçok kanser türünden daha ölümcül”

    Uluslararası standartlara uygun olarak Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde kurulan Kalp Nakil Merkezinin açılış toplantısında konuşan Prof. Dr. Hamza Duygu, kalp yetmezliğinde son aşamaya gelinmeden müdahalenin yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Kalp yetmezliği birçok kanser türünden daha ölümcül” dedi.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde oluşturulan İleri Kalp Yetmezliği Merkezinin ardından hayata geçirilen Kalp Nakil Merkezinde ileri kalp yetmezliği hastalarının, uygun donör bulunması halinde kalp nakilleri gerçekleştirilebilecek. Merkezin nakillerle ilgili uzmanlığının Türkiye Kalp ve Akciğer Nakli Bilim Kurulu tarafından da onaylı olduğunu bildiren Başhekim Uzm. Dr. Sevim Erkmen’in açılış konuşması ile başlayan toplantıda sırasıyla, Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. İlhan Sanisoğlu, Kardiyoloji Anabilim Dalı Uzmanı ve İleri Kalp Yetmezliği Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Hatice Kemal Günsel, Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı ve Kalp Nakli Merkezi Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Özlem Balcıoğlu, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanları Doç. Dr. Barçın Özcem ve Uzm. Dr. Ali Önder Kılıç, kalp yetmezliği, kalp nakli ile ilgili süreçleri ve nakil için gerekli olan organ bağışı konusunda konuşma yaptı.

    Basın toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştiren Başhekim Uzm. Dr. Sevim Erkmen, hiçbir ülkede kalp nakli olma şansı bulunmayan KKTC vatandaşlarının Kalp Nakil Merkezinde bu olanağa sahip olduklarını söyledi.

    “İlaç tedavisiyle hastalığın ilerleyişi durdurulabilir”

    Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, kalple ilgili birçok hastalığın ortak son noktası ve çok büyük öneme sahip klinik bir sendrom olarak tanımlanabilen kalp yetersizliğinin, birçok kanser türünden daha ölümcül bir hastalık olduğunu söyledi. Tanı konduktan sonra 5 yıl içerisinde hastaların yarısının, son aşamadaki hastalarda ise 1 yıl içerisinde 4’te 3’ünün kaybedildiği kaydeden Prof. Dr. Hamza Duygu, hastalara bu aşamaya gelmeden önce müdahale edilmesi gerektiğini ifade etti. Tanının ardından uygulanan yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi gibi yöntemlerle hastalığın ilerleyişinin durdurulabildiğini belirten Duygu, dirençli kalp yetersizliği bulunan hastaların hastane ortamında yaşamaya zorunlu kaldığı, bu noktada ise sığınılabilecek son limanın kalp nakli olduğunu söyledi.

    Nakil işleminden sonra organın vücudu reddetmemesi için birtakım güçlü ilaç tedavilerine başlanması ve hastanın enfeksiyondan korunması gerektiğini ifade eden Duygu, bunun için nakil işlemlerinin hekim deneyimi ve teknik alt yapısı güçlü merkezlerde gerçekleşmesinin önem taşıdığını belirtti.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde açık kalp ameliyatının başarıyla gerçekleştirildiğini ve tıbbi gerekçelerle yurt dışına hasta sevk edilmediğini ifade eden Prof. Dr. İlhan Sanisoğlu ise, bugüne kadar yasal alt yapısının hazır olmaması sebebiyle dokunulamayan grup olan nakil hastalarına da artık bu hizmeti vermeye hazır olduklarını kaydetti.

    “Hastaların tüm tetkikleri ‘Dr. Suat Günsel Fonu’ ile karşılanıyor”

    İleri Kalp Yetersizliği Merkezinin bundan yaklaşık 1 yıl önce, kalp yetmezliği hastalarına düzenli takip edilebilecekleri ve ileri tedavi seçenekleri alabilecekleri bir merkez sunmak amacıyla kurulduğunu ifade eden İleri Kalp Yetmezliği Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Hatice Kemal Günsel, esas hedeflerinin, bu hizmetleri tüm dünyada olduğu gibi özelleşmiş kardiyologlar ve kalp damar cerrahi ekipleri tarafından hastalara sunmak olduğunu ifade etti.

    Bugün İleri Kalp Yetmezliği Merkezinde 100’ün üzerinde hastanın düzenli olarak takip edildiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Günsel, bu hastaların ekokardiyografi, kalp pili kontrolleri ve laboratuvar tetkiklerinin tamamının Dr. Suat Günsel Fonu tarafından karşılandığını belirtti.

    “İleri kalp yetersizliğinde bazen ilaç tedavisine rağmen hastalık ilerlemekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir” diyen Günsel, ileri kalp hastalarının ilaç tedavisine rağmen hastaneye yatışlarının artması ve hastalığın seyrinin kötüleşmesi noktasında devreye son tedavi seçeneği olan kalp naklinin girdiğini kaydetti.

    “Tüm ölümlerin büyük bir çoğunluğunu kalp hastalıkları oluşturuyor”

    “Artık biliyoruz ki, dünyadaki tüm ölümlerin büyük bir çoğunluğunu kalp hastalıkları oluşturmaktadır. Bu kalp hastalıklarının içerisinde de kalp yetmezliği büyük paya sahiptir” diyen Kalp Nakil Merkezi Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Özlem Balcıoğlu, kalp nakillerinin, İleri Kalp Yetmezliği Merkezi’nde takip edilerek, dünya standartlarına uygun olarak hazırlık aşamasından geçen hastalardan oluşan listeye bağlı kalınarak yapılabildiğini ve oluşturulan ortak konseyde kalp yetmezliği hastalarını belirli periyotlarla değerlendirdiklerini söyledi.

    Yrd. Doç. Dr. Özlem Balcıoğlu, nakil aşamasına gelmeye başlayan hastaların kalp nakline uygunluğunun, nakil cerrahları, nakil kardiyologları, göğüs hastalıkları, psikiyatri, patalog ve anestezi uzmanlarının bir araya geldiği konseylerde değerlendirildiğini ve yine konsey kararı ile kalp nakline uygun bulunan hastaların, kalp nakli bekleme listesine alındığını söyleyerek, bekleme listesinin periyotlar halinde KKTC Sağlık Bakanlığı Koordinasyon Kurulu’na bildirildiğini, yine bildirilen tüm hastaların ulusal veri tabanına işlendiğini kaydetti.

    “Kalp nakli uzmanlık gerektiriyor”

    “Kalp nakli diğer operasyonlardan farklı olarak bu alanda uzmanlık gerektiren bir işlemdir. Bu konuda uzman bir ekibin koordineli bir şekilde çalışması, aynı zamanda nakil yapılacak hastanenin de ruhsatlandırılmış olması gerekmektedir” ifadelerini kullanan Balcıoğlu, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde 2-3 yıldır ruhsatlandırma konusunda gerekli tüm yasal prosedürlerin yerine getirilmiş olduğunu, yaklaşık bir ay önce de KKTC’de, kalp nakli konusunda ruhsatlandırılmış merkez haline geldiklerini söyledi.

    “Organ bağışı vatandaşlık görevidir”

    Kalp nakli için en önemli husus olan organ bağışına da değinen Balcıoğlu, kalp nakli için beyin ölümü gerçekleşmiş bireyin yakınlarının onayının gerektiğini, bu konuda herkese vatandaşlık görevleri düştüğünü bildirdi. Donör çıktığı zaman, bu donörden hangi hastaya nakil yapılacağına karar verilmesi konusuna da değinen Balcıoğlu, kalp nakline uygunluk için çok fazla kriter aranmaması halinde, boy, kilo ve kan grubunun göz önüne alınarak yapılan bir işlem olduğunu söyledi. Nakil işlemleri sonrasındaki takip ve tedavi sürecinin önemine de değinen Balcıoğlu, nakillerin, alt yapı bakımından uygun yoğun bakım koşullarına sahip, bu konuda eğitim almış uzman ekipler ve hemşirelerin yer aldığı merkezlerde gerçekleşmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Nakil gerektiren kalp yetmezliği, KKTC vatandaşlarının sadece kendi ülkelerinde şifa bulabilecekleri bir sağlık problemidir. Kurulmuş olan Kalp Nakil Merkezi ise KKTC için bir umut kaynağıdır” dedi.

    “Bir donör, kurtarılmış bir hayattır”

    Kalp nakillerinin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmeye başlanmış olmasına rağmen geçmişteki en önemli problemin etnik, politik ve dini nedenlerle donör bulma sıkıntısı olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Barçın Özcem, bir donörün kurtarılmış bir hayat anlamına geldiğini söyledi. Bu konudaki engelleri ortadan kaldırmak amacıyla ülkelerin, çeşitli yasal düzenlemelerle çözümler üretebildiğini de hatırlatan Özcem, KKTC’de bu konuda bilinçli ve duyarlı olacağına inandığını ifade ederek, topluma organ bağışı çağrısında bulundu.

    “Halk organ bağışı konusunda bilinçlendirilmeli”

    Tedavisi olmayan organ sistemleri için gidilebilecek son noktanın organ nakli olduğunu yineleyen Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Ali Önder Kılıç ise, halkın organ bağışının önemi konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

  • Diş çürükleri felç ve ölümcül kalp hastalıklarına neden oluyor

    Medicana Sivas Hastanesinde görevli diş hekimi Hüseyin Ceylan, diş çürüklerinin felç ve ölümcül kalp hastalıklarına neden olabileceğini söyledi.

    Diş hekimi Hüseyin Ceylan, toplumun ağız ve diş sağlığı bakımında geride olduğunu ifade ederek,”Bu konuda yapılan istatistikler oldukça çarpıcı. Toplumumuzda diş çürüğü görülme oranı yüzde 90’ların üzerinde. Aynı oran Avrupa’nın birçok ülkesinde yüzde 30’ların altındadır. Dişlerimiz sindirim sistemimizin başında yer aldığı için oldukça önemlidir. Dişlerde ki rahatsızlıklar ağrı-sızlama, dişlerde oynama, diş etlerinde kaşınma ve kanama şeklinde bulgu verir. Bu problemler tedavi edilmezse psikolojik rahatsızlıklardan mide rahatsızlıklarına; felç ve inmeden ölümcül kalp hastalıklarına kadar geniş bir yelpazede başka hastalıklara sebep olabilir” dedi.

    Doğumdan gelen kalp hastalığınız varsa dikkat

    Ceylan, hastanın doğumdan gelen kalp hastalığı olan bireylerin dikkat etmesi gerektiğini vurgulayarak,”Kalp ve damar sistemiyle ilgili ciddi bir operasyona bağlı olarak kalpte sonradan oluşan bir hasar varlığında da vücudunuzda yapılacak her türlü ufak cerrahi müdahaleler sizin için çok ciddi riskler oluşturabilmektedir. Kısaca açıklayacak olursak ağız bölgesi vücudumuzda hem bakterilerin sayı olarak en yoğun olduğu hem de tür olarak en çok bakteri çeşidinin bulunduğu bölgelerden biridir. Oral bölgede herhangi bir cerrahi işlem yapıldığında kronik enfeksiyonlu çürük diş varlığında ya da diş eti hastalıklarında doku bütünlüğü bozulduğu için ağzımızda bulunan bakteriler kana karışabilir. Bu bakteriler daha önceden hasarlı olan kalp kapakçığı ya da damar dokusuna kan aracılığıyla taşınıp yerleşip çoğalabilir. Bu olaya vejetasyon denir. Bu bakteriler kalbin beslenmesini ve tam kapasite ile çalışmasını etkiler. Kalp yetmezliğine kadar varan tablolara sebebiyet verebilir. Buradan kopacak bakteri kolonileri hayati damarlarda tıkanma ve felçlere neden olabilir” ifadelerini kullandı.

    “Ağız ve diş sağlığına çok dikkat edilmeli”

    Ceylan, vatandaşların ağız ve diş sağlığına çok dikkat etmeleri gerektiğini söyleyerek,”Hastalığın ilk evresinde ateş, terleme, kilo kaybı, halsizlik ve benzeri bulgular olduğu için genelde tüm diğer basit hastalıklarla karıştırılabilir. Ve bu yüzden teşhis konulana kadar hastalık ilerler. Doktorunuzun isteyeceği kan tahlilleri ve eko teşhisi kolaylaştırır. Bakterial endocardit oluşmaması için hastaların ağız ve diş sağlığına çok dikkat etmesi gerekir. Hastalığın önlenmesinde diğer en önemli basamak ise kalple ilgili doğuştan ya da sonradan oluşmuş her türlü hasar varlığında hastaya yapılacak minör her türlü cerrahi öncesi doktorun vereceği ilaç tedavisini eksiksiz uygulamaktır” dedi.

  • Meydan okuma videoları ölümcül sonuçlar doğuruyor

    Çukurova Üniversitesinde (ÇÜ) eğitim veren Öğretim Üyesi Dr. Filiz Yıldız, görüştüğü 64 öğrenciyle “Sosyal Medyada Meydan Okuma” videoları konusunda yaptığı araştırmada bu videolarının ABD’de 10 ölümlü vakaya neden olduğunu belirterek, “Ülkemizde şu ana kadar ölümle sonuçlanan vaka yok. Ama bunun olmayacağı anlamına gelmez ” uyarısında bulundu.

    Adana Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak çalışan Dr. Filiz Yıldız, sosyal medyada meydan okuma videolarının çocuk ve ergenler üzerindeki izlenme oranları ve üretimini tespit etmeye yönelik bir akademik çalışma gerçekleştirdi. Yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar hakkında açıklamalarda bulunan Dr. Yıldız, “Biz çalışma sürecinde 64 öğrenciyle görüştük. Aslında bizim bulgularımız meydan okuma videolarına dair hem çocukların hem de ebeveynlerin tam anlamıyla bir farkındalıklarının olmadığını gördük. Bu meydan okumalarını önemli bir tehdit olarak görüyoruz. İnternet, eğitim anlamında çok kullanışlı faydalı bilgiler barındırıyor. Ancak kullanım amacını saptırdığımızda dijital risk de barındırıyor. Özellikle yapılan çalışmalarda şunu görüyoruz ki, bir çok ebeveynlerde, eğitimcilerde çocukların internet ortamında şiddet içeriklerine maruz kalmaları, pornografik içeriklere maruz kalmaları onun dışında da kötü kişilerle temas kurma olasılığı gibi konularda kaygılar taşıyorlar” diye konuştu.

    Araştırmalar sonucunda çocukların yaz tatilinde internet başında 2 ile 5 saat arasında vakit geçirdiklerini söyleyen Dr. Yıldız, internet kullanım amaçlarının daha çok oyun oynamak ve film izlemek olduğunu belirtti.

    Amerika’da 10 kişi meydan okuma videoları sonrası öldü

    Asıl çalışmalarının internet üzerindeki popüler olan meydan okuma videoları olduğunu kaydeden Dr. Yıldız, “Meydan okuma videoları ilk etapta çok masum ve iyi niyetle başlayan bir akımdı. Ama bu akım, bambaşka noktalara geldi. Bugün gelinen noktada baktığınızda bu yılın başında Amerika’da kapsül deterjan yeme gibi bir meydan okuma akımı başladı ve burada 10 vaka kaydedildi ölümle sonuçlanan. Bizim ülkemizde böyle bir şey şuan yok tabi ama olmayacağı anlamına gelmez. Aslında meydan okuma videolarında yapılmaya çalışılan şey, kamuya açık bir şekilde, kamunun görebileceği, izleyebileceği şekilde bir cesaret gösterisidir. Bu meydan okumaları kimi zaman sağlığınızı kimi zamanda bedeninizin sınırlarını zorlayacak şekilde yapılıyor. Hatta ölüme neden olacak kadar büyük bir cesaret gösterilerine girişiyor insanlar. Bu meydan okumaların çocuklar arasında popüler olması endişe veriyor” şeklinde konuştu.

    Türkiye’de 60 saniyede tarçın yutma popüler oldu

    Ülkemizde 60 saniyede tarçın yutma meydan okumasının popüler olduğunu ve yapılan araştırma sonucunda 6 öğrencinin bunu denediğini vurgulayan Dr. Yıldız, “Ağızlarına bir çay kaşığı dolusu tarçını alarak 60 saniye gibi bir sürede yutmayı deniyorlar. Bu çok tehlikeli bir durum ve Amerika’da 2012 yılında 200 vaka kayıtlara geçmiştir ve 30 tanesine de ciddi tıbbi destek uygulanmıştır. Bizim araştırmalarımız da toplamda 6 çocuk video çekiyor ve meydan okuma videolarını sorduğumuzda ‘evet meydan okuma videolarını denedim’ dediler. Ne hissettin diye sorduğumuzda ise tarçın videosu çekerken öksürük nöbetine tutuldum gibi yanıtlar aldık” dedi.

    Çocuklarınızla birlikte videoları izleyin

    Ebeveynlerin çocuklarını internet fenomenlerinin videolarını izlerken takip etmeleri gerektiğini ifade eden Dr. Yıldız, “Hakikaten ebeveynlerin işleri çok zor. Bu tarz video çeken kişilerin sayısı gün geçtikçe daha da çok artıyor. Bunlardan çocuklarımızı korumak çok zor. Ailelere düşen görev burada mümkün olduğunca, birlikte vakit geçirmeleri. Ebeveynlerin çocuklarını evde bile olsa internet başında yalnız bırakmamaları gerekiyor. Çocuk internette ne izliyorsa yanına gelip hadi birlikte izleyelim birlikte gülelim gibi sıcak bir yaklaşımla çocuklarıyla beraber bu videoları izlemeleri gerekiyor. Türk Youtuber’lerin çekmiş olduğu videolarda bolca argo kelimeler ve müstehcen içerikler kullanılıyor. Ebeveynlerde çocuklarıyla birlikte bu videoları izleyerek olumsuz gördükleri durumdaki videoları çocuklarına mantıklı bir şekilde izah ederek çocuklarını bu tarz videolardan uzaklaştırmaları gerekiyor” diye konuştu.