Etiket: Olmaz”

  • Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Karatepe: “Diyarbakır olmazsa Türkiye olmaz”

    Diyarbakır’ın fethinin 1378. yıldönümü nedeniyle düzenlenen programa katılan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Diyarbakır olmazsa Türkiye’nin olmayacağını ifade ederek, “Kapısı olmayanın nesi olacak. Türkiye olmazsa Allah korusun coğrafyamız olmaz. Diyarbakır olacak, güçlü Diyarbakır olacak” dedi.

    Diyarbekir Kültür Platformu tarafından Diyarbakır’ın fethinin 1378. yıldönümü nedeniyle Büyükşehir Belediyesi Kongre Merkezinde bir program düzenlendi. Programa Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Şükrü Karatepe, İçişleri eski Bakanı Abdulkadir Aksu, İl Müftüsü Burhan İşleyen, Sur İşadamları ve Toptancıları Derneği (SİDER) Genel Başkanı Şükran Yılmaz, Diyarbekir Kültür Platformu Sözcüsü Abdulkadir Arslanoğlu, sivil toplum örgütlerini temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

    Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda bir konuşma yapan Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel önemine dikkat çekerek, “İnsanlığın birikimi işte buradadır diyebileceğiniz tek merkez Diyarbakır’dır. Başka yok. Şam’dan çıktıktan sonra İstanbul’a kadar olan bütün değerleri toplayın yine Diyarbakır etmez. O kadar ihtişamlı, o kadar kıymetli bir şehir” dedi.

    “Diyarbakır yöneticiler tarafından yeterince kollanmamıştır”

    Diyarbakır’ın ihtişamlı imajının son dönemde değiştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Karatepe, “Eğri oturup doğru konuşmak lazım. Maalesef bir de geldiğimiz bir dönem var. Bir de bakıyorsunuz bu imaj değişiyor. Ben bunu tek başına, çıkıp da kendi başlarına bu imajı bozacak davranışta bulunan insanların suçu olarak da görmüyorum. Biraz nefis muhasebesi yaparak bakmak lazım. Diyarbakır bizim kendi tarihimizin son dönemlerinde maalesef devlet tarafından, yöneticiler tarafından yeterince kollanmamıştır, yeterince gözetilmemiştir. Bölgeye tepeden bakılmıştır, bölge insanı aşağılanmıştır. Bölge insanlarının değerleri reddedilmiştir. Bu da kötülük yapmak isteyenlere zemin hazırlamıştır” diye konuştu.

    “Bu bölgeye devletin yeniden gelmesi gerekiyor”

    Buna bakarak devletin bunu telafi etmesi gerektiğini vurgulayan Karatepe, “Bu noktada belli adımların atıldığını görüyoruz. Bu yetmez. Özel bir durum gerekiyor. Türkiye’nin her tarafından farklı olarak Diyarbakır’dan başlayarak, bu bölgeye devletin yeniden gelmesi, meseleye uzaktan değil dürbünle değil, büyüteçle yakından bakıp çok detaylı bir şekilde ince ince bakması gerekiyor. Öyle kazmayla baltayla çalışmakla olmaz. Burada dantel işler gibi her bir ilmiğin ayrı ayrı buradan yeniden ilave edilmesi, o büyük halının, büyük desenin kopan parçalarını yeniden bir araya getirmek için bizim buradan başta devlet olarak sonra da birliğe bütünlüğe kardeşliğe inanan sivil toplum kuruluşlarının bu değeri korumak için mutlaka el ele vermemiz çalışmamız gerekiyor. Bölge istismara müsait hale gelmiş. Diyarbakır olmazsa Türkiye olmaz. İnanın olmaz. Kapısı olmayanın nesi olacak. Türkiye olmazsa Allah korusun coğrafyamız olmaz. Diyarbakır olacak, güçlü Diyarbakır olacak. Bütün yollarından Diyarbakır’a girdiğimizde barış içinde güvenlik içinde yaşadığımızı bileceğiz. Dışarıdan gelenler bu görüntüleri görmeyecek. En önemli durumun güvenlik olduğu görünüyor. Bir an önce bunun halledilmesi, bitirilmesi ve insanı normal hayatın dışına iten, normal hayatın dışında şeyler düşünmemize sebep olan özellikle dışarıdan gelen insanların ürpermesini sağlayan bu tür görüntülerin bir an önce bitirilmesi ve bütün kapılarından bu şehrin insanların gönül rahatlığıyla girmeleri gerekiyor” şeklinde konuştu.

    Konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır ile ilgili söylediği sözleri paylaşan Prof. Dr. Karatepe şunları kaydetti:

    “Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır ile ilgili söylediği birkaç güzel şeyi paylaşacağım, Diyor ki; ‘Diyarbakır bizim kalbimizdir. Diyarbakır’ı bizden koparmak isteyenler kalbimiz sökmek istiyorlar. Diyarbakır Türkiye’nin mührüdür. Kaderimiz bu topraklarda beraberdir. Diyarbakır İstanbulsuz, İzmirsiz, Kayserisiz, Konyasız olamaz. Konya, Kayseri, İzmir de Diyarbakırsız öksüz kalır, olamaz. Kardeşi kardeşten ayırmaya da hiç kimsenin gücü yetmez.”

    Diyarbekir Kültür Platformu Sözcüsü Abdulkadir Arslanoğlu’nun yaptığı sunumun ardından program Grup Tillo’nun söylediği ilahilerle sona erdi.

  • Ulcay: “Alın teri ile akıl terini birleştirmeden kalkınma olmaz”

    Uludağ Üniversitesi (UÜ) Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay, “Bilim adamının akıl teri ile sanayicinin alın terini birleştirebilirsek o zaman hayal ettiğimiz ilerleme ve kalkınma seviyesini yakalayabiliriz” dedi.

    Uludağ Üniversitesi, üniversite-sanayi iş birliğinin arttırılması çalışmalarına devam ediyor. Son olarak UÜ Teknik Bilimler MYO ile EMKO Elektronik A.Ş. arasında ‘çalışanlarının bilgi seviyelerinin yükseltilmesi için uzun süreli sertifikalı eğitiminden geçirilmesi’ protokolü imzalandı.Teknik Bilimler MYO Elektronik programı tarafından EMKO Elektronik A.Ş.’nin belirlediği personel, sertifika eğitiminden geçirilecek.

    Rektör Yusuf Ulcay, yeni ders konularının öğrencilere iyi aktarılmasının yanı sıra sanayiye de aynı oranda yansıtılması gerektiğini söyledi. Türkiye’de araştırma kültürünün son 15 yılda gelişmeye başladığına işaret eden Yusuf Ulcay, “Araştırma kültürü yeterince gelişmediği için bugüne kadar üniversite-sanayi işbirliği denilen kavramın yeterinde pratiğe dökülemediğine şahit olduk. Ancak artık yeni yeni üniversitede araştırma konularında çeşitlilik ve artış olduğunu gözlemlemeye başladık. Bu artış üniversite-sanayi işbirliğini geliştirmeye yardımcı oluyor. Üniversitedeki eğitimleri ve araştırmaları, sanayicinin üretim zincirinin bir parçası haline getirebilmemiz gerekiyor. Eğer ülke olarak bir sıçrama yapacaksak, bunu verimli bir şekilde yapmamız gerekiyor. Üniversite olarak bunu tek başına yapamayız. Sanayici de tek başına yürütemez. Her üniversite en azından kenti şehrindeki sanayinin kalkınması adına yeni fikirler ortaya koymak ve sanayiciye destek olmak zorundadır. Eğer bunu yapamıyorsa o zaman ilerlemek, teknoloji üretmek mümkün olamaz. Sanayicinin alın terini, üniversitenin akıl teri ile birleştirerek hayal ettiğimiz seviyeye ulaşabilmemiz mümkün olur” dedi.

    Konuşmaların ardından iki kurum arasında toplam 1 yıl geçerli olacak proje imzalandı.

  • TBB Başkanı Feyzioğlu: “Gerçek zafer 16 Nisan’da ’Hayır’ çıkmakla olmaz”

    Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, “Gerçek zafer 16 Nisan’da ’Hayır’ çıkmakla olmaz. 17’sinde bu milletin birbirinin yüzüne bakacak halinin olması lazım” dedi.

    Fevzioğlu, Bursa Barosu Anayasa Komisyonu tarafından Bursa Akademik Odalar Birliği (BAOB) Oditoryumunda düzenlenen “KHK Gölgesinde Anayasa” paneli öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada, referandumla ilgili yürütülen propagandalar, toplantılar ve diğer çalışmalarda ayrıştırıcı değil, birleştirici bir dil kullanılması gerektiğini söyledi.

    Referandum sonucunun ’Hayır’ çıkacağını savunan Fevzioğlu, “Ama gerçek zafer 16 Nisan’da ’Hayır’ çıkmakla olmaz. 17’sinde bu milletin birbirinin yüzüne bakacak halinin olması lazım. O sebeple cumhurbaşkanına bir şey diyemiyorum ama ’Hayır’ diyecek vatandaşlarımız bizi dikkatle izliyorlar onlara telkin ve tavsiyemiz lütfen siz sert söylemlere uymayın, kapılmayın. Siz model olun. Siz tonu üslubu düşürdükçe hakaret edenler hakaretlerinin yanlış olduğunu görecekler. Ben bir kez daha milletimize ayın 16’sında ’Hayır’ çıkacağını gördüğümüzü 17’sinde hep birlikte Türk milleti olmaya, eskisinden de birbirimize daha kenetlenmiş olarak devam edeceğimizi müjdelemek istiyorum” diye konuştu.

    Referandum sonucu ile ilgili tahminlerin yanıltıcı olduğunu belirten Fevzioğlu, “Anketler bu baskı ortamında oldukça yanıltıcı. Keşke bu gerginlikler yaşanmasaydı ama şükürler olsun ki sonuç güzel olacak. Elimizden de geleni kucaklaştırmak anlamında yapıyoruz. Sadece anayasayı anlatmak ve sonucunda ’Hayır’ çıkmasını arzu etmek anlamında değil. Milletimizin birbiriyle kenetlenmesini sağlamak anlamında yaptırımlarımız oluyor” diye konuştu.

    Türk tipi cumhurbaşkanlığının benzeri Katar, Suriye ve Libya’da uygulandığını öne süren Fevzioğlu, “Diyelim ki benzeri yok. Bir deneme yapılıyor o zaman. Bir ilaç olsa önce cansızlarda deniyorsunuz. Sonra farelerde deniyorsunuz. Sonra daha büyük memelilerde deniyorsunuz. En son ’denenebilir’, yani öldürmediğini anladığınız aşamada küçük küçük insan gruplarında deniyorsunuz. Şimdi bu anayasa daha önce hakikaten hiç yazılmamışsa denenmemişse 21. yüzyılda bu bizim icadımız ise damardan verdiğinizde bütün bu aşamaları atlamış oluyorsunuz. Yani aramaya başka bir deneme kademesi konsaydı herhalde daha doğru olurdu” şeklinde konuştu.

    Panelde Fevzioğlu’nun dışında eski CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum ve Psikiyatrist Yazar Dr. Semih Dikkatli konuşmacı olarak yer aldı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Dün ak dediğine bugün kara diyen şahıstan siyasetçi olmaz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Siyaset omurga işidir. İlke, dava, karakter meselesidir, siyasetçinin sözünün eri olması gerekir. Dün ak dediğine bugün kara diyen şahıstan siyasetçi olmaz. Milletimiz bu tiplere ne der biliyor musunuz, ‘kolpacı’. Bunlardan memlekete faydalı insan olmaz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya’nın Manavgat ilçesinde Memur- Sen’in düzenlediği 5. Büyük Türkiye Buluşması’na katıldı. Yaptığı konuşmada, gerek başbakan gerekse cumhurbaşkanlığı döneminde hak ve özgürlük düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğünde şu mezhep bu mezhep hiçbir ayrımcılık yapmadıklarının altını çizen Erdoğan, “Biz kimin yaşamını engelledik. Tam aksine bu ülkede başörtüsü ile baçı açıklar arasındaki ayrımı ne yazık ki bize diktatör diyenler uyguladı. Bu ülkede başörtülü kardeşlerim üniversiteye gidemedi. Artık devletin imkanlarından istifade etmeye başladılar. Artık devletin kurumları onlara da açıldı. Artık oralarda şimdi istifade etmeye başladılar. Bugüne kadar böyle bir şey yoktu. İstemiyorlar. Batı bizim camilerimizin duvarlarına gamalı haç yapılmadı mı? Yapıldı. Camilerimiz yakılmadı mı? Yakıldı. Peki batının yöneticileri nerede, niye sessiz kaldılar neden müdahale etmediler. Biz hiçbir zaman ülkemizde farklı dinlere mensup mabede kalkıp da asla onların hoşlanmayacağı kabul etmeyeceği bir şeye müsaade etmedik. İnanç özgürlüğünün korumamız altında olduğuna inandık, laikliği de böyle tanımladık” diye konuştu.

    “Hiç değişmediler”

    “Kendi siyasi geçmişimize baktığımızda kurduğumuz partilerin, hukukun ayaklar altına alındığı mahkemelerce kapatıldığını, vakıf ve derneklerimizin kapısına kilit vurulduğunu görüyoruz” diyen Erdoğan şöyle devam etti:

    “Bugünlerde dillerinden düşürmedikleri tek adam zihniyetinin ülkemizi kasıp kavurduğu 1940’ları o karanlık dönemlerde milletin neler çektiğini asla unutmadık. 27 Mayıs öncesinde o zamanki ana muhalefetin en büyük argümanı neydi biliyor musunuz rejim değişikliği söylemi. İnönü her kürsüye çıktığında Demokrat Parti’yi ve merhum Menderes’i rejimi değiştirmekle, baskı rejimi kurmakla itham ediyordu. Aslında bu iddiaların hiçbirinin geçerliliğin olmadığını kendileri de biliyordu. Ama bu tarz söylemlerle 27 Mayıs’a giden yolun taşlarını döşüyorlar, boğazlarına kadar içlerindeki oldukları darbeye meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlardı. Sürekli yalan üreterek, belli toplum kesimlerindeki hassasiyetleri kaşıyarak ülkeyi bir kaos ortamına sokmaya gayret ediyorlardı. Hiç değişmediler. Bugünde aynısını yapıyorlar.”

    “Yalanın istikrarı”

    Ana muhalafet partisinin Genel Başkanı kemal Kılıçdaroğlu’nun her gün rejim değişikliğinden bahsettiğini aktaran Erdoğan, “Tıpkı ağababası tek adam bu da birilerine mesaj vermeye çalışıyor. Belli konulardaki hassasiyetleri kaşıyarak, milletimizi kutuplaştırmak için gece gündüz yalanlarına yalan ekliyorlar. Milletimizin ve kendi seçmeninin gözünde komik duruma düşme pahasına yalanlarına istikrarla devam ediyorlar. İstikrar deyince bunların aklına tek şey geliyor. Yalanların istikrarı. Ülkenin istikrarı konusunda hiçbir katkıları yok. Dikili ağaçları yok. Sabah kalıyor, ‘Meclis tamamen ortadan kaldırılacak’ diyor. Akşam, ‘Niçin milletvekili sayısını arttırıyorsunuz’ diyor. Gece, ‘Almanya’ya, Hollanda’ya derslerini verin’ diyor. Sabah, Hollanda’nın Almanya’nın avukatlığına soyunuyor. Bir gün , ‘Suriye’de ne işimiz var’ diyor. Ertesi gün, ‘Münbiç’i, Rakka’yı almıyorsunuz’ diye efeleniyor. Bir FETÖ’cü teröristlere sahip çıkıyor, ertesi gün hendekçi PKK’lılara arkadaşlık, yoldaşlık yapıyor. Kardeşlerim tıpkı rüzgar gülü gibi, esinti ne yönden gelirse o tarafa dönüyor” dedi.

    “BM’nin kapısından içeri girmedin”

    Kılıçdaroğlu’nun iki yıldır külliyede ağırladığı muhtarları aşağıladığını vurgulayan Erdoğan, “Bugünlerde yalnız muhtar toplantılarından ayrılmıyor. Ben Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda konuştum. Arkadaş dedi ki, “Muhtarlarla konuşuyor gibi konuştu”. Ankara’da 30-40 kişilik muhtar grubuna hitap etti. İçlerinden biri muhtarımız çıktı dedi ki, ‘BM Genel Kurulu’ndaki Cumhurbaşkanımız konuştu, niye siz orada Cumhurbaşkanımızı dinleyenleri muhtar yerine koyup, bizi aşağıladınız’ dedi. Ne dese beğenirsiniz, ‘Haddime mi öyle bir şey diyebilir miyiz’. Yav her şey kayıtlarda var. Ama o bir şeyi anlamıyor. BM Genel Kurulunda sor ona kimler var de inanın bilmez. BM’de sadece seçilmişler yok, atanmışlarda var. Atanmışlar seçilmişlerden fazladır. Kaldı ki sen daha dur BM’nin kapısından içeri girmedin, daha zaman var. Bakalım girebilecek misin? Biraz zaman alacak fakat bir gerçek var. Biz bir şeye inanıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan seçilmiştir. Başbakan, bakanla, milletvekili, belediye başkanları, meclis üyeleri, muhtar seçilmiştir. Bizim bir muhtarla fakımız yoktur. Çünkü demokrasinin erdemi burada, güzelliği burada” ifadelerini kullandı.

    “Milletimiz bu tiplere ne der biliyor musunuz, ‘kolpacı”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, külliyede bugüne kadar 16 bin muhtarı ağırladığını hatırlatarak, “55 bine yakın muhtarımızı da ağırlayacağız. Bu beyefendinin yaptığı siyaset değildir. Siyaset omurga işidir. İlke, dava, karakter meselesidir, siyasetçinin sözünün eri olması gerekir. Dün ak dediğine bugün kara diyen şahıstan siyasetçi olmaz. Milletimiz bu tiplere ne der biliyor musunuz, ‘kolpacı’. Bunlardan memlekete faydalı insan olmaz. Olsa olsa terör örgütlerine koltuk değneği olur başka bir şey olmaz. Bizim haktan veya halkımızdan başka kimseye eyvallahımız yok. Biz bugünlere mazlumların ve mağdurların hayır duasıyla geldik. Bütün mesele inanmaktır, azim. Sendikacılıkta da Türkiye’nin bir numarası olursun” dedi.

    “16 Nisan’ın anlamını çok iyi biliyorlar”

    Uzun hizmet ve mücadele yolculuklarında 16 Nisan’ın önemli bir kavşak olduğunun altını çizen Erdoğan, “Türkiye 16 Nisan’da yönetim sistemini değiştirme teklifimizi oylayacaktır. Buradan çıkacak karar Türkiye’nin geleceğinin belirleyicisi olacaktır. Eski sistemin zaaflarından istifadeyle hak etmedikleri bir gücü tepe tepe kullanalar 16 Nisan’ın anlamını çok iyi biliyorlar. Artık beller kırılma noktasına gelen terör örgütleri 16 Nisan sonrası kendilerini nasıl bir akıbetin beklediğini gayet iyi biliyorlar. Kim hayır diyor. Kandil hayır diyor, Pensilvanya hayır diyor, İmralı hayır diyor. Yav bunu dahi düşünemeyecek miyiz. Eğer bu teröristler bizim ülkemizi bölmeye gayret edenler, milletimizi bölmeye gayret edenler hayır diyorsa burada bir düşünmemiz lazım. Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu. Olay bu kadar açık. Biz bu milletin efendisi değil hizmetkarıyız. Farkımız burada” diye konuştu.

    “Bu kararı bir verebilseler. Bizim işimizi kolaylaştırırlar”

    Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Siyasi hayatlarının tamamı başarısızlıkla dolu olmasına rağmen koltuklarına yapışanlar 16 Nisan’dan sonra orada kalamayacaklarını görüyorlar. Ülkemizi dışındaki güçlerde 16 Nisan’ın anlamının onlarda farkında. Bunun için tüm güçleriyle sandıktan hayır çıkması için çalışıyorlar. İçerideki ve dışarıdaki hayırcılar bir oldular, milletimizi tehdit ediyorlar. 16 Nisan’da evet çıkarsa bizi AB’ye almazlarmış. Ah bu kararı bir verebilseler. Bizim işimizi kolaylaştırırlar, çok daha seri karar almamıza bunlar vesile olur. Zaten 16 Nisan bizim için kırılma noktası, onun için evet çok önemli. Bu işleri masaya yatıracağız, çünkü Türkiye kimsenin şamar oğlanı değildir. Bunu herkes bilecek. Neymiş 249 insanımızın kanına girenler için idam cezası gelirse, Türkiye’nin Avrupa’da yeri yokmuş, olamasın. İçeridekilerde onlardan aşağı kalmıyor. Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Hadi bakalım biz varız’ diyor. İnanın 16’sından sonra Sayın Bahçeli bu işe taraftar, oda taraftarım diyor. Sayın Yıldırım’da taraftar. Dolayısıyla bu parlamentoya gelip ve parlamentodan geçer bana gelirse bende bunu onaylarım. Çünkü şehitlerimizi af yetkisi bizim değildir. Şehitlerimizin af yetkisi ailesindir, ondan başkası olmaz. Devlete karşı işlenen suçlarda ayrı bir konu. Muhtarlıkların kapatılacağını, kıdem tazminatlarından memurluğa kadar her şeyin kaldırılacağını söylüyorlar. Yalanın ucunu kaçırmış durumdalar. Freni patlamış kamyon duvar gereği kontrolü tamamen yitirdi. Sadece yalanla kalkıyor, yeni sistemle böyle olacak diyor. Bu millet tehditlere boyun eğmez.”

  • Bakan Özlü: “Yenilenme olmadan büyüme olmaz”

    Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, “Yenilenme olmadan büyüme olmaz, çünkü zamanın ihtiyaçları değişiyor, çevresel şartlar değişiyor. Mevcut sistemin yenilenmesi gerekiyor. Dolayısıyla 16 Nisan’da milletimizin takdirine sunacağımız anayasa değişikliği paketi, aslında bir yenilenmedir, bir nevi inovasyondur” dedi.

    Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü Kırklareli’deki programı kapsamında, Lüleburgaz ilçesi Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı tesislerinde, oda, borsa, sanayi ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile öğle yemeğinde bir araya geldi.

    Bakan Özlü burada yaptığı konuşmada, “Yenilenme olmadan büyüme olmaz, çünkü zamanın ihtiyaçları değişiyor, çevresel şartlar değişiyor. Mevcut sistemin yenilenmesi gerekiyor. Dolayısıyla 16 Nisan’da milletimizin takdirine sunacağımız anayasa değişikliği paketi, aslında bir yenilenmedir, bir nevi inovasyondur. Dolayısıyla biz Türkiye’nin yenilenmesi ve daha hızlı büyümesi açısından bunu elzem görüyoruz. Mevcut sistem yakın bir zamanda bu ülkeyi tamamen taşıyamaz hale gelecektir. Bu sistem geçmişte olduğu gibi yeni krizler doğmasına sebep olabilecek bir sistemdir” dedi.

    Mevcut sistemde sorunlar çıkabildiği için sistemin yenilenmesi gerektiğini savunan Bakan Özlü, “Değerli kardeşlerim bizler akıllı insanlarız. Bir sorun çıktığında onu çözen insan akıllı insandır ancak, esas akıllı insan daha sorun çıkmadan, patlak vermeden çözebilen insandır. İşte biz de bunu yapıyoruz, milletimizin, iş dünyamızın, ihtiyaçlarıyla uyumlu, bizi oyalamayacak, zaman kaybettirmeyecek, iş yapmak isteyene engel olmayacak yeni bir sistem teklif ediyoruz. Seçimler yapıldığında bir sonraki seçime kadar siyasi ortam tamamen netleşsin istiyoruz. Seçimi kazanan 5 yıl boyunca yürütme görevini üstlensin istiyoruz. Teknik konularda kararnameler yoluyla yürütmenin daha hızlı kararlar alabilmesini istiyoruz. Beşer ürünü hiçbir sistem mükemmel değildir. Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız bakın, sistemle ilgili sıkıntıları vardır. Önemli olan bu sıkıntıları minimize etmektir. Önemli olan ülkenin hedeflerine uygun optimum bir noktaya gelmektir. 16 Nisan’da ‘evet’ çıkarsa ki ben tüm kalbimle inanıyorum çıkacağına, işte biz bu bahsettiğim optimum noktayı yakalamış olacağız. Ondan sonra devlet daha iyi ve daha hızlı işlemeye başlayacak. Devlet iyi, doğru ve hızlı çalışınca, başta ekonomi olmak üzere her alanda daha iyi standartlara ve seviyeye çıkacağız. Bugüne kadar temas ettiğim herkesten şunu rica ediyorum, lütfen bu anayasa değişikliğini iyice okuyun anlayın, bu bir milletvekili seçimi değil, referandumda milletvekili seçmeyeceğiz, belediye başkanı seçmeyeceğiz, burada ‘evet’ ya da ‘hayır’ oyu kullanacağız. Dolayısıyla bu partiler üstü bir meseledir” ifadelerini kullandı.

    Bakan Özlü, buradaki konuşmasının ardından Lüleburgaz’daki bir fabrikada yapılacak olan ek tesisin temel atma törenine katıldı. Bakan Özlü, burada butona basarak temel atılışını gerçekleştirdikten sonra işçiler ile toplu fotoğraf çekildi.