Etiket: Olmayın

  • Serinlemek isterken hasta olmayın

    Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin İkidağ, aşırı sıcaklarda serinlemek için ev, iş yeri ya da araçta kullanılan klimaların hastalıklara yol açabileceği konusunda uyarılarda bulundu.

    Yaz mevsiminde serinlemek amacıyla klima kullanımının arttığını dile getiren Özel Gaziantep Anka Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Belgin İkidağ, bilinçsiz klima kullanımının hastalıklara neden olduğunu belirtti. İkidağ, klimaya bağlı hastalıklar, korunma yolları ve tedavisi konusunda bilgiler verdi. İkidağ, “Sıcak yaz günlerinde büyük konfor sağlamasına rağmen klimalar uygun şartlarda kullanılmadığı ve bakımı yapılmadığı zaman sağlığımız açısından ciddi risk oluşturuyor. Aşırı sıcaklarda klima kullanımı nedeniyle göğüs, boyun, bel, sırt ağrısı oluşurken, klimaların soğuk hava üflerken yaydığı tozlar ve ortamdaki nem oranını azaltması özellikle alerjik hastalığı olan kişilerin şikayetlerini artırıyor. Ani ısı değişikliklerine neden olan klima, vücut direncimizi düşürüyor ve kolaylıkla üst solunum yolu hastalıklarına yakalanmamıza da neden olabiliyor. Grip, nezle, nefes darlığı ,öksürük, soğuk algınlığı hastalıkları gibi belirti veren klima hastalığı astım, sinüzit, bademcik iltihabı, bronşit ve ölüme neden olabilen zatürreye kadar ağır tablo sergileyebiliyor. Klima çarpması;öksürük, halsizlik, kırgınlık, kas ağrıları, şiddetli baş ağrısı, yüksek ateş, bulantı, kusma ve ishal, bilinç bozukluğu gibi bulgularla kendini gösteriyor. Ancak bu belirtilerin zatürre başlangıcı da olabileceği göz önüne alınarak hemen bir göğüs hastalıkları uzmanına görünmek erken müdahale açısından önemli” dedi.

    “Alınacak önlemlerle hastalıktan korunabilirsiniz”

    Önceden alınacak önlemlerle hastalıklardan korunmanın mümkün olduğunu da dile getiren İkidağ, “Hasta olmamak için klima ayarı oldukça önemlidir. Klimanın ayarı yapılırken aniden en soğuk konuma getirilmemeli. Çok sıcak havalarda bile ısıyı birden düşürmek klima çarpmasına neden olur. Bu nedenle ortam aniden değil, yavaş yavaş vücudun ısı değişikliğine göre soğutulmalıdır. Klimaların temizliği belirli standartlara göre belirli aralıklarla yapılmalı, klima filtreleri bakterilere karşı koruyucu özellikte olanlardan seçilmelidir. Klimalı ortamın sık sık havalandırması klima çarpmasını engeller. Ayrıca terli iken klima karşısında bulunmamak, klimanın açık olduğu ortamlarda uyumamak hastalanmamak açısından önemlidir” diye konuştu.

    Uzman Dr. İkidağ, klima çarpması tedavisinin kişiden kişiye değişeceği için belirtiler görüldüğünde rahatsızlık yaşayan kişilerin vakit kaybetmeden uzman bir hekime başvurmalarının önemli olduğunu da söyledi.

  • Tatilde sağlığınızdan olmayın

    İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, bu yıl seçim ve üniversite sınavları nedeniyle gecikmeli başlayacak tatil öncesinde bütün bir yıl beklenen günlerin zehir olmaması için uyarılarda bulundu, özellikle enfeksiyon hastalıklarına dikkat edilmesini önerdi.

    Prof. Dr. Gümürdülü, yaz tatilinde ortam değişikliği, hijyen ve dikkat eksikliği gibi nedenlerle hastalıklara davetiye çıkarılabildiğini ifade etti.

    Enfeksiyon hastalıklarının, “Bakteriler, virüsler, parazitler, mantarlar, riketsialar şeklinde sayılabilecek mikroorganizmaların, insan vücuduna değişik yollardan girmesiyle “ ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Gümürdülü, şunları söyledi:

    “Seyahatler sırasında en sık karşılaşılan sorunların başında enfeksiyonlar geliyor. Hastalığa neden olan mikroorganizmalar, su ve gıdalar, hayvan ısırıkları, solunum, cinsel temas veya kan yoluyla bulaşıyor. Üstelik enfeksiyonların neden olduğu hastalık belirtileri döndükten sonra da ortaya çıkabiliyor. “

    Prof. Dr, Gümürdülü, ortak kullanılan eşyalar, kuma serilen havlu ya da kalabalık havuzların enfeksiyon riskini artırabileceğine de dikkati çekerek, “Yeterince temizlenmeyen havuzlar tifo, paratifo, hepatit A gibi tüm vücutta etkisini gösteren, çok daha ciddi enfeksiyonların da bulaşmasında risk oluşturabilir” dedi.

    “Havuz yerine denizi tercih edin”

    Prof. Dr. Gümürdülü, havuz yerine denizin tercih edilmesi, böyle bir şans yoksa ve mutlaka havuza girilecekse herhangi bir enfeksiyona maruz kalmamak için kesinlikle havuz suyunun boğaza kaçmamasına özen gösterilmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

    “Kulak enfeksiyonlarına karşı kulakları mümkün olduğunca kuru tutmak, yüzerken kulak tıkacı ya da bone kullanılmalıdır. Havuz suyu ile doğrudan temas halinde olan gözlerde birçok bakteri, virüs ve mantarlara bağlı hastalıklar çıkabilir. Su altında gözleri açmamak veya yüzerken gözlük kullanmak bu tür enfeksiyonlardan koruyabilir. Kirli suyla uzun süre temas eden cilt yüzeyinde de özellikle mantarlara bağlı olarak enfeksiyonlar oluşabilir. Havuz çevresinde ortak kullanılan alanlar ve eşyalar ayak mantarı, kadınlarda vajinal mantar enfeksiyonlarına yol açabilir. Bunun için girilen havuzun temizliğinden emin olunmalı.”

    “Açık büfedeki tehlike”

    Tatilde genellikle her şey dahil seçeneklerin ilgi gördüğünü vurgulayan Prof. Dr. Gümürdülü, bunun da kişilerde yeme isteğini kamçıladığına dikkati çekti.

    İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, açık büfe restoranlarda yeterli ve dengeli beslenmek için sağlıklı beslenme bilinci ile hareket etmenin önemine dikkati çekerek, “Sağlıksız beslenme, sınırsız olarak sunulan aşırı yağlı yiyecekler, tatlılar, pastalar, çörekler kişilere çeşitli sağlık sorunları ve aşırı kilo olarak dönecektir. Özellikle diyabet ve tansiyon gibi kronik rahatsızlığı olanlara açık büfenin cazibesine kapılmamalarını öneriyorum” dedi.

  • Migren ağrılarının esiri olmayın

    Nöroşirurji Uzmanı Op. Dr. Kerem Bıkmaz, baş ağrısının en sık görülen ağrı türü olduğunu belirterek, “Hemen herkes baş ağrısı tecrübesi yaşar. Herhangi bir yılda çoğu insan en az bir kez baş ağrısı çeker. Çoğu kişi için ise baş ağrıları tekrarlayıcı ve anlamlı bir problemdir” dedi.

    Nöroşirurji Uzmanı Op. Dr. Kerem Bıkmaz, tipik migren baş ağrısının özelliklerini, “Ciddi zonklayıcı ağrı, bulantı ve bazen kusma, ışık ses ve kokulara hassasiyet” olarak ifade ederek, “Migren ağrısı başın bir yanında veya tüm başı etkileyebilir. Baş ağrısı erişkinlerde tipik olarak 4 ile 72 saat arasında sürerken çocuklarda saatlerce sürebilir. Fiziksel aktivite, yürüme ve eğilme gibi ağrıyı kötüleştirebilir. Migren baş ağrısı sıklığı kişisel değişkenlik gösterir, bazen bir ayda defalarca veya yılda 1-2 kez veya daha nadir olabilir” diye konuştu.

    Op. Dr. Bıkmaz, en çok 20-50 yaşları arasında görülen hastalığın yüzde 75 oranında da genetik olduğunu belirterek, “Kadınlarda daha sık görülen migren 50 yaşından sonra azalabilir, hatta menopozla tamamen yok olabilir” dedi.

    “Beyinde seratonin ve endorfin düzeylerinde değişikliğin rolü olabildiğine inanıyoruz”

    INCA Klinik Ünlü Nöroşirurji Uzmanı Op. Dr. Kerem Bıkmaz, açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Migren hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Beyinde seratonin ve endorfin düzeylerinde değişikliğin rolü olabildiğine inanıyoruz. Seratonin, yüz ve kafatası duyusunu sağlayan trigeminal sinir yollarıyla iletilen ağrıyı düzenleyen bir beyin kimyasalı. Trigeminal sinirler ise yüz, göz, burun, sinüsler kan damarları ve beyin kılıflarından kaynaklanan ağrılar için temel yollardır. Endorfini de beyin ve omurilik tarafından üretilen doğal ağrı giderici kimyasallar olarak özetleyebiliriz.”

    Op. Dr. Bıkmaz, migren hastaları, ağrıyı tetikleyen faktörleri tespit ederek hayatlarını kolaylaştırabileceğini ifade ederek bu etkenlerin birkaçını ise şöyle sıraladı; “Sağlıksız ve dengesiz beslenme, iklim değişikliği, parlak ışık, kötü kokular gibi çevresel faktörler, özellikle kadınlarda östrojen ve progesterone düzeylerindeki değişiklikler, hormonal dengesizlikler, kalp, damar ilaçları, uykusuzluk, stres gibi. Migreni tetikleyen etkenlerden kaçınarak, baş ağrısı olduğunda akut tedavi yöntemlerinden faydalanarak ve yaşam tarzında değişikliklerle migren atak sayı ve şiddetini azaltılabilir. Ayrıca günlük rutinlerin belirlenmesi, düzenli egzersiz, östrojenin etkili tüketim maddelerinden uzak durulması gerekiyor.”

    Op. Dr. Kerem Bıkmaz sözlerine son olarak şunları ekledi:

    “Şiddetli ve sık migren atakları olan kişiler için koruyucu birkaç tedavi yöntemi vardır. Bunlar arasında alın ve kafatası kaslarına botulinum toksin infeksiyonlarıyla migren baş ağrılarını sıklığı, şiddeti ve süresi azaltan botox infeksiyonları, yüksek doz magnezyum ve riboflavin (B2 vitamini), baş ağrısına eşlik eden kas gerginliğini azaltma metotlarını uygulamak için biyofeedback terapileri, tipik baş ağrısı tetikleyicilerinden haberdar olmayı, kaygı ve strese karşı tepkilerin azalmasını sağlayan kognitif davranış tedavisi ve gevşeme eğitimi gösterilebilir.”

  • Büyükkılıç, “Emlak Vergisi’ni son günlere bırakıp mağdur olmayın”

    Melikgazi Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, 2017yılı Emlak Vergisi’nin ikinci taksitinin Kasım ayı içerisinde yatırılması gerektiğini hatırlatarak “ Vergi Mükelleflerimiz için gerekli kolaylıklar sağlandı. İşlemler bilgisayar ile yapılmaktadır. Şimdiden yatırmalarını tavsiye ediyoruz. Son günlere bırakarak, mağdur olayınız” dedi.

    Kredi kartı ile hem öde, hem puan kazan

    Hafta içi mesai saatleri içerisinde yatırma imkânı olmayan memur ve işçi mükellefler ile ulaşım zorluğu olan veya işlerin yoğunluğu sebebi ile vergilerini yatırmada zorluk çeken ve fırsat bulamayan Emlak Vergisi Mükellefleri için kolaylıklar sağladıklarını belirten Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç, bilgisayar ile internet üzerinden vergi tahsilâtının devam ettirildiğini söyledi.

    İnternet üzerinden vergi tahsilâtının devam ediyor

    Nakit parası olmayan mükelleflerin isterlerse kredi kartı ile ödemelerini yapabileceklerini böylece hem vergilerini öderken bir taraftan da kredi kartlarına puan kazanabileceklerini ifade eden Başkan Dr.Memduh Büyükkılıç, ödenen vergilerin belediye hizmetleri ile yine ilçe halkına park, yol, çocuk oyun alanı, yeşil alan, spor alanları gibi yatırımlar ile geri döndüğünü kaydetti.

    Vergileriniz yatırım ve hizmet olarak size geri dönmektedir

    Başkan Dr. Memduh Büyükkılıç, Kasım ayı sonunda sıkışıklığa ve izdihama meydan vermemek için vergi mükelleflerini şimdiden verilerini yatırmaları gerektiğini sözleri ekledi.

  • Isınmak için paranızdan olmayın

    Soğuk havaların kendini göstermesiyle birlikte ısınmada kullanılan enerji tüketimi de artıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının verilerine göre, Türkiye elektrik enerjisi tüketimi 2016 yılında 278,4 milyar kilovat saat gerçekleşirken, bu yıl temmuz ay sonu itibariyle tüketim bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,7 artarak 167,1 milyar kilovat saat oldu. Uzmanlar, enerji tüketiminin artmaması ve havaların soğumasıyla yaşam alanlarındaki ısının korunabilmesi için basit önlemlerle ısı yalıtımının sağlanabileceğini vurguluyor.

    İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Öğretim Görevlisi Haluk Tatari, enerji tasarrufunun binaların inşa aşamasında başladığını ancak var olan yapılar için zemin, pencerelerde ufak uygulamalarla ısının korunabileceğini söyledi. Tatari, “Kapı ve pencerelerin çerçevelerinin kenarlarında bulunan mastik ve benzeri malzemeler zamanla özelliklerini kaybeder. Havalar soğumaya başlamışken, bunları kontrol edip yenilemek ısı kaybı için ilk önlemlerden biri olacaktır. Doğramaların duvarlarla birleştiği kenarlarına yeni silikon çekmek fayda sağlar. En büyük ısı kayıplarının yaşandığı yerlerden biri evlerin zeminleridir. Özellikle seramik, mermer, granit gibi malzemeler ciddi oranda ısı kaybına yol açar. Bunun için zemin üzerinde kalın halı ve kilimleri kullanmak ısı kaybını minimuma indirecektir. Duş alırken banyo kapısını aralık veya açıp bırakmak, sıcak su sayesinde oluşan ılık hava ve buharın ev içinde dolaşımını sağlayacaktır” dedi.

    “Sıcak hava kaçmasın”

    Sıcak havanın kapı altlarından kaçmasını önlemek için kapıların alt boşluklarına uygun ve dekoratif malzemeler yerleştirilmesini öneren Tatari, kalın perde kullanmanın da etkili bir yalıtım yöntemi olduğunu kaydetti. Evde radyatörlerin önünü kapatacak şekilde mobilyaların yerleştirilmemesini tavsiye eden Tatari, ısı kaybetmemek için evlerin havalandırılmamasının ise hem insan hem de bina sağlığı açısından hata oluşturacağını ifade etti. Tatari, doğru aydınlatmanın da ev halkını hem psikolojik hem de fizyolojik olarak etkilediğini de belirterek, “Güneş ışınlarının mümkün olduğunca yaşam alanlarımıza girmesini sağlamalıyız. Bunun için, güneş gelen saatlerde perdelerimizi açık tutmalı, güneş çekildiğinde ısıyı kaybetmemek için perdelerimizi kapatmalıyız” diye konuştu.