Etiket: Olmalı”

  • Prof.Dr. Mustafa Karataş “Her çocuğun bir ailesi olmalı. Koruyucu aile hizmetinin İslam’daki yeri” konulu konferansta konuştu

    Prof. Dr. Mustafa Karataş “Her çocuğun bir ailesi olmalı. Koruyucu aile hizmetinin İslam’daki yeri” konulu konferansta “Evlat edinmeyi her ne kadar biz ciddi bir şekilde kendi evladımız gibi düşünsek de aslında o da hukuken bir anlamda koruyucu ailedir”dedi.

    Hamamizade İhsanbey Kültür Merkezinde düzenlenen konferansa vatandaşlar ilgi gösterirken Prof. Dr. Karataş, yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu.

    Karataş, yetimin başının okşanmasının emredildiğine dikkat çekerek “Evlat edinmeyi her ne kadar biz ciddi bir şekilde kendi evladımız gibi düşünsek de aslında o da hukuken bir anlamda koruyu ailedir. Ancak Kur’an-ı Kerim’de tespitlerime göre şunu söyleyebilirim. 17 civarında ayet var. Yetim ve öksüz değildir. Yetime bakmakla koruyup gözetlemekle ilgili ve bunların özü şudur. Allah’ın rızası oradadır. Peygamberimize emredilmiştir. Yetimin başının okşanması emredilmiştir. Azarlanmaması onu gücendirmemesi emredilmiştir. Yetimi azarlayanlar yerilmiştir. Bu konuda hayır yapmak isteyenlere mani olanlar da Kur’an-ı Kerim’de azarlanmıştır”dedi.

    İslamda evlatlık ya da korucu aile olmanın şartları açık olarak belirlendiğini kaydeden Karataş “İslam’da evlatlık almak ya da koruyucu aile olmanın üç şartı tespit edilmiştir. Bir, gerçek anne ve babası varsa onlar unutturulmayacak. Annesi babası kimse ona öğretilecek. İmkan varsa söylenecek. Soyu unutturulmayacak. Çünkü dinimizde 5 şeyin korunması esastır. Beş şeyden biri de nesli korumaktır. Neslin muhafazası için de soyun bilinmesi lazım. Bir insanın soyu ne ise onu söylemek zorundasınız. Saklayamazsınız, gizleyemezsiniz. Soyunu rehber eşliğinde pedagog eşliğinde zamanı gelince alıştırarak söylemek durumundasınız” diye konuştu.

    Allah’ın rızasını almanın önemine vurgu yapan Karataş, “En güzel iş, bir başkasının ’Allah razı olsun, beni büyüttü, beni okuttu, beni adam etti. Beni insan olarak cemiyete kazandırdı elimden tuttu’ diye hayır duası bir ömür boyu almaktan daha iyi güzel bir hizmet yoktur. Bu anlamda koruyucu aile olmak için imkanı olanlar fırsat kollamalı, seferber olmalı, yapanlara yardımcı olarak teşvik etmeliyiz. Çoğalması, tanınması, duyulması için elimizden geleni yapmalıyız. Bunu da en güzel medeni şekilde elimize yüzümüze bulaştırmadan o çocukların duasını alarak sevgisini saygısını kazanarak huzur içerisinde yapmaktır. Cenabı Hak hepimize bu anlamda güzellikler versin. Hayırlı hizmetler versin. Rabbim yetimlerimize öksüzlerimize ihtiyaç sahibi yavrularımıza uzanan bir el şefkat, bir kalkan, bir hizmetkar olmayı imkanı olan tüm kardeşlerimize nasip etsin” ifadelerini kullandı.

  • “İnternette güçlü olmanız için temsilciniz WOY olmalı”

    Dayneks Genel Koordinatörü Tahsin Dinçer, kendi bünyelerinde kurulan Web Organizasyon Yönetimi (WOY) ile arama motorları artık siteleri tanınacağını ve ziyaretçi almaya başlayacağını kaydederek, çok yönlü bir dünya olan internette daha görünür olunacağını söyledi.

    Türkiye’nin web çözümleri olan Daynex’in bünyesinde kurulan WOY (Web Organizasyon Yönetimi) sitelerin daha güçlü bir hal alması için size birçok olanak sağladığını bildiren Dayneks Genel Koordinatörü Tahsin Dinçer, “WOY’un profesyonel ekibinden destek aldığınızda en iyi optimizasyon yöntemleriyle çok yönlü bir dünya olan internette sitenizi görünür kılarsınız. Arama motorları artık sizi tanır, ziyaretçi almaya başlar ve dolayısıyla ürünlerinizi müşterilerinize ulaştırmış olursunuz” dedi.

    WOY ile kullanışlı ve anlaşılır bir site sahibi olmasının yanı sıra milyonlarca üye sayısına sahip olan Facebook, Twitter, Instagram, Pinterest gibi sosyal medya ağlarında istenildiği gibi takipçi sayısına ulaşabileceğini ve potansiyel müşterilerle doğru iletişim kurabileceğinin altını çizen Dinçer, “WOY sizin için sosyal medya uzmanı, grafiker, içerik editörü, yönetici ve Google uzmanının tamamını oluşturur ve talepleriniz doğrultusunda en iyi dijital pazarlamayı tarafınıza sunar. E-ticaret sitenizin rakiplerinin altında kalmaması için ve online satış yapmanızı güçlendirecek şekilde rakiplerinizi analiz eder, algı, reklam, içerik yönetimi oluşturur, kampanya stratejileri geliştirir ve tüm bu hizmetleri size zaman kazandırarak gerçekleştiririz” şeklinde konuştu.

    Dayneks Genel Koordinatörü Tahsin Dinçer, sitelerin yükselişe geçmesi için bir an önce WOY ile tanışılması gerektiğini söyledi.

  • Ali Serim: “Öncelikli hedef Avrupa Birliği olmalı”

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim, yeni Erdoğan döneminde Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyesi olmayı en önemli hedef olarak koyması gerektiğini söyledi.

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel dönüşü, Avrupa Birliği yetkilileriyle ilişkilere ivme kazandırılması ve “Avrupa Birliği’nden 12 aylık bir takvim aldık” demesinin büyük önem taşıdığını söyledi. Serim, “Türkiye’nin kendini AB içinde konuşlandırması yakın gelecekte dünya tarihine etki edecek derecede hayatidir” dedi.

    “Türkiye demokrasisine duyulan saygı vurgulanmaya başlandı”

    Ali Serim, “Gerek bölgesel bir güç gerekse bir denge unsuru olarak Türkiye, insanlığa en verimli katkıları AB’nin bir parçası olarak verebilir. Ekonomik, askeri ve kültürel gücü düşündüğümde huzurlu ve müreffeh bir AB’nin anahtarı da yine Türkiye’ye tam üyelik statüsünün verilmesinde yatmaktadır. Bu noktada AB ilkelerinin, iç politik çekişmelerde ülkemizi kullandığını üzülerek gördük. Ülkemizi politik malzeme yapmak isteyen yerel Avrupalı politikacıların ilişkilere büyük zarar verdiğini gördük. Fakat bugün gelinen noktada ne mutlu ki süreçlerin tıkanmasından ziyade ilerlemesi konuşuluyor. Referandum sürecinde yapılan talihsiz açıklamalar da geride kaldı ve arka arkaya Türkiye demokrasisine duyulan saygı vurgusu yapılan açıklamalara şahit olduk” şeklinde konuştu.

    “Türkiye’nin normalleşmesi yabancı yatırımlar açısından önem taşıyor”

    “Brüksel temasları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için referandum süreci sonrasında AB düzeyinde en üst düzeyde kabul görmek anlamına gelirken, AB, kapıyı açık tutarak bizleri cesaretlendirmiş oldu. AB’nin bekleyen taahhütleri çok. Ülkemizin atması gereken adımlar çok ve Türkiye’nin normalleşmesi, gerilimin ve kutuplaşmanın azalması, uluslararası itibar ve yabancı yatırımlar açısından hayırlara vesile olacağı ortada” ifadelerini kullandı.

    Serim, sözlerine şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AB yetkililerinin Mutabık kalmaları neticesinde anlaşılıyor ki yakın zamanda bakanlar ve teknokratlar düzeyinde yoğun bir diplomatik trafik yaşanacak ve 13 Haziran’da siyasi diyalog toplantısı siyasi direktörler düzeyinde yapılacak ve akabinde Temmuz ayında bakanlar ve komiserler düzeyinde siyasi diyalog toplantısı toplanacak. Bir süredir askıya alınan enerji diyaloğu ve ekonomi toplantıları da yeniden yapılacak. En önemlisi AB-Türkiye arasında imzalanan 18 Martgöçmen anlaşması kapsamında 8 maddenin karşılanması için taraflar üzerine düşeni yerine getirecek. Göçmen anlaşmasının maddelerinden biri olan Türk vatandaşlarına Schengen bölgesinde vize serbestisi uygulanması konusunda ise Türkiye’nin kalan maddelerle ilgili pozisyon belgesini iki ay içinde sunması beklenirken, bu maddeler arasında biometrik pasaport, kişisel veriler kanununda değişiklik, Europol anlaşması, terör kanununda değişikliğin yapılması bekleniyor. AB de göç anlaşmasındaki taahhütlerini gecikmeli de olsa yerine getirecek. Suriyelilerin ihtiyaçları için kullanılacak 6 milyar euro Türkiye’nin kullanımına sunulacak”.

    “Gümrük Birliği anlaşması güncellenmeli”

    Ekonomi cephesinden bakıldığında kendisini en fazla heyecanlandıran mevcut Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi ortak bir inisiyatifin başlatılması olduğunu söyleyen Serim, “Zira burada menfaat dengeleri AB’den yana. Daha dengeli ve adil ayarlamaların yapılmasına itiraz eden yok gibi. Ülkemizin gelişen ve büyüyen ekonomisi ve en önemlisi ihracatçımız için iyi haberler yakında alınacak. Ve son olarak tamamlanması gereken fasılların açılmasını isteyen Türk heyetine, yeşil ışık yakılacak gibi duruyor. Hissiyatım o ki geleceği tartışmalı olan bugünün AB’si Türkiye’nin ineğini başka perspektiflerden nihayet kavrıyor. Türkiye’nin yük değil birçok alanda kuvvet katacak bir unsur olduğunu yeni yeni benimsiyor. AB bir süper güç olmak istiyorsa anahtar ülke Türkiye’dir. Giderek bu görüş kuvvetlenecektir. Dünya güç aritmetiğinde de AB’ye büyük ihtiyaç olduğu ortada. AB’nin olmadığı bir dünyanın bugünün dünyasından daha huzurlu olacağını söylemek zor”.

  • Şeker hastalarında tedavi kişiye özel olmalı

    İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Adem Demirel, her şeker hastasının özel olduğunu belirterek, “Her şeker hastasının tedavisi de hastaya özel olmalıdır. Aynı değerlere sahip 2 şeker hastasının aynı ilaçlara farklı cevaplar verdiği görülmektedir, dolayısıyla tedavi hastaya özel düzenlenmelidir” dedi.

    İnsan vücudunda midenin arka kısmında pankreas adı verilen bir bez bulunduğunu ve bu bezin kan şekerini düzenleyen hormonlar salgıladığını ifade eden Konya Hospital İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Adem Demirel, bu hormonlardan birinin de insülin olduğunu, hormonun bu bezden yetersiz salgılanması veya hedef dokuda etkisiz olması sonucu kan şekerini yükselttiğini söyledi. Oluşan bu duruma diyabet dediklerini vurgulayan Dr. Demirel, “Kan şekerinin vücutta yükselmesiyle beraber artık bu şeker olmaktan çıkıp zehir olmaktadır. Başta kalp, böbrek, beyin ve göz gibi organlarımız olmak üzere hemen hemen bütün organ ve dokulara zarar verebilmektedir. Şeker hastalığı riski bulunan kişiler, özellikle ailesinde diyabet bulunanlar, hareketsiz bir yaşam tarzı sürenler, kilolu olanlar, en az yılda bir hiçbir şikayetleri olmasa bile mutlaka şekerlerine baktırmalılar” dedi.

    Hastalığın belirtileri hakkında da bilgi veren Uzm. Dr. Demirel, “Çok su içme, çok idrara çıkma, özellikle geceleri yattıktan sonra 3-5 defa idrara çıkma isteğinin olması, çok yemek yeme ve buna rağmen hızlı bir kilo kaybı ya da hızlı bir kilo artışı gibi belirtiler varsa bunlar şeker hastalığının belli başlı belirtileridir” diye konuştu.

    “Şeker hastalığının tanısında çeşitli kimyasal testlere bakılmakta”

    Hastalığın tanısının yapılmasında kimyasal testlere de bakıldığına da dikkat çeken Uzm. Dr. Demirel, “10-12 saatlik bir açlıktan sonra açlık kan şekerinin 126 miligram/desilitrenin üzerinde çıkması şeker hastalığı tanısını koydurmaktadır. Herhangi bir zamanda açlığa tokluğa bakılmaksızın kan şekerinin 200 miligram/desilitrenin üzerinde olması veya 3 aylık kan şekeri ortalamasını gösteren değerinin 6 buçuğun üzerinde gelmesi diyabet tanısını koydurmaktadır” şeklinde konuştu.

    “Her şeker hastasının tedavisi hastaya özel olmalıdır”

    Şeker hastalığın tedavisi hakkında da konuşan Uzm. Dr. Adem Demirel, “Her şeker hastası özeldir. Her şeker hastasının tedavisi hastaya özel olmalıdır. Aynı değerlere sahip 2 şeker hastasının aynı ilaçlara farklı cevaplar verdiği görülmektedir. Dolayısıyla tedavi hastaya özel düzenlenmelidir. Şeker hastalığında diyet çok önemlidir. Şeker hastası diyetine uymalı ve bu hastalıkla iyi geçinmenin yollarını aramalıdır. İlaçlarını düzenli ve zamanında almalıdır. Yılda bir kez göz ve böbrek muayenesi, hiçbir şikayeti olmasa bile yine yılda bir kez diğer muayenelerin topluca yapılması gerekmektedir” dedi.

  • GMPA üyesi Ivahnyuk: “Rusya, mülteci akımına hazırlıklı olmalı”

    Global Göç Politikası Uzmanlar Birliği (GMPA) üyesi Irina Ivahnyuk, Rusya’nın mülteci akımına hazırlıklı olması gerektiğini söyledi.

    Global Göç Politikası Uzmanlar Birliği (GMPA) üyesi Irina Ivahnyuk, Rusya’nın, dünyada siyasi ve sosyal istikrarsızlıktan dolayı hızla artan mülteci akımını önleyemediğini, Rusya’nın mültecileri kabul etmeye hazır olduğunu ifade etmek için gösterilen tutumun politik açıdan doğru olacağını dile getirdi. Irina Ivahnyuk yaptığı açıklamada, “Rusya’nın mültecileri kabul etmeye hazır olduğunu söylemenin ileri görüş ve politik olarak doğru olacağını düşünüyorum. Bana öyle geliyor ki, Rusya’nın iş gücüne ihtiyacı vardır. Biz mültecileri kabul etmeye hazırız, onları karşılamak, yerleştirmek ve mülteciler için istihdam gücüne sıcak baktığımızı belirtmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.

    GMPA üyesi Irina Ivahnyuk, dünyada istikrarsızlık, toplumsal huzursuzluk, askeri çatışmaların yaşandığını vurgulanarak, bunların Rusya’da da gerçekleşme ihtimalinin olabileceğini söyledi. Ivahnyuk, Avrupa ve Türkiye arasında yaşanılan krizle ilgili yaptığı açıklamada ise krizin mülteci akımlardan dolayı kaynaklanmadığını, siyasi ve çevresel nedenlerden oluşabileceğini belirtti.