Etiket: Olmalı”

  • Bozbey: “Kadınlar üretimde de aktif olmalı”

    Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi’ni makamında ağırlayan, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Kadın değişirse, aile, kent, ülke değişir. Kadın sadece tüketimde değil, üretimde de aktif olmalı” dedi.

    Kadınların, hayatın her anında var olmaları için çalışmalar yapan Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i makamında ziyaret etti. Halk Evi’ndeki ziyarette Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Cevriye Coşkun Kayış ile Kadın Meclisi’nin Yürütme Kurulu Üyeleri yer aldı. Kadınların özgür bir birey olmaları konusunda gönüllülerle birlikte yıl boyunca yaptıkları çalışmaları Başkan Mustafa Bozbey’e aktaran Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Cevriye Coşkun Kayış, bu kapsamda eğitim, atölye ve sergiler düzenlediklerini söyledi. Coşkun Kayış şöyle devam etti:

    “Gönüllülerimizle birlikte Nilüfer’in kırsal ve merkez mahallelerinde bulunan bütün kadınlarına ulaşabilmeyi hedefliyoruz. Kadınlara yönelik projeler üreterek, bunları hayata geçiriyoruz. Onlara her konuda destek oluyoruz. Katılımcı sayımız her geçen gün artıyor.”

    Duyarlılıklarından ve çalışmalarından dolayı Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi’ne teşekkür eden Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ise, kadının, hayatın her anında var olması gerektiğine dikkat çekti. “Kadın değişirse, aile, kent, ülke değişir” diyen Başkan Bozbey konuşmasına şöyle devam etti:

    “Nilüfer Belediyesi olarak, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatta kadınların özgür birer birey olması en büyük arzumuz ve bu yönde çalışmalar yapıyoruz. Kadının, sadece tüketimde değil, üretimde de mutlaka aktif olması gerekiyor. Kurum olarak Nilüfer’deki kadın dernekleriyle işbirliği yaparak, onları hem üretime teşvik ediyoruz hem de ekonomik anlamda kazanç elde etmelerini sağlıyoruz. Çağdaş medeniyet seviyesine yükselmemizde kadının önemli bir rolü var. Bu yönde yapacak daha çok işimiz var.”

  • İzol: “Adaylar halkın içinden olmalı”

    Kanaat önderi Ramazan İzol, 2019 yerel seçimlerine ilişkin olarak, “Belediye başkan adaylarının halkın içinden ve liyakat sahibi olması gerekiyor. AK Parti yerel seçimlerde başarıyı yakalamak istiyorsa, halkın desteklediği ve halkın içinden gelen isimleri aday göstermeli” dedi.

    Kanaat Önderi Ramazan İzol, 2019 yerel seçimlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Belediye başkan adaylarının halkın içinden ve liyakat sahibi olmamasının sıkıntıya neden olabileceğini belirten İzol, “Eğer belediye başkanı ithal ve dikte edilerek göreve getirilirse halk nezdinde kabul göremez. AK Parti yerel seçimlerde başarıyı yakalamak istiyorsa, halkın desteklediği ve halkın içinden gelen isimleri aday göstermeli. Liyakat ve tevazu sahibi isimlerle seçime giden AK Parti başarılı olacaktır diye düşünüyorum. Bu noktada il ve ilçe teşkilatlarına çok büyük görev düşüyor. Halkımızın büyük çoğunluğu AK Parti’ye Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı sevdiği için oy veriyor. Cumhurbaşkanımız da geçtiğimiz günlerde bu konuya dikkat çekti; liyakat ve tevazu vurgusu yaptı. Liyakat ve tevazu sahibi adaylar olursa, İzol aşireti olarak yine AK Parti’yi destekleriz. Listeler ithal ve dikte edilerek hazırlanmamalı” dedi.

    “Urfa’yı sağduyuya çağırıyorum”

    Şanlıurfa’da yaşanan gelişmeleri değerlendiren İzol, “Türk milleti asırlardan beri misafirperver bir millet olmuştur. Kardeşliği benimseyen bir devletiz. Ülkemize gelen Suriyeliler içinde ne yazık ki çürük yumurtalar da var. Bunların eline üç beş kuruş verdiğiniz zaman provokatif eylemler yapabiliyorlar. Bu kendini bilmezler, Şanlıurfa’da aynı aileden iki kişiyi öldürdüler. Urfa halkı bu duruma tepki gösterdi. Ne olursa olsun Urfa halkı misafirperver, kardeşliği benimseyen bir halktır. Hz. İbrahim’den kalan bir kültüre sahiptir. O yüzden Urfa halkının tahriklere kapılmaması gerekir. Urfa halkını kardeşliğe, sükunete, birlik ve beraberliğe davet ediyoruz. Kolinin içinde bir tane çürük yumurta çıktı diye, kolinin hepsini atamayız. Sonuçta bu insanlar savaştan kaçıp bize sığındılar. İnşallah her şey bir an önce yoluna girer. Bizim halkımız mazluma kucak açan bir halktır” diye konuştu.

    “İdlib’de son sözü söyleyeceğiz”

    İdlib’deki gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunan İzol, şunları kaydetti:

    “İdlib şu anda cadı kazanının kaynadığı yer. Yeni bir dünya savaşının kopmasına neden olabilecek bir yer gibi gözüküyor. Bütün planlar İdlib’de uygulanmaya çalışılıyor. Bu bir Ortadoğu savaşı değil; büyük dünya savaşı. Yahudiler, İsrail’i kurabilmek için dünya savaşı çıkardılar. Ancak ülke kurmaları yetmedi, dünyaya hakim olmak için Kudüs’ü ve çevresini tamamen ele geçirmeleri lazım. Trump’la İsrail beraber hareket ediyor. Bir an önce savaş çıkartıp Süleyman Tapınağı’nı inşa etmek istiyorlar. Yahudiler ve Hristiyanlar bu davada birlikte hareket ediyorlar. İdlib, ortak paydalarını ortaya çıkarabilmek için birlikte hareket ettikleri bir nokta. Türkiye bu noktada dik duruşunu sergiliyor. İdlib için son sözü Türkiye söyleyecektir.”

    “Dolarla bağımızı kesmeliyiz”

    Ekonomik gelişmeleri değerlendiren İzol, “2016 yılında katıldığım bir televizyon programında doların artacağını ifade etmiştim. Çünkü bir takım oyunlar hayata geçirilmeye başlamıştı. Türkiye, bu oyunların karşısında dimdik duruyor. Ülkemize ekonomik darbe vurmaya çalışıyorlar. Bizim bir an önce dolarla göbek bağımızı kesmemiz lazım. Bu süreçte fırsatçılara izin vermemeliyiz” ifadelerinde bulundu.

  • Kaymakam Halim: Yaşlılar başımızın tacı olmalı

    Simav Doç. Dr. İsmail Karakuyu Devlet Hastanesi’ndeki palyatif servisinde bakıma alınan yaşlı hastalar, ziyaret sürprizi ile karşılaştılar.

    Yaşlılar Haftası sebebiyle yapılan ziyarete Simav Kaymakamı Türker Çağatay Halim, Belediye Başkanı Süleyman Özkan, Başhekim Uzman Dr. Sertaş Eraslan, Sağlık Müdürü Dr. Ahmet Özer, protokolün eşleri ve yaşlılar katıldı.

    Kaymakam Halim, yaşlıların bir gün değil, her zaman aranması gerektiğini ifade etti. Halim, “Yaşlılarımızın bizden en büyük beklentisi olan sevgi ve saygımızı her fırsatta onlara göstermeliyiz, onları baş tacı yapmalıyız” dedi.

    Palyatif servisindeki yaşlı hastalar, çiçeklerin, hediye ve ikramların yapıldığı ziyaretten çok memnun olduklarını belirttiler.

  • FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Bayraktar: “Fındık fiyatı 3 dolar olmalı”

    Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (FİSKOBİRLİK) Yönetim Kurulu Başkanı Lütfi Bayraktar, fındık fiyatının 3 dolar olması ve Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) elindeki fındığı piyasaya sokmaması gerektiğini söyledi.

    FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Bayraktar, rekoltenin az olduğu bir süreçte fındık fiyatının geçen seneki fiyatları yakalayamaması durumunda üreticinin mağdur olacağı anlamına geleceğini kaydetti. Bayraktar, “Bu sene rekolte geçen yıla göre daha az. Rekoltenin az olduğu bir süreçte dolar bazında geçen seneki fiyatı yakalayamayacaksa bu üreticinin mağdur olduğu anlamına gelir. Bize göre dünyanın kabul ettiği rakam 3 dolardır. Bize göre de 3 dolar, bugün ne kadar fiyat ediyorsa o olması gerekir. Rekolte bizim tespitlerimize göre 500 bin ton civarında görünüyor. Bu 550, 560, 530 bin ton da olabilir. TMO bu süreçte elindeki stoklanmış fındığı piyasaya sokmak gibi bir yanlışa düşmez ise fiyatın 14, 15 lira civarında olmasını bekliyoruz. Bu üreticinin hak ettiği bir fiyattır, bu fiyat bu fındığın minimum değerini verdiği bir rakam olur” ifadelerini kullandı.

    Stok kontrolünün fındık fiyatına etkisi

    Müdahale alımlarını yapan kurumların üretici menfaatlerini göz önünde tutması gerektiğini ifade eden Bayraktar, “Bir müdahale kurumu piyasaya nedeni piyasada fındık fazlaysa düşmesini engelleyebilmek, fiyatın oluşumunu yukarı çekmek içindir. Sezonda fındık çokken müdahale amacıyla piyasaya giren bir kurumun aldığı fındığı o sezon içinde tekrar iç piyasaya sunması aslında piyasaya boşuna girdiği anlamına gelir. Bu üreticinin menfaatine değildir. Yaptığın müdahale alımının hiçbir şey ifade etmediği anlamına gelir. Örnekle daha iyi açıklamak gerekirse geçen yıl 700 bin ton rekolte vardı. TMO’nun aldığı 140 bin tondu, sanayicinin aldığı ise 500 bin ton diyelim. Sanayicinin 500 bin tonu 8-9 liradan alma imkanına sahipken, aldığı fındık kendisine yetmiyor, ihtiyaç duyduğu anda ise TMO’dan fındık alabileceğini biliyorsa fiyatı niye yukarıya çeksin? Niye yükseltsin? Tüccar ihtiyacını TMO’dan ya da FİSKOBİRLİK’ten karşılayabileceğini biliyorsa fiyatı yükseltmez. Dolayısıyla stok kontrolü fazlayken, alma azken piyasaya sunmaktır. Fazlayken alıp, o fazla olduğu sezonda tekrar piyasaya sunmak işin boşuna yapıldığı anlamına gelir” dedi.

  • KSO Başkanı Kütükcü: “Yeni dönemin öncelikleri yüksek enflasyon, yüksek kur ve yüksek faizle mücadele olmalı”

    Konya Sanayi Odası (KSO) Başkanı Memiş Kütükcü, Türkiye’nin büyümesini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için yeni dönemin önceliklerinin yüksek enflasyon, yüksek kur ve yüksek faizle mücadele olması gerektiğini söyledi.

    Konya Sanayi Odası, Temmuz ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil’in başkanlığında, meclis ve komite üyelerinin katılımı ile gerçekleştirildi. Toplantıda Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükcü dünya, Türkiye ve Konya ekonomisi ile ilgili bir sunum yaparken, toplantıya katılan İş Bankası Baş Ekonomisti İzlem Erdem de sanayicilerle ekonomide yaşanan son gelişmeleri ve öngörülerini paylaştı.

    Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükcü konuşmasında, küresel ekonominin ABD ve Çin arasında yaşanan küresel ticaret savaşlarına odaklandığını vurguladı. Kütükcü, “ABD ve Çin arasında başlayan ticaret savaşları sadece bu iki ülkeyle kalmadı ve ABD’nin ek gümrük vergilerine karşılık AB ve Rusya da misilleme yapacaklarını duyurdu. Giderek ısınan bu ticaret savaşları Türkiye’de dahil olmak üzere tüm dünya ekonomilerini etkilemeye başladı” dedi.

    “Türkiye ilk altı ayda son 10 yılın en yüksek ihracat rakamına ulaştı”

    Türkiye ekonomisine ilişkin yaptığı değerlendirmelerde özellikle dövizde yaşanan dalgalanmaların piyasalara olumsuz etkisinin devam ettiğini vurgulayan Kütükcü, bu dalgalanmaların önüne geçmek için orta vadeli programın bir an önce açıklanarak, reformlara başlanması gerektiğinin altını çizdi.

    Türkiye’de ihracatta yaşanan artışların memnuniyet verici olduğunu ifade eden Kütükcü, 2018 yılı Ocak-Haziran dönemi ihracatının son 10 yılın en yüksek ihracat rakamı olduğunu belirterek, “Ülkemizin en önemli ihracat pazarlarında Avrupa ülkelerinin etkisi artmaya devam ediyor. 2018 yılının ilk 6 ayında Türkiye’nin en önemli ihracat pazarları sırasıyla; Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, İspanya, Fransa, Birleşik Devletler, Irak, Hollanda, Belçika ve Romanya oldu” şeklinde konuştu.

    “Konya ihracatında sanayinin payı artıyor”

    Konya’nın da ihracatını artırmaya devam ettiğini belirten Kütükcü, Konya ihracatında sanayi mamullerinin payının giderek yükseldiğini kaydederek, “2018 yılının ilk altı ayında sanayinin ihracatımızdaki payı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 3,34 artarak yüzde 75,98 oldu. Aynı dönemde tarımın ihracatımızdaki payı yüzde 21,86, madencilik sektörünün payı ise yüzde 2,17 olarak gerçekleşti. Ayrıca Konya yılın ilk 6 ayında 179 ülkeye ihracat gerçekleştirdi” diye konuştu.

    Kütükcü, Konya’nın dış ticaret fazlası vermeye devam eden ender illerden biri olduğunu da hatırlatarak, “2017 yılının ilk beş ayında 219 milyon 814 bin dolar dış ticaret fazlası veren ilimiz, 2018 yılının aynı döneminde de 307 milyon 263 bin dolar dış ticaret fazlası verdi” ifadelerini kullandı.

    Konya İmalat Sanayi Güven Endeksi yükseldi

    Küresel ticarette yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen imalat sanayinde çarkların dönmeye devam ettiğini, sanayicilerin gelecek günler için daha umutlu olduklarını ve bunun da Konya Sanayi Odası tarafından yaptırılan Konya İmalat Sanayi Güven Endeksi’ne yansıdığını vurgulayan Kütükcü, şunları söyledi: “Mayıs 2018’de 6,2 puan değerini alan Konya İmalat Sanayi Güven Endeksi, Haziran 2018’de bir önceki aya göre 1,1 puan yükselerek 7,3 puan değerini aldı. Haziran 2018’de Konya’da imalat sanayinde faaliyet gösterenlerin yüzde 27’si geçtiğimiz 3 aya göre üretimlerinin arttığını ifade ederken, önümüzdeki 3 ayda üretimlerinin artacağını belirtenlerin oranı da yüzde 49,3 oldu.”

    “İhracatta katma değerin artırılması cari açığın sürdürülebilir seviyelerde tutulabilmesi açısından önem arz etmektedir”

    KSO Meclisine konuk olan Türkiye İş Bankası Baş Ekonomisti İzlem Erdem de, ’Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Son Gelişmeler’ konulu bir sunum gerçekleştirdi. Sunumunda Türkiye’nin daha çok yüksek teknolojili ürün ihraç etmesi gerektiğini dile getiren Erdem, “Türkiye olarak biz ağırlıklı olarak orta ve düşük teknoloji ürünleri ihraç ediyoruz. Üstelik ara mallarda da yüksek ithalat bağımlılığımız var. Ne zaman ki yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımızdaki payı artmaya başlar, o zaman diğer ülkelerin ticarette bize olan bağımlılığı artar, küresel değer zincirlerinde daha fazla yer alırız. Bunun için teknoloji yatırımları ve yapısal reformlarla ihracatta katma değerin artırılması öncelikli öneme sahiptir. Bu alandaki her türlü kazanım şu an risk unsuru olarak değerlendirilen cari açığın sürdürülebilir seviyelerde tutulmasına da katkı sağlayacaktır. 12 aylık kümülatif verilere göre, Mayıs 2018 itibariyle 57,6 milyar dolar ödemeler dengesi açığı verdiğimizi görüyoruz. Milli gelirimizin yüzde 6’sına yaklaşan söz konusu açığın finansmanında yakın dönemde Merkez Bankası rezervleri ile kaynağı belirsiz döviz hareketlerini de içeren net hata ve noksan kaleminin payının artmakta olduğunu görüyoruz ” şeklinde konuştu.

    “2018 büyüme tahmini yüzde 4.1”

    Şu anda Türkiye’nin en önemli sorununun enflasyon olduğunu ve bunun çözülmediği sürece risk primlerinin ve dolayısıyla faizlerin düşemeyeceğini, diğer sorunların da çözülemeyeceğini bildiren Erdem, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Enflasyonla mücadelede para politikasının mutlak suretle maliye politikasında sıkılaştırma ile desteklenmesi gerekmektedir. Söz konusu tedbirler ekonomide bir miktar soğumayı da beraberinde getirecektir. 2018 yılında Türkiye’nin büyümesini yüzde 4.1 olarak tahmin ediyoruz. Bunun Türkiye için sağlıklı bir yavaşlama olduğunu düşünüyoruz. Bu sene alınmakta olan tedbirler kısa vadede büyüme üzerinde aşağı yönlü etki yapar ama bu tedbirleri bugün almazsak ilerde küresel likidite koşullarının sıkılaştığı bir ortamda daha fazla sorunla baş etmek durumunda kalan, büyümede daha fazla kayıp yaşayan bir Türkiye ile karşı karşıya kalabiliriz. Dolayısıyla, orta vadede makro ekonomik açıdan daha dengeli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmak için bugün biran önce ekonomideki belirsizlikleri ve kırılganlıkları ortadan kaldıracak tedbirlerin uygulamaya geçilmesi yararlı olacaktır.”