Etiket: Olmalı”

  • Bakan Pakdemirli: “Üretici ve tüketici arasındaki değer zinciri hakkaniyetli olmalı”

    Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Ürün tarlada 1 lira, tüketici de 4 lira, bizde diyoruz ki tarlada 2 liraya satsın üretici tüketici de 4 liraya yemesin 3 liraya yesin” dedi.

    Kahramanmaraş’ta Tarım Çalıştayı’na katılan Bakan Pakdemirli, tarım sektöü temsilcileriyle buluştu. Burada konuşan Pakdemirli, yerel anlamda ekonominin güçlenmesi için üreticinin ürününü zincir mağazalarında satabilmesinin gerekliliğini vurguladı. Pakdemirli, “Hep bu örneği veriyorum, ürün tarlada 1 lira, tüketici de 4 lira, bizde diyoruz ki tarlada 2 liraya satsın üretici tüketici de 4 liraya yemesin 3 liraya yesin. Amacımız buradaki değer zincirinde herkes hakkaniyet payını alsın ama fazladan bir şey olmasın ve israf olmasın. Bu konuyla ilgili hal yasasını çalışıyoruz, önümüzdeki yıllarda da perakende yasasıyla ilgili yeni değişiklikler olabilir. Bana göre yerel ekonomi kalkındırmak anlamında, eğer Kahramanmaraş’taki zincir mağazaya arka tarladaki ürettiği ürününü eğer götürüp orada satabiliyorsa işte o zaman yerel ekonomiyi kalkındırmış bulunuyoruz. O zaman da birçok israftan kurtulmuş oluyoruz. Bu konuyu da paydalarımız ile konuşuyor olacağız” diye konuştu.

    “Balık etinde 2023 hedefine ulaştık”

    Büyük ve küçükbaş hayvan sayısının önemli ölçüde arttığını söyleyen Pakdemirli yakın zamanda kırmızı et ithalatının biteceğini de söyledi. Balık eti ithalatının şimdiden 2023 hedeflerinde bulunduğunu kaydeden Bakan Pakdemirli, “9 milyon olan büyükbaş hayvanımız 16 milyona çıktı, 30 milyon olan küçükbaş hayvanımız ise 45 milyona çıktı. Aslında burada bir başarı hikayesi var. Önümüzdeki günlerde tanıtacağımız tarımda milli birlik projesinin içinde ayrıntılarını bulacaksınız. 2021 yılının sonlarına doğru bir daha et ithaline ihtiyacımız olmayacak. Kanatlı üretimde 400 milyon dolar ihracatımız var, balık etinde 1 milyar dolar ihracatımız var ki bu 2023 hedeflerimizden bir tanesidir. Vatandaşa hayır demeyi yasaklıyorum. Yetkilisiniz yapacaksınız vatandaşın işini. Yapamıyorsanız bir üstüne çıkaracaksınız. O da yapamıyorsa bana kadar getireceksiniz. Türkiye büyük memleket coğrafya biraz kadar ve bu coğrafya da problem bitmiyor. Orta ve uzun vadede Türkiye’yi ben çok iyi görüyorum. Ban göre 21. Yüzyılda dünyanın refahından çok iyi pay alması lazım diye düşüyorum” dedi.

  • Yeşilboğaz: “Çocuk İzlem Merkezleri daha aktif olmalı”

    Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, kadına şiddet ve çocuk istismarı ile mücadelenin geri planda kaldığını öne sürerek, Çocuk İzlem Merkezlerinin (ÇİM) aktif çalışması ve etkin olması gerektiğini söyledi.

    Mersin Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Başkanı Bayram Dölen ve yönetim kurulu üyeleri Mehmet Yarıkkaya, Hamdi Demirel ve Hasbi Salman, Yeşilboğaz’ı ziyaret etti. Mersin Barosu Başkan Yardımcısı Av. Fatma Demircioğlu ve Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Av. Burcu Düzen’in de bulunduğu ziyarette, Mersin Barosu ile Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ‘nin kadın ve çocuk hakları konularında yürüteceği ortak projeler hakkında fikir alışverişinde bulunuldu.

    “Kadınlara ve çocuklara sahip çıkmayan toplumlar geleceğe umutla bakamaz”

    Kadınların ve çocukların hakları için Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi ve Çocuk Hakları Merkezi olarak etkin bir şekilde mücadele edeceklerini belirten Yeşilboğaz, bu kapsamda birçok sivil toplum örgütleri ve kurumlarla işbirliği içerisinde olduklarını söyledi. Yeşilboğaz “Kadınlara, çocuklara, gençlere sahip çıkamayan toplumların geleceğinden umutla söz etmek mümkün değildir. Toplumuzda en önemli bir konu olan kadın ve çocuk hakları, kadına şiddet, çocuk istismarı, acil olarak el atılması gereken konu iken, maalesef geri planda kalmaktadır. Cinsel istismar suçları başta olmak üzere, mağdur çocukların adli yargılama süreçlerinde tekrar mağdur olmasının önüne geçmek amacıyla kurulan çocuk izlem merkezlerinin (ÇİM) aktif çalışması ve etkin olması gerekmektedir” dedi.

  • Çocuklarda tuvalet eğitimi nasıl olmalı?

    Eskişehir Özel Ümit Hastanesi Uzman Psikolog Seda Gün Namal, ‘Çocuklarda tuvalet eğitimi’ konusunda bilgilendirmelerde bulundu. Çocuğu korkutarak tuvalet eğitimi verilmesinin yanlış olduğunu söyleyen Namal, “Katı ve kuralcı olmanın yanı sıra çok rahat ve çocuğun ihtiyacının ertelenmesi de yapılmaması gereken davranışlardandır” dedi.

    Namal, tuvalet eğitimin 18 ay ile 36 ay arasında verilmesinin gerektiğini ifade ederek, “Tuvalet eğitim dediğimiz süreç yürüme, koşma, konuşma gibi çocuğun kendi başına yapabildiği gelişim sürecidir. Tuvalet eğitimi 18 ay ile 36 ay arasında verilmesi uygun gördüğümüz süreç. Bu çocuktan çocuğa göre değişiklik göstermektedir. Fiziksel gelişimleri, ruhsal açıdan hazır olunuşluğu olması gerekmektedir. Ortalama bu kızlarda 29 ay civarında erkeklerde 31’inci ayda gerçekleşmiş oluyor” dedi. Çocuklarda tuvalet eğim süreci hakkında bilgi veren Namal, “Kaba motor ya da fizyolojik süreçte çocuğun yürüyor olması, tırmanabilme ve zıplayabilme becerilerinin olması bizim beklediğimiz süreçtir. Sonrasında çocuğun mesane kasları, idrar boşaltma ve tutma gibi kaslarının gelişmiş olması gerekiyor” diye konuştu.

    SAYGI DUYMAK VE GERİ ÇEKİLMEK GEREKİYOR

    Çocuğun gelişimine saygılı olunması gerektiğini söyleyen Namal, “Mahremiyet eğitimin gelişmeye başladığı dönemlerde çocuklar koltuklarının arkasında, perdelerin arkasında gizlenerek tuvaletlerini yaparlar. Çocuk ben tuvalet eğitimi almaya hazırım demesi yanı sıra çocuk burada gizli alanını oluşturuyor. Olabildiğince görmezden gelip bir adım geride durmak gerekiyor. Bu süreçte çocuğun gelişimini desteklemek adına saygı duymak ve geri çekilmek gerekiyor” şeklinde konuştu.

    ÇOCUKLAR ANNE VE BABAYI MODEL ALIRLAR

    Daha sağlıklı tuvalet eğitimi verilmesi açısından anne ve babanın model alınması gerektiğini söyleyen Namal, “Erkek ve kız çocuklarında tuvalet eğitiminde çok belirgin farklılıklar yok. Çocuklara tuvalet eğitim verilirken klozeti kullandırmak daha sağlıklı. İlerleyen dönmelerde daha iyi bir eğitim verilmesi açısından model alma anlamında kızlar anneyi, erkekler ise babayı model alması gerekiyor” dedi.

    ÇOCUĞU KORKUTARAK TUVALET EĞİTİMİ VERİLMEMELİ

    Çocuğu korkutarak tuvalet eğitimi verilmesinin yanlış olduğunu söyleyen Namal, “Ağır cezalarla tuvalet eğitimi öğretiliyor. Bu oran Türkiye’de yüzde 35-40 civarında. Tuvalet eğitiminin anahtar kelimesi ‘sabırdır’. Katı ve kuralcı olmanın yanı sıra çok rahat ve çocuğun ihtiyacının ertelenmesi de yapılmaması gereken davranışlardandır. Bu dönemdeki eğitim çocuğun kişisel gelişimini etkiliyor. Ruhsal rahatsızlıklar açısından mükemmeliyetçi, titiz olan kişilerin altyapısı bu dönemde atılıyor. O yüzden olabildiğince saygı gösterilerek, hoşgörülü şekilde çocuğa yaklaşılmalı” dedi.

    BU SÜREÇTE ANNE İZİN ALMALI

    Bakıcıyla büyüyen çocuklarda tuvalet eğitimi sürecinde annenin izin alması gerektiğini söyleyen Namal, “Çalışan anne bu süreçte bir süre izin alarak çocuğunun yanında olması önemli. Çocuğun verdiği ipuçlarına bağlı olarak işten ayrılarak yapılabilir. Ancak bu mümkün değilse çocuğa bakıcı ya da annene ya da babaanne bakıyorsa çocuğun hem mahremiyet gelişimi açısından hem de tuvalet eğitimi açısından bunları sınırlandırmak gerekiyor” dedi.

    ÖDÜL NİTELİĞİNDE OLMADAN MOTİVE EDİLMELİ

    Ailelere ipuçlarında bulunan Namal şunları söyledi:

    “Bu süreçte çocukla beraber alışverişe çıkılmalı. Özellikle alınan iç çamaşırlarında çocukların sevdiği karakterler olmalı. Tuvalette vakit geçirebileceği etkinlikler yapılabilir. Kitapların olduğu bazı bölgeler bulundurulabilir. Ödül niteliğinde olmadan çocuğu motive edici, takdir eden davranışları gösterebilmesi açısından etiketler kullanabilirler” dedi. Çocuğu bezden ayırdıktan sonra çocuğun altının hiç bağlanmaması gerektiğini söyleye Namal, “Çocuğu bezden ayırdıysak geri dönüş kesinlikle yapmıyoruz. Çünkü çocuk bunu içsel olarak başarısızlık olarak nitelendiriyor. Yetersiz olarak nitelendiriyor. Dolayısıyla bu da bizim çocuğu kontrol etmemiz demek.”

    PROBLEM VAR DEMEKTİR

    “Büyük tuvaleti 4 yaşına kadar idrar kaçırmayı 5 yaşından sonra patolojik olarak bir sıkıntı var olarak nitelendiriyoruz” diyen Namal, “Bizim tamamlanmasını istediğimiz süreç ortalama 3 yaştır. 3 yaş kreşe başlama yaşıdır ve dolayısıyla çocuğun bezli haliyle kreşe gitmesi, kendini farklı hissetmesi, soyutlaması ve utanç duyması anlamına gelir. 3 yaşına kadar tamamlaması gerekir. 4 ya da 5 yaşına kadar devam ediyorsa problem var demek değildir” dedi.

    GENETİK FAKTÖRLER OLABİLİR

    Çocukların bezden zor ayrılmasının sebeplerinden bahseden Namal, “Genetik faktörler olabilir. Anne ve babanın küçük yaşlarda uzun vadede idrar kaçırma gibi bazı durumları olduysa çocukta görülme oranı çok yüksek. Bu süreçte bazı fizyolojik olaylar da devreye giriyor. Çocuğun mesane kasları gelişmemiş olabilir. Dolayısıyla idrar torbası dolduğu zaman beyne sinyal gitmiyor olabilir. Diğer döngüsel durum ise mesanenin kontrol edilemez durumdayken sonuçlar psikolojik olabilir” dedi. Namal psikolojik olarak hazırlık sürecinden bahsederek, “Çocuk bir buçuk yaşına kadar oral dönemden, emzirme sürecinden geçiyor. Güvenli ayrılma yaşadığı bu dönemde çocuk anneden bir ayrışma yaşıyor. Güvenli şekilde ayrılabilmesi için bu dönemi iyi bir şekilde atlatması gerekiyor. Çocuk kendinden emin şekilde çevreyi keşfe çıkabiliyor. Her gelişim dönemini sağlıklı atlatılabilmesi bir sonraki dönem için hazırlık” diye konuştu.

  • “Vergi Denetimi Cumhurbaşkanlığı’nda olmalı”

    Demokrat Denetim Elemanları Platformu (DEDEP) Başkanı Erhan Erenoğlu, Vergi Denetim Kurulu’nun Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içine alınmasını önerdi.

    DEDEP Başkanı Erhan Erenoğlu, Vergi Denetim Kurulu’nun (VDK) Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içine alınması önerisinde bulundu.

    Türkiye’nin maruz kaldığı ekonomik saldırılara karşı kamu yönetim sisteminde denetimin çok daha güçlü bir yapıya kavuşturulması gerektiğinin altını çizen DEDEP Başkanı, “Türkiye’nin mali ekonomik sisteminde bağımsız güçlü bir yapı için olmazsa olmaz güçlü denetim sisteminin kurulması şart” dedi.

    “VDK denetimin amiral gemisi”

    Vergi denetiminde VDK’nın önemini belirten Erenoğlu, “Bu anlamda VDK, denetimin amiral gemisidir. Diğer yandan da bürokraside nitelikli insan kaynağını yetiştiren en temel okul mahiyetindedir. Bürokrasinin en temel okulu olan VDK’yı çok daha güçlü yapıya kavuşturmak Türk mali sisteminin önceliği olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    Yeni yönetim sisteminde VDK’nın Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içinde olması gerektiği fikrini ileri süren Erenoğlu, şöyle konuştu: “Denetimin, yeni yönetim sisteminde bizzat başkanın emrinde olmasının gerekliliğini son ekonomik saldırılar karşısında bir kez daha görmüş bulunmaktayız”.

  • Başkan Altay: “Gençliği imar etmek önceliğimiz olmalı”

    Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından, Prof. Dr. Nabi Avcı, Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Prof. Dr. Mücahit Öztürk ve Özhan Eren’in konuşmacı olarak katıldığı “Şehir ve Gençlik Çalıştayı” düzenlendi.

    Konya Büyükşehir Belediyesi, bugünün ve geleceğin şehirlerinin oluşumunda gençlerin etkisi, katkısı ve rolünün ele alındığı “Şehir ve Gençlik Çalıştayı” gerçekleştirdi. Selçuklu Kongre Merkezi’nde yapılan çalıştay, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay’ın konuşması ile başladı.

    “Çocuklara ve gençlere yönelik çok iyi projeler yapıyoruz”

    Başkan Altay, Büyükşehir Belediyesi olarak Konya’da yaşayan her yaştan genç için yeni ve farklı projeler üretmeyi hedeflediklerini belirterek, genç nüfus bakımından Türkiye ortalamasının üzerinde bir şehir olan Konya’da hem üniversite öğrencilerine, hem de ortaöğretimde okuyan öğrencilere ayrı ayrı projeler yaptıklarını aktardı. Altay, “Bugün burada düzenlediğimiz bu toplantı gençlerle ilgili uzun vadeli, kalıcı olarak neler yapabilirizin ilk adımıdır. Çocuklara ve gençlere yönelik şehrimizde uygulanan çok iyi projeler var. Bu projelerde emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bizler, bu projeleri tek çatı altında toplayıp daha verimli bir hale getirme düşüncesiyle hareket ediyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Gençliği imar etmek önceliğimiz olmalı”

    Başkan Altay, Medeniyet Okulu ve Selçuklu Değerler Eğitimi Projeleri gibi çocukların gelenek-görenek ve geçmişe bağlı olarak yetişmelerini hedefleyen, onların bilgi ve birikimini artıran projeleri Konya genelinde yaygınlaştırmayı amaçladıklarını kaydederek, “Elbette tüm hizmetler önemli ama içinde çocuk ve genç olan hizmetler bizim için ayrıca önemlidir. Geleceği imar edebiliriz ancak gençliği imar etmek bizim önceliğimiz olmalıdır. Şahsım olarak bu konuyu dert edindiğimi ve bu konuyu bizzat takip ettiğimi ifade etmek isterim” dedi. Başkan Altay’ın konuşmasının ardından Milli Eğitim ve Kültür-Turizm Eski Bakanı AK Parti Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Nabi Avcı, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk ve Sanatçı-Bestekâr Özhan Eren’in konuşmacı olarak katıldığı çalıştaya geçildi.

    “Gençlerle çatışmak yerine onlara özgün mekanlar oluşturulmalı”

    Özhan Eren’in moderatör olduğu çalıştayda konuşan Prof. Dr. Erhan Afyoncu, binlerce yıldır gençler ile yetişkinler arasında süren çatışmaları artık bırakıp dünyada son yıllarda oluşan dönüşüme ayak uydurulması gerektiğine vurgu yaptı. Afyoncu, “Şu andaki gençlik bizden ve bizden önceki nesilden çok daha fazla okuyor. 80’lerde Türkiye’de 3 bin 500 kitap basılıyordu. Şu anda yılda 60 bin 500 kitap basılıyor. Hayat artık tamamen cep telefonunun içine girdi. Cep telefonunun içine giremediğiniz takdirde firma olarak o hayatta olmanız mümkün değil. Yeni çağla birlikte şehir aidiyetleri de kayboldu. İnsanların yaşadığı şehirle bir bağı vardı. Bizim bu bağları yeniden kurmamız ve onları belli mekanlara bağlamamız gerekiyor. Onların sosyal hayatlarını yaşayabileceği mekanlar oluşturmamız ve onlara zarar vermeyecek, hitap edecek mekanlar sağlamamız gerekiyor” diye konuştu.

    “En problemli çocuğa bile ulaşabiliriz yeter ki doğru kanalı bulun”

    Yeşilay Genel Başkanı Prof. Dr. Mücahit Öztürk de çocuk yetiştirmenin dünyanın en zor işi olduğunu belirterek, şu ifadelere yer verdi: “İnsanı diğer canlılardan ayıran ve farklı kılan en önemli özelliği çok derin bir duygusal yapıya sahip olmasıdır. Vahşeti de merhameti de en geniş olan varlıktır insan. Bunun için biz eğitimciler, en problematik dediğimiz çocuğumuza da mutlaka duygusal bir kanaldan ulaşabiliriz. Yani herkesin ulaşılabilecek bir kanalı vardır ve bu kanaldan girebildiğiniz zaman sonuç almama ihtimaliniz de yoktur.”

    “Çağın gereklerini yerine getirmeliyiz”

    Prof. Dr. Nabi Avcı da insanların şehirleri imar ettiğini ama şehirlerin insanları biçimlendirip etkilediğini kaydettiği konuşmasında çalıştayı düzenleyen Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. Nabi Avcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Milli Eğitim Bakanları unutulur ama öğretmenler asla unutulmazlar. Sadece ilkokul öğretmenleri değil; ortaokuldaki, lisedeki tüm öğretmenlerimizi hatırlıyoruz. Bu ne demek? Çocuklarımızın eğitiminde, terbiyesinde ve yetişmesinde öğretmenler herkesten daha fazla etkili olurlar. Dolayısıyla bu da öğretmenlerin çok büyük sorumluluğu var demektir. Evet, öğretmenler unutulmazlar ama bu çok da büyük bir sorumluluktur. Bakanlıktan ayrılmadan önce bir araştırma vardı. Araştırmaya göre dünyada öğretmenlere en büyük toplumsal saygınlığı veren ülke Kore’ydi. İkinci ülke Türkiye, üçüncü sırada da Yunanistan vardı. Saygınlık konusunda sorun yok ama artık yeni teknolojilerle okul ve öğretmen tek bilgi kaynağı değil. Onun için de buna göre hareket etmeliyiz.”