Etiket: Olmalı”

  • Başkan Karaosmanoğlu, “Zeynep Başkan Herkese Örnek Olmalı”

    Eskişehir Mihalgazi Belediye Başkanı Zeynep Akgün, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nu ziyaret etti.

    Eskişehir’in Mihalgazi Belediye Başkanlığı’na 30 Mart 2014 tarihinde seçilen Zeynep Akgün, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nu ziyaret etti. Yerel yönetimlerde bilgi ve tecrübenin önemine dikkat çekilen ziyarette, vatandaşın içinde ve hassasiyetlerine duyarlı olunmasının da önemine vurgu yapıldı. Başkan Karaosmanoğlu ayrıca, “Mihalgazi Belediye Başkanımız Zeynep Akgün, herkese ve tüm kadınlarımıza örnek olmalıdır. Onun cesareti, ülkesine ve ilçesine hizmet etme arzusunu takdirle karşılıyorum. Bizlerde kendisini destekleyecek, bilgi ve tecrübemizden istifade etmesini sağlayacağız” dedi.

    Çalışma esnasında da giydiği yöresel kıyafetleriyle de dikkat çeken Eskişehir’in Mihalgazi Belediye Başkanı Zeynep Akgün, görüşmede hizmet etme aşkıyla çalıştıklarını ifade ederken, “Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımız İbrahim Karaosmanoğlu’nun yerel yönetimler anlamında bütün tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz. İlçemize kadın eli değdiğini gösterme arzusundayız” açıklamasını yaptı.

    Sakarya Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olan ve 2004-2014 yılları arasında Mihalgazi’de kooperatif başkanlığı yapmış Akgün ise, “Hizmetlerimizle halkımızın memnuniyeti sağlamak için çalışıyoruz. Kadınlarımızın hayatını kolaylaştıran bir dizi projeleri de hayata geçirdik” diyerek Başkan Karaosmanoğlu’na çalışmaları hakkın da bilgi aktarırken Mihalgazi’ye de davet etti.

  • Tküugd: “Kırımlı Gazeteciler Özgür Olmalı”

    Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği işgal altındaki Kırım’da Tatar gazeteci Akadırov’un, Kırım Yüksek Mahkemesi’nde yapılan duruşma sırasında göz altına alınmasını ve Rus polislerin gazeteciye karşı yaptığı baskılardan dolayı kınama mesajı yayınladı.

    Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği (TKÜUGD) Genel Başkanı Güngör Yavuzaslan yaptığı yazılı açıklamada, “Kırım Tatar gazeteci ve blog yazarı olan Zair Akadırov işgal günlerinden itibaren insan hakları ihlallerinin yaşandığı Kırım’da baskı altında tutulmaktadır. Rusya yanlısı yönetim kontrolündeki bağımsız olmayan Kırım Yüksek Mahkemesi’nde yapılan duruşma sırasında yapılan baskıları ve gazeteciyi yasadışı olarak gözaltına alan polisleri şiddetle kınıyoruz” denildi.

    Başkan Yavuzaslan, başta Avrupa olmak üzere uluslararası gazeteci meslek örgütlerini ve insan hakları izleme merkezlerini Kırım’da yaşananlar hakkında daha fazla çalışma yapmaya çağrısında bulunuldu. 15 Ocak Cuma günü, Kırım Tatar aktivistlerine karşı açılan 26 Şubat davası kapsamında Kırım Yüksek Mahkemesi’nde yapılan duruşma sırasında Kırım Tatar gazeteci Zair Akadırov Rus polisi tarafından gözaltına alınmıştı. Polis ve Berkut özel tim görevlilerinden 10-15 kişi, Akadırov’u kuşatıp Aşırıcılıkla Mücadele Merkezi’ne götürmek istemiş, ancak duruşmaya gelen insanların Akadırov’a destek göstermesi nedeniyle emniyet güçleri gazeteciyi Akmescit’in Jeleznodorojniy bölge karakoluna götürerek bir saat boyunca sorgulamıştı. Sorgulandıktan sonra Zair Akadırov serbest bırakılmıştı.

  • Tekrarlayan Gebelikte, Tedavi Nedene Yönelik Olmalı

    Halk arasında “düşük” olarak bilinen gebelik kayıpları, bebek sahibi olma heyecanı ve hayali yaşayan çiftlerin korkulu rüyası. Özellikle anne adayı üzerinde travmaya yol açabilen ve tıp dünyasında “tekrarlayan gebelikler” diye adlandırılan bu kayıpların, iki kez gerçekleşmesi halinde, daha fazla beklenmeden araştırılması gerekiyor.

    Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Uzmanı Doç.Dr. Tayfun Çok, tekrarlayan gebelik kayıplarının tanı ve tedavisinin, kadın hastalıkları ile doğum uzmanları arasındaki en tartışmalı konulardan olduğunu kaydetti. Amerikan Üreme Sağlığı Cemiyetinin iki, Avrupa Üreme Sağlığı Cemiyetinin ise üç kayıptan sonra araştırma yapılmasını önerdiğini hatırlatan Doç.Dr. Tayfun Çok, tartışmanın yaygın boyutlarına dikkati çekti.

    İKİ YA DA DAHA ÇOK KAYIPTA PROBLEMLER AYNI

    Doç.Dr. Tayfun Çok, yapılan bir araştırmaya göre; iki gebelik kaybı olan hastalar ile daha fazla kaybı olan hastalar arasında bu soruna yol açan problemler arasında fark olmadığının tespit edildiğini bildirdi. Doç.Dr. Çok, “Bu yüzden iki gebelik kaybından sonra hastalarda araştırma yapılabilir. Kaldı ki, anne olma hayali ve heyecanıyla başlayan gebelik macerası iki kez hayal kırıklığı ile sonuçlanmış ve yine aynı sonuçla karşılaşma endişesi yaşayan bir kadına ‘bir düşük daha olduktan sonra araştırma yapılabileceğini’ söylemek çok kolay değil.” dedi.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç.Dr. Tayfun Çok, tıp alanında dünya ölçeğinde yaşanan gelişmelere rağmen bu çiftlerin ancak yüzde 40-50’sinde gebelik kayıplarının sebebinin saptanabildiğini kaydetti. Doç.Dr. Çok, “Bu hastalarda araştırılması için hemfikir olunan bazı rahatsızlıklar da var. Bunlar, pıhtılaşma ve gebelik kayıpları ile seyreden otoimmün (bağışıklık sistemi kaynaklı) bir hastalık olan AFS (antifosfolipid antikor sendromu), rahim anormallikleri ve çiftlerin kromozom anormallikleridir” diye konuştu.

    RAHİM ANORMALLİKLERİ DÜZELTİLEBİLİR

    Antifosfolipid antikor sendromu tedavisinde, heparin ve aspirin gibi pıhtılaşmayı azaltıcı ilaçlar kullanıldığını kaydeden Doç.Dr. Tayfun Çok, “Rahim anormalliklerini ise rahimde perde ve rahimde şekil bozuklukları ( T veya Y şeklinde rahim) olarak sayabiliriz. Halk arasında rahim filmi olarak bilinen histerosalpingografi (HSG) ile tanısı konulmaktadır. Bu anormallikler, histeroskopi adı verilen vajinal yoldan kamera ile rahim içine girilerek yapılan dikişsiz bir ameliyatla düzeltilebilir. Tek taraflı rahim (unikornuterus) ve çift rahim (bikornuuterus) ise düzeltilemez, ancak bu rahimlerdeki gebelik kaybı oranı daha azdır.” bilgisini verdi.

    GEREKSİZ TEDAVİLERDEN KAÇINMALI

    Başkent Üniversitesi Adana Uygulama ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Uzmanı Doç.Dr.Tayfun Çok, çiftlerdeki kromozom anormalliklerinde ise tüp bebek ve genetik tanı tedavisi kullanılabileceğini söyledi. Doç.Dr. Tayfun Çok, “Bu tedavide tüp bebek tedavisi ile oluşturulan embriyoların bazı hücreleri alınarak genetik olarak incelenip sağlam olanlar rahim içine bırakılmaktadır. Bu hastalarda doğuştan olan tombofililerin (pıhtılaşmaya yatkınlık) araştırılması ve tedavisi tartışmalıdır ve önerilmemektedir. Yapılan çalışmalarda, bu hastalarda ve herhangi bir neden bulunamayan hastalarda uygulanan pıhtılaşmayı önleyici tedavilerin canlı doğum oranlarını arttırmadığı gösterilmiştir. Yine yakın zamanda açıklanan bir araştırmada; nedeni açıklanamayan tekrarlayan gebelik kaybı olan hastalarda sıklıkla kullanılan progesteron hormonu tedavisinin de bir faydasının olmadığı bulunmuştur” ifadelerini kullandı.

    Doç.Dr. Tayfun Çok, açıklamalarını; “Hastalar için oldukça üzücü bir durum olan tekrarlayan gebelik kayıpları araştırılmalı ve nedene yönelik bir tedavi planlanmalıdır. Faydası olmayan gereksiz tedavilerden de kaçınılmalıdır” diye tamamladı.

  • Bahçıvan: “İş Davalarında Amaç Adaleti Sağlamak Olmalı”

    İstanbul Sanayi Odası (İSO) Erdal Bahçıvan, meclis Ocak ayı toplantısında “İş davalarında amaç adaleti sağlamak olmalı” dedi.

    İstanbul Sanayi Odası (İSO), meclisi Ocak ayı olağan toplantısı, “Ekonomimiz ve Sanayimiz Açısından Yargı Sisteminin İyileştirilmesi ile Hızlı ve Etkin Bir Hukuk Sisteminin Önemi” ana gündemi ile gerçekleştirildi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın konuk olarak katıldığı toplantının açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan Türkiye’nin kapsamlı bir reform dönemini başlattığı bu dönemde, aynı zamanda yargı sisteminin iyileştirilmesiyle hızlı ve etkin bir hukuk sisteminin kurulmasına ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

    Çinli filozof Konfüçyüs’ün, “Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner” sözünü hatırlatan Bahçıvan, “Ülkemizin son yıllarda yaşadığı büyük toplumsal ve ekonomik değişim, yargı alanına yönelik bir reformu öncelikli ihtiyaç haline getirmiştir. Hükümetimiz tarafından açıklanan “Yargı Reformu Stratejisi” umut verici bir gelişme. Yargı Reformu Strateji Belgesi’ndeki beş temel hedef olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi, hesap verilebilirlik ve şeffaflığın artırılması, yargının daha hızlı ve verimli çalışmasının temini, insan odaklı sistemin geliştirilmesi ve özgürlükleri koruyan yaklaşımın hakim kılınması çok önemli” dedi.

    “İŞVEREN DAVALARDA HAKSIZ BULUNARAK ZARARA UĞRATILIYOR”

    İşçi-işveren ilişkileri ve çalışma hayatı ile ilgili hukuki sorunlarına değinen Bahçıvan, iş davalarının çoğunlukla işveren aleyhine sonuçlandığını, yargıçların, ’güçlü karşısında güçsüzün korunması’ ilkesinden yola çıkarak çalışanı koruma eğiliminde olduğunu dile getirdi. Gelinen noktada işverenlerin davalarda yüzde 99 haksız kabul edilerek zarara uğratıldığını, kanuni düzenlemelerin sadece işçi lehine esnetildiğini ve kamu vicdanının rahatsız edildiğini vurgulayan Bahçıvan, şunları söyledi: “Ülkemiz sanayinin dünya rekabeti içinde yerini alması için, işçinin de işverenin de eşit şartlar ve eşit haklar altında, amaç birliği içinde çalışması büyük bir önem taşımaktadır. Davalarda amaç popülist yaklaşımla tek tarafı korumak değil adaleti sağlamak olmalıdır. Çalışanların ücret alacakları ile kıdem ve ihbar tazminatlarına dair kanunda öngörülen zamanaşımı süreleri de çok uzun, bunun iki yıl ile kısıtlanması gerekmektedir. Yine son yıllarda iş davalarının sayısındaki artış, çalışma huzur ve barışını zedelerken işletmelerin verimliliğini olumsuz etkilemektedir. İş kanunu tasarısında, iş uyuşmazlıklarında dava açmadan önce ’arabulucuya’ başvurmanın zorunlu kılınması son derece olumlu bir gelişmedir. Ayrıca gelişmiş ülkelerdeki esnek çalışma modellerinin ülkemizde uygulanamaması önemli bir sorun. Mahkemeler, ‘alt işverenlik uygulamasına işverenin muvazaalı işlemidir’ anlayışıyla bakıyor. Tarafların iradesine uygun olarak kurulan belirli süreli iş sözleşmelerinin dahi geçersiz kabul edilmesi, yeni istihdam şekilleri yaratılmasını engellemektedir”.

    “HUKUKİ İNOVASYON OLAN ALTERNATİF YÖNTEMLER YAYGINLAŞMALI”

    Bahçıvan, tahkim, arabuluculuk, hakem-bilirkişilik gibi hukuki inovasyon olarak tanımlanabilecek alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaştırılması gerektiğini söyleyerek, “Hakem, Bilirkişi, Eksper Listeleri Yönetmeliği gereği Sanayi ve Ticaret Odaları kendi bilirkişi listelerini oluşturmaktadır. Bu sebeple Sanayi ve Ticaret Odaları, kurulması planlanan Bilirkişilik Kurulları’nda yer almalıdır” dedi.

    Bahçıvan’ın diğer konulara ilişkin önerilerini şu şekilde sıraladı:

    Belli bir meblağın altındaki ticari uyuşmazlıklarda tahkimin zorunlu tutulması sağlanmalıdır.

    Davaların uzun sürmesi sorunu karşısında, yasal altyapısı 2004 yılında oluşturulan İstinaf Mahkemeleri’nin, Temmuz 2016 itibariyle hayata geçirilecek olması umut vericidir.

    İhtisas Mahkemeleri, uzman hakimlerin davaları daha doğru ve bilirkişiye gitmeden en kısa sürede çözebileceği sistem olarak görülmeli ve uygulaması geliştirilerek yaygınlaştırılmalıdır.

    Türkiye’de iflas ertelemedeki süre kısıtının ortadan kaldırılması, AB uyum sürecinde uygulanan düzenlemeler dikkate alınarak kanunlaştırılması, şirket mağduriyetlerini ortadan kaldıracak önemli bir adım olacaktır. Bu çerçevede konunun uzmanı kayyum atamalarının yapılması, kötü niyetli eylemlerin önlenebilmesi amacıyla Odalar tarafından belirlenecek konunun uzmanı bilirkişilerin de yetkilendirilmesi gerekmektedir.

    Odalar tarafından seçilecek “Fahri Hakimlerin” atanması için gerekli düzenlemelerin yapılması elzemdir.

    Devlet, şirket gibi hareket ederek işlemlerde bulunmakta, borçlanmaktadır. Devlet mallarının haczedilememesi gibi kanundan doğan kısıtlar nedeniyle alacağını tahsil edemeyen işyerleri zor duruma düşmekte ve iflasa kadar gidebilmektedir. Devlet kurumlarının herhangi bir satın alma yapması halinde, ayrım yapılmaksızın devletin de özel sektöre benzer bir yaptırıma tabi tutulması gerekmektedir.

    İdari yargıda kararların geç alınması, yürütmenin durdurulması kararlarının geç verilmesi veya hiç verilmemesi nedeni ile telafi edilemez zararlar oluşmaktadır. Bu zararların önlenmesi amacıyla yürütmeyi durdurma talebinde bulunulduğu tarih itibariyle, hakimin kararını vereceği süre sonuna kadar yürütmeyi durdurma hükmü verilmiş gibi işlem yapılmasının sağlanması gerekmektedir.

    İcra takibine itiraz maddeleri yeniden düzenlenerek belgesiz ve mesnetsiz itirazın geçersiz olacağı eklenmelidir.

    İcra sisteminin özelleştirilmesi veya sistemin hızlı şekilde işlemesi için farklı çalışmalar ve çözüm önerileri üretilmelidir.

  • Kurtulmuş: “Türk Medyası Milli Olmalı”

    Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Türk medyasının milli olması gerektiğini belirterek, “Türk medyasının Türkiye’nin ortak hedeflerini koruyup kollayan bir perspektife, bu ülkenin medeniyet, tarihsel ve kültürel birikimlerine sahip çıkan ve aynı zamanda kişilik haklarına saygı gösteren bir gazetecilik anlayışına sahip olması gerekir” dedi.

    Açılış ve bir dizi ziyaretlerde bulunmak üzere Ordu’ya gelen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Ordu Gazeteciler Derneği’ni ziyaret etti. Ordu Gazeteciler Derneği Başkanı Recep Aydın ve aynı gün dönem toplantısını Ordu’da gerçekleştiren Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından karşılanan Numan Kurtulmuş, burada ilginç bir sürprizle karşılaştı. Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı ve aynı zamanda Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yılmaz Karaca, Kurtulmuş’ bir plaket takdim etti. Bunun ardından TGF Yönetim Kurulu Üyesi ve Gaziantep Gazeteciler Derneği Başkanı İbrahim Ay, Kurtulmuş’a üzerinde ay-yıldız figürü bulunan bir baklava tepsisi takdim etti.Üzerinde ay-yıldız bulunduğu için “Nasıl yiyeceğiz bunu?” derken arkasında üzerinde isminin yazıldığı olduğu baklava tepsisi ile karşılaştı. Kurtulmuş, ay yıldızlı baklava tepsinini göstererek, “Bunu arkadaşlara dağıtın.Diğerini ben Ünye’ye götüreyim, Ünye’de yeriz” diye konuştu.

    “YEREL MEDYAYI GÜÇLENDİRECEĞİZ”

    Ziyarette basın ve medya üzerinde görüşlerini açıklayan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türk medyasının milli tarih ve kültürel değerlere sahip çıkan bir medya olması gerektiğini söyledi. Medyanın üç ana etken üzerinde faaliyet göstermesi gerektiğini dile getiren Kurtulmuş, “Bunlardan bir tanesi, medyanın fikir özgürlüğüne sahip çıkarak, herkesin dilediği şekilde fikrini söyleyebileceği ortamın olmasıdır. İkincisi, bunu yaparken de medya kuruluşlarının, ülkemizin dirliğini, birliğini, esenliğini, ulusal bütünlüğümüzü, Türkiye’nin ortak hedeflerini koruyup kollayan bir perspektife sahip olması lazım. Üçüncü temel ayak ise, basın etik kurallarının sadece kağıt üzerinde yazılı olanlar değil, onunda ötesinde bu ülkenin medeniyet birikimlerine sahip çıkan, bu ülkenin tarihsel kültürel birikimlerine sahip çıkan ve aynı zamanda kişilik haklarına saygı gösteren bir gazetecilik anlayışının olmasını temenni ederiz. Bunlardan birisi olmazsa bu ülkenin mahşeri vicdanına uyumlu çalışan bir gazetecilikten, basın faaliyetinden bahsetmek söz konusu olmaz. Bu üçü de her birisi için diğeri kadar önemli olan hususlardır. Bunların hepsine dikkat ederek inşallah Türkiye’de basının çok daha iyi bir seviyeye gitmesini sağlayacağız” şeklinde konuştu.

    Yeni dönemde özellikle Anadolu basınına hükümet olarak gereken destekleri sağlayacaklarını kaydeden Kurtulmuş, “Yerel medya en az ulusal medya kadar, hem demokrasinin gelişmesinde hem demin saydığım kurallar çerçevesine katkı sahibi olan kuruluşlardır. Zaman zaman ihmal edilir, zaman zaman geride bırakılır ama ulusal medya kadar yerel medya kuruluşlarının da güçlenmesini arzu ederiz” ifadelerini kullandı.

    Kurtulmuş, daha sonra 19 Eylül Gazeteciler Derneği’ni ziyaret etti. Burada gazetecilerle sohbet eden ve Dernek Başkanı Erdoğan Erişen’den sorunlar hakkında bilgiler alan Kurtulmuş, yerel medyanın güçlendirilmesi yönünde önemli atılımlar gerçekleştirileceğini tekrarladı.