Etiket: Olmalı”

  • Gencer: “Hakemler Daha Dikkatli Olmalı”

    Spor Toto Süper Lig’in 26. haftasında deplasmanda lider Beşiktaş’a yenilen Antalyaspor’da Kulüp Başkanı Gültekin Gencer, hakemlerin daha dikkatli olması gerektiğini ifade ederek, hiçbir kulübün hakkının yenmemesi gerektiğini söyledi.

    Ligin 26. haftasında deplasmanda Beşiktaş’a kaybeden Antalyaspor’da Başkan Gültekin Gencer, hakemlerin kararlarında daha dikkatli olmaları gerektiğini ifade etti. Gencer, hakemlerin gördüklerini çalmaları gerektiğini vurgulayarak, A Milli Takım’ın İsveç ile oynayacağı hazırlık maçına da şehir olarak hazır olduklarını belirtti.

    “ÜLKEMİZDE KARA BULUTLARIN DAĞILMASI İÇİN DUALAR EDİYORUZ”

    İstanbul’da yaşanan patlamanın ardından bu tür olayların son bulması için dualar ettiklerini ifade eden Antalyaspor Kulüp Başkanı Gültekin Gencer, “Her şeyden önce ülkemizde yaşanan terör olaylarına, hele hele İstanbul’da canlı bombanın kendini patlatmasına rağmen sahada mücadele eden, tribünde takımın desteklemeye çalışan taraftarlara teşekkür ediyorum. Böyle olumsuz bir duruma rağmen, sahada futbolcular ellerinden geleni yaptılar. Artık bu tür olaylara son verilmeli. Ülkemizde kara bulutların dağılması için dualar ediyoruz. Elimizden lanetlemekten başka bir şey gelmiyor. Biz kulüp olarak futbolcuların kol kola, yöneticilerin yan yana ve taraftarların da yan yana maç izlemesi düşüncesindeyiz” dedi.

    “HAKEMLER DAHA DİKKATLİ OLMALI”

    İstanbul’daki patlamanın ardından futbol konuşmak istemediklerini dile getiren Gültekin Gencer, maçın hakemini eleştirdi. Gencer, “Futbol konuşmak istemiyorum ama Beşiktaş maçının henüz 5. dakikasında net bir penaltımız verilmedi. Hak edenin hak ettiğini alması lazım. Hakemlerin bu tür maçlarda kimsenin etkisi altında kalmasın. Gördüklerini çalsınlar. Hakemleri konuşmak bize yakışmaz ama hakemlerimiz de biraz daha dikkatli olsunlar. Kimsenin kaderiyle oynamasınlar” diye konuştu.

    “MİLLİ MAÇA ŞEHİR OLARAK HAZIRIZ”

    EURO 2016 finalleri öncesi 18 yıl aradan sonra Antalya’da A Milli Takım’ı ağırlayacaklarını belirten Gencer, “Milli Takım’ın İsveç ile oynayacağı maça Antalya halkı ve Antalyaspor kulübü olarak hazırız. Yıllar sonra Antalya’da milli maçın oynanacak olması ve 33 bin kişilik stadyumun dolacak olması sevindirici. Şehir olarak futbol şehri oluyoruz. Bizler ve şehrin ileri gelenleri futbola ciddi katkılar sağlamışlar ki buralara gelebilmişiz. Biz bunların meyvelerini yemeye başlıyoruz” şeklinde konuştu.

    “3 YIL İÇİNDE 60 BİN KİŞİLİK STADYUMUN YAPILMASINA BAŞLAYACAĞIZ”

    Milli maçta 33 bin kişilik stadyumun dolacak olmasının sevindirici olduğunu dile getiren Gencer, konuşmasını şöyle tamamladı:

    “Milli maçta 33 bin kişi stadyumda yerini alacak. Ben iddia ediyorum ki Antalyaspor olarak 3 yıl içinde 60 bin kişilik stadyumun yapılması için çalışmalara başlayacağız. Yakın zaman önce 15 bin kişiye oynarız dediğimde bana gülüyorlardı. İçeride oynadığımız son maçlarda taraftar sayımız ortada. Bin 250 taraftar sayılarından 15 binlere geldik. İnanıyorum ki bu sayılar giderek artacak ve yine ifade ediyorum ki 3 yıl içinde 60 bin kişilik stadyumun yapılması için çalışmalara başlayacağız.”

  • Genç: “Şehirler Engelsiz Olmalı”

    Engelli çocuklarla kahvaltıda bir araya gelen Canik Belediye Başkanı Osman Genç, “21. yüzyılda herkesin, her yere ulaşabildiği bir şehir ortaya koymalıyız. İnsanlarımız şehirleri engelsizce kullanmalıdır” dedi.

    Canik Belediye Başkanı Osman Genç, Atakum Özel Eğitim ve Uygulama Merkezi tarafından Altın Meşe Park’ta verilen kahvaltıda engelli çocuklarla bir araya geldi. Merkez Müdürü Mustafa Yiğit’in de bulunduğu kahvaltıda engelli çocuklarla yakından ilgilenen Başkan Genç, engelli olanın insan değil, şehirler olduğuna dikkat çekti. Genç, “İnsanlar istedikleri kuruma, istedikleri yere rahatça ulaşamıyorsa o şehir engellidir. 21. yüzyılda herkesin, her yere ulaşabildiği bir şehir ortaya koymalıyız. İnsanlarımız şehirleri engelsizce kullanmalıdır” diye konuştu.

    “ENGELLERİ KALDIRMAK İSTİYORUZ”

    Türkiye’de 8,5 milyon, Samsun’da ise 111 bin civarında engelli vatandaşın bulunduğuna işaret eden Genç, “Engelli insanlarımızın hayata katılma oranları son derece düşük. Bu insanlarımızı aktif hale getirmek bizlerin görevidir. Engelli vatandaşlarımıza fırsat verildiğinde onların neler başarabildiğini çok iyi biliyoruz. Biz belediye olarak insanlarımızın önündeki bu engelleri kaldırmak istiyoruz. Örneğin Samsun Canik Belediyespor Kulübünün sporcularından Ali Topaloğlu kardeşimiz, bütün engelleri aşarak iki dalda Dünya Şampiyonu oldu. Bu engelli çocuklarımız ve gençlerimiz için güzel bir örnektir” şeklinde konuştu.

    Merkez Müdürü Mustafa Yiğit de engellilere yönelik yaptığı çalışmalar ve verdiği destekten dolayı Başkan Osman Genç’e teşekkür etti. Kahvaltı sonunda Başkan Osman Genç, engelli öğrencileri ile birlikte pasta kesti.

  • Nöroloji Uzmanı Dr. Yalın: “Migren Hastaları Kendi Kendilerinin Doktoru Olmalı”

    Özel Konya Hospital Nöroloji Uzmanı Dr. Öner Yalın, Türk toplumunda çok sık görülen migrenin özellikle genetik ailesel geçiş gösteren bayanları etkileyen bir rahatsızlık olduğunu söyledi. Yalın, migren hastalarının kendi kendilerinin doktoru olması gerektiğini kaydetti.

    Sık sık tekrarlanan baş ağrısı ataklarından oluşan migren rahatsızlığı, sosyal hayatı ve iş hayatını ciddi boyutlarda aksatacak kadar şiddeti olabiliyor. Bu rahatsızlığın özellikle Türk toplumunda çok sık görüldüğünü söyleyen Nöroloji Uzmanı Dr. Öner Yalın, “Genetik ailesel geçiş gösteren özellikle bayanları etkileyen bir rahatsızlıktır. Bayanlar da yüzde 13 ile yüzde 20 oranında gözüken, hastanın hem sosyal aktivitesini, hem iş gücünü etkileyen şiddetli zonklayıcı, genelde yarım gelen, bulantı kusma yapan ışıktan ve sesten rahatsız edebilen baş ağrısı çeşididir. Migren hastalarımız mutlaka bir nöroloji polikliniğine başvurup migrenin diğer hastalıklardan ayırıcı tanısını yaptırması gerekmektedir. Eğer migren atakları, migren teşhisi almışsa migren atakları çok sık geliyorsa, mutlaka yine bir nöroloji doktoruna gidip profilaktik tedavi dediğimiz koruyucu tedavi dediğimiz ilaçlara başlanması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

    “MİGREN HASTALARI KENDİ KENDİLERİNİN DOKTORU OLMALI”

    Migren hastalarının kendi kendilerinin doktoru olması gerektiğini söyleyen Dr. Yalın, “Hastalarımız uykularına çok dikkat etmeleri lazımdır. Hem fazla uyku hem de az uyku iyi gelmez. Ortalama günde 6 ile 7 saat uyku yeterlidir. Migren hastalar saçları ıslak durmamalıdır. Saçlarını kurutmaları gerekmektedir. Kuruturken de çok sıcak değil, ılık bir havayla kurutmaları gerekmektedir. Aynı zamanda parfüm kokuları, hacıyağı kokuları migren hastalığına iyi gelmez. Rüzgara karşı yürümek, klimanın altında durmak, arabada cam açmak ve bu gelen rüzgarın kafaya vurması migren ataklarını başlatabilir. Bayan hastalarımız özellikle de kadın doğuma muayeneye gittiklerinde, ya da doğum kontrol hapı kullanacakların da mutlaka doktora danışmaları gerekmektedir. Migren hastası olduğunu mutlaka söylemeleri gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

    MİGREN HASTALARI BESLENMEYE DE DİKKAT ETMELİ

    Migren hastalarının besin konusuna da dikkat etmeleri gerektiğini belirten Dr. Yalın, “Bazı yiyecekleri tüketirken dikkat etmeleri gerekmektedir. Örneğin eskimiş peynirler tulum peynirleri, Konya’da küflü peynir dediğimiz peynirler migren ataklarını başlatabilmektedir. Sucuk, salam, sosis pastırma, turunçgillerden portakal, mandalina, limon, muz, erik, incir, kuru üzüm bütün bunlar baş ağrılarını başlatabilmektedir. Bunun dışında bazı, yine yiyeceklerimiz baklagillerden kuru fasulye, mercimek, maya, donmuş yiyecekler, deniz ve deniz ürünleri, bazı balıklar bunlar baş ağrılarını başlatabilir. Aynı zamanda migren hastalarımızın dışarı çıkarken özellikle güneşe çıkarken, mutlaka güneş gözlüğü takmaları gerekmektedir. Özet olarak migren hastalarımızın hayatı dengeli olacak. Ne ifrat ne tefrit. Ortayı bulmaları gerekmektedir. Kendilerine rahatsızlık veren baş ağrılarını başlatan yiyecekleri, kendileri bulabilir. Onlardan da uzak durmaları gerekmektedir. Eğer ataklar çok sık geliyorsa ayda iki atak ya da geldiği zaman mutlaka bir nöroloji doktoruna başvurmaları gerekmektedir” dedi.

  • Prof. Dr. Haldun Güner: “Menopoz Sonrası Kadınlar Yumurtalık Kanserine Karşı Uyanık Olmalı”

    Kadın üreme hasatlıkları içinde görülme sıklığı ile rahim kanserini takip eden yumurtalık kanseri özellikle menopoz sonrası kadınları tehdit ediyor. Yıllık kontrollerle erken teşhisin kanser tedavisinde önemli rol oynadığını söyleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haldun Güner, “Elli yaş sonrası, adetten kesilmiş olanların muayenelerine çok özen gösterilmesi lazım. Bu bakımdan, yılda bir kez yapılan kadın doğum muayeneleri son derece önemli” dedi.

    Yumurtalık kanserinin tanısında geç kalınabildiğini ifade eden Prof. Dr. Haldun Güner, büyük bir hacim içinde oldukça küçük olduklarından, herhangi bir kanser oluştuğunda maalesef oldukça geç tanı koyulabildiğini belirtirken, erken dönemlerinde bariz bir belirtisi bulunmayan hastalığın çoğu zaman yakınmalar, orta yaş hazımsızlığı şeklinde tanı konulup, tanısının geciktirildiğini ifade ediyor. Kilo kaybı, kanama, karında şişlik ortaya çıktığında ise çoğu zaman hastalığın ilerlemiş olduğuna dikkat çeken Güner, yumurtalık kanserinin üçüncü ya da dördüncü evrede yani oldukça gecikmiş olarak teşhis edilebildiğini ve bu nedenle tedavi sonu yaşam sürelerinin kısıtlı olabildiğini aktarıyor. Cerrahideki ilerlemeler, gelişmiş yeni cihazlar ve kemoterapideki gelişmeler sayesinde yumurtalık kanseri tedavisinde başarı oranının giderek yükseldiğini ifade eden Güner, hastalığın daha çok menopoz sonrası dönemlerde ortaya çıktığını belirtiyor. Kırkından önce görülme sıklığının az olduğunu ancak bu yaşlardan itibaren yıllık kontrollerin önemine vurgu yapan Güner, özellikle elli yaş sonrası, adetten kesilmiş olanların muayenelerine özen gösterilmesi gerektiğini ifade ediyor. Kadın doğum muayenelerinin son derece önemli olduğunu aktaran Güner ‘pelvik ulltrasonografi’nin ise mutlaka yapılması gerektiğini söylüyor.

    AİLEDE KANSER ÖYKÜSÜ OLANLAR DİKKAT

    Yumurtalık kanserlerinin yüzde 90 oranında kendiliğinden oluştuğunu söyleyen Güner, yüzde 10’luk aile aktarımı için ailede yumurtalık, meme, rahim, barsak, mesane, safra kesesi, pankreas, lenfoma ve benzeri kanser varsa uyanık olmak lazım vurgusunu yapıyor. Yine kız kardeş ya da annede meme, yumurtalık ve rahim kanseri varsa genetik inceleme yapılması lazım diyen Güner, bu tip kanserler daha genç yaşta ortaya çıktıklarından, üreme çağını tamamladığında bu yakınlara koruyucu ameliyatlar önerilebileceğini ifade ediyor.

    Yumurtalık kanserlerinin ana tedavi yönteminin ameliyatla tüm kanser dokusunun çıkartılması olduğunu belirten Güner, ameliyat öncesinde kitleden parça alınmasının yayılmaya ve gecikmeye neden olacağı için çoğunlukla gereksiz hatta hasta için zararlı olduğuna dikkat çekiyor. Ameliyatta ana prensibin kanserin yayıldığı tüm bölgelere müdahale olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haldun Güner, “Kanser nereye yayılmış ise orasının tamamen çıkartılması gerekir” diye konuşuyor. “Karın içinde çıkartılamayacak durumda olan kitlelerin çapı 0,5 cm yi geçmemelidir. Hatta mümkünse 0 cm olmalı, tümör hiç kalmamalı, tümör komple çıkartılabilmelidir” diye konuşan Güner, ağır ameliyatlar sonrası kısa bir dinlenme süresi sonunda başlanan kemoterapiden iyi cevap alındığını söylüyor. Ameliyat sonrası uygulanan kemoterapinin hayati önemde olduğunu ifade eden Güner, ameliyatla gözle görülen tümörler alınsa mikroskobik kanser hücreleri için bu sürecin kritik önemde olduğunu belirtiyor.

    ÖMÜR BOYU TAKİP ŞART

    Yumurtalık kanserlerinin yeniden nüks etme ihtimali bulunduğunu söyleyen Güner, ömür boyu, ciddi bir takip gerektiğinin altını çiziyor. “CA 125 ölçümleri, radyolojik, ve nükleer tıp incelemeleri bize yol gösterici oluyor” diye konuşan Güner, nüks etmeye karşı erken tespitin de çok önemli olduğunu ifade ediyor.

  • Sarıkahraman: “Devletin Şefkatli Eli Fındığın Üzerinde Olmalı”

    Ünye Ziraat Odası Başkanı Osman Sarıkahraman, fındıkta müdahale alımının şart olduğunu ifade ederek, “Devletin şefkatli eli fındığın üzerinde olmalıdır” dedi.

    Oda binasında gerçekleştirilen basın açıklamasına muhtarlar, üreticiler ve basın mensupları katıldı. Sarıkahraman açıklamasında, “Ziraat danışmanı arkadaşlarımız bireysel olarak kendi üreticilerine eğitimler verdi. Biz bunları zaten yapıyoruz. Ancak fındık fiyatı da 13-14 TL’den 9 TL’ye düştüğünde zaman zaman biz bu etik olmadı, yakışmadı da diyoruz. Kimse bu konuda bizi yanlış anlamasın, biz bu konuda kanunun bize verdiği yetki çerçevesinde savunacağız. Fındık kilogramının 8 TL’ye mal olduğunu bulduk ama 9 TL’ye benden aldığın fındık herhangi bir satış noktasında birinci sınıfı 74 TL, ikinci sınıfı 69 TL. Ziraat odaları ilk defa bu kadar çok fındığı emanete bıraktırmadı. İlk defa bu yıl üretici biraz fazla bilinçlendi. Şu anda yüzde 30-40 civarında bir fındık, üreticimizin evinde bekliyor. Lisanslı depo maliyeti yüksek olduğu için borsa haklı olarak ben buradan çekiliyorum” diye konuştu.

    “Bizim bütün çaba ve isteklerimiz devletin müdahale alımında TMO veya FİSKOBİRLİK’in etkin rol oynayabilmesi” diyen Sarıkahraman şunları söyledi: “FİSKOBİRLİK pek gündem de yok ama bizim gündemimizde var. FİSKOBİRLİK’çilerde zaman zaman bunlar ziraat odalarının kuru gürültüsü diyor. Biz Ankara ziyaretimizde bu işin öncü başının FİSKOBİRLİK’in geçmesi gerektiğini söyledik. FİSKOBİRLİK yöneticilerinin şu anda Meclis’in önünde kamp kurmaları lazım. Ben bu işin lokomotifinin FİSKOBİRLİK’in olmasından yanayım. FİSKOBİRLİK’imizi düzeltmeliyiz. Yaklaşık 20 gün önce Genel Başkanımız, Tarım Bakanını ziyarete gitti. Ziyarette Genel Başkanımız, Bakanımıza fındıkçının durumunu anlattı. Genel Başkanımız ayrıca ‘fındık ülkemize 3 milyar dolar gelir sağlayan bir ürün. Böyle bir ürüne devletimizin şefkatli elinin üzerinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Devletimizin TMO veya FİSKOBİRLİK kanalı ile şefkatli eli fındığın üzerinde olmalıdır.”