Etiket: Olmalı”

  • Eğitim-Bir-Sen: “Ortaokullardaki ölçme-değerlendirme faaliyetleri objektif olmalı’’

    Eğitim-Bir-Sen: “Ortaokullardaki ölçme-değerlendirme faaliyetleri objektif olmalı’’

    Eğitim-Bir-Sen, Covid-19 nedeniyle uzaktan eğitim döneminde ortaokullarda öğrencilere yönelik ölçme-değerlendirme faaliyetlerinin objektif bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğini dile getirdi.

    Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Latif Selvi, Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa ve Hasan Yalçın Yayla, Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Dr. Cem Gençoğlu ile görüştü. Görüşmede Genel Sekreter Latif Selvi, Bakanlığın Covid-19 sürecinde alınan önlemler kapsamında canlı ders veya EBA TV takip ve ders etkinliklerine katılmalarına göre öğrencilere ders etkinliklerine katılım puanı verileceğini ve derslerin dönem notlarının bu puanlara göre belirleneceğini ifade ettiğini belirterek, “Canlı ders veya EBA TV erişiminde bölgesel ve yöresel eşitsizlikler ile aynı eğitim kurumundaki öğrenciler arasında dahi var olan eşitsiz derse katılım imkânları, ders etkinliklerine katılımı farklılaştırmaktadır. Bu durum, öğrencilerin bireysel çaba ve çalışmalarından kaynaklanmayan, kendi ellerinde olmayan sebeplere dayalı olarak adil ve objektif bir ölçme-değerlendirme yapılmasını zorlaştırmaktadır” dedi.

    Yüz yüze eğitime ara verilinceye kadar geçen zaman zarfında bir kısım eğitim kurumu ve sınıfların yazılı sınav yaptıklarını, büyük bir kısmının ise yapamadığını belirten Selvi, “Bu durumun adil ve karşılaştırılabilir sağlıklı sonuçlar üretmeyeceği açık. Söz konusu eşitsizlikle, bunun doğurduğu/doğuracağı adil ve objektif olmayan sonuçlar, bir yandan ders notlarının uzun dönem etkilerinden hareketle öğretmenlerle ebeveynleri karşı karşıya getirmekte; diğer yandan öğretmenlerin sağlıklı, adil ve eşit bir ölçme-değerlendirme yapmasına engel teşkil etmektedir. Eşit olmayan şartlarda yapılacak her türlü ölçme-değerlendirme faaliyeti, objektif kıstaslara dayanmayan sonuçlar olarak değerlendirilebilecektir” şeklinde konuştu.

  • Putin: “Dağlık Karabağ müzakerelerinde Türkiye de olmalı”

    Putin: “Dağlık Karabağ müzakerelerinde Türkiye de olmalı”

    Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ müzakerelerinde Türkiye’nin de olması gerektiğini açıkladı.

    Dağlık Karabağ’da Azerbaycan-Ermenistan arasındaki çatışmalar devam ederken, uluslararası toplumdan müzakere çağrıları sürüyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus iş dünyası için düzenlenen “Rusya Çağırıyor” isimli programa telekonferans yoluyla katıldı. Toplantıda siyasi konulara değinen Putin, Dağlık Karabağ konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Ermenistan’ın, Sovyetler Birliği dağılırken silahlı yönteme başvurduğunu belirten Putin, “Sovyetler Birliği yönetimi de insanların güvenliğini sağlayacak etkin bir karar almamıştı, Ermenistan eline silah alarak kendisi adım atmıştı. Karabağ’da belirli bir rejimin sağlanmasıyla 5 artı 2 bölgenin Azerbaycan’a verilmesini konuşmak bizim yaklaşımımızdır. Uzun süreli çözüm için iki tarafa da uygun olan bir çıkar dengesi sağlanmalı” dedi.

    “Müzakerelerde Türkiye de olmalı”

    Dağlık Karabağ tartışmasının diplomasi ile çözüme kavuşturulması gerektiğini savunan Putin, “Azerbaycan ile Ermenistan’ın, Türkiye’nin de olduğu Minsk Grubu çerçevesindeki müzakerelerle çözüme ulaşması gerekiyor. Bunun başarılabileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

    “ABD, tüzel kişilerimize ve şirketlerimize 46 kez yaptırım uyguladı”

    ABD ile ilişkilerde sorunların hala sürdüğünü belirten Putin, “Mevcut yönetim Rusya’ya, tüzel kişilerimize ve şirketlerimize 46 kez yaptırım uyguladı. 46 kez! Hiçbir zaman böyle bir şey olmamıştı. Ancak bu kısıtlamalara rağmen bir önceki döneme kıyasla ticaret hacmi yüzde 30 arttı. ABD seçimlerine değinmek istemiyorum. Zira ben ne söylersem söyleyeyim, partnerlerimiz Rusya’nın ABD seçimlerine sözde müdahalesini kanıtlamak için sözlerimi işine geldiği şekilde yorumluyor” dedi.

  • Ticaret Bakan Yardımcısı Turagay: “Türkiye, moda ve markasıyla Fransa, İtalya olmalı”

    Ticaret Bakan Yardımcısı Turagay: “Türkiye, moda ve markasıyla Fransa, İtalya olmalı”

    Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay, ‘8. Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması’nın ödül töreninde, “Bizim amacımız tasarımcı sayımızı arttırmak. Türkiye 5-10 sene sonra moda ve markasıyla Fransa ile İtalya olmalı” dedi.

    Ticaret Bakanlığı ve Türkiye İhracatçıları Meclisinin (TİM) desteğiyle Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) tarafından geleneksel olarak düzenlenen ‘8. Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması’nın ödül töreni Adana Müzesi’nde düzenlendi.

    “Kişiye özel tasarım”

    Açılışta konuşan Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, tekstil sektörünün yıllar içerisinde değiştiğine dikkat çekerek, “Artık tüketiciler orijinal ve farklı tasarım ürünleri bekliyorlar ve bunları, hemen istiyorlar. Tüketici tercihleri hızlı değişiyor ve tüketiciler artık çok aceleci. 1995 yılında bir ürünü almak için 9 gün bekleyen tüketici bugün aynı ürünü 24 saatte almak istiyor. Üstelik de kişiselleşmiş bir ürün talep ediyor. 2019 yılında moda sektöründeki en önemli 12 trend arasında, kişiye özel tasarım, ikinci sırada yer alıyor. Bu da tasarımın ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyor” ifadelerini kullandı.

    “Gece gündüz demeden çalışmalı”

    Adana Valisi Mahmut Demirtaş ise, “Tekstil ve hammaddeleri sektörü 2023 ihracat strateji haritasında, tasarım ve koleksiyonları çeşitlendirme, takipçilikten trend belirleyici olmaya geçme hedefleri belirlenmiştir. Önüne böylesine önemli bir hedef koyan tekstil sektörünün bu hedefe ulaşması noktasında tüm kesimler elini taşın altına koymalı, bu istikamette gece gündüz demeden çalışmalıdır” diye konuştu.

    “Amacımız tasarımcı sayımızı arttırmak”

    Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay da tasarım, inovasyon ve ürün geliştirmeye önem verilmesinin gerektiğini belirterek, “Biz Ticaret Bakanlığı olarak 2008 yılında tebliğ yayınlayarak tasarım ofislerini, yurt dışına ihracatı destekleyeceğiz dedik. Desteklerimizi işleme koyduk. Bu desteklerimiz arasında bugün ki yarışmada var. Bizim amacımız tasarımcı sayımızı arttırmak. Hayaller kurmalıyız, o hayallerimizin peşinden koşturmalıyız ve hayallerimizi gerçeğe dönüştürmeliyiz. Türkiye 5-10 sene sonra moda ve markasıyla Fransa ile İtalya olmalı. Görüyorsunuz ticaret savaşlarını. Bizim bu boşlukları doldurmamız lazım” dedi.

    Konuşmaların ardından yarışmacılara ait kumaş tasarımları, dans gösterisiyle tanıtıldı. 8. Dokuma Kumaş Tasarım Yarışması’nın 25 bin liralık birincilik ödülü ‘Unutuş Nehri’ tasarımıyla Sedef Sena Güler, 20 bin liralık ikincilik ödülü ‘Ona Eureka’ tasarımıyla Serdar Akyüz, 15 bin liralık üçüncülük ödülü ise ‘Ine Nary’ tasarımıyla Maide Özer’e verildi. Ödül törenine, kent protokolü, sektör temsilcileri ve çok sayıda ziyaretçi katıldı.

  • Alim: “Ekonomide bahar havası için seçim sonrası gündem reformlar olmalı”

    Alim: “Ekonomide bahar havası için seçim sonrası gündem reformlar olmalı”

    Açıklanan büyüme rakamlarını değerlendiren İPEKYOLUSİFED Başkanı Mehmet Nuri Alim, 2018’deki yüzde 2.6’lık büyüme ve son çeyrekteki yüzde 3’lük daralmanın, iş dünyası açısından şaşırtıcı olmadığını vurguladı.

    2018 yılı Temmuz-Ağustos aylarında yaşanan finansal dalgalanmanın, ikinci yarıdan sonra reel sektör üzerinde oluşturduğu baskıyı, iş insanları olarak yakından yaşadıklarının altını çizen Alim, “Ekonomide yeniden bahar havası yaşamak istiyorsak, 31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından, hemen 1 Nisan sabahından başlamak üzere, yapısal ve ekonomik reformlara ağırlık vermeliyiz” diye konuştu.

    İPEKYOLU Sanayici ve İş Dünyası (İPEKYOLUSİFED )Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nuri Alim, TÜİK tarafından açıklanan büyüme verilerini değerlendirerek, rakamların, 31 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından, acil olarak yapısal ve ekonomik reformlara odaklanılması gerekliliğini ortaya koyduğunu söyledi.

    Alim, yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Türkiye ekonomisi 4. çeyrek büyüme verileri, iş dünyası açısından şaşırtıcı olmadı. Yüzde 2-4 arasında bir daralma bekleniyordu ki gelen rakam yüzde 3 daralma yönünde oldu. Yılı da yine İPEKYOLUSİFED olarak pek çok açıklamamızda vurguladığımız gibi yüzde 2,5-3 arasında bir büyüme ile kapatacağımızı söylüyorduk. Yeni Ekonomik Program (YEP) ile hedeflenen yıllık büyüme rakamının (yüzde 3,8) altında, 2018’i yüzde 2,6 ile kapattık.

    2018 yılı Temmuz-Ağustos aylarında yaşadığımız finansal dalgalanmanın, ikinci yarıdan sonra reel sektör üzerinde oluşturduğu baskıyı iş insanları olarak yakından yaşadık. Şubat ayında yayımladığımız İPEKYOLUSİFED Ekonomik Beklenti Anketi sonuçlarının, TÜİK tarafından açıklanan büyüme verileri ile örtüştüğünü söyleyebiliriz.

    Son 20 yılda hizmetler ve inşaat sektörü odaklı bir büyüme gerçekleştirdik. Bu büyümenin sürdürülebilir olması mümkün değildi. Ülkemizin sürdürülebilir büyümesi için katma değerli üretim ve katma değerli ihracatı teşvik edecek sanayi odaklı; kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmesi gerekiyor. Ekonomide yeniden bahar havası yaşamak istiyorsak, 31 Mart Yerel Seçimlerinin ardından, hemen 1 Nisan sabahından başlamak üzere, yapısal ve ekonomik reformlara ağırlık vermeliyiz. Ekonomik reformlara ek olarak hayata geçirilecek demokratik reformların vereceği güçle, Türkiye’nin yeni bir hikâye yazacak potansiyeli olduğuna inanıyoruz.

    Sürdürülebilir büyüme için ekonomiye güven önemlidir. Tüketici ve reel sektörde güven kaybı, ekonomiye daralma olarak yansımaktadır. Bu anlamıyla finans piyasalarının nabzını ve reel sektörün ateşini düşürecek geçici tedbirler yerine, kalıcı reformlara odaklanılması ve bu yöndeki adımların kararlılıkla sürdürülmesi gerekmektedir. Banka kredilerinin daralması, teminat sürecinin katılaşması gibi sorunlar, mevcutta reel sektörde nakit sıkışıklığı başta olmak üzere ödeme sürelerinin uzamasına neden olmaktadır. Üretimde ve satışlarda yaşanan daralma, reel sektörü, özellikle de KOBİ’leri derinden etkilemektedir.

    Ödemelerin zamanında gerçekleşmesinin, ekonomiye güven tesisinin en önemli unsurlarından biri olduğu unutulmamalıdır. KOBİ’lere ödemelerin gecikmesi ise, güven tesisisin azaldığına işaret etmektedir. Dolayısıyla “Önce Küçüğü Düşün” ilkesini İPEKYOLUSİFED olarak tekrar hatırlatmak istiyoruz. KOBİ’lere ödemelerin gecikmesini engelleyecek önlemlerin alınması, bu anlamıyla ekonomiye güvenin yeniden tesisi, büyümenin tekrar artışa geçmesini sağlayacaktır.

    Beklentimiz seçimlerden hemen sonra, gündemin acilen yapısal ve ekonomik reformlar olması ve somut eylem planları ile güvenin yeniden tesisi için var güçle çalışılmasıdır.”

  • Türel: “Hedefimiz sezonu 12 aya yayıp, 20 milyon turist ağırlamak olmalı”

    Resort Turizm Kongresi’nde konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, “Hedefimiz bu yıl 8 aya çıkan turizm sezonunu 12 aya çıkarmak olmalı. Bunu yapabilirsek birkaç sene içinde Antalya’da yılda 20 milyon turist ağırlayacağımıza inanıyorum” dedi.

    Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB)’un düzenlediği 8. Uluslararası Resort Turizm Kongresi “Geleceğin Turizmi Turizmin Geleceği” başlığıyla Antalya’da başladı. Kongrede turizmcilere seslenen Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, kongrenin turizm sezonu öncesi alınacak kararlar ve çizilecek yol haritası açısından büyük önem arz ettiğini ifade etti.

    Zorlu günleri birlikte aştık

    Birkaç yıldır turizm sektörünün zor bir süreçten geçtiğini kaydeden Türel, “Bu zorlu günleri hep birlikte aştık. Sektöre katkı amacıyla ‘ Antalya Seni Bekliyor’ başlığında bir kampanya başlatmıştık. 18 ilde 8 bin mecrada erken rezervasyon kampanyası gerçekleştirdik. O dönemin zor koşullarında umut oldu. Çok kısa bir sürede el ele vererek sorunları aştık ve rekorlarla dolu altın bir yıla imza attık” diye konuştu.

    Başkan Türel artık turizm gelirlerin turist rakamıyla doğru orantıda olmasını nasıl sağlamak gerektiğini konuşmak gerektiğini belirterek, “Bununla birlikte Kültür ve Turizm Bakanımızın da işaret ettiği üzere artık nicelik değil nitelik öne çıkmalıdır” dedi.

    12 ay sezon 20 milyon turist hedefi

    Antalya’da misafir memnuniyetinin yüzde 90-95’lerin üzerinde olduğunu belirten Türel, şunları dile getirdi: “Antalya sahip olduğu tesis ve yatak kapasitesiyle 20 milyon turiste rahatlıkla ev sahipliği yapabilecek potansiyele sahiptir. Önümüzde duran en önemli hedef az önce de ifade ettiğim gibi sezonu 12 aya çıkarmak olmalıdır. Sezonu 12 aya çıkarırsak birkaç sene içerisinde Antalya’da 20 milyon turisti ağırlayacağımıza inanıyorum. Ekim Kasım ayı doluluk oranı fevkalade iyi bir duruma geldi. Bu yıl Avrupa’daki tur operatörlerinin satışlarının mart başını çektiğini de duyduğumuzda aşağı yukarı turizm sezonun 8 aya yayıldığını söylersek yanlış olmaz.”

    Ören yerleri projesi

    Başkan Menderes Türel, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve turizmcilerle birlikte ören yerleri ve müzelerin ziyaretçi rakamlarını arttırmayı amaçlayan yeni bir proje üzerinde

    çalıştıklarını belirterek, “Side, Aspendos, Noel Baba, Perge gibi dünya çapında tanınan yerlerimizin ziyaret oranının Antalya’ya gelen turist sayısı ile kıyasladığımızda çok düşük kaldığını görüyoruz. Yapacağımız bu çalışma şehrimizin ekonomisini canlı tutacağı gibi yıllardır dile getirilen turist otelden çıkmıyor yakınmasının da önüne geçecektir. Bugüne kadar 2 milyon 900 bin turistin ziyaret ettiği bu ören yerlerini bu proje sonunda 5 milyona çıkarmayı hedefliyoruz” diye konuştu.

    Rakiplerimizle rekabet edebilecek düzeydeyiz

    Turizmdeki rakipleriyle yarışabilmesi için Antalya’nın yaşam kalitesini artırarak, 21. Yüzyılın yeryüzü cennetlerinden birisi yapmaya çalıştıklarının altını çizen Türel, şunları aktardı: “Bunun için çok yatırım yapıyoruz. 2004 yılında ilk göreve geldiğimde 2 arıtma tesisimiz vardı, şimdi 32 arıtma tesisimiz var. Tek damla pis suyu temizlemeden denize vermiyoruz. Antalya Mavi Bayrak sayısında dünyada ikinciliği gibi önemli bir yere sahip. 200 Mavi Bayrak’a sahibiz. Bu arıtma tesisleri sayesinde denizimize gözümüz gibi baktığımızdan dolayı böyle. Katlı köprülü kavşaklardan kanalizasyona kadar dünyadaki rakiplerimizle rekabet edebileceğimiz düzeydeyiz.”

    Yeni yaşam ve cazibe alanları oluşturuyoruz

    Antalya’nın son yıllarda büyük bir değişim ve gelişim yaşadığına dikkat çeken Türel, şöyle konuştu: “Konyaaltı sahilinde hizmete açtığımız Sahil Antalya Yaşam Parkı, devamında şimdilerde silueti ortaya çıkan Türkiye’nin medarı iftiharı bir proje olan Boğaçayı Projemiz ve cadde düzenlemelerimiz ile kent estetiğine katkı sunarak yeni yaşam ve cazibe alanları oluşturuyoruz. Bugünlerde yolu Konyaaltı’na düşenlerin Boğaçayı Projesini görmesini tavsiye ederim. Kanal projesinde yaşam alanları, film stüdyoları olmasını istiyoruz. Çünkü Antalya’nın güneş ışığı, tarihi ve doğal yapısı film çekimi için büyük avantaj sağlamaktadır ve biz Antalya’da sinema endüstrisi merkezleri kurulmasını destekliyoruz.”

    Konyaaltı ödülle taçlandı

    Sahil Antalya Yaşam Parkı projesinin uluslararası bir ödülle taçlandığını belirten Türel, “Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde çevre düzenleme dalında İdeal Kent ödülünün sahibi olduk. Bunlar Antalya’mız adına önemli ve güzel gelişmelerdir. Her yıl binlerce yabancı aile Antalya’dan konut alarak şehrimize yerleşiyor. Daha önce Alman, Hollandalı, Norveçli topluluklarımız vardı, artık Rus, İranlı, Azerbaycanlı topluluklarımız da oldu. Antalya, Akdeniz’de Barselona ile karşılaştırılabilecek bir şehir olma yolundadır” ifadelerini kullandı. .