Etiket: Olmaktan

  • Emine Erdoğan: “Teknoloji Fırsat Olmaktan Çıkıp Tehdide Dönüştü”

    Yeşilay tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’ne katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “Ne yazık ki son yıllarda teknolojinin bir fırsat olmaktan çıkıp, bağımlılık yaparak tehdide dönüştüğünü görüyoruz. İnternet, cep telefonu, akıllı telefon uygulamaları ve dijital oyunlar hayatımızın merkezine yerleşiyor. İnsanlar teknoloji olmadan yaşamını sürdüremez hale geliyorlar” dedi.

    Yeşilay’ın ev sahipliğinde düzenlenen 3. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi, dünyanın önde gelen uzmanlarını İstanbul’da bir araya getirdi. WOW Otelde düzenlenen kongreye Cumhurbaşkan’ı Recep Tayip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ve davetliler katıldı.

    Kongrenin açılışında konuşan Emine Erdoğan, dünyadaki iletişim alanındaki gelişmeleri dikkat çekerek, “İnternet, radyo ve televizyonlar istemediğimiz kadar bilgiyle muhatap kılıyor. Fakat ne yazık ki bu toplumsal duyarlılığımızın arttığı anlamına da gelmiyor. Dünyanın sorun ve acılarım karşısında yeterince sorumluluk göstermiyoruz. Mülteciler sorunu bunun en çarpıcı örneğidir. Çocukların Akdeniz sahillerinde ölümü haberi çoğu vicdana akla ve kalbe uğramadan istatistik verisi olarak kalmıştır. Oysa bilmek sorumluluk ister. Dünyanın acıları karşısında aksiyom almayı gerektirir. Bilgi ve haber yığınları arasında kalmak vicdanlarımızı köreltmemelidir” diye konuştu.

    Türkiye’de her 10 evin 7’sin de internet erişim imkanı olduğunu kaydeden Erdoğan, “Çocuklar ortalama on yaşında cep telefonu kullanmaya başlıyorlar. Her on çocuktan dokuzu her gün televizyon izliyor. İnsan alışkanlıklarının çocuğudur. Uzmanlara göre, günlük insan davranışlarının yüzde kırktan fazlası alışkanlıklardan oluşuyor. Bu nedenle anne, baba ve öğretmen olarak çocuklarımıza doğru teknoloji kullanımını kazandırmak durumundayız. Aksi halde hafızası teknolojiye bağlanmış nesiller yetişecek. Çocuklarımız gerçek toplumsal yapılar yerine, siber alemin bireyleri haline gelecekler. Teknoloji bağımlılığı konusunda gerekli tedbirleri almazsak kayıp nesiller vereceğiz” şeklinde konuştu.

    “TEKNOLOJİNİN BİR FIRSAT OLMAKTAN ÇIKIP, BAĞIMLILIK YAPARAK TEHDİDE DÖNÜŞTÜĞÜNÜ GÖRÜYORUZ”

    Teknoloji hayatımızın her alanına giren ve gündelik yaşamımızı etkileyen bir unsur haline geldiğini vurgulayan Erdoğan şunları söyledi

    “Çocuklarımız topaç çevirme, saklambaç oynamak gibi geleneksel oyunlar yerine dijital oyunları tercih ediyorlar. Yeri geliyor alışverişimizi internetten yapıyor, banka işlemlerimizi ekran başından yapıyoruz. Teknolojinin en önemli getirilerinden birisi bize zaman kazandırıyor olması tabi ki. Taki bağımlılığa dönüşüp zamanımızı çalar hale gelene kadar. Ne yazık ki son yıllarda teknolojinin bir fırsat olmaktan çıkıp, bağımlılık yaparak tehdide dönüştüğünü görüyoruz. İnternet, cep telefonu, akıllı telefon uygulamaları ve dijital oyunlar hayatımızın merkezine yerleşiyor. İnsanlar teknoloji olmadan yaşamını sürdüremez hale geliyorlar. Bilinçle kullanılmadığında ruhsal, fizikler, zihinsel bir çok sonuçlar doğuruyor. Teknoloji sosyal ortamlarda dahi insan ilişkilerinin önüne geçiyor. Bu insani ilişkilerinin önüne geçiyor. Bu insani ilişkileri yıprattığı gibi her açıdan sağlıksız nesiller yetişmesine de neden oluyor. Uzun süre internet başında oturmak uykudan, spordan ve hareketli yaşamdan feragat etmeyi gerektiriyor. Etrafımızı saran sinyallerin beyin hücrelerimizde hasarlar oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat boyutlarının henüz yeterince farkında değiliz. Aslında büyük bir biyolojik deneyin parçası olduğumuz da söylenebilir. Yoğun radyasyona maruz kalıyor, medyatik dalgalar arasında bir ömür geçiriyoruz. Bu noktada ölçülü bir teknoloji kullanımı son derece önemlidir”

    AVCI, “İNSANI ÖZÜNE YABANCILAŞTIRAN VE KURMACA ROBOT HALİNE GETİREN BİR KÜLTÜR YAYIYOR”

    Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı ise Sosyal medya araçlarının yerleştirdiği ve ileri derecede cehaletle malul ve malumat furyasını da zikretmek zorundayım. Sahte ve sanal kimliklerin insan haysiyetine cüretkar saldırılalılarının her gün yeni bir biçimine tanık oluyoruz. Her konuda her şey üzerine fikir beyan edilebilen, bir yalanın binlerce kez tekrarlanarak sürümde kalmasını temin eden, insanları sosyal medya mecralarını durmaksızın kullanmaya teşvik eden bu yapı, arka planda kendine rağbet etiği insanların sayısı üzerinden akla hayala gelmeyecek büyük miktarlarda paralar devşiriyor. Daha tehlikelisi insanı özüne yabancılaştıran ve kurmaca robot haline getiren bir kültür yayıyor. Bahsettiğim bütün bu konular özellikle çocuklar ve genler söz konusu olduğunda daha da tehlikeli ve milletlerin geleceğini ciddi manada tehdit eden bir özellik arz ediyor” dedi.

    Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ise özellikle oyunların çocuklar üzerindeki etkisine değinerek, “Oluşturdukları bağımlılığı sürdürebilir kılmak için, şiddeti, cinselliği, kolay kazanma alışkanlığını, üstün gelme dürtüsünü kullanmaktan çekinmiyorlar. Kısacası internet üzerinden çocuklarımızın üzerine üzerine gelen ve onları tehdit eden bir anlayış var ve buna hepimiz elle tutulur gözle görülür olarak şahit oluyoruz. Asıl önce bir meselemiz olduğunu kabul etmekle başlıyor. Bu sorunları döne döne konuşmaktan ziyade hemen tedbir alıp çözümler üretmek zorundayız. Öncelikle yapılacak iş çocuklarımıza interneti doğru kullanmayı öğretmek. Oradaki zararlardan korunması için gerekli zırhı onlara kazandırmak” ifadelerini kullandı.

  • BDDK Başkanı Akben: “Önde Olmanın Yolu Farklı Olmaktan Geçiyor”

    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mehmet Ali Akben, bankacılık sektöründe fark oluşturmanın formülünün, hitap edilen sektörü iyi tanımak olduğunu belirtti.

    Öğrencilerini iş hayatına okul sıralarından itibaren hazırlayan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi “Bankacılık Sektöründe Fark Yaratmanın Formülü” isimli bir konferans düzenledi.

    İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Fatma Altınbaş Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansın konuğu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mehmet Ali Akben oldu. Bankacılık sektöründe fark yaratmanın formülünün müşterini tanı, personele yatırım ve teknolojik yatırımdan geçtiğini belirten Mehmet Ali Akben, “Teknolojiniz gelişmiş ve iyi yetişmiş bir insan kaynağınız varsa hizmet kaliteniz de doğru oranda değişir. Dünyada ve Türkiye’de en önemli sorun insan kaynağı. Teknoloji sorununu maddi unsurlarla çözebiliyoruz ama yetişmiş insan kaynağı yoksa bütün sistemler yetersiz kalıyor. Bu yüzden insan kaynağının yetiştirilmesine çok önem veriyoruz. Üniversitelerimiz, bu konuda bankalarımızın başvuru kaynağıdır. Çünkü bankalarımız personel ihtiyacını buralardan sağlıyor. Buradan yetişen insanlar bankacılık sektöründe iş imkânı bulabiliyor. Bu anlamda üniversitelerimizin eğitimlerini, katkılarını çok önemsiyoruz. Farkındalığın böyle yaratabileceğini düşünüyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.

    “ÖĞRENCİLER KENDİLERİNE YATIRIM YAPMALILAR”

    Bankacı olacak öğrencilere de seslenen Mehmet Ali Akben, “Bankacı olacak kişilerin öncelikle iyi bir insan olmaları gerekiyor. Çünkü bankacılık sektöründe çalışmak bir takım kurallara bağlıdır. Kanunla düzenlenmiş ulusal, uluslararası kurallar var, ülke gerçeklerini göz ardı etmeden sistemin bu kurallara uyması gerekiyor. Seçilen bu arkadaşlarımızın bir takım meziyetlerinin olması lazım. Bunlar önce insani meziyetler. Bankacılığın en önemli özelliğinin güven müessesi olduğunu unutmamamız gerekir. Kusurları ya da herhangi bir farklı durumları olmaması gerekiyor. Bunun ardından iyi bir eğitim almaları gerekli. Türkiye için bankacılık sektörü çok önemli. Bu alana yönelen arkadaşlarımızın bankacılığın kıymetini bilmeleri ve kendilerini iyi yetiştirmeleri gerekiyor. Bankacı adaylarının kendilerine yatırım yapmaları gerekiyor. Öğrenciler üniversitede öğrendikleriyle yetinmeyip, kendilerine daha fazla bir şeyler katar, iletişimlerini açık tutarlarsa ki iletişim çok önemli, bu şekilde sektörde çok rahat iş bulurlar” şeklinde tavsiyelerde bulundu.

  • Op. Dr. Demirel: “Jinekomasti Ameliyatı İle Meme Büyümesi Erkeklerde Kabus Olmaktan Çıkıyor”

    Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mert Demirel, erkeklerin korkulu rüyası olan “meme büyümesi”nin artık kabus olmaktan çıktığını söyledi. Op. Dr. Demirel, “Çünkü bu durumdan muzdarip erkekler, teknolojinin nimetlerini de yanına katan jinekomasti ameliyatları ile, artık çok daha kolay bir şekilde meme görüntüsünü düzeltebiliyor” dedi.

    Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mert Demirel, erkeklerin göğüs kısmının kadınsı bir hal almasının kimi zaman genetik, kimi zaman da çevresel faktörlere dayandığını belirterek, “Sebebi her ne olursa olsun, bu erkekler için sıkıntı veren ve sosyal yaşamı etkileyen bir problemdir. Ancak bugün erkeklerin meme büyüklüğü problemini tamamen rafa kaldırabilmek mümkün. Jinekomasti ameliyatlarına birçok avantaj katan ileri teknolojik yöntemlerle; bugün çok daha hızlı iyileşen, çok daha etkin ve başarılı operasyonlara imza atıyoruz. Erkekleri meme büyüklüğü probleminden kurtarmak için jinekomasti de uzun zamandır 2 tipik yöntem kullanılır. Bunlardan ilki, meme ucu çevresinden ufak bir kesi ile girilerek içerideki fazla dokuyu cerrahi olarak çıkarma prensibine dayalıdır. Birçok hasta bu yöntemin iz bırakacağını düşünse de, kesi izi meme ucu çevresine gizleneceği için belli olmaz ve zamanla da görüntüsü silikleşerek belirsizleşir. Diğer yöntem ise liposuction ile memede kümelenmiş yağ dokuyu vakumlayarak, görüntüyü düzleştirmektir. Bu yöntemde ise meme çevresinden çok küçük noktalardan ince kanüllerle giriş yapılır. Bu iki temel yönteme şimdi de üçüncü yeni bir seçenek ekliyoruz. Erkeklerin çok daha hızlı bir iyileşme ile meme bölgesini düzelten işlemin adı: Ultrasonik liposuction” diye konuştu.

    Hayatımızın her alanını kolaylaştıran teknolojinin, estetik cerrahiye de birçok avantaj ve yenilik kattığını söyleyen Demirel, “Ultrasonik liposuction ile yaptığımız jinekomasti ameliyatları temelde liposuction ile aynı prensibe dayanıyor. Ancak yöntemi çok tercih edilir kılan, yağ vakumlama öncesi cilt altına gönderilen ultrason dalgalarının işleme kattığı efektivite. Bu ses dalgaları cilt altındaki yağ dokuyu seçili olarak parçalıyor ve böylece etraftaki damarsal dokular zarar görmediği için ameliyat sonrası morluk ve ödem minimum düzeye iniyor. Deri altıdaki kolajen üretimi uyarıldığı için, iyileşme sonrası ciltte daha sıkı ve düz bir görünüm gözleniyor. En önemlisi de masa başı çalışanlar, 2 gün sonra rahatlıkla işine geri dönebiliyor. Ameliyat sonrası 2 hafta boyunca kullanım önerdiğimiz korse ise takım elbise ve gömleklerin altından belli olmadığı için, artık jinekomasti ameliyatlarındaki süreç erkeklerin iş yaşamını olumsuz etkilemiyor” dedi.

    JİNEKOMASTİ SONRASI ÖZGÜVEN

    Meme büyüklüğü probleminin erkekler için ciddi bir sıkıntı oluşturduğunu anlatan Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mert Demirel daha sonra şunları söyledi: “Sadece tatiller değil, kişinin kadınsı bir memeye sahip olduğu düşüncesi bile onu psikolojik olarak etkileyebilir. Ancak bu durumu düzeltmek, yaklaşık 1 saatlik bir operasyon ile mümkün. Jinekomasti ameliyatlarının beraberinde getirdiği etki ise hiç şüphesiz daha mutlu ve özgüveni yüksek bir birey. Birçok erkeğin jinekomasti sonrası yaşadığı bu özgüven artışının, iş ve sosyal yaşamını da pozitif olarak etkilemesi de kaçınılmaz.”

  • Ameliyat Olmaktan Korkan Bel Fıtığı Hastası Libyalı Kadına Lazer Tedavisi

    Bel ve boyun fıtığı nedeniyle ameliyat olmaktan korkan Libyalı Halimaa Yousef, Türk doktor Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Soner Büyükkınacı tarafından lazer yöntemiyle narkoz ve bıçak kullanılmadan tedavi edildi.

    Henüz 53 yaşında olan, uzun yıllar bel ve boyun fıtığı ağrısı çeken fakat korkusundan ötürü bir türlü ameliyat olmayan Halimaa Yousef, lazer tedavisiyle tüm ağrılarından kurtuldu. Libya’da yaşayan Halimaa Yousef, ameliyat olmaktan korktuğu için Türkiye’yi tercih etti. Çok şiddetli ağrılarla Türkiye’ye gelen ve hiçbir şekilde hareket edemeyen Yousef, Medicana Bahçelievler Hastanesi, Beyin ve Sinir Cerrahi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Soner Büyükkınacı tarafından lazer yöntemi ile tedavi edildi. Halimaa Yousef un, hastaneye ilk geldiğinde şiddetli ağrıdan duramadığını, kolunu bile kıpırdatamadığını söyleyen Dr. Soner Büyükkınacı, ameliyat yerine alternatif olarak kullanılan lazer tedavisi hakkında şu bilgileri verdi: “Yeni Lazer ile bel fıtığı tedavisinde narkoz, bıçak veya dikiş kullanılmaz. Bölgesel uyuşturma ile tedavi uygulanır. Böylece hasta ağrı duymaz. İşlem hasta yüz üstü yatarken uygulanır. Tedavi süresi ortalama 5-15 dk arasındadır. İşlem sonrası hasta direk olarak taburcu edilebilir. Sadece seçilmiş vakalara uygulanabilir. Ancak başlangıç safhasında diye tarif ettiğimiz vakalara uygulanabilir. Fıtık eğer omurilik kanalına doğru çıkmışsa lazer uygulaması yapmak sonuç vermeyebilir. Lazer ile bel fıtığı tedavisi hastaların ancak yüzde 10 un da uygundur. İyi vaka seçimi başarılı sonuç sağlar. Tedavi uygulanan 3 bel fıtığı hastasından ikisi iyileşmektedir. Lazer tedavisinin hastaya olabilecek yan etkisi çok düşüktür. Bu sebeple ameliyat yerine öncelikle tercih edilmesi doğru olabilir. Ancak kliniğimize müracaat eden hastaların hemen tüme yakını lazerle tedavi olmak istemektedirler. Bu durum lazer ameliyatının büyük ölçüde su istimal edilmesinden kaynaklanmaktadır. Lazer tedavisi uygulandığı halde iyileşmemiş vakalar endoskopik veya mikrocerrahi yöntemi ile tedavi edilebilir. Günümüzde fıtık artık tedavisi kolay hastalıklar grubunda yer almaktadır. Hastaların bu bilinçle hareket etmeleri onları rahatlatacaktır”.

    Halimaa Yousef ise çok mutlu olduğunu belirterek, Büyükkınacı’ya teşekkür etti.

  • Köy Ve Yayla Evleri Bu Proje İle Yok Olmaktan Kurtuluyor

    Of Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) tarafından yürütülen ‘Yayla ve Köylere Ahşap Yapıların İnşa, Bakım ve Onarım İşlemlerini Gerçekleştirebilecek Nitelikli Elemanların Yetiştirilmesi’ projesiyle ilgili bilgilendirme toplantısı düzenlendi.

    Trabzon’da bir otelde düzenlenen toplantıda açılış konuşmasını gerçekleştiren Of Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Saral, son yıllarda Karadeniz Bölgesi’nin turizmden önemli bir pay aldığını belirterek, “Kültür ve Turizm Bakanlığı alternatif turizm alanlarına büyük önem veriyor. Önemli çalışmalar ve projeler hazırlanıyor. Bölgedeki turizmin gelişmesi ve kültür varlıklarının korunarak geleceğe aktarılması konusunda fikir birliği oluşturmak için çok yoğun bir çaba sarf ediliyor. Yayla ve meraların korunması uzun vadeli politikaların oluşturulması lazım. Bunu hemen yapmazsak yarın düzeltmemiz mümkün olmayacaktır. Çok zor ve çok uzun bir süreç bizleri bekliyor olacak. Bakanımız Süleyman Soylu’nun ifadesiyle ’2016 yılında Trabzon’da hiçbir yaylada kaçak yapılanma yayla evi olmayacak. Yapıldığı anda da yıkılacak’ Çok net bir ifadedir. Artık bundan sonra 2016 yılında devletimizin izni ve haberi olmadığı hiçbir yaylada yapılaşma olmayacak. Yapıldığı anda da yıkılacak. Bu proje isminde de anlaşıldığı gibi yayla ve köylerde bizim kültürümüze, örf ve adetlerimize çevresel kirlilik oluşturmayacak, görüntü kirliliği oluşturmayacak ağaç ve evlerin yapılması için nitelikli elemanların yetiştirilmesi projesidir. Bu proje ile bölge insanımızın sahip olduğu girişimcilik ruhu geniş platformlara taşıyacağımıza ve bölge turizminin hak ettiği konuma gelmesine katkı sağlayacağımıza inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “AHŞAP YAPILARIN ORANI YÜZDE 0,3’LERE KADAR DÜŞTÜ”

    Projenin eğitim koordinatörü KTÜ Jeofizik Mühendisliği Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Kenan Gelişli ise yaptığı konuşmada, TÜİK’in verilerine göre son yıllarda bölgedeki ahşap yapılarının oranının yüzde 0,3 seviyesine kadar azaldığını belirterek, “Projenin genel hedefi; Trabzon yöresi yayla ve köylerde inşa edilecek ahşap yapıların üretim, bakım ve onarım işlemlerini gerçekleştirebilecek gençlerin eğitilerek, istihdam edilebilirliklerini arttırmak, ilgili gençlerin girişimcilik becerilerini arttırmak ve alandaki işsiz gençleri, orman ürünleri sanayi işverenleri ile bir araya getirerek ilgili aktörler arasında sürdürülebilir işbirliği geliştirmektir. Projede, teknik liselerin mobilya ve dekorasyon bölümü mezunları, üniversitelerin ağaç işleri endüstri mühendisliği ve orman endüstri mühendisliği bölümü mezunları hedef grup olarak seçilmiştir. Proje kapsamında 20 genç belirlenecek, kendilerine genel beceri eğitimleri verilecektir” dedi.

    Of Kaymakamı Eren Arslan ise projeyi turizm ve gelecek için güzel bir adım olarak değerlendirdiğini kaydederek, “Karadeniz yöresi son yıllarda turizmde önemli bir ivme kazanmış durumda. Ama herkesin gözlemlediği gibi bu konuda da bir şeylerin yanlış gittiğini hem görüyoruz, hem de gelecek adına da biraz umutsuzluğa kapılıyoruz. Bu proje ve buna benzer güzel adımlar gelecek adına bizi umutlandırıyor” diye konuştu.