Etiket: Olmak

  • Sabancı: “Ben Önce Huzurlu Olmak Sonra Milli Takımı Tutmak İstiyorum”

    TOBB Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Ali Sabancı, 1 Kasım seçimlerine anket benzetmesi yaparak, pazar günü yapılan anketten insanların artık önüne bakmak istedikleri sonucunun çıktığını söyledi. Sabancı, bir kapı açıldığını belirterek “lütfen bu defa bu kapıdan girelim. Ben huzurlu olmak istiyorum. Şimdi herkes, anketten 1 numara çıkana destek olacak” dedi.

    Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Mersin Genç Girişimciler Kurulunun hazırladığı Fikir Otobüsü Projesinin açılışı, bugün Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezinde yapıldı. TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu girişimi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Mersin Üniversitesi (MEÜ) ile Mersin Teknoloji Transfer Ofisi desteğiyle düzenlenen ve ‘Fikirleriniz Doğru Yolda’ başlığıyla gerçekleştirilen açılış konferansına, TOBB Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Ali Sabancı da katıldı.

    Mersin’deki yenilikçi iş fikri olan gençlerin projelerini hayata geçirmesine zemin hazırlayacak projenin açılışında ayrıca, Mersin Vali Yardımcısı Cezmi Türk Göçer, MEÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı, MTSO Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin Genç Girişimciler İl İcra Kurulu Başkanı Osman Kiper ve çok sayıda iş adamı ile genç girişimci yer aldı. Konferansın açılışını, Mersin Genç Girişimciler İl İcra Kurulu Başkanı Kiper, projeyi anlatarak yaptı.

    “HİZMETİ ALACAK MİSAFİRE GÖRE İŞ KURUN”

    Konferansta konuşan Ali Sabancı ise iş yaşamındaki deneyimlerini genç girişimcilerle paylaşarak, önerilerde bulundu. Genç girişimcilerden başarılı bir şirket olmaları için temiz ticaret yapmalarını isteyen Sabancı, şöyle konuştu: “Kendinize göre değil, bu hizmeti alacak misafire göre iş kurun. Tüketicisini anlamayan şirket başarıya ulaşıp ilerleyemez. Temiz ticarete önem verin. Ayrıca, büyük kitlelere hizmet edin. Sürümden kazanmak, kitlelere hitap etmek artık bir gerçek ve çok önemli. Kalite artmalı. Kâr etmek önemli ama itibar da çok önemli. En önemli kaldıraç insan. Bunun için insanla, çalışanlarınızla hedeflerinizi, fikirlerinizi paylaşmak, maddi başarıyı paylaşmak şirketi hedef birliğine götürür. Tüm paydaşları aynı istikamete götürebilmeliyiz. Network önemli. Kendinize benzemeyen insanlarla bir araya gelin, ilgi alanınız dışında da okumalar yapın, bilgi edinin. Bana göre en önemli konulardan biri paylaşmak. Hedefleri paylaşmak önemli. Fikirlerini paylaştığın zaman zenginleşirsin.”

    “BİR KAPI AÇILDI, BU DEFA BU KAPIDAN GİRELİM”

    Sabancı, bir gazetecinin, 1 Kasım seçimleri ve iş dünyasının öncelikli beklentisi ile ‘1300 TL asgari ücret’ vaadini sorması üzerine, seçimleri ankete benzetti.

    Sabancı, geçen pazar günü Türkiye’nin en kapsamlı anketi yapıldığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “54 milyon katılımcısı vardı bu anketin. 18 aydır biz anketörlüğü şahsen tanımaya başladık televizyonda. Çünkü 18 ay bunlarla uğraştık, hep beraber uğraştık, 78 milyon. Geçen pazar 54 milyon insan ankete katıldı. Bu anketten şu çıktı; insanlar artık önüne bakmak istiyor, 18-19 aydır düşünmediği konuları hatırlamak istiyor.” Sabancı, bir kapı açıldığını belirterek şunları söyledi: “Lütfen bu defa bu kapıdan girelim. İş dünyasının en öncelikli atılmasını istediği adımlar konusunda, ekonominin yola konulması, yeni Anayasa gibi ciğerlik laflar değil. Ben tek bir şey istiyorum ilk başta, ben huzurlu olmak istiyorum. Huzurdan sonra ben milli takımı tutmak istiyorum.”

    “ŞİMDİ HERKES, ANKETTEN 1 NUMARA ÇIKANA DESTEK OLACAK”

    Sabancı, asgari ücretin bin 300 TL olması vaadine yönelik soruyu şöyle yanıtladı: “Asgari ücret şu an bin liranın biraz üstünde, 1000,50 lira. 1300 lira, şimdi ben bunların hesabını yapmadım. Bir işveren olarak ya da bir firmanın yönetim kurulu başkanı olarak gayet tabi maliyetleri düşük tutabilmek çok önemli ama bunun sürdürülebilmesi de çok önemli. 1300, 1400’den daha mı iyi? Evet, 100 daha iyi, 1200’den de 100 daha kötü. Ama bunlar fark etmiyor. Hepimiz aynı gemide yaşadığımızı unutmayalım. Yani 100 lira fark etti asgari ücrette vah vah, ah ah. Asgari ücreti alan başka ülkede yaşıyor da sen başka ülkede mi yaşıyorsun? Dolayısıyla ben böyle iyi oldu mu, kötü oldu mu, bana göre hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz, bunları yaşayacağız. İşimizi daha iyi yaparak beceririz daha verimli oluruz. Buna sıfır kazanç diyorlar, yani birinin kazandığını öbürü kaybediyor. Niye beraber yapamıyoruz bu işleri? Şimdi beraber yapmak için bir fırsat var. Bahane kalmadı. Anket sonuçları belli oldu. Şimdi herkes, anketten 1 numara çıkana destek olacak. Bunun için destek olacak.”

    MTSO Başkanı Aşut da konuşmasında, gençleri memur olma yarışına girmiş bir ülke ile değişen dünya ekonomisinde zenginliği, refahı elde etmenin mümkün olmadığını söyledi.

    Aşut, girişimciliği özendirmeden, özellikle gençleri ve kadınları ekonominin bir parçası yapmadan, insan kaynağından başka zenginliği olmayan bir milletin dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içine girmesinin de mümkün olmadığını belirtti. Aşut, Fikir Otobüsü Projesinin, Mersin’in en temel tarım, turizm ve lojistik sektörlerinde yenilikçi iş fikrini geliştirmek isteyen genç girişimci adaylarını ortaya çıkartacak bir eko sistem oluşturmayı ve genç girişimcilere, düşünceden şirket kurulumuna kadar geçen tüm süreçte destek vermeyi hedeflediğini kaydetti.

    MEÜ Rektörü Prof. Dr. Çamsarı ise girişimciliğin desteklenmesinin olmazsa olmaz bir konu olduğunu dile getirerek “Her 100 kişiden 32’si gelecek 3 yılda girişimcilik faaliyetinde bulunmak istiyor. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 14, gelişmekte olanlarda yüzde 29” diye konuştu.

    Çamsarı, Türkiye’de eğitimli kişilerin girişimcilik faaliyetine katılma oranının da yüzde 16’dan yüzde 44’e yükseldiğini ifade etti.

    Konferansta, üniversite-sanayi işbirliğini somut temellere oturtmak adına MTSO ile Mersin Üniversitesi arasında bir protokol imzalandı. Protokole, Başkan Aşut ve Rektör Çamsarı imza attı. Fikir Otobüsü kapsamında gerçekleştirilecek çalışmalar ve görev paylaşımına yönelik Mersin Teknoloji Transfer Ofisi ve TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu arasında Rektör Yardımcısı Hakan Arslan ile Osman Kiper arasında imzalanan protokol, Ali Sabancı tanıklığında gerçekleştirildi.

  • Yazar Olmak İsteyenler Bu Kursta

    Türk Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Kocaeli Şubesi’nde ‘Yazarlık Okulu’ başladı.

    Türk Dil ve Edebiyat Derneği(TDED) Kocaeli Şubesi’nde yeni dönem kursları “Yazarlık Okulu” ile başladı. Seka Kültür Alanı’nda bulunan dernek binasında yapılan kurslar, ücretsiz olacak ve kursun sonunda sertifika verilecek. Her hafta salı günleri yapılacak olan Yazarlık Okulu, 24 hafta sürecek.

    Yaratıcı yazarlık, editörlük, öykü yazarlığı, roman yazarlığı gibi bölümlerden oluşan Yazarlık Okulu’nun ilk dersi 3 Kasım Salı günü 15.00-17.00 ve 18.00-20.00 saatleri arasında iki grup halinde yapıldı.

    Yazar-editör ve yayıncı Hilal Acar, ilk derste temel yazarlık bilgilerini ve 24 hafta sürecek olan konuları anlattı. Acar ilerleyen derslerde metinler üzerinde çalışmalar yapacaklarını ve uygulamalara geçileceğini söyledi.“Yazarlık Okulu”na devam edenler kurs bitiminde yazarlık tekniğini öğrenmiş olacak. Güzel konuşmaya hazırlık, ses ve nefes eğitimi, ifadenin kuvvetlendirilmesi, konuşma tekniği ve hitabet bölümlerinden oluşan Diksiyon ve Hitabet kursu ise cuma ve pazar günleri yapılacak. İlk grubun dersi 6 Kasım Cuma günü 13.00-16.00 saatleri arasında, ikinci grubun dersi ise pazar günü 17.00-20.00 saatleri arasında yapılacak.

  • Volkan Babacan: “Mutlaka 2018 Dünya Kupası’nda Olmak İstiyoruz”

    Medipol Başakşehir’in milli kalecisi Volkan Babacan, 2018 Dünya Kupası’na katılmak istediklerini belirterek, hedefinin Avrupa’da oynamak olduğunu söyledi.

    27 yaşındaki kaleci, TFF’nin Tam Saha dergisine açıklamalarda bulundu. Fenerbahçe’de yıldız isimlerle oynadığının hatırlatılması üzerine Volkan, “Alex’ten önce Van Hooijdonk’la çalıştım. Ortega’yı gördüm. Revivo’yu gördüm. Daum’un ilk geldiği zaman A takımla idmana çıkmaya başladım. Rapaiç’ler, Lazetiç’ler, Hooijdonk’lar, Revivo’lar vardı. Çok büyük yıldızlar da geliyordu. Bir Anelka geldi mesela… Onlardan da bir şeyler kapmak çok önemliydi. O zaman Rüştü abi vardı. Daha Barcelona’ya transfer olmamıştı. Rüştü, Volkan, ben ve bir de Recep Biler abi vardı. Dördümüzdük. Serdar Kulbilge, Rüştü abi gittikten sonra geldi. Hepsinden bir şeyler öğrendik. Müteveffa Enke’yi de gördüm. Hepsini hatırlıyorum. Futbolda yetenek çok önemli tabii ki. Ancak bence çalışmak çok çok daha önemli. Çalışmayla da olmuyor, şansa da çok ihtiyacınız var. Pes etmemek de çok önemli. Yaptığınız hiçbir işte pes etmemelisiniz. Fenerbahçe’de profesyonel oldum. 16 yaşında kadroya girdim. Hatta Volkan bir Galatasaray maçından sonra formasını çıkartırken ayağı kayıp omzunu sakatlamıştı. Tabii ki Volkan için çok üzücü bir durum ama bu benim için büyük bir şans oldu. Hiçbir oyuncunun sakatlanmasını kimse istemez. Sevmediğiniz birisi de olsa sakatlanmasını istemezsiniz. Ama belki de bu benim şansımdı” dedi.

    “KALEDE DEĞİŞİKLİĞE GİDİLMİYOR”

    Volkan, teknik direktörlerin kalede çok fazla değişikliğe gitmediğini ifade ederek, “Çünkü kale çok fazla değişiklik yapabileceğiniz bir mevki değil. Ancak çok büyük hatalar yapacaksınız, çok büyük eksikleriniz olacak ya da arkanızdaki kaleci çok ekstra işler yapacak. Bir maç o oynasın, bir maç ben oynayayım ya da gireyim de şu maçı kurtarayım gibi bir şansınız yok. Sahada kendinizi çok fazla gösterme şansınız yok. Sadece idmanda gösteriyor ve sıranızı bekliyorsunuz. Bu da genellikle ya sakatlıkla ya da ceza durumunda oluyor” diye konuştu.

    “EN BÜYÜK SORUNUM KONSANTRASYON”

    Geçmişte yaptığı hataların sorulması üzerine Volkan, şu cevabı verdi:

    “Eskiye baktığım zaman en büyük sorunum konsantrasyon diyebilirim. Çünkü yeteneklerime güveniyorum. İyi çalışıyorum. İyi çalıştığım zaman özgüvenli oluyorum. Eskiden gerçekten motive olmak anlamında sıkıntım vardı. Belki heyecan, belki de bulunduğun yerin farkında olamama… Hatta arkadaşım var; İstanbulspor’da beraber oynamıştık, Behram… İlk defa A Milli Takım’a çağrıldım. ’Farkında mısın nerede olduğunun’ dedi… O an tam idrak edememiştim. Üç kaleciden birisi bendim.”

    “HEDEFİM AVRUPA’DA OYNAMAK”

    Volkan, gelecek hayalleri ile ilgili olarak ise, “Öncelikle Milli Takım’da kalıcı olmak istiyorum. Burada sürekli oynayan, uzun yıllar hizmet eden bir oyuncu olmak istiyorum. A Milli Takım kampına belki altıncı, yedinci gelişim. İlk geldiğimde heyecan nasılsa ikincisinde de aynıydı, üçüncüsünde de, şimdi de… Bu heyecanımı kaybedecek bir yer değil burası. Futbol hayatım sürdüğü kadar buraya gelmek istiyorum. Hocalarım oynatır, oynatmaz bilemem ama ben hizmet etmek istiyorum. Kişisel hedefim tabii ki Avrupa’da oynamak, büyük takımlarda oynamak. Ama ilerde ne olur zaman gösterir. Avrupa’ya gitmek de kolay değil. Kolay olsa 20 oyuncudan 10’u gider. Yetenek de yetmiyor. Avrupa ayrı bir tecrübe, ayrı bir özgüven. Maddiyattan da önemli bir şey” dedi.

    “YÜKSELEN BİR GRAFİK ÇİZİYORUZ”

    2018 Dünya Kupası yolundaki rakiplerimiz Hırvatistan, Ukrayna, İzlanda ve Finlandiya’yı değerlendiren Babacan, “Her turnuvaya başlarken şampiyonaya gitme hedefimiz var. Bu her şampiyona için böyle oldu. Son zamanlarda katılamadık… Bence bu grupta da var olma adına önemli işler yapacağız. Önemli rakipler var. Ama bence biz de son senelere baktığımızda yükselen bir grafik çiziyoruz. Mutlaka Dünya Kupası’nda olmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

  • STK Yasasına Müdahil Olmak İstiyorlar

    Sağlık Mensupları Dayanışma Toplum Sağlığı ve Çevreyi Koruma Derneği (Sağlık-Der) Sivil Toplum Kuruluşlarına (STK) ilişkin hazırlanması planlanan yasaya görüş bildirmek istiyor.

    Konu hakkında isteklerini dile getiren Sağlık-Der Konya Şube Başkanı Mustafa Şimşek, “Adalet ve Kalkınma Partisi, 1 Kasım Seçim Beyannamesi’nde sivil toplum örgütlerine ilişkin çerçeve bir yasa çıkarılacağını taahhüt etti. Emekli, taşeron, maaş zammı, asgari ücret gibi pek çok vaatte bulundu. Sivil toplum örgütlerine ilişkin yasa taahhüdü bütün bu öne çıkan başlıkların gölgesinde kaldı. Bu kapsamda Sağlık-Der Konya Şubesi, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na bir yazı ile başvurarak, seçim sonrasında Sivil Toplumun Geliştirilmesi ve Güçlendirilmesine dair hazırlanacak çerçeve yasaya fikir ve çalışmalarımız ile müdahil olmak istiyoruz” dedi.

    Şimşek, “Gelecek dönemde çerçeve bir mevzuat hazırlanarak, bütüncül ve demokratik bir yaklaşımla; sivil toplum kurumlarının hukuki statüleri, kurumsal yapıları, faaliyetleri, kamu kurumları ile ilişkileri, mali kaynakları gibi alanların düzenleneceğine dair beyannamede vurgular yapılıyor. Gelişmiş ülkelerin sayı ve nitelik olarak çok gerisinde olan sivil toplum örgütlerinin sayılarının artırılmasını istiyoruz. Ayrıca, faaliyetlerinin etkin kılınması, kamu desteği, sürdürebilir yaşama ve gelire sahip olması ve sivil toplum örgütlerinde gençlerin-kadınların aktif olarak rol alması gibi konularda düşüncelerimizi iletmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

  • Çocuk Sahibi Olmak İsteyen Anne Adaylarına D Vitamini Uyarısı

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, çocuk sahibi olmak isteyen annelere soğuk havalarla ilgili uyarılarda bulundu. Çoksüer, soğuk havalarda güneşin azalmasıyla beraber vücutta D vitamin sebtezinin azalabildiğini, bunun da tüp bebek başarısını azalttığını vurguladı.

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, çocuk sahibi olmak isteyen anne adaylarını soğuk havalara karşı uyardı. Çoksüer, D vitamininin güneşe maruz kalma sonucunda ciltte sentezleme şeklinde üretildiğini belirterek, “Bu kemik ve kalsiyum metabolizması için önemlidir. D vitamini güneşte bulunan ultraviyole ışınlarıyla vücutta sentezlenir. Onun için soğuk havalarda güneşin azalmasıyla beraber vücutta D vitamin sebtezi azalabilmektedir. D vitamini vücudumuzda kemik yapılanmasında önemli rolü olan bir vitamindir. Sağlıklı gebelik ve üremedeki etkileri hakkında bilgilerimiz son yıllarda arttı. İnsan derisinde güneş ışığı ile temas sonucu meydana gelir ve daha çok balık, süt ve yumurta sarısında bulunur” dedi.

    Çoksüer, Amerika’daki Columbia Üniversitesi Üreme Sağlığı Merkezinde 90 infertil kadın üzerinde yapılan çalışmada, D vitamini takviyesi ile doğal doğurganlıkların artırılabileceği fikrini desteklediğini belirterek “Canlı doğum oranları D vitamini eksikliği olan hastalarda belirgin düzeyde azaldığı gösterilmiştir” dedi.

    “D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNDE GEBELİK KAYIPLARI ARTIYOR”

    D vitamininin hormon salgısını ve bağışıklık yanıtını düzenlediğine dikkat çeken Çoksüer, şunları kaydetti:

    “Bu fonksiyonu nedeniyle D vitamini yeterince alınmadığı takdirde bağışıklık sistemi kontrolsüz olarak aşırı çalışır. D vitamininin sağladığı bağışıklık düzenleyici etki sayesinde embriyonun rahme tutunduğu implantasyon süreci başarılı bir şekilde gerçekleşir. Vitamin D sperm kalitesi ve yumurta kalitesini etkileyen bir faktördür. Düşük ve fazla konsantrasyonda olan D vitamini sperm sayısı, hareketi ve morfolojisini etkilemektedir. Tüp bebek uygulamalarında D vitamini eksikliği, embriyo tutunma ve gebelik oranlarında düşmeye yol açıyor. Tekrarlayan gebelik kayıplarında artış oluyor. Bu durumun rahim içi tabakada bulunan bağışıklık hücrelerindeki dengesizliğe bağlı olduğu düşünülüyor.”

    D vitamininin gebelikteki eksikliğinde de ortaya olumsuz bir tablo çıktığına işaret eden Çoksüer, şu ifadeleri kullandı:

    “D vitamini eksikliğinde hücresel immünite artması sonucunda tekrarlayan düşükler, gebelerde gebelik zehirlenmesi, erken doğum, gebelik diyabeti, bebekte gelişme geriliği gibi pek çok gebelik sorunu ortaya çıkabilir. Yeteri kadar D vitamini B hücre çoğalmasını ve fonksiyonunu düzenleyerek başarılı bir gebeliğin devamını sağlar. Özellikle obez kadınlarda, insülin rezistansı olan kadınlarda, düşük yumurta rezervli kadınlarda, sperm kalitesi ve sayısı düşük olan erkelerde vitamin D takviyesi yapılmalıdır.”

    Ton balığı, uskumru gibi yağlı balıklar, süt, karaciğer, tahıl ve portakal suyu gibi güçlendirilmiş besinlerle D vitamininin doğal olarak alınabildiğini anlatan Çoksüer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çeşitli balıklar D vitamini bakımından zengindir ancak yağlı balıklar daha çok D Vitamini içerir. D vitamini için en çok ton, somon ve uskumru gibi balıklar önerilmektedir. Balık yağı ile hem Omega 3 hem de D vitamini alma şansımız olmaktadır. D vitamini gıdalarımızda en çok balık (somon, tuna ve sardalya) yumurta sarısı ve karaciğerde bulunur. Cildin güneş ışığına maruz kalması (ultraviyole B ışınlarına) vücutta D vitamini yapımı için gereklidir. Soğuk havalarda güneş olduğu zaman haftada en az 3 kez yüz bacaklar ve kolların en az 10 dakika güneşe maruz bırakılması ve diyette D vitamininin artırılması eksikliği önler. Beslenme ve giyinme alışkanlıklarının gözden geçirilmesi, gerekirse D vitamini destek ürünlerinin kullanılması ile bu sorunun üstesinden gelinebilir.”