Etiket: Olmadan

  • Her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabiliyor

    Doç.Dr. Ruhi Nalçacı, teknoloji ile Ortodontik tedavilere ilginin oldukça arttığını belirterek, her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabildiğini söyledi.

    Ortodonti’nin dişlerdeki çapraşıklığı, alt ve üst çene dişlerinin birbirleri ile olan hatalı ilişkisini ve yüz iskeleti bozukluklarını düzeltmeyi amaçlayan, diş hekimliğinin bir dalı olduğunu anımsatan Doç.Dr. Ruhi Nalçacı, “Ortodonti aynı zamanda bu problemleri tedavi ederek ağız sağlığınızı korumanıza yardımcı olur. Çapraşık dişler estetik olarak kötü görünürler. Çok önde veya geride konumlanmış dişler yüz görüntümüzü olumsuz etkilerler. Eğri dişler temizleme güçlüğü sebebiyle diş taşı oluşumu ve diş çürümeleri açısından risk oluşturur. Ayrıca kapanış bozuklukları bazı bireylerde ileri yaşlarda çene ekleminde problemlere sebep olabilmektedir” diye konuştu.

    “Çocuklardan çok erişkinlerde diş telleri görülecek”

    Doç.Dr. Ruhi Nalçacı, yakın gelecekte daha da yaygınlaşacak ve ucuzlayacak estetik ve dijital ortodontik uygulamalar sayesinde ortodontik tedaviye olan ilginin daha da artacağını, çocuklardan çok erişkinlerde diş tellerinin görüleceğini vurguladı. Nalçacı, “Ortodontik tedavilerin en önemli dezavantajı olarak düşünülen uzun tedavi süreleri ve diş tellerinin estetik olmayan görünümü, sağlık alanındaki teknolojik ilerlemeler sayesinde artık sorun olmuyor” şeklinde konuştu.

    “Her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabiliyor”

    Doç.Dr. Nalçacı, “Kullanımı son yıllarda ülkemizde de oldukça yaygınlaşan görünmez diş telleri (şeffaf plaklar-invisalign), içten takılan diş telleri (lingual tedavi) ve şeffaf (porselen-safir) braketler artık daha çok erişkin bireyin ortodontik tedavileri tercih etmesine neden oluyor. Her yaşta estetik kaygı olmadan tel tedavisi yapılabiliyor. Eskiye oranla çok daha uygun fiyatlara ulaşılan bu tedaviler artık hastaların bütçelerini de zorlamıyor’ dedi.

    Doç.Dr.Ruhi Nalçacı, sözlerini şöyle tamamladı:

    “İmplant veya lamina diş gibi estetik düzeltmeler öncesinde yapılan kısa süreli ortodontik tedaviler ile daha doğal bir gülümsemeye kavuşmak mümkün oluyor. Güzel bir gülüş tasarımı için ideal yerlerinde olması gereken dişlerimiz, erken diş kayıplarına bağlı olarak çene içinde yanlış konumlanabiliyor. Estetik bir protez bu durumda maalesef mümkün olmuyor. Ancak protez öncesinde tel tedavisi ile düzeltilirse, ardından lamina veya zirkonyumla güzel bir gülüş estetiği sağlanabiliyor. Alt veya üst çenesinde gerilik veya ilerde olma durumu olan, doğuştan veya sonradan travma sonucu alt veya üst çenesinde deformiteye sahip vakalarda plastik cerrahi ile yapılacak düzeltmeler artık tel tedavisi yapılmadan gerçekleştirilmiyor.”

  • Putin: “İran olmadan bu konu çözülemez”

    Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen Dörtlü Suriye Zirvesi’nde açıklamalarda bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Hem Suriye hükümeti ile hem de İran’daki partnerlerimizle istişareler yapmamız gerekiyor. İran bilindiği gibi Astana Sürecinin ve barış sürecinin garantörlerinden bir tanesidir. Çatışmasızlık bölgesinin yürürlükte faaliyette olmasının teminatçısıdır. İran olmadan bu konu çözülemez” dedi.

    Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen Dörtlü Suriye Zirvesi saat 16.20 sıralarında başladı. Vahdettin Köşkü’nde gerçekleşen zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel katıldı. Liderler zirve öncesinde köşkü gezerek aile fotoğrafı çektirdi. Yaklaşık 3 saat süren zirvenin ardından liderler ortak basın toplantısı düzenledi.

    Zirve sonrasında açıklamalarda bulunan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “4’lü formatta yapmış olduğumuz görüşmelerimiz işe dayalı bir atmosfer içerisinde gerçekleşti. Ben meslektaşlarımın görüşlerine katılıyorum. Türkiye’nin yönetimini bu ortak çalışmayı yürüttükleri için teşekkür ediyorum. Suriye meselesindeki ilkesel konularla ilgili yaklaşımlarımız konusunda bir çalışma yapıldı. Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa ilerde de Suriye Arap Cumhuriyetindeki durumun normalleşmesi doğrultusunda el ele çalışmaya devam edecektir. Bu konuda bir ortak bildiri kabul etmiştir. Suriyeliler arasında diyaloğun başlatılması ve gerekli reformlarının yapılması gerektiği kanaatindedir. Bunun için elverişli şartlar sağlandı. Rusya’nın, Türkiye’nin ve İran’ın Astana formatı çevresinde yürüttükleri faaliyetler sayesinde Suriye topraklarının büyük bir bölümü teröristlerden arındırıldı. Ülke adım adım barışa doğru ilerliyor. Suriye’de sürdürülebilir barış ve istikrar sadece siyasi ve diplomatik yollarla mümkün olabilir” şeklinde konuştu.

    Rusya Devlet Başkanı Putin, sözlerine şöyle devam etti:

    “Suriyeliler kendi kararlarını kendileri tayin etmelidirler. Astana formatı dar gruplarla çabalarını birleştirme konusunu bu yönde görüştük. İşte bu Suriye’deki siyasi sürecin daha hızlı ilerlemesine ve yapıcı bir tavır sergileyen Suriye temsilcilerini bu sürece dahil etmeye vesile olacak. Öncelikle Cenevre’den yasal komitenin çalışmalarına başlamamız gerekiyor. Gelecekteki Suriye devlet yapısını görüşecek bu kurum. Soçi’de ulusal Suriye kongresinde alınan kararlar da dikkate alınmalıdır. Bu komite tüm Suriye ve toplumun tüm katmanları tarafından meşru olarak tanınmalıdır. Ancak bu şekilde bu kurum hem işler hale gelecektir ve hem de verimli olacaktır. Çoktandır ihtiyaç duyulan anayasal reformu yapabilecektir. Bu da Suriye’deki devleti daha güçlü hale getirecektir ve Suriye toplumunu birleştirecektir. Dolayısıyla bizi son derece ciddi ve titiz bir çalışma bekliyor. Bu çalışmayı kaliteli bir şekilde yürütmemiz lazım. Rusya Astana sürecinin garantör ülkesi olarak bu çalışmaya katılacak. Suriye’deki şiddet oranı ciddi ölçüde azaltıldı fakat orada biriken radikal unsurların yine de temizlenmesi gerekiyor. Savaş tecrübesini elde eden bu caniler bizim ülkelerimizde sessizce taraftarlarını devşirilebilir aşırılıkçı ideolojilerini topluma aşılayabilir, bu kabul edilmez bir şeydir. Erdoğan’la bizim Avrupalı meslektaşlarımızı Rus – Türk muhtırasını hayata geçirilmesiyle ilgili bilgilendirdik. Orada silahsızlandırılmış bölgenin oluşturulmasının, çatışmazlık bölgesi gibi geçici bir tedbir olduğunu düşünüyoruz. Kısa bir süre içerisinde Türkiye’nin bu silahsızlanmış olan bölgeden hem muhaliflerin hem de ağır silahların çekilmesi için çabalar sarf edeceklerini ümit ediyoruz. Bizim Türk partnerlerimiz bunun için zaten elinden geleni yapıyor. Radikal unsurlar İdlib bölgesinden silahlı saldırılarda bulunacaklarsa Rusya bu durumda Arap hükümetinin bu terör tehdidinin ortadan kaldırılmasına kararlı bir şekilde yardımcı olacaktır.”

    Basın mensubunun bir sorusu üzerine konuşmasını sürdüren Putin, “Ben sizlere metodları sayacak olursam herhalde bu yapıcı olmaz bu çalışmanın ilerlemesi için sakin ve saygın bir şekilde yürütülmelidir. Suriye’nin meşru hükümetine saygı duyulmalıdır. Herkes bu arada Suriye rejimi diyor, benim elimdeki kağıtta Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti ibaresi kullanılıyor. Suriye’nin meşru hükümetine saygı duymaktan yola çıkarak, muhalefetle belirli bir diyalog kurmak maksadıyla, biz her zaman Suriye Hükümetine böyle bir yapıcı diyaloga çağırıyoruz. Bugünkü sonuç bildirgesine de esas alarak biz sene sonuna kadar ilgili şartlar oluşursa Anayasa Komitesi tamamen oluşturulacak ve faaliyetlere başlayacaktır. Soçi’de Suriye ulusal diyalog kongresinde Anayasa Komitesinin oluşturulması kararı alındı. Ondan sonra hem muhalefetle hem de Cumhurbaşkanı Esad’la anlaşabildik. İki kısmı oluşturuldu. Suriye Hükümeti ve muhalifler adına iki ayrı liste hazırlandı. Şimdi 3. Listeyi hazırlıyoruz. Bu STK’ları temsil ediyor. Bu çalışma kolay değil, her taraf güvendikleri isimleri katmaya çalışıyor. Fakat bu kuruma güven oluşmazsa verimli bir şekilde çalışamaz. Hem Suriye hükümeti ile hem de İran’daki partnerlerimizle istişareler yapmamız gerekiyor. İran bilindiği gibi Astana Sürecinin ve barış sürecinin garantörlerinden bir tanesidir. Çatışmasızlık bölgesinin yürürlükte faaliyette olmasının teminatçısıdır. İran olmadan bu konu çözülemez” diye konuştu.

  • CHP’li Erbay: “Türkiye olmadan güçlü bir AB olmaz”

    TBMM’yi temsilen Avrupa Birliği’nin Başkenti Brüksel’de düzenlenen Avrupa Birliği’nin geleceğinin tartışıldığı AB Ulusal Parlamento Temsilcileri Toplantısı’na katılan CHP Muğla Milletvekili Burak Erbay, toplantı ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Türkiye olmadan güçlü bir AB’den söz etmek mümkün değildir. Türkiye’nin olmadığı bir AB eksik kalmış olacaktır. Bu nedenle gerek Türkiye olarak biz, gerekse AB, üyelik sürecimizi hızlandıracak adımlar atmalıyız” dedi.

    Avrupa Birliği’nin geleceğinin tartışıldığı AB Ulusal Parlamento Temsilcileri Toplantısı için 9-11 Ekim tarihleri arasında Brüksel’de bulunan CHP Muğla Milletvekili ve AB Uyum Komisyonu üyesi Av. Burak Erbay, AB Parlamentosu ve AB Komisyonu’nu ziyaret ederek burada AB Ulusal Parlamento Temsilcileri ve AB Genişlemeden Sorumlu yetkililerle bir dizi görüşmede bulundu. Türkiye’nin yer almadığı bir AB’nin eksik kalacağını ve güçlü bir topluluk olamayacağını vurgulayan Erbay, “Küreselleşen dünyada ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel işbirlikleri olmazsa olmaz bir durumdur. Türkiye’de bu ittifaklar açısından gerek ekonomik, gerekse coğrafi olarak sağladığı avantajlar açısından önemli bir aktördür. AB ile ekonomik, askeri, siyasal, sosyal alanlarda güçlü ve köklü ilişkilerimiz var. Bu ilişkiler gelecekte de devam edecek. Bu nedenle Türkiye’nin içinde olmadığı bir AB, küresel dünyada söz sahibi olma konusunda eksik kalacaktır. Türkiye olmadan güçlü bir AB’den söz etmek mümkün değildir. Türkiye’nin olmadığı bir AB eksik kalmış olacaktır. Bu nedenle gerek Türkiye olarak biz gerekse AB, üyelik sürecimizi hızlandıracak adımlar atmalıyız Katıldığımız toplantılarda ve yaptığımız görüşmelerde bu konuyu anlattık ve Türkiye’nin AB üyeliğinin her iki taraf açısından da çok önemli katkılar sağlayacağını ifade ettik. Türkiye’nin AB için önemini vurguladık” dedi.

  • Büyüközer: “Farkında olmadan nüfus planlamasına tabi tutuluyor olabiliriz”

    GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, ithal ilaç ve aşılara karşı temkinli yaklaşmak zorunda olunması gerektiğini söyleyerek “Farkında olmadan nüfus planlamasına tabi tutuluyor olabiliriz” dedi.

    Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer ithal ilaç ve aşılara ilişkin açıklamalarda bulundu. Büyüközer, “İthal ilaç ve aşılara karşı temkinli yaklaşmak zorunda olduğumuzu söylüyoruz. Bugün bir gerçek var ki mevcut aşı sistemi başta Amerika olmak üzere bütün dünyada tartışılmaktadır. Mevcut aşılar üzerinde tüm dünya kamuoyunda ciddi bir güvensizlik ortamı meydana gelmiştir. Bill Gates konferanslarında sürekli; ’Nüfus artışını engellemenin aşı ile sağlanacaktır’ şeklinde dile getiriyor. Hem ’Aşılarla hayat kurtarıyoruz’ diyorlar, hem de ‘Nüfus azalacak’ diyorlar. Peki ikisi aynı anda nasıl sağlanabilir ki?” diye konuştu.

    Dr. Hüseyin Kami Büyüközer Dan Brown’un ‘Cehennem’ adlı kitabındaki bir bölümünde alıntı yaparak, “Bir bilim adamı ve onun sevgilisi ‘Nüfus bu hızla artmaya devam ederse doğal kaynaklar bitecek ve dünyanın sonu gelecek. Eğer biz içme sularına karıştıracağımız kısırlaştırıcı virüsle nüfus planlaması yaparsak insanlığa hizmet etmiş, dünyayı kurtarmış olacağız. Böylece tüm insanların yok olması yerine en azından yarısı yaşayacak’ diyerek harekete geçiyorlar” dedi.

    Büyüközer, “Hikayenin bir kısmı İstanbul’da geçiyor. Dünyayı kurtarmaya çalışan bilim adamı intihar etmeden önce Ayasofya’nın altındaki sarnıca zamanı gelince eriyip içme sularına karışacak virüslü poşeti asıyor. Yani düşüncelerine göre zaten insanlığın hepsi bu gidişle ölecek, bari biz alt sınıfı öldürelim ki kendi adamlarımız sağ kalsın şeklindedir. Bu adamlar yıllardır bu oyunu gözlerimizin içine baka baka oynuyorlar, ama biz fark edemiyoruz. Dikkat edin, sömürü ile açlığa mahkûm ettikleri Afrika günden güne can veriyor. Çeşitli bölgelerde, Arakan ‘da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de savaşlar açarak ayni melaneti başka bir biçimde devam ettiriyorlar” şeklinde konuştu.

    “GDO’lu ürünler de planın bir parçası”

    GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer, buradaki amacın yerli tohumun üretilmemesi ve üretim yapacak tohumu dışardan almak zorunda kalan ülkeleri açlıkla tehdit etmek olduğunu söyleyerek, “Hayvan yemi için bile tohum lazım. Bitki için zaten tohum gerekli. Onlar bize tohum satmasa biz ne yiyeceğiz? O yüzden yerli tohumu yasaklamaya çalışıyorlar Bağımsızlığımız midemize bağlı hale gelecek yerli tohuma sahip çıkmazsak. Bugün marketlerimizde sunulan gıda maddelerimizin üretiminde çoğu sağlığımıza, nesillerimize zararlı, dinimize göre de haram olabilen 4 bin 500 çeşit katkı maddesi kullanılmaktadır. Hemen hemen hepsi de gayrimüslim ülkelerden ve firmalardan ithal edilmektedir” ifadelerini kullandı.

  • Mahkeme kararı olmadan ad ve soyadı değişimi

    5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunun ad ve soyadı düzeltilmesi başlıklı ek geçici 8. maddesinde yapılan değişiklikle vatandaşlar bir defaya mahsus mahkeme kararına ihtiyaç duymadan ad ve soyadı değişikliği yapabilecek. Bu kapsamda Erzurum’da 874 kişi ad ve soyadını değiştirdi.

    Nüfus Hizmetleri Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun kapsamında vatandaşların Soyadı Kanunu’na aykırı olan, umumi edebe uygun olmayan, küçük düşürücü veya gülünç olan soyadları, yazım, imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmasından kaynaklı anlam değişikliği bulunan ad ve soyadlarını mahkeme kararı aranmaksızın, il veya ilçe idare kurullarının vereceği kararla bir defaya mahsus değiştirebilecek.

    Bu kapsamda, Erzurum Valisi Seyfettin Azizoğlu Başkanlığında toplanan İl İdare Kurulu, 5 Ocak 2018 tarihinden bugüne kadar İl Nüfus Müdürlüğüne isim ve soy isim değişikliği için başvuran 874 vatandaşın başvurusunu İl İdare Kurulunda değerlendirerek karara bağlayıp, ad ve soyadlarında gerekli düzeltmeyi yaptı.

    Konu ile ilgili bir açıklama yapan İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü Adalet Çakmur, “Bilindiği gibi daha önceleri vatandaşlarımız isim ve soy isimlerini değiştirmek veya düzeltmek için mahkemeye başvuruyordu. Ancak, son çıkan düzenleme ile ad ve soyadı kanununa aykırı olan isimlerin değiştirilmesi için, mahkeme kararına ihtiyaç duyulmadan bir kereye mahsus bu değişiklik nüfus müdürlüklerine dilekçe ile başvurulması halinde İl ve İlçe İdare Kurullarında alınan kararla değiştirile bilineceği ifade edilmektedir. Bu çerçevede, 5 Ocak 2018 tarihinden bugüne kadar Erzurum’da 874 vatandaşımız ad ve soyadı değişikliği veya düzeltilmesi için müracaatta bulunulmuş ve gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Halen başvuruda bulunan vatandaşlarımızın başvuruları İl İdare Kurulunca değerlendirilerek, yazım ve imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmasından kaynaklanan anlam değişiklikleri bulunan ad ve soyadların 1 defaya mahsus değiştirilmesine devam edilmektedir. Soyadı değiştirilen erkek ise kendisi ile birlikte eşi ve ergin olmayan çocuklarının da soyadları düzeltilmektedir. Söz konusu uygulama 3 Kasım 2019 tarihine kadar devam edecektir” diye konuştu.

    Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) Erzurum Şubesi Başkanı Murat Ertaş’ta, “Mahkemesiz değiştirme fırsatını kaçırmayın” dedi.

    Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş, mahkemeye başvurmadan nüfus müdürlüklerine verilecek bir dilekçe ile isim ve soyisimlerde değişiklik yapılmasına imkân tanıyan geçici yasanın Kasım 2019’da dolacağını hatırlatarak vatandaşların bir defaya mahsus bu imkândan yararlanabileceğini hatırlattı.

    Önemli bir dil problemi olan isim ve soyisimler konusunda uzun zamandır TDED genel merkezinin ciddi çalışmalarının olduğunu ifade eden TDED Erzurum Şube Başkanı Murat Ertaş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunun ad ve soyad düzeltilmesi başlıklı ek geçici 8.maddesinde yapılan değişiklikle vatandaşların soyadı kanununa aykırı olan, umumi edebe uygun olmayan, küçük düşürücü veya gülünç olan soyadları, yazım, imla hatası veya düzeltme işareti kullanılmasından kaynaklı anlam değişikliği bulunan ad ve soyadlarını mahkeme kararı aranmaksızın, il veya ilçe idare kurullarının vereceği kararla bir defaya mahsus değiştirebileceğini hatırlatarak hâlâ konudan haberi olmayan vatandaşları uyardı.

    TDED Erzurum Şube Başkanı Ertaş, sözlerine şöyle devam etti: “Maddede atıf yapılan soyadı kanunun 3. maddesi ‘Rütbe ve memuriyet, aşiret ve yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edeplere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadları kullanılamaz.’ şeklindedir. İsim ve soyisimler de bir dil problemidir. Bu nedenle düzenlemenin kapsamı ve şartları iki husus dikkat edilerek belirlendi. Birincisi isim ve soyisimde ‘Mehmet’ yerine ‘Mekmet’ gibi imla hatası ‘Mehmet Yaşar’ yerine ‘M.Yaşar’ gibi belirsizlik bulunduran yazım yanlışının olması; ikincisi ismin veya soyismin iğrenç ve gülünç olması. İsim ve soyisminde ki gülünçlük kişiyi sosyal hayatın her tarafında bir ömür olumsuz etkilemektedir. Bilhassa öğrencilik hayatında çocuklarda ve gençlerde çok ciddi psikolojik sonuçları olmakta. Geçici yasanın süresi iki sene olup Kasım 2019’da sona erecektir. Vatandaşların mahkemelerde sıkıntı çekmeden bu yasadan haberdar olup faydalanmaları için yaklaşık 15 ay süre kaldı. Takip ettiğimiz kadarıyla Erzurum genelinde karara bağlanan başvuru ve düzenlemelerin, bu zamana kadar bin sayısına yaklaşmış. Konuyu bir kez daha kamuoyunun gündemine taşıyarak vatandaşlarımıza yardımcı olmak istiyoruz.”