Etiket: Olmada

  • Gayrimenkul sahibi olmada takas yöntemi

    Erkanlı Holding Genel Müdürü Evrim Karayel, “Takas kampanyamız ile sahip olduğu gayrimenkulü öğrenci evleri ile değiştirmek isteyenlere avantajlar sunuyoruz. Böylece yatırımcılar; hem 5 yıl kira garantisine sahip oluyor hem de 8 yıl gibi Türkiye ortalamasının çok altında bir sürede yatırımlarını amorti etme imkanı elde ediyor” dedi.

    İnşaat sektöründe yeni bir yatırım modelini hayata geçiren Erkanlı Holding’in yatırım amaçlı öğrenci evi projesi Univa, yeni bir kampanya başlattığını duyurdu. Konu hakkında açıklamalarda bulunan Erkanlı Holding Genel Müdürü Evrim Karayel, Türkiye’de geleneksel gayrimenkulün geri dönüş süresinin ortalama 25 yıl olduğunu vurgularken, Kocaeli ve Düzce’deki Univa projelerinde ise bu sürenin yalnızca 8 yıl olduğuna dikkat çekti.

    Bu kapsamda Univa’nın önemli avantajlar barındırdığını belirterek, yeni kampanyaları hakkında bilgi veren Karayel, “Kampanya kapsamında sahip olduğu gayrimenkulü, öğrenci evleri ile karlı bir yatırıma dönüştürmek isteyenlere önemli avantajlar sunuyoruz. Bu kapsamda sahip olduğu gayrimenkulü takas kampanyamızla kira garantili ve karlı bir yatırıma dönüştürmek isteyenlere; Univa’nın kapılarını aralıyoruz. ‘Boşta duran evini getir, 5 yıl kira garantini götür’ başlığıyla hayata geçirdiğimiz kampanya ile herkes, 199 bin TL’den başlayan fiyatlarla yatırımcı olabiliyor” ifadelerini kullandı.

  • Genç: “Çocuk sahibi olmada kadının yaşı önemli”

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Safiye Genç, kısırlığın çiftler arasında gittikçe yaygınlaşan bir problem olduğunu ifade ederek, çiftlerde kısırlığın biyolojik, psikososyal, ekonomik ve kültürel olarak önemli sorunlar oluşturduğunu söyledi.

    Kısırlık tanısında yapılan temel üç test olduğunu belirten Medical Park Samsun Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Safiye Genç, “Bu testlerden birincisi kadında yumurtlama olup olmadığına bakılmasıdır. İkincisi kadının tüplerinin değerlendirilmesi, tüplerin açık olup olmadığının gözlenmesidir. Bu da rahim filmi ile yapılır. Üçüncü test ise erkek sperminin normal olup olmadığını anlamak için spermiyorgram adı verilen tetkikin yapılmasıdır. Belki son zamanlarda bu üç tetkike ilave olarak yumurtalık rezervinin incelenmesi de eklenebilir. Kadının yumurtalık rezervi ultrasonla ya da bir takım kan testleriyle tespit edilebilir” dedi.

    Açıklanamayan kısırlık tedavisine başlamadan önce çiftlerin bir yıl içerisinde kendi kendilerine çocuk sahibi olma ihtimalleri olduğu için bir sure beklediklerini belirten Genç, “Bir kadının yüzde kırk kendi kendine gebe kalma ihtimali varsa tedaviye başlamadan önce en az altı ay veya bir yıl bekleyebiliriz. Ama bu sürede kadının yaşı ve yumurtalık rezervi oldukça önemlidir. Bazı durumlarda ise hekim kararı ile yapılan tetkikler sonucunda çiftin beklemesine gerek görülmeden tedaviye aşılama yöntemi ile başlanabilir. Birkaç kez gerçekleştirilen aşılama yönteminden sonra gebe kalınmazsa tüp bebek yapılabilir. Tüp bebekten önce elimizdeki tedavi imkanları kullanılmalı, eğer başarılı sonuç alınamazsa tüp bebek tedavisi uygulanmalıdır. Özellikle 35 yaşından sonra kadının doğurganlığı giderek azalmakta, 37 yaşından sonra aşağı doğru inmekte, 40 yaşından sonra ise belirgin olarak azalmaktadır. Bunun sebebinin de yaşlanmış yumurta olduğunu biliyoruz. Kadın yaşı tüp bebek başarısında da en önemli faktördür. İkinci önemli faktör ise kilo olarak düşünülebilir. Kadının kilolu olması gebeliği engelleyebildiği ve düşük riskini arttırdığı için tedavilerde iyi bir diyetle kilo vermek her zaman başarıyı arttırır. Üçüncü önemli faktör ise sigaradır. Bugün sigara içen kadınlarda tüp bebek gebeliklerinde düşük riskinin yüksek olduğunu biliyoruz. Bu nedenle tedavi öncesinden ve tedavi süresince sigara kesinlikle içilmemelidir ve sigara içilen ortamlardan uzak durulmalıdır. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle kısırlık tedavi süreleri oldukça kısalmıştır. Kullanılan ilaçların dozlarının daha hafif olması, laboratuvar imkanlarının çok daha iyi hale getirilmesi ile hasta memnuniyeti açısından çok daha başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir. Özellikle erken teşhis ile tanı koyulan çiftlerde başarı oranı oldukça yüksektir” diye konuştu.

  • İş Dünyası Etik Olmada Bir Adım Önde

    Dünya Etik Günü dolayısıyla etik bilincinin artması gerektiğini belirten Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Türkeri, dünyaca ünlü şirketlerin etik ilkeleri olduğunu ve Türkiye’de her alanda etik değerlerle ilgili farkındalık oluşması gerektiğini kaydetti.

    Türkeri, 25 Mayıs Dünya Etik Gününde bireylerin etik olmasıyla toplumların ilerleme kaydedeceğine değindi. DEÜ Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Türkeri, gerek iş hayatındaki insanlar gerek vatandaşların her alanda etik ilkeler konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Her kademede ve kesimde etik kurallar içerisinde yetişmiş kişilerin varlığının toplum kalitesini de yükselteceğine işaret eden Türkeri, batı dünyasında bu anlamda ciddi çalışmalar yapıldığını dile getirdi.

    “İŞ DÜNYASI ÖNDE, DÜNYADAKİ ŞİRKETLERİN ETİK İLKELERİ VAR”

    Politikacılardan tüccara kadar her alanda etik değerlerin büyük önem taşıdığını belirten Türkeri, “Uluslararası düzeyde iş dünyası bir adım önde. Bazı meşhur şirketlerin reklamlarını hatırlarsanız ‘İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim’ diye etik ilkeleri vardır. Kendilerini buna göre düzenlemeye başlamıştır. İş dünyasında bu anlamda sevindirici çalışmalar var” dedi.

    Bir kişinin etik olma kriterleri olduğunu belirten Türkeri, isteyerek yapmak, iyi niyet, bilinçli olmak, erdemleri dikkate almak, tutarlı olmak, bir şeyi yapmadan önce onun iyi mi kötü mü olduğunu düşünmenin taşınması gerektiğini ifade etti.

    “TEK AYAK ÜSTÜNDE KIRK YALAN SÖYLER HALE GELDİK”

    Etik olmak için en önemli kriterin dürüstlük olduğunu vurgulayan Türkeri, “Neredeyse tek ayak üzerinde kırk yalan söyler hale geldik. Eğer söylediğimiz yalanları haklı görüyorsak, o zaman dürüstlük dediğimiz değer artık rafa kalkmış demektir. Etik bunun değer olması gerektiğini ve iş hayatı, eğitim hayatı, evlilik hayatının hepsinde olması gerektiğini söyler. Dikkat ederseniz biz daha çok yalanı kılıflandırarak haklıymış gibi gösteririz. Temel değerler, etik bu şekilde gitmiş olur” dedi.

    “TEMİZLİK GÖREVLİSİ Mİ GENEL MÜDÜR MÜ DEĞERLİ”

    İnsanların etikliği makam ve mevki ile bir tuttuğunu kaydeden Prof. Dr. Mehmet Türkeri, “Sıradan bir insana ‘temizlik görevlisi mi değerlidir yoksa bir genel müdür mü’ diye sorsak, tereddütsüz ‘genel müdür’ diyebilir. O zaman değeri makamla eşitlemiş oluyor ya da parayla eşitlemiş oluyor. Niçin çocuğunuz iyi bir okul okusun? İyi bir hayat diyorsun, bununla da maddi refahı kastediyorsun. Erdemli, iyi insan olsun demiyorsun. Onlar aklımıza bile gelmiyor” diye konuştu.

    “SİYASETTE ZATEN YALAN SÖYLENİR DERSEK..”

    Etiği ciddiye alan insanın maddiyattan ziyade erdemli olmak için yaşayan, insani değerleri ciddiye alan ve bu tutumu da her türlü deneyim alanına (siyaset, eğitim, ticaret, bilim gibi) yansıtan insan olduğunu belirten Türkeri, “Dürüstlüğü ciddiye alıyorsam ben tüccarsam da siyasetçiysem de bilim adamıysam da dürüst olmalıyım. Her tür meslek erbabı açısından geçerlidir. Mesela avukatın dürüst davrandığını, doktorların etik değerlere göre davranış ortaya koyduğunu düşünelim. Mesela’ siyasette zaten yalan söylenilir, ticarette menfaatine göre iş çevrilir’ dersek o zaman toplumların yok oluşu dediğimiz, insan olma açısından temel problemlerin, buhranların olduğu, yıkılışın kaçınılmaz olduğu bir aşamaya gelmiş oluruz” ifadelerini kullandı.

    Pazarcıdan siyasetçiye kadar dürüstlük değerine önem verilmesi gerektiğini kaydeden Türkeri, şunları söyledi: “Pazarcı bazen iyileri öne kötüleri arkaya koyabiliyor ve bu konuda kurnazlık yaptığını zannediyor. Orada dürüstlük değeri gidiyor ve bu gidiyorsa etik de gidiyor demektir. İnsanları kandırmamamız gerekiyor. Bu sadece bir alanla ilgili değil pazarcıdan siyasetçiye, doktorundan mühendisine kadar hepimizi ilgilendiren nokta. Bu değerleri ilkeler yoluyla dikkate alarak hayatımızı sürdürürsek, mesleki ilişkilerimizi sürdürürsek o zaman etiği dikkate almış oluruz. Etikten beklenen değerler ortaya çıkmış olur.”

    “BENİM ÇIKARIM NE OLACAK YERİNE, İYİ Mİ KÖTÜ MÜ”

    İnsanların bir şey yapmadan önce ‘benim ne çıkarım olacak’ diye düşünebildiğini ve bu durumda etik olmanın ortadan kalktığını kaydeden Türkeri, bundan önce ‘iyi mi kötü mü’ diye düşünmek gerektiğini ifade etti.

    “ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE BİRBİRLERİNİN ARDINDAN İŞ ÇEVRİLİYOR”

    Etik bireylerin etik toplumlar oluşturacağını belirten Türkeri, bugün uluslararası düzeyde yaşanan bazı sorunların etik olmamaktan kaynaklandığına dikkat çekti. Prof. Dr. Mehmet Türkeri, “Uluslararası ilişkilerde herkes birbirinin ardından iş çeviriyor ama temel sıkıntı insanların ve toplumların çıkara göre davranıyor olmasıdır. Çıkara göre mi davranacağız etiği ciddiye alıyorsak, etik şartlara göre mi? Yani yaptığımız şey iyi mi kötü mü, adalete uygun mu değil mi, hak mı değil mi, erdemli mi değil mi diye soracakken, bizim ülkenin çıkarına mı değil mi diye sorarsak sizce burada etikten söz edebilir miyiz?”