Etiket: Oldum”

  • Cizre Şehidi’nin annesi: “Şehit analarına özeniyordum. Oğlum sayende şehit anası oldum”

    Cizre’deki hain saldırıda şehit olan polis memuru Gökhan Kıncak (24) memleketi Balıkesir’in Edremit ilçesinde binlerce kişinin katıldığı törenle son yolculuğuna uğurlandı. Törene; şehit annesi Hanife Kıncak’ın, “Oğlum şehit analarına yeminle özeniyordum. Sayende şehit anası oldum, kuzum” sözleri herkesin yüreğini dağladı

    Aile yakınları, çok sayıda polis arkadaşı ve diğer yetkililer ile alınan cenaze helallik alınması için ailenin yaşadığı Tuzcumurat Mahallesi’nde bulunan evine, ardından cenaze namazı için 50 metre ilerisinde bulunan Hacı Ömer Camii’ne götürüldü.

    Binlerce kişinin ellerinde Türk Bayrakları ile katıldığı cenaze namazı sonrasında tören mangası tarafından omuzlara alınan Şehit Polis Memuru Gökhan Kıncak, Edremit Şehitliğine götürüldü. Dualar ve göz yaşları eşliğinde toprağa verilen Kıncak’ın cenaze törenine Balıkesir Valisi Ersin Yazıcı, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur, TBMM Eski Başkanı Cemil Çiçek, AK Parti MKYK Üyesi ve Balıkesir Milletvekili Ali Aydınlıoğlu, AK Parti Balıkesir Milletvekili Sema Kırcı, CHP Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın, Edremit Kaymakamı Ali Sırmalı, Burhaniye Kaymakamı Hüseyin Öner, Havran Kaymakamı Yasin Öztürk, Balıkesir İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren, belediye başkanları ve yakını ile binlerce vatandaş katıldı.

    Oğlunun bayrağa sarılı tabutuna sarılan anne Hanife Kıncak’ın; “Oğlum şehit analarına yeminle özeniyordum. Sayende şehit Anası oldum, kuzum” sözleri herkese duygu dolu anlar yaşattı.

  • CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: “6 yıl sonra TRT’ye konuk oldum”

    İzmir’de düzenlenen Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi’nde konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, darbe girişimi sonrası medya özgürlüğünün öneminin ortaya çıktığını belirterek, “Size buradan bir sır vereyim; ben de 6 yıl sonra benim vergilerimle çalışan TRT’ye konuk oldum” dedi.

    CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası İzmir’de düzenlenen Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi’nde konuştu. Darbe girişiminini, medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkardığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bir gerçek daha ortaya çıktı. Medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu öğretti. Eğer insanlar tankların üstüne çıkıp demokrasiyi savundularsa özgür medyanın sayesinde oldu. Medyaya baskı yapıyorlardı, gazetecileri hapse atıyorlardı ama bugün medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Size buradan bir sır vereyim; ben de 6 yıl sonra benim vergilerimle çalışan TRT’ye konuk oldum. ‘Efendim deniyor ki FETÖ terör örgütü var ya efendim bunlar devlete sızmışlar deniyor.’ Hayır sızmadılar adım adım planlı şekilde devlete yerleştirildiler bu gerçeği bilmemiz lazım. Siyaset kurumunun öz eleştiriye ihtiyacı var. Bunları devletin üniversitesine, yargıya, yargıtaya, danıştaya, polise, askere kim nasıl yerleştirdi? Bu sorunun yanıtı hep beraber bekleyeceğiz. Meclisteki komisyonun adam gibi çalışmasını bekliyoruz” diye konuştu.

    Bilimsel eğitime vurgu

    Darbe girişimi ile bir gerçek daha ortaya çıktığını söyleyen Kılıçdaroğlu, bilimsel eğitime vurgu yaparak şöyle konuştu:

    “Devlette liyakat esası olacaksa bilimsel eğitimin olması lazım. Aklın değil de körü körüne sadaka darbeye zemin hazırlayan düşüncedir. Onlar akıllarını kiraya vermiş kişilerdir. Tanrının bize verdiği en güzel şey akıldır ve aklımızı kullanmalıyız. Bu inancımızın da zorunlu kıldığı bir kuraldır. Bakara Suresinde aklınızı kullanmıyor musunuz diyor yüce yaradan. Elin oğlu Mars’a uzay aracı yolluyor biz darbeyi tartışıyor. Biz de yeni dünyalar keşfetmeliyiz. Bizden de bilim insanları çıkmalı. Devlette yükselmenin yolu, bir cemaate, bir partiye üye olmaktan geçmemelidir. Devlette yükselmenin yolu bilgiden, birikimden, tecrübeden geçmelidir. Eğer bu darbe girişimi bu gerçeği önümüze koymuşsa herkesin bu gerçeği bir kez daha düşünmesi lazım.”

    “O soruşturmayı başlatanlar şimdi hapisteler”

    FETÖ’nün sadece devlete yerleşmediğini, aynı zamanda halkı bastırmak ve devletin kurumlarını sindirmek için yargıyı sopa olarak kullandığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Sadece İzmir’den örnek vereceğim. Güzelbahçe Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin makamları basıldı, belgeler toplandı. 400 küsur yılla başkanımız yargılanıyor. O soruşturmayı başlatanlar şimdi hapisteler. Bana dokunduğu zaman müdahale ederim anlayışından çıkıp kim haksızlığa uğruyorsa onun hakkını savunmak lazım. Başkanımızın odası basılırken birileri alkış tutuyordu. Bugün gerçekler bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkmış durumda. Soruyorlar; ‘FETÖ bunu yaptı, neden olağanüstü tepki vermiyorsunuz?’ diyor belediye başkanlarımıza. Onların verdiği cevap; ‘devlet kinle, öfke ile yönetilmez. Devlet hukukun üstünlüğü ilkesiyle yönetilir.’ Darbeciler elbette yargılanmalı. Kim parlamenter demokratik sistemimize, TBMM’ye, siyasal partilere Türkiye Cumhuriyeti’ne kast etmeye yelteniyorsa yargılanmalı ama hukuk içinde yargılanmalı. Emir komuta zinciri içinde meydanlara çıkanlar er ve erbaşları linç edenlerin de yargılanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Tam demokrasi için mücadele ediyoruz”

    Demokrasinin 4 yılda sandığa gidip oy kullanılan rejimin adı olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasi, kadın-erkek eşitliği, hukukun üstünlüğü, medya özgürlüğü, insana saygı, aç ve açıkta kimsenin olmaması, her insanın düşüncesini özgürce dile getirdiği bir rejim demektir. O yüzden her ortamda ‘demokrasi’ diyoruz. Demokrasi halkın sahip çıktığı rejimin adıdır. Demokrasi bir ülkenin bir kişinin iki dudağından çıkacak söze teslim edilmemesi demektir. Ne dikta, ne darbe, tam demokrasi istiyoruz, tam demokrasi için mücadele ediyoruz.”

    “Devletin inşa yeri TBMM’dir”

    OHAL kararı hakkında da değerlendirme yapan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    “Bir hatırlatma yapmayı vicdan borcu olarak kabul ediyorum; OHAL kararı alındı. Hiç kimse anayasayı çiğneyip OHAL’i kişisel emelleri için kullanmamalıdır. Eğer kalkıp da Metehan’dan bu yana gelen bir düşünceyi, geleneği, bir gecede ortadan kaldırıyorsanız bu doğru değildir. Kimse ordumuzla bu kadar uğraşmamalı. Ordunun saygınlığı korunmalıdır. OHAL’i parlamentoyu devre dışı bırakarak devleti inşa etme yanlışlığına kimse düşmemelidir. Devletin inşa yeri TBMM’dir.”

    Manifestoyu okudu

    Taksim Meydanı’nda okunan manifestoyu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Orada bir manifesto okuduk ve halkın oyuna sunduk. Aynı manifestoyu burada okumak İzmirlilere de yakışır. Okuyacağım ve oylarınıza sunacağım. Artık bu oylama katılan her vatandaşın Türkiye demokrasi tarihine bir not düştüğünü kabul etsin. Dedik ki; ‘ne darbe, ne dikta, tam demokrasi.’ Görüşlerimiz, inançlarımız, yaşam tarzlarımız farklı olabilir ama bu güzel ülke hepimize yeter. Barış içinde yaşamalıyız. Bu ülkenin siyasetçileri bu darbe girişiminden gerekli dersi çıkarmak zorundalar. Çıkardıklarında göreceksiniz ki tarih bir daha tekerrür etmeyecektir. Basiretli olan politikacı tarihi tekerrür ettirmez” dedi. Konuşmasının sonunda Nazım Hikmet’in şiirini okuyan Kılıçdaroğlu, sözlerini “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” sözleri ile bitirdi.

    AK Partili yöneticiler katıldı

    CHP tarafından toplumun tüm kesimlerinin davet edildiği mitinge, AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican ve yönetimi, AK Parti İzmir Milletvekilleri Necip Kalkan, Hamza Dağ ve Mahmut Atilla Kaya, Emek ve Demokrasi Güçleri üyeleri ve binlerce vatandaş katıldı. AK Parti’li yöneticiler, mitingi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun yanında izledi. Mitingde, sanatçılar birbirinden güzel şarkılarını seslendirirken, Ataol Behramoğlu şiir okudu, DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, Emek ve Demokrasi Güçleri adına ortak açıklama yaptı, CHP İzmir İl Başkanı Alaattin Yüksel de bir konuşma yaptı.

  • Yrd. Doç. Dr. Erenel: “Cemaatçi çetelerin askeri okullarda öğrencilere eziyetlerine bizzat şahit oldum”

    Kuleli Askeri Lisesi’nde 2003-2005 yıllarında komutanlık yapan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Müdürü ve İş Sağlığı ve Güvenliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel, cemaatçi çetelerin askeri okullarda öğrencilere eziyetlerine bizzat şahit olduğunu söyledi.

    Türkiye’nin başına geleni ’felaket’ olarak nitelendiren Yrd. Doç. Dr. Fahri Erenel, askeri liselerin bir değer olduğunu ve eğitim-öğretime devam etmesi gerektiğini dile getirdi. Askeri liselerin TSK’nin kültürüne önemli katkı sağlayan çok değerli yapılar olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Erenel, “Kol kesildiği zaman yerine yenisini takması güç olur. Bana sanki kolumuzu kesiyoruz gibi geliyor. Bu okullarda bir süre eğitim ve öğretimi durdurabiliriz ama kapatmamalıyız. Askeri liseler TSK’nin kültürüne önemli katkı sağlayan çok değerli yapılardır” dedi.

    “Askeri liseler tarihinde çok önemli insanları mezun etmiştir”

    “Orada yetişen öğrenciler bu ülke için güneydoğuda kanlarını döküyorlar” diyen Yrd. Doç. Dr. Erenel, “Bu durum askeri liselerin mezunları içinde büyük bir moral bozukluğu. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Sayın Başbakan Binali Yıldırım’ın bir kez daha düşünüp, mutlaka daha iyi değerlendireceklerini düşünüyorum. Kuleli Askeri Lisesi’nin tarihine baktığımız zaman Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın orada şiirlerini görürsünüz, Aziz Nesin, Alpaslan Türkeş, Cahit Sıtkı Tarancı oranın mezunudur. Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek Deniz Lisesi mezunudur. Askeri Liseler verdiği eğitim ile Türkiye’nin uluslararası alanda başarı ile temsil etmişler, TÜBİTAK dahil birçok bilimsel ödülleri kazanmışlardır. Bu okullar Türkiye’ye çok sayıda sporcu yetiştirmiştir. Askeri okullarda öğrenciler araştırmaya sevk edilir ve bu bilinç kazandırılır. Bence bizim tam tersine Türkiye’de bu okullara benzer okulları artırmamız lazım” açıklamalarında bulundu.

    “Öğrenciler nasıl kandırıldıklarını ağlayarak anlattı”

    Görev yaptığı döneme ilişkin yaşadıklarını da anlatan Yrd. Doç. Dr. Erenel, “FETÖ terör örgütünün askeri liselere yerleştirdiği çok sayıda öğrenci yanıma ağlayarak gelip nasıl kandırıldıklarını anlattı. Biz bu öğrencileri maalesef okuldan uzaklaştırmak zorunda kaldık. Gelen çocukların hemen hemen hepsi fakir ailelerin çocuklarıydı ve dershanelerde iyi sonuçlar elde etmişlerdi. İyi dereceleri olan çocukların yanına yaklaşıp seni iyi bir dershaneye gönderirsek sen iyi bir yeri kazanırsın demişler, öğrencilerden bir tanesi bana ‘hiçbir şekilde kafamda asker olmak yoktu’ dedi. Öğrencilerin dershane ücretlerini karşılamışlar. Yine öğrencilerin anlattığına göre kendilerine ait dershanelere yazdırmışlar. Öğrencilerden bir diğeri ‘Bir ay gittim geldim, sonra yanıma gelip seni bir yere götüreceğim gelir misin?’ dediklerini ardından öğrenciyi Ankara’da ışık evlerinden birine götürdüklerini söyledi.‘Önce baktım herkes kitap okuyor bana birkaç gün etrafı seyretmemi söyledi’ diyen öğrenci,‘Birkaç gün geçtikten sonra bana FETÖ terör örgütü liderinin kitaplarını vermeye başladılar’ dedi. Bu öğrencilerin ailelerine de o günlerde gıda ve para yardımlarında bulunmuşlar” dedi.

    “Mülakat yaparken cemaatin gönderdiği çocukları liseye almıyorduk”

    “Sonuç olarak bu çocuklara başarılı oldukları için ’sizi asker yapacağız’ demişler, çocuklar istemediklerini söyledikleri halde zorla bu okullara yerleştirmişler” diyen Erenel, “Mülakatlar yapıp, öğrencinin hangi dershaneye gittiğine kadar inceliyorduk. Öğrenciler bir ve ikinci sınıfı terör örgütünün okullarında okuyor, ikinci sınıftan ayrılarak devlet lisesine geçiyorlar. Amaç takip edilmeyi zorlaştırmakmış. Biz de tabi, öğrencilerin hangi okuldan geldiğini takip edip mülakat sırasında askeri liseye girmelerini engelliyorduk. Bunda da çok başarılı sonuçlar elde ettiğimizi düşünüyorum. Şuan TSK’dan atılanlara baktığımızda da benim o dönem içerisinde yetiştirdiğim öğrencilerimden hemen hemen hiç birisinin olmadığını görüyorum. Elbette karışmış olanlar, kontrolümüzden çıkmış olanlar vardır” diye konuştu.

    “Öğrenciler, askeri liselere ÖSYM sınavıyla giriyor, dersleri Milli Eğitim belirliyor”

    Askeri liseler hakkında toplumun çok yanlış bilgilendirildiğini savunan Yrd. Doç. Dr. Erenel, sözlerine şöyle devam etti:

    “Kuleli Askeri Lisesine öğrenciler bu lisenin yaptığı sınavla alınmıyor. Normal liselere yapılan sınavlarla öğrenci alınıyor. Orada yapılanlar mülakattır evet orada elenmemiş olabilirler, beden eğitimi yapılıyor orada aynı hassasiyet gösterilmemiş olabilir. Buna katılıyorum. Aynı şekilde Kara Harp Okulunda yanlış bir kanaat var. Bu okul yeni ÖSYM ile öğrenci almıyor uzun yıllardır ÖSYM ile öğrenci alıyor. Ben 1976 yılında kara harp okuluna girdim, o zamanki ÖSYM sonuçlarına göre girdim. Ayrıca askeri liselerimiz kendi başına buyruk bir program uygulamıyor. Bunların kuruluş mevzuatında belirtilmiş, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı yabancı dil ağırlıklı fen programı uyguluyorlar. İstanbul’daki anadolu liselerinden farkı 6-7 saat İngilizce dersinin ağırlıklı olarak okutulması, beden eğitiminin iki veya üç saat daha fazla olması, haftada bir gün de askerlikle ilgili bir saat süren esas duruş, rahat nedir gibi eğitim verilir, haftada bir gün askeri eğitim elbisesi giydirilir ve tekrar çıkartılır. Bu tamamen askerlik mesleğinin benimsemelerine yönelik bir konudur. Ben iki yıl okul komutanlığı yaptım üç binin üzerinde mezun ettiğim öğrenci vardır, hiçbir şekilde okul içerisinde veya çeşitli yerlerde devlete, cumhuriyete ve hükümete karşı söylemin olduğunu kimse söyleyemez. Öyle bir söylemi mümkün değil kimse öğrencilere aşılayamaz. Kuleli Askeri Lisede oruç tutan öğrencilere ben dahil bu imkanı sağlardık, sahur yemeğini çıkartırdık. Akşam yemeğini onlarla birlikte yerdik. Namaz kılmak isteyen öğrenci Kuleli’nin önünde tarihi bir cami vardı giderdi izin verirdik.”

    “Tarihinde ilk kez Kuleli Askeri Lisesi eğitime ara veriyor”

    Askeri liselerde okuyan yabancı öğrencilere de dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Erenel, “Her dönem 150-200 tane yabancı öğrencimiz vardı. Azerbaycan’dan, Kırgızistan’dan, Bosna Hersek ten, Arnavutluk’tan bu öğrenciler aynı zamanda Türkiye’nin oradaki temsilcileriydi. Biz bu okulları kapatarak temsilci yetiştirme imkanımızı da öteliyoruz. Bu kararın bir kez daha düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum. En azından 3-4 yıl ara verilebilir, hükümetimiz ülke güvenliği için tedbir almakta elbette haklıdır. Ama bir şey yaparken bir daha geri dönülmemesi gereken bir hareket olarak düşünülmemelidir. Kuleli Askeri lisesinden içeri girdiğinizde duvarlarında yer kalmamıştır şehit olanların adının yazıldığından dolayı. 1. Dünya Savaşı öncesinde İngilizler İstanbul’u işgal ettiğinde bile Kuleli Askeri Lisesi kapatılmamıştır. Tarihinde ilk kez Kuleli Askeri Lisesi eğitime ara veriyor. Fevzi Çakmak’ın, Kazım Karabekir’in yetiştiği okuldur burası” dedi.

    “Bu çetenin öğrencilere yaptığı eziyetlere bizzat şahit oldum”

    Görev yaptığı dönemde şahit olduğu olayları da anlatan Erenel, sözlerine şöyle devam etti:

    “Vatana ihanet edenler bu grupların içerisinde parmakla sayılacak kadar az çıkmıştır. Öğrenciler içerisinde hiçbir zaman siyasi tartışma olmamıştır. Bütün resimlerde birlik ve beraberlik vardır. Şuan basına yansıyan öğrencilere eziyet eden bu çetenin yaptıklarına bizzat şahit oldum. Öğrenciler Harp Okuluna geçtikten sonra benim mezun öğrencilerim yanıma geliyor ’komutanım bize çok eziyet ediyorlar, yerlerde süründürüyorlar’ dedi. Ben bir rapor hazırladım, Ankara’da Harp Okulu Alay Komutanına konuyu anlattım. O da ’bu öğrenciler başarısız oluyor, çok büyütüyorlar’ dedi. Sonra harp okulunda okuyan bir öğrencimin velisi geldi, çocukları çok başarılıydı. Şuanda Hakkari’de Jandarma Bölük Komutanı olarak görev yapıyor. Çocuk bir geldi gözleri perişan olmuş, dersleri çok iyi olmasına rağmen yoğun bir baskı var ’seni buradan atacağız’ diye. Ben o tarihte General rütbesiyle harp okuluna girip öğrenciyle orada görüşemedim. İlgili birimlere bildirdim, oradaki revirle görüşerek öğrenciyi GATA’ ya sevk etmesini sağladım. GATA’ ya gittim oradaki doktor devre arkadaşımdı, onun bölümüne yatırtıp başında ben durdum. O çocuğu takip ederek mezun ettim, ailesiyle hala görüşüyoruz. Bunu gibi birçok öğrenci var. Bu çetenin yerleştirdiği terörist kılıklı subaylar tarafından yapılmış bilinçli bir yıldırma hareketidir bu. Bunlar önlenebilirdi, benim raporlarım var. Bunların hepsi üst makamlara iletilmiştir. Biz burada bir avuç vatan hainine kızarak kendi gayretleriyle bir yerlere gelmiş pırıl pırıl insanları da mağdur etmemeliyiz.”

  • AK Parti Milletvekilli Demir “Halkın Sorunlarıyla İlgilenmek İçin Vekil Oldum”

    AK Parti Kastamonu milletvekili Murat Demir, Bozkurt ilçesine gelerek Partililer ve muhtarlarla istişare toplantısı yaptı ve sonlarını dinledi.

    Halk Eğitim merkezi konferans salonunda düzenlenen toplantıda partililerin ve muhtarların sorunlarını dinleyen Demir; “Ben halkın sorunlarıyla ilgilenmek için vekil oldum” dedi. Muhtarların yol ve elektrik ile ilgili sorunlarını dinleyen Milletvekili Demir; “ilçelere dışardan gelen arkadaşlar buralarda birkaç kişinin yönlendirmeleri ile hareket ediyorlar. Ama bu artık bitecek herkes kendi işini yapacak müdürse müdürlüğünü kaymakamsa kaymakamlığını valiyse valiliğini yapacak bölge müdürüyse bölge müdürlüğünü yapacak bizde vekil isek vekilliğimizi yapacağız” dedi.

    Seçilmişliğin verdiği güçle Kastamonu için mücadele edeceğini vurgulayan Demir “Ben seçilmişliğin verdiği güçle karşımdaki kim olursa olsun sonuna kadar mücadele edeceğim, kavgaysa kavga edeceğim ama tek bir amacım olacak Kastamonu’nun menfaati” dedi.

    Kastamonu’da bölge müdürlüklerini ziyaret ettiğini belirten Demir; “Bölge müdürlüklerini ziyaret ettim ve onlara şunu söyledim vekil olarak bunu kimse söylemez ben söyledim ben dedim bölge müdürlerinin emrindeyim. Kastamonu’nun menfaatine olacak her şeyde müdürlerimizin emrindeyim. Kastamonu için yapacağınız her projede talebinizi bana bildirin Ankara’da koşturmak, işleri takip etmek benim işim” dedi.

    Toplantının ardından ilçedeki muhtarlar derneğini de ziyaret eden Demir köy muhtarlarının isteklerini yazılı olarak aldı ve her sorunla ilgileneceğini ifade etti.

  • Ajda Pekkan: “Komedyen Olmayı Çok İsterdim Ama Ağır Abla Oldum”

    Ajda Pekkan ile Sinan Akçıl’ı buluşturan Uçankuş TV’nin ‘Süper Cumartesi’ programına, bu hafta Ezgi Mola konuk oluyor. 1 milyon 930 bin kişinin izlediği ‘Kocan Kadar Konuş’ serisinin ikinci filminin çekimlerini tamamlayan Ezgi Mola, eğlenceli sohbeti, Sinan Akçıl’ın piyanosu eşliğinde Ajda Pekkan’la söylediği düetlerle programa renk kattı.

    EZGİ MOLA: “İLK KEZ BÖYLE OLDU, ÇOK KORKTUM”

    Üç yıldır dizi çekmediğini anlatan Ezgi Mola, “Üç yıldır sadece film yapıyorum. Dizi sevmediğim için değil, hayat öyle denk geldi. Şimdi ‘Kocan Kadar Konuş Diriliş’ filmini bitirdik. İlk kez bir projenin ilk oyuncusu ben oldum. İlk kez benim üzerime bir film çekildi. İtiraf ediyorum çok korktum. Kaygılarım vardı. ‘Acaba bizi 1 milyon kişi izler mi?’ diyorduk. 1 milyon 900 bin küsür gişe yaptı. Şimdi Murat’la (Yıldırım) yeni filmde evliliğe giden süreci görüyoruz. 1 Ocak’ta vizyondayız” dedi.

    Sinan Akçıl, bunun üzerine Ezgi Mola ile gişe iddiasına girdi ve “Bence serinin ikinci filmi 2,5 milyon seyirciye ulaşacak. Eğer 1 milyon 900 binde kalırsa ben sana yemek ısmarlayacağım, aksi taktirde sen bana ısmarlayacaksın” diye konuştu. Ezgi Mola da “İnşallah ben kaybederim” karşılığını verdi.

    AJDA PEKKAN: “TAKLİT YAPMAYA BAYILIRIM”

    Evci bir yapısı olduğunu ve evde arkadaşlarıyla toplanıp gırgır şamata yapmayı dışarıda olmaya tercih ettiğini anlatan Ezgi Mola’ya Ajda Pekkan, “Ben de komedyen olmayı çok isterdim biliyor musun Ezgi? Ama bana ağır abla rolünü verdiler, ağırlaştım. Aslında o kadar komik bir insanım ki aslında… Taklit yapmaya bayılırım. Ama korkudan yapmıyorum. Burada yapmam, evde kendi aramızda yaparım. Seninle en kısa zamanda bir ev buluşması yapalım” şeklinde konuştu.

    AJDA PEKKAN: “BEN GUGUK KUŞU MUYUM?”

    Son yıllarda verdiği kilolarla dikkat çeken Ezgi Mola, Ajda Pekkan’a “Nasıl bu kadar formda kalıyorsunuz? Çok merak ediyorum” diye sordu. Ajda Pekkan da herkesin çok merak ettiği bu soruya şu yanıtı verdi:

    “Elbette benim de tıkanıklık yaşadığım, stresten kilo aldığım oluyor. Diyetisyene gidiyorum. Yağ oranım yüksek çıkınca 15 gün sadece sebze yiyorum. Ekmeği kestim. Sadece sabahları incecik bir dilim ekmek yiyorum. Üzerine peynir koyuyorum. İdare etmeye çalışıyorum. Hocayla spor yapıyorum. Bedene bakmak gerek. Benim için ‘Hiç yemek yemiyor, günde 8 saat spor yapıyor’ diye abartıyorlar. Ben guguk kuşu muyum? Ben de insanım.”

    EZGİ MOLA: “ŞİŞMANLIKTAN AYAKKABILARIMI BAĞLAYAMIYORDUM”

    Verdiği fazla kiloların ardından oynadığı rollerin bile değiştiğini anlatan Ezgi Mola, ‘Kilolarını nası verdin?’ sorusuna şu yanıtı verdi:

    “Son 3 yıldır düzenli spor yapıyorum. Beslenme alışkanlığımı değiştirdim. Yemek benim en büyük zaafım. Malatyalıyım. Mutfağımız çok zengin. Kızarmış patates yerine, haşlanmış patates yiyorum. Çocukluğumdan beri hep kiloluydum. Aslında ben ilkokuldaki kiloma dönmeye çalışıyorum. İlkokulda 38 beden giyiyordum. İtiraf ediyorum, okulun en irisi bendim. Ayakkabılarımı bağlamayacak kadar şişmandım. Sağlığım için zayıfladım. Bel fıtığı tedavisi oluyorum. Ama zayıflayınca oynadığım roller bile değişti”.