Etiket: Olduğunun

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkçe ezan dediğimiz zaman onu sadece biz anlarız ama Arapça dendiği zaman bu evrensel olduğunun ifadesidir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkçe ezan tartışmalarına değinerek, “Bugün hala tek parti dönemiyle adeta sembolleşmiş zulümlerden biri olan Türkçe ezanın kamuoyu önünde savunulabiliyor olması işte bu özlemin milletin değerlerine yönelik bitmek bilmeyen bu husumetin bir işaretidir. Türkçe ezan dediğimiz zaman onu sadece biz anlarız ama Arapça dendiği zaman bu evrensel olduğunun ifadesidir. Bunu değiştirmek bizi değerlerimizden uzaklaştırmanın adımlarıdır” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 80. yılı sebebiyle Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen Atatürk’ü Anma Programına katıldı. Programda yaptığı konuşmada Erdoğan, “Cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin gelişmesi, kalkınması, büyümesi, refahının yükselmesi için emek veren mücadele eden katkı sağlayan herkese şükranlarımı sunuyorum. Yıl dönümleri bize anma yanında geçmişten bu güne kapsamlı muhasebeler yapma fırsatı da verir. Mesela Pazar günü Paris’te 1. Dünya Savaşının sona ermesinin 100. yılı törenlerine katılacağız. Bugün de Gazi’nin vefatının 80. yıl dönümünü geride bırakıyoruz. Bu süreçte ülkemizin yaşadıklarını şöyle bir gözümüzün önüne getirdiğimizde Türkiye’nin nereden nereye geldiğini çok daha iyi görebiliriz” ifadelerini kullandı.

    Erdoğan, şöyle konuştu:

    “1. Dünya Savaşının ardından ülkemizi paylaşma girişimlerine şahit olduk. Çanakkale’de Kut’ül Amare’de ve daha nice cephelerde yüreğimiz ve bileğimizle savaşarak kazandığımız zaferlere rağmen ülkemizi böyle bir tehdidin altına girmekten kurtaramadık. Müstevlilere karşı önce şehir şehir ardından topyekun bir kurtuluş mücadelesi başlattık. Mücadelemizin zaferle sonuçlanmasının ardından yeni devletimizle tarih sahnesindeki yerimizi tekrar aldık. 600 yıllık bir çınarın devrilip epeyce küçülmüş olsa da özü itibariyle aynı coğrafya üzerinde taze bir fidanın boy vermesi bu bir süreçtir, elbette sıkıntısız yaşanması mümkün değildi. Nitekim ülke ve millet olarak bu sıkıntıları her alanda çektik. Doğrularıyla yanlışlarıyla eksikleri ile fazlaları ile bu dönemin tartışmasını milletimizin hafızası ve tarih yapmıştır, yapmaya da devam edecektir. Mesela Gazi Mustafa Kemal’in kendi iradesiyle başlattığı ama provokasyonlar yüzünden vazgeçmek zorunda kaldığı çok partili hayata geçiş denemesini vaktinde başarmış olsaydık acaba ülkemiz nereye giderdi? Mesela o dönemde kendi uçağımızı, otomobilimizi üretmiş, sanayimizi geliştirmiş, ihracatımızı büyütmüş olsaydık bugün nerede olurduk? Mesela gençlerimizin zihinlerini formatlamaya çalışmak yerine onları medeniyeti ile barışık özgür fertler halinde yetiştirecek bir eğitim sistemi kursaydık acaba nasıl bir gelişme gösterirdik? Bunun gibi pek çok soru zihinlerimizi meşgul ediyor olmakla birlikte önümüzdeki vaka da ortadadır. Özellikle Gazi’nin vefatına yakın yıllardan başlayıp 1950’ye kadar süren tek parti istibdadı döneminde milletimizin değerlerinin, inancımızın, kültürümüzün ecdat mirasının nasıl hoyratça savrulduğunu gayet iyi biliyoruz.”

    “Bize yalan söyleyen bir tarih anlatıldı, öğretildi”

    “2. Dünya Savaşının ayak seslerinin duyulmaya başladığı bir dönemde zirveye çıkan tek parti yönetimine ilişkin acı hatıraları her birimiz kendi çocukluğumuzda babalarımızdan, dedelerimizden, yakınlarımızdan dinledik” diyen Erdoğan, “Bugünkü gençler tek parti dönemini ancak tarih kitaplarından o da varsa, gazete dergi arşivlerinden öğrenme imkanına sahiptir. Çünkü bize yalan söyleyen bir tarih anlatıldı, öğretildi. Biz ise o yılların zulümlerine bizzat yaşayanların ağzından şahit olduk. Türkiye 2. Dünya Savaşı’na girmemiştir ama savaşın tüm yükünü sefaletini sıkıntısını yaşamıştır. Osmanlı’nın son yılları ve İstiklal harbi sırasında nesiller boyu süren seferberlik döneminin cefasını çeken Anadolu insanı yeni bir yükü daha sırtlanmak zorunda kalmıştır. Bu dönemde ülkemizi yönetenler milletimizi sadece büyük bir maddi külfetin altında ezmekle kalmamış, değerlerinin üzerinde kurduğu baskıyla da iyice bunaltmıştır. 2. Dünya Savaşı bitip de dünyada yeni bir demokrasi ve ekonomi düzeni kurulmaya başlandığında Türkiye’nin de birtakım adımları atması artık zorunlu hale gelmiştir. Ülkemizde belirli bir kesim tek parti devrinden çok partili hayata dönemin CHP yöneticilerinin iradesiyle geçtiğimizi iddia ederler. Oysa ki bu değişim iradi değil mecburi bir değişimdir. Tek parti ekibi elinden gelse Türkiye’yi Alman Nazizmi, İtalyan faşizmi veya Sovyet Sosyalizminden birine sürükleyecek bir zihin yapısına sahiptir. Önce Nuri Demirağ’ın kurduğu Milli Kalkınma Partisi sonra da Adnan Menderes ve arkadaşlarının öncülük ettiği Demokrat Parti CHP’ye karşı milletimizin sesi olarak siyaset sahnesine çıktılar. Çok partili hayata geçişten hemen sonra yapılan 1946 seçimlerinde uygulanan açık oy gizli tasnif, sayıyı da ona göre kendileri belirleyecek. Bu yöntem aslında CHP yönetiminin demokrasi anlayışı konusunda bir fikir vermeye yeterlidir. Dünyadaki eğilimler ve milletimizin iradesine sahip çıkma konusundaki kararlılığı gizli oy açık tasnif usulüne geçilmesiyle 1950 seçimlerinin adil bir seçim şekilde sonuçlanmasını sağlamıştır. Bu seçimin sonucunda ‘Yeter söz milletindir’ diyen Demokrat Parti ezici bir çoğunlukla ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlenmiştir. Türk milleti darbelere, cuntalara vesayet güçlerinin türlü oyunlarına rağmen hep iradesine sahip çıkmış sözünde kararında kendisine ait olduğunu ortaya koymuştur” şeklinde konuştu.

    “Arapça ezan dendiği zaman bu evrensel olduğunun ifadesidir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Milletimizin demokrasiye bağlılığı ne kadar güçlüyse ülkemizdeki bir kesimin Türkiye’yi tek parti döneminin karanlık günlerine tekrar döndürme çabası da o derece ısrarla devam etmiştir. Bugün hala tek parti dönemiyle adeta sembolleşmiş zulümlerden biri olan Türkçe ezanın kamuoyu önünde savunulabiliyor olması işte bu özlemin milletin değerlerine yönelik bitmek bilmeyen bu husumetin bir işaretidir. Ezanın Arapça okunması bir şeyin ifadesidir; Türkçe ezan dediğimiz zaman onu sadece biz anlarız ama Arapça dendiği zaman bu evrensel olduğunun ifadesidir. Nereye gidersen git ezan ‘Allahu ekber’ dendiği zaman Endonezya’da da, Malezya’da da ezan okunuyor diye anlarsın. Ama Türkçe olduğu zaman anlayabilir misin? İşte şimdi bunu değiştirmek bizi değerlerimizden uzaklaştırmanın adımlarıdır. Aşık Veysel’i kılığı kıyafeti sebebiyle Ankara’nın merkezine almadılar. Bu örnekte ki o kibirli yaklaşım daha sonra başörtüsü başta olmak üzere pek konuda kendini göstermiştir. Aşık Veysel saf bir Anadolu insanı bir aşık oradaki kıyafeti ile Ankara’ya gelmiş, beğenmediler Ankara’ya sokmak istemediler Aşık Veysel’i. Bu ülke bunları da yaşadı. Kendilerini milletten üstün görenler ‘göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, dağdaki çobanın oyuyla benim oyum bir olamaz, makarnacı, kömürcü’ diyerek hala milli iradeyi aşağılamayı sürdürüyorlar. Bu milletin hepsinin de kim olursa olsun oyu birdir. Bunları aşağıyamazsın. Zaten demokrasinin güzelliği burada. Ayırt etmek yok, ayrımcılık yok. Demokrasiye hazmedememiş olan bu kesim her seçimin ardından ortalığı karıştırmaya halkın sandığa yansıttığı iradeyi önemsiz hale getirmeye hep gayret etmişlerdir. Darbeyi cuntayı vesayeti yücelten yaklaşımları sergileyenlerin ideal örneğinin hep tek parti dönemi olması boşuna değildir.”

    “Tek parti zihniyeti ve darbeci kafa aynı madalyonun iki yüzü gibidir”

    Tek parti zihniyeti ve darbeci kafanın aynı madalyonun iki yüzü gibi olduğunu söyleyen Erdoğan, “Ülkemiz siyasetinin en önemli sorunu milletin değerleriyle, tarihiyle, kültürüyle kavgalı anlayışın hala etkinliğini devam ettirebiliyor olmasıdır. Oysa dünyanın ve Türkiye’nin yürüdüğü istikamette bu tür faşizan eğilimlere asla yer yoktur. Geleceğin dünyasında sadece demokrasinin, özgürlüklerin, güvenlik ve refah arayışlarının bulunduğuna inanıyor biz de bu istikamette çalışıyoruz. 2023 hedeflerimiz sadece ekonomide değil, demokraside de dünyanın en ileri ülkelerinden biri haline gelme kararlılığımızı ifade ediyor. İnşallah gençlerimize emanet ettiğimiz 2053 ve 2071 vizyonları üzerinde yükselecek geleceğin Türkiye’si bu tür tartışmaları tümüyle geride bırakacaktır. Bin yıldır yaşadığımız bu coğrafyada kesintisiz bir mücadele içinde olduk. Ecdat yüzünü batıya çevirmişti ama her fırsatta doğuya da dönmesi oraları da güvenliğe ve huzura kavuşturması gerekiyordu. Bugün de aynı işi yapıyoruz. Bizim demokraside de ekonomide de hak ve özgürlüklerde de insani değerlerin korunması hususunda da asıl mücadele alanımız Batıdır. Bunun için ‘Dünya beşten büyüktür’ diyoruz. Bunun için ‘One minute’ diyoruz. Bunun için ‘tüm insanlık güvende değilse kimse güvende olamaz’ diyoruz. Bunun için üç buçuk milyon Suriyeliyi ülkemizde barındırıyoruz. Bunun için insani yardımlarda dünyada ilk sırada yer alıyoruz. Amerika bizim önümüzde değil. Milli gelire göre dünyanın bir numarası biziz. Bizim bu çabamıza nasıl karşılık veriliyor diye sorarsanız, sınırlarımız içinde terör örgütleri eliyle bombalar patlatılarak sınırlarımız boyunca da terör koridorları kurularak bu mücadelemizden vazgeçirilmeye çalışıyoruz” açıklamasında bulundu.

    “Hakkari’de 4 evladımız şehit oldu, 20 civarında yaralımız var”

    “Bu gece maalesef Hakkari’de bir mühimmat depomuzdaki patlama sebebiyle şu an itibariyle 4 evladımız şehit oldu, 20 civarında yaralımız var” ifadesini kullanan Erdoğan, “Allah’tan şehitlerimize rahmet yaralılarımıza şifalar diliyoruz. Tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi bir yandan arkamızdan kurulan tuzakları bozarak, bir yandan hedeflerimize sıkı sıkıya sarılarak tarihin önümüze açtığı yolda yürümeye devam ediyoruz. Görünürde Kandil’,deki PKK’yı terör örgütü ilan edip, elebaşları için ödül koyanların arka planda aynı teröristlerle nasıl iş tuttuklarını da çok iyi biliyoruz. Aynı örgütün namlularını ülkemize çevirmiş Suriye’deki mensuplarıyla kol kola girip devriye gezerken Irak’taki elebaşlarını hedef gösterenler kendilerince bizi kandıracaklarını sanıyorlar. Hepsini gayet iyi biliyoruz. biz onlara her fırsatta bu oyunun tutmayacağını, terör örgütleriyle yol yürüyenlerin akıbetlerinin hüsran olacağını hep söyledik söylüyoruz. Tabii bu arada boşta durmuyoruz, Bir hafta içinde 15 terörist etkisiz hale getirildi. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarımızın ardından İdlip’te de güvenliği ve huzuru sağlama yönünde önemli adımlar attık. Aynı şekilde Kuzey Irak’taki terör yuvalarını birer birer dağıtarak Kandil’i de Sincar’ı da teröristlerin başına yıkma yolunda ilerliyoruz. Fırat’ın doğusundaki Suriyeli kardeşlerimizin bölücü terör örgütünün pençesi altında inim inim inlediğinin farkındayız. İnşallah çok yakında bu bölgedeki mazlumları da güvene ve huzura kavuşturacağız. Bizim bu adımlarımızı da DEAŞ kuklasını ortaya sürerek kesebileceklerini sananlar yanıldıklarını görmeye başladılar. Ülkemize karşı yürütülen küresel yalan ve iftira kampanyalarının en büyük kaynağı haline gelen FETÖ ihanet çetesinin çırpınışları da artık fayda vermeyecek. Deşifre olmuş oyun başarısızlığa mahkumdur. Biz bu oyunu çözdük. İnşallah en kısa sürede bize kurulan tuzakları sahipleri ve piyonlarının başlarına geçirip yolumuza devam edeceğiz” dedi.

    “Biz Batı’nın kapısında şurada burada sıraya girmek suretiyle muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkamayız”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Bize göre Atatürk’ü anmak da anlamak da ancak böyle olur. Lafla değil, bu duygularla bir kez daha vefatının 80. yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal’i tazimle yad ediyorum. Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma lafla olmaz. İstanbul Havalimanı gibi eserleri dikmekle olur, köprüler yapmakla olur, metrolar yapmakla olur, kendi uçağınızı, insansız hava araçlarınızı yapmakla olur. Yüzde 20 idi savunma sanayindeki eserlerimiz. Şimdi bunu yüzde 65’e çıkardık işte böyle olur. Biz Batı’nın kapısında şurada burada sıraya girmek suretiyle muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkamayız. Biz kendi eserimizi kendimiz üreteceğiz hem inşa edeceğiz hem ihya edeceğiz. Gençler çok daha fazla çalışacağız, çok daha fazla gayret edeceğiz ve onun için de tabii inşallah gelecek hep birlikte bizim olacak. Bu toprakları bizlere vatan haline getirmek için bin yıldır canlarını ortaya koyan tüm şehitlerimize tüm gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.”

    Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs’ün bir veda konuşması yaptığını hatırlatan Erdoğan, Örs’ün önemli bir ülkeye büyükelçi olarak gittiğini ve veda konuşmasını da bu vesileyle yaptığını ifade etti. Erdoğan, 6 yıllık hizmeti sebebiyle Örs’e teşekkür etti.

  • Siirt’in Kurtaran ilçesindeki İmam Hatip Lisesinin yatılı yurdunda gaz sızıntısından dolayı 21 öğrenci zehirlendi. Öğrenciler Kurtulan Devlet Hastanesi Acil Servisine sevk edilirken gazın ne olduğunun araştırıldığı belirtildi.

    IHAAW220328-ASA/02-11-2018

    – Siirt’in Kurtaran ilçesindeki İmam Hatip Lisesinin yatılı yurdunda gaz sızıntısından dolayı 21 öğrenci zehirlendi. Öğrenciler Kurtulan Devlet Hastanesi Acil Servisine sevk edilirken gazın ne olduğunun araştırıldığı belirtildi.

    02.11.2018 22:03:28 TSI
    NNNN

  • Başsoy ” Çanakkale Bu Toprakların İlelebet Bizim Olduğunun Teyit Edildiği Yerdir”

    Erzincan Belediye Başkanı Cemalettin Başsoy 18 Mart Şehitlerini Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Başsoy mesajında “Çanakkale, bu toprakların ilelebet bizim olduğunun teyit edildiği yerdir. Tüm yokluk ve imkânsızlıklara rağmen, insanlarımızın şahadet ve gaziliği pahasına kazanılan bu zafer, İstiklal Savaşımızın ve sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolda önemli bir dönüm noktası olmuştur.

    Anadolu’dan Ortadoğu’ya, Balkanlardan Kuzey Afrika’ya kadar kökeni, rengi ve meşrebi ne olursa olsun Mehmetçikler, aynı dava uğrunda Çanakkale’de bir araya gelmişler, aynı toprağa kanlarını akıtmışlardır. Burada sergilenen birlik, kardeşlik ve dayanışma, milletimize hem zaferi getirmiş, hem de Kurtuluş Savaşımız için gerekli olan cesareti ve mücadele ruhunu vermiştir.

    Çanakkale Zaferi, hiç kuşkusuz sonuçları itibariyle tarihin akışını ve her şeyden önemlisi Türk milletinin kaderini değiştiren çok önemli bir başarıdır. Tarihte eşine az rastlanır çok uluslu bir güce, canları pahasına dur diyen ve tüm dünyaya “Çanakkale geçilmez” dedirten milletimiz, vatanı, dini, hürriyeti ve istikbali söz konusu olduğunda neleri göze alabileceğini, neleri başarabileceğini tüm dünyaya, bu zaferle göstermiştir.

    Bu yönüyle Çanakkale, dün olduğu gibi bugün de, milletimiz, ülkemiz ve geleceğimiz üzerine plan kuranlar için hiçbir zaman unutmamaları gereken bir derstir. 15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında yaşananların, bir asır önce Çanakkale’yi yedi düvele mezar eden mücadeleci ruhun ne kadar taze, ne kadar diri olduğunu hepimize gösterdiğine inanıyorum.

    Tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi, 15 Temmuz gecesi de en modern silahlar, milletimizin azim, inanç ve kararlılığı karşısında çaresiz kalmıştır.

    En zayıf anında bile ’Çanakkale geçilmez’ dedirten bir inancın mirasçısı olan bu millet, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, 15 Temmuz’da vatanını koruma, demokrasiye ve bağımsızlığına sahip çıkma konusundaki kararlılığını tüm dünyaya ilan etmiştir.

    Bu anlamlı günde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, özellikle son dönemde Terörle Mücadelede yitirdiğimiz vatanı canından aziz bilen tüm şehitlerimizi ve ebediyete intikal eden gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Ruhunuz şad olsun.” dedi.

  • Türkiye’de yaklaşık 3 milyon kişi diyabetli olduğunun farkında değil

    Op. Dr. Mehmet Bolat, diyabetli hastaların iyi tedavi edilmesi gerektiğini ifade ederek, “Yapılan bilimsel çalışmalara göre dünyada 415 milyon, ülkemizde 7 milyon kişi diyabetli. Ülkemizde yaklaşık 3 milyon kişi diyabetli olduğunun farkında değil. 20 yaş üzeri her 7 kişiden biri diyabetli” dedi.

    Mersin Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’ne bağlı Toros Devlet Hastanesi bahçesinde Dünya Diyabet Günü dolayısıyla ’diyabet farkındalık standı’ kuruldu. Burada konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Toros Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Op. Dr. Mehmet Bolat, diyabetin günümüzde en yaygın sağlık sorunlarından biri olduğunu vurgulayarak, “Görülme oranı da her geçen gün artmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarla tüm dünyada 415 milyon, ülkemizde de 7 milyon kişinin diyabetli olduğu, yaklaşık 3 milyon kişininde diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezitenin artışına paralel olarak hızla arttığı ve 20 yaş üzeri her 7 kişiden birinin diyabetli olduğu ortaya çıkmıştır. Kısacası ülkemizde diyabetli hasta sayısında önemli bir artıştan söz etmek mümkündür. Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme ve obezitedeki artışın bu sonuca çok önemli katkısı olduğu bilinmektedir” diye konuştu.

    Buna karşı önlem alınması gerektiğini kaydeden Bolat, “Diyabette farkındalığı arttırmak amacı ile Toros Devlet Hastanesi bahçesinde kurduğumuz diyabet standı ile isteyen herkese ücretsiz kan şekeri ölçümleri, diyabette retinopati taraması, diyabet ile genel bilgilendirme broşürleri hizmeti verilmektedir. Amacımız diyabetli olduğundan haberdar olmayan hastalarımızı tespit edip tedaviye doğru yönlendirmek ve mevcut diyabetli hastalara diyabetin iyi tedavi edilmezse ve kontrol altında tutulamazsa çok ciddi ağır organ hasarlarına sebep olabileceğini anlatmaktır. Maliyet ve iş gücü kaybı oldukça fazla olan diyabet bulaşıcı bir hastalık olmamakla birlikte tüm dünyada gün geçtikçe büyüyen bir salgın gibidir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 20 Aralık 2006 tarihinde aldığı kararla gittikçe büyüyen diyabet salgınının durdurulması için tüm dünyada acilen harekete geçilmesi çağrısı yapmıştır” ifadelerini kullandı.

  • Türkiye’de 3 Milyon Kişi Diyabet Olduğunun Farkında Değil

    52. Uluslararası Diyabet Kongresi Başkanı Prof. Dr. Metin Arslan, dünyada diyabetin yüksek görüldüğü ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirterek, “Türkiye’de 6 milyon 400 bin kadar diyabetli birey var. Yaklaşık 3 milyona yakın diyabet olduğunu bilmeyen hasta var” dedi.

    Türk Diyabet Cemiyeti ve Türk Diyabet Vakfı tarafından düzenlenen, 52. Uluslararası Diyabet Kongresi, Antalya Beldibi Tatil Merkezindeki bir otelde başladı. Açılışta konuşan Kongre Başkanı Prof. Dr. Metin Arslan, diyabet hastalığının sadece kan şekerinin yükselmesi olmadığını belirterek, vücutta bir çok doku ve organa yan etkisinin olduğunu söyledi. Bu yıl diyabet kongresinin 52’ncisini düzenlediklerini aktaran Prof. Dr. Arslan, kongreye, doktor diyetisyen ve hemşire olmak üzere bin 400 kişinin katıldığını kaydetti.

    “3 MİLYON KİŞİ DİYABETİNİN FARKINDA DEĞİL”

    Diyabetin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de arttığına vurgu yapan Prof. Dr. Arslan, “Ülkemizde diyabet oran olarak yüzde 13.4 oldukça yüksek bir oran. Türkiye diyabetin yüksek göründüğü ülkelerden birisidir. Türkiye’de 6 milyon 400 bin kadar diyabetli birey var. Yaklaşık 3 milyona yakında diyabet olmadığını bilmeyen hasta var. Hastalığa ne kadar erken tanı koyarsak tedaviye başlanılır. Bu yıl 8 yabancı konuşmacı var. Karşılıklı bilgi alışverişinde bulunacağız. Diyabette insülin tedavisi başta geliyor. Erişkin tipi şeker hastalarında diyet ve ağızdan şeker düşürücü ilaçlar kullanılıyor. Bu kongrede insülin yapımında kolaylıklar, pompa kullanımı da ele alınacak” dedi.

    DÜNYA VERİLERİ

    Prof. Dr. Arslan, Uluslararası Diyabet Federasyonu verilerini de katılımcılarla paylaştı. Arslan, “Diyabet her 11 kişiden birinde var. Dünyada 415 milyon diyabetli birey var. 2040 yılında her 10 kişiden birin diyabetli olacak. Dünyada 642 milyon diyabetli birey bulunacak. Her 7 gebelikten biri diyabetten etkileniyor. Dünyadaki erişkin bireylerden yüzde 46.5 diyabet olduğunu bilmiyor. Her 6 saniyede bir birey diyabet nedeni ile hayatını kaybediyor. Dünya sağlık harcamalarının yüzde 12 ‘si diyabete kullanılıyor. Diyabetik bireylerin dörtte üçü az ve orta derecede gelir düzeyi olan ülkelerde yaşıyor” dedi.

    Kongrenin açılışında Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. Hasan İlkova ve Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kaya diyabet bildirgesi hakkında bilgiler verdi.

    4 gün sürecek kongrede, diyabet tedavisinde yenilikler, yaşlılarda diyabet yönetimi, insülin uygulama sistemlerindeki yenilikler, tek bir hap ile insülinden kurtulmak, diyabette yanlış bilinenler, diyabette akıllı telefonların kullanımı, adölesan diyabetik takibi, diyabetli bireyse sosyal yaşam, diyabette cinsiyet farkı, diyabet ve seyahat konularında bilgi paylaşımında bulunulacak.