Etiket: Olabilecek

  • Bilgiç: “Liseden itibaren meslek sahibi olabilecek yapılanmaya geçmemiz lazım”

    Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, liseden itibaren meslek sahibi olabilecek eğitim yapılanmasına geçilmesi gerektiğini söyledi.

    Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı’nda üniversite-sanayi işbirliği konuşuldu. Samsun TSO Ekim Ayı Olağan Meclis Toplantısı Davut Altan Meclis Toplantı Salonunda yapıldı. Toplantıya katılan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç, üniversite-sanayi işbirliği ile birlikte mezun olan öğrencilerin yeterliliği hakkında açıklamalarda bulundu.

    Murzioğlu: “Üniversite ve oda işbirliğiyle ülkemiz kazanıyor”

    İki toplantı arasında izahat veren Samsun TSO Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Murzioğlu, “2009 yılında başkan seçildikten sonra bir ortaklık kültürü geliştirdik. Bu ortaklık içerisinde OMÜ de bizlerle beraber hareket etti. Samsun’a beraber hizmetler kazandırdık. OMÜ her zaman yanımızda durdu. Teknopark, Lojistik Merkez, Samsun Fuar ve Kongre Merkezi ile Kalibrasyon Laboratuvarında OMÜ ile birlikte hareket ediyoruz. Yeni hizmet binamızı da yılbaşında bitirmeyi planlıyoruz. Samsun’a 100 sene hizmet edecek bir oda binasını hizmete geçireceğiz. Bu binada helikopter pisti de olacak. Sektörlere yönelik Uluslararası Rekabeti Geliştirme Programı (UR-GE) çerçevesinde ihracatın gelişmesi için yaptığımız projelerimiz var. Gıda, medikal, mobilya ve eşya sektöründe yurt dışında fuarlara katıldık. Bu fuarlarda Samsun’da üretilen ürünleri sergiledik. Avrupa İşletmeler Ağı Karadeniz Konsorsiyum Koordinatörü olarak hizmet vermekteyiz. Uluslararası işbirlikleri kurmak isteyen KOBİ’lere ve büyük firmalara hizmet eden dünyanın en büyük ağının bir paçasıyız. Trabzon-Sinop arasındaki bölgeye hizmet veriyor. Türkiye’de 7 bölgede uygulanıyor. Bizim bölgedeki tek koordinatör oda da Samsun Ticaret ve Sanayi Odası olarak hizmet veriyor. Türkiye’de 20 ilde olan Avrupa Bilgi Merkezinden birine sahibiz. Amacımız ticareti, sanayiyi ve üretimi arttırıcı hizmetler vermek” dedi.

    Rektör Bilgiç: “250 öğrenci bir dönemini işte çalışarak geçirecek”

    Bu sene 250 öğrencinin işte çalışarak mezun olacağının altını çizen OMÜ Rektörü Prof. Dr. Sait Bilgiç ise, “Biz insan yetiştiriyoruz. İş insanları da istihdam oluşturarak bu insanlara iş kapısı oluyor. Bu doğal ortaklığın dışında resmi ortaklıklarımız da var. Mezun ettiğimiz öğrencilerin ellerine birer diploma vererek, diplomalı sayısını arttırmaktan gurur duyacak durumda değiliz. Bu bize de size de yetmez. Diploma verdiğimiz kişilerin piyasanın beklentilerini ve ihtiyaçlarını karşılayacak donanıma sahip olmaları gerekir. Bu da sadece bizim sınıflardaki derslerle gerçekleşmez. Gelişmiş ülkeler müfredatlarını ihtiyaca göre ayarlar. Biz de özellikler mühendislik fakültesi ve meslek yüksekokulları başta olmak üzere iş yeri eğitimlerini arttırdık. Bu sene 250 öğrencimiz iş yeri eğitimi ile eğitimini tamamlayacak. Yani en az 1 yarıyılını kendi alanlarındaki iş yerinde çalışarak geçirecekler. Bu da diplomalarına işlenecek. Biz bunu bütün alanlarda yaygınlaştıracağız. Bununla birlikte öğrencilerin sahaya çıkmadan önce güvenlerini sağlamaları açısından gerekli bir durum. Onların yetişmesine de katkı sağlayacağını düşünüyorum. Şu anda bunu sınırlı sayıda yapabiliyoruz. Mecburi hale getirebilmemiz için sahada uygun iş yerlerinin de var olduğunu görebilmemiz lazım. Bu sayı artarsa çevre iller ve uzak iller de bu işin içine katılabilir. 2 kurumun bu işbirliğinde ülkemize faydalı bir sonucun çıkması sağlanacak” diye konuştu.

    “Herkes lisans mezunu olacak diye bir şart yok”

    Herkesin lisans mezunu olmaması gerektiğini vurgulayan Bilgiç, şunları söyledi:

    “Dünyada gelişmekte olan ülkelerde belirli bir şekilde, diplomaya sahip olma ihtiyacı çok hissediliyor. Bunun da lisans diploması olması isteniyor. Bugün Türkiye’de fakültelerin sahip olduğu öğrenci sayısı 8 milyon civarında. Almanya’da 3 milyon öğrenci var. Bunun da büyük çoğunluğu meslek yüksekokulu düzeyinde. Bizde hem toplumun böyle bir beklentisi söz konusu hem de devletimizin sanki bunun tamamını karşılamak mecburiyeti varmış gibi bir durum söz konusu. Tamamen üniversiteler, fakülteler öğrenci dolacak. Herkesin elinde bir fakülte diploması olacak. Bir alanda diplomalı birisini aradığınızda sadece diplomanın yetmediğini çok iyi biliyoruz. Bir makine mühendisi aradığınızda birçok makine mühendisi karşınıza çıkıyor. 50 mühendis karşınıza çıktığında 50 mühendisin de yetersiz olduğunu görebiliyorsunuz. O kadar çoğalma ve eksik yetişme söz konusu ki sadece mühendislik diplomasına sahip olmanın kendisini bir iş sahibi yapmak için yeterli olduğunu düşünen öğrencilerimiz var. Diğer bütün fakülte mezunlarımızın genelinde böyle bir tutum var. Diplomayı eline alıp bunun yeterli olduğunu düşünüyorlar. Diploma ile iş bulmanın garantisi olduğunu düşünüyorlar. Böyle tuhaf bir çelişkiler yumağı içerisindeyiz. Oysaki bizim meslek sahibi insana belki de lise ve önlisans düzeyinde daha çok ihtiyacımız var. O düzeyde bir yapılanmayı gerçekleştiremediğimiz için normal lise yapılanması çok fazla. Buradan mezun olan bir insanın tornavida ile bile yapabileceği bir iş yok. Ampul değişme ihtimali bile neredeyse yok. Lise mezunu bir kişinin fakülte diplomasına sahip olmak için beklentisi söz konusu olduğunda müthiş bir talep var. Arz bunu karşılayamıyor. Bu sefer habire üniversitenin fakülte sayısını arttırıyoruz. Bunların mezunlarının önemli bir kısmının da yeterlilikle ilgili sorunu olduğuyla ilgili sıkıntı yaşıyoruz. Lise yapılanmasından itibaren meslek sahibi olabilecek yapılanmaya geçmemiz lazım.”

  • Kızılay Halep’ten olabilecek göç için tedbirler alıyor

    Kızılay Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, Halep’te ateşkesin bozulmasına rağmen İdlip bölgesinde çalışmaların sürdürdüğü belirtti.

    Suriye’nin İdlip bölgesinde yaptığı inceleme sonrası Cilvegözü’de açıklama yapan Kızılay Genel Başkanı Kınık, Bugün İdlip’ten ateşkes sonrasında tahliye edilecek olan yaralıların ve acil durumda olan insanların karşılanması için bir çalışma yaptıklarını belirterek, “Beklediğimiz tahliye gerçekleşemedi, ateşkes bozulmuş oldu. Halep’ten çıkartılan bine yakın insanda ara bölgeden tekrar yerlerine gönderildiler. Halep’ten geleceklerin sayısının 70-80 bin insan olduğunu ve Özellikle Halep’ten gelen bu kişilerin İdlip’e yoğunlaşacağını biliyoruz” dedi.

    Kış şartları ağır olduğundan dolayı barınma imkanlarının zayıf olduğunu ifade eden Kınık, “İnsanların geldiklerinde İdlip bölgesinde konaklamaları lazım bizde bu bölgenin fizibilitesini yaparak kendimize çalışma yapabilecek bazı bölgeler belirledik bu bölgelerle alakalı altyapı çalışmasına başlayacağız. Çok acil olarak burada barınma, çadır, giysi, battaniye, gıda, sağlık hizmetleri gibi ihtiyaçlar var Kızılay olarak AFAD ile beraber Türkiye’deki diğer sivil toplum kuruluşları ile birlikte ihtiyaçların karşılanması için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz” dedi.

  • Türkiye’de işsizliğe çare olabilecek formül

    Samsunlu Matematikçi Aydın Cerit, Türkiye’de işsizliğe çare olabilecek formül geliştirdiğini söyledi.

    Yaklaşık 20 yıldır matematik üzerine araştırmalar yapan Matematik Öğretmeni Aydın Cerit, geliştirdiği formüllerle kitlenmeyen bilgisayarlar, net görüntü alabilen cihazlar yapılabileceğini ve Türkiye’deki işsizliği de ortadan kaldırabileceklerini iddia etti.

    Araştırmalar sayesinde asal sayıların tamamını çözdüğünü öne süren Aydın Cerit, “Mevcut teknolojide belli bir basamaktan öteye gidemiyorsunuz. Hesap makinesi, bilgisayar ve bilgisayara bağlı bütün sistemler sıfır ve bir rakamları ile çalışır. Ben sıfır ve bir rakamlarını aşarak istediğim tabanı kullanarak daha geniş hesaplama yöntemine ulaştım. Şu anda bildiğimiz kadar NASA’nın dünyadan 12 ışık yılına kadar görüntü alıp, bilgi alabildiğini biliyoruz ama benim bu geliştireceğim teknolojilerle dünyamızdan kainatın yüzeyine kadar hatta yüzeyinin dışına kadar görüntü alabileceğimize inanıyorum. Hatta varsa paralel evrenleri araştırabileceğimize inanıyorum. Bu konuda yaptığım çalışmalara güveniyorum” dedi.

    İşsizliğe çare olabilecek bir soru hazırladığını ifade eden Cerit, “Bir soru hazırladım. Bu sorumun çözümü için 1 ay süre veriyorum. Ama değil 1 ay, 10 bin ay da süre versek bunun mevcut teknoloji ile çözülemeyeceğine inanıyorum. Çünkü sorumdaki 100 basamaklı sayıyı hesap makinesine girdiği zaman en fazla 14-15 basamak girebilecek, bilgisayar girdiği zaman da 32 basamak veya 64 basamağa girecek ve kalacak. Çünkü sistemler ikinin tabanlarına göre çalışıyor. Benim bu sorum yaptığım çalışmalara ışık tutan bir çalışma olarak görülmektedir. Buradan işsizlikle ilgili özellikle üniversite bitirmiş işsiz gençlerimizi düşünerekten bu projeyi geliştirmiş oluyorum. Biz yaklaşık 5-6 ay süren uygun bir ekiple bunun ön hazırlıklarını yaptığımız zaman bunun arkasından ürünleri ortaya koyabilecek hale geleceğiz. Arkasından kainatın yüzeyine kadar, hatta yüzeyin dışına kadar ulaşabileceğiz. Ben yapmış olduğum bu projeleri bir teknoloji geliştirme merkezinde ekip ile yapabiliriz. Bu ürünlerden de dünyaya satabiliriz. Yani kitlenmeyen bilgisayarlar, net görüntü alabilen cihazlar, her türlü teknolojik ürünlere imza atabileceğimizi düşünüyorum” diye konuştu.

  • Genetik Hastalıkların Tedavisi Mümkün Olabilecek

    Genetik mühendisliği alanında son yıllarda yapılmış en dikkat çekici araştırmalarından CRISPR-Cas9 ile ilgili görüşlerini dile getiren İstanbul Kültür Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Narçın Palavan Ünsal, araştırmanın genetik hastalıklara çözüm yolunda önemli bir adım olduğuna dikkat çekti.

    2007 yılında başlayıp 2012 yılında son halini almış CRISPR – Cas9 araştırmasının içeriği ile sözlerine başlayan İstanbul Kültür Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Narçın Palavan Ünsal, araştırmanın bundan sonra ortaya çıkaracağı sonuçlara değindi. Prof. Dr. Narçın Palavan Ünsal, Jennifer Doudna isimli bir araştırmacı ve ekibi tarafından yapılan araştırma ile ilgili şunları söyledi: ‘’Jennifer Doudna, CRISPER – Cas9 enzim sistemi adında bir moleküler sistem buldu. Bütün dünya şu an buna odaklanmış durumda. Çünkü çok heyecan verici bir olay ve gelecek için büyük umutlar vaat ediyor. Sistemin ortaya çıkış şekli ise şu şekilde gerçekleşti; virüsler bakterileri enfekte ediyor ve bakteriyi yok ediyor, parçalıyor. Bu araştırmaya başlarken de bu yok etme durumuna neyin sebep olduğundan hareket edildi. Ortaya çıkan sonuç, bazı gen dizileri ile bunların tekrarı olduğu ve yok etme durumuna bunların sebep olduğu.’’

    ‘’OTİZM GİBİ GENETİK HASTALIKLARI TEDAVİ ETMEK MÜMKÜN’’

    Buradan hareket eden Jennifer Doudna’nın bulduğu sistemi anlatan Prof. Dr. Ünsal, ‘’Doudna, bu tekrarlı, hasara sebep olacak kısımları kesip alarak sonra onları bir enzimle yapıştırma sistemini buldu. Yani siz hastalıklı olan bir gen dizisini enzimlerle kesebilirsiniz. Daha sonra onu atıp normal iki gen dizisini birleştirebilirsiniz ya da araya yeni bir gen grubu sokabilirsiniz. Bu olay tam bir genetik mühendisliği ve son derece umut vaat ediyor. Bu sistemle otizm, Huntington gibi birçok hastalığı tedavi edebilirsiniz. Bu tür genetik hastalıklara sebep olacak genleri embriyonik fazdayken yok edebilirsiniz, kesip çıkarabilirsiniz veya iyileştirici genleri oraya sokabilirsiniz’’ diye konuştu.

    ARAŞTIRMA ETİK TARTIŞMALARI BERABERİNDE GETİRDİ

    Bu sistemin pek çok etik tartışmayı da beraberinde getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Ünsal, ‘’Mesela aşırı konservatif insanlar bunu doğal yaşama zarar vermek gibi düşünüyorlar. Ama bilim olumlu yönde kullanıldığında her zaman çözüm üretir. Bir hastalığın böyle tedavi edildiğini düşündüğünüzde bunun müthiş bir olay olduğunu görürüz’’ dedi.

    SİSTEM OLUMSUZ YÖNDE KULLANILIRSA NE OLUR?

    Sistemin olumsuz yönde kullanılma ihtimalini de değerlendiren Prof. Dr. Ünsal, ‘’Bunu bazı kurallarla, yasalarla sınırlarsanız bir sıkıntı olmayacaktır. Biz bilim insanları olarak hep iyiye hizmet için varız ve dünyamız sürekli iyiye gitsin istiyoruz. Bütün canlıları daha iyi nasıl koruyabiliriz diye düşünüyoruz. Tabii ki her zaman kötü niyetli insanlar vardır. Ama değdiğim gibi bunları yasalarla sınırlandırdığımız sürece sorun olmayacaktır’’ diye konuştu.

  • Kemoterapi Gören Kız Çocukları İleride Anne Olabilecek

    Hacettepe Üniversitesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum AD, Üreme Tıbbı ve İnfertilite Ünitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gürkan Bozdağ, kemoterapi tedavisi alacak olan 6-7 yaşındaki kız çocuklarının, yumurta dondurma yöntemiyle ileride anne olabileceğini söyledi.

    Hacettepe Üniversitesi Tüp Bebek Ünitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Gürkan Bozdağ, yumurta dondurma yöntemiyle birçok kemoterapi alacak olan küçük yaştaki çocuklar için ileride “anne” olabilecekleri umudunun olduğunu kaydetti. Kız çocukları kemoterapi görecek ailelere sevindirici haber veren Bozdağ, “Tüp bebek tedavilerinde her hasta için uygun tek bir tedavi stratejisinin ve protokolünün olmadığını yaş, yumurtalık kapasitesi, vücut-kitle indeksi, genetik farklılıklar ve önceki tedavilerde ki yumurtalık cevabı ve embriyolojik gelişim problemleri gibi değişkenlere göre çocuk sahibi olmak isteyen çifte yaklaşımın klinik ve laboratuar aşamalarında bireyselleştirilmesi gerektiğini ifade etti.

    KEMOTERAPİ TEDAVİSİ GÖREN ÇOCUKLARA ANNELİK MÜJDESİ

    Tüp bebeğin sadece klinik ve laboratuvar yönleriyle değil aynı zamanda yumurtalık kapasitesi çok azalmış kadın hastalarda bir tedavi alternatifi olabilecek ‘in vitro aktivasyon’ yöntemi gibi henüz deneysel aşamada ki yöntemlerin olduğunu ifade eden Bozdağ, “Üreme çağındaki bayanlarda yumurta embriyo dondurma uygulaması ülkemizde de yaygın olarak kullanılıyor. Bu uygulamalarda ilgi önemli gelişmeler oldu. Artık adet görmemiş küçük kızlarda da yumurtalık dokusu dondurularak yumurtalık elde edilebilecek. Bu hastalar ilerde evlenip ileri yaşlara deldiğinde gebe kalmak ister gebelikte sıkıntı yaşarlarsa çocukluk döneminde dondurulan yumurtalıkları çözülerek gebelik elde edebilecek. Bununla ilgili 14 yaşında hiç adet görmemiş bir kişinin yumurtalık dokusu dondurularak aynı kişi 20’li yaşlara geldiği zaman evlenmek ve çocuk sahibi olmak isterse dondurulan yumurta çözülerek gebe kalması sağlanacak” dedi.

    DENEY AŞAMASINDA OLAN BİR HASTA İKİZ GEBE

    Deney aşamasında olan 7 yaşında kemoterapi görme ihtiyacı duyan bir hastanın yumurtalığının dondurulduğunu hatırlatan Gürkan Bozdağ, “bu hasta şu an 20’li yaşlarda. Hastanın dondurulan yumurtalığı embriyo ile transfer edilerek gebe kalması sağlandı. Bu hasta şu an ikiz gebe. Artık 6-7 yaşlarındaki çocuk kanserlerinde bile kemoterapi öncesinde yumurtalıkların dondurulması bu hastalarda bir umut oluyor. Şuanda bu deneysel olan bir yöntem ve bu hastalar için umut ışığı. Şu ana kadar gebeliği olmuş hasta var fakat doğum yapan yok. Gebeliklerin devam etmemesi içinde bir sebep yok. Çocukluk çağında yumurtalığın dondurulması gerekiyorsa bir tanesi donduruluyor diğeri kalıyor. Diğer yumurta ile kendiliğinde gebe kalabiliyorsa dondurulmasına gerek kalmıyor” diye konuştu.