Etiket: Öğr.

  • Dr. Öğr. Üyesi Nevin İnce: “HIV Tedavi Edilebilen Bir Hastalıktır”

    Dr. Öğr. Üyesi Nevin İnce: “HIV Tedavi Edilebilen Bir Hastalıktır”

    DÜZCE (İHA) – Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen Aralık ayı konferans serisi, HIV’i Tanıyor muyuz? başlıklı konferans ile start aldı.

    Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonu’nda, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğr. Üyesi Nevin İnce tarafından katılımcılara; HIV ve AIDS tanımı, bulaş yolları, tanı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgiler verildi. “HIV’i Tanıyor muyuz?” başlıklı sunumunda HIV’in, insanların bağışıklık sistemine yerleşerek, hastalıklara karşı savunma gücünü zayıflatan bir virüs olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi İnce, “AIDS ise HIV enfeksiyonun ileri evresidir. Hastalığın ilerlemesi ile immün sistemde görev alan bazı hücrelerin belirli seviyenin altına inmesi, bağışıklık sisteminin çökmesi sonucu vücudun fırsatçı enfeksiyonlara duyarlı hale gelmesidir.” diye konuştu. HIV’in yetişkinler arasında yüzde 0,8 prevalansı ile dünyada önemli bir sağlık sorunu olmaya devam ettiğine dikkat çeken Dr. Öğr. İnce, 2020 Haziran verisine göre ülkemizde 26 bin 164 HIV hastası olduğunu belirtti.

    HIV’in bulaş riski oldukça düşük olduğunu dile getiren Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi; virüsün açık hava şartlarında uzun süre canlı kalamadığını belirterek bulaşıcılığının vücuttaki konsantrasyonuna ve temas tipine göre değişebildiğine işaret etti. Korunmasız cinsel temas, kan ve kan ürünleri, gebelik ve emzirme döneminde anneden bebeğe şeklinde üç yoldan virüsün bulaşabileceğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi İnce, dış ortamdan ve günlük yaşamdaki olağan davranışlardan kolaylıkla bulaşabilecek bir virüs olmadığının da altını çizdi. HIV’in tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi İnce, erken tanının hastalığın erken evrede tedavisi, hastalığın olumlu seyri ve toplum sağlığının koruması açısından önemli olduğunu ifade etti.

  • Dr. Öğr. Üyesi Karakoç: “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    Dr. Öğr. Üyesi Karakoç: “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, korona virüsün gebelik üzerindeki etkilerinin net şekilde bilinmediğini belirterek, hamilelerin kaygı düzeyini artırmamasını ancak tedbirli olmaları gerektiğini kaydetti.

    Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, hamilelik döneminde meydana gelen bağışıklık sistemindeki değişiklikler ve fizyolojik farklılaşmalar nedeniyle hamileler ve yeni doğanların enfeksiyon hastalıklarına karşı daha duyarlı olabileceğini aktardı.

    “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, korona virüse yakalanan anne adayları üzerinde yapılan araştırmaları konu alan bir çalışma yayımladı. Yapılan çalışmada çıkan sonuçları değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, “Hamilelerde belirtilerin genel olarak hafif seyrettiğini ve iyi klinik sonuçlar gösterdiğini gözlemledik. Gebe olmayan yetişkinler ile hamilelerde görülen klinik özelliklerin ise benzer olduğunu belirledik. Belirtiler birbirine yakın ancak virüsün yakın tarihte ortaya çıkması nedeniyle gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor. Tüm dünyada ikinci dalganın yaşanması nedeniyle gebelerin enfeksiyona karşı daha iyi korunması gerekiyor” dedi.

    “Kaygı düzeyini artırmamalılar”

    Bebek bekleyen anne adaylarına tavsiyelerde bulunan Karakoç, “Öncelikle anne adayları, bebeğin ve kendisinin bu süreçten olumsuz etkileneceğini düşünerek kaygı düzeyini artırmamalı, ancak tedbirli davranmalıdır. Anne adaylarının kaygı ve stres yaşaması, bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına neden olmaktadır. Ayrıca bebekte gelişme geriliği, erken doğum gibi pek çok olumsuz etkilerin olduğunu gösteren kanıtlar da mevcuttur. Bu nedenle maske, mesafe ve temizlik çerçevesinde tüm kurallara dikkatli şekilde uyulmalı, olumsuz düşünce ve haberlerle kaygı düzeyleri artırılmamalıdır. En önemli konulardan biri, süreç ile ilgili merak edilen konu ve soruların cevapları güvenilir kaynaklardan sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.

    Anne adaylarına eğitimler online

    Kapalı ortamlar konusuna dikkat çeken Karakoç, hamilelik, doğum ve ebeveynliğe hazırlık gibi eğitim sınıflarına katılmak isteyen anne adaylarının, online eğitim programları ve danışmanları tercih etmesi ifade ederek, “Sınıf, restoran, kafe, alışveriş merkezi gibi insanların bir araya geldiği kapalı alanlarda enfeksiyon daha kolay yayıldığı için, anne adayları o ortamlarda bulunmamalıdır. Ayrıca, misafirliğe gidilmemeli, eve misafir kabul edilmemeli, kapalı ortamda yakınlar dahi olsa maskesiz şekilde görüşülmemelidir. Sosyal mesafeye kesinlikle dikkat edilmelidir. Ortam sürekli havalandırmalı, maske, mesafe ve el hijyenine önem verilmelidir. Öksüren ve hapşıran kişilerle yakın temas kurulmamalı, el temizliği sağlanmadan ağız, burun ve göz ile temastan kaçınılmalıdır. Ayrıca zorunlu durumlar dışında seyahat edilmemeli ve toplu taşıma kullanılmamalıdır” şeklinde konuştu.

    “Erken tanı ve tedavi fırsatı kaçırılmamalıdır”

    Güçlü bir bağışıklık sisteminin de önemli olduğunu vurgulayan Karakoç, ”Anne adayları güçlü bir bağışıklık sistemi için uyku düzenine, beslenmeye özen göstermeli, günde 2-2,5 litre su tüketmelidir. Bağışıklığı güçlendirmek için uzmana danışmadan bitki çayı ve takviye gıdalar almamalıdır. Ayrıca, kadın doğum uzmanının görüşü doğrultusunda kontroller mümkün olan minimum sayıda yapılmalı ve tetkikler bir araya toplanmalıdır. Ateş, öksürük, yorgunluk, kas ağrısı, boğaz ağrısı veya nefes darlığı semptomları olduğunda vakit kaybedilmeden sağlık kuruluşu telefonla aranmalı ve kurallara uygun şekilde sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kontrollere mümkün olan en az refakatçiyle gidilmelidir. Bebeğin zarar göreceği korkusuyla ilaç alımından sakınmak için erken tanı ve tedavi fırsatı kaçırılmamalıdır” diye konuştu.

  • Dr. Öğr. Üyesi Taşkın, editörlüğünü yaptığı kitabı rektör Tabakoğlu’na takdim etti

    Dr. Öğr. Üyesi Taşkın, editörlüğünü yaptığı kitabı rektör Tabakoğlu’na takdim etti

    Trakya Üniversitesi Kırkpınar Spor Bilimleri Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Taşkın’ın editörlüğünü yaptığı “Rekreasyon Paradigması” adlı kitap yayımlandı.

    Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nu makamında ziyaret eden Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Taşkın, editörlüğünü üstlendiği ve kısa süre önce okuyucularıyla buluşan “Rekreasyon Paradigması” adlı kitabı Rektörümüze hediye etti. Kendisine hediye edilen kitaptan dolayı teşekkür eden Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Taşkın’a çalışmalarında başarılar diledi.

    Rekreasyon konusunun farklı disiplinler tarafından ele alınarak tüm yönleriyle 15 farklı bölümde incelendiği kitap, Gazi Kitabevi yayınları arasından çıktı. Editörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Taşkın’ın yaptığı kitapta ayrıca, editör tarafından kaleme alınan “Rekreasyon Pedogojisi” başlıklı bir çalışma yer alıyor. Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Taşkın yaptığı açıklamada “Rekreasyon kavramının hayatımıza girdiği günden bugüne farklı tanımları yapılmış olup kitapta farklı disiplinler ile birlikte kullanılan rekreasyonun içinde bulunduğumuz zamanda bazı sözcükler ile eşleştirilerek farklı anlamları ortaya çıkarılmıştır. Rekreasyon kavramı üzerinde ortak noktayı bulabilmek ve çok sesli kavram yanılgılarını ortadan kaldırabilmek adına, rekreasyon kelimesinin ilişkilendirildiği tüm disiplinler ele alınarak bu kitapta yorumlanmıştır” ifadelerini kullandı.

    Kendisine takdim edilen eseri değerli bulduğunu ifade eden Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, rekreasyon konusuyla ilgilenen tüm araştırmacıların ve öğrencilerin dikkatine sunulan kitaba katkı sağlayan Dr. Öğr. Üyesi Cüneyt Taşkın’ı tebrik ettiğini belirterek “Bu değerli eserlerin, gelecekte bu konularda çalışma yürütecek öğrenci ve araştırmacılar için önemli bir rehber olacağına inanıyorum.” dedi.

  • Dr. Öğr. Üyesi H. Hilal Şahin uluslararası online sempozyumda Türkiye’yi temsil etti

    Dr. Öğr. Üyesi H. Hilal Şahin uluslararası online sempozyumda Türkiye’yi temsil etti

    ABD, İngiltere ve Türkiye’den öğretim üyelerinin katıldığı ‘Mahatma Gandhi’nin Düşüncesi ve Felsefesi’ konulu uluslararası online sempozyumda Türkiye’yi Giresun Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi H. Hilal Şahin temsil etti.

    Mahatma Gandhi’nin 150. yıldönümü anısına düzenlenen ve çok sayıda uluslararası katılımcının yer aldığı sempozyuma ABD Michigan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Madhav M. Deshpande, İngiltere Oxford Üniversitesi’nden Prof. Dr. Faisal Devji ve Türkiye’yi temsilen Giresun Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi H. Hilal Şahin katıldı. Dr. Öğretim Üyesi Şahin, sempozyumda ‘Türkiye, Hindistan ve Mahatma Gandhi: Hilafet Hareketi Üzerine Düşünceler’ konulu sunum gerçekleştirdi.

    Dr. Hilal Şahin yaptığı sunumda, Türk-Hint ilişkilerinin binlerce yıl öncesine dayandığını ve ilişkilerin özellikle Hindistan Müslümanlarının büyük sempati ve bağlılık duyduğu Osmanlı döneminde geliştiğini vurgulayarak Cumhuriyet döneminde bu yakınlığın devam ettiğini belirtti. Dr. Şahin, Hindistan’ın her zaman Türkiye’deki gelişmelerden etkilendiğini, Türkiye’nin Milli Mücadele döneminde Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesinde adeta bir yol gösterici olarak gördüğünü söyledi.

    Soz konusu etkileşimlerin sonucu olarak Mahatma Gandhi’nin, ülkesinde şiddet içermeyen direnişlere öncülük ettiğini belirten Dr. Şahin, Hindistan Hilafet Hareketi’nin tarihte ilk kez Hindu-Müslüman iş birliğini sağladığını söyledi. Bu bağlamda Hilafet Hareketi liderliğinde Türkiye’nin Millî Mücadele davasını kendi davaları olarak gören Hindistan Müslümanları ve Gandhi öncülüğündeki Hinduların, ilk kez bir araya gelerek Türkiye’ye maddi-manevi destek sağladığını vurgulayan Dr. Şahin, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde Hindistan halkı ve Mahatma Gandhi’nin desteğinin unutulmaması gerektiğini; her iki milletin bir elmanın iki yarısı gibi ayrılmaz bir bütün olduğunu vurguladı.

    Aligarh Müslüman Üniversitesi Rektörü Prof. Tariq Mansoor da Hilafet Hareketi’nin Hindistan’ın İngilizlerden kurtulma ve bağımsızlık yolundaki çabalarında oldukça önemli bir yere sahip olduğunu söyleyerek, Dr. Şahin’in iki ülkenin tarihi bağı hususundaki sunumundan dolayı çok duygulandığını dile getirdi.

  • Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan’dan erkeklerde kısırlık açıklaması

    Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan’dan erkeklerde kısırlık açıklaması

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, erkeklerde kısırlık (İnfertilite) araştırılırken en önemli faktörlerden biri olarak sperm sayısının incelenmesi gerektiğine vurgu yaptı.

    Medical Park Gaziantep Hastanesi Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, semen analizi olarak da bilinen sperm testi, bir yıl boyunca düzenli cinsel ilişkiye girilmesine rağmen çocuk sahibi olamayan, ‘infertilite’ (kısırlık) tanısı belirtilmiş olan erkeklere uygulandığını sözlerine ekledi. Gebe kalamama ile ilgili sorunlarda kadınların, kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Solakhan, erkeklerde de herhangi bir cinsel işlev bozukluğu olup olmadığına ve sperm sayısının yeterliliğine de üroloji uzmanlarının kararıyla gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

    Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan, “Sperm testi, erkeklerde meni içerisindeki sağlıklı sperm miktarını ölçmeye yarayan medikal bir tahlil yöntemidir. Bu şekilde çocuk sahibi olamayan erkeklerde nasıl bir tedavi uygulanması gerektiğine dair önemli ipuçları elde edilir ve buna yönelik olarak bir tedavi yöntemi uygulanmaya başlanır. Spermiogram tahlili, olması gereken sperm değerleri ve bu testi hastaların yaptırmadan önce dikkat etmesi gereken hususlara kısaca değinmek istiyorum. Spermiogram (sperm analizi, sperm tahlili, meni tahlili, semen analizi) sperm sayısını, şeklini, hareketini değerlendirmeye yönelik bir analizdir. Bununla birlikte semen örneğinin değeri, pH’sı, rengi, lökosit miktarı, fruktoz değeri, likefaksiyonu analiz edilir. Belirli süre dilimlerinde spermlerin hareketliliği incelenir. Hareket tiplerine göre sınıflama yapılmaktadır. Semen testi yaptırmadan önce hastalarımız, üç günlük cinsel perhiz sonrasında bu işlemi yaptırabiliyorlar. İşlemin sağlıklı netice vermesi için sperm örneği en geç 1 saat içerisinde laboratuvara ulaştırılmalıdır. Tercihen sperm örneği laboratuvara yakın bir mekanda verilmelidir. Bahsedilen amaçla infertilite merkezlerinde sperm örneği verebileceğiniz bir alan ayrılmıştır. Sperm yorumlama kriterlerinde WHO (Dünya Sağlık Örgütü) verilerinden faydalanılır. Kruger kriterleri bilhassa sperm biçim bozukluklarını göz önüne alan bir analiz etme yöntemidir. Hususi bir boyama sonrasında sperm biçim (morfoloji) nitelikleri incelenerek sperm örneğinin fertilite (doğurganlık) kapasitesi belirlenir. Sperm analizi sonucuna bakılırsa ideal şekilde karar verebilmek için bir ay ara ile tamamlanmış minimum iki değişik sperm örneği incelenmelidir. Sperm analizinde bir fertilite problemi saptanırsa, ek incelemelere ihtiyaç duyulur. Sperm üretim döngüsü iki-üç ayda bir tekrarlanır. Şu demek oluyor ki imal edilen bir sperm ortalama 70 gün sonrasında semene salgılanacaktır. Benzer biçimde insanın karşılaşmış olduğu zararlı olan etkenler ya da iyileştirme için uygulanan yararlı ilaçlar de sperm salgılamasını 3 ay içerisinde etkileyebilir. Semen analizi neticelerini değerlendirirken sözü edilen süreç akılda tutulmalıdır. Alışılagelen sperm analizi değerleri (WHO 2010) şu şekilde sıralanmaktadır. Volüm (dolgunluk) 1,5 ml’den çok olmalı, sperm konsantrasyonu 15 milyon/ml ‘den çok olmalı, total sperm oranı 39 milyondan çok olmalı, Ph 7‘den büyük, total motilite yüzde 40’den çok olmalı, progresif motilite yüzde 32’den çok olmalı, morfoloji yüzde 4‘den çok olmalı (KRUGER STRICT), morfoloji yüzde 30 ve üzeri (WHO), lökosit 1 milyon/ml’ den az olmalı, yuvarlak hücre 5 milyondan az olmalı, viabilite yüzde 58’den çok olmalı, immünobead aglutinasyon (MAR incelemesi) yüzde 50’den az olmalı, çinko > iki.4, Fruktoz >13’dır” dedi.

    Sperm tahlili verirken dikkat edilmesi gereken durumlar

    Sperm tahlili verirken dikkat edilmesi gereken durumlar hakkında da bilgi veren Üroloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Solakhan, “En ideali 3-4 gündelik seksüel perhiz sonrasında sperm vermektir. Perhiz süresinin daha uzun tutulması sperm sayısının aldatıcı biçimde artmasına ve hareketlerinin düşmesine neden olabilmektedir. Perhiz süresinin 3-4 günden kısa tutulması de sperm sayısının düşmesine ve hareketli sperm oranının artmasına sebep olarak sonuçların yanıltıcı olmasını sağlar. Bundan dolayı sperm tahlili vermeden önceki 3-4 gün hastanın boşalmamış olması gerekmektedir. Öncelikle, sperm örneğini vermeden öncesinde idrarın yapılması lazımdır. Sperm örneği vermeden önce eller sabunlu su ile yıkanmalı ve bolca su ile durulanmalı ve sonrasında kurulanmalıdır. Sperm örneği mastürbasyon seçeneği ile verilmelidir. Bahsedilen işlem esnasında hiç bir kayganlaştırıcı madde (sabun, tükürük, yağ, vazelin v.b) ya da prezervatif kullanılmamalıdır. Sperm örneğinin verileceği kaplar sterildir. Kabın ve kapağın iç tarafına dokunulmamalıdır. Penisten gelen spermlerin tamamı kabın içinde olmalıdır. Eğer sperm yanlışlıkla dışarıya akar ise görevlilere bildirilmelidir. Sperm örneği en çok otuz dakika içinde oda ısısında ya da vücut ısısında güneş ışığı görmeyecek biçimde laboratuvara ulaştırılmalıdır’’ diye konuştu.