Etiket: Ödüle

  • Oyuncak Bebek Kısa Filmi Ödüle Doymuyor

    Yönetmenliğini Serdal Altun’un, sponsorluğunu ise Ceylanpınar Belediyesi’nin yaptığı Oyuncak Bebek kısa filmi ödüle doymuyor.

    Yönetmenliğini Serdal Altun’un, sponsorluğunu Ceylanpınar Belediyesi’nin yaptığı Ceylanpınar’da çekilen kurşun isabet etmiş küçük mülteci bir kızın yaşadığı travma ile beraber oyuncak bebeğine bir mezar yapma hikayesini anlatan Oyuncak Bebek’e bir ödül de Gaziantep’ten geldi.

    Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) tarafından düzenlenen 4. Altın Baklava Film Festivali sona erdi. Türkiye’nin yanı sıra Kırgızistan ve Azerbaycan’dan da katılımın olduğu festivalde 74 film yarıştı. Oyuncak Bebek yarışmada bütün filmleri geride bırakarak birinci oldu ve ödüle layık görüldü.

    Programa, Juri Başkanı Nebahat Çehre ile Coşkun Aral, oyuncular Ekin Türkmen, Reshad Strik, şarkıcı Kerem Cem, Hasan Kalyoncu Üniversitesi (HKÜ) Rektörü Prof. Dr. Edibe Sözen, öğrenciler ve öğretim üyeleri katıldı.

    Öte yandan Oyuncak Bebek şu ana kadar 5 ulusal ve uluslararası festivallerde 5 ödüle layık görüldü.

  • Bakır tencere ile başladığı üretimi bronz ödüle taşıdı

    Türkiye’nin önde gelen markalarından biri haline gelen Kardelen Kestane Şekeri, 1995 yılında başladığı sektör yolculuğunda, başarı öyküsünü gıda ihracatı kategorisinde aldığı bronz madalya ile taçlandırdı. Bir tencerede başlayan kestane şekeri üretimini, teknolojik yatırımlar ve kurumsallaşma ile birlikte modern ve hijyenik tesislerinde sürdüren Kardelen Kestane Şekeri, iç pazarın yanı sıra 35 ülkeye gerçekleştirdiği ihracatla Bursa’nın yerel lezzetini sofralara sunmanın mutluluğunu yaşıyor.

    Bursa’nın Hürriyet semtinde gerçekleştirilen ilk üretiminden sonra Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) Uludağ Yaş Meyve Sebze ihracatçıları Birliği’nden alınan bronz madalya, Kardelen Kestane Şekeri’nin başarı öyküsünde yeni bir sayfa açtı. Çeyrek asırlık kısa sürede hem Türkiye, hem dünya çapında bir marka haline gelen Kardelen, teknolojik yatırımlarıyla birlikte sektörde öncü firmalar arasında yer almayı başardı. 2007 yılından bu yana Nilüfer’in Yaylacık Mahallesi’nde 4 bin metrekaresi kapalı, 6 bin metrekare alanda kestane şekeri üretimi gerçekleştiren Kardelen, kurumsallaşan yönetim anlayışı ve teknolojik makineleri ile hijyenik ortamda imal ettiği ürünleri dünyanın dört bir yanına ihraç ederek Bursa ve Türkiye ekonomisine güç katıyor.

    Kardelen kestane şekerinin üretici İlka Şekerleme’nin Genel Müdürü Mümin Akgün, azimle, sabırla, inançla çıktıkları kestane şekeri üretimi yolculuğunda, bugün gelinen noktada 35 ülkeye ihracat yapan bir marka haline geldiklerini söyledi. Avrupa’dan Amerika’ya, Afrika’dan Asya’ya kadar 35 ülkede sofralara Bursa’nın yerel lezzetini ulaştırdıklarını kaydeden Akgün, halen 3 şubelerinin bulunduğu Suudi Arabistan’da 4. şubeyi açmaya hazırlandıklarını söyledi. Üretimden, sofralara ulaşıncaya kadar geçen bütün süreçleri başarılı şekilde uyguladıklarını dile getiren Akgün, “Eksi 18 dereceli 800 ton kapasiteli dondurulmuş kestane muhafaza depomuz, artı 5 dereceli 100 ton kapasiteli taze kestane muhafaza depomuz, kestane soyum ve paketleme hattımız, genişleyen dağıtım ve hizmet ağımız, üretime yaptığımız yatırımlarımızla sektöre öncülük yapıyoruz. Bilişim ve endüstriyel teknolojiyle birleştirdiğimiz üretim anlayışımızı, modern ve hijyenik tesislerimizde sürdürerek, sağlıklı bir büyüme gerçekleştiriyoruz” dedi.

    Kardelen’in sektöründe ilk Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi kalite belgesi alan firma olduğunu hatırlatan İlka Şekerleme Ticaret Müdürü Deniz Utku Özdemir’de, gıda sektöründe ihracat yapan firmalar kategorisinde UİB tarafından bronz madalya ile ödüllendirilen Kardelen’in, emin adımlarla sektörel yolculuğunu sürdürdüğünü söyledi. Özdemir, firma olarak butik ürünlerin yanı sıra, endüstriyel, private label, catering ve yan sanayi mamulleri de ürettiklerini ve yatırımlarını bu alana yönelik sürdürdüklerini belirterek, “Yurt içi ve Ortadoğu’da, Kardelen markamız ile Avrupa başta olmak üzere diğer yurt dış pazarlarda da Cardelion markamız ile iyi bir çıkış yakaladık. Bursa’da sektörümüzdeki ihracat yapan firmalar arasında bronz ödül almak şevkimizi daha da arttırdı” diye konuştu.

  • Avrupa ödüllü Tarsus Belediyesi ödüle doymuyor

    EFQM Mükemmellik Ödülü ile başarılı belediyeciliği adresi olan Mersin’in Tarsus ilçe Belediyesine bir ödül de (KalDer) Kalite Derneği’nden geldi.

    KalDer tarafından 21-22 Kasım’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi ev sahipliğinde gerçekleştirilen 26. Kalite Kongresinde Tarsus Türkiye Mükemmellikte Süreklilik ödülünü alarak Türkiye’de bir ilke imza attı. Belediyeler arasında ilki başaran Tarsus Belediyesi adına ödülü Başkan Şevket Can aldı. KalDer tarafından bu yıl 26.’sı düzenlenen ‘’Dönüşümde Liderlik ‘’ temalı kalite kongresinde Tarsus Belediyesi belediyeler arasında bir ilke imza atarak Türkiye Mükemmellikte Süreklilik ödülünü almaya hak kazandı.

    Kalite kongresine KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Buket Eminoğlu Pilavcı, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can, Türkiye iş dünyasının önde gelen yöneyim kurulu başkanları ve CEO’ları ve alanında uzman akademisyenler katıldı.

    Türkiye ve Avrupa’nın sayılı organizasyonları arasında yer alan KalDer kongresinde Tarsus adına ödülü alan Belediye Başkanı Şevket Can, ödülü çalışma arkadaşları ve tüm Tarsuslular adına aldığını belirterek, amaçlarının ödüller almak değil, sundukları hizmetlerin kalitesini tescil ettirmek ve başarılarını taçlandırmak olduğunu söyledi.

    İspanya’da alınan Avrupa ödül hakkında da bilgi veren Başkan Can, mükemmelliğin sonunun olmadığının bilincinde olduklarını belirtti. Ekim ayında İspanya’nın Madrid kentinde Avrupa Mükemmellikte Başarı Ödülü aldıklarını altını çizen Başkan Can, “Tarsus Belediyesi olarak; dönemin Tarsus Belediye Başkanı, bugünün Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Burhanettin Kocamaz’ın liderliğinde, EFQM Mükemmellik Modelini 2008 yılında uygulamaya başladık. Modeli uygulayarak, hizmet kalitemizi sürekli iyileştirmek, bunun sonucunda paydaşlarımızın memnuniyetini arttırmak ve mükemmellik aşamaları tanıma programına katılarak mevcut durumumuzun karşılığı olan ödülleri almayı hedefledik.

    2013 Yılında elde ettiğimiz Türkiye Mükemmellik Büyük Ödülünün ardından, mükemmellik yaklaşımlarınızın ve kaliteli hizmetlerin devam ettiğini göstermek adına 2015 yılında Avrupa Kalite Yönetim Vakfı’na (EFQM) üye olduk.

    2016 yılında Avrupa Kalite Yönetim Vakfı tarafından Finalist Ödülüne layık görüldük. Avrupa’da başvurumuzun ilk yılında güzel bir sonuç elde ettik. Durmadık ve 2017 Yılında yeniden başvuru yaparak; Vatandaşa Değer Katma Temel Kavramında Başarı Ödülü’ne layık görüldük.

    Avrupa Mükemmellik Ödülü Süreci ile birlikte, Türkiye Mükemmellikte Süreklilik Ödülü Sürecine de başvuru yaparak hem Türkiye, hem de Avrupa mükemmellik yolculuğunda yer aldık. Türkiye Mükemmellikte Süreklilik Ödülü’nü almaktan son derece mutlu ve gururluyuz. Bu ödülü başta çalışanlarımız olmak üzere bizlere belediye başkanlığı ve yönetimi görevini veren tüm Tarsuslu hemşehrilerimiz adına aldım. Ödülün alınmasında emeği olan çalışanlarımıza, tedarikçilerimize, danışmanımıza, KalDer’in kalite gönüllüsü değerlendiricilerine, KalDer Yönetimi ve çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum. Amacımız ödüller almak değil, sunduğumuz hizmetlerin kalitesini tescil ettirmek ve başarılarımızı taçlandırmaktır. Mükemmelliğin sonu olmadığı bilinci ile kalite ve mükemmellik çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.

    KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Buket Eminoğlu Pilavcı tarafından verilen Türkiye Mükemmellikte Süreklilik Ödülü, Başkan Can ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz birlikte aldı.

    26. Kalite Kongresi’nde ayrıca MESKİ Genel Müdürlüğü EFQM Mükemmellikte 5 Yıldız Yetkinlik Belgesi ve Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak EFQM Mükemmellikte 4 Yıldız Yetkinlik Belgesi EFQM Global Mükemmellikte Başarı Ödülünü aldı.

  • Beyazıt Devlet Kütüphanesi Renevasyonu LEAF Awards 2017’de de büyük ödüle layık görüldü

    Tabanlıoğlu Mimarlık’ın yenilemesini yaptığı Beyazıt Devlet Kütüphanesi Renovasyonu, uluslararası arenada bir ödüle daha uzandı. Daha önce Amerika Mimarlık Ödülleri ve Dünya Mimarlık Festivali’nin (WAF) de aralarında bulunduğu organizasyonlar tarafından ödüle layık görülen Tabanlıoğlu projesi, LEAF Awards 2017’de de yarışma jürisi tarafından ’Refurbishment of the Year-Yılın Yenileme Çalışması’ dalında birinci seçildi.

    Dünyanın en önemli mimari değerlendirmelerinden LEAF Awards 2017’de toplam 20 kategoride dağıtılan büyük ödüller sahiplerini buldu. Dünyaca ünlü mimar ve akademisyenlerden oluşan büyük jüri yaptığı değerlendirmede, Tabanlıoğlu Mimarlık’ın yenilemesini yaptığı Beyazıt Devlet Kütüphanesi Renevasyonu’nu, ’Refurbishment of the Year-Yılın Yenileme Çalışması’ kategorisinde büyük ödüle layık gördü. 22 Eylül akşamı İngiltere’de London’s Royal Horseguards Hotel’de düzenlenen Gala Gecesi’nde ödülü, Tabanlıoğlu Mimarlık adına Ayça Vural Cutts, Alan Crawford’un elinden aldı.

    LEAF Awards gibi uluslararası arenadaki prestijli ödüllerin, başarılarının somut bir göstergesi olduğuna vurgu yapan Melkan Gürsel, “Beyazıt Devlet Kütüphanesi Renevasyonu, daha önce de Amerika Mimarlık Ödülleri ve WAF 2016’da ödül almıştı. Büyük bir özen ve titizlikle yürüttüğünüz bir çalışmanın böylesine önemli ödülleri birbiri ardına alması, bizlerde yaptığımız işin doğruluğu ve başarısı ile ilgili özel bir anlam taşıyor. Dolayısıyla aldığımız her ödül bizi gururlandırıyor, mutlu ediyor” dedi.

    Beyazıt Devlet Kütüphanesi Renevasyonu’nda tarihi dokunun korunmasında, gelişmiş teknoloji ve çağdaş sistemlerin katkısına dikkat çeken Murat Tabanlıoğlu ise “Bir misyon olarak tarihi ve kültürel açıdan bu sembol yapımızı yenilerken, mevcut dokunun korunması, restore edilmesiyle birlikte, kütüphanenin içindeki değerli eserleri daha iyi koruması, daha işlevsel olmasını, daha aktif kullanılabilmesini de hedefledik. Bu noktada gelişmiş iklimlendirme ve alt yapı teknolojileri çok önemli kazanımlar, avantajlar sağladı. Renevasyonun gerek hazırlık ve gerekse uygulama aşamalarında yürütülen titiz süreç, bugün bizlerin de gurur duyduğu önemli bir başarı ile sonuçlandı. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” dedi.

    Beyazıt Devlet Kütüphanesi Renevasyonu, daha önce de Amerika Mimarlık Ödülleri jürisi tarafından yapılan değerlendirmede ’Restorasyon ve Yenileme’ dalında, ardından da Dünya Mimarlık Festivali-WAF 2016’da ’Yeni ve Eski Bina’ kategorisinde büyük ödüllere layık görülmüştü.

  • (Özel haber) Okul ödevi için çektiği belgesel ödüle doymuyor

    Genç yönetmen Baran Vardar’ın, İzmir Ege Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde okuduğu sırada okul bitirme ödevi için İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı terk edilmiş Lübbey köyünde çektiği “Vefa” adlı belgeseli ödüle doymuyor. Geçen yıl Türkiye’de en çok ödül alan belgesel film, artık yurt dışındaki festivallerden ödül toplayacak.

    Yaklaşık 1 yıl önce İzmir Ege Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünden mezun olan Baran Vardar, mezun olmadan önce okul bitirme projesi için belgesel çekmeye karar verdi. Bir süre İzmir ve çevresinde belgesel konusu araştıran Vardar’ın yolu, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Lübbey köyüne düştü. Yaklaşık 30 yıl önce terk edilmeye başlayan; belgeselin çekildiği dönemde 8, şimdilerde ise 5 kişinin yaşadığı Lübbey köyünde belgesel için fotoğraf çekimleri yapan Vardar, köyde kalan son yaşlılar için kahvehanesini açan Mehmet Güler’le tanıştı. Belgeselinde Mehmet Güler’in ve terk edilmiş köyün hikayesini anlatan Vardar, 5 kişilik ekip arkadaşıyla birlikte yaklaşık 1 buçuk aylık süre içerisinde belgeselini tamamladı. Okul bitirme ödevi olarak çıktığı yolda profesyonelce iş çıkaran Vardar’ın “Vefa” adlı belgeseli, Türkiye’de ve yurt dışındaki film festivallerinde de gösterim imkanı buldu. Geçen yıl 11 ödülle en çok ödül alan belgesel olan “Vefa”, 11.’si düzenlenen River Film Festivali’nde “En İyi Belgesel Ödülü”nü alırken, 70. Cannes Film Festivali Türkiye Standı’nda da yer alarak Türkiye’yi temsil etti.

    5 kişi için köy kahvesini açıyor

    Belgeseli hakkında bilgi veren genç yönetmen Baran Vardar, “Belgeselimiz Mehmet Güler hakkında. Mehmet Güler Lübbey köyünün kahvecisi. Her gün Ödemiş’ten buraya yaklaşık 20 kilometre gelip kahvesini açıyor. Kahve, köyü yaşama bağlayan etkenlerden biri. Kahve olmazsa köydeki yaşamın devamı sağlanamayacak. Mehmet Güler bir nevi köydeki hayatın devamını sağlıyor. Köyde şu anda 5 kişi yaşıyor. Birkaç sene öncesine kadar 15 müşterisi bulunan Mehmet Güler’in, 20 yıl önce 60-70 müşterisi varmış. Pek çok kişi göçtüğü ya da zaman içerisinde vefat ettiği için için en sonunda 3-5 müşterisi kalmış. Ben belgeseli çektiğimde 8 kişi vardı. Bir yıl geçmiş aradan ve bir yıl içinde de 3 kişi daha vefat etmiş” dedi.

    11 ödül aldı

    Belgeselin yurt dışı film festivallerinde de gösterildiğini ve Türkiye’yi temsil ettiğini belirten Vardar, “Belgeselin hazırlık aşaması 1 ay kadar sürdü. 1 ay Lübbey köyüne geldik. Fotoğraf çektik, Mehmet Güler’den öneriler aldık. Bir nevi köyü de tanıtmak istiyorduk. Daha çok insan gelsin, buradaki yaşamı görsün, Mehmet ağabeye destek olsun, buradaki insanlara destek olsun istedik. Elimizden belgesel yapmak geldi. Çekim aşaması da 15 gün sürdü. Filmimiz 1 yıldır Türkiye’deki çoğu film festivalinde yarıştı. Finale kaldı, gösterim aldı, bir çok yerden ödül kazandı. Geçen sene Türkiye’de en fazla ödül alan belgesel ’Vefa’ oldu. Amerika’dan, İtalya’dan ödüller aldık. Türkiye’den de çok fazla ödül aldık. Cannes ve Berlin Film Festivallerinde Türkiye’yi temsil eden belgesellerden biriydi ’Vefa’. Bu gurur verici oldu” diye konuştu.

    Sıradaki belgesel bit pazarında

    Belgeseli daha çok Lübbey köyüne ve kahve işletmecisi Mehmet Güler’e destek amacıyla çektiğini sözlerine ekleyen Vardar, şunları söyledi:

    “Ben kendime yararından çok köye yararı olsun diye yapmıştım. Belki Mehmet ağabeye yararı olur diye düşünmüştüm. Geri dönüşü ödüllerle oldu. Çok maddi bir katkısı olmasa da manevi bir katkısı oldu. Yaptığın şeyin ödüllendirilmesi insanların hoşuna gidiyor.”

    İzmir’de yeniden belgesel çekmek istediğini ve destek bulabildiklerinde çekimlere başlayacağını belirten Vardar, “Ben yine İzmir’de bit pazarıyla ilgili belgesel çekmek istiyorum. Oradaki satıcılarla ilgili veya oraya gelip oradan bir şeyler satın alanlarla ilgili bir projemiz var. Destek bulabilirsek onu da çekmek istiyorum” dedi.

    “Belgeselimiz çok büyük ses getirdi”

    Kendisi gibi yönetmenlik hayatına ilk defa atılacak genç yönetmen adaylarına da tavsiyelerde bulunan Vardar, şöyle konuştu:

    “Öncelikle korkmamaları lazım. Çünkü deneye deneye oluyor bu belgesel ve kısa film işleri. Denemekten korkmamaları lazım. Çoğu insan ’ben bunu beceremem’ diye bu yola girmiyor. Başkalarına çektiriyorlar veya sağdan soldan yardım alıyorlar. Kendileri deneye deneye bu doğru yolu bulmaları lazım.”

    Belgeselle birlikte terk edilmiş Lübbey köyünün daha çok tanıtıldığını söyleyen kahveci Mehmet Güler ise “Ben sosyal medyadan da paylaştım. Kendi arkadaşlarıma duyurdum. Belgeselimiz çok büyük ses getirdi. Duyan köye geldi. ’Vefa’nın çok katkısı oldu” ifadelerini kullandı.