Etiket: Ocağının

  • Evlerine 500 metre uzaklıktaki taş ocağının kapanması için yolunu kapattılar

    Evlerine 500 metre uzaklıktaki taş ocağının kapanması için yolunu kapattılar

    Kocaeli’nin Körfez ilçesi Kışladüzü Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar, evlerine 500 metre uzaklıkta bulunan taş ocağındaki patlamalar ve oluşan tozun kendilerine zarar verdiğini iddia ederek, hafriyat kamyonlarının geçiş yaptığı yolu kapattı.

    Olay, Körfez ilçesi Hereke bölgesi Kışladüzü Mahallesi’nde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, mahalleye yaklaşık 500 metre uzaklıkta bulunan taş ocağındaki dinamit patlamalarının evlerinde çatlaklara neden olduğunu ve oluşan tozun sağlıklarına zarar verdiğini iddia eden vatandaşlar, hafriyat kamyonlarının geçtiği yolu kapattı. Taş ocağının girişinde toplanan yaklaşık 60 mahalleli içeriye hafriyat kamyonlarının girişine izin vermedi. Olay yerine jandarma ekipleri sevk edildi. Olay yerine intikal eden ekipler vatandaşları uyararak uzaklaşmalarını istedi. Vatandaşlar ekiplerin ikazı üzerine olaysız bir şekilde dağıldı.

    “Mahalleye kadar indiler”

    Yerleşim yerine yakın olan taş ocağındaki dinamit patlamaları nedeni ile evlerinin duvarlarının çatladığını iddia eden vatandaşlar, taş ocağının kapatılmasını istediler. Taş ocağının yaşamlarını olumsuz etkilediğini ve kapanmasını istedikleri için yolunu kapatma kararı aldıklarını söyleyen Mert Çağıl, “50 yıldır burada yaşayan vatandaşlarız. Buranın tozundan, pisliğinde, uygun olmayan çalışma şeklinden artık yorulduk. Bu şekilde çalışmasını istemiyoruz. Geçen yıl bu ocak şartlar uygun olmadığı için kapandı. 15 gün sonra tekrar açıldı. Şu anda bu ocağın çalışma şartları uygun değil. İnsanlar bu durumdan memnun değil. İnsanlar bunların pisliklerini çekmek istemiyorlar. Tozdan, dumandan bıktık. Dağların yapısını bozdular. Mahalleye kadar indiler. Kazıyorlar, dağlardan taşlar düşüyor. Halk ne yapacağını şaşırdı” dedi.

    “Pencere bile açamaz duruma geldik”

    Patlamalar nedeni ile evlerinin duvarlarının çatladığını söyleyen bir vatandaş ise, “Biz burada doğduk, büyüdük Burası bizim yurdumuz. Biz artık öyle bir noktaya geldik ki çamaşırımızı bile asamıyoruz. Pencere bile açamaz duruma geldik. Burada atılan dinamitlerin etkisi ile evimin duvarının çatlaması ile alçı ile kapattırdık. Biz burada ciddi sıkıntılar yaşadık. Artık bunaldık, bunu aşamıyoruz” diye konuştu.

  • AK Partili Turan, Gökçeada’da Uğurlu Köyü Sağlık Ocağı’nın açılışını yaptı

    Çanakkale’nin Gökçeada ilçesinde bir dizi açılış ve temaslarda bulunan AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan Uğurlu Köyü Sağlık Ocağı’nın açılışını gerçekleştirdi.

    AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan bir dizi açılış ve ziyaretler için gittiği Gökçeada’da Uğurlu Köyü Sağlık Ocağının açılışını yaptı.

    Uğurlu Köyü Sağlık Ocağının açılışında sağlıkta önce insan diyen anlayışın en özel yansımasının birisi olduğunu belirten AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, Gökçeada’da, toplam maliyeti 14 milyonu bulan 28 yatak kapasiteli hastane, 2 hekimli, ASM ve 19 daireli lojman inşaatına başlandığını ifade etti. Turan, “Eğer önce insan derseniz en uzak köye de hastane yaparsınız, önce insan derseniz kaymakamı, belediyesi tüm milletiyle beraber aynı bayrağın altında beraberce yaşamanın gururunu yaşarsınız. Eğer önce insan derseniz, her türlü yatırımda hesaptan kitaptan önce, insana hizmet ne diye bakarsınız. Bugün tüm devleti milleti bir derdimiz var. İstiyoruz ki uğurlu köyüne de hasta olmadan önce tedbir alacak, bazı hastalıkları önceden teşhis edecek bu imkanları sunalım. İnsanımız daha rahat etsin istiyoruz. Ufacık bir iğne için, operasyon için Çanakkale’ye hatta Bursa’ya gidelim demeyelim istiyoruz” diye konuştu.

    Çanakkale’deki 94’ncü sağlık ocağı olan Uğurlu köyü sağlık ocağının 100 bin TL’ye yapıldığını aktaran Turan, “Son dönem de Çanakkale gözle görülür bir değişim yaşıyor. Daha bir hafta on gün önce, Çanakkale merkez de 500 yataklı devlet hastanemizin açılışını yaptık. Normal de bu hastaneleri, Cumhurbaşkanımızın açması lazım. Büyük bir yatırım çünkü. Olmadı başbakanımızın açması lazım. Ama konuştuk görüştük ‘Açın devam edin. Her taraf hastane’ dedi. Çanakkale muhteşem, Lapseki’yi açtık, yarın Biga’yı açıyoruz. Çan’ın temelini attık. Yenice bitmek üzere, Ezine ve Ayvacık hastanelerinin açılışı yapıldı. Gelibolu’ya başlayacağız. Gökçeada’nın da ihalesi yapıldı temel atma aşamasında. Bütün ilçelerimiz de insanalar çok daha rahat ulaşsınlar sağlık imkanlarına. 2002 yılında Çanakkale’de sadece 3 adet ambulans varken, şuan 40’ları bulmaya başladı. Paletli ambulans, deniz ambulansı, helikopter ambulansımız var. İhtiyaç halinde Balıkesir den gelen uçak ambulansımız var. 2002 yılında sağlık bütçemizin toplamı on milyarlardayken bu sene toplamı 130 milyarı geçti. Bundan daha kıymetli bir şey olabilir mi? Sağlıktan kıymetli başka bir şey olabilir mi? O yüzden biz Çanakkale’mizin tüm sağlık alt yapısını elden geçiriyoruz. Daha eski yıllarda ki bıçak parası, SSK’lı mı, Bağkur’lumu? Soruları hepsi geride kaldı. Artık herkes istediği hastanede istediği tedaviyi görüyor. Çok kıymetli bir değer bu. Onun için diyorum önce insan derseniz bu hizmetleri yaparsınız. Sadece sağlıkta hizmet yapmıyoruz. Gökçeada’da okullarımızı açtık açmaya devam ediyoruz, sentetik saha yapıldı. Hastanelerimiz hizmete geçiyor. 81 milyonun kardeşçe yaşayacağı bu ülkeyi beraberce ayağa kaldıralım. Biz bu bayrağın altında beraber kardeşçe yaşamaktan onur duyuyoruz” diye konuştu.

  • Artvin’in Şavşat ilçesinde yapılması planlanan taş ocağının ÇED raporu mahkemelik oldu

    Artvin’in Şavşat İlçesi Çağlayan Vadisi’nde yapılması planlan taş ocağının Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu raporunun iptali için 2 dernek, 7 köy ve 129 gerçek kişi tarafından mahkemeye verildi.

    Artvin’in Şavşat İlçesi’nde Oba ve Tepebaşı Köyü sınırları içerisinde yapılması planlanan ve 7 köyü etkileyeceği iddia edilen taş ocağı ÇED olumlu raporunun iptali için köylüler ve köy dernekleri Rize İdare Mahkemesi’ne başvuruda bulundu.

    İçlerinde Tepebaşı Köyü Kalkındırma ve Yardımlaşma Kültür ve Turizm Derneği, Meydancık yöresi Köyleri Kalkındırma, Dayanışma, Kültür ve Turizm Derneği, Tepebaşı Köyü, Oba Köyü, Yağlı Köyü, Çağlayan Köyü, Maden Köyü, Dereiçi Köyü, Demirci Köyü ve 129 gerçek kişinin vekâletleriyle Rize İdare Mahkemesine yapılması planlanan Taş Ocağı’nın ÇED Olumlu raporunun iptal edilmesi için başvuruldu.

    Daha önce de bölgede yapılması planlana bir HES Projesi’nin ÇED olumlu raporu ile ilgili yine dava çatıklarını ve açtıkları davayı kazandıklarını, bu sayede HES Projesinin yapımının durdurulduğunu dile getiren Artvin Barosu Avukatlarından Bedrettin Kalın konu ile ilgili yaptığı açıklamada “Daha önce Çağlayan HES ile ilgili açmış olduğumuz bir dava vardı. Bu dava uzunca bir süre sürdü, Danıştay’a gitti geldi. Netice itibari ile bu davayı kazandık ve o ÇED’in iptaline karar verilmiş olundu. Dolayısıyla Çağlayan Vadisi2nde böyle bir sorunla uğraşmaya çalışırken, bu kez de bir taş ocağı projesi gündeme geldi. Yaklaşık 2007 yılının ortalarından itibaren de Çağlayan halkı bu taş ocağı projesiyle uğraşıyor. Çağlayan bir vadi ve bu vadinin çevresinde projeden etkilenen 7 tane köy var. Bu köylerin hepsi davacı olarak bu davada bulunuyorlar. Ayrıca 2 tane de dernek davacı oldu. Bunların dışında da 2 dernek ve 129 tüzel kişi davacı oldu. İşte bu taş ocağının ÇED olumlu raporu için bugün dava açıyoruz. Umut ediyoruz ki mahkemeler bu köy halkının haklarını tespit ederler” ifadelerini kullandı.

    Oba Köyü Muhtarı Yaşar Duman ise yapılması planlanan Taş Ocağı’nın köylerine büyük problemler yaşatacağına inanarak ÇED olumlu kararı hakkında iptali için mahkemeye başvurduklarını dile getirerek “7 tane köyün, deneklerin ve halkın katılımıyla davamızı açıyoruz. Yargıya da güveniyorum. Kazanacağımıza da inanıyorum. Taş ocağı bir binanın altını eşmek gibidir. Dinamit atıldığında yer altı sularının yatağı değişecek, toz duman üzerimize çökecek. Bütün köyler olarak da ulaşımda büyük sıkıntılar çekeceğiz. Orada yabani hayvanlarımız ve bir ki örtülerimiz ciddi zararlar görecek” dedi.

  • Çay ocağının kapısına astığı çantası çalınınca polisi aradı

    Zonguldak’ta eşinin işlettiği çay ocağının kapısına çantasını asarak yan taraftaki muayenehaneye giden kadın, dönüşte çantasını bulamadı. Kol çantasının çalındığını düşünen kadın durumu polise haber verdi.

    Edinilen bilgiye göre olay öğlen saatlerinde Fevzipaşa Caddesi’ndeki bir iş hanının üçüncü katında meydana geldi. Bir diş hekiminin muayenehanesinde çalışan 59 yaşındaki Gülten Gültepe, yan tarafta bulunan ve eşinin işlettiği çayocağına gitti. Bu sırada çantasını da çay ocağının kapısına asarak yan taraftaki muayenehaneye girdi. Dönüşte çay ocağına gelen Gültepe, çantasının yerinde olmadığını fark etti. Önce çay ocağının çevresine bakan Gülten Gültepe, çantanın durumu polis ekiplerine haber verdi.

    Olay yerine gelen ekipler, içerisinde nüfus cüzdanı ve bozuk paraların bulunduğu çantanın bulunması için çalışma başlattı. Gültepe’nin ifadeleri doğrultusunda harekete geçen ekipler, binanın güvenlik kameralarını incelemeye aldı. Gültepe ise olayın failinin yakalanması için polis merkezine giderek şikayetçi oldu.

  • Anadolu Aydınlar Ocağı’nın Onur Konuğu Emekli Tümgeneral Tarık Özkut

    Anadolu Aydınlar Ocağı toplantısı Erenköy’deki Kazım Karabekir Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Onur konuğu olarak Emekli Tümgeneral Tarık Özkut’un ve Anadolu Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek’in yer aldığı toplantıda, ülkemizin karşı karşıya geldiği son derece önemli güncel konular ele alındı.

    Erenköy’deki Kazım Karabekir Kültür Merkezinde yapılan Anadolu Aydınlar Ocağı toplantısında Kıbrıs’ta son oyunlar, 20 YANVAR (Rusların 20 Ocak 1990 günü 65 bin kişilik bir ordu ile Azerbaycan’ı işgali), Amerikalı Gazeteci Clarence K. Streit’in 1921 Milli Mücadele günleri hatıraları ve Bilinmeyen Türkler konusu, Fırat Kalkanı, Iraktaki gelişmeler, Koalisyon güçlerinin hareketi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin durumu, Ekonomimiz, Milli İstihbarat ve Milli Güvenlik, Yeni Anayasa ve Başkanlık gibi konular ele alındı.

    Prof. Dr. İbrahim Öztek, 20 YANVAR veya KARA 20 OCAK ile ilgili açıklamasında, “20 yanvar/20 ocak, Azerbaycan Türk’ü veya Türk’lük için yas ve matem günü değildir. Bugün Azerbaycan Türk’ünün, acımasız Sovyet rejimine karşı şahlanışı, zincirlerini parçalayarak, bayraklaşmasıdır. O günün şehitlerine ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Rusların korktuğu oldu ve Azerbaycan’ın bağımsızlık aşkı dev gibi bir ateş oldu ve tüm Sovyet cumhuriyetlerini sardı. Sonunda o koca İmparatorluk parçalandı ve çöktü. Sovyet rejimi altında inleyen 15 cumhuriyet daha özgürlüğüne kavuştu. Şimdi bu cumhuriyetler Azerbaycan için şükran günü düzenlemeli değil mi?” dedi.

    Eski GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Komutanı Emekli Tümgeneral Tarık Özkut ise Amerikalı Gazeteci Clarence K. Streit’in 1921 Milli Mücadele günleri hatıraları ve Bilinmeyen Türkler konusunu işledi. Özkut Paşa, “Ülkemizde yeterince bilinmeyen bu konuda; Clarence’nin Atatürk’le yaptığı röportajda, Atatürk hakkında ’Beni Türk konukseverliğiyle karşıladı. Benimle 2 saat boyunca Fransızca konuştu. Yakışıklı, güzel görünümlü, çok düzgün giyimli, düzgün konuşan, fiziksel açıdan yakışıklı, yapılı, 40 yaşında olmasına rağmen, çok daha genç görünen idealist bir insandı. Fakat onu gözlüklü ve kalpaksız gördüğünüzde bir profesör izlenimi veriyordu.’ dedi.

    Clarence’in, Atatürk’ten duydukları, Cumhuriyet, demokrasi, çağdaşlık fikirleri, Halide Edip’le tanıştıktan sonra tanıdığı Türk kadını, Türkiye’deki eğitim, çocukların, köylülerin yaşam tarzları candanlığı karşısında şaşkına dönüyor. Gördükleri ve duyduklarına inanamıyordu. Çünkü Anadolu’ya gelmeden önce son derece ön fikirliydi. Ona Türkler barbar, Atatürk bir isyancı, hayalperest, kendini bilmez bir diktatördü denmişti.

    Clarence, İzlenimlerini yüz kadar fotoğrafla süsledikten sonra hazırladığı kitabını ne Paris’te, ne Amerika’da ne de bir başka bir yerde bastırma imkanı bulamadı. Zira Türk düşmanı batılılara, Türkler ve Atatürk hakkındaki olumlu izlenimlerini bir türlü kabul ettirememişti. Clarence daha sonra 1923-1925 yılları arasında da hayran kaldığı Türkiye’de görev yaptı. Hazırladığı kitap, 2007 yılında Bahçe Şehir Üniversitesinde görev yapan Amerikalı profesör Heath W. Lowry tarafından bastırılır” dedi.

    Daha sonra Prof. Dr. Öztek, son zamanlarda yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Öztek, “Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri üzerine oynanan oyunların, gizli servisler ortaklığında bir tarikat oyunu olduğu ve bunun 15 Temmuz gecesi gün ışığına çıktığı herkesin malumudur. Aldatılan, kullanılan, vaatlerde bulunulanlar, kişiler olmasına karşın, komuta kademe sistemlerinin, askeri lise ve harp okullarının GATA’nın, askeri hastanelerin, askeri yargı sisteminin günahı nedir? Sivil okullardan ancak personel subayı yetiştirebilirsiniz. Subay; vatan millet sevgisini, vatanı için savaşılmasının önemini, şehadet ruhunu askeri orta okul ve askeri liselerde öğrenir. Bu ruhu daha sonra veremezsiniz. O yaştan sonra vatan için ölmek yerine, öz çıkarları için yaşamak ruhu gelişmeye başlar. Harp cerrahisini bilmeyen doktorlar, savaş yaraları ile baş edemezler.

    Milli güvenlik ve milli istihbaratımızdaki zafiyet, Rus Büyükelçisi Karlov’u El Nusra adına bir Türk polisi tarafından öldürülmesi ile doruğa ulaşmıştır. Batılı ajanlar yanı sıra doğulu teröristler Türk toplumunda huzuru yok etmeye devam edeceklerdir. Geleceğimiz için, Türkiye’ye yakışır gerçek milli ve ilmi istihbarat ve güvenlik teşkilatları yeniden ve temelden inşa edilmelidir” diye konuştu.

    Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi konusunda ise Öztek, “Milletimizin son derece önemli edinilmiş anayasal hakları vardır. Bu haklar Cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, laiklik, sosyal devlet anlayışı gibi medeniyet, çağdaşlık ve özgürlükçü haklardır. Türkiye’de kim yaşarsa yaşasın, adı ne olursa olsun, ’Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran halka Türk milleti denir’ prensibi unutulmamalıdır. O nedenle tek devlet, tek bayrak, tek millet, tek dil diyen yöneticiler, bu sözlerini zaman zaman unutarak, başka bir dil kullanmamalıdır” şeklinde konuştu.

    Toplantının sonunda sorulan sorular, Em. Tümg. Tarık Özkut ve Prof. Dr. İbrahim Öztek tarafından cevaplandırıldı. Toplantının onur konuğu olarak Özkut Paşaya Anadolu Aydınlar Ocağının şilti ve bayrağı takdim edildi.