Etiket: OBEZ

  • Hazır Ve Hızlı Gıda Tüketimi Obez Yapıyor

    Diyetisyen Zehra Uğur, tüm dünyada obezite sıklığının katlanarak arttığını belirterek dünyada 2005 yılında 400 milyon obez var iken, günümüzde 700 milyon kişiye ulaştığını söyledi.

    “DENGELİ BESLENME HASTALIK RİSKİNİ AZALTIYOR”

    Diyetisyen Zehra Uğur, obezitenin dünyada hızla arttığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Beslenmenizde olumlu değişiklik yaparak ileri yaşlarda oluşabilecek kanser, kardiyovasküler hastalıklar, şeker hastalığı, hipertansiyon, kemik erimesi gibi hastalıkların da oluşum riskini birlikte azaltıyoruz. Gelişen dünyada, değişen yaşam koşulları olumlu katkılarının yanında bazı olumsuzlukları maalesef beraberinde getirmektedir.”

    “HAZIR VE HIZLI GIDA OBEZ YAPIYOR”

    Diyetisyen Zehra Uğur, tüm dünyada obezite sıklığının katlanarak arttığını belirterek şunları söyledi: “Dünyada 2005 yılında 400 milyon kişi obez iken, günümüzde 700 milyon kişiye ulaştığı görülmektedir. Çünkü, günümüzde beslenme alışkanlıklarının hazır ve hızlı gıdaya yönelmesi, fast-food, poğaça, abur-cubur tüketiminin artması, çalışan anne sayısının artması ile evde pişen yemeklerin ihmal edilebilmesi, yoğun olan hayatımız nedeni ile yanlış ve hızlı atıştırmalıklar tercih etmemiz obezitenin en büyük nedenlerindendir.”

    İnsan hayatını kolaylaştıran teknolojik gelişmelere bağlı olarak artık daha az hareket edildiğini anlatan Uğur, “Yakın mesafelere araba ile gitmek, merdiven yerine asansör kullanmak, serbest zamanlarını bilgisayar ve televizyon başında geçirmek hareketsiz bir hayatı bize sunmaktadır. Yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz bir yaşam tarzının sonucu olarak maalesef obezite kaçınılmaz bir sondur” diye konuştu.

  • Obez Bireylerde Kalp Ve Damar Hastalığı Riski

    Diyetisyen Cansu Kolukırık, obez bireylerde kalp damar hastalığının gelişme riskinin yüksek olduğuna dikkat çekerek, “Obez bireylerin vücutlarında fazladan kolesterol üretilir ve şişmanlık kan kolesterolünde artışa, damar hasarı gibi zararlara yol açar” dedi.

    Özel Adana Ortadoğu Hastanesi tarafından Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Tuna Katırcıbaşı ve Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. İsa Coşkun katkılarıyla ‘Beslenmenizi Değiştirin Hayatınız Değişsin’ sloganıyla eğitim semineri düzenlendi. Hastaların yoğun ilgi gösterdiği seminerde sunum yapan Diyetisyen Cansu Kolukırık, kalp hastalarının beslenmede dikkat etmesi gereken konular hakkında bilgi verdi.

    Diyetisyen Kolukırık, kalp ve damar hastalıklarının dünyada ölüm nedenleri arasında birinci sırada yer alan ciddi bir hastalık olduğunu hatırlatarak, “Obezite kalp hastalığının en önemli ikinci nedenidir. Kalp ve damar hastalıklarının temelinde ateroskleroz yani damar sertleşmesi vardır. Damar sertleşmesi sigara, obezite, diyabet gibi nedenlerle hasar gören damarda kanda taşınan kolesterolün birikmesiyle damarı tıkaması olayıdır. Kan kolesterolü yüksekliği böylece damar tıkanıklarına yol açar. Obez bireylerde kalp damar hastalığı gelişme riski yüksektir. Çünkü obez bireylerin vücutlarında fazladan kolesterol üretilir ve şişmanlık kan kolesterolünde artışa, damar hasarı gibi zararlara yol açar. Bypass veya stent ameliyatı ile daralmış veya tıkalı damarda kan akımı yeniden sağlanır. Ameliyat sonrası koruyucu tedbirler alınmaz ise bypass damarlarında da tekrar tıkanıklık oluşabilir. Bu da ciddi bir problemdir. Bir anlamda; mevcut yaşam tarzı değiştirilmezse damar tıkanıklığı tekrarlama riski yüksektir” diye konuştu.

    “BESLENMEMİZİ DEĞİŞTİRMEYE YAĞLARDAN BAŞLAYALIM”

    Öncelikle iyi yağların ve kötü yağların etkilerinin bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Kolukırık, “Zeytinyağı, fındık yağı, mısırözü yağı, balık, cevizde bulunan doymamış yağlar ‘iyi’ yağların kaynaklarıdır. Hayvansal yağlar ve trans yağlar ise kalbe iyi gelmeyen kolesterolü yükselten yağlardır. Yemek yaparken ve hazırlarken sağlıklı yağlar kullanın. İlk tercihimiz zeytinyağı, fındık yağı, kanola yağı olmalıdır. 2. tercihimiz ayçiçek yağı, mısırözü yağ, trans yağ içermeyen yumuşak margarinler olmalıdır. Tereyağ, katı yağ, sert margarinler yanlış seçimlerdir, uzak durulmalıdır. Yemek yaparken bir ölçü zeytinyağı, bir ölçü ayçiçek yağı gibi karıştırarak da kullanabilirsiniz. Yağ çeşidinden çok miktarı da önemlidir. Fazla yağ tüketimi, zeytinyağı da dahil kalp ve damar sağlığına zarar verir, kilo alımına yol açar” ifadelerini kullandı.

    “KIRMIZI ET Mİ BEYAZ ET Mİ?”

    Diyetisyen Kolukırık, kırmızı et yerine balık, tavuk ve hindi eti tercih edilmesini önererek, “Çünkü kırmızı et doymuş yağ ve kolesterol içeriği yüksektir. Beyaz etin kırmızı ete oranla protein içeriği daha yüksek olup kolesterol içeriği düşüktür. Kırmızı et tüketimi haftada 2’yi geçmemelidir. Yumurtanın beyazında kolesterol yoktur. Yumurta beyazı yüzde 100 proteindir. Ancak yumurta sarısı kolesterolden zengindir. Kalp ve damar hastalığı olanlar için haftada 2-3 kez tüketilebilir. Kahvaltılarda haşlanmış olarak tercih edilmelidir. Bitkisel protein kaynağıdır. Mercimek, kuru fasulye, nohut, barbunya gibi kurubaklagiller demir, çinko, magnezyum minerallerinden zengindir. Bu mineraller kalbin daha iyi çalışmasına, kan basıncının düşmesine yardımcı olur. Özellikle kışları sofralarımızda zeytinyağlı yemek veya çorba olarak sıkça tercih edilebilir. Kurubaklagil yemeği etli yapılacaksa da mümkün olduğunca etin az konulması ve az yağ eklenmesi, hatta yemeğe yağ eklenmeden etin kendi yağıyla pişirilmesi kalp sağlığı için en doğru seçimdir” şeklinde konuştu.

    “SÜT VE ÜRÜNLERİNDE AKILLICA SEÇİMLER YAPILMALIDIR”

    Doğru tüketmeyen süt ve süt ürünlerinin yararlarından çok zararlarının olduğunun altını çizen Kolukırık, “Süt, yoğurt, ayran kalsiyum ve protein kaynağıdır. Kemik, diş ve kalp sağlığı için özellikle günde en az 2-3 porsiyon süt ve ürünlerini öneriyoruz. Ancak süt ve ürünlerini tam yağlı kullanmak kanda kolesterol ve kötü kolesterolü yükseltir. Kalp sağlığını olumsuz etkiler. Süt ve ürünlerini mutlaka yağsız , az yağlı tüketin. Light süt demek normal süte göre yağı azaltılmış süt demektir. Aynı şey yoğurt için de geçerlidir. Kalsiyum değeri aynıdır. İçeriğindeki protein sayesinde tok tutucu özelliği vardır. Yani light süt ve süt ürünleri zararlı değildir. Özellikle şeker hastalarının beslenmelerinde mutlaka light süt ve yoğurt bulundurmaları gerekir. Kan şekerinin düzenlenmesini sağlar. Türk Gıda Tebliğine göre light süt ve yoğurt tatlandırıcı ve katkı maddeleri içermez” dedi.

    “TAM TAHILLAR LİF KAYNAĞI”

    Kolukırık, “Kalp-damar hastaları ve şeker hastaları özellikle tam tahıl ürünleri kullanmalıdır. Beyaz ekmek yerine kepekli ekmek, tam buğday ekmeği, çavdar veya yulaf ekmeği alın. Tam tahıl ürünleri yüksek oranda lif içerir. Lifli gıdalar da kolesterolün düşmesini ve kan şekerin düzenlenmesini sağlar. Pirinç yerine bulgur tercih edilmelidir. Yemeklerin yanında pilav, makarna yerine tam buğday ekmeği, kepekli ekmek yemek hem daha az kalori almamızı sağlar, hem de zayıflamaya yardımcı olur” diye konuştu.

    Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmesini öneren Kolukırık, “Sebze ve meyveler; besin öğeleri açısından zengin, düşük kalorili ve yüksek liflidir. Sebze ve meyvelerden günlük gereksinim duyulan vitamin ve minerallerin birçoğunu alabilirsiniz. Gün içerisinde yeterli sebze-meyve tüketmek kan basıncının düşmesine yardımcı olur ve kalp krizi geçirme riskini azaltır. Ayrıca tok tutma dereceleri yüksek olduğu için zayıflamaya yardımcı olur. Yaşlanmayı önleyici antioksidantları bolca içeren sebzeler ve meyveler kalbe en iyi gelen besinlerdir. Yemeklerin yanına mutlaka salata hazırlayın. Sebze yemeklerini etli değil zeytinyağlı yapın. Meyveleri meyve suyu olarak değil kendisini tüketin” ifadelerini kullandı.

    “ŞEKER VE TUZ TÜKETİMİNE DİKKAT”

    Şeker ve tuz tüketiminde de hastalara önemli bilgiler veren Kolukırık, “Günlük tuz sınırı 6 gram iken, Türkiye’de tüketilen günlük tuz miktarı 18 gramdır. Tuz tüketiminin zararları sayılamayacak kadar çoktur. Kalp için tehlikelidir, kan basıncını arttırır, çarpıntıya neden olur. Hipertansiyon hastaları üzerinde yapılan bir çalışmada tuz kullanımı bırakılarak ve yaşam tarzı değişiklikleriyle tansiyonun normal seviyelere indiği gözlemlenmiştir. Sofranızdan tuzluğu kaldırın. Yemeklere tuz atma alışkanlığını bırakın. Tuz yerine soğan, sarımsak, baharatlar, limon, sirke, biber gibi doğal lezzetlendiricileri kullanın. Şekerin hiçbir besin değeri yoktur. Çikolata, kek, gofret gibi hazır sanayi gıdaları ve kola, ice tea meyve suyu içeceklerin içeriğindeki şeker ve glikoz şurubu çeşitleri kan şekerini hızla yükseltir. Bu da, kan damarlarının zedelenmesine, insülin direncine, kilo almaya neden olur. Özellikle şeker hastaları kan şekerini hızla yükselten sofra şekeri, bal, reçel, pekmez ve şerbetli tatlılardan uzak durmalıdır. Çay ve kahveye şeker atma alışkanlığı bırakılmalıdır” şeklinde konuştu.

  • Obez çocuklarda hipertansiyon tehlikesi

    Acıbadem Adana Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Turan Sezgin, obezitenin çocuklarda görülme sıklığının gün geçtikçe arttığını belirterek, bu nedenle her çocuğun 3 yaşından sonra kan basıncının mutlaka ölçülmesi gerektiği uyarısında bulundu.

     

    Prof. Dr. Alpay Turan Sezgin, yaptığı açıklamada, çocuklarda görülen hipertansiyonun nedenlerinin yaşa göre değiştiğine dikkat çekerek, “3 yaşın altındaki çocuklarda ortaya çıkan hipertansiyon genellikle böbrek veya damar hastalıklarına bağlı ikincil sebepler nedeniyle oluşuyor. 10 yaşından büyük çocuklarda ise hipertansiyonun en önemli nedenleri son yıllarda özellikle okul çağındaki çocuklarda adeta salgın haline gelen aşırı kilo. Obezitenin günümüzde çocuklar arasında yaygınlaşması nedeniyle hipertansiyon da çocuklarda görülen çok önemli bir sağlık sorunu haline geldi. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarının sağlıklı yaşamı benimsemeleri konusunda teşvik etmeleri şart” dedi.

    “ÇOCUKLARDA GENELDE BELİRTİ VERMİYOR”
    Çocuklarda gelişen hipertansiyondaki asıl tehlikenin baş dönmesi, baş ağrısı, kulakta çınlama ve çarpıntı gibi erişkin yaşlardaki tansiyon hastalarında görülen yakınmalara nadir rastlanması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sezgin, “Bir başka deyişle hipertansiyon maalesef çocuklarda sessiz seyrediyor. ABD’de yapılan bir çalışmada hipertansiyon tanısı yeni konmuş olan çocukların yüzde 40’ında, uzun süredir devam eden yüksek tansiyonun bir belirtisi olan kalp kaslarında kalınlaşma olduğu saptanmış. Bu da tansiyon yüksekliğinin uzun süredir sessiz olduğunu net olarak ortaya koyuyor. Yine ABD’de yapılan sağlık taraması çalışmasında 14 bin 187 çocuk ve genç incelenmiş; 507 çocukta hipertansiyon saptanmış ve bu çocukların ancak yüzde 26’sında daha önceki tıbbi kayıtlarında hipertansiyon hastası olduğu biliniyormuş. Yine bu çalışmada çocukların yüzde 3.4’ünün hipertansiyon öncesi dönemde oldukları belirlenmiş. Daha önceki kayıtlara göre bu çocukların da sadece yüzde 11’inin hipertansiyon öncesi dönemde oldukları biliniyormuş” diye konuştu.

    “KALP KRİZİ VE DİYABETE ZEMİN HAZIRLIYOR”
    Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Turan Sezgin, çocukluk çağında ortaya çıkan hipertansiyonun ciddi hastalıklara adeta davetiye çıkardığı uyarısında bulunarak şu bilgileri verdi:
    “Öyle ki yapılan bir çalışmada; çocuklukta veya gençlikte hipertansiyon varlığının; 55 yaş öncesi erken yaşta ani ölüm, kalp yetmezliği ve kalp damar tıkanıkları için bir risk faktörü olduğu bildirilmiş. Hipertansiyonu olan çocuklar kilolu oldukları için insülin dirençleri de yüksek oluyor. Bu nedenle de ileride diyabet hastalığı gelişme riski büyük oranda artıyor. Esasında erişkin yaşta olan hipertansiyonun birçok hastada çocukluk döneminde başladığı düşünülüyor.”

    “SAĞLIKLI BESLENİN VE DÜZENLİ SPOR YAPIN”
    Henüz evre 1 olan hipertansiyonda, sağlıklı yaşam tarzını başaran çocuklarda, ilaç tedavisine gerek kalmadan kan basıncı kontrolü sağlanabildiğini kaydeden Prof. Dr. Alpay Turan Sezgin, ilaç tedavisinden önce çocuğun yaşam tarzının yeniden düzenlenmesi gerektiğine dikkat çekerek bunları şöyle sıralıyor:
    “Çocuk sağlıklı besinler tüketmesi, kilo vermesi, hareketli bir yaşam benimsemesi ve düzenli egzersiz yapması konusunda teşvik edilmeli. Bunun için de öncelikle evde sağlıklı yemek düzeni kurulmalı; sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeye öncelik verilmeli.

    Ebeveynler sigara içiyorlarsa hemen bırakmalı ve çocuklarıyla daha çok zaman geçirmeli. Dikkat edilmesi gereken bir başka önemli nokta da, çocuğun sağlıklı uyumasını sağlamak. Çünkü hipertansiyonu olan çocuklarda uyku apne sendromu görülebiliyor. Bu sendrom da insülin direncinin artmasına, kan basıncının yükselmesine, kontrol edilemeyen ritim bozukluklarına ve sonuçta kalp yetmezliğine yol açıyor. Ayrıca çocuğa psikolojik destek vermek ve özgüvenini artırıcı davranışlarda bulunmak da çocuğun motivasyonunu artırmak açısından önemli.”