Etiket: net

  • Milli Eğitim İl Müdürü Fazilet Durmuş, net konuştu; “Gereğini yaparım”

    Bilecik İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, okullarda velilerden ek kitap istenmesi karşın olarak, “Bununla ilgili zaten okullara gönderdiğimiz yazımızda da tespit edildiği gibi haklarında gereken işlemlerin yapılacağını belirtmiştik” dedi.

    Türkiye’nin ilk başörtülü bayan il müdürü olan Bilecik İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, 15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma Programı sonrası İHA muhabirinin sorularını yanıtladı. Bilecik’teki bütün okullarda “Öğretmenlerin öğrencilerden ek kitap isteyerek, bir de kırtasiye adı söylemelerine ne dersiniz” soruna karşın, İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, “Sayın müsteşarımızın ve Bakanlığımızın talimatıyla okullarımıza yazı gönderdik bu konuyla alakalı. Milli Eğitim Bakanlığının göndermiş olduğu 19 Eylül itibariyle öğrencilerimizin sıralarında yer alan kitaplar öğrencilerimizin eğitim öğretimi için yeterlidir. Bilindiği gibi Fatih projesi kapsamında Elektronik Bilişim Ağı (EBA) olan platformda da öğrencilerimize yeteri kadar takviye olacak kitaplar, sorular ve materyaller bulunmaktadır. Bu yüzden hiçbir velimiz hiçbir şekilde her hangi bir yayınevinden herhangi bir kitap almaya zorlanamaz. Bununla ilgili zaten okullara gönderdiğimiz yazımızda da tespit edildiği gibi haklarında gereken işlemlerin yapılacağını belirtmiştik” dedi.

    “Hiçbir velimiz ek kaynak, kitap almak zorunda değil. Böyle bir mecburiyeti yok”

    Konuyla ilgili okullarda ilgili araştırma yapacaklarını anlatan Durmuş, “Buradan velilerimize sesleniyorum. Hiçbir velimiz ek kaynak, kitap almak zorunda değil. Böyle bir mecburiyeti yok. Tamamen takdir kendilerinindir. Öğretmenlerimiz eğitim-öğretim süreci içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın göndermiş olduğu kitaplardan, kaynaklardan ve Fatih projesi temeli EBA bilişim ağı üzerinden eğitim öğretimini yapmak zorundadır. Tespit edilenlerin haklarında işlem yapılacaktır”

    “Öğretmenlerimiz, okul yöneticilerimiz her hangi bir aidat toplayamaz”

    Bilecik İl Milli Eğitim Müdürü Fazilet Durmuş, okullarda aidat ve gider adı altında para toplandığı iddialarına karşın, “Destek Hizmetleri Birimlerimiz okullarımızın teşrif haklarını donatma haklarını bu zaten bizim sorumluluğumuz içerisinde. Biz bunları zaten yerine getiriyoruz. Hiçbir okulumuzda açılış itibariyle kayıt parası alması söz konusu değil. Çünkü öğrenciler ilkokul ve ortaokullarda bildiğiniz gibi adres alanına göre kaydoluyor. Dolayısıyla böyle bir zorunluluk ve mecburiyet söz konusu değil. Lise öğrencilerimizde TEOG sınavlarında almış oldukları puanlara göre yerleşmiş oldukları için kayıt parası olmazsa kaydetmeyiz gibi bir durum olması mümkün değil. Zaten bu konuda okul müdürlerimize hassasiyetle davranmaları gerektiğini söyledik, dile getirdik. Bunun dışında öğretmenlerimiz, okul yöneticilerimiz her hangi bir aidat toplayamaz. Çünkü biliyorsunuz bizim okul aile birliği yönetmeliğimiz var. Okul aile birliğimizin yönetmeliğinin 5’nci maddesinde ihtiyaç sahibi olan öğrencilerin eğitim öğretim ihtiyaçlarını, okulun eğitim öğretim ihtiyaçlarını karşılamak üzere, okul aile birliğinin tüm üyelerinden oluşan okul aile birliği genel kurulu bütün velilerimiz bu kurulun üyesidir. Kendilerini temsilen oluşturdukları yönetim kurulu gerek bazı sosyal aktiviteler gerek bazı organizasyonlar için okula katkı sağlayabilirler. Bu tur iş ve işlemler kesinlikle öğretmenler ve yöneticiler tarafından yapılamaz” dedi.

  • KYK Yurtlarında Dijital Dönüşüm: KYK NET

    Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, KYK yurtlarında hizmete giren KYK NET Projesi ile artık öğrencilere daha iyi ve daha hızlı hizmet verildiğine işaret ederken, tüm işlemlerin tamamen elektronik ortamda yapıldığını söyledi.

    Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda hizmete giren KYK NET projesi ile tüm işlemlerin tamamen internet ortamında yapıldığına işaret ederek, “KYK’da barınan öğrencilerimizin hayatını kolaylaştıracak önemli bir hizmeti daha hayata geçirdik. KYK NET olarak adlandırdığımız ve yurtlarımızda devreye girmiş olan elektronik sistemimizle artık öğrencilerimize daha iyi ve daha hızlı hizmet veriyoruz” dedi.

    Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda hayata geçirilen “KYK NET” Projesi ile elektronik ortamda bir değişim ve dönüşüm yaşandı. Bakan Akif Çağatay Kılıç’ın göreve geldikten sonra verdiği talimat doğrultusunda çalışmalara başlayan Bilgi İşlem Dairesi, bir yıllık çalışma sonunda eski bir teknolojiye sahip olan ve mobil desteği bulunmayan yazılımı yeniledi. Daha önce beyan esaslı başvurular ve bürokratik doğrulama sonucunda çok uzun süren sonuç açıklama gibi geri bildirimlerde yaşanan gecikmeler ortadan kaldırıldı.

    KYK NET Projesi sayesinde, 2014 yılında bizzat yurda giderek kayıt yaptıran öğrenciler artık e-devlet üzerinden online kayıt yaptırabiliyor. Geri bildirimi web ve SMS yoluyla mobil telefonlar aracılığıyla alıyor. Bu sayede yurt bazında kontrolsüz bir şekilde yapılan yerleştirmeler yatak bazında yapılıyor.

    2 ay süren başvuru alma süresi bir haftaya indi

    Proje ile önceden uzun süren başvuru alma ve öğrenci yerleştirme süreleri bir haftaya indirildi. 2013 yılında başvuruların alınma süresi 63 gün, 2014 yılında ise 36 gün sürerken, projenin hayata geçirilmesiyle bu süre son iki yılda 7 güne indi.

    “genciz.biz” projesi

    KYK yurtlarında barınan öğrencilere sunulan ücretsiz internet hizmetinin yanı sıra, gençlerin online hizmetlere ve eğitim içeriklerine erişebilmelerini sağlayan “genciz.biz” portalı da hayata geçirildi. Portal sayesinde öğrenciler, izin işlemlerinden yurtlarda yararlanabilecekleri tüm hizmetlere bu portal üzerinden kolayca ulaşabiliyor.

    Parmak izi uygulaması

    Daha önce kontrolü zor olan yurda giriş çıkışlar, parmak izi uygulaması ile daha kontrollü hale getirildi. Yurtlardaki güvenlik açısından da önemli bir katkı sağlayan uygulama sayesinde yurt öğrencisi dışında yetkisiz ve izinsiz girişlere izin verilmiyor. Daha önce uygulanan kart sisteminde, kartını ikinci kişilere vererek yurda yasaklı yöntemlerle giriş yapılmasının önüne geçildi. Uygulamayla, terör, doğal afet ve benzeri durumlarda yurtta bulunan veya bulunmayan öğrencilerin bilgisine anlık olarak ulaşılabilmekte, böylece öğrencilerin yurtlarda güvenli bir şekilde barınması temin edildi.

    Ayrıca yemekhanelerde kullanılan parmak izi uygulamasıyla daha önceki fiş uygulamasına son verildi. Böylece yemekhanelerde oluşan kuyruklar ortadan kaldırıldı, işletmeciye ödenen devlet katkısı Bakanlıkça kolaylıkla takip edilebilir hale geldi.

    Sözkonusu sistem yurt yönetimi açısından da kolaylık getirdi. Merkezi sistem sayesinde başka bir yurda nakil veya geçici barınma durumunda tüm veriler otomatik olarak aktarıldığından kayıt zorunluluğu ve nakil işlemlerinden iş gücü ve zaman tasarrufu sağlandı.

    Milyonlarca TL tasarruf edildi

    Daha önce ihale yöntemiyle başka firmalara yaptırılan merkezi parmak izi yazılımının Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı tarafından geliştirilmesi ile maddi olarak da büyük tasarruf sağlandı. Bu sayede donanım, bakım destek ve yazılım gideri olarak bu yıl için yaklaşık 10 milyon TL tasarruf edilirken, bundan sonraki yıllar içinde ortalama 5 milyon TL tasarruf edilmesi öngörüldü.

    “Amacımız öğrencilerimizin hayatını daha da kolaylaştırmak”

    Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, KYK’da barınan öğrencilerimizin hayatını kolaylaştıracak önemli bir hizmeti daha hayata geçirdiklerine işaret etti. Uygulamaya konulan KYK NET Projesi ile yurtlardaki elektronik sistemin önemli ölçüde geliştirildiğine dikkat çeken Bakan Çağatay Kılıç, şu bilgileri verdi:

    “KYK NET olarak adlandırdığımız ve yurtlarımızda devreye girmiş olan elektronik sistemimizle artık öğrencilerimize daha iyi ve daha hızlı hizmet verebiliyoruz, tüm işlemlerini tamamen elektronik ortamda yapabiliyoruz. Örneğin öğrencilerimiz izinli olmak için elden başvuruda bulunabiliyorlardı. Bu başvurular manuel yapılıyordu. KYK NET sayesinde bu başvurular elektronik ortamda yapılacak. KYK NET sadece bu anlamda hizmet vermeyecek. Yurtların içerisinde de yapılması gereken işlemler noktasında her konuda destek verecek. Öğrencilerimizi bu anlamda yönlendirecek. Bu sistem tüm yurtlarımızda artık çalışıyor.”

  • CHP’li Çamak: “Bu saldırının nedeni CHP’nin teröre karşı net tavrından dolayıdır”

    CHP Mersin Milletvekili Hüseyin Çamak, Artvin’de CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yapılan saldırıyı kınayarak, “Bu olayın nedeni, CHP’nin her zaman teröre karşı net tavrını ortaya koymuş olmasıdır. Öyle sanıyorum ki bu saldırının da esas nedeni budur. CHP, terör nereden gelirse gelsin her zaman karşı durduğunu ve iktidara bu konuda gereken her türlü yardımı yapabileceğini açıklamasından ötürü bu saldırı gerçekleştirilmiştir” dedi.

    CHP Mersin İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenleyen İl Başkanı Abdullah Özyiğit, Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yapılan saldırıyı kınadı. Toplantıya, CHP Mersin milletvekilleri Fikri Sağlar, Aytuğ Atıcı, Hüseyin Çamak, Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, Yenişehir Belediye Başkanı İbrahim Genç ile partililer katıldı. Burada konuşan İl Başkanı Özyiğit, Kemal Kılıçdaroğlu ve konvoyda bulunan diğer partililerin durumunun iyi olduğunu ancak şu anda bir şehit, 3 askerinde yaralı olduğunu söyledi. Şehit olan askere Allah’tan rahmet, yaralı askerlere de acil şifalar dileyen Özyiğit, “Genel Başkanımıza olay sonrası programına devam edip, etmeyeceği yönündeki soruya “terör eylemlerinin amacı vatandaşı evine, siyasetçiyi de Ankara’ya hapsetmektir. Bu amaca boyun eğmeyeceğiz, programımızı iptal etmeyeceğiz. Belediye binamız yeni yapıldı onun açılışını gerçekleştireceğiz. Allah’ın verdiği bir canımız var, oda memleketimiz için feda olsun” diyerek programına devam edecektir. Korkmuyoruz, yılmıyoruz, sinmiyoruz. Elbetteki 15 Temmuz ülkemiz için çok önemli bir dönem. Emperyalistler biz burada bu işi beceremedik, çekilelim, yerimizde oturalım anlayışına bürünmeyeceklerdir. Bundan sonraki hedefleri toplumu birbirine düşürebilecek bireysel suikastlar ve ülkeyi birbirine düşürecek bir iş savaşı hedefleyen bir davranış olacaktır. Bunun için hepimizin çok dikkatli ve çok duyarlı olması gerekir” şeklinde konuştu.

    “Bir tek canımız var onu da vatan için vermeye hazırız”

    CHP Mersin milletvekili ve Parti Meclis üyesi Fikri Sağlar ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna Artvin’de bir saldırı gerçekleştirdiğini belirterek, “Çok şükür ki CHP konvoyu ve Sayın Genel Başkanımıza bir şey olmadı. Daha önde giden askeri konvoyu, özellikle roketli saldırı hazırlığı içerisinde bulunan teröristlerle çatışmaya girdi. Sayın Genel Başkanımla yaptığım konuşmada kendilerinin iyi olduğunu, yanında bulunan arkadaşlarda da herhangi bir sıkıntı olmadığını söyledi. Biz emperyalizme karşı mücadele eden bir misyonun partisiyiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisiyiz, bunlardan korkmayız. Namlunun ucunda mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz. Bizim bir tek canımız var onu da vatan için vermeye, aynı bizden önceki atalarımızın, babalarımızın canlarını verdikleri gibi hazırız. O nedenle kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye layık, demokratik bir Cumhuriyet olarak kalacaktır. İsmini kimse değiştiremeyecektir. Bunun hepimizin farkındayız. FETÖ’nün oluşturduğu, kızıştırdığı bir ortamda, kaosta bir tek güç var oda CHP’dir. CHP’nin olduğu yerde korku yoktur, biz korkuyu yenecek, korkunun duyulmasını engelleyecek bir gücüz. Sayın Genel Başkanımıza da tekrar geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyorum” şeklinde konuştu.

    “Bu olay Türkiye Cumhuriyeti Devletini koruma azmimizi, kat ve kat artırmıştır”

    Milletvekili Aytuğ Atıcı da CHP’yi istediği noktaya çekemeyeceğini anlayanların bu saldırıyı tertiplediğini vurgulayarak, “Evet Allah’ın verdiği bir can var ama bunu kolay kolay vermeye niyetimiz yok. Biz canımızla, kanımızla birbirimizi koruyacağız. Bu ülkenin CHP’ye ihtiyacı vardır. Biz birbirimize kalkan olacağız. Elbette ki canımızı veririz ama öyle ucuza da vermeyiz. Kimsenin bundan zerre kadar şüphesi olmasın. Bu olay bizi birbirimize daha çok kenetlemiştir. Bu olay laik, demokratik olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini koruma azmimizi, kat ve kat artırmıştır. Bu olay doğru yolda yürüdüğümüz bir kez daha göstermiştir. Hiç öyle kuru gürültüye pabuç bırakacak durumumuz yok. Biz Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu çağdaş uygarlığa, bedeli ne olursa olsun yürüyeceğiz. Biraz umutsuzluğa kapıldığımızda Gençliğe Hitabeyi okuyacağız. Biraz yorulduğumuzda 10. Yıl Marşı’nı dinleyeceğiz. Biraz umutsuzluğumuz depreştiği anda birbirimize sarılacağız. Bu şekilde ülkenin makus tarihini hep birlikte yeneceğiz” ifadelerini kullandı.

    “Bu olayın nedeni, CHP’nin teröre karşı koyduğu net tavırdandır”

    Milletvekili Hüseyin Çamak ise yapılan saldırıyı kınayarak, “Bu olayın esas nedeni, CHP ve onun Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaoğlu’nun her zaman teröre karşı net tavrını ortaya koymasıdır. Öyle sanıyorum ki bu saldırının da esas nedeni budur. CHP terör nereden gelirse gelsin karşı durduğunu ve iktidara bu konuda gereken her türlü yardımı yapabileceğini açıklamasından ötürü bu saldırı gerçekleştirilmişti. Başta Genel Başkanımız olmak üzere bütün partililerimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Hep bir daha olmasın diyoruz ama bunlar beklenen şeyler. Hele ki şu dönemde bunları görebiliriz o yüzden hepimiz tedbirli olmak durumundayız. Bu olayın nereden geleceği hiç belli olmaz. Mümkün olduğu kadar güvenli yerlerde dolaşmaya, güvenli yerlerde toplantılar yapmaya çalışacağız” dedi.

  • Bakan Çelik: “Vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse geri kabul anlaşmasını kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz”

    Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “Vize serbestisi konusunda net bir tarih bekliyoruz. Eğer vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse yeni mekanizmaları örneğin geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koymak gibi konuları kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz” dedi.

    Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Almanya’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth ile Bilkent Otel’de biraraya geldi. Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Bakan Çelik, Almanya hükümetine teşekkür ederek konuşmasına başladı. Bakan Çelik, “Darbe girişiminden sonra çeşitli vesilelerle açıkladık. AB ile ortak değerlerimiz olan demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konusunda her zaman dayanışma içerisinde olmalıyız. Fakat maalesef darbe girişimi gerçekleştikten sonra AB liderleri Türkiye ile yeterli bir dayanışma göstermediler. Türkiye kendi demokrasisini koruyacak, kendi değerlerine sahip çıkacak güce ve kapasiteye sahiptir. Bu ziyaretlerin sadece sembolik anlamı olabilirdi. O da şu; dünyanın ekonomik ve siyasi krizlerin içinden geçtiği bir dönemde Türk halkı kendi demokrasisine sahip çıkmak için bu kadar güçlü bir şekilde sahip çıkmışken paylaştığımız ortak değerler açısından tüm bölgeye güçlü mesajlar verilmesi söz konusu olabilirdi. Ortadoğu’nun etnik ve mezhep temelinde ciddi krizlerin, iç savaşların içinden geçtiği bir zamanda halkının yüzde 99’u Müslüman olan bir Türkiye’de bu mesajların verilmesi son derece kıymetli olurdu. Bu darbe girişimi vesilesiyle görülmüştür ki Türkiye birinci sınıf Avrupa demokrasine sahiptir. Halkımız tankların, F-16’ların karşısına çıkarak demokrasimizi korumuştur. Zaman zaman bazı yabancı basın yayın organları biz onlara haber demiyoruz kara propaganda düzeyinde Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili diktatör ya da otokrat gibi ifadeler kullanılıyor . fakat göründüğü gibi dünyanın her tarafında diktatörler halklarına karşı tankların arkasında saklanırlar ama Türkiye Cumhuriyeti’nin halk tarafından seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı halkıyla beraber tanklara karşı direnmiştir. Parlamento bombalanmasına rağmen bombaların altında TBMM’nin kahramanca tutumuyla açık tutulmuştur. Milletvekilleri kendi parlamentolarına sahip çıkmışlardır. Bunların hepsi tarihe geçmiştir. Ama en önemlisi Türk halkı demokrasi tarihini yeniden yazmıştır” diye konuştu.

    “Eğer vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse yeni mekanizmaları örneğin geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koymak gibi konuları kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz”

    “Türkiye ile AB arasında yeni bir ivmenin ortaya çıkması fevkalade önemlidir” diyen Çelik, şunları kaydetti:

    “Biz AB’deki pek çok siyasetçinin Türkiye’ye karşı ön yargılarla dolu olumsuz yaklaşımlarıyla, Türkiye’nin AB müzakere sürecini birbirinden ayrı tutmaya özen gösteriyoruz. Özellikle göç krizinin ortaya çıkardığı krizler ve tehditler karşısında daha çok işbirliği yapmanın önemi açıktır. Çünkü göç krizi Avrupa Birliği tarihinin de gördüğü en büyük krizlerden bir tanesidir. Suriye konusunda ciddi bir politika ortaya konulamamasının neticesinde büyük bir insani kriz ortaya çıkmıştır. Türkiye milyonlarca mülteciyi evinde barındırarak insanlık karşısında vazifesini yapmıştır ama hala pek çok AB ülkesi bırakın milyonlarcayı bırakın onbinlerceyi 200 kişi,300 kişiyi ülkesinden barındırmak için referandum yapmak için referandum yapmaktan bahsetmektedir. Bunun maliyetlerini söz konusu etmektedir kendi iç siyasetinde. Sayın Merkel’in de açıkladığı gibi göç krizi konusunda Türkiye’nin ve Avrupa Birliği’nin ortaya çıkardığı işbirliği tarihin en büyük krizlerinden birinin yönetilmesi konusunda büyük bir çözüm ortaya koymuştur. Bundan sonrada bunun devam etmesi gerekir. Fakat dediğimiz gibi verilen sözlerin tutulması gibi sebeplerle biz bundan sonraki mekanizmalar için vize serbestisi konusunda net bir tarih bekliyoruz. Eğer vize serbestisi konusunda net bir tarih verilmezse yeni mekanizmaları örneğin geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koymak gibi konuları kesinlikle hayata geçirmeyeceğiz. Bu süreçte çok yanlış biçimde Türkiye çeşitli kişiler tarafından eleştiriye tabi tutulmuştur. Ciddi bir önyargı söz konusudur. Almanya AB içerisinde lider bir ülke. Dost ve müttefik bir ülke. Ekonomik, siyasi, dış politika açısından son derece önemli ilişkilerimiz var Almanya ile. Almanya ile ilişkilerimizin bütün bu krizlerin ortasında yeni bir ivme kazanması, bunların güçlenmesi önemli olacaktır.”

    “PYD’nin DAEŞ’e karşı mücadele ettiği yalanı da bu şekilde çökmüştür”

    Brexit sonrasında AB’nin geleceğinin nasıl şekilleneceğiyle ilgili tartışmaların yoğun yapılacağı bir döneme girildiğini söyleyen Çelik, “Türkiye, bölgenin güvenliği açısından tüm dünyanın uğraştığı DAEŞ terör örgütüyle ciddi bir mücadele yürütmektedir. Bu hem ulusal güvenliğimiz için gereklidir. Ama ulusal güvenliğimiz için attığımız bu adımlar aynı zamanda AB’nin güvenliği ve küresel güvenlik içinde gereklidir. DAEŞ terör örgütü insanlığın gördüğü en karanlık örgütlerinden biridir. Bu örgütün bertaraf edilmesi Türkiye’nin öncelikleri arasındadır. Şimdiye kadar da AB çevrelerinden bu mücadeleye olumlu destek gelmiştir. Bu çerçevede Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullandığını, bunun herhangi bir şekilde kimsenin içişlerine müdahale olmadığını, saldırı olmadığını söylüyoruz. Sınırımızın dışından DAEŞ terör örgütü ve diğer terör örgütleri bakımından bizim tarafımıza bomba atılmaktadır. Topraklarımıza bomba düşmektedir. Türkiye egemen bir devlettir. Egemen bir devlet olarak güvenliğini koruyacak güce sahiptir. Bunun gereğini yapıyoruz. Son 1 yıldır bütün dünyada revaçta olan çok büyük bir yalanda bu operasyonla birlikte çökmüştür. Nedir o yalan? PYD’nin DAEŞ’e karşı savaştığı şeklindeki bir yalan. Türkiye Cumhuriyeti Özgür Suriye Ordusu güçleriyle birlikte DAEŞ’e karşı mücadele verirken Suriye’de buna karşı bir tek PYD’den ses yükseliyor Türkiye’nin müdahalesine. Bu da gösteriyor ki PYD’nin DAEŞ ile mücadelesi gibi bir şey söz konusu değil. Bu bir prensip yaklaşımı değildir, taktik yaklaşımdır. Türkiye içinde de HDP’den buna itiraz yükseliyor. Türkiye’nin DAEŞ ile mücadelesinde PYD’nin ve HDP’nin bu kadar rahatsız olması bir gerçeği daha ortaya çıkarmıştır. PYD’nin DAEŞ’e karşı mücadele ettiği yalanı da bu şekilde çökmüştür” açıklamasında bulundu.

    “Nasıl ki Avrupa’nın herhangi bir başkentinde DAEŞ ile ilgili bir çadır açılamıyorsa aynı şekilde PKK ile ilgili de aynı şey söz konusudur”

    Bakan Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

    “AB’deki dostlarımızdan en büyük istirhamımız DAEŞ terör örgütüyle PKK arasında fark yoktur. DAEŞ terör örgütüne karşı mücadele eden ülkelerin PKK terör örgütünün sergilerini açmaları ona çadır açtırmaları gibi hususlar terörle mücadele konusunda çifte standart ortaya çıkarır. Nasıl ki Avrupa’nın herhangi bir başkentinde DAEŞ ile ilgili bir çadır açılamıyorsa aynı şekilde PKK ile ilgili de aynı şey söz konusudur. Bütün bu örgütlerden daha tehlikeli olan örgüt FETÖ terör örgütüdür. FETÖ’nun herhangi bir kurumunun, herhangi bir liderinin AB’deki hiçbir dost ülkede barınmaması gerekmektedir. Bu konuda da AB’deki dostlarımızdan dostluk ve müttefiklik ilişkisi gereği hassasiyet beklemekteyiz.”

    “Keşke güvenli bölge oluşsaydı hem bu bölge içerisinde terör örgütleri olmayacaktı bugün DAEŞ ile mücadele çok daha etkili biçimde verilecekti”

    Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Çelik, Suriye’de bir güvenli bölgenin oluşturulmasının gündemde olduğunun hatırlatılması üzerine, “Bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak öteden beri bu kriz karşısında söylediğimiz şey şuydu; ‘Suriye topraklarının içerisinde bir güvenli bölge oluşsun ve uçuşa yasak bölge oluşsun’ dedik. Bizim bu önerimiz kabul edilseydi bugün ne göç krizi olacaktı ne Esed rejimi bu kadar insanı katledecekti ne de bugün o bölgede güvenli bölge oluşsaydı DAEŞ ya da PYD gibi örgütler yerleşebilecekti. Türkiye bunu demesine rağmen müttefiklerimiz bu meseleye olumlu yaklaşmadılar. Arkasından şöyle bir açıklama yapıldı, ‘Esed rejimi savaş uçaklarını kullanırsa bu bizim kırmızıçizgimizdir’ denildi. Esed rejimi halkını katletti yine kırmızıçizginin gereği yerine getirilmedi. Arkasından denildi ki eğer kimyasal silah kullanırsa bu bizim kırmızıçizgimizdir. Yine gereği yerine getirilmedi. Türkiye’nin sınırından itibaren Suriye’nin içerisine doğru 20 kilometrelik bölgede herhangi bir terör örgütünün olması demek, bizim ulusal güvenliğimize tehdit demektir. Bu aynı zamanda AB’nin birlik güvenliğine tehdit demektir. Küresel güvenliği tehdit demektir. Ortaya çıkan tablo Türkiye’nin önerisinin ne kadar haklı olduğunu gösteriyor. Keşke güvenli bölge oluşsaydı hem bu bölge içerisinde terör örgütleri olmayacaktı bugün DAEŞ ile mücadele çok daha etkili biçimde verilecekti. PYD ve benzeri unsurlarının orada fiili durum yaratmasının önüne geçilmiş olacaktı. Ayrıca daha ileri noktada da Türkiye sınırını geçmek zorunda kalmayacaktı mülteciler. Oradan Akdeniz’e Avrupa’ya geçmek zorunda kalmayacaklardı. Göç krizi, insani kriz Esed rejiminin bu kadar katliama imza atması, PYD ve DAEŞ’in oraya yerleşmesi maalesef Türkiye’nin önerisinin kabul edilmemesi yüzünden olmuştur. Bugün bizde neden oraya müdahale etmek durumunda kalıyoruz; bu bir meşru müdafaa hakkıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını, sınırın öbür tarafında terör örgütleri kontrol edemez. Buna müsaade edemeyiz” değerlendirmesinde bulundu.

    “Uçuşa yasak bölge ya da güvenli bölge kurulması konusunda herhangi bir açıklamalarını görmedim”

    Şuandan itibaren olumlu bir cevabın olup olmadığıyla ilgili Çelik, “Benim bildiğim herhangi bir açıklama yok. Şuanda orayı kontrol altına almakla ilgili bir takım müdahaleler yapılıyor. Uçuşa yasak bölge ya da güvenli bölge kurulması konusunda herhangi bir açıklamalarını görmedim. Bu olsaydı bugün karşı karşıya olduğumuz pek çok risk söz konusu olmayacaktı” dedi.

    “Önümüzdeki haftalarda da bu Almanya’nın İncirlik’teki varlığı devam edecektir”

    Almanya’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth ise Alman askerlerinin İncirlik’ten geri çekildiğiyle ilgili haberleri sorması üzerine şunları kaydetti:

    “Ülkelerimiz arasında işbirliği sadece İncirlik ile kısıtlı kalmamaktadır. Aynı zamanda NATO ittifakı çerçevesinde de partnerliğimiz ve işbirliğimiz sürmektedir. Öyle umuyorum ki önümüzdeki haftalarda da bu Almanya’nın İncirlik’teki varlığı devam edecektir. Bu vesileyle zaten görüşmeler halindeyiz. Konu aslında şu, Federal Meclis milletvekilinin İncirlik’te orada bulunmuş olan Alman askerlerini ziyaret etmeleri konusu aslında. Ama bu konu üzerine görüşmeler halindeyiz. Son derece olumlu düşünüyorum. Bu konuda iyi bir sonuç elde edeceğiz.”

  • Alaaddin Çakıcı’nın avukatı: “Net bir cevap alamadık”

    Bolu F Tipi Cezaevi’nde bulunan Alaattin Çakıcı’nın avukatı Can Sevinç, mahkumlara tahliye yolunu açan Kanun Hükmünde Kararname sonrasında, “Şu an biz de net bir cevap alamadık. Dosya infaz savcılığında. Her türlü kurumdan cevap bekliyoruz. Az önce Alattin Çakıçı’nın yanından çıktım. ‘Allah ne nasip ederse o olur’ dedi” dedi.

    Bolu F Tipi Cezaevi önünde gazetecilerin sorularını yanıtlayan avukat Can Sevinç, “Alaattin Çakıcı’nın tahliyesi ile ilgili sabahtan beri yetkili mercilerle görüşüyoruz. Bize en son cezaevi idaresinden söylenen durum. Edirne’de 11 günlük hücre cezamız vardı ki bunu almadık. Çünkü Alaattin Çakıcı’nın sağlık kurulu raporları hatta en son aldığı ve 2018’e kadar geçerli olan sağlık kurulu raporuna göre hücre cezası çekemez çekmeyecektir. Fakat 2 kat verilmesi gerekirken 4 kat verilen ziyaretten men yasağı şu an önümüze geldi. Bu yasağı da verdiren cezaevi savcısı Cevat Gül ve onun emrindeki Ali Haydar Ak şu an Edirne F Tipi Cezaevinde FETÖ örgütü üyeliğinden yatmakta.

    Şu an biz de net bir cevap alamadık. Dosya infaz savcılığında. Her türlü kurumdan cevap bekliyoruz. Biraz önce Alaattin Çakıcı’nın yanından geldim. Benim için cezaevinden yatmak ya da yatmamak hiç fark etmez Allah ne nasip ederse o olur diyor” dedi.