Etiket: net

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan teröristlere karşı net konuştu

    Cumhurbaşkanı Erdoğan teröristlere karşı net konuştu

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör örgütünün son günlerde Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgelere yönelik terör eylemlerini artırdığını belirterek, “Nasıl daha önce kimseye bakmadan terör yuvalarını imha ettiysek, saldırıların devam etmesi halinde diğer bölgelere de gereken adımları atmaktan çekinmeyiz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde (DEÜ) düzenlenen “Göç: Önümüzdeki 20 Yılın Projeksiyonu ve Ötesi” başlıklı uluslararası konferansa katıldı. Konferansın açılışına ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da katıldı. Konferans öncesi Devlet Konservatuvarı Orkestrası ve Korosu bir dinleti sundu. Ardından “Göç ve Suriye-Bir Kronoloji” başlıklı film gösterildi.

    Konferansta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’nin kuzeyinde güvenlik ortamı iyileştikçe ülkemizdeki Suriyelilerin güvenli ve gönüllü olarak ülkelerine geri dönüşleri de hızlanıyor. Terörden temizlediğimiz bölgelere sadece ülkemizden 420 bin sığınmacı geri döndü. Suriye’deki istikrarsızlıktan beslenen bölücü terör örgütünün son günlerde güvenli bölgelere yönelik terör eylemlerini artırdığını görüyoruz. PKK/YPG’nin kalleş saldırıları sebebiyle bir ay içinde onlarca masum sivil ve çocuk hayatını kaybetti. Teröristlerin ülkemizce tesis edilen huzur ve güven ortamını bozmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Nasıl daha önce kimseye bakmadan terör yuvalarını imha ettiysek, saldırıların devam etmesi halinde diğer bölgelere de gereken adımları atmaktan çekinmeyiz” diye konuştu.

    “Sınıfta kaldılar”

    Konferansta göç olgusu hakkında konuşan Erdoğan, “Göç konusunun son zamanlarda küresel mesele olarak dünya gündemini işgal ettiğini görüyoruz. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük insan hareketliliğini yaşıyoruz. Göçmen sayısı 272 milyona, yerlerinden edilen kişi sayısı 80 milyona, mültecilerin sayısı 26 milyona yaklaştı. Dünya nüfusunun yüzde 3’ü göçmen olarak hayatını sürdürmekte. Bu insan hareketliğinde içimizi acıtan pek çok manzara ile karşılaşıyoruz. Güvenli gelecek kurma ümidi ile çıkılan yolculuklar kimi zaman felaketle neticeleniyor. Geride bıraktığımız dönemde içinde çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 30 bine yakın göçmen Akdeniz’de hayatını kaybetti. Sahra Çölü’nün kızgın kumları binlerce umut yolcusunun mezarı oldu. Aylan bebek başta olmak üzere Ege’de yaşanan insanı dramları hiçbirimiz unutmadık, unutamayız. Büyük hayallerle çıktıkları yolculuklarında azgın dalgalara meydan okuyan bu mazlumların botlarının nasıl kasten batırıldığını gayet iyi hatırlıyoruz. İnsanlık sadece Akdeniz’de değil, Ege’de ve Meriç’te de sınıfta kalmıştır. Göçmenlerin güvenli yaşam hayalleri kendilerini ölüme itenler tarafından Ege’nin sularına gömülmüştür. Sadece 2020 yılında Ege’de 9 bine yakın geri itme vakası yaşandı. Avrupa’ya sığınan on binlerce Suriyeli çocuğun nerede olduğu, kimler tarafından kaçırıldığı bilinmiyor. Göç konusunda batılı devletler sürekli şikayet etse de bu meselede asıl yükü taşıyan gelişmekte olan ülkelerdir. Dünyadaki mülteci nüfusunun yaklaşık yüzde 85’ine zengin devletler değil, imkanları kısıtlı ülkeler ev sahipliği yapıyor. Kabul ettikleri birkaç yüz mülteciyi reklam malzemesi olarak kullananlar, doğrudan insan hayatı ile ilgili bu kriz karşısında sorumluluk üstlenmiyor” ifadelerine yer verdi.

    “Türkiye, tek taşına ev sahipliği yapmaktadır”

    Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin verilerine göre 2020 yılında dünyada 3. ülkelere yerleştirilmeyi bekleyen 1 milyon 440 bin mülteciden sadece 39 bin 500’ünün 25 batı ülkesine yerleştirildiği bilgisini veren Erdoğan, şöyle devam etti:

    “Türkiye, sayıları 4 milyonu bulan sığınmacılara tek taşına ev sahipliği yapmaktadır. Sınırları açması konusunda tavsiye verenler, bu süreçte sınırları kapatmış, mültecilere sırtını dönmüştür. Hatta Türkiye ve Yunanistan sınırında mültecilere güvenlik güçleri tarafından açıkça zulmedildi, utanç verici sahneler yaşandı. Türkiye, kıtaların ve kültürlerin kavşağında olan bir ülke olarak göç olgusuna asla yabancı değildir. Engizisyondan kaçan Museviler başta olmak üzere 500 yılda zulme uğrayan, baskı gören, inancı, rengi, kültürü dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalan milyonlarca insana biz kapı açtık. ‘Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınan mazlumları asla vermem’ diyen bir devlet geleneğine biz sahibiz. Tarih boyunca başı dara düşen herkese güvenli bir liman, şefkatli bir yuva olduk. Sınırlarımıza gelen hiç kimseyi dini, kültürü, ırkı nedeniyle geri çevirmedik. Suriye’deki çatışmalar başladığından bu yana bu tarihi sorumluluğumuzu bir kez daha yerine getirdik. Maddi imkanları bizden kat kat yüksek olan ülkeler mültecileri toplama kamplarına mahkum ederken, biz bu insanlarla ekmeğimizi paylaştık.”

    “Bu nasıl bir NATO’da ittifak iki ülke?”

    Obama ile telefon konuşmasını da anlatan Erdoğan, “Obama görevdeyken, bir gece şahsımı aradı ve Kobani’deki Kürtlerin zor durumda olduğunu, bu konuda özellikle kapılarımızı açma noktasında destek istedi. ‘Şu anda bunlar nasıl olacak?’ dedim. Bu insanlar ölümle karşı karşıya. Aldığım cevap şu; ‘biz gerekirse uçaklarla her türlü mühimmatı indireceğiz.’ Yapacağınız bu operasyona ben katılamam. Çünkü o operasyonun ötesini görüyorum. Ötesinde ciddi bir savaş söz konusuydu. Nitekim öyle oldu. O olayla birlikte on binlerce Kürt kardeşimiz o operasyonda öldü. Buna rağmen kapılarımızı açtık. Biz onlara kapımızı kapamadık. Halep’teki Arap kardeşlerimize de biz sahip çıktık. Müslümanlar yanında Hristiyanlara, Ezidilere, Süryanilere ve farklı inançtan birçok insana kapımızı sonuna kadar açtık. Şu anda Suriye kuzeyinde bakıyorsunuz Amerikalı bir general diyor ki ‘Biz şu anda PKK/YPG/PYD, bunlarla beraberiz.’ Bu nasıl bir NATO’da ittifak iki ülke? Bunların mültecilere sahip çıkmak gibi bir dertleri yok. Dert başka. Hala terörle, teröristlerle beraberler. Biz de terör ve teröristlerle mücadelemizi her yerde sürdürüyoruz, bundan sonra da sürdürmeye devam edeceğiz. Dostlar, dostluğunu icra ettiği müddetçe biz de gönlümüzü açarız ama etmezlerse bugüne kadar ne yaptıysak bundan sonra da onu yaparız” dedi.

    “6 milyar avro halen tam olarak gönderilmedi”

    Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılan bölgelerde büyük bir göç krizini engellediklerini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

    “Bunu inancımızın, imanımızın kültürümüzün gereği olarak yaptık. Ülkemize verilen sözlerin çoğunun tutulmadığını gördük. Hepinizin bildiği tanıdığı liderler İdlib’te, Suriye’nin kuzeyinde ‘briket konutlar yapalım’ dedik. ‘Ne kadar yaparsınız?’ diye sorduğumuzda, ‘Ne kadar yapalım?’ dediler. 50 bin, 100 bin konut istediğimizi söyledik. ‘Bir kısmını siz üstlenin’ dedik. Verdikleri sözü getirmediler ama biz orada 52 bin briket konut yaptık. İstedik ki bu insanları çadırlarda yaşatmayalım. Avrupa Birliği Yunanistan’a 100 bin sığınmacı için 3 milyar avro destek verirken, Türkiye’deki 4 milyon sığınmacı için elini taşın altına koymadı. Bir araya geldiğimizde hep yalan, hep yalan. Şu kadar verdik, bu kadar verdik. Nereye verdiniz? Doğru konuşmuyorsunuz. 18 Mart mutabakatı ile bize taahhüt edilen 6 milyar avro, aradan geçen süreye rağmen halen tam olarak gönderilmedi. Uluslararası basın kuruluşları bile bu gerçeği görmeye yeni yeni başladı. Uluslararası bir medyada yer alan habere göre Suriyeli mültecilere sahip çıkan tek devlet Türkiye’dir. Temel katliamların önündeki yegane engel de Türkiye’nin bu bölgedeki askeri varlığıdır. Bizim askerimiz olmasa bunların yapacağı şeyler belli. Biz paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne inanan, dünyanın iyilikle ayakta kaldığına iman eden insanlarız.”

    “Farklı adımlar atacağız”

    Göçle kurulan, ataları göçmen olan toplumların göç meselesine salt güvenlik odaklı anlayışla yaklaşmasının büyük çelişki olduğunu söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Göç olgusuna geniş perspektifle bakılması gerekiyor. Suriye bağlamında yaşanan bize; duvarları yükseltmenin, sınırları dikenli tel örgülerle çevirmenin, botları batırmanın çare olmadığını göstermiştir. Az gelişmiş ülkelerin kıt kaynakları ile yetiştirdiği nitelikli insanlarını, beyin göçünü teşvik ederek alıp ihtiyaç sahiplerine kapıyı kapatmak, ahlaki bir tavır değildir. Bu tür politikalar, göçe kaynaklık eden sorunların düşmanlığının ve İslam karşıtlığının körüklenmesi suretiyle gelineceğini düşünmek büyük bir yanılgıdır. Korona virüs, göçmenlerin durumlarını daha da zorlaştırmıştır. Asıl yüzleşilmesi gereken göçü besleyen sorunlardır. Her yıl insanların evlerini terk etmeye zorlayan sebeplerdir. Her göç aynı zamanda yeni bir buluşmadır. Etnik kimliği, dini, dili, kültürü, farklı insanların kucaklaşmasıdır. Göçle ilgili önyargılarını bırakarak göçmenlerin gittikleri ülkelere katkıları da görmek gerekiyor. Ülkemizde eğitim görmüş, Türkiye ile gönül bağı olan insanlara yönelik farklı adımlar atacağız. Değişen şartlara ve ülkemizin ihtiyaçlarına göre göç ve göçmenlerle ilgili politikalarımızı olumlu yönde yenilemeye devam edeceğiz.”

    “Anlatmaya devam edeceğiz”

    Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

    “Botları şişleyenleri sizler en az benim kadar biliyorsunuz. Komşu Yunanistan’ın polisiyle, sahil güvenliği ile nasıl botları şişleyerek batırdığını, savunmasız insanların nasıl o denizin sularında öldüğünü biliyorsunuz. Bu gerçeği dünyaya anlatıyoruz. Ne anlatırsan anlat bir kulaktan giriyor öbür kulaktan çıkıyor ama biz anlatmaya devam edeceğiz.”

    DEÜ’nün faaliyetlerini anlattı

    DEÜ Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar da, “Dokuz Eylül Üniversitesi, sahip olduğu ilke ve değerleri ile 39 yıldır 17 fakülte, 10 enstitü, 39 uygulama ve araştırma merkezi, 4 yüksekokul, 6 meslek yüksekokulu ile aziz milletimizin ve insanlığın selameti için çalışmaktadır. Dokuz Eylül Üniversitesi, 75 bin mensuba sahiptir. Salgında olağanüstü gayret göstererek sağlık hizmeti sunan, uzaktan eğitim faaliyetlerini titizlikle yürüten Dokuz Eylül Üniversitesi Ailemiz, ülkemizin ve bizlerin gurur kaynağını teşkil etmektedir. Bizler için bilim araştırmaları ve AR-GE faaliyetlerini teşvik etmek, milli değerlerimize bağlı kuşaklar yetiştirmek, kalkınma ve refah odaklı uluslararası stratejilerini desteklemek önem teşkil ediyor. 2,5 yıldır görev süresi boyumca ilkeleri başarmanın onurunu yaşadık” diyerek DEÜ’nün faaliyetlerini anlattı.

    “Uluslararası camiadan daha fazla inisiyatif almasını bekliyoruz”

    Göç konusuna da değinen Hotar, “Son 10 yılda Orta Doğu coğrafyasında milyonlarca insan farklı ülkelerde yaşam mücadelesi veriyor. Libya’dan Mısır’a, Tunus’tan Suriye’ye kadar ortaya çıkan karışıklık, en acı göç dalgasının yaşanmasına neden oldu. Türkiye kararlı ve isabetli adımlar atarak açık kapı politikası izledi. Uygulamaları ile dünyaya örnek oldu. Bilim dünyası temsilcileri olarak uluslararası camiadan daha fazla inisiyatif almasını ve duyarlı olmasını bekliyoruz. Sığınmacıların sorunlarını uluslararası toplumun sorunu olduğunu düşünüyoruz. Ülkemiz bu konuda başarılı adımlar attı ve geçici koruma altımdaki sığınmacılara insani yardımları yaptı, yapmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.

  • İran Cumhurbaşkanı Ruhani: “AB yaptırımlar karşısında net pozisyon almalı”

    İran Cumhurbaşkanı Ruhani: “AB yaptırımlar karşısında net pozisyon almalı”

    İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran yönetiminin nükleer anlaşmadan yana olduğunu belirterek, “Bu konuda AB’de net bir pozisyon almalı ve nükleer anlaşmaya sahip çıkmalıdır” dedi.

    İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Ruhani, nükleer anlaşma ve AB ülkeleri ile ilişkiler konusunda gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, “Nükleer anlaşma diplomasi şansını artırdı ve bize bu imkanı sağladı. Bununu yok olmasına izin vermemeliyiz” ifadesini kullandı.

    AB’den ABD yaptırımlarına karşı net bir pozisyon almasını isteyen Ruhani, nükleer anlaşmadan yana olduklarını belirterek, “Bu konuda AB’de net bir pozisyon almalı ve nükleer anlaşmaya sahip çıkmalıdır” dedi.

    AB ile terör örgütlerine karşı mücadelede işbirliğine hazır olduklarını vurgulayan Ruhani, “Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra bölgede DAEŞ tehlikesi arttı ve yabancı askerlerin varlığı da endişeye neden oluyor. Artan terör tehdidine karşı işbirliğine hazırız” ifadelerini kullandı.

  • Akhisar Belediyesi’nde net işçi maaşı 3 bin 300 TL oldu

    Akhisar Belediyesi’nde net işçi maaşı 3 bin 300 TL oldu

    Akhisar Belediyesi ile Belediye-İş Sendikası arasında yapılan ve yaklaşık 700 işçiyi kapsayan anlaşma ile belediyedeki en düşük işçinin net maaşı 3 bin 300 TL oldu.

    Akhisar Belediyesi Meclis Salonu’nda yapılan ve belediye işçilerinin de katıldığı ortak basın açıklamasında söz alan Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu, “Belediye-İş Sendikamız ile yaptığımız görüşmeler sonucunda bir karara vardık; Akhisar Belediyesi’nde gece gündüz demeden bizlerle birlikte omuz omuza çalışan işçi arkadaşlarımız ile yaptığımız anlaşma sonucu artık belediyemizdeki en düşük işçi maaşı 3.300 TL oldu.

    Göreve geldiğimizde, yani yaklaşık 2 yıl önce, 2.300 TL alan emekçi dostlarımız şimdi 3300 TL alacak ve hem şehrimize daha severek hizmet edecek hem de yaşam standartları daha da iyileşecek. Her zaman işçilerimizin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.

    “Net yüzde 20.12 zam yapıldı”

    Asgari ücret tartışmaları gündeme geldiğinde net bir tavırla işçilerin yanında olacaklarını belirten Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu, Belediye-İş Sendikası’nın da beklentilerinin üstünde bir rakam açıkladı. Başkan Dutlulu, “Biz zaten daha asgari ücret görüşmeleri başlamadan tavrımızı ortaya koymuştuk; işçilerimizin daha iyi maaşlar alması için adımlar atmıştık. Bu ücretin altında verilecek bir asgari ücret hak değildir demiştik. Tabii ki işçilerimizin sendikal haklarını da önemsiyor ve alacağımız kararlarda her zaman onların mutluluğunu önceliğimiz yapıyoruz. Sendikamızla yaptığımız görüşme sonucunda şu karara vardık: Akhisar Belediyesi’nde 3300 liranın altında kimse maaş almayacak. Asgari Geçim İndirimi’ne (AGİ) göre bu rakam daha da artacak. Bu sene en düşük maaş alan 624 arkadaşımıza net yüzde 20,12 zam yapmış oluyoruz. Hayırlı uğurlu olsun.” dedi.

    Belediye-İş Manisa Şube Başkanı Gökay Sezgin ise yaptığı açıklamada, “Bu pandemi döneminde tüm şartları zorlayarak en yüksek seviyede bize katkı sağladığı için işçi arkadaşlarımız ve sendikamız adına Belediye Başkanımıza teşekkür ederim” dedi.

  • Dr. Öğr. Üyesi Karakoç: “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    Dr. Öğr. Üyesi Karakoç: “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, korona virüsün gebelik üzerindeki etkilerinin net şekilde bilinmediğini belirterek, hamilelerin kaygı düzeyini artırmamasını ancak tedbirli olmaları gerektiğini kaydetti.

    Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, hamilelik döneminde meydana gelen bağışıklık sistemindeki değişiklikler ve fizyolojik farklılaşmalar nedeniyle hamileler ve yeni doğanların enfeksiyon hastalıklarına karşı daha duyarlı olabileceğini aktardı.

    “Korona virüsün gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor”

    KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, korona virüse yakalanan anne adayları üzerinde yapılan araştırmaları konu alan bir çalışma yayımladı. Yapılan çalışmada çıkan sonuçları değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Hediye Karakoç, “Hamilelerde belirtilerin genel olarak hafif seyrettiğini ve iyi klinik sonuçlar gösterdiğini gözlemledik. Gebe olmayan yetişkinler ile hamilelerde görülen klinik özelliklerin ise benzer olduğunu belirledik. Belirtiler birbirine yakın ancak virüsün yakın tarihte ortaya çıkması nedeniyle gebelik üzerindeki etkileri net şekilde bilinemiyor. Tüm dünyada ikinci dalganın yaşanması nedeniyle gebelerin enfeksiyona karşı daha iyi korunması gerekiyor” dedi.

    “Kaygı düzeyini artırmamalılar”

    Bebek bekleyen anne adaylarına tavsiyelerde bulunan Karakoç, “Öncelikle anne adayları, bebeğin ve kendisinin bu süreçten olumsuz etkileneceğini düşünerek kaygı düzeyini artırmamalı, ancak tedbirli davranmalıdır. Anne adaylarının kaygı ve stres yaşaması, bağışıklık sistemlerinin zayıflamasına neden olmaktadır. Ayrıca bebekte gelişme geriliği, erken doğum gibi pek çok olumsuz etkilerin olduğunu gösteren kanıtlar da mevcuttur. Bu nedenle maske, mesafe ve temizlik çerçevesinde tüm kurallara dikkatli şekilde uyulmalı, olumsuz düşünce ve haberlerle kaygı düzeyleri artırılmamalıdır. En önemli konulardan biri, süreç ile ilgili merak edilen konu ve soruların cevapları güvenilir kaynaklardan sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.

    Anne adaylarına eğitimler online

    Kapalı ortamlar konusuna dikkat çeken Karakoç, hamilelik, doğum ve ebeveynliğe hazırlık gibi eğitim sınıflarına katılmak isteyen anne adaylarının, online eğitim programları ve danışmanları tercih etmesi ifade ederek, “Sınıf, restoran, kafe, alışveriş merkezi gibi insanların bir araya geldiği kapalı alanlarda enfeksiyon daha kolay yayıldığı için, anne adayları o ortamlarda bulunmamalıdır. Ayrıca, misafirliğe gidilmemeli, eve misafir kabul edilmemeli, kapalı ortamda yakınlar dahi olsa maskesiz şekilde görüşülmemelidir. Sosyal mesafeye kesinlikle dikkat edilmelidir. Ortam sürekli havalandırmalı, maske, mesafe ve el hijyenine önem verilmelidir. Öksüren ve hapşıran kişilerle yakın temas kurulmamalı, el temizliği sağlanmadan ağız, burun ve göz ile temastan kaçınılmalıdır. Ayrıca zorunlu durumlar dışında seyahat edilmemeli ve toplu taşıma kullanılmamalıdır” şeklinde konuştu.

    “Erken tanı ve tedavi fırsatı kaçırılmamalıdır”

    Güçlü bir bağışıklık sisteminin de önemli olduğunu vurgulayan Karakoç, ”Anne adayları güçlü bir bağışıklık sistemi için uyku düzenine, beslenmeye özen göstermeli, günde 2-2,5 litre su tüketmelidir. Bağışıklığı güçlendirmek için uzmana danışmadan bitki çayı ve takviye gıdalar almamalıdır. Ayrıca, kadın doğum uzmanının görüşü doğrultusunda kontroller mümkün olan minimum sayıda yapılmalı ve tetkikler bir araya toplanmalıdır. Ateş, öksürük, yorgunluk, kas ağrısı, boğaz ağrısı veya nefes darlığı semptomları olduğunda vakit kaybedilmeden sağlık kuruluşu telefonla aranmalı ve kurallara uygun şekilde sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kontrollere mümkün olan en az refakatçiyle gidilmelidir. Bebeğin zarar göreceği korkusuyla ilaç alımından sakınmak için erken tanı ve tedavi fırsatı kaçırılmamalıdır” diye konuştu.

  • Urartu Göz’de ‘akıllı mercek’ ile her mesafede net görüş

    Urartu Göz’de ‘akıllı mercek’ ile her mesafede net görüş

    Van’da Urartu Göz hekimi Dr. Kemran Gök, halk arasında ‘akıllı mercek’ olarak bilinen multifokal ya da trifokal lenslerin; yakın, orta ve uzak mesafede net görüş sağladığını söyledi.

    Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin tek A grubu göz merkezi olan Urartu Göz, Türkiye’de çok az sayıda merkezin yaptığı, hastanın tercihine bağlı ‘akıllı mercek’ uygulamasını başarıyla yapıyor. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Urartu Göz hekimlerinden Dr. Kemran Gök, daha önce katarak ameliyatında takılan merceklerin tek odaklı olduğunu hatırlattı. Dr. Gök, “Bu göz içi mercekleri sadece uzağa görmeye yönelik takılan lenslerdi. Ancak son zamanlarda ’akıllı mercek’ dediğimiz iki odaklı, çok odaklı göz içi mercekleri kullanabiliyoruz. Hastada kullanılan bu göz içi lensleri; yakın, orta ve uzak mesafeyi net bir şekilde görebiliyor. Genellikle 40 yaşın üstünde ve öncelikli tercih kataraktı olan hastalardır. Fakat yakın gözlük kullanmak istemeyen ve bu operasyonlar için herhangi bir engel durumu olmayan hastalara da kolaylıkta bu göz içi lensleri takabiliyoruz” dedi.

    “Hastanın göz uygunluğu çok önemli”

    Uygun şartları taşıyan hastanın isteği doğrultusunda akıllı merceğin ameliyatla takılabileceğini dile getiren Gök, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bunun dışında lazerle düzetilemeyen bazı miyop, hipermetrop, astigmat, presbiyop gibi kırma kusurları olan hastalarda da bu özellikli mercekler takılabiliyor. Bunu hastanın yaşına ve uyumluluğuna bakarak önerebiliyoruz. Ancak bu aşamada hastanın göz uygunluğu çok önemlidir. Bunları ölçecek ve gerekli değerlendirmeyi yapabileceğimiz cihazlarımız mevcut. Eğer hasta uyumlu bir adaysa akıllı mercek uygulayabiliyoruz. Katarak olmadan da hastanın isteği doğrultusunda ameliyatla bu yapay merceği takabiliyoruz. Bu sayede hastalarımız tüm mesafeleri rahatlıkla görebilecek duruma geliyor.”