Etiket: “nasıl

  • Aldatıldığınızı nasıl anlarsınız?

    Aldatıldığınızı nasıl anlarsınız?

    Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül, ister ilişki, ister evlilik hayatı olsun aldatılmanın pek çok kişinin korkulu rüyası olduğunu belirterek, “Peki bir insan aldatıldığını anlayabilir mi? Aldatılma sonrası eşler nasıl davranmalı? Nasıl bir yol izlenmeli?” sorularının cevaplarını yanıtladı.

    Sade bir tanımla aldatmanın var olan birlikteliğin dışında üçüncü kişi/kişilerle yaşanılan duygusal ve/veya bedensel bir ilişki sonucu var olan ilişkideki standartların ve beklentilerin çiğnenmesi anlamına geldiğini dile getiren Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül, “Aldatılmanın belki de en önemli ve en öncü belirtisi sizin hislerinizdir. Ancak bazı ip uçları bulmak da mümkün. İletişimin azalması, eve geç gelme, sorumluluklarla ve evdeki oluşumlarla ilgilenmeme, yanınızda depresif olması, zevklerinde değişiklik, telefondaki konuşmaları gizleme ve gelen mesajları silme, evde kapıları kapalı tutmaya başlaması, bilgisayar başında fazla kalması, dalıp gitmeler, gelecekle ilgili konuşmak istememeler, beraber, aynı zamalarda yatmaktan kaçınmak, uykusuzluk, kendine aşırı özen gösterme, zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirmesi, sevgi sözcüklerini azaltması, sizin sevgi söylemlerinizden de rahatsızlık duyması, sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslaması dikkate alınması gereken bir durumdur. Bunlardan hiçbiri tek başına yeterli ve kesin durumlar değildir. Her uzaklaşma, yabancılaşma, paylaşım azlığı aldatılma olarak değerlendirilmemeli ama ilişkide bir kopuş olduğu kesindir, gözlem yapmakta fayda var” diye konuştu.

    Sözlerin bozulup hayallerin yıkıldığı aldatma süreci her zaman boşanma ile sonuçlanmasa da daima ilişkileri etkilediği ve çoğu çift için bu durumun acı verici ve olumsuz olduğunu dile getiren Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül, “Bir araştırma eşleri tarafından aldatılan kişilerin %30’ undan fazlası travma sonrası stres bozukluğu belirtileri gösterdiğini ortaya koymaktadır. Travmaya yol açan şey aslında nedir? Aldatma duygusal güvenliği tehdit eder. Siz duygusal ilişki içindeyken “En büyük aşkım, en iyi dostum, en güvenilir sırdaşım, en yakın destekçim o ve ben o’ yum, onun seçtiği, eşsiz, vazgeçilmez kişiyim.” diye düşünürsünüz ve aldatma böyle olmadığını söyler. Aldatma aşkın hevesini parçalar. Travmatiktir, çünkü benlik algısını yok eder. Bir güven ihlali, kimlik krizi söz konusudur” dedi.

    Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül,aldatma sonrası ortaya çıkacak sorunlar konusunda ise; şunları kaydetti; “Sana tekrar güvenebilir miyim?” şunu unutmayın “kuşun güveni konduğu dala değil, kendi kanatlarınadır.” Yola eşinize ve hayatınızdaki diğer kişilere değil, kendinize güvenerek çıkın. Önce tek başınıza mutlu ve huzurlu olabilecek bir yaşamı var edin. Buna rağmen hala eşinizi seviyorsanız o ilişkiye destek verin. O istediği için değil siz sevdiğiniz için bu ilişkinin içinde olun.

    Gerçek yaşamda çiftlerin yüzde 60 ile yüzde 75’i sadakatsizliğe rağmen evliliklerine devam etmektedirler.

    Her ne kadar travmatik ve yıpratıcı olsa da krizin fırsata çevrilebildiği ilişkilerde evlilik sonlanmak yerine güçlenerek devam edebilir. Aldatma tek tarafın problemi değildir, her iki taraf da değiştirilip dönüştürülmesi gereken şeyleri fark edebilir ve düzenleyebilirse aradaki bağ kuvvetlenebilir. İki tarafta istediği ve çaba sarf ettiği takdirde eski sistemden daha iyi yeni bir sistemin kurulması mümkün olabilir. Aldatma-aldatılma durumu yaşamış ve birbirleriyle yola devam etmek, bu travmayı atlatıp bağlarını güçlendirmek isteyen kişiler şunu yapabilirler. Nasıl tanıştıklarını, ilişkilerinin ilk başından bu güne birbirlerinde gördükleri olumlu tarafları, birlikte yaşadıkları olumsuz olayların zamanla onları nasıl geliştirdiğini, birbirlerine katkılarını, güzel ve anlamlı anıları yazabilir ve böylece yoğun anlam dolu geçmiş hatırlandıkça aralarındaki sevgi bağı güçlenecektir.

    Güven kaybedilebildiği gibi kazanılabilir de. Sadece kaybedilen güvenin kazanılması biraz zaman alır. Şeffaflık en önemli etkendir. İlk zamanlar aldatılan kişi çok hassas ve kuşkucu olabilir. Aldatan eş bunu normal karşılayıp önerilen onarma girişimlerine devam etmelidir.”

    Uzman Psikolojik Danışman Şenol Baygül son olarak şunları söyledi; “Aldatma, saldırganlık gösterme gibi davranışsal sonuçların yanında üzüntü, öfke, kaygı, utanç, intikam, incinme, kıskançlık, mahçubiyet gibi sıkıntı verici çeşitli duyguların kombinasyonunu beraberinde getirmektedir. Aldatılan eşte, terkedilme tehdidi, ayrılma kaygısı, genellenmiş kaygı gibi duyguları uyarmaktadır. Bu duyguların normal ve geçici olduğu zaman içerisinde ortadan kaybolacağı bilinmelidir.

    Hisleriniz hakkında konuşmaktan çekinmeyin. Olumsuz duygularınızı içinize atmanız yalnızca güçlenmelerine neden olacaktır. Eşinizle iletişimin açık olması daha sağlıklı çözümler ortaya çıkaracaktır.

    İlişkiye devam edip etmeyeceğinize karar verin. Cevabınız hayır bile olsa eşinizle aranızdaki güven bağını onarmaya çalışın ve affetmeyi öğrenin. Bu sizin psikolojik sağlığınız için önemlidir, nefret duygularından arınmalı ve yeni güzel anıların önüne geçmemelisiniz.”

  • Türkiye’nin yerli ve milli ilk elektroşok silahı Wattozz’un nasıl ortaya çıktığını anlattı

    TRABZON (İHA) – Türkiye’nin milli ve yerli ilk elektroşok silahı “Wattozz”u üreten ekipte bulunan ve projenin de mimarları arasında yer alan Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Fazıl Kırkbir projenin ortaya çıkış serüvenini anlattı.

    Dünyanın çeşitli ülkelerinde güvenlik güçleri tarafından kullanılan ABD yapımı elektro şok silahı Taser’e rakip olacağı söylenen Milli elektroşok silahı “Wattozz”, önemli özellikleri ve diğer örneklerine göre daha düşük maliyeti ile silah sanayisinde adından söz ettirmeye başladı. Proje aşamasından üretim aşamasına kadar tamamen yerli ve milli imkanlarla ortaya çıktıklarını belirten Prof. Dr. Fazıl Kırkbir, yaklaşık 20 yıldır yeni ürün geliştirme projeleri ile uğraştığını söyledi. Kırkbir, “2017 yılında başladı bu proje. İlk olarak patent ve faydalı model başvurusu için sıvı şok silahı projemizi yaptık. Proje Albayraklar Grubu’nun ilgisini çekti. Kendilerinin de 3 yıldır bir şok silahı yapmak için çalışmaları olduğunu söylediler ve beraber çalışıp çalışamayacağımızı sordular. Ben de memnuniyetle kabul ettim ve çalışmalara başladık. İlk olarak sıvı şok tabancası üzerine çalıştık. Daha sonra yine KTÜ Mühendislik Fakültesi’nden akademisyen bir arkadaşımla birlikte ilk sıvı şok silahının prototipini yaptık fakat istediğimiz verimi alamadık. Biz de sonra Albayraklar Grubu ve hocalarımızla yaptığımız toplantıda kuru şok silahına geçmeye karar verdik. Daha sonra kuru şok silahına başladık. Silah belirli bir aşamaya gelince yine bu konuda çalışan başka bir mühendis arkadaşımız da ekibe katıldı. Onun da uzmanlığı merminin uzaktan kumanda edilmesi idi. Yaklaşık 9-10 aylık bir çalışma neticesinde bu silahımızı geliştirmiş olduk. Şu anda prototipleri bitirmiş durumdayız. Sıkıntısız bir şekilde hepsi çalışıyor. Artık seri üretim için çalışmalara başlandı” dedi.

    “Aradaki kablo ortadan kalkınca hedeflere tam isabet sağlanıyor”

    Projenin tamamen bir ekip ürünü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kırkbir, “Dünyada şok silahlarında genel olarak kablolu sistem kullanılıyor. Bunların kablolu olmasının sebebi elektriğin silahta olmasıdır. Aradaki kablo elektriği mermiyi aktarır. Fakat bu silahlar hedef alma noktasında sıkıntılara yol açıyor. Kablolu şok silahında hedefin elektriğe maruz kalabilmesi için biri nötr biri faz olarak aynı anda iki mermi çıkıyor. İkisinin aynı anda hedefe değmesi lazım. Aynı anda iki tane mermi çıktığı için tek bir noktadan hedefi vurmak mümkün olmuyordu. Aradaki mesafe arttıkça hedeflerin saplanacağı noktalar da değişiyordu. Bizim projemizle birlikte aradaki kablo ortadan kalkınca ve iki yerine tek bir mermi kullanılınca hedef alma konusundaki sıkıntı da ortadan kalkmış oldu. Böylece hedeflere isabet ettirme olasılığı arttı” diye konuştu.

    Kablolu olan şok silahlarında büyük sıkıntılar yaşandığını belirten Kırkbir, “Biz de istedik ki bu sıkıntıları ortadan kaldıracak bir şok silahı yapalım. Piyasadaki şok silahlarında büyük bir kısmında kamera sonradan eklenir. İçinde kamerası dahil olan bir şok silahı yok. Bizim yaptığımız silahta kamera direk silahla birlikte. Lazer işaretleyici sayesinde çok rahat nişan alabiliyorsunuz . En önemli özelliği tabi bu kablosuz olmasından kaynaklanıyor. Zaten kablo olmadığı için de mesafe sıkıntısı yok” şeklinde konuştu.

    “Vücuda direk temasta bile zararı çok az”

    Prof. Dr. Fazıl Kırkbir, şok silahının tamamen savunma amaçlı ve insan sağlığına en az zararı verecek şekilde yapıldığına dikkat çekerek “Normalde bu silahların kullanım alanı 5-6 metredir. Bizim projenin etkili kullanım alanı 8 metre. İstenirse mesafe ve hız arttırabilir. Fakat biz insan sağlığını önemseyerek bu mesafede tutmayı tercih ettik. Diğer şok silahlarında yaralanmalar çok fazla olduğu için biz merminin hızını öyle bir ayarladık ki çıplak zeminde bile denk gelse vücuda fazla zarara sebep olmayacaktır” ifadelerini kullandı.

    Wattozz ismi nerden çıktı ?

    Silahın ismi ile ilgili de bilgiler veren Kırkbir, şunları söyledi:

    “Vatoz balıklarının büyük bir bölümü kendilerine yönelik gelen saldırıları vücutlarında ürettikleri elektrik ile savuştururlar. Yani kendilerini elektrik ile savunurlar. Şok silahımızın ismini verirken de bundan esinlendik. Vatoz bizim silahlar için kullandığımız genel marka adımız. Dünyanın pek çok ülkesinde ’Albayraklar Savunma’ adına tescil ettirildi. Şok silahında kullandığımız WATTOZZ ismine gelince ise söz konusu elektrik olunca bildiğimiz gibi normal evlerdeki elektrik prizlerinde biri nötr ve biri faz olmak üzere iki ana hat vardır. Bunlardan fazda elektrik yükü olup çarpmaya sebep olan hat budur. Diğerinde ise elektrik yükü yoktur. İşte bizim silah marka ismimiz olan ’Vatoz’ kelimesinin sessiz harfleri faz ucunu, sesli harfleri de nötr ucu temsil etmektedir. Elektriğe maruz kalan canlı titrediği için faz ucu temsil eden V, T ve Z harflerini titremeyi temsil etmesi için çift kullandık. Böylece ’VVATTOZZ’ ismi oluştu.”

  • Faça ve jilet izlerinden nasıl kurtuluruz?

    Dermatoloji Uzmanı Doktor Fatma Yıldız, “Faça, jilet izleri tam olarak geçmez. Fakat izleri azaltabiliriz. Faça izlerini daha az görünür hale getirebiliriz” dedi.

    Faça izlerinin tedavisinde en iyi sonuçların kombine tedavilerle alındığını dile getiren Dermatoloji Uzmanı Doktor Fatma Yıldız, “Yani lazer tedavileri ile birlikte içten iyileşme sağlayan iğne ile yapılan tedaviler birlikte kullanılırsa sonuçlar daha başarılı olur. Faça izlerinin tedavisinde kullanılan lazer tedavilerin başında Fraksiyonel Lazerler gelmektedir. Bu lazerler cilde mikron düzeyinde kanallar açar. Bu kanallar iyileşirken cildi yenilemiş olur. İzlerin azalması sağlanır” dedi.

    Faça izlerinin tedavisinde kullanılan diğer bir yöntemi ise iğneli tedaviler olduğunu ifade eden Dermatoloji Uzmanı Doktor Fatma Yıldız, “İğne ile izlerin içerisine cildi yenileyici maddeler enjekte edilir. Enjekte edilen madde, vitamin ve minerallerden oluşan bir karışım veya hyaluronik asit olabilir. İkisinde de amaç cildin içerden iyileşmesini sağlamaktır. Böylece lazerle üst tabaka soyulduğunda alttan daha sağlıklı bir cilt gelir. Bunun dışında iğneli radyo frekans, dermaroller gibi cildi yenileyici başka tedavilerde kullanılabilir. Tüm tedavilerde amaç yeni kollajen oluşturup kesi izinin daha az görülmesini sağlamaktır. Kesi yerleri kabarık şekilde ise kabarık alanların içine yapılacak kortikosteroid iğneler kabarıklığın giderilmesinde çok işe yarar.

    Bu tedavilerin hepsi uzman doktor tarafından yapılmalıdır. Deri bütünlüğünü bozan bu tedaviler doktor olmayan kişiler tarafından yapılırsa kalıcı izler bırakabilir. Bu tedaviler süresince doktorunuz size uygun iz giderici kremler önerecektir.

    Faça izlerinin cerrahi olarak çıkarılması ne yazık ki bir çözüm değildir. Çünkü kesi izi olan yeri kesip çıkartıldığında bu alanına tekrar dikiş atılması gerekir ki bu da daha fazla bir iz demektir.Faça izleri için internete satılan asit içerikli ürünleri sakın kullanmayın. Bu ürünler derin yanıklar yapmaktadır. İzleri geçirmek yerine kendisi yanık izi bırakır. Yine internette yazan ev yapımı maskeler işe yaramaz.

    Kısacası, faça izleriniz varsa ilk olarak bunun tamamen geçmeyeceğini bilin, yüzde yüz geçeceğini iddia ederek ürün satanlara inanmayın. Mutlaka bir dermatoloji uzmanına danışın. Doktorunuz sizin için en uygun tedaviyi size önerecektir.” diye konuştu.

  • Operasyonda yakalandılar, nasıl dilendiklerini anlattılar

    Adana’da, kent merkezinde, cami önlerinde dilencilik yaparak vatandaşın duygularını sömüren dilenciler Büyükşehir Belediyesi Zabıtası tarafından yakalandı. Yakalanan dilencilerden biri 10 dakika sonra dilenmeye devam edeceğini pişkin pişkin söylerken, başka bir dilenci ise günde 200-400 TL arası kazandığını, nasıl dilendiğini gülerek anlattı.

    Adana’da Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı zabıta ekipleri kent merkezindeki esnaf ve vatandaşlara broşürler dağıtarak dilencilik yapanlara karşı uyarıda bulundu. Kalabalık yerlerde, cami önlerinde vatandaşın duygularını sömüren dilencilere operasyon da düzenleyen zabıta ekipleri dilencileri suçüstü yakaladı.

    Yakalanan dilenciler Zabıta Daire Başkanlığı’na getirilerek üst aramasından ve kimlik kontrolünden geçirildi. Aralarında Suriye uyruklu dilencilerin de bulunduğu 10 kişiye ekipler tarafından dilencilik yapmamaları konusunda uyarılarda bulunulurken, dilencilerin üst aramasında bir şey çıkmaması dikkat çekti.

    Günde 200-400 TL kazanıyor

    Günlük 200-400 TL arası para kazandığını söyleyen dilencilerden biri nasıl dilendiğini gülerek anlatırken, yakalanan kadın dilencilerden biri ise aile büyüklerine beddua ederek, “Bizleri büyüklerimiz böyle alıştırdı. Huylu huyundan vazgeçmiyor. Onlar da bizim gibi dileniyor. Osmaniye’den geliyoruz her gün otobüsle. Topladığımız 15-20 TL o da yol parasına gidiyor her gün” diye konuştu.

    Bir başka dilenci de dilenmeye mecbur olduğunu söyleyerek, “Şimdi sen beni bırak ben 10 dakika yine aynıyım. Ya istasyonda ya da akşam gel 5 buçuktan sonra büyük otogarda beni bulursun. Bana günlük 50 TL bir kişi versin ben basar giderim. Ben diğerleri gibi 100 lira, 500 lira kazanayım demem. Benim evimin nafakası çıksın yeter” şeklinde konuştu.

    “Dilencilik meslek olmasın”

    Adana Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı Denetim Şube Müdürü Berat Tarku ise konuyla ilgili İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “’Dilencilik meslek olmasın’ sloganıyla halkımızı bilinçlendirmek için broşürler bastırdık. Zabıta ekiplerimiz bu konuyla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarında, okullarda, camilerde ve yayaların yoğun olduğu bölgelerde vatandaşlarımızı bilgilendirip, dilenciliğin meslek haline gelmemesi için çalışmalar başlatıyoruz. Dilenciliğin bitmesindeki en etkin yolun vatandaşlarımızın duyarlı davranması ve bilinçlenmesi. Bu konu ile ilgili ekiplerimizde çok yoğun bir çaba harcıyor” dedi.

    “Halkın duyarlılığı dilenciliği bitirecek”

    Tarku, dilencilere verilen her paranın yeni dilencilerin ortaya çıkmasını sağladığını ifade ederek, “Vatandaşlarımızdan isteğimiz, herhangi bir şekilde dilencilere para vermesin. Artık bu durumu sektör haline dönüştürmeye başladılar. Kolay para kazanmanın yollarını bu şekilde arıyorlar. Dilencilikte çocukları da kullanıyorlar. İstismar ediliyor bu konuda. Dilencilikte duygu sömürüsü yapılıyor. İnsanların vicdani dini boyutta istismar ediliyor. Bu konuda çocukların yeri sokaklar değil eğitim yuvalarıdır. Bu konuyla ilgili Alo 153 çağrı merkezimiz var. Vatandaşlarımız bir olumsuzluk gördüğünde 153’e bildirebilir. Zabıta motorize ekipleri kurduk bu konuyla ilgili ve anında müdahale ediliyor. Halkımızın duyarlılığı dilenciliği bitirecektir” ifadelerini kullandı.

  • Hububat hasadında dane kaybı nasıl azaltılabilir

    İl Tarım ve Orman Müdürlüğü destekleriyle 2018 yılında kurulan Eskişehir Biçerdöverciler Derneği, biçerdöver paydaşlarını bir araya getirerek hububat hasatında dane kaybının aza indirilmesi için ortak akıl toplantısı düzenledi.

    Toplantıya Vali Yardımcısı Bekir Şahin Tütüncü, İl Tarım ve Orman Müdürü Dr. Emine Sever, Bakanlık Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Temsilcisi Ziraat Mühendisi Haluk Emiroğlu, akademisyenler, Toprak Mahsulleri Ofisi Şube Müdürü Ercan Bakırtaş, Eskişehir Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Levent Özbunar, Eskişehir Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanı Halil Ünal, il müdür yardımcıları, şube müdürleri ile çok sayıda biçerdöverci katıldı.

    İl Tarım ve Orman Müdürü Dr. Emine Sever, toplantıda yaptığı konuşmada, hububat hasadında Bakanlığın belirlediği kabul edilebilir dane kayıp oranının yüzde 2 olduğunu belirterek, söz konusu kayıp oranının dahi ülke genelinde 2 milyon 500 bin dekardan elde edilecek ürün miktarına eşit olduğunu ifade etti.

    Tarımsal üretimde, hasat esnasında meydana gelen dane kayıplarının çok önemli olduğuna vurgu yapan Sever, hasat işleminin en önemli unsuru olan biçerdövercilerin örgütlenip bir çatı altında toplanmasıyla hem kendi sektörlerine hem de dane kaybının azaltılması suretiyle ülkemiz tarımına büyük katkı yapacaklarına inandığını belirtti.

    Daha sonra toplantıya katılan biçerdöverciler tarafından sektörün sorunları masaya yatırılarak, ortak akılla hasatta dane kaybının azaltılması ve sorunların çözüm yolları arandı.

    Diğer İllerden gelen biçerdövercilerinde konunun önemini bildiklerini ve kendileri de derneklerini kurarak, sektörün sıkıntılarının çözümü için hep birlikte çaba sarf edeceklerini ifade etmeleriyle toplantı sona erdi.