Etiket: “nasıl

  • Tüketici Haklarının Nasıl Korunabileceği Sorusu Cevap Buldu

    KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Adalet Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen 1. Tüketici Hakları Sempozyumu’nda “Tüketici haklarının nasıl korunabileceği” sorusu cevap buldu.

    Konya Ticaret Odasındaki programa, üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Öztürk’ün yanı sıra AK Parti Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan’da katıldı.

    İki oturumla gerçekleştirilen sempozyumun oturum başkanlıklarını KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Ramazan Yıldırım ile Prof. Dr. İbrahim Dülger yaptı. Programın içeriğini “tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar, tüketiciler tarafından düzenlenen kıymetli evrakın geçerliliği, elektrik faturalarındaki kayıp kaçak bedelinin hukuki bakımdan değerlendirilmesi, tüketici mahkemelerinin uygulamaları, tüketici mahkemelerinde sık karşılaşılan sorunlar ve tüketici hakem heyetlerinin çalışmaları ve uygulamaları” gibi konular oluşturdu. Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Turan Şahin, KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aytekin Çelik, KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yavuz, I. Tüketici Mahkemesi Hakimi Ali Rıza Tarhan ve Konya Ticaret İl Müdürü Haşmet Yılmaz yirmişer dakikalık bölümlerle konuyla ilgili deneyimlerini aktardı. Oturumun son bölümünde ise soru – cevap kısmına geçildi.

    “AHİLER MÜŞTERİ İLİŞKİLERİNE SON DERECE ÖNEM VERİRLER”

    Sempozyumun önemine vurgu yapan KTO Karatay Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Öztürk, “Konya, tüketici hakları konusunda derin bir kültür ve tarihe sahiptir. Tüketici haklarının sistematik olarak uygulandığı dünya üzerindeki ilk şehir Konya’dır. 13. yüzyılda bu topraklarda hayat bulan ve Anadolu’ya yayılan Ahilik sisteminde ilk ve temel şart; esnaf, sanatkar ve tüccarımızın kalite ve standardı gözeterek ticaret yapmasıdır. Ahiler müşteri ilişkilerine son derece önem verirlerdi. Ticarette ‘müşteri velinimetimizdir’ ilkesinin yerleşmesine vesile olan Ahi kültürüyle yetişmiş esnaf ve sanatkarlarımızdır. Bu söz bugün bile birçok işyerinde asılı olarak durmaktadır. Böylesine insanı ön plana alan bir anlayışa sahip olan Ahilik sistemi o dönemde Anadolu’nun dünyanın ticaret merkezi olmasına da büyük bir katkı sağlamıştır” dedi.

    “ADALETLİ BİREYLER YETİŞTİRMELİYİZ”

    KTO Karatay Üniversitesi tarafından düzenlenen 1. Tüketici Hakları Sempozyumuna katılan

    Konya Milletvekili Hüsnüye Erdoğan, adaletli bireyler yetiştirmeliyiz diyerek hukukun önemine dikkat çekti. Erdoğan, “Bizler adaleti hukuk üstünlüğü olarak görüyoruz. Yargıya sadece adaletin tesisini sağlayan ve temel hakları sağlayan bir unsur olarak bakmıyoruz. Hukukun olduğu bir ortamda sorunların ortadan kalkacağına olan inancımız devletimizin ilerlemesinde ki en önemli kılavuzumuz olmaktadır” diye konuştu.

    “YAPILAN HER SÖZLEŞME HAKSIZ ŞARTLARA BİR ÖRNEK TEŞKİL EDEBİLİR”

    Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Turan Şahin, Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar ile ilgili sunumda yapılan her sözleşmenin haksız şartlara bir örnek teşkil ettiğini vurguladı. Bir eylemin haksız bir şart sayılması için 3 ana unsuru taşıması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Şahin, öğrencilerin yurtlar ve barınma evleri ile yapmış oldukları bir kısım sözleşmelerin haksız şartlara yol açtığını belirtti.

    Tüketiciler tarafından düzenlenen kıymetli evrakın geçerliliği konusuna değinen KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Aytekin Çelik, kıymetli evrakın en önemli unsurlarından birinin senet ile hak arasındaki bağlılık olduğunu dile getirdi.

    Elektrik faturalarındaki kayıp kaçak bedelinin hukuki bakımdan değerlendirilmesi konusunda bilgi veren KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Yavuz, “Elektrik piyasasının ne olduğunu anlamak, kayıp kaçak bedelinin ne olduğunu anlamak demektir’’ sözü ile sektörel yaşam ve hukuk kurallarının iç içe olduğu bilgisini sempozyuma katılan öğrenciler ile paylaştı.

    1.Tüketici Hakları Sempozyumu 1. oturumu öğrencilerin sorularının cevap bulması ile sona ererken 2. oturum KTO Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Dülger açılış konuşması ile başladı.

    “KONUT ALIMLARINDA EKSPERTİZ ÜCRETİ İADE EDİLEBİLİR”

    I. Tüketici Mahkemesi Hakimi Ali Rıza Tarhan sempozyuma katılanlar ile deneyimlerini paylaştı. Türkiye’deki konut alımlarına dikkat çekti. Ali Rıza Tarhan konut alımlarında banka ekspertizi kendi personeline yaptırmışsa ekspertiz ücreti kanunen iade edilebildiğini belirterek bu konuda herkesin kanuni hakkını kullanması gerektiğinin altını çizdi.

    Sempozyumun son konuşmacısı olan Konya Ticaret İl Müdürü Haşmet Yılmaz Tüketici Hakem Heyetleri’nin kuruluş amaçları ile ilgili bilgi verdi. Tüketici Hakem Heyetinin kuruluş amacı tüketicinin hak arama yollarını kolaylaştırmaktır diyerek sunumuna son verdi.

  • Bu Nasıl Hayvan Severlik?

    Aydın’ın Didim ilçesinde çekilen ve sosyal paylaşım sitesinde paylaşılan videoda, ayağı kirlenen köpeğini aracın arkasına bağlanarak yağmurlu havada zorla götürülen bayan tepkilere neden oldu.

    Sosyal paylaşım sitesinde paylaşılan videoda, bir köpeğin aracın arkasına bağlanarak götürülmesi hayvan severler tarafından tepkiyle karşıladı. Aydın’ın Didim ilçesinde çekildiği iddia edilen görüntüde, bir köpeğin yağmurlu havada aracın arkasına bağlanarak koşarak götürülmesi aracı takip eden başka bir sürücü tarafından cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. Yağmurda ıslanan köpeğin, hızla giden araca yetişebilmek için can havliyle koştuğunu gören hayvan hakları dernekleri de harekete geçti.

    AYAĞI KİRLİ DİYE ARACA ALMAMIŞ

    Sokak Hayvanlarını Koruma ve Yaşatma Rehabilitasyon ve Eğitim Derneği (SOHAYKO) Başkanı E.Yasin Yılmaz, yaptığı açıklamada, “SOHAYKO olarak görüntüleri tespit ettiğimiz andan itibaren gerekli yerlere başvurularımızı ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Aracın plakasının tespit edilmesi durumunda gerekli başvuruyu Orman Su İşleri Bölge Müdürlüğüne yapacağız. Bu videodaki bayanı yine bizim gibi hayvan sever bir İngiliz vatandaşları durdurarak, tepkilerini göstermiş. Neden böyle davrandığı sorulunca, acı gerçek ortaya çıkmış. Bayanın ifadesi ‘Yağmurlu havada ayakları çamur olunca arabayı kirletmesin diye böyle yaptım’ olmuş. Bu nasıl bir hayvan severliktir. Bu gün bu köpeğe bu şiddeti uygulayan zihniyetin, yarın başka hayvanlara nasıl davranacağını düşünmek bile istemiyoruz” dedi.

  • “Bir Yöneticiden Nasıl Lider Doğar” Konulu Konferans

    İş dünyasında lider gelişiminin en önemli araçlarından birisi olarak kullanılan Yönetici Koçluğu, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesinde gerçekleştirilen “Yönetici Koçluğunun Dönüştürücü Gücü: Liderlik Gelişiminde Kişiye Özelleştirilmiş Yaklaşım” başlıklı konferansta farklı yönleri ile ele alındı.

    İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi (İKBU) ve YDY Danışmanlık tarafından düzenlenen Yönetici Koçluğunun Dönüştürücü Gücü: Liderlik Gelişiminde Kişiye Özelleştirilmiş Yaklaşım başlıklı konferans, Yale Üniversitesi Klinik Psikoloji Profesörü Dr. Lawrence Vitulano ve ekibi Dr. Monica Nordhaus ve Dr. Michael Vitulano’nun katılımlarıyla gerçekleşti. İKBU Mahmutbey Yerleşkesi Fatma Altınbaş Konferans Salonunda gerçekleşen oturumun yöneticiliğini Dr. Yankı Yazgan yaptı. İngilizce olarak yapılan konferansta, yönetici koçluğu uygulaması bilimsel ve psikolojik perspektiflerle ele alındı.

    Konferansta konuşan Dr. Yankı Yazgan, “Yale Üniversitesi’nden Dr. Lawrence Vitulano ve ekibi, Türkiye’de özellikle kurumlara koçluk uygulamalarında dünya standartlarını paylaşmak üzere geldiler. Kendisi aynı zamanda bir akademik psikolog. Bilimsel ve etik standartların uygulanmasıyla yöneticilere ve karar vericilere odaklanmayı, berrak düşünmeyi ve beraberindeki insanlarla birlikte çalışmayı, bunlara ilişkin temel ilkeleri anlatmak için buradalar. Ben de Türkiye’de onlarla ortaklık yapan ekibin lideri olarak kendilerine katılıyorum” dedi. Konferansın amaçlarını anlatan Dr. Yazgan, “İnsanlara odaklanma ve yaşamdaki anlamları keşfetme yönündeki çabalarına yol gösterdiğimizde, basit değişiklerle kişilerin ve kurumların yaşamında önemli değişiklikler olabildiğini ve bazen bu değişikliğin kendi arzu ettikleri tarzda bir dönüşüme de uğrayabildiğini göstermek istiyoruz” diye konuştu.

    Seminerin katılımcılara sağlayacağı katkılara değinen Yazgan, açıklamalarına şöyle devam etti:

    “Hem öğrenci hem iş adamı hem yönetici her düzeyde öğrenmeye açık kişilerin bu toplantıdan çıktıklarında, kendi doğrularını bulmalarını, bu belirsizliklerle dolu dünyada ilerleyebilmelerini, kendi yeteneklerini fark edebilmelerini, potansiyellerini gerçekleştirmeleri için nasıl yollar izleyebilecekleri hakkında, kimlerden nasıl destek alacakları hakkında ve bu desteğin doğru bir destek olup olmadığını nasıl değerlendirecekleri hakkında ipuçları vereceğiz.”

    “KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YÖNTEMLER KULLANIYORUZ”

    Yale Üniversitesi, Yale Çocuk Araştırmaları Merkezi ve YDY Danışmanlık Bilimsel Danışmanı Prof. Dr. Lawrence Vitulano ise, “YDY Danışmanlık olarak yönetici koçluğuna yaklaşımımız diğer yöntemlerden biraz farklı. Bizim yöntemimiz çok kişiselleştirilmiş ve sürdürülebilir bir yöntem. Kişiselleştirilmiş çünkü biz her bireye bir paketi uydurmaktansa o kişiye uygun yöntemleri kullanıyoruz” diye konuştu.

    Kişi, durum veya şirketle ilgili çok kapsamlı bir analiz yaparak yüzeysel değil derinlemesine inceleyerek gerçekten şirketi anlamaya çalıştıklarını kaydeden Vitulano şöyle devam etti:

    “Dolayısıyla bu sadece bir görüşmeyle değil, görüşmeleri takip eden görüşme, yazışma ve birçok değişik yöntemle uygulaması daha sürdürülebilir oluyor. Burada olmaktan ve bunu öğrencilere, öğretim üyelerine sunmaktan çok mutluyum.”

    Dr. Lawrence Vitulano, “Yale Üniversitesi olarak bütün cevapların bizde olduğunu söyleyemem. Dolayısıyla bu alanı bu işbirliği içinde daha fazla geliştirmek istiyoruz. Bizim işimizde en çok önem verdiğimiz konulardan biri şirkette çalışanların mahremiyeti. Yaptığımız çalışmalarda uluslararası işbirliği olduğu için şirketlerin ve kişilerin bilgilerini gizli tutmak ve bu şekilde ilerlemek bizim için çok önemli” dedi.

  • Soğuktan Cildimizi Nasıl Korumalıyız

    Dermatoloji Uzmanı Dr. Fulya Tezel, kış mevsiminde cilt bakımına özen gösterilmesi gerektiğini belirterek, “Kuru cilt tipleri için losyon veya sabun içermeyen bir cilt bakım kremi kullanmalısınız. Özellikle karlı havalarda ve dışarı çıktığınızda o soğuk havayı derinlemesine hissediyorsanız, jel tipi temizleyiciler ile ölü derinin vücuttan atılması mutlaka sağlanmalıdır” dedi.

    Dermatoloji Uzmanı Dr. Fulya Tezel, “Besleyici değerinin mutlaka çok yüksek olması gereken cilt bakım ürünleri ile cildimize sağlıklık kazandırmaya çalışmalıyız. Kış aylarının yaklaşması ile birlikte yavaş yavaş kendini hissettiren ve artık bir gereklilik haline gelen kış cilt bakımı yapılmazsa soğukların cildimize temas edişi, ciddi tahrişler ile birlikte oldukça büyük zararlar verebiliyor. Daha bilinçli olmak adına alacağınız birkaç tedbir ile hayatınızı daha acısız ve canlı bir ciltle geçireceksiniz” dedi.

    Dr. Tezel, açıklamasında şunları söyledi:

    “Derinin kan dolaşımını azaltıp, vücut ısısını düşürmesine bağlı olarak ter ve yağ bezlerinin normalden daha yavaş çalışmasının sonucunda cildin gereksinim duyduğu antioksidan ve besleyici vitaminleri alması bir hayli zorlaşır. Bir sonraki adım cilt kuruluğudur. Soğuğa karşı cilt bakımı yapmazsanız, daha sonraki adım yağ kaybı olur. Bütün bunlar cildinizde ciddi bir sorun haline gelmeye başlayan, cildin mat görünmesine neden olup, ışıltısının kaybolmasına meyil verir.”

    CİLT KURULUĞUNDAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ?

    Cilt kuruluğundan korunmak için neler yapılması gerektiğini değinen Dr. Tezel, “Soğuk ayların gelişi ile özellikle de sonbahar cilt bakımı ürünlerinin sık kullanılmaya başladığı ve birbiri ardına durmaksızın ortaya çıkan cilt problemlerine bir çözüm olarak yağlı kremler kullanılmasında yarar var. Lakin bu yağlı kremlerin yan etkisiz veya alerjiye neden olabilecek bir şey olmaması gerekmektedir. Kuru cilt tipleri için losyon veya sabun içermeyen bir cilt bakım kremi kullanmalısınız. Özellikle karlı havalarda ve dışarı çıktığınızda o soğuk havayı derinlemesine hissediyorsanız, jel tipi temizleyiciler ile ölü derinin vücuttan atılması mutlaka sağlanmalıdır. Öte yandan bir problem olan deri dökülmesi cildinizde pul gibi görünüyorsa gece kremlerinize bir hayli özen göstermelisiniz. Yüzünüzde, cildinizde kaşıntı, pul gibi dökülme, kızarıklık vb. problemlere yol açmayacak olan ürünleri tercih etmeniz gerekiyor. Kışın dışarıda -15 soğuk var iken yapacağınız sıcak bir banyo size çok cazip gelebilir ama banyoda uzun kalmak ya da suyun sıcaklık derecesi vücudunuzda kuruluğa neden olduğu gibi banyodan çıkınca da iyice kurulanmalı ve ciddi bir sorun olan cilt kuruluğu ile mücadele etmelisiniz” dedi.

  • Prof. Dr. Günay: “nasıl Ki Maliye Bakanlığını Kapatamazsınız, Yökü De Kapatamazsınız”

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, “Her ne kadar herkes, siyasi partiler de dahil ‘YÖK’ü kaldıracağız’ diye yazsalar da olmuyor. Sebebi böyle bir kuruma ihtiyaç var. Nasıl ki Maliye Bakanlığını kapatamazsınız, YÖK’ü de kapatamazsınız. Bunu diyenler YÖK’ün işleyişini görünce uzaktan görüldüğü gibi olmadığını görüyorlar” dedi.

    Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, ’Tarihsel Bağlamda Yükseköğretimin Anlamı ve Geleceği’ başlıklı konferansını vermek üzere İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nin konuğu oldu.

    Rektör Prof. Dr. Galip Akhan, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay’ın sunumunun kendilerine ufuk açacağını belirterek, kendisini İKÇÜ’de ağırlamaktan mutluluk duyduğunu paylaştı. Rektör Prof. Dr. Akhan, “Özellikle bizim gibi yeni kurulmuş üniversiteler için kendisinin bilgi paylaşımı çok önemli. Kendileri kuruluş aşamamızda sürekli destek veren, önümüzü açan bir hocamız. Hocamıza bu desteklerinden ötürü teşekkür ediyorum” diye konuştu.

    Tarihsel olarak YÖK’ün gelişim süreçlerini anlatan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Günay, Yükseköğretimin ya tek parti ya da askeri darbeler sonucunda yapılan düzenlemelerle dizayn edildiğini aktardı. YÖK’ün kuruluş tarihinin 1981 değil 1973 yılı olduğunu belirten Prof. Dr. Günay, “Dolayısıyla YÖK 12 Eylül ürünü değildir. En çok eleştirilen YÖK kanunu, 34 yıldır yürürlükte olan 1981 yılı YÖK kanunudur. Bu kanunda YÖK tarafından sürekli dönüşüm yapılıyor. Bir nevi evrim geçiriyor. Kanunun giriş tarafları hariç değişmedik maddesi kalmadı. O bakımdan sistem ayakta duruyor. Her ne kadar herkes, siyasi partiler de dahil ‘YÖK’ü kaldıracağız’ diye yazsalar da olmuyor. Sebebi böyle bir kuruma ihtiyaç var. Nasıl ki Maliye Bakanlığını kapatamazsınız, YÖK’ü de kapatamazsınız. Bunu diyenler YÖK’ün işleyişini görünce uzaktan görüldüğü gibi olmadığını görüyorlar” dedi.

    “70 YILDA 77 ÜNİVERSİTE VARKEN; 13 YILDA 108 ÜNİVERSİTE KURDUK

    YÖK’ün sistematik bir bütün olduğunu belirten Prof. Dr. Günay, güncel YÖK verileriyle ilgili de bilgi verdi. 109’u devlet, 76’sı vakıf olmak üzere 185 üniversitenin olduğunu belirten Prof. Dr. Günay, “Öğrenci sayımız 6 milyon 62 bin 886. Okullaşma oranımız yüzde 88,34. 2003 yılına kadar 77 üniversitemiz yani 70 yılda 77 üniversite varken; 13 yılda 108 üniversite kurduk. YÖK’ü sayısal olarak patlattık. Bu, Türkiye’nin biriktirmiş olduğu potansiyeli, kinetik enerjiye çevrilmesidir, toplumun beklentilerine cevap vermektir. Kalite konusunda eleştiriler alıyoruz. 1955 yılında gazete başlığı, ‘İş zıvanadan çıktı, Ege Üniversitesi de kuruldu. İzmir’e de üniversite kuruldu’ şeklindeydi. Bugün Türkiye’de tıp fakültelerinde bir hoca başına 4.77 öğrenci düşüyor. Almanya’da bu oran 19.6’dır” diye konuştu.

    “YÖK’ÜN GÖREVİ İŞ BULMAK DEĞİL, ULUSLARARASI ÖLÇÜTLERDE EĞİTİM VERMEKTİR”

    YÖK rakamlarına göre okullaşma ve öğrenci sayısı bakımından Avrupa ülkelerinin geride bırakıldığını belirten Prof. Dr. Günay, “Bizden bir şey olmaz demeyin. Önümüzde Finlandiya, Güney Kore ve Amerika var. Sayısal olarak iyiyiz. Okumak isteyen herkese cevap vermemiz lazım. Bir toplumda yükseköğretim görmüş nüfusun oranı başlı başına o toplumun gelişmişlik parametresi olarak değerlendirilir. Bu noktada her şehirde üniversite olmasını, okumuş işsizler oluyor diyerek eleştirenler çıkıyor. Bizim görevimiz iş bulmak değil. Bizim görevimiz yüksek vasıfta öğrenciler yetiştirmek” dedi.