Etiket: “nasıl

  • Çocukları internet bağımlılığından nasıl korumalıyız

    Çocukları internet bağımlılığından nasıl korumalıyız

    Psikiyatri Uzmanı Dr. Ebru Öztepe Yavaşçı, çocukları bağımlılıktan korumak için ebeveynlerin kendi bağımlılıklarını kontrol altına alarak iyi örnek olması gerektiğini söyledi.

    Bağımlılık kişiye zarar vermesine rağmen herhangi bir madde veya davranışa karşı aşırı istek duyma hali olduğunu belirten Özel Medicana Bursa Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ebru Öztepe Yavaşçı, “Bağımlılığın yapısını anlamak kolay değildir. Fakat aşırı istek duyma, kontrolünü kaybetme ve ısrarcı olmak üç temel özelliğidir. Bağımlılık tam bir kısır döngüdür. Alışkanlığın bir adım sonrasıdır. Bağımlılığın fiziksel ve ruhsal olmak üzere 2 türü vardır. Fiziksel bağımlılık, kişinin maddeyi fizyolojik olarak istemesi, bedenin buna uyum göstermesi ve almadığında belirtilerin ortaya çıkması ile karekterize bir durumdur. İlk bağımlılık yapan madde olarak tanımlanan alkol ilk sıradadır. Sigara, ilaç, kafein ve uyuşturucu diğer fiziksel bağımlılık yapan maddelerdir” dedi.

    “İnternet kullanımı kontrol altına alınmalıdır”

    Teknolojinin gelişimiyle birlikte bilgisayar, internet, tablet ve cep telefonları hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirten Yavaşçı, “İnternet iletişim ve haberleşmeyi sağlamasının yanında birçok kişi içinde bağımlılığa dönüşmüş durumdadır. En sık kullanımın görüldüğü 12-18 yaş arasında bağımlılık için önemli bir risk aralığıdır. Uzun süre internette vakit geçirmek, bir sonraki girişini sabırsızlıkla beklemek, çevresindekilere internette geçirdiği süre ile ilgili yalanlar söylemek önemli bağımlılık belirtileridir. Ayrıca okul başarısında düşüş, yaşıtları ile ilişki kurmakta zorlanma, suçluluk ile zevk alma duygusu arasında kalma, girmediğinde kendini kötü hissetme de bağımlılık belirtileridir. Günümüzde internet kullanımı çocuklarımız için de şarttır. Bu yüzden sorunu ortadan kaldırmak, yasaklamak yanlış bir yöntemdir. İnternet konusunda bilgili olmak ve onlara doğru kullanım şeklini göstermek gerekir. Yapılması gereken şey internet kullanımının kontrol altına alınmasıdır. Bu yüzden hangi sitelere girdikleri kontrol edilmeli, internet kullanım çizelgesi yapılmalı ve sanal ortam dışında arkadaşlarıyla görüşmeleri desteklenmelidir. Çocuklarımızda bağımlılık gelişimini engellemek bunun gibi birkaç kolay yöntemle mümkün olabilir. Fakat en önemli olanı ise ebeveynlerin kendi bağımlılıklarını kontrol altına alarak iyi örnek olmalarıdır” diye konuştu.

  • GSO ve GAGİAD işbirliğinde, ’dijital çalışma ortamı nasıl oluşturulur’ toplantısı gerçekleştirildi

    GSO ve GAGİAD işbirliğinde, ’dijital çalışma ortamı nasıl oluşturulur’ toplantısı gerçekleştirildi

    Gaziantep Sanayi Odası (GSO) ve Gaziantep Genç İş Adamları Derneği (GAGİAD) işbirliğinde, videokonferans yöntemi ile ‘’Dijital Çalışma Ortamı Nasıl oluşturulur’ konulu toplantı gerçekleştirildi.

    GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, GAGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Koçer’in açılış konuşması yaptığı toplantıda Uzman Başak Tecer ve Yücel Bağrıaçık katılımcılara büyük veri, yapay zeka, endüstri 4.0 ve makine öğrenmesi gibi kavramlarla işyerlerinin dijital dönüşüme ne kadar hazır olduğu ve neler yapmaları gerektiği konusunda katılımcılara bilgiler verdi.

    Toplantının açılış konuşmasını yapan GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Ünverdi, tüm dünyanın bir taraftan krizlerle boğuştuğunu, bir taraftan da müthiş bir değişim yaşandığını belirterek, “Adeta bir zaman makinasındayız ve hızla başka bir zamana yolculuk yapıyoruz. pandemi öncesinde, ‘Dijital çağa hazır olmalıyız. Kendimizi de buna göre hazırlamalıyız. Teknolojik devrimi gerçekleştirmeliyiz’ derken, bunun ne kadar doğru olduğunu pandemi ile birlikte bir kere daha gördük” dedi.

    “Daha önceki sanayi devrimlerini kaçırmış bir ülke olarak, içinde bulunduğumuz sanayi 4.0’ı kaçırmak gibi bir lüksümüz yok” diyen Ünverdi, “Biliyoruz ki, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bunun hepimiz farkındayız ama bunu özümsemek ve kendimize buna uygun yeni yol haritaları çizmek durumundayız. Kurulacak bu yeni dünya düzeninde sadece üretmek değil, sürdürülebilirlik ve kendinizi koruyabilmek için de teknolojiye uyum sağlamak zorundasınız. Artık savaşlar bile bilindik konvansiyonel yöntemlerle yapılmıyor. Bugün biyolojik savaşlar konuşuluyor, dijital dünyada siber saldırılar yapılıyor. Bununla birlikte, tabi her dönem kendi fırsatlarıyla birlikte geliyor, sıfırdan başlama imkanı bulabiliyorsunuz. Türkiye’nin yerli otomobil hamlesi de buna en iyi örnektir. Benzinli ve dizel motorlara yatırım yapmanın maliyetler ve pazar açsısından çok zor hale geldiği bir dönemde, elektrikli motor teknolojisi ile bu yeni çağda ülke olarak biz de varız diyebiliyoruz” şeklinde konuştu.

    Bugüne kadar fabrikaların büyüklüğü, çalıştırılan insan sayısı, makine sayılarının en büyük referans kaynakları olduğunu ancak günümüzde artık fikirlerin yarıştığının altını çizen Adnan Ünverdi, “Bu yüzden de en başta düşünsel dönüşümü gerçekleştirmek, yeniliğe açık olmak, alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Bunu yapacak da bizleriz. Bu noktada GAGİAD’ın yenilikçi çalışmalarını çok değerli buluyorum. GAGİAD geçmişten günümüze çok güzel projelere imza atmış, yol gösterici olmuştur. Yeni başkanımız Sayın Cihan Koçer’in de yönetim kurulu ile birlikte çok önemli çalışmalar yürüttüğünü biliyorum. Çalışmalarında başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı.

    Gaziantep için güzel işler yapmaya, güzel projeler geliştirmeye devam edeceklerini kaydeden GAGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Koçer de, yeni dünya düzeninde yeni çalışmalar ortaya koyacaklarını ifade ederek, “Yaşadığımız süreç hepimiz için yeniliklerle dolu. Bir taraftan normalleşmeye çalışırken, bir taraftan da yeni dünya düzenine alışmaya çalışıyoruz. Biz GAGİAD olarak bu sürece uygun hazırlıklar yapıyor ve kendimizi adapte etmeye gayret ediyoruz. Tüm dünyada alışkanlıklar değişiyor ve sisteme ayak uydurmamız gerekiyor. Artık sadece ofis, işyeri anlayışı yok, dijitalleşme ile her yer iş ortamı. Bulunduğunuz her noktadan iş süreçlerini yönetebilirsiniz. Böylesi bir dünyada endüstri 4.0, dijitalleşme ve E-ticaret gibi çağın önemli unsurlarına şehir olarak bizler de katkıda bulunmalı ve ülkemizi geleceğin dünyasına birlikte taşımalıyız” ifadelerine yer verdi.

    Dijital dönüşümün süreçlerini sunum eşliğinde anlatan Uzman Başak Tecer de, “Günümüzde adından sıkça söz edilen, dijital bir çalışma ortamı gerçekten gerekli mi” başlığı altında konu hakkında bilgiler verdi.

    Dijital dönüşümün ekonomiye çok önemli yansımalarının olduğunu ve öncelikle zihinsel dönüşümün gerçekleşmesi gerektiğini aktaran Tecer, “Endüstri 4.0 ile hayatımıza giren sanayinin dijital dönüşümü, çalışma hayatımızda gündemin başköşesine oturmuştur. Artık işyerinin sadece mesai saatleri içinde çalışanlar tarafından kullanılan fiziksel alanlar olmadığı bir çağı yaşıyoruz. Dijital çalışma alanı; teknoloji, çalışanlar ve iş süreçlerini birleştirerek, işletmelerin operasyonel verimliliğini artıran, kurumsal hedeflere ulaşılmasını kolaylaştıran bir sistemdir. Bu yeni konsept, çalışanların iş hayatında kullandıkları tüm teknolojileri kapsamaktadır. Kurumsal e-postalar, anlık mesajlaşma programları, kurumsal sosyal medya, İK uygulamaları, sanal toplantı araçları gibi teknolojileri içermektedir. Tüm bu teknolojiler, birlikte gruplandırarak, dijital çalışma ortamı ile iletişim yöntemlerini daha verimli bir hale getirmektedir. Yapay zeka olmazsa olmaz konular arasında yer almaktadır” ifadelerini kullandı.

    Şirketlerin dijital dönüşümü muhakkak başarmaları gerektiğinin altını çizen Yücel Bağrıaçık da, “Bu dönüşüm bütün bileşenler ile yapılması gereken bir çalışmadır. En alttan CEO’ya kadar bunu yapmalısınız. Bu süreçte iş ortakları ve müşterilerin istekleri göz önünde bulundurmalı. Yenidünyada çok sayıda fırsat bizi bekliyor. Dünyada çok büyük bir potansiyel var. Gaziantep’in de bunu çok iyi yönetebileceğini ve bu dönüşümü gerçekleştirebileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

  • Yeni normalde hastane kuralları nasıl olacak?

    Yeni normalde hastane kuralları nasıl olacak?

    Özel Ümit Hastanesi Başhekimi Dr. Ali Züberi, “Vatandaşlarımız tüm toplu alanlarda olduğu gibi hastanemize ziyaretlerinde de en önemli tedbirin maske takmak olduğunu unutmamalıdır. Bekleme alanlarımızda, vezne işlemlerinde ve servis kullanımlarımızda sosyal mesafenin korunması önem arz ediyor” dedi.

    Tüm dünyada ve Türkiye’de yaşanan salgının ciddi boyutlara ulaştığını belirten Özel Ümit Hastanesi Başhekimi Dr. Ali Züberi bu zaman zarfında sağlık hizmetlerinde hiçbir aksama yaşanmadığını, her zaman olduğu gibi hizmetlerin alınan tedbirler doğrultusunda devam ettiğini kaydetti. Özel Ümit Batıkent ve Vişnelik hastanelerinde ve tıp merkezinde salgının ilk günlerinden bu yana tüm tedbirlerin alınarak tüm birimlerde sağlık hizmetini sürdürdüklerini aktaran Züberi, “Rutin muayene ve ameliyatlarımız devam etti. Acil birimimiz bu süreçte biraz daha yoğun çalıştı. Sağlık Bakanlığının genelgesinde belirtilen tarihler aralığında Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniğimiz ve Spor Salonu Birimimiz hizmete ara vermişti. 1 Haziran itibariyle bu birimlerimiz de çalışmaya başladı. Bu birimlerimiz dışında hastanemizde tüm polikliniklerde muayeneler, diyaliz, onkoloji bölümümüz ve ameliyatlarımız devam etti” şeklinde konuştu.

    “Bireysel kurallara dikkat edelim”

    Özel Ümit Hastaneleri’nde salgın süresince korona virüse karşı ciddi önlemler alındığını hatırlatan Züberi, normalleşme süreci ile birlikte önlemlere nasıl devam edileceğini ise şöyle açıkladı:

    “Hastanenin tüm giriş ve çıkış kapıları kontrol altında olacak, sağlık personellerimiz tarafından ateş ölçümü yapılacaktır. Öksürük, ateş, solunum sıkıntısı ve virüse dair belirti gösteren misafirlerimiz acil alanda kontrolden geçecektir. Hastanemizin tüm alanlarında sosyal mesafe kuralı uygulanacaktır. Pandemi döneminin başından itibaren olduğu gibi hastanelerimizin bütün ortak alanları, ameliyathane, poliklinik ve hasta odalarımızda dezenfeksiyon çalışması yapılmaya devam edecektir. Bu süreçte bazı il içi ve ilçe hasta servislerimizde kısmi ve tamamen olmak üzere bazı kısıtlamalar yapmak durumunda kalmıştık. Normalleşme ile birlikte servislerimiz hizmete devam edecektir. Yine servislerimizde sosyal mesafe kurallarına yönelik düzenlemeler olacaktır. Servis kullanımında, Sağlık Bakanlığının genelgesinde bahsedildiği üzere maske takma zorunluluğuna devam edilecektir. Normalleşme ile birlikte kurallar biraz yumuşatılacaktır. Biz hasta güvenliği ve sağlığı açısından tüm önlemlerimizi en iyi şekilde aldık. Misafirlerimizin de sağlık için bireysel kurallara dikkat etmelerini rica ediyoruz.”

    Her bireye sorumluluk düşüyor

    Normalleşme sürecinde sağlık kurumlarına giden vatandaşların nelere dikkat etmesi gerektiğini ve hastaneye gelmenin kuralları neler olacağını da anlatan Özel Ümit Hastanesi Başhekimi Dr. Ali Züberi, “Normalleşme ile sıkı önlemler gevşetildi. Tabi ki virüsün tamamen hayatımızdan çıktığı düşüncesi söz konusu olamaz. Bugüne kadar alınan tedbirler toplumsal ve zorunlu tedbirlerdi. Fakat şu anda tedbirler kişiselleşti ve burada her bireye büyük sorumluluklar düşüyor. Sağlık hizmeti sürekliliğinin devam etmesi gerekiyor. Vatandaşlarımız tüm toplu alanlarda olduğu gibi hastanemize ziyaretlerinde de en önemli tedbirin maske takmak olduğunu unutmamalıdır. Bekleme alanlarımızda, vezne işlemlerinde ve servis kullanımlarımızda sosyal mesafenin korunması önem arz ediyor. Muayene sırasında polikliniklerimize sadece muayene olacak vatandaşlarımızın girmesi hem misafirlerimizin hem de çalışanlarımızın sağlığı için önemlidir. Hastane ziyaret kısıtlamaları devam edecektir. Ziyaretlerimiz 19:00-20:00 arası ve hastanın ihtiyacını karşılamak amacı ile bir kişi ile sınırlı olacaktır. Bu ziyaretçinin mümkün olduğunca aynı kişi olması yayılımı azaltacaktır. Yoğun bakım ziyaretlerimiz bir süreliğine daha yasaktır. Hastanelerimizde gerekli tüm tedbirler alınmıştır. Misafirlerimizden daha özverili davranmalarını bu sürecin geçici olduğunu ve tüm bu önlemlerin toplumun sağlığı ve özgürlüğü için yapıldığını vurgulamak istiyorum. Her bireyin hakkı olan sağlık hizmetini layık bir şekilde verme ilkemizi sürdürmeye devam ediyoruz. Halkımıza duyarlılıkları için teşekkürlerimi sunuyorum” ifadelerini kullandı.

  • Korona virüs salgın krizini reklam ajansları nasıl yönetmeli?

    Korona virüs salgın krizini reklam ajansları nasıl yönetmeli?

    Sosyal Medya Uzmanı Haluk Arslantaş, korona virüs salgın krizini reklam ajanslarının nasıl yönetmesi gerektiği konusunda önemli bilgiler verdi.

    Geçtiğimiz yıl Aralık ayı sonlarında Çin’de meydana gelen yeni tip koronavirüs salgını Dünya’da yankılanmaya başladığı andan itibaren bu kriz sürecine en önce hazırlanması gereken sektörler arasında olduğunu anlatan Haluk Arslantaş, “Reklam sektörü her sektör ile işbirliği içerisinde olduğu için birden fazla cephede bu mücadeleye giriyor. Öncelikle ajans içerisinde ne gibi önlemler alınacağı hususuna değinecek olursak. Bizler henüz salgın ülkemize gelmemişken bile durumun ciddiyetini kavrayarak ofis içerisinde bir dizi önlemler almaya başladık” dedi.

    Haluk Arslantaş, önlemleri şu şekilde sıraladı; “Ofis ortamında sterilizasyon çalışmalarını azami seviyelere çıkarttık. Çalışanlarımızın tamamına sürece hızlı adapte olmaları adına dezenfektan jeller ve mendiller hediye ettik. Sosyal mesafeyi koruyarak ofis içinde ve dışındaki işleyişimizde özenli davrandık. Toplantılarımızın büyük bir çoğunluğunu dijital platformlar üzerinden gerçekleştirmeye başladık. Kalabalık kitleler arasına karışmamayı bütün ekibimize tembihledik ve salgının ülkemize geldiği ilk günde sürece her şeyimiz ile hazırlıklı girdik. Ve ülkece koronavirüs salgını ile tanıştığımızda ekibimizin iletişimini koruyacak şekilde sistemimizi dizayn ederek evlerden çalışmaya başladık.

    İş planınızı ve markaları bu sürece nasıl hazırladınız derseniz eğer; Dijital ve geleneksel çalışmalarımızın tamamında markalar ile dirsek temasında kalarak kriz planımızı birlikte hazırladık. Süreç içerisinde her marka için öncelik listesi hazırladık ve iş planımızı buna göre dizayn ettik. Kriz planı içerisinde öncelikli olarak kalabalığın yoğunlaştığı prodüksiyon çalışmalarımızı erteledik yada stüdyo içerisinde basite indirgedik. Dijital mecraya yaptığımız işlerimizi hız kesmeyecek şekilde kurguladık. Çizgi altı işlerimizde örneğin; matbaa ile işbirliğinde olacağımız için her sektörün şartlarını göz önünde bulundurarak markaların bu vb. işlerini ertelemesini veya askıya almasını talep ettik.

    Dünya üzerinde böyle bir salgın hastalık etkiliyken elbette hiçbir şey insan sağlığından daha önemli değil. Bu bağlamda bizler Ajans başkanları olarak ticari işlerliğimizi korumak adına çaba sarf ederken çalışanlarımızı da göz ardı etmemeliyiz. Bunun yanı sıra portföyümüz de yer alan irili ufaklı her marka için aynı özeni bu süreç içerisinde de göstereceğimizi beyan etmeli ve rahatlatmalıyız. Fakat performans kaybı yaşayacağımız alanlarda ise bizlere tevazu göstermelerini talep etmeliyiz. Çünkü olağanüstü bir haldeyiz. Sektörümüzde işler her duruma hazırlıklı bir plan ve kriz yönetimi ile hareket ettikten sonra her şekilde yürür, önemli olan sağlığımız.”

  • Akaryakıt vergileri Sakaryalıyı nasıl etkiliyor?

    Akaryakıt vergileri Sakaryalıyı nasıl etkiliyor?

    Sakarya Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (SESAM)’ın destekleri kapsamında “Akaryakıt Üzerinden Alınan Vergilerdeki Olası Değişikliklerin Otomobil Kullanıcılarının Davranışlarına Etkisi: Sakarya İli Örneği” adlı bir yüksek lisans tezi araştırması yapıldı.

    Danışmanlığını Sakarya Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi Hakan Yavuz’un yaptığı araştırma, yüksek lisans öğrencisi Neslihan Çalışkan tarafından gerçekleştirildi. Geçmişte olduğu gibi bu günlerde de akaryakıt fiyatlarında önemli değişiklikler olmakta. Son dönemde koronavirüs salgını nedeniyle Brent petrol fiyatlarında meydana gelen ani gerileme, ülkemizde de pompa fiyatlarına doğrudan yansıdı. Bu doğrultuda benzin ve motorinin pompa fiyatı düştü. Fiyatların düşmesi ülkemizde akaryakıt tüketiminden elde edilen KDV gelirlerinin azalmasına neden olabilmekte.

    Günümüzde ekonomik açıdan oldukça önemli olan akaryakıtın, özellikle motorlu taşıt kullanıcılarının yakından takip ettikleri bir tüketim malı olduğunu söyleyen Yavuz, “Akaryakıt ürünlerinin tüketiminden vergi alınmasının birçok nedeni olabileceği gibi, Türkiye’de bu amaçlar içinde mali amaç ön plana çıkmaktadır. Çünkü bu vergiler devletimiz için önemli bir gelir kaynağıdır. Bununla birlikte, söz konusu vergiler ekonomik hayatı ve tüketici davranışlarını da doğrudan etkileyebilir. Bu çalışma ile petrol ürünlerinin ülkemizdeki önemini belirtmek, akaryakıt tüketiminden alınan vergilerin bütçe içerisindeki payını vurgulamak ve yapılan anket çalışması ile akaryakıt ürünlerinde meydana gelen vergi kaynaklı artış ve azalışlar karşısında otomobil kullanıcılarının tutum ve algılarını tespit etmeyi amaçladık” dedi.

    Çalışmanın üç bölümden oluştuğunu söyleyen Neslihan Çalışkan, “Birinci bölümünde Türkiye’deki akaryakıt üretim ve tüketim miktarları grafikler yardımıyla ele alınarak akaryakıt ürünlerinden alınan vergiler açıklanmıştır. İkinci bölümde akaryakıt vergilerinin bütçe ve vergi gelirleri içerisindeki payı tablolar yardımıyla gösterilmiş ve diğer ülke örneklerine yer verilerek OECD ülkeleri ile karşılaştırılması yapılmıştır. Üçüncü ve son bölümde ise ampirik uygulama aracılığıyla otomobil kullanıcılarının akaryakıt vergilerine karşı tutum, algı ve bakışları değerlendirilmiştir. Sakarya ilinde ikamet eden ve motorlu araca sahip olan 400 kişi ile anket yapılmıştır” diye konuştu.

    Sakaryalı, araç alırken yakıt tasarrufuna dikkat ediyor

    Türkiye’de akaryakıt fiyatlarının oluşumunda başlıca ham petrol fiyatları, döviz kurları, siyasi ve ekonomik şartlar ve akaryakıt üzerinden alınan vergilerin etkili olduğunu ve vergi oranlarındaki bir artışın tüketici fiyatları üzerinde önemli etkilere sahip olduğunu vurgulayan Çalışkan, “Yapılan analizlere göre otomobil kullanıcıları, akaryakıt üzerinden alınan vergilere karşı oldukça duyarlıdır. Katılımcıların akaryakıt fiyatlarını etkileyen akaryakıt vergilerinin farkında oldukları belirlenmiştir. Otomobil kullanıcıları için yakıt tasarrufunun, bir araç satın alırken en çok dikkat edilen özellik olduğu tespit edilmiştir. Vergilerdeki artış oranına bağlı olarak tüketicilerin araç kullanma sürelerini azaltma, daha yavaş araç kullanma, yakıt açısından daha tasarruflu olan araçları tercih etme gibi konulardaki kararlarını değiştirdikleri görülmüştür. OECD ülkeleri arasında Türkiye akaryakıttan en az vergi alan yedinci ülke konumunda olmasına rağmen, katılımcılar akaryakıt vergilerinin oldukça yüksek olduğu algısına sahiptir” şeklinde konuştu.