Etiket: “nasıl

  • Erdoğan: “Bu Nasıl Bir Düşünce Özgürlüğü”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’de terör örgütünün çadır açmasına tepki göstererek, “Bu nasıl bir düşünce özgürlüğü ki Paris’te olduğu zaman kıyamet kopartıyorsunuz. Peki Ankara’da ve İstanbul’da olduğu zaman neden rahatsız olmuyorsunuz?” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Uluslararası Erken Çocukluk Eğitim Kongresi’nin kapanış oturumuna katıldı. Kongrenin kapanış oturumuna Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Gönüllü Eğitimciler Derneği Başkanı Nuri Özkan ile davetliler katıldı. Burada katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Brüksel’de yapılan müzakere toplantısı sırasında açılan PKK çadırını eleştirerek sözlerine başladı. Erdoğan, “İşte AB’de görüyorsunuz. Bakınız Sayın Başbakan AB müzakerelerine gitti. Toplantının yapılacağı salonun arkasında bölücü terör örgütü çadır kurdu ve orada kendi paçavrasını dalgalandırıyor. AB ki bu örgütü terör örgütü olarak ilan etmiş. Terör örgütü olarak ilan ettiği halde orada o paçavrayı sallandırıyor ve o çadırda ne yazık ki bölücü terör örgütü mensuplarına broşür vesaire onları dağıtıyorlar. İçeride tabi bir müzakere Sayın Başbakan ve diğerleri arasında geçiyor. Ne deseler beğenirsiniz ’düşünce özgürlüğü’. Bu nasıl bir düşünce özgürlüğü ki Paris’te olduğu zaman kıyamet kopartıyorsunuz. Peki Ankara’da ve İstanbul’da olduğu zaman neden rahatsız olmuyorsunuz? Hatta daha ileri gidip Sayın Başbakan’a ’Sizin cumhurbaşkanınız da böyle konuştu, bize orada böyle böyle dedi’. Ne diyecektim, alkışlayacak mıydım sizi, güzel yapıyorsunuz mu diyecektim. O paçavraları oralarda dalgalandırdığınız sürece bizden bu ifadeleri duyacaksınız ve duymaya da devam edeceksiniz, duyuracağız size. Sayın Başbakan orada iken indirdiler paçavrayı bu konuşmalardan sonra. Brüksel’den ayrılınca tekrar paçavraları astılar, o teröristlerin fotoğraflarını tekrar koydular. Bunlar nasıl dost, böyle dost olur mu? Bugün de Sayın Başbakan’a da söyledim. Dışişleri vesaire bunlarla hemen yoğun bir temasa geçsinler diye, nitekim girdiler. Niye arkadaşlar? Dost dostluğunun gereğini yapacaktır. Biz dostları çoğaltmaya niyetliyiz, düşmanı da azaltmaya niyetliyiz. Ama bunları bilmeyenlere haddini bildirmek hakkımızdır diye düşünüyorum” dedi.

    “EĞİTİMDE ÇOK BÜYÜK BİR ALTYAPI DEVRİMİ GERÇEKLEŞTİRDİK”

    Eğitim alanında yapılan faaliyetlere ilişkin bilgiler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz geçtiğimiz 13 yılda diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da çok büyük bir altyapı devrimi aslında gerçekleştirdik. İnşa ettiğimiz 260-270 bin yeni derslikle, kurduğumuz 117 yeni üniversiteyle, yaptığımız 411 yeni yüksek öğrenim yurduyla, atadığımız 550 bine yakın yeni öğretmenle, Fatih projesiyle bu alanda gerçekten çok büyük işlere imza attık. Ancak bugün geriye dönüp baktığımızda eğitimin alt yapısını yenileme konusunda gösterdiğimiz başarıyı eğitimin muhtevasını geliştirmede aynı şekilde ortaya koyamadığımızı görüyorum. Evet çok güzel okullar inşa ettik. Sınıfları öğretmensiz bırakmadık ama burada çocuklarımıza nasıl bir eğitim vermemiz konusunda yeteri kadar ilerleme kaydedemedik. Önümüzdeki dönem içeriye yoğunlaşacağımız, çocuklarımızın gönüllerine ve zihinlerine yöneleceğimiz bir dönem olmalıdır diye düşünüyorum. Hükümetimizden, Milli Eğitim Bakanımızdan ve konuyla ilgili herkesten bu yönde samimi ve neticeye yönelik çabalarının artarak devamını bekliyorum” diye konuştu.

    “EĞİTİM HAYAT BOYU DEVAM EDEN CANLI BİR SÜREÇTİR”

    Erdoğan, “Bu toplantıda erken çocukluk eğitimi konusunun dil, din, sanat ve müzik gibi temalar etrafında tartışılmış olmasını bu doğrultuda atılmış önemli bir adım olarak görüyorum. Eğitim sisteminden beklentimiz işte bu toplantının konusu olan erken çocukluk dönemlerinden itibaren çocuklarımıza iyi olanı öğretmesidir. Eğitim hayat boyu devam eden canlı bir süreçtir. Bu vasfıyla eğitim kesintisiz bir değişimi bünyesinde barındırır, öyle olmak zorundadır” dedi.

    “ÜLKEMİZDE REFORM YAPILMASI EN ZOR ALAN DA YİNE EĞİTİMDİR”

    Reform yapılması en zor alanın eğitim olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde reform yapılması en zor alan da yine eğitimdir. Bizim bugüne kadar eğitimin içeriği konusunda arzu ettiğimiz mesafeyi katedemememizin sebeplerinden birisi de değişim konusundaki bu dirençtir. Yıllardır kanayan bir yara olan dershane meselesine el attık, sonrasında başımıza gelmeyen kalmadı. Bürokratik bir darbe teşebbüsüne maruz kaldık. Dershane gibi eğitimin ruhuna, özüne, mantığına aykırı bir yapıya karşın mücadele etmek için o vurduğumuz neşter Türkiye’yi örümcek ağı gibi ören bir örgütün can damarlarından birine denk geldi. Her olanda hayır vardır. Dershane meselesi diye çıktığımız yolda tarihimizin en büyük ihanet şebekelerinden birini deşifre ettik ve bertaraf ettik. Daha önce de eğitimle ilgili attığımız adımlarda imam hatip düşmanlığı gibi, kat sayı adaletsizliği gibi engellerle karşı karşıya kalmıştık. Eğitimi öğrenci formatlama veya adam devşirme aracı olarak gören zihniyetlere karşı yürüttüğümüz mücadele gerçekten çok zorlu geçti” dedi.

    “YERLİLİK VE MİLLİLİK EĞİTİMDE DE TEMEL İLKEMİZ OLMALIDIR”

    “Yerlilik ve millik temel ilkemiz olmalıdır” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, “Bugün eğitimde köklü bir değişim için çok daha uygun bir zemine ve şartlara sahip olduğumuza inanıyorum. Bu çerçevede değerler eğitimini, eğitim sistemimizin bana göre merkezine yerleştirmek durumundayız. Çünkü bu konuda alarm zillerinin çaldığını duyabiliyoruz. Gençlerimiz ana sınıfından üniversite eğitiminin sonuna kadar 17-18 yıllık bir eğitim sürecinden geçiyor. Bu uzun dönemin sonunda gençlerimiz dilline, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancı bir şekilde hayata atılıyorsa burada çok ciddi bir sorun var demektir. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir eğitim sisteminde böyle arizi bir durumun bulunduğunu sanmıyorum. Bu konuda çocuklarımızı, gençlerimizi suçlamayacağız. Dönüp kendimizi sorgulayacağız ve hakikatı böyle bulacağız. Yerlilik ve millilik her konuda olduğu gibi eğitimde de temel ilkemiz olmalıdır. İnşallah önümüzdeki dönem bu konuda gereken adımları hep birlikte atacağımız bir dönem olacaktır. Ben bu düşüncelerle bir kez daha Uluslararası Erken Çocukluk Eğitimi Kongresi sonuçlarının ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

  • Rehber Öğretmenlere ‘Krize Nasıl Müdahale Edilir?’ Eğitimi

    Haliç Üniversitesi, Bakırköy Rehberlik Araştırma Merkezi’ne bağlı 120 rehber öğretmene “kriz ve krize müdahale” konulu eğitim düzenledi.

    Haliç Üniversitesi Levent yerleşkesinde gerçekleşen etkinlik, Bakırköy RAM (Rehberlik ve Araştırma Merkezi) Müdürü İlker Şendoğan’ın konuşmasıyla başladı. Şendoğan sözlerine “Etkinliği organize eden Haliç Üniversitesi’ne teşekkür ediyorum. Bu çalışmalarımız, sizin istek ve ihtiyaçlarınıza göre belirleniyor yine sizden gelen talepler doğrultusunda devam edecektir” diye başladı. Eğitimi veren Klinik Psikolog ve Psikoterapist Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Nevin Eracar ise “Öncelikle bu önemli ve gerekli buluşmayı organize ettiği için Haliç Üniversitesi’ne teşekkür ederek başlamak istiyorum. Geçtiğimiz haftalarda da Şişli ve Beşiktaş bölgelerindeki rehber öğretmenler ile buluştuk. Mesleğiniz, ruh sağlığını koruma ve geliştirme anlamında çok önemli bir meslek, o nedenle bu buluşmaları çok değerli buluyorum” diye konuştu.

    Gün boyu süren eğitimde rehber öğretmenler, karşılaşabilecekleri her türlü kriz durumu ve travma konusunda çocuklara ilk müdahaleleri yapabilmek için örnekler üzerinde çalıştı. Haliç Üniversitesi tanıtım birimi tarafından organize edilen buluşmalar, Mart ayı boyunca Şişli, Beşiktaş, Bakırköy, Fatih ve Bağcılar’daki rehber öğretmenlere ulaşmayı hedefliyor.

  • “Bilinçli Tüketici Nasıl Olunur” Konferansı

    “Tüketiciyi Koruma Haftası” münasebetiyle Turhal Kaymakamlığı Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığı tarafından öğrencilere yönelik “Bilinçli Tüketici Nasıl Olunur” konulu konferans düzenlendi.

    Turhal Yeşilırmak Anadolu Lisesi’nde düzenlenen konferansta öğrencilere bilinçli bir tüketici nasıl olunur, tüketicilerin sahip olduklar haklar ve bunun gibi konularda bilgiler verildi. Konferansta ayrıca öğrencilerin soruları Tüketici Hakem Heyeti yetkililerince cevaplandı. Konferans sonunda öğrencilere çeşitli ikramlarda bulunuldu.

    Konu ile ilgili bir açıklama yapan Turhal Kaymakamı ve aynı zamanda Tüketici Hakem Heyeti Başkanı Bünyamin Yıldız, “Ülkemizin de taraf olduğu 1985 tarihli Birleşmiş Milletlerin Evrensel Bildirgesini ilan etmesi ile birlikte her yıl 15 Mart Dünya Tüketiciler Günü, içerisinde bulunduğu haftayı da Tüketiciyi Koruma Haftası olarak kutlanmaktadır. Bütün dünya insanlarının ırk, renk, dil, siyasi görüş ve benzeri unsurlardan bağımsız olarak taşıdıkları evrensel kimlik, paylaştıkları ortak yazgı, beşikten mezara kadar tüketici olmalarıdır. Bu kadar geniş bir kitlenin korunması elbette önemli bir husustur. Tüketicilerin korunması konusu toplumun her kesimini ilgilendiren ve etkileyen, hiçbir kesimin kayıtsız kalamadığı bir husustur. Tüketicinin korunmasına yönelik kurallar ve uygulanmasındaki etkinlik, aynı zamanda bir toplumun ileri düzeyini gösteren unsurlardan bir tanesidir. Hiç şüphesiz ki tüketicilerin korunmasının en iyi yolu, onları sahip oldukları yasal haklar konusunda bilinçlendirmek, haklarını aramaları konusunda teşvik etmek ve yönlendirmektir. Bu bağlamda Tüketici Hakem Heyeti Başkanlığı olarak ilçemizde bulunan Yeşilırmak Anadolu Lisesi öğrencilerine ‘Bilinçli Tüketici Nasıl Olunur’ konulu konferans verilerek tüketici olarak haklarımızın neler olduğu, nasıl ve nerelerde arayacağımızı, bilinçli tüketici olmanın yolları ve ülke ekonomisine sağladığı faydaları ile birlikte 2014 Mayıs ayında yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun’un biz tüketicilere getirdiği yenilikler hakkında bilgi verilmiştir. Bu vesile ile hepimizin birer tüketici olduğumuz gerçeğinden hareketle tüm vatandaşlarımızın Dünya Tüketiciyi Koruma Haftası’nı kutluyorum” dedi.

  • Sınav Stresinizi Nasıl Kontrol Altına Alabilirsiniz?

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Psikologu Yelda Öge, gençlerin hayatının dönüm noktalarından biri olan ve sayısı günler kalan YGS için sayılı gün kala sınav stresi ve stresi kontrol altına alma yollarını anlattı.

    Özellikle bu dönemde gençlerin yaşadığı aşırı sınav kaygısı, psikolojik ve fizyolojik sorunların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Sınavlar yaklaşırken yaşanan karın ağrısı, heyecan ve öfke artışı öğrencilerin başarılarını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Sınav stresi ve stresi kontrol altına alma yollarını anlatan Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Psikologu Yelda Öge, kaygının, bireyin herhangi bir uyaranı tehdit ve tehlike olarak algılaması durumu olduğunu belirtti. Öge, “Kaygı söz konusu olduğunda akla ilk gelen çağrışımlar endişe, korku, gerilim, çaresizlik gibi durumlardır. Sınav kaygısı ise bireyin daha öncesinde öğrenmiş olduğu her türlü bilgiyi sınav esnasında kullanmasını engelleyen ve performansını olumsuz şekilde etkileyen yoğun ve zarar verici kaygı türüdür. Sınav kaygısı aslında performans kaybına yönelik bir korkudur. Sınav kaygısını yaşayan bireylerin geleceğe yönelik düşünce, inanç ve beklentileri hep olumsuz yöndedir. Bu olumsuzluk yoğun duygulanımla birlikte bireye zarar vermekte ve kişinin bedeninde olumsuz değişimler yaşamasına sebep olmaktadır” diye belirtti.

    SINAV KAYGISI KENDİNİ NASIL BELLİ EDER?

    Sınav kaygısı yaşanan 4 farklı alandaki belirtileri, bilişsel (zihinsel) belirtiler, fizyolojik belirtiler, duygusal belirtiler ve davranışsal belirtiler olarak anlatan Yelda Öge, bunları şöyle ifade etti;

    Bilişsel (zihinsel) belirtiler, sınav kaygısını yaşayan bireylerin en temel özelliği felaket yorumlarını içeren inanç ve düşüncelerinin olmasıdır. Örneğin; ’’Yapamayacağım, başarısız olacağım, rezil olacağım, kötü not alacağım” şeklindeki inanç ve düşünceler bireyin kaygısını arttırmaktadır. Sınav kaygısı yaşayan kişinin herhangi bir şeye odaklanması oldukça güçtür ve sık sık dikkat dağınıklığı yaşamaktadır. Yoğun bir şekilde unutkanlık yaşaması, sınav sorularını okuyup anlamada güçlük çekmesi, konuları hatırlamada ve düşüncelerini organize etmede güçlük çekmesi bireyin sınav kaygısının bilişsel belirtilerini yoğun bir şekilde yaşadığını göstermektedir. Fizyolojik belirtiler ise, yoğun kaygıyla birlikte birey kalp atışlarında hızlanma, kaslarda gerginlik, yüzün kızarması, ağız kuruluğu, terleme, titreme, mide ve bağırsakların hareketlenmesi, nefes alıp verişin hızlanması, sık idrara gitme isteği gibi bedensel değişimler yaşamaya başlar. Bunlar kaygının fizyolojik belirtileridir. Duygusal belirtiler, sınav kaygısı, gerginlik, sinirlilik, karamsarlık, korku (hata yapmaktan korkmak), endişe (sınav süresinin yetmeyeceğine ilişkin), heyecan, kontrolü kaybetme korkusu ve çaresizlik gibi duygusal değişimlere neden olur. Davranışsal belirtiler de, sınav kaygısı yaşayan kişi sık sık kaçma ve kaçınma davranışlarını gösterir. Kaçma davranışı genellikle ders çalışmayı bırakma, sınavı yarıda bırakma şeklinde meydana gelirken; kaçınma davranışı ise ders çalışmayı erteleme, sınava girmeme şeklinde meydana gelmektedir.”

    SINAV KAYGISIYLA BAŞA ÇIKMA YOLLARI NELERDİR?

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi Uzman Psikologu Yelda Öge, sınav kaygısıyla başa çıkma yollarını ise şöyle sıraladı;

    Sınava çalışmış, bilgi eksikliği ortadan kalkmış, hazırlanmış bir şekilde girmeye özen gösterin. Sınava girerken asla son ana kadar çalışmayın, konulara son dakika göz atmayın. Sınavdan önce uyku, beslenme, dinlenmek gibi fizyolojik ihtiyaçlarınızı iyi karşılayın. Sınav öncesinde ve sırasında olumsuz düşünce ve inançlarınızı sık sık sorgulayın. Bu düşünce ve inançlar sizin için ne kadar gerçekçi bunun farkına varmaya çalışın. Örneğin; “Bu sınavda başarılı olamayacağım” yerine’’ Bu sınavda başarılı olabilmek için elimden geleni yapacağım’’ şeklinde doğru düşünce kalıplarını yerleştirmeye çalışın. Sınav kaygısıyla başa çıkabilmek için en önemli adım kaygınızı bastırmaya değil, onu kabul etmeye ve tanımaya çalışın. Son olarak ta yukarıda sıralamış olduğumuz sınav kaygısının bilişsel, fizyolojik, duygusal ve davranışsal belirtilerini yoğun bir şekilde yaşıyorsanız ve bunlarla başa çıkmayı deneyip de başarısız olduysanız mutlaka bir uzmandan yardım isteyiniz.”

  • Bir Kişinin Canlı Bomba Olduğu Nasıl Fark Edilir

    Hipnoz Uzmanı ve Klinik Psikolog Mehmet Başkak, canlı bomba olarak seçilen teröristlerin hipnotize edildiklerini ve belirgin bir profillerinin olmadığını belirterek, giyim kuşam ve bazı hareketlerle kendilerini ele verebildiklerini söyledi.

    Hipnoz Uzmanı ve Klinik Psikolog Mehmet Başkak, son bir yıl içinde 4 farklı saldırı ile 183 kişinin hayatına mal olan ve özellikle büyük kentlerde yaşayanların korkulu rüyası haline gelen canlı bomba eylemlerinin psikolojik ve sosyolojik yansımalarını, İhlas Haber Ajansı’na (İHA) anlattı.

    Canlı bomba olarak seçilen teröristlerin hipnotize edildiklerini ve belirgin bir profillerinin olmadığını söyleyen Mehmet Başkak, “İntihar saldırılarında kullanılacak canlı bombalar, kadın da olabilir erkek de. 13 yaşındaki bir çocuk tercih edilebileceği gibi 50 yaşındaki biri bile canlı bomba olarak belirlenebilir” diye konuştu.

    İntihar saldırganlarının, giyim, kuşam ve bazı hareketlerle kendilerini ele verebildiklerini kaydeden Başkak, “Aşırı bol giysiler giyerler, çünkü bol kıyafet, patlayıcı dolu intihar yeleğinin gizlenmesine yardım eder. İlkbaharda ya da yaz mevsiminde, bir kişinin kalın bir palto, mont giymesi bir işaret olabilir. Bombacılar fazladan bir ağırlık taşıdıkları ve hedefine varmadan üzerindeki düzeneğin bozulmaması için robot gibi yürürler. Ayrıca hipnoz durumundadır. Ölümün yaklaşmakta olduğunu görür ve üzerlerindeki stres gözle görülür hale gelir. Tedirgindirler, terlerler, tikleri vardır ve sinirli davranışlar sergilerler. Bombacı nefes nefese kalır, hızlı nefes alıp verir. Nefesini kontrol etmeye de çalışmaz. İntihar bombacıları, bir hedefe kilitlenmiş şekilde dimdik karşıya bakarlar. Kendilerini patlatmadan önce alınan tüm görüntülerde bombacıların tamamen aynı şekilde baktığı görülmektedir. İntihar bombacısı eylemini dini bir gerekçeyle yapıyorsa ölmeden önce dua okur. Hayatta kalan tüm görgü tanıkları, bombacıların, görünür dudak hareketleriyle sürekli bir dua mırıldandıklarını söylüyor. Bu kişilerin ellerini göremezsiniz. Eğer bir kişinin elleri sürekli çantanın içindeyse, bir düğmeye basmak için bekliyordur. Bombacılar ellerini çanta içinde tutarlar. Bombacı erkekse kalabalıkta fark edilmemesi için sakalları kesilir. Bu onları ele verir. Uzun süre sakalı olan birisi sakalını kestiğinde bu hemen belli olur. Çünkü sakallarını tıraş ettiklerinde sakalın olması gereken yerde daha açık renkli bir ten rengi kalıyor.”

    BU ÖZELLİKLERİ TAŞIYAN BİRİNİ GÖRDÜĞÜMÜZDE NE YAPMALIYIZ?

    Başkak, canlı bombayla karşılaşırsak kendimizi güvenlik güçlerinin yerine koymamamız gerektiğini vurgulayarak şu tavsiyelerde bulundu: “Önerebileceğim en iyi şey, oradan uzaklaşıp kendinizle şüpheli arasına tercihen bir bina girdikten sonra, güvenlik güçlerini arayarak, şüpheli görünen bir kişi ihbarında bulunmak olmalı. Eğer cep telefonunuz ya da fotoğraf makineniz varsa fark ettirmeden fotoğrafını ya da videosunu çekmeye çalışın”.

    BU KİŞİLER NASIL CANLI BOMBA HALİNE GETİRİLİYOR?

    Bu kişilerin gönüllü ve hipnoz yöntemiyle canlı bomba haline getirildiklerini belirten Başkak, “Bunlar sizler ya da bizler kadar sağlıklı insanlar. Ne şizofren, ne de psikopat. Kesin inançlılar. Kendi bireysel sıradan hayatını anlamlı ve kahramanca bir eyleme dönüştürerek iz bırakmak arzusundalar. İnancı, ideolojisi veya dini için kendini feda ederek kahraman ve kutsal seçilmiş kişi mertebesine yükselmek gibi bir inanç içerisindedirler. Uzunca süre bir arkadaş grubu içerinde, örgüt şemsiyesi altında kalarak sürekli telkinlerle kitle hipnozu durumunda zihinleri şekillendirilerek intihar bombacısı olarak gönüllü hale getirilmişlerdir” dedi.

    SON 6 YILDA 8 CANLI BOMBA EYLEMİ

    Türkiye’de son 6 yılda gerçekleştirilen 8 canlı bomba eyleminde 190 kişi hayatını yitirdi, 719 kişisi ise yaralandı. Bu eylemlerin 4’ü İstanbul’da, 3’ü Ankara’da, 1’i ise Diyarbakır’un Sur ilçesinde gerçekleştirildi.

    31 Ekim 2010’da Taksim Meydanı’nda çevik kuvvet polislerine yaklaşan bir kişinin üzerindeki patlayıcıları patlatmasıyla bir kişi hayatını yitirdi, 32 kişi yaralandı. 11 Eylül 2012; İstanbul Sultangazi’de 75. Yıl Polis Merkezi’ne gelen ve karakola girmeye çalışan bir kişinin, polislerin engellemesi sonucu içeri girememesi sonrasında, üzerindeki patlayıcıları karakolun giriş kısmında patlatmasıyla gerçekleştirildi. Saldırıda biri polis iki kişi hayatını kaybetti 7 kişi yaralandı.1 Şubat 2013; Ankara Çankaya’da Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçiliği’nin ziyaretçi ve vize işlemleri için gelenlerin giriş yaptığı kapıdan giriş yapmaya çalışan bir kişinin üzerindeki patlayıcılar ile bir el bombasını patlatmasıyla gerçekleştirildi. Patlamada bir güvenlik görevlisi 2 kişi hayatını kaybetti 3 kişi yaralandı. 6 Ocak 2015; İstanbul’da Fatih Sultanahmet’te bulunan l Emniyet Müdürlüğü Turizm Şube Müdürlüğü önündeki kulübeye giren ve İngilizce olarak cüzdanını kaybettiğini söyleyen çarşaflı kadının üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmesiyle gerçekleştirildi. Patlamada biri polis iki kişi hayatını kaybetti, bir kişi yaralandı. 20 Temmuz 2015; Değişik illerden gelen 300 kadar kişinin, Suruç Belediyesine ait Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde, Irak ve Şam İslam Devleti’nin Kobani Kuşatması sonrası Kobani’yi yeniden inşa etme çalışmaları konusunda basın açıklaması yaptığı sırada, kalabalık arasına karışan bir kişinin üzerindeki patlayıcıları infilak ettirmesiyle gerçekleştirildi. Saldırıda 34 kişi yaşamını yitirdi 100 kişi yaralandı. 10 Ekim 2015; Sıhhiye Meydanı’nda düzenlenecek olan Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi öncesinde, Altındağ ilçesindeki Ulus semtindeki Ankara Garı kavşağında toplanan katılımcıların bulunduğu bölgede, iki saldırganın üzerlerindeki patlayıcıları 3 saniye arayla infilak ettirmesiyle gerçekleştirildi. Patlamalarda 109 kişi yaşamını yitirdi 500 kişi yaralandı.12 Ocak 2016; Sultanahmet Meydanı’nda, saldırganın üzerindeki bombayı infilak ettirmesiyle gerçekleştirildi. Patlamalarda 11 kişi yaşamını yitirdi 15 kişi yaralandı.17 Şubat 2016; Ankara Çankaya’da , askerî servis araçlarının yanına yaklaşan bomba yüklü aracın infilak ettirilmesiyle gerçekleştirildi. Patlamalarda 29 kişi yaşamını yitirdi 61 kişi yaralandı.