Etiket: Nabzı

  • Mobilya sektörünün nabzı İzmir’de attı

    Mobilya sektörünün yerli ve yabancı paydaşlarını Fuar İzmir’de bir araya getiren MODEKO 29. Uluslararası İzmir Mobilya Farı başarıyla tamamlandı. Sektörün güçlü 310 üreticisi firmanın katılımı ile gerçekleşen fuar 50 bin metrekare alanda düzenlendi.

    MODEKO 29. Uluslararası İzmir Mobilya Fuarına Almanya, İtalya, İspanya, İran, İngiltere, Kosova, Ukrayna, Umman, Ürdün, Filistin, Libya, Lübnan, İsrail, Katar, Tunus başta olmak üzere 30’un üzerinde ülkeden çok sayıda alım heyeti geldi. Ferdi katılımlar yüz ülkeye yaklaştı. Modern, klasik, eskitme ve modüler mobilya, yatak ve yatak grupları, koltuklar, sandalyeler ve kanepeler, bebek ve genç odaları ile mobilya aksesuarlarından oluşan ürün grupları, zincir mağazaların yetkilileri, toptancılar, dağıtıcılar, ithalatçılar, ihracatçılar, mimarlar, iç mimarlar, dekoratörler, endüstriyel tasarımcılar ve mobilya mağaza sorumlularının ilgi odağı oldu. Üniversitelerin sunumları dikkat çekti.

    Mobilya fuarı organizasyonunu 29 yıldır gerçekleştirmenin tecrübesine sahip Efor Fuarcılık Genel Müdürü Nuray Eyigele İşleyen, “MODEKO geçen yıla oranlar her anlamda yüzde 25 bir büyüme gerçekleştirdi. 20 binin üzerinde sektör profesyoneli ziyaret etti. Yapılan iş bağlantılarının memnuniyetiyle alanda bulunan firmaların yüzde 80’i 2019 sözleşmelerini yaptı. Fuara yeni katılmak isteyen firmalar ön başvurularını gerçekleştirdi. İstanbul Mobilya İhracatçıları Birliği ve Mobilya Dernekleri Federasyonu MOSFED Başkanı Ahmet Güleç başta olmak üzere birçok oda ve sektörel dernek sektörün geleceğini yaptıkları toplantılarda masaya yatırdılar. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, İl Başkanı eski Milletvekili Aydın Şengül başta olmak üzere iktidar partisinin temsilcileri, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina, Kemalpaşa Belediye Başkanı Arif Uğurlu ve birçok belediye meclis üyesi Fuar İzmir’de sektörün bu günü ve yarınını değerlendirdi. Türk Mobilya Endüstrisinin nabzı 5 gün süre ile İzmir’de attı. Kentimiz ve ülke ekonomimize katkı sağlamanın haklı onurunu yaşıyoruz”dedi.

    Bahçe ve ofis mobilyaları için en büyük bölüm

    Ege ve Akdeniz Bölgelerinde en fazla talep gören Bahçe Mobilyaları için MODEKO kapsamında oluşturulan özel bölüm Türkiye’nin yüzde 80 üreticisini çatısı altında topladı. Bahçe ve ofis mobilyaları özel bölümleri Türkiye’nin en büyük konseptini oluşturdu. Gelecek sene daha da büyüyeceği tahmin ediliyor.

    Katılımcı desteği katlandı

    MODEKO İzmir Mobilya Fuarı’nın Uluslararası nitelik kazanması ile KOSGEB destekleri ikiye katlandı. İzmir Ticaret Odası (İTO) desteklerini arttırdı. Ekonomi Bakanlığı, İzmir Ticaret Odası, Ege İhracatçı Birlikleri, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği, İzmir Mobilyacılar ve Marangozlar Odası ile EGEMOB, OFİSMOD ve EMODER sektörel dernekler tarafından MODEKO desteklendi.

    Yılların bilgi birikimi ile fuar platformuna çıkan yerli mobilya üreticileri başarılı geçen organizasyonun ardından stantlarını toplarken gelecek yıl hazırlıklarına başladı. Katılımcıların büyük bölümü gelecek yıl için katılım sözleşmelerini imzaladı. MODEKO 30. Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’nın 6-10 Mart 2019 tarihlerinde yapılacağı bildirildi.

  • Siber güvenliğin nabzı Türkiye’de atacak

    Siber güvenlik konusunda yerel ve küresel sorunlara odaklanan Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası siber güvenlik etkinliği LOCARD Global Cyber Security Summit, 11 Mayıs’ta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) merkez binasında düzenlenecek.

    Bu yıl Türkiye’de ikincisi düzenlenecek LOCARD Global Cyber Security Summit etkinliğinde siber güvenlik uzmanları ve hackerlar, kamuda bu alanda çalışan yetkililer, bankalar, şirketlerin üst düzey güvenlik çalışanları ve siber güvenliğe ilgi duyanlar bir araya geliyor. Farklı ülkelerden hacker ve güvenlik uzmanlarının katılacağı LOCARD Global Cyber Security Summit, aynı zamanda Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) Bölgesi’nin en büyük siber güvenlik etkinliği olma özelliğini taşıyor.

    Siber saldırılar kritik alt yapıları hedef alıyor

    LOCARD Global Cyber Security Summit kurucu ortağı Nurhan Demirel, Türkiye’nin özellikle son dönemlerde karşı karşıya kaldığı fiziksel ve siber güvenlik saldırılarına değinerek, özellikle kritik alt yapıların siber saldırılardan korunması gerektiğine dikkat çekti. Demirel, “Ülkemize karşı gerçekleşen iç ve dış tehditler artık sadece konvansiyonel olarak değil, aynı zamanda siber uzay üzerinden de gerçekleşiyor. Bugün elektrik santrallerinden petrol rafinerilerine kadar pek çok alt yapı, doğrudan ya da dolaylı olarak siber uzaya bağlı. Başka bir deyişle siber uzay üzerinden gerçekleşecek bir saldırı neticesinde bir ülkenin tüm elektrikleri kesilebilir, petrol rafinerileri patlatılabilir, baraj kapakları açılabilir, sinyalizasyon sistemleri çalışmaz hale getirilebilir. Vatandaşlara ait tüm kişisel bilgiler ele geçirilebilir, banka hesapları yok edilebilir. Bu şartlar altında özellikle havaalanları ve iletişim alt yapılarını korumak bir ülke için milli egemenliği etkileyecek bir boyuta bile ulaşabiliyor. Günümüz internet dünyasında sadece insanların değil makinelerin de birbiri ile iletişim kurabildiği bir düzen kurulmuş durumda. E-devlet bilişim sistemlerinin her geçen gün geliştiği ve özellikle bürokratik işlemlerin artık internet üzerinde gerçekleştirildiği günümüzde siber güvenlik hiç olmadığı kadar önem arz ediyor. Kişisel bazda vatandaşların sağlık, adli, nüfus ve sosyal güvenlik kayıtlarının tümüne artık internet üzerinden saniyeler içerisinde ulaşılabiliyor. Kurumsal açıdan ise durum daha ciddi boyutlara taşınabiliyor. Ülkenin yer altı ve yer üstü hizmetleri, finansal bilgileri, güvenlik bölgeleri, ulaşım alanları ve sağlık kurumlarının hemen hemen hepsi birbiriyle konuşabiliyor. Hız açısından olumlu olan bu gelişmeler, güvenlik açıklarını kovalayan bazı unsurlar içinse adeta iştah açıcı bir alan haline geliyor. Bu gibi bilgilere erişmek isteyen bazı art niyetli kişi ve kurumların saldırılarından korunmak için alınması gereken önlemler artık en üst düzeyde profesyonellik gerektiriyor. LOCARD Global Cyber Security Summit, bu önemli konulara dikkat çekmeyi ve önemli çözümler sunmayı hedefliyor” diye konuştu.

    “Siber terör güvenliğimizi tehdit ediyor”

    LOCARD Global Cyber Security Summit kurucu ortağı Igor Lukic ise, “Küresel siber terör, sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı tehdit ediyor. Siber suçlular toplum düzenini bozmak için teknolojiyi ve sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanıyor. Küresel siber tehditler dünya genelinde siyasi istikrarsızlık ve belirsizliğin bir yansıması olarak karşımıza çıkarken, her türden düşmanın kullandığı siber silahlar da artık daha görünür hale geliyor. Bu tehditler her geçen gün kontrol edilemez bir hal alıyor. Olası saldırılar nedeniyle gizli bilgiler artık kamuya sızdırılabiliyor ve bu da kişi ve kurumların kendini güvende hissetmemelerine neden oluyor. Karşılaşılabilecek tehditlere karşı hızlı aksiyon alabilmek her geçen gün daha da önemli hale geliyor. Daha akıllı çözümler ve istihbarat uygulamaları, siber tehditlere yönelik mücadelede daha başarılı sonuçların sağlanmasına imkan veriyor. Türkiye’de ikincisini düzenlediğimiz LOCARD Global Cyber Security Summit, yüzleşmek zorunda kaldığımız bu gibi siber tehditlere yönelik etkin çözümleri masaya yatırmaya hazırlanıyor” ifadelerini kullandı.

    BTK, siber güvenlik alanında önemli isimleri ağırlayacak

    Son dönemde Türkiye’nin karşılaşabileceği siber güvenlik riskleri ve kritik alt yapıların güvenliği en önemli gündem maddeleri haline geldi. Olası siber saldırılara karşı elektrik, doğalgaz, iletişim ve ulaşım alt yapılarının nasıl korunması gerektiği ile ilgili alınabilecek önlemler ve günümüz dünyasını bu konuda bekleyen riskler LOCARD Global Cyber Security Summit’in öne çıkan başlıkları olacak. Ayrıca zirve sırasında gerçekleştirilecek atölye çalışmalarında yurt dışından gelen uzmanlarla olası siber güvenlik riskleri değerlendirilip masaya yatırılacak ve bu konuda raporlar hazırlanacak. Etkinlikte siber güvenlik alanında Türkiye’den ve dünyadan önemli isimler konuşmacı olarak yer alacak. İspanya merkezli siber güvenlik şirketi Enigmasec CEO’su Igor Lukic ve Enigmasec Güvenlik Mühendisi Gonzalo Garcia, etkinlikte siber tehditlerle ilgili deneyimlerini aktaracak ve kritik öneme sahip bir ulaştırma sistemine saldırı demosunu izleyicilerle paylaşacaklar. Countercraft eski CEO’su David Barroso, kurumların siber saldırı altındayken istihbarat önlemlerinin güçlendirilmesi ve hayata geçirilmesine dair bir konuşma yapacak. Daha önce İngiliz Özel Kuvvetlerinde terörle mücadele ekip liderliği ve Birleşik Arap Emirlikleri Özel Kuvvetlerinde danışman ve eğitimci olarak görev yapan Austability Koruma ve Çeviklik Yönetici Direktörü Peter O’Connell da zirvede stratejik düşünme ve doğru ekip oluşturmanın siber tehditlerle mücadeledeki önemini aktaracak.

  • Dünya telekomünikasyon sektörünün nabzı İstanbul’da atacak

    Türk Telekom International, 17 ülkeyi bağlayan denizaltı veri hattı projesinin lansmanına ev sahipliği yapıyor.

    Fransa’dan Singapur’a uzanan ve 17 ülkeyi birbirine bağlayan SEA-ME-WE-5’in tamamlanması vesilesiyle 21 Şubat’ta Türk Telekom ve Turk Telekom International ev sahipliğinde İstanbul’da projenin lansmanı gerçekleşecek.

    Törene, projeye dahil olan 19 şirketten üst düzey yöneticilerle 17 ülkeden bürokratların ve telekomünikasyon sektöründen önemli isimlerin katılımı bekleniyor.

    SEA-ME-WE 5, Avrupa-Asya hattında kurulan ilk fiber denizaltı bağlantısı olmasının yanı sıra en kaliteli ses ve veri trafiğinde en az gecikme oranı ile de oldukça üst düzey bir teknolojiye sahip. Projeyle, Türkiye’nin dünya ile dijital iletişimini güçlendiren ve hızla artan veri ihtiyacını 24Tbps başlangıç kapasitesi ile en yüksek seviyede karşılayabilen bir altyapı inşa edilmiş oldu.

    Türk Telekom International’ın tek Türk şirketi olarak yer aldığı dünyanın en önemli ve yüksek kapasiteli denizaltı veri hatlarından olan uluslararası denizaltı fiber kablolama sistemi SEA-ME-WE 5 başarıyla tamamlandı. Türk Telekom International’ın Marmaris’te inşa ettiği istasyonun da dahil olduğu bu dev proje ile Asya’dan Avrupa’ya 20 bin kilometreden uzun bir mesafede 17 ülke yüksek kapasiteli fiber hat ile birbirine bağlandı. Türk Telekom International, böylece Türkiye’nin bir telekomünikasyon köprüsü olması yolunda önemli bir adıma daha imza atmış oldu.

    Türk Telekom International ayrıca projenin tamamlanmasının ardından yapılan değerlendirme sonucunda lansmana İstanbul’da ev sahipliği yapma hakkı kazandı. Türk Telekom International’ın bu başarısı, Türkiye’yi dünya telekomünikasyon sektörünün ilgi odağı haline getirecek.

    Türk Telekom’un uluslararası toptan ses, veri ve altyapı satış ve pazarlama faaliyetlerinden sorumlu şirketi olan Türk Telekom International, Mart 2014’te başlayan projeye Marmaris’in de bir istasyon olarak eklenmesini sağladı. Türk Telekom International, önemli katkılar sağladığı bu proje ile Türkiye’nin bölgede bir telekomünikasyon köprüsü olarak konumunu daha da güçlendirmiş oldu.

  • Yenikapı mitingi ve demokrasi nöbetleri sonrası halkın nabzı tutuldu

    İstanbul Düşünce Vakfı, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası Demokrasi ve Milli İrade nöbetleri ile Yenikapı başta olmak üzere bir çok ilde gerçekleştirilen Demokrasi ve Şehitler Mitingi sonrasında halkın nabzını tuttu.

    İstanbul Düşünce Vakfı, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası Türkiye’nin her yerinde tutulan Demokrasi ve Milli İrade nöbetleri ile Yenikapı başta olmak üzere tüm illerde gerçekleştirilen Demokrasi ve Şehitler Mitingi sonrasında halkın nabzını tuttu.İDV Başkanı Dr. Halil İbrahim Erbay’ın verdiği bilgiye göre, İDV tarafından ARGETUS Araştırma Şirketine “15 Temmuz’da Nasıl Değiştik?” üst başlığı ile yaptırılan kamuoyu araştırmasında bin 200 kişi ile yüz yüze anket yöntemiyle görüşüldü. 11 Ağustos’ta başlayan ve 15 Ağustos’ta tamamlanan araştırmada vatandaşlara 30’a yakın soru yöneltildi.

    “15 Temmuz her birimizi değiştirici güce sahip”

    “15 Temmuz sadece ordu ve devleti değil, sivil toplumu ve birey olarak da herkesi etkileyecek güçlü bir dönüm noktası”dır, diyen İDV Başkanı Dr. Halil İbrahim Erbay araştırmanın yapılma gerekçesini “15 Temmuz darbe girişimi ve milletin topyekûn darbeye direnişi, sadece ordu ve devleti değil, sivil toplumu ve birey olarak da herkesi etkileyecek güçlü bir dönüm noktası. Bu değişim üstelik Türkiye ile sınırlı olmayacak. Çünkü Türkiye, dünya tarihinde ender rastlanacak örnek ve model bir direniş ortaya koydu. Biz İDV olarak bu değişim sürecinin siyasi, askeri, sosyal ve kültürel boyutlarını görmek ve kamuoyu ile paylaşmak istedik” ifadeleriyle anlattı.

    “Darbeyi TV’lerden saat 21.00-24.00 arasında öğrendik”

    Erbay, araştırma kapsamında görüşülen kişilerin, darbe girişimini daha çok TV’den (yüzde 75,6), Darbe bilgisine ulaşma saati ise 15 Temmuz gecesi (yüzde 84,9), 21.00-24.00 saatleri arasında ulaştıklarını söylediklerini belirtti. Erbay, “Vatandaşlar, darbeyle ilgili bilgileri paylaşmak için cep telefonu ile konuşma (yüzde 52,4), Whatsapp(yüzde 10,3), Twitter(yüzde 9,2), Facebook (yüzde 8,4) SMS(yüzde 4,9) ve ev telefonu(yüzde 4,1) ile görüşme yolları tercih edilmiş. Halkın büyük çoğunluğu darbe girişimini öğrendikten sonra korku ve dehşete kapıldıklarını, çaresizlik ve endişe içinde (evde-işyerinde) olanları takip ettiklerini (yüzde 43,3) belirtirken, bir kısmı ülke geleceği için endişe ettiklerinive Cumhurbaşkanı ile Başbakanın çağrısıyla sokağa çıktıklarını (yüzde 26,9), bir kısmı ise çağrı beklemeksizin sokağa çıktıklarını (yüzde 19,6) söylüyorlar. O gece sokağa çıkanların toplamı yüzde 46,6. Sonraki günden itibaren, yüzde 58,4’lük geniş bir kitle ise demokrasi nöbetlerine ve mitinglere katıldıklarını belirtiyor” dedi.

    “Ortak amaç; Darbe karşıtlığı ve dış güçlere hayır demek”

    Erbay, darbe karşıtı gösterilere ve demokrasi nöbetlerine katılma amaçları arasında şu seçenekleri sıraladı:”Millet iradesine sahip çıkmak ve darbe tehlikelerine karşı önlem almak (yüzde 92,6), Darbeye karşı çıkmak ve demokrasiyi sahiplenmek (yüzde 92,5), FETÖ ve dış güçlerin oyunlarına dur demek (yüzde 91,9), Cumhurbaşkanı ile seçilmiş hükümete destek vermek (yüzde 88,9) yer alıyor. Araştırmaya katılanlar, darbe nedenleri arasında ABD ve NATO’yu yüzde 90,9’luk oranla ilk sırada görüyor. Devlet ve hükümetlerin 1980’den beri FETÖ’ye karşı tedbirsiz ve iyimser olması (yüzde 81,9) ile TSK’nın darbeci geçmişi ve toplum karşıtı aldığı pozisyon-vesayetçi karakteri(yüzde 80,5) ile yüzde 50 toplum desteğini uzun süredir devam ettiren AK Partiyi darbe dışında yönetimden uzaklaştıracak yöntemlerin kalmaması (yüzde 79,8), darbe girişiminin varsayılan nedenleri arasında belirtiliyor”.

    Darbe girişimi sonrası alınan tedbirlere verilen desteğin çok yüksek oranda olduğunu paylaşan Erbay, “İşte sonuçlar: OHAL’i ve KHK’ları Cuntacılar ve FETÖ ile mücadele için önemli bulan (yüzde 86,5), OHAL’i gerekli görüp ve destekleyen (yüzde 72,3), KHK’ları kısıtlı ve yetersiz bulanlar(yüzde 57). OHAL’i ve KHK’ları gereksiz düzeyde kapsamlı bularak desteklemeyenler (yüzde 30,9) azınlıkta kalıyor.

    Ayrıca, Emniyeti FETÖ’den arındırma çalışmaları (yüzde 95,9), Orduyu FETÖ’den arındırma çalışmaları (yüzde 95,6), Ordunun yeniden yapılandırılması (yüzde 90,8), Askeri liselerin kapatılması ve harp okullarının tüm kesimlere açılması (yüzde 83), Emir-Komuta ve terfi tayin işlerinin sivilleşmesi(yüzde 79,5), Orduya ait işletmelerin bakanlığa devredilmesi(yüzde 78,3), Genelkurmay ve MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmak istenmesi(yüzde 78), Askerin sivil otorite altına alınması (yüzde 77,8) gibi tedbirler konusunda devlet ve hükümete büyük bir halk desteği ön plana çıkıyor. Yargı’yı FETÖ’den arındırma çalışmaları (yüzde 96,6), Hâkim ve savcılara yönelik gözaltılar ve tutuklamalar(yüzde 95), FETÖ’cü hakim ve savcıların daha önceki kararlarının yeniden işleme alınması(yüzde 94,3), Yargıdaki yeni yapılandırma (Yargıtay ve Danıştay’daki değişim ile Askeri Mahkemelerin kapatılması) çalışmaları(yüzde 91) gibi tedbirler de büyük bir halk desteği görürken, İdam kararının geri getirilmesi(yüzde 77,2) konusu daha az desteklenmektedir” dedi.

    “Kamudaki FETÖ operasyonları derinleştirilmeli”

    FETO Operasyonarına halkın verdiği desteğin büyük boyutlarda olduğuna dikkat çeken Erbay,”Kamu çalışanları, STK’lar, Medya ve Özel Sektördeki; Kamuda çalışan ve FETÖ ile ilişkili olduğu düşünülen personellerin işine son verilmesi(yüzde 97,3), FETÖ ile ilişkili STK ve Medya kuruluşlarının kapatılması (yüzde 97,1), FETÖ ile ilişkili okul ve iş yerlerine el konulması (yüzde 96,3), FETÖ ile ilişkili gazeteci ve medya mensuplarının gözaltına alınması(yüzde 96,1), FETÖ ile ilişkili üniversitelerin kapatılması (yüzde 96) gibi tedbirler konusunda da etkili bir halk desteği görülmektedir. 15 Temmuz’un darbe girişiminin ortaya çıkardığı toplumsal değişimler konusunda ise önemli farklılıklar gözleniyor. Örneğin, darbe girişimlerine karşı tepki gösterme davranışının geliştiği(yüzde 97,4), Millet iradesinin üstünlüğünün korunduğu(yüzde 97,4), Bayrak ve vatan sevgisinin geliştiği(yüzde 97), Türkiye üzerinde emelleri olan iç ve dış güçlere karşı önemli bir mesajın verildiği(yüzde 96,8), Türkiye’de demokrasiye olan bağlılık inancının dünyaya gösterildiği(yüzde 96,2), Toplumdaki ayrışmaların azaldığı (yüzde 95,7), Demokrasiye olan inancın ve bilincin geliştiği(yüzde 94,5), Hak ve özgürlüklere ilginin arttığı(yüzde 94,2), Tarihsel ve milli değerlerin idrakinin sağlandığı(yüzde 93,3) düşünülüyor. Ayrıca diğer değişimlere oranla asker-sivil ilişkilerinin normalleştiği(yüzde 89,6) konusunda halkta daha az bir iyimserliğin ortaya çıktığı görülüyor” şeklinde konuştu.

    “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı güven ortalaması 78’den 85’e yükseldi”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı güven ortalamasının 78’den 85’e yükseldiğini açıklayan Erbay, ”15 Temmuz darbe girişimi öncesi ve sonrasına göre siyaset ve bürokraside ön plana çıkan kişiler hakkındaki kanaatlerin değişip değişmediği konusunda; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik kanaatler ortalaması olumlu yönde değişim göstererek 78,7’den 85,5’e yükseldi. TBMM Başkanı İsmail Kahraman 60,6’dan 69,3’e, Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Binali Yıldırım 66’dan 75,6’ya, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 21,9’dan 30,1’e, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 47,5’ten 70,3’e, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar 60,9’dan 75’e yükseldi. HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik kanaatler olumsuz yönde 57’den 36’ya, MİT Başkanı Hakan Fidan’a yönelik kanaatler ise olumsuz yönde 52’den 41,4’e geriledi. 1960’tan bu yana sayısı 15’i geçen darbe, darbe girişimi ve muhtıralar ile 15 Temmuzdaki kanlı darbe girişiminin, güvenilir ordu anlayışımızda olumsuz değişiklik meydana getirdiği yönündeki görüşe katılanlar halkın çoğunluğunu (yüzde 69,7) oluşturuyor. Halkın az kısmı bu güvenilir ordu anlayışının sürdüğünü belirtirken (yüzde 23,4), bir kısmı ise (yüzde 6,9) bu konuda fikir belirtmiyor. 15 Temmuz sonrasında halkın siyasi görüşlerinde de büyük bir değişimin ortaya çıktığı görülüyor. Darbe girişimini muhatabı olan Cumhurbaşkanı ve AK Parti’ye olan ilgi siyasal tercihlerin yeni yapısında da etkili oluyor. 15 Temmuz öncesi kendini HDP’ye yakın hisseden yüzde 10,1’lik kesim yüzde 6,5’e düşmüş. 15 Temmuz öncesi CHP’yi destekleyen yüzde 21,8’lik kesim, 15 Temmuz sonrasında yüzde 19,8’e gerilemiş durumda. MHP, yüzde 7,6’lık desteğini yüzde 8,2’ye yükseltmiş görünüyor. AK Parti’nin ise, 15 Temmuz öncesi yüzde 48,3’lük halk desteğini 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yüzde 55,4’e yükselttiği anlaşılıyor.15 Temmuz sonrası diğer partilere olan desteklerde önemli bir azalış görünürken, fikir belirtmeyen kararsızlar ise yüzde 5,6’lık kesimi temsil ediyor” ifadelerini kullandı.

    “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünya liderliği algısı pekişti”

    15 Temmuz darbe girişiminin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünya liderliği yolundaki algıyı nasıl etkilediği konusunda olumlu bir tablo ortaya çıktığını dile getiren Erbay, “Halkın yüzde 92,4’ü, Erdoğan’ın, ülkesi içindeki farklı kesimleri harekete geçirebilen bir lider olarak yansıdığını düşünüyor. yüzde 92,3’ü Erdoğan’ın, halkı tarafından dikkate alınan ve itibar gören bir lider olarak yansıdığını, yüzde 91,8’i de Erdoğan’ın, zor süreçleri ve kaosu yöneten, ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı demokrasi gücü ile koruyan bir lider olarak yansıdığını ifade ediyor. yüzde 49,7’lik bir kesim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, devlet içindeki yasadışı örgütlerin yuvalanmalarından habersiz, yalnız bir lider olarak yansıdığını belirtirken, yüzde 44,6’lık bir kesim ise bu görüşe karşı çıkıyor. 15 Temmuz sonrası yapılması gerekenler hakkında halkın yüzde 96,3’ü medya özgürlüğüne önem vermek konusunda birleşiyor. Darbe girişiminin ardından Askere ve Polise yönelik denetimlerin arttırılması ve disiplini sağlayacak önlemlerin alınması konusu (yüzde 95,3) ön plana çıkıyor. Yine devleti ve siyasi iktidarı ele geçirme tehdidine karşı;ideolojilere, düşüncelere ve inançlara olan mesafeyi korumak (yüzde 95,3) noktasında önemli bir uyarı dile getiriliyor. Gözaltına alınan ve tutuklananların adil mahkemelerde yargılanması ve cezalandırılması (yüzde 96) hususu ile Darbe girişiminin ardından Ordu, Emniyet ve Yargı başta olmak üzere bürokrasi ve devletim tüm kurumlarının yeniden düzenlenerek hükümet kontrolü altına alınması (yüzde 95,3) yapılması gerekenler arasında öne çıkanlar arasında. Darbeler konusunda sürekli teyakkuzda olunması (yüzde 91,8)Yeni Anayasanın hazırlanması (yüzde 89,2), Siyasi ve dini liderlerin birleştirici üslubu tercih etmeleri(yüzde 93,5) ise diğer yapılması gerekenler olarak ifade ediliyor” dedi.

    “Darbe girişimi sonrası dış politikada AB, NATO ve ABD şoku”

    Dış politika ile ilgili 15 Temmuz sonrası yapılması gerekenler hakkında halkın yüzde 95,8’i FETÖ’nün iadesinin sağlanması konusunda hemfikir olduğunu belirten Erbay, “Aynı zamanda darbe girişimine katkısı olduğu düşünülen veya tehdit unsuru olarak görülen üslerin dış ülkelere karşı kontrolünün sağlanması konusunda da yüzde 93,6’lık güçlü bir halk desteği ortaya çıkıyor. Darbe girişimi sonrası AB’nin etkili bir destek sunmaktan kaçınması ve zorlaştırılan üyelik süreci, AB ile ilgili dış politikalarda olumsuz bir tablonun gelişmesinde etkili oluyor. AB’ye üye olma isteğine devam etmek konusunda halkın yüzde 33’ü destek veriyor. AB’ye üye olma isteğini askıya almak konusunda yüzde 55,3’lük yaklaşım ile AB’ye üye olma isteğini sonlandırmak konusundaki yüzde 64,2’lik düşünce AB İle ilgili dış politikada halkın olumsuz ve isteksiz bir tavır sergilediğini ifade etmek mümkün. Benzer bir dış politika yaklaşımı NATO konusunda da öne çıkıyor. Örneğin, NATO üyeliğine devam etmek konusunda halkın yüzde 42,8’i, NATO üyeliğini askıya almak konusunda yüzde 49,9’u, NATO üyeliğini sonlandırmak konusunda ise halkın yüzde 51,8’i olumsuz kanaatini belirtiyor. Öte yandan NATO’nun ve AB’nin dışında bir alternatif olan Şanghay İşbirliği Örgütüne üye olma isteği konusunda halkın yüzde 46,8’inin desteği bulunuyor. Darbe girişimi konusunda doğrudan etkisi bulunduğu ifade edilen ve FETÖ liderini koruduğu iddia edilen ABD ile ilişkilerin askıya alınması konusunda da yine yüzde 64,1’lik olumsuz bir yaklaşım ortaya çıkıyor. FETÖ’nün manipülasyonu ile düşürülen Rus uçağıyla bozulan Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesi konusunda ise yüzde 84,9’luk güçlü bir destek ortaya çıkıyor. Yaklaşık 6 yıldır yaşanan iç savaşın ardından yoğun göç alınan Suriye ile ilişkilerin geliştirmesi konusunda da yüzde 56,3’lük bir destek söz konusu. Yakın zamanda Mısır’da yaşanan darbe ile bozulan ilişkilerin geliştirilmesi konusunda da halkın yüzde 61,6’lık pozitif desteği görünüyor.Ermenistan ile ilişkilerin geliştirmesi konusunda ise halkın sadece yüzde 34,8’i olumlu görüş belirtiyor” şeklinde konuştu.

    “Darbe girişimi başarılı olsaydı”

    Erbay, darbe girişiminin başarılı olması durumda yaşanabilecek durumlara şu şekilde ışık tuttu: “15 Temmuz Darbe girişimi, milletin destansı direnişi ile püskürtüldü. Ancak 1960’tan bu yana gerçekleşen 15’in üzerindeki Darbe, Darbe girişimi ve Muhtıralar, toplumsal hafızadaki kötü yerini koruyor. Daha önce darbe süreçlerinden geçen halkın, darbe girişiminin başarılı olması durumunda nelerle karşılaşabileceğine dair olası tahminleri ise büyük bir felaketin eşiğinden dönüldüğünü ortaya koyuyor.

    15 Temmuz Darbe girişiminin başarılı olması durumunda nasıl bir Türkiye’de yaşanacağına dair halkın yüzde 97,8’i,başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere siyasetçilerin büyük bir kısmının can güvenliği ve tutuklanma tehdidi ile karşı karşıya kalacağını belirtiyor.

    Darbe girişiminin başarılı olması durumundaki olası diğer kötü sonuçlar ise şöyle:

    Ülke genelinde uzun süreli sıkıyönetim yaşanırdı (yüzde 97,6).

    İnternet ve telefon gibi iletişim kanallarına uzun süreli erişim ve kullanım yasağı getirilirdi (yüzde 97,9).

    Medya lağvedilerek basına uzun süreli yayın yasakları getirilirdi (yüzde 98).

    Terör vb. suçlardan hapse girenler serbest bırakılırdı (yüzde 91,6).

    Yüz binleri aşan gözaltı ve tutuklamalar gerçekleşirdi. 1980 darbesinde olduğu gibi işkence ve kötü hapis koşulları halkın tüm kesimlerine yayılırdı (yüzde 96,6).

    Darbeye karşı direnen onbinlerce kişi öldürülür ve ağır yaralanırdı (yüzde 97,6).

    2002 yılından bu yana iyileşen ekonomi ve toplum istikrarı bozulurdu (yüzde 96,6).

    Kitlesel işsizlik, ucuz ve güvencesiz iş koşulları ile enflasyon ve dışa bağımlı kötü ekonomik atmosfer yıllarca etkisini gösterirdi (yüzde 97,4).

    Terör örgütleri ülkenin farklı yerlerinde güçlenir ve kanlı eylemler yaparlardı (yüzde 97,4).

    Suriye’de olduğu gibi, yıllarca sürebilecek dini-mezhepsel ve etnik iç çatışmalar başlardı (yüzde 92).

    Bölge coğrafyasındaki karışıklıktan yararlanmak isteyen güçlü devletler, Türkiye’nin hepsini veya bir kısmını işgal edebilirlerdi (yüzde 91,1).

    Demokrasi ve insan hakları anlayışı iflas ederdi (yüzde 97,3)”.

    “15 Temmuz’un değişim etkisi birkaç yıl sürecek”

    Araştırmanın danışmanlığını yürüten ARGETUS Danışmanı Sosyolog-İlahiyatçı Erol Erdoğan, İstanbul Düşünce Vakfı (İDV) tarafından yaptırılan araştırmanın nöbetler ve mitingler sonrasında olması sebebiyle objektiflik içerdiğini belirterek şunları söyledi: “İDV araştırması, nöbetler ve mitingler sonrasında olması sebebiyle bu alanda çalışma yapanlar için objektif veriler içeriyor. Ancak, şunu da bilmemiz lazım; 15 Temmuz’un toplumsal değişim etkisi birkaç yıl daha sürecek. Onun için bu değişimi ilgili herkes yakından izlemeli. 15 Temmuz pek çok değişimi tetikleme gücüne sahip.

  • Sağlıklı Yaşamın Nabzı “Başkent”te De Atacak

    “Size özel spor” anlayışıyla 2010 yılında yola çıkan, Adana’daki iki şubesinin ardından franchising ile büyümeyi sürdürüp, şube sayısını Türkiye genelinde 5’e çıkartan FizyoForm, artık ‘Başkent’ Ankaralılara da sağlıklı yaşam için katkı sunacak.

    Fizyoterapist Zafer Aksungur tarafından kurulan, FizyoForm Sağlıklı Yaşam Merkezi, butik spor salonu konseptiyle, sağlıklı bir yaşam için spor yapmayı amaçlayandan, ağrılarına çözüm bulmak isteyen hastalara kadar tüm Ankaralılara, Çayyolu Yaşamkent’teki şubesinde hizmet verecek.

    AĞRISI OLAN HASTALARA MANUEL TERAPİ HİZMETİ

    Bünyesinde sadece fizyoterapist bulunduran FizyoForm’un kişiye özel egzersiz formatıyla yoluna hız kesmeden devam ettiğini belirten, Fzt. Zafer Aksungur, Ankara Çayyolu’ndaki Sağlıklı Yaşam Merkezinin; Fzt. Tayfun Demirci ve Fzt. Emre Uçar yönetiminde hizmet vereceğini belirtti. Aksungur, FizyoForm’un sağlık için spor yapmak ya da fit bir vücuda sahip olmak isteyenlerin yanı sıra aynı zamanda bel, boyun, sırt, diz, ayak bileği gibi bölgelerde fiziksel sıkıntısı, ağrısı olan hastalara manuel terapi hizmeti vereceğini bildirdi.

    Ftz.Zafer Aksungur, “Ücretsiz kapsamlı bir değerlendirme sonrasında kişinin isteği doğrultusunda reformer pilates (aletli pilates) ile daha esnek,daha sıkı ve güçlü kaslara ulaşmak,daha düzgün bir vücuda sahip olmak artık zor değil. FizyoForm ise birebir uzman fizyoterapist eşliğinde bunları vaat ediyor” dedi.

    ÜCRETSİZ SEANSLAR VE ÖZEL FİYATLARLA DAVET

    Ankaralıları, FizyoForm Sağlıklı Yaşam Merkezi olarak bu “harika” pilates yöntemini tanımak için ücretsiz deneme seanslarına davet eden ve açılışa özel fiyatlardan yararlanmaya çağıran Aksungur, “Program öncesinde vücudunuzun kas ve iskelet yapısı gözden geçirilip, size uygun düzenlenecek programla, fiziksel rahatsızlığınız olsa dahi spor aktivitenizi sağlıklı sürdürebilir, kesintisiz ve düzenli spor hayatına sahip olabilirsiniz” diye konuştu.

    FizyoForm uzmanlığında sürdürülecek çalışmada kısa zamanda sonuçların görüleceğini kaydeden Fzt.Zafer Aksungur, Ankaralılara “Sadece 3 seansta farkı hissedecek, 10 seansta farkı görecek ve 20 seansta tamamen farklı bir vücuda sahip olacaksınız.30 seans sonunda tamamen yenilenmiş bir vücuda, özellikle de sağlıklı ve sıkı, karın ve sırt kaslarına sahip olacaksınız” diye seslendi.

    ŞUBE SAYISI HIZLA ARTIYOR

    “Sağlıklı yaşam” vaadi sunarak Adana merkezli olarak kurulan, ancak kısa zamanda gördüğü büyük ilgi nedeniyle franchising ile büyüyüp Adana’daki üç şubenin yanı sıra Aydın ve Ankara’da da şube açan FizyoForm, Antalya ve Fethiye’deki yeni şubelerinin hazırlıklarını ise sürdürüyor. FizyoForm, sayısını 7’e çıkartmak üzere olduğu Türkiye genelindeki şubelerinde pilates, manuel terapi, fitness, klasik-klinik masaj, sauna, vitamin bar, obezitede egzersiz tedavisi, MS, hemipleji, parkinson gibi nörolojik rahatsızlıklara yönelik grup terapileri ve özel rehabilitasyon teknikleri, solunum terapisi hizmetleri de veriyor.

    FizyoForm’a gelenler, öncelikle kurum bünyesinde yer alan fizyoterapistler tarafından ayrıntılı bir kas- iskelet sistemi analizinden geçirilip, bedenlerine ve taleplerine en uygun program tespit ediliyor. “Kişiye özel” yürütülen bu spor ve tedavi programları, en yararlı sonuca ulaşmada büyük katkıda bulunuyor.