Etiket: “Musul

  • Musul operasyonu tavukçuları üzdü

    Tavuk üreticisi Necmettin Çalışkan, Musul’a yönelik başlatılan operasyonlar nedeniyle Irak’a yapılan tavuk ve tavuk ürünleri ihracatının tamamen durduğunu söyledi.

    Tavuk üreticisi Necmettin Çalışkan, 2016 yılında tavukçuluk sektörünün önemli bir kriz yaşadığını, son yaşanan Musul operasyonuyla bu krizin daha da derinleştiğini ifade etti. Yaklaşık bir yıldır tavukçuluk sektöründe önemli bir kriz yaşandığını vurgulayan Çalışkan, bu krize ek olarak tavukçuluk sektöründe ihracatın yüzde 60’ına ev sahipliği yapan Irak’ta yaşanan son gelişmelerin sektörü dar boğaza doğru sürüklediğini belirtti. Türkiye’de tavukçuluk sektörünün yüzde 60’ının Irak’a yapıldığını kaydeden Çalışkan, “Irak genel itibariyle ihracat açısından Türkiye’nin en önemli dış pazarı. Türkiye’de tavukçuluk sektörü açısından ihracatın yüzde 60’ı Irak’a yapılmaktadır. Bunun için ki ihracattaki olumsuz gelişme, iç karışıklık ve savaş sektörümüzü olumsuz anlamda etkiliyor. Şuan itibariyle Musul savaşı başladı ve birkaç günden beri ihracat bıçakla kesilmiş gibi durdu. Umuyorum ki bu savaş kısa sürede sona erer ve tekrar bir canlanma olur. Özellikle IŞİD’in bulunduğu bölgelerde kesilmiş tavuk eti açısından bir yasaklama söz konusuydu. Bundan sonra savaş biterse piyasa eski haline dönmüş olur. Ama burada en önemli husus Musul’da yaşanacak savaşın Türkiye’ye maliyetinin çok ağır olacağının düşünülmesi. Umuyorum ki bu noktada da gerekli adımlar atılacak” dedi.

    “Tavukçuluk sektörü 1 yılı aşkın süredir krizde”

    Necmettin Çalışkan, Türkiye ile Rusya arasında yaşanan uçak düşürme olayının ardından ihracatta büyük düşüşlerin olduğunu kaydetti. Dış piyasada büyük bir daralma yaşandığının altını çizen Çalışkan, “2016 yılı tavukçuluk sektörü açısından geriye dönük 17 aydan beri tarihin önemli krizli süreçlerinden birisi yaşanıyor. Normal şartlarda ülkemizde gıda sektöründe yüzde 10’luk büyüme söz konusudur. Ancak tavukçulukta 3 yıldan beri üretim artışı olmadığı halde satışlar küçük, bunun temel nedeni ihracatta yaşanan yüzde 25’in üzerindeki düşüştür. Yaşadığımız Rusya uçak düşürme krizi ile birlikte bölgemizdeki ülkelere ihracat büyük ölçüde düştü. Irak ve İran’la ilişkilerimiz ciddi olarak kopma noktasına geldi. Bunun bir sonucu olarak da ihracatta büyük bir daralma yaşandı. İç piyasada ise arzu edilen kurban sonrası yükselişe ulaşmış değiliz. Yaşanan iç gelişmelerle birlikte hayır kurumlarına gönderilen kurbanların da sayısı düştü. Bununla birlikte ülkemizde kesilen hayvan sayısı artmış değil. Tavukçuluk sektörü 17 aydan beri bir krizin içerisinde. Bu nedenle ülkemizde yaşanan güzel gelişmelerle birlikte hem iç piyasa canlanacak hem de ihracat artacak ve böylelikle de sektör kıvamına ulaşmış olacak” diye konuştu.

  • Kılıçdaroğlu: “Musul operasyonu başladı, Türkiye masanın dışında”

    Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Musul operasyonuna ilişkin olarak, “Musul operasyonu başladı, Türkiye masanın dışında. Niye masanın dışında? Benim ağrıma gidiyor. Ben kendi ülkemin çıkarlarını korumak zorundayım. Ama bu dış politika Türkiye’yi felakete sürüklüyor” dedi.

    Silivri’de tarım kuruluşları ile bir araya gelen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı açıklamada dış politikayı eleştirdi.

    Dış politikanın milli olması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Yani iktidar ve muhalefetin beraber karar aldığı bir alandır dış politika. Dış politikada konuşurken gırtlağınızda 9 boğum olduğunu düşüneceksiniz, iç politikadaki gibi esip gürleyemezsiniz. Daha dikkatli konuşacaksınız. Başika’da askerlerimiz var. Olmalı mı olmalı. Niye gittik? IŞİD ile mücadele için gittik. Etmeli miyiz, evet etmeliyiz. Ama bir kişinin kalkıp Dubai televizyonuna yaptığı açılama her şeyi berbat etti. Mezhep endeksli bir dış politika çağrısını yaptı. Irak başbakanı dedi ki ‘Başika’dan çekilin.’ Çağrı yaptık Irak hükümetine biz orada Irak halkının güvenliği için oradayız, toprak bütünlüğüne saygılıyız. Ama birileri böyle konuşmadı” diye konuştu.

    Musul operasyonu ile ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, “Musul operasyonu başladı, Türkiye masanın dışında. Niye masanın dışında? Benim ağrıma gidiyor. Ben kendi ülkemin çıkarlarını korumak zorundayım. Ama bu dış politika Türkiye’yi felakete sürüklüyor. Yanlış bir politika yürütüyoruz. Mısır ile kavga ettik. Mısır ile ne derdimiz var bizim. TIR’larımız Mısır’a giremiyor. Kim zarar gördü? Biz Mısır’a eski iki eski büyükelçimizi gönderdik. İlişkilerin düzeltmesi gerektiğini ifade ettik. Biz düzeltmeye onlar bozmaya çalışıyor. Dünyanın her tarafında kapının önüne bırakılan bir Türkiye var. Turist gelmiyor” şeklinde konuştu.

  • MYP Lideri Yılmaz: “Gerekirse Musul da alınmalı”

    Muhafazakar Yükseliş Partisi (MYP) Lideri Ahmet Reyiz Yılmaz, şehit haberlerine dikkat çekerek, “Musul geri alınmalıdır. Türkler avlanan kuşlara döndü. Her gün Türk evlatları kuş gibi avlanıyor ve biz millet olarak seyrediyoruz” dedi.

    MYP Lideri Yılmaz yaptığı yazılı açıklamada, “Şehit vermiyoruz katliam yaşıyoruz. Böyle şehit verilir mi? Her gün her gün onlarca ana baba kuzusu körpe çocuklar katlediliyor” diye konuştu.

    Bölgede sınırların değiştiğini vurgulayan Yılmaz, “Bu Türklerin kanuni sözleşmeden doğan bir hakkıdır. Geçmiş sözleşmeler yürürlükte olsa dahi orada lehimize dönen çok sayıda madde ve hususlar vardır. Neden kullanmıyoruz anlamak mümkün değil. Musul geri alınmalıdır. Türkler avlanan kuşlara döndü. Her gün Türk evlatları kuş gibi avlanıyor ve biz millet olarak seyrediyoruz” ifadelerini kullandı.

    Yılmaz, “Suriye’de temizlik Hataya kadar halledilmelidir. Türk askeri yalnız derinlemesine bir temizlik yaparsa iki yanı PYD tarafından kuşatılmış olur. Derhal Hatay ve Akdeniz cephesine doğru temizlik yapılmalıdır. Hatay yönünde Türk dışında bir unsur bırakılamaz” dedi.

  • Başbakan Yıldırım’dan Musul operasyonuna ilişkin açıklama

    Başbakan Binali Yıldırım, “Musul’un, yapılacak DEAŞ operasyonu sonrası mezhepler arası çatışmanın yeni merkezi haline dönüştürüleceğinden kaygı duyuyoruz. Müttefiklerimizin Musul operasyonu kurgusu maalesef saydam değil, bu tehlikeyi içeriyor” dedi.

    Başbakan Binali Yıldırım, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Suriye’de yaşanan gelişmelere işaret ederek, “Türkiye’yi Suriye sorununun çözümünde dikkate almamak tarihi bir hatadır. Bugünlerde Irak’ta, Musul’da, Telafer’de de bir hareketlilik gözüküyor. Musul’un, yapılacak DEAŞ operasyonu sonrası mezhepler arası çatışmanın yeni merkezi haline dönüştürüleceğinden kaygı duyuyoruz. Müttefiklerimizin Musul operasyonu kurgusu maalesef saydam değil, bu tehlikeyi içeriyor. Irak merkezi yönetimi pek çok konuda olduğu gibi Musul konusunda da farklı güçlerin etkisi altında ilerlemeye devam ediyor. Bu yol Irak için de Iraklılar için de bölge için de İslam kardeşliği için de pek hayırlı bir yol değildir. Musul’u Şii milislere teslim etmek, işin içine PYD, PKK terör örgütünü de eklemek bölgede yeni bir ateşin fitilini yakmak demektir. Biz, bu hususu çok önemsiyoruz. Buna izin vermemek için müttefiklerimizle sürekli temaslarımızı sürdürüyoruz. Telafer’de de durum farklı değil. Şii ve Sünni nüfusun yaşadığı bölge, bu yapısının bozulması orada da büyük bir felaketin başlaması anlamına geliyor. Yapılmaya çalışılan şey buradaki Türkmenleri birbiriyle çatışmaya süreklemek” ifadelerini kullandı.

    Terörle mücadele konusuna değinen Yıldırım, Bölücü Terör Örgütü’nün alçakça eylemlerine devam ettiği, bölge halkının desteği ile bu projenin de çöktüğünü ifade etti.

    Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz’da altın vuruşun denendiğini belirterek, “FETÖ büyük emeklerle ordu içine yerleştirdiği kadrolarını o gece darbe için harekete geçirdi. Milletimizin kahramanlığı, Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle bu ihanet girişiminin üstesinden gelmeyi başardık.Ülke savunmasında bölücü terörle mücadele ederken, 15 Temmuz demokrasi mücadelesinde hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi ile yıkılmayınca yine boş durmadılar eski eylemlere başvurdular, bel altı vuruşlarını devreye soktular, önce değerlendirme kuruluşlarını sahaya sürdüler. Hiçbir gerekçesi yokken objektif izahı yokken tamamen siyasi saiklerle zorlamayla gerekçelerle Türkiye’nin kredi notunu düşürdüler ancak bu not indirimlerini ne piyasa ne de uluslararası piyasa ciddiye almadı. Neden? Not düştükten sonra enflasyon düşmeye başladı. Şu anda enflasyon 7.28, öngörülenden daha düşük. Sahaya sundular. İhracat yüzde 8 arttı. Senin notun oysa bizim notumuz da bu. Üç beş tane değerlendirme kuruluşu bize not veremez bize notu millet verir. Biz, notu milletten alırız, hesabı da millete veririz” diye konuştu.

    Muharrem ayına girildiğini ve Muharrem ayının önemli olduğunu belirten Yıldırım, “Bu aylar haram aylardır ama anlayana. Teröristlere değil. İnşallah, bu ay anlaşmazlıkların, çatışmaların, sona erdiği bir ay olur, Suriye’de Irak’ta gözü yaşlı insanların kurtuluşuna vesile olur diye niyaz ediyorum” şeklinde konuştu.

    AK Parti’nin 21-23 Ekim tarihleri arasında Afyon’da kampa gireceğini hatırlatan Yıldırım, “Partimizin Afyon’da istişare toplantısı yapılacak. Hep beraber orada olacağız, memleket meselelerini, partimizin konularını değerlendirmiş olacağız” dedi.

  • Batuhan Yaşar: “Türk F-16’ları Niye Musul Üzerinde Uçmaya Başladı”

    İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde Türkiye’nin Musul politikasını gündeme taşıdı.

    İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar, Türkiye Gazetesi’ndeki köşesinde Türkiye’nin Musul politikasını ele aldı. Yazısında “Türk F-16’ları niye Musul üzerinde uçmaya başladı”, “Türkiye, Irak’ta PKK hedefleri dışında başka hangi hedeflere yöneldi”, “Büyük Musul operasyonunda Türkiye yer alacak mı?”, “PKK Başika ile birlikte 4 koldan nasıl çevriliyor” sorularına cevap arayan Batuhan Yaşar’ın yazısının tamamı şöyle:

    “Başika’daki Türk birliği, stratejik ortağımız ABD ile anlaşamadığımız konu başlıklarından biliyorsunuz..

    Çekildiydi çekilmediydi.. Şöyle oldu böyle oldu, tartışmalarını çok değil 3 ay öncesinde yapıyorduk. Hatta Reuters’in Aralık 2015’in sonlarına doğru geçtiği haberin başlığı şöyleydi:

    “Türk askerinin bir bölümü Başika’dan çekildi..”

    Ama durum hiçbir zaman böyle olmadı. Hatta zaman içinde Başika’ya takviye yapıldığını bile söyleyebiliriz.

    Mehmetçik, tartışmaların alevlendiği dönemlerde tabii ki oyalama manevraları da yaptı. Kâh şehrin su ihtiyacını da sağlayan Musul Barajının kontrolünü ve güvenliğini üstlendi, kâh buradaki peşmergeye destek oldu.

    ABD çekilin, dedi.. Yok Biden bunu söyledi.. Bağdat şöyle, Putin; böyle yapın, dedi filan.. Hatırladınız değil mi? Bu tartışmalarla 1 ay geçmişti..

    Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aralık 2015’te Bosna-Hersek dönüşü ne demişti?

    “Geri çekilmemiz söz konusu değil..”

    Şöyleydi böyleydi tartışmalarına aslında taa o zaman son noktayı koymuştu Cumhurbaşkanı..

    Hemen bugüne gelelim.. Maalesef Başika’da DAEŞ’in roketle yaptığı saldırılar sırasında ilk şehidimizi verdik.

    Sonra yaşananları biliyorsunuz:

    Başika’da konuşlu Fırtınalarla DAEŞ mevzileri hallaç pamuğu gibi atıldı. Yetmedi tanklar devreye sokuldu. İHA’larla belirlenen DAEŞ hedefleri koalisyon güçlerine verildi. Hava muhalefeti sebebiyle ilk gün hava harekâtı yapılamadı ama ertesi gün koalisyon uçakları DAEŞ hedeflerini havadan da bombaladı.

    Asıl bundan sonra olanlar önemli.

    Musul’un biliyorsunuz tarihimizde her zaman ayrı bir yeri olmuştur.

    Bizim için güneydeki bir şehrimiz gibidir.

    Musul’un kodlarında Türkiye, Türkiye’nin kodlarında hep Musul var olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Yanlış anlaşılmasın veya başka yerlere çekilmesin, ilhak veya iltihak gibi konulardan bahsetmiyorum. Var olan sosyolojik perspektifi aktarmaya çalışıyorum.

    Hava operasyonuna geri dönecek olursak;

    Türkiye işini sağlam kazığa bağlamayı çok iyi öğrendi son dönemde.

    Kurda sormuşlar ya; ‘ensen niye kalın’ diye o da ‘kendi işimi kendim yaparım da ondan’ demiş biliyorsunuz. İşte o hesap İHA’lar Başika’yı tehdit eden 4 yeni DAEŞ hedefi belirleyince Türkiye, bu kez kendi göbeğini kendisi kesmek istedi.

    Koalisyon ortaklarımız da sağ olsunlar madem siz giriyorsunuz o zaman biz çekilelim, dediler.

    İşte o an..

    İlk kez Türk F-16’ları Musul üzerinde, semalarında uçmaya başladılar.

    O DEAŞ hedefleri darmadağın edildi.

    Musul çevresindeki hedefler bir daha bir daha vuruldu.. Bu konuyu sanki Kuzey Irak üzerinde uçma veya Kandil’e hava harekâtı yapma gibi algıladık.

    Ama bunun çok ötesine geçilmişti artık. Bakın 5 gün önce Genelkurmay açıklamasında ne denilmişti:

    “Başika/Gedu üs bölgesinde, 4 ilave hedef Türk Hava Kuvvetlerine ait uçaklarla yoğun bir şekilde ateş altına alınmış; hedefler tam isabetle imha edilmiştir. Tespit edilen diğer hedeflere Türk Hava Kuvvetlerine ait savaş uçaklarınca hava harekâtı düzenlenmeye devam edilmektedir.”

    -Bundan böyle, Türk savaş uçaklarını Musul semalarında daha sık göreceğimiz anlamını çıkartabilir miyiz?

    -Evet, pekâlâ çıkartabiliriz.

    -Soydaşlarımız kendilerini daha güvende hissedecekler mi?

    -Kesinlikle..

    Tam da bu noktada Kandil konusu devreye giriyor. Başika ile aslında Kandil güneyden de kuşatılmış oluyor.

    Özel birliklerimiz, bordo bereliler orada biliyorsunuz.. Bu Başika işi PKK’nın hiç ama hiç hoşuna gitmedi.

    Kendisini iyice kuşatılmış hissediyor. Durun, daha neler hissedecek. Barzani ile durumlar fena değil, istihbarat paylaşımı da dahil güvene dayalı bir iş birliği uzun süredir yürüyor.

    İran sözünü tutarsa PKK, doğuya da kıpırdayamayacak. Kandil deyince bir dağ ve etrafı işte filan aklınıza gelmesin. Çok büyük bir alandan bahsediyoruz. İşte bu büyük alana Başika’dan da müdahale yeteneğine kavuşuyoruz.

    Musul’a geri dönecek olursak, önemli bir şey daha var. Biliyorsunuz stratejik ortağımızın bir türlü başlatamadığı o büyük Musul operasyonu illa ki bir gün başlayacak.

    Duyduğumuza göre Türk Savaş uçakları koalisyonla birlikte o hava gücünde yer alacak. Bu da çok önemli bir gelişme.. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun sözlerini hatırlatalım hemen:

    “Türkiye’nin güvenliği artık sınırlarının çok ötesinde başlıyor.”

    Türkiye, terörle mücadelede “just in time” stratejisini de kullanıyor. Anında müdahale veya mukabele ile taktik, operasyonel ve stratejik seviyede kendisine büyük avantajlar sağlıyor.

    Birileri geçen haftaki yazılarımdan sonra çok pembe tablolar filan çizdiğimi söyleyip eleştiriyor…

    Biz sadece gerçekleri yazıyoruz. Tabii ki umutlu olacağız.

    Bakın bu güzel ülke ne kadar problem varsa, büyüğünü küçüğünü âdeta bir karadelik içine alıp nasıl da öğütmeye başladı. Hepsinin üstesinden geliyor.

    Ama Gezi’den beri bizi patinaja zorluyorlar. Yeni anayasa ile bunun da üstesinden gelmemiz gerekiyor.”