Etiket: Mülteciler

  • Malkoç: “BM, Avrupa ve İslam ülkelerinin önemli bir kısmı ’mülteciler’ konusunda sınıfta kaldı”

    Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, mülteciler konusunda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve İslam ülkelerinin önemli bir kısmının sınıfta kaldığını söyledi.

    Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Kilis Belediye Başkanı Hasan Kara’yı makamında ziyaret etti. Belediye Başkanı Kara, ziyarette yaptığı konuşmada, Kilis’in küçük bir sınır ili olduğunu ama yüreğinin büyük olduğunu ifade ederek, “Avrupa Birliği’nin ’300-500 mülteci’ diyorlar onlar, -biz misafir diyoruz- almakta zorlandığı bir dünyada yaşarken, Kilis merkez nüfusu 93 bin 400 olmasına rağmen 135 bin Suriyeli misafire ev sahipliği yapıyoruz. Dünya tarihindeki savaşlarda göçler olmuştur, kendi nüfusundan fazla belirli bir yere bölgeye gelinmiştir. Ama kavganın ve gürültünün olmadığı hiçbir dönem olmamıştır. Kilis yüzde 60 misafir ağırlamasına rağmen, yüzde 60 masarif yüzde 40’ı yerli halk olmasına rağmen, hiçbir zaman kavga etmemiş, paylaşmış evini, sokağını, işini her şeyini paylaşmış, dünya tarihine altın harfler ile yazdıracak bir örneği sergilemiştir. Kilis Belediye Başkanı olarak Kilis’e başkanlık yapmaktan gurur duyuyorum” dedi.

    “Fırat Kalkanı haklıdır, meşrudur”

    Başkan Kara, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bugün 18 Ocak, dünyanın en vahşi terör örgütü DEAŞ’ın ülkemize, dolayısıyla Kilis’e saldırısının yıldönümü. 18 Ocak’ta füzeler atılmaya başlandı. Birçok insanımız şehit oldu, birçok insanımız yaralandı. Birçok maddi hasar meydana geldi. Daha da önemlisi belki de DEAŞ terör örgütü Türkiye’ye kendi ülkesini savunamaz hale geldiği imajı vermeye çalıştı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti ile hükümetimizin dik duruşu ile 15 Temmuz’u yaşamış bir Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dik durmasıyla Fırat Kalkanı Operasyonu gerçekleşti. Fırat Kalkanı niye yapıldı diyenler, gelsin Kilis’i görsünler, Kilis’teki yaşantıyı görsünler, bizim insanımızın nerede ise psikolojisi bozulmuştu. Fırat Kalkanı onun için haklıdır, meşrudur. Ve devam etmesi zaruridir diye düşünüyoruz.”

    Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ise, Suriye’de iç savaş nedeniyle 4-5 yıldan beri 3 milyona yakın insanın Türkiye topraklarına geldiğini ifade ederek, “Türkiye’nin çeşitli bölgelerine, Urfa, Mardin, Ankara’dan, İstanbul’a kadar bazıları çadır kentlerde, bazıları konteyner kentlerde bazıları da şehirlerde yaşamaktadırlar. Bu nüfusun en yoğun olduğu yer Kilis’tir. Kendi nüfusunun 1.5 misli nüfusu Suriye’den gelen nüfusu içinde barındırmakta, buna misafirlik yapmaktadır. Kolay bir olay değil, bu gönül büyüklüğü ister, bu yürek ister, bu iman ister. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İslam ülkelerinin önemli bir kısmı bu hususta sınıfta kalmıştır. Zengin İslam ülkelerinin bazı fonlarının nerelerde harcandığını biz biliyoruz” diye konuştu.

  • Malkoç: “Mülteciler konusunda milletin hizmetlerini dünyaya anlatacağız”

    “Göç ve Mülteciler” çalışması ile Kamu Baş Denetçisi Şeref Malkoç, göç ve mülteciler konusunda insanlığın vicdanını temsil eden hizmetleri dünyaya duyuracaklarını söyledi.

    Kamu Baş Denetçisi Şeref Malkoç, bazı ziyaret ve incelemelerde bulunmak için geldiği Kahramanmaraş’ta valiliği ziyaret etti. Kahramanmaraş Valisi Vahdettin Özkan ile Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç tarafından karşılanan Malkoç, göç ve mülteciler konusunda milletin hizmetlerini dünyaya duyuracaklarını söyledi.

    Mülteciler noktasında Avrupa ülkelerinin tutumunu eleştiren Malkoç, “Geçen sene bu zaman Suriye ile ilgili Cenevre’de Barış Konferansı düzenlendi. Bu toplantıya Türkiye gözlemci olarak bile çağrılmadı. Ama aradan bir yıl geçti. Geçen sene Ocak ayındaki toplantıya gözlemci olarak çağrılmayan Türkiye Astana’da Suriye barış sürecinin başlatıcı ve kurucu unsurlarından biri oldu Rusya ile birlikte” diye konuştu.

    Göç ve mülteciler noktasında çalışmaların aralıksız sürdüğünü belirten Malkoç, “Kamu Denetçiliği Kurumu olarak göç ve mülteciler konusunda bir çalışma yapıyoruz, rapor hazırlıyoruz. Bu rapor hazırlandıktan sonra 2 Mart 2017 Perşembe günü 2 gün sürecek olan uluslararası bir sempozyum yapacağız. Bu sempozyumun açılışı Cumhurbaşkanlığı millet kongre merkezinde Cumhurbaşkanımız tarafından olacaktır. Bu rapor Türkiye’de bu konuyla alakalı devlet kurumlarımızın, sivil toplum kurumlarımızın ve milletimizin yaptığı çalışmayı, fedakarlığı, insanlığın haysiyetini ve onurunu kurtaran bu mücadele ve çalışmayı bütün geniş imkanlarıyla ve detaylarıyla ortaya koymak, yapılan güzel çalışmaları tespit edip bununla ilgili dünyaya da sesimizi duyurabildiğimiz kadar duyurmak” dedi.

    “BM’ye kayıtlı mültecilerin yarısından fazlasını Türkiye barındırıyor”

    Önce geçici denilen, bir müddet sonra dönecek denilen insanların ülkemize gelmesinin 6.yıla girdiğini belirten Malkoç, şöyle devam etti:

    “Bu insanlarla ilgili Türkiye’de sosyal uyumun sağlanması, koordinasyonunun sağlanması, bunların ileride Suriye’de iç savaş sona erdiğinde Türkiye ile dostluk bağlarının artması, aynı zamanda da niyeti bozuk olan, ülkemiz üzerinde hesabı olan bazı yabancı unsurların, Türkiye’nin güvenliğine yönelik yapacakları yanlışlıkların hangi tedbirlerle önleneceğinin karşılıklı görüşülmesidir. BM’ye kayıtlı mültecilerin yarısından fazlasını Türkiye barındırıyor. Kolay bir olay değil bu. Olağanüstü bir olay. 3 milyona yakın Suriyeli var. Afganistanlı, Pakistanlı, Iraklı, Somalili, Afrikalı, bunları da saydığımız zaman 4 milyon mülteci var ülkemizde. Türk milleti, Maraşlılar, Gaziantepliler, Hataylılar, İstanbullular bu insanlarla ekmeklerini paylaşıyorlar. Bu insanlarla okullarını paylaşıyorlar, bu insanlarla geleceklerini paylaşıyorlar. Özellikle Avrupa’da Gayri Safi Milli Hasılası veya milli geliri bizden daha fazla olan ülkeler 10 tane, 100 tane, 200 tane mülteci için tartışma yapıp kavga çıkarıyorlar, alalım mı almayalım mı diye. Avrupa’da sivil toplum örgütleri mülteciler gelmesin, ekmeğimizi bölüşmeyelim, okullarımızı paylaşmayalım diye gösteri yaparken bizdeki sivil toplum örgütleri bu insanlara bağırlarını açıyorlar. Diyorlar ki, bu insanlar iç savaştan kaçmış, bunların anneleri ölmüş, babaları ölmüş, kadınlar dul kalmış, çocuklar yetim kalmış. Kucağını açıyor. İşte bizim insanımızın gönlünün genişliği ve medeniyetler arasındaki fark bu. Ben inanıyorum ki dünyada hakim olan barıştır, huzurdur, barış ve huzur da bu insanlara gönlünü açan Anadolu kadim medeniyetinin insanları tarafından sağlanacaktır.”

    Geçen sene bu zamanlarda Suriye ile ilgili Cenevre’de Barış Konferansı düzenlendiğini hatırlatan Malkoç, “Bu toplantıya Türkiye gözlemci olarak bile çağrılmadı. Ama aradan bir yıl geçti. Geçen sene Ocak ayındaki toplantıya gözlemci olarak çağrılmayan Türkiye Astana’da Suriye barış sürecinin başlatıcı ve kurucu unsurlarından biri oldu Rusya ile birlikte. Dışişleri Bakanımızın açıklamasıyla Amerika’yı da davet edeceğiz. 1 yıl içerisinde bu kadar fark var. İnşallah 2018’in Ocak ayına girdiğimizde hem Suriye’de daha çok huzur ve barış gelecek. Kadim Suriye şehirleri Halep, Şam başta olmak üzere yeniden inşa edilecek. Biz Kamu Denetçiliği Kurumu olarak bu insanlığın vicdanını kanatan olaya halkımızın bulduğu çözümü yerinde göreceğiz. İnsan hakları açısından tespitler yapacağız. Ve daha iyi nasıl olabilir, bunları raporlaştıracağız. Türkiye’nin bu hizmetini, bu milletin insanlığın onurunu temsil eden bu hizmetini, insanlığın vicdanını temsil eden bu hizmetini bütün dünyaya anlatmaya çalışacağız” ifadelerini kullandı.

  • (ÖZEL) Yeşilçam’ın efsane ismi Hülya Koçyiğit mülteciler için kamera karşısına geçecek

    Yeşilçam’ ın usta sanatçısı Hülya Koçyiğit dünyanın kanayan yaralarından biri olan mülteci sorununa dikkat çekmek için kamera karşısına geçecek. Sanat hayatına 200 küsur film sığdıran Koçyiğit’in yeni projesinin senaryo çalışmaları devam etmekte. Projenin dizi mi? yoksa sinema filmi mi? olacağı ise merak konusu. Sanatçının eşi Selim Soydan bir sinema filmi olmasını isterken, senaryoyu çalışan ekip arkadaşları dizi olmasında yana.

    Yeşilçam’ın efsane ismi Hülya Koçyiğit evinin kapılarını İHA’ya açtı ve bilinmeyen yönlerini anlattı. Usta oyuncu günümüz Türk sineması ve dizilere karşı bakış açısını, torunu Emir Aras’dan ve Diriliş’in Ertuğrul’u damadı Engin Altan Düzyatan’a kadar en özel konuları paylaştı. Koçyiğit ayrıca yakında kamera karşısına geçeceğinin de müjdesini verdi.

    “Göçmenleri anlatacak yeni proje yolda”

    Hülya Koçyiğit mültecileri konu edineceği yeni projesi için senaryo çalışmalarını devam ettirmekte. Koçyiğit göçmen konusunun masaya yatırılmasının zamanı geldiğini söyleyerek, “Senaryolaştırmaya çalıştığımız hikayeler var. Göçmen problemini temel alan bir proje. Tarih boyunca göçmenlik mültecilik ülkeler arası insanların gidip başka ülkelere yerleşme sebepleri açlık olabilir savaş olabilir. Birçok neden bunlar insanların üzerinde nasıl birikimler bırakmışlar. İnsanlık adına bu ülkenin bütün dünyaya verdiği bir ders var. Beklide bundan söz etmenin zamanı çünkü batı bunu bildiği halde göremezden geliyor. Destek vermiyor yardımcı olmaya çalışmıyor. Geleceğe doğru yürüyoruz gelecekte de bu topraklarda insanlar olacak biz bugün varız.”

    “Projede oyuncu olarak yer alacağım”

    Projenin sinema filmi veya dizi olması konusunda henüz karar vermediğini söyleyen Koçyiğit, canlandıracağı karakteri şu ifadelerle anlattı: “Oyuncu olarak yer alacağım bir proje. Geçmişi çokta olumlu olmayan çok tercih edilmeyen, yanlışlıklarla dolu bir gençliği fakat giderek hayatın onu en doğru en faydalı işler yapmaya yönlendirmesi bugün bir uluslararası yardım kuruluşunun bir neferi olarak çalışan bir insan benim karakterim.”

    “Koçyiğit’ten damada övgüler”

    Oyuncu olan damadı Engin Altan Düzyatan’a a övgüler yağdıran Koçyiğit Diriliş dizisini de kaçırmadan takip ettiğini söyledi. Koçyiğit ‘Diriliş türünde bir dizide oynamak ister miydiniz?’ sorusunu ise ‘İsterdim’ diye cevapladı. Usta sanatçı hem damadına hem de damadının oyunculuğuna olan hayranlığını şu sözlerle anlattı: “Önce damadım diye ilgi gösteriyordum ama Diriliş müthiş bir dizi. Son yıllarda seyrettiğim en etkileyici özenilmiş işlerden biri. Halk zaten onun karşılığını veriyor. Bütün Türkiye hayran. Her geçen gün benimde hayranlığım artıyor. İşine bu kadar sahip çıkan gerçekten onu hayata geçirmek için hiçbir özveriden kaçınmayan. Gerektiği zaman kavga dövüş sahnelerinde hiç dublör kullanmayan. Ata binebilen. Bir aktörün yapabileceği her şeyi yapmak için çok emek sarf ediyor. Olağanüstü bir ses tonu var. Kendisini takdir ediyorum.”

    Torununun çocuğunu gören bir yıldız

    Torunu Neslişah Alkoçlar’ın oğlu olan Emir Aras’ın dünyaya gelmesinin neşesine neşe kattığını söyleyen Koçyiğit; “Çok tatlı bir duygu. Nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum. Herhâlde hayatımda yaşadığım beni en neşelendiren canlandıran mutlu eden bir duygu. 1yaşını kutladık. Nasıl geçti zaman ne kadar çabuk büyüyorlar O arabalardan çok zevk alıyor. Kitap okurken hem dinliyor, hem sayfalarını çeviriyor. Arabalar en büyük tutkusu.”

    Senaristlere yeşil ışıktı: “Canlandıracağım karakter”

    Sanatçı kendisine gelen rolleri tatmin edici bulmadığı için bir süredir dizi ve film projelerinde yer almadığını söyledi. Koçyiğit hayat vermek istediği karakterin özelliklerini şu sözlerle anlattı: “Çok cazip hikayelerle karşılaşmadım. Teklif edilen rol yeterli kadar tatmin edici olmayabiliyor. Toplum içinde bizi umudu gösterecek bir karakter olmalı. İnsanlara umut vermeli. O başardı bende başarabilirim. Kendine güvendi bende kendime güvenebilirim dedirtmeli. Karakterin sadece eğlencelik seyircilik olmaktan çıkarak mutlaka eğitici bir rolü olmalı.”

    “Dizilere eser olarak bakmıyorum”

    Yüksek bütçelerle hazırlanan dizi ve sinemadaki oyuncu farklılığına dikkat çeken Koçyiğit, iki sektörün de kendine has özelliklerin bulunduğunu belirtti. Özellikle son dönemlerde artış gösteren dizilerde yeni yüzlerin olmasından memnuniyetlik duyduğunu anlatan Koçyiğit aynı şeyin beyaz perde de geçerli olmadığına dikkat çekti ve şöyle konuştu: “ Türkiye de en güzel en doğru giden şey oyunculuklar. Oyunculuk konusunda çok yetenekli geçlerimiz var. Genç ve güzel yüzlerin seçilmesini yadırgamıyorum. Onlara bir eser olarak bakmadığım için. Ama sinema eserine baktığım zaman orada sadece genç ve güzel olması beni tatmin etmiyor. Gerçekten inandırıcı gerçekten canlandırdığı karakteri tam anlamıyla hazmetmiş mi ve onu yaşayabiliyor mu? Ben onun aktör olduğunu unutarak gerçekten o insanı seyrediyormuşçasına etkilenebiliyor muyum?.”

    “Kendi insanımızı anlatmalıyız”

    Günümüz Türk sinemasının gidişatını takdir ettiğini söyleyen Koçyiğit, sinemada yerel hikayelerin anlatılmasından taraf olduğunu belirtti. Usta sanatçı, “Türk sinemasının kat ettiği yol takdire değer. Konuları daha yerel hikayelerden seçmekte bence fayda var. Çünkü bütün dünya kendi sinemasını oluşturmak için kendi insanını anlatmaya çalışıyor. Bizde kendi insanımızı anlatabilmeliyiz. Bir başkasının taklidi yada tekrarı olmamalıyız. Biz bunu yıllarca Türk sinemasında yaptık. Ne kadar yerli hikayeleri hayata geçirebilirsek dünya sinemasında da o kadar ilgi görürüz.”

    “Keşke böyle bir proje gelse”

    Sanatçı Yeşilçam’ın usta isimleri ile tekrar bir araya gelmek ister miydiniz? Sorusuna ise ‘çok isterdim’ cevabını vererek,’ keşke ‘dedi. Koçyiğit: “Çok isterim. Dün ve bugün olarak seyircinin ilgisini çok çeker. Cüneyt Arkın ,Kadir İnanır ,Tarık’ı çok isterdim. Ediz Hun ,Murat Soydan, Türkan Şoray ,Fatma Girik, Filiz Akın. Keşke böyle bir proje gelse. Televizyon dizisi olsa daha çok kişiye ulaşır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

    “Demirkubuz çok özel bir yönetmen”

    Koçyiğit’in filmlerini kaçırmadan takip ettiği yönetmenlerin başında Zeki Demirkubuz geliyor. Usta oyuncunun beğenerek takip ettiği diğer isimleri de anlatarak, “Zeki Demirkubuz’ un çok özel bir yönetmen olduğunu düşünürüm. Onun her filmini özenle merakla gider izlerim. Derviş Zaim, Reha Erdem, Çağan Irmak’ta takip ettiğim yönetmenler arasında. Nuri Bilge Ceylan zaten hepimizin gururu, olağanüstü bir estetik anlayışı var.

  • Şişli’de mülteciler için Dayanışma ve Yardım Destek Merkezi açıldı

    Ülkelerindeki zorluklardan kaçarak Türkiye’ye yerleşen mültecilere yönelik İstanbul Şişli’de hazırlanan ’Mülteci Dayanışma ve Yardım Destek Merkezi’ sığınmacılara umut kapısı oldu. Merkezin açılışında konuşan Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter, “Türkiye mülteciler için 4 yıldır inanılmaz bir çaba gösteriyor Suriye’den gelen mültecileri ağırlamak için çok cömert bir şekilde hareket ediyor” dedi.

    Şişli Belediyesi, Göçmen Dayanışma Derneği, Expertıse France aracılığıyla Fransa Dışişleri Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan ’Mülteci Dayanışma ve Yardım Destek Merkezi’ düzenlenen törenle hizmete açıldı. Şişli Cumhuriyet Mahallesi’nde kurulan merkezin açılış törenine İstanbul Vali Yardımcısı Niyazi Can, Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, Fransa İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter, Kanada İstanbul Başkonsolosu Ulric Shannon, Japonya İstanbul Başkonsolosu Norio Ehara, Göçmen Dayanışma Derneği Başkanı Hatice Ödemiş ve çok sayıda davetli katıldı. Açılış kapsamında Samir Tulimat isimli fotoğrafçının Adana Yüreğir’de bulunan denetimsiz mülteci kampında çektiği 52 adet fotoğraftan oluşan ‘Zorunlu Göç’ isimli fotoğraf sergisi katılımcılardan yoğun ilgi gördü.

    Açılışı yapılan merkezde mülteci olarak Türkiye’ye sığınanlara hukuki, sağlık, psikolojik ve yaşadıkları zorluklara karşı üstesinden gelmeleri için danışmalık hizmeti verilecek. Aynı zamanda da ülkede bulunan bütün mülteciler merkeze başvuru yapıp verilen hizmetlerden faydalanabilecek.

    “Amacımız buradaki göçmenlerin yaşamına bir nebze kolaylık getirmek”

    Göçmenler ile ilgili uzun süredir bir proje oluşturma fikirlerinin olduğunu dile getiren Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, “Fransız Başkonsolosluğu ve Göçmen Dayanışma Derneği bize böyle bir yapının kurulması ile ilgili başvuruda bulundular. Bunun üzerine işbirliğine başladık, sonuçta işin tetikleyicileri bunlar. Burası günü birlik bir tesis olarak kullanılacak. Merkezde dil konusunda, psikoloji konusunda, sağlık konusunda ve hukuki konularda danışmanlık hizmetleri verilecek. Göçmenlerin işlerini kolaylaştırmak için kurulmuş bir yapı. Amacımız buradaki göçmenlerin yaşamına bir nebze kolaylık getirmek” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye, 4 yıldır Suriye’den gelen mültecileri ağırlamak için cömertçe hareket ediyor”

    Fransa hükumetinin destekleri ile merkezin oluşturulduğunu belirten Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter, “Burayı desteklememizin nedeni, Türkiye 4 yıldır inanılmaz bir çaba gösteriyor. Suriye’den gelen mültecileri ağırlamak için çok cömert bir şekilde hareket ediyor. Biz birkaç yıl önce Gaziantep’te bulunan Suriyeli vatandaşlara yardım organize etmeye başladık. Sonra Türkiye’de yaşayan 3 milyon mülteci için de katkıda bulunmamız gerekiyor. Bir ilk Şişli Belediyesi ile ortaklaşa yürüttüğümüz bir çalışma oldu” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan, ’Mülteciler’ Konulu Liderler Zirvesi Toplantısına Katıldı

    Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) 71. Genel Kurul görüşmelerinde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama’nın ev sahipliğinde düzenlenen ‘Mülteciler’ konulu zirve için aile fotoğrafı çekimine katıldı. Aile fotoğrafı çekiminin ardından BM Genel Merkezi’ndeki Vesayet Konseyi Salonu’nda düzenlenen ‘Mülteciler’ konulu liderler zirvesi toplantısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada bir konuşma yaptı.

    Mülteciler konusunda küresel krizin yaşandığı hassas bir dönemde bu zirveyi düzenleyen ABD Başkan Barack Obama’ya teşekkür ederek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeryüzündeki mülteci sayısının her yıl yeni rekorlar kırdığına işaret ederek, “Suriye’de 6 yıla yakın zamandır devam eden iç savaşta bugüne kadar 600 bin kişi öldürülmüş durumda. Yaşadığı yerleri terk edenlerin sayısı 12 milyon, ülkeyi terk etmek zorunda kalanların sayısı 5 milyonu bulmuş durumda. Ülkesinden ayrılan Suriyelilerin yaklaşık 3 milyonunu ülkemizde misafir ediyoruz. Burada ifade ettiğim rakamların insan olduğunu unutmayalım. Şayet kendi ailemizden, kendi çevremizden empati yaparak bunca insanın yaşadığı dramı anlamaya çalışmazsak, sorunun çözümünü hızlandıramayız” diye konuştu.

    “MÜLTECİLER KONUSUNDA ULUSLARARASI TOPLUM KÖTÜ BİR SINAV VERDİ”

    “Cansız bedeni kıyılarımıza vuran Aylan bebeğin o acı görüntüleri hafızalarımızdan silinmemiş olmalı. Aynı şekilde Halep’teki bombalanan evinin yıkıntılarından çıkartılan ve bindiği ambulansta tüm masumiyetiyle oturan her tarafı kan-toz içerisinde Ümran bebeğin görüntüsünü de herhalde unutmadık” ifadelerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan,devamında şunları söyledi: “Avrupa ülkelerine gitmek için ölümüne yolculuğu göze alan bir mültecinin kucağında çocuğuyla birlikte umuda koşarken ayağına takılan çelmeyi de hatırlıyor olmalıyız. Bunlar yaşananların sadece birer örneğidir. Uluslararası toplum bu süreçte insani ve vicdani değerlere sahip çıkamayarak maalesef çok kötü bir sınav verdi. Bebeklerin, kadınların, sivillerin öldüğü, öldürüldüğü bir dünyada kimse masum kalamaz. Geçen her gün, her saat bu insani ve ahlaki yıkımın daha da arttığını biliyoruz. Zaten çok geç kaldığımız bu krizleri durdurmak için hemen, derhal ve kararlı bir tavırla harekete geçmeliyiz. Aksi takdirde imkânımız olduğu halde zulümleri önlemek için neden geç kaldığımızı gelecek nesillere ve tarihe anlatamayız, izah edemeyiz.”

    Dünya çapında en fazla sığınmacı barındıran ülkelerden biri olarak neleri yaptıklarını ve nelerin yapılması gerektiğine ilişkin görüşlerini paylaşmak istediğini belirterek, Türkiye’nin insan merkezli bir anlayışla en başından itibaren sınırlarını zulümden kaçan herkese açtığını ve açmaya devam edeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemize gelenlerin etnik kökenine, inancına, mezhebine, meşrebine bakmadan herkese aynı duyarlılıkla yaklaştık. Hâlihazırda sayıları 3 milyonun üzerinde olan Suriyeli ve Iraklı sığınmacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyoruz” dedi.

    “SIĞINMACILARI KAMP HAYATINA MAHKUM ETMEK İSTEMİYORUZ”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin bugüne kadar sığınmacılar için faturalı olarak harcadığı paranın 12 milyar doları aştığını, bu tutar kadar da sivil toplum kuruluşları tarafından harcama yapıldığını hatırlattı ve şunları ekledi: “Buna karşılık tüm dünyadan aldığımız toplam destek sadece 512 milyon dolardır. Biz sığınmacıları kamp hayatına mahkûm etmek istemiyoruz, çadır kentlerle, konteyner kentlerle bu süreci devam ettirmek istemiyoruz. Ve yaklaşık bu 3 milyonun içerisinden 300 bini şu anda çadır ve konteyner kentlerde misafir edilirken, diğerleri de değişik şehirlerimizde evlerde kalmaktadır. Sığınmacıların kendi ayakları üzerinde durabilmelerini sağlamak için şehirlerimizde yaşamalarına ve çalışmalarına da izin veriyoruz ve şu anda da onlar için vatandaşlık süreçlerini de başlatmış vaziyetteyiz. Tabii ki bu bir sosyal risk problemi de meydana getiriyor. Biz bu riski aldık ve bundan asla pişman değiliz. Bugüne kadar 15 bine yakın Suriyeliyi gerekli mesleki eğitimden geçirerek çalışma hayatına dahil ettik.”

    Türkiye olarak her fırsatta göç ile kalkınma arasındaki güçlü bağa vurgu yaparak mülteci krizini uluslararası gündemin üst sıralarına taşımak için gayret gösterdiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geçtiğimiz yıl yaptığımız G-20 Dönem Başkanlığımızda ve geçen ay düzenlenen G-20 toplantısında bu konuyu gündeme getirdik. Küresel göç ve kalkınma forumu dönem başkanlığımız sırasında da bu meselede farkındalık artırıcı çalışmalar yürüttük. Geçtiğimiz Mayıs ayında ülkemizin ev sahipliğinde ilk kez düzenlenen Dünya İnsani Zirvesi bu bakımdan tarihi bir toplantı oldu. Önümüzdeki dönemde de bu çalışmaları sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

    “TÜRKİYE’DE 835 BİN CİVARINDA OKUL ÇAĞINDA SURİYELİ ÇOCUK VAR”

    Türkiye’de 835 bin civarında okul çağında olan Suriyeli çocuğun bulunduğu bilgisini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamu imkânları ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla bunlardan 310 binininokulla buluşturulduğunu aktardı. Hedeflerinin, bir tane çocuğun bile eğitim hayatından, okuldan mahrum kalmaması olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için tüm ülkeleri ve ilgili sivil aktörleri Türkiye’nin bu çabalarına katkıda bulunmaya davet etti.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, mültecilerin başka ülkelerde yaşama fırsatına sahip olmalarının önemine değinerek, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin yeniden yerleştirme sayıları için belirlediği hedeflere en kısa sürede ulaşılmasını umduğunu söyledi.

    Türkiye içindeki Suriyelilere koruma sağlarken düzensiz göçün önlenmesine yönelik somut adımlar attıklarına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son 1 yıldır mülteci krizine karşı Avrupa Birliği’yle önemli bir işbirliği çerçevesi geliştirdik. Sorunun üstesinden yük ve sorumluluğu paylaşmak suretiyle gelebileceğimizi kabul ederek karşılıklı taahhütlerde bulunduk. Bu kapsamda aldığımız tedbirlerle 2015 Ekim’inde 7 bin olan günlük düzensiz göç rakamını son aylarda ortalama 50’ye kadar düşürmeyi başardık. Bu tablo, Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle olan mutabakatı çerçevesindeki taahhütlerini başarıyla yerine getirdiğini gösteriyor. Buna karşılık 18 Mart 2016’da varılan mutabakatta Avrupa Birliği tarafından ülkemize verilen sözler maalesef tutulmadı. Suriye krizinin başından beri yalnız bırakılan Türkiye, bir kez daha aynı akıbete duçar oldu. Biz bu meselenin üstesinden öyle veya böyle geliriz ve geleceğiz. Ama Avrupa Birliği başta olmak üzere uluslar arası toplum böylesine temel bir insani krizde ortaya koyduğu tutarsızlığın hesabını ilânihaye veremez.”

    Adil bir yük paylaşımı olmadan mülteci sorununun çözümü konusunda istenen hedeflere ulaşılamayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını, “Bugünkü zirvenin yeni farkındalıklar oluşturarak yeni taahhütlere ve elbette bunların gerçekleşeceği günlere vesile olmasını diliyorum, herkesi saygıyla selamlıyorum” sözleriyle tamamladı.